***İşte size çeşit çeşit mektup***

Telefonlarıma cevap vermeyeceksin…Cevap versen bile, öyle yorgun öyle
isteksiz çıkacak ki sesin, bir küfür gibi…

Sevmeyeceksin beni…Biliyorum bu şehri bana dar edeceksin…
Çünkü anladın; sevgimden tanıdın beni.O yanık, o hasta bakışımdan…Uçuruma
atlar gibi sevdalanışımdan…
Sevmek deyince, hemen ardından, ölüm, dememden anladın…
Anladın ve kardeşini bir kabustan uyandırır gibi çırılçıplak gerçeğe
uyandırdın beni; uyandırdın ve kaçtın…
Çünkü sen de benim gibiydin; sen de benim gibi seni sevmeyeni sevdin hep.Sana
acı çektireni…Seni aramayanı, telefonlarına çıkmayanı, çıkınca seninle bir küfür
gibi konuşanı sevdin…Sen de benim gibi seni incitip üzeni sevdin hep.
Bakışından hissettim bunu, kokundan, dokunuşundan…
Beni sevmeyecektin biliyorum ama…Ama, öyle susamıştımki kendim gibi birini
sevmeye…Öylesine muhtaçtımki gercekten incitilmeye, gercekten acı
çekmeye, kendim gibi birini özlemeye öylesine muhtaçtım ki, seni tanır tanımaz
çözüldüm…
Sana da olmuştur…Öylesine susamışsındır ki sevilmeye, kendin gibi birini
bulunca tutamaz kendini, herşeyi, belkide söylenmiycek her şeyi o an, garip bir
telaşla söylersin…
Hatta söylerken anlarsın, söylememen gereken şeyleri söylediğini
hissedersin, battığını, giderek çıkmaza girdiğini…Ama yine de engelleyemezsin
kendini tutamazsın.
Aleyhinde olabilecek herşeyi söylersin…Üstelik bunu anladıkca daha da
batırmak istersin kendini…Biraz daha zor duruma düşürmek…
Daha da kaybetmek, daha da dibe batmak istersin…Sanki bile isteye kendi
mutlulugunu kendi elinle bozmak istersin…Kendinden gizli bir öç alır gibi.
Sanki hiç mutlu olmak istemiyormuş gibi…Sanki hiç sevilmek istemiyormuş
gibi…
Bir tür gurur muydu bu?
Birgün nasılsa ve hiç olmadık bir anda alınıp kopartılmadan, kendi
ellerimizle onu yok etmek, bizim gibilerin mutluluğuna tahammül edemeyen bu
hayatta, bu hayatın zorba kurallarına bir tür başkaldırmak mıydı?
Bir şizofren çocuk tanımıştım bir gün.Tam karşımda
oturuyordu.gencecik, yakışıklı bir çocuktu.Şizofren olduğunu
biliyordu.Biliyordu iyileşemiyeceğini…İki de bir, önce kolunu uzatıp, sonra
avucunu açıyor; Mutluluk avuçlarımdaydı, yakalamıştım ama kaçtı
diyor, kaçtı, derken avuçlarını boşluğa kapatıyordu…
Hiç unutmuyorum, bu hareketi defalarca yapmıştı…
Yine hiç unutmuyorum; burjuvalara özenen bir ailede büyüdüm ben.Görgü kitabı
masanın üstünde dururdu hep.
Annem o kitabı defalarca ezberletirdi bize.Yemeğe nasıl oturulacak..çorba
nasıl içilir? Kaşık nerede, çatal nerede durmalı…Balık nasıl yenir? Peçete nasıl
katlanır…Sinemada nasıl oturulur…
Ben de eskiden senin gibi saftım.İnanırdım bu dünyada bile şölenler
olacağına…Bu dünyada anne, baba, kardeşler, bir sofrada lekesiz bir mutluluk
yaşayabilirler diye inanırdım…O kasvetli görgü kuralları kitabına rağmen
inanırdım…
Önce dilediğim gibi başlardı herşey.Herkes bir arada, sonsuz mutlu gibi…Sonra
birden hiç beklenmedik bişey olur, biri ağlayarak odaya kaçardı…İçerden, arka
odadan, ağlamaklı, sonsuz küskün sesler gelirdi; bıktım artık, bıktım, usandım
hepinizden, gideceğim buralardan, yetti artık! …
Ben de senin gibi saftım o zamanlar…Gidilecek neresi var dı ki derdim…İşte
hep birlikteyiz…Alemi var mı bu mutluluğu bozmanın? …
Sonraları çok sonraları anladım.Meğer biz, bizim aile, herkes, tesadüfen bir
araya gelmişiz tesadüften de öte…Biz…bizim aile, herkes, aslında hiç
istemeden, nedeni bilinmeyen bir zorunluluk sonucu bir araya gelmişiz…
Aslında biz bir araya gelmemek için yaratılmışız.
Hayatın en büyük yanlışıymış bizim bir arada olmamız! …
Evet cok geç anladım…
Bıraktım lekesiz mutlulukları; ben kavgasız, üzüntüsüz bir pazar sofrası
özlerken, aslında herkes…annem, babam, kardeşim o evden uzaklara, hiç dönmemek
üzere çok uzaklara gitmek istiyormuş…
Dünyanın en mutsuz otogarı…Dünyanın en imkansız istasyonuydu bizim
evimiz…Yıllarca uzaklara, cok uzaklara gitmek isteyip, bir türlü gidemeyenlerin
sonsuz bekleme durağıydı bizim evimiz…
İşte bu yüzden sevmek benim için bir tutsaklıktı, tuzaktı böylesi sevip
bağlanmak.Uzaklara cok uzaklara gitmek isteyenleri engellemekti.
Sevgi yüzünden bizim ailedeki hiç kimse istediği yere
gidemiyordu…Birbirimize duyduğumuz sevgi, aynı zamanda bizi birbirimize düşman
ediyordu…
Hem biz, bizim aile…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak yağmurlar
gibiydik…
Bu yüzden hep hırçın, hüzünlü, kırgındık…
Bu yüzdendi, her şeyi, çok iyi gidiyor sanırken, içimizde yükselmesine bir türlü
engel olamadığımız o felaket duygusu…
Anlamıştım senin ailen de böyleydi…
Üstelik öyle severlerdi ki sizi, birgün hiç olmadık bir anda, aslında
istenmeyen çocuklar olduğunuzu söylerlerdi size! …
Sana ya da kardeşine…Tesadüfen dünyaya geldiğinizi…Beklenmedik bir misafir
olduğunuzu! …Aksi gibi, istikbaliniz için hiçbir şeyi esirgemediklerini
söyledikten sonra söylerlerdi böyle sıradan şeyleri! …
Sizin için…Senin için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarını söyledikten
sonra…
Senin de ailen benimki gibiydi…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak
yağmurlar gibiydi…Bu yüzden sen de benim gibi böyle hırçın, hüzünlü, kırgınsın
her şeye…
Yıllar önce tanıdığım o şizofren çocuk gibi; tam mutluluğu yakalamışken
kaybetmiş gibisin hep…
Ben beni istediğim gibi sevmemiş olan annemin hayaletini arıyorum imkansız
kadınlarda…
Sen, seni istediğin gibi sevmemiş olan babanın hayaletini arıyorsun imkansız
erkeklerde…
Biliyorum ne ben o kadını bulacağım ne de sen o erkeği bulacaksın…
Ve ne acı ki, hep bizi sevmemiş olanları seveceğiz ikimizde…Ne acıki, hep bizi
incitip üzenlere bağlanacağız…Telefonlarımıza çıkmayanlara… Çıksa bile küfür
gibi konuşanlara sevdalanacağız…
Bizden bir çift güzel laf esirgeyenleri özleyecegiz…
Ölesiye, amansız seveceğiz onları…
Biliyorum, bu yüzden odan böyle…Güncelerin ortalık yerde…Kitapların
orada, burada…Anıların saçılmış ortalık yere…Her şeyin darmadağın…
Biliyorum bu yüzden düzenden, adı düzen olan her şeyden nefret ediyorsun…Sen
de benim gibi; toparlayıp da ne yapacağım, düzenli olunca ne olacak; sonunda bir
gün biri gelip her şeyi, biriktirdiğim, düzenlediğim, üzerine özenle titrediğim
her şeyi daha önce hep olduğu gibi hiç beklemediğim bir anda savurup, bozup
gitmeyecek mi, diye düşünüyorsun…
Biliyorum, sen benim için hiç bir zaman ulaşamayacağım annemin
hayaletisin…Ailemdeki insanlar gibisin çok duygusal çok güçlü, çok yaralı…
Onlar da senin gibi seninkiler gibiydi…Aklı başında, mazbut insan rolünü
oynamaktan ve ertelenmiş düşleri yüzünden yorgun düşmüş, yarı çılgınlardı…Hepsi
yanlış evde ve yanlış bir yerde yaşadıklarını söylerlerdi…Düşleri çok
garipti…En kısa yolculuk bile onları yorduğu halde; okyanusları aşmayı ve başka
kıtalara gitmeyi düşlerlerdi…
Yine aradım seni, yoksun…bulsam, benimle küfür gibi konuşacaksın…
Bir kere çözüldüm sana…Bir kere sana senin gibi olduğumu hissettirdim…
Oysa baştan beri biliyordum; sen.seni sevmeyenleri seversin.Tıpkı benim
gibi…
Ama öyle özledim ki benim gibi birini sevmeyi…Öyle özledimki kendim gibi
biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi…
Yine aradım seni yoksun…Beni de birileri arıyor…Beni de kendi gibi birini
sevmeyi özleyenler arıyor…Kendi gibi biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi
özleyen birileri arıyor.
Hiç cevap vermiyorum…BEN SENİ İSTİYORUM, SENİ ARIYORUM…
Kayıtsızlığınla beni yok ediyorsun, geride sen kalıyorsun.Ama seni de biri
yok ediyor…
Aslında bu oyunda herkes birbirini yok ediyor…
Ben birilerini, o birileri başkalarını.Sen beni…Seni bir başkası…
Hem çok iyi biliyorum; beni sevsen bile hiç kapanmayacak bu yaram…Seni biri
sevse de hiç kapanmayacak bu yaran…
Hiç kapanmayacak! …Avuçların hep boşluğa kapanacak.Tıpkı o şizofren genç
gibi…
 
Şimdi sen gideceksin ve ben arkandan bakakalacağım. Dur diyemeyeceğim, sesim çıkmayacak. Susuşlarımla saklı kalacak duygularım, göz yaşlarım akacak.Saklayacağım görmeyesin diye. Beceremeyeceğim"Ağlama" diyeceksin bana, seni dinlemeyeceğim.İçimde biriken ne varsa gözlerimden taşacak dışarı.Dokunmak isteyeceksin, başımı geri çekeceğim öfkeyle; kızgınım gidişine çünkü, öfkem bir dağ gibi büyük.Ne varsa hayata dair alıp ***ürüyorsun benden farkında değilsin.Ya da farkındasın ama değilmiş gibi davranıyorsun.Sen kendi yolunu çiziyorsun şimdi ve doğru bildiğini yapıyorsun. Bense binlerce yanlışın ortasında tek başınayım.Oysa beklediğim sevgiliydin sen.Yorgun günlerden yıkılmış.Kimliksiz sevdalardan süzülmüş aşkımın tek sahibi.Sanki seni aramıştım yıllarca Hep eksikti bir yarım.Ne yazık ki"Bu kez tamam" dediğimde de yarım kaldığımı görüyorum.Belkide sevmesini beceremiyorum ben.Öyle ya deli sevdalar bana göre değil belkide.Dümdüz, heyecansız içimdeki kuşlar kanat çırpmadan ve tutkuyu hissetmeden yaşamalıyım aşkı.Buna aşk denilirse tabi!Bu yarım kalmışlık duygusu yok olur mu? O zaman.Peki sen biliyor musun? Bu acıya katlanmanın ilacını. Bu yürek sancısını ne dindirecek, bu geceler nasıl geçecek? Söyle yar; içimi kar gibi yakan bu ateş nasıl sönecek? Acelen var biliyorum.Gideceksin, yaşanmamış zamanları da beraberinde ***üreceksin.Bunu hiç istemiyorum.Ne berbat bir duygu bu...istemediğim bir şeyi yaşıyorum ve buna engel olamıyorum.Benden bağımsız gelişiyor her şey.Çarpmanın etkisiz elemanı gibiyim.Yada bir savaş filminin daha ilk k****inde atılan ilk kurşunla düşüp ölen ve bir daha da hiç görünmeyen figuran... Haydi git, bu yol senin yolun.Dilediğince özgür at adımlarını kendin için iyi olanı yapıyorsun ya!ne önemi var gerisinin.Yaşadığımız kısa günlerin anısına sığınır, atlatmaya çalışırım bu acıyı.sensiz olmaktan daha kötü ne olabilir hayatta ki! Bir insanın başına en kötü şey gelmişse başka hiç bir şeyden korkmuyor.Bir tek seni kaybetmekten korkuyordum, onu da yaşadım zaten!

DUR!!! dinle ve öyle git!!!!!!!

Gidiyorsun biliyorum. Küçük ve kırık adımlarla uzaklaşıyorsun yanımdan. Ürkek bir keçi yavrusu kadar sessiz, gidiyorsun. "Kaçar gibisin" diyesim geliyor. Gözlerinde yabancısı olduğum tanımlayamadığım karartılar dolaşıyor.Buğulu bakıyorsun. Daha önce hiç duymadığım kelimelerle, senin olmayan cümlelerle konuşuyorsun. Anlayamıyorum. Sana benzemiyorsun uzun zamandır. Yeni ve tedirginsin. Hangi ağacın, hangi dalında daha güvende olacağını bilemeyen bir saka kuşu kadar cılız darbelerin. Uçamıyorsun. Böylesin. Ne söyleyebilirim ki.... Kendi seçimin... Kendi doğrun... Öyle olsun... Git.....
 
Her gece olduğundan biraz daha muhtacım sana
Kırgınım aslında, kızgınım…
Hayır sana değil; Seni kırıp üzen şu aptallığıma…
Ne olursa olsun
Zamanım da mekanım da değişmiyor
Hep her zaman aynı yere çıkıyor bütün yollar; Sana!..

Uzun zaman oldu içimdeki maviler donalı. Kendim seçtim sevdayı tek başıma yaşamayı. Yalnızlığımın sorumluluğunu taşıyacak kadar da yürekli olduğumu düşünür ve söylerdim herkese gururla. Geceler sancı olur işlerdi içime ama yüreğimde yaşattığım sevdamı düşündükçe, içime yayılan sıcaklık alıp ***ürürdü tüm sancılarımı...

Ne kadar zamandır böyleyim, ne kadar zamandır en yakın dostum özlem,
hatırlamıyorum. Sanki zaman durdu. Evet özlüyorum ve özlemeyi de seviyorum. Çünkü özlemin içinde aşkım, mutluluğum, umutlarım var. Gidenlerin ardından ağıt yakmamayı öğreneli çok uzun zaman oldu ama sen bambaşkaydın. Kimseyi senin kadar sevmemiştim ki. Seni birine anlatmaya kalksam sözcükler yetmiyor, kelimeler acizleşiyor. Neye benzetsem, hep bir yanın eksik kalıyor...

Gülemiyorum artık. En iyi yapabildiğim şeyi kaybettim. Aslında önce seni ve senle birlikte herşeyimi kaybettim. Yanımda yoksun. Olsan sarılırdım sana sıkı sıkı. Bırakmazdım, sıkılır, bağırır çağırırdın ama ben biraz daha fazla sarılırdım sana. Biliyorum benden bağımsızdın, hiç sahip olamadım sana. Olmakta istemedim aslında, çünkü hep yanımda olacaktın... Ya da ben öyle sandım...

Dinlediğim her şarkıda, her yağmurda ıslanışımda, dalgaların kayalara
çarpışında, her nisanda ve her eylülde, sen yeniden gidiyorsun benden. Ben bu ayrılışların acısını yaşarken, birgün gidebileceklerini düşünerek, kimsenin gelmesine izin vermiyorum…

Sana ilk satırlarımı yazdığımda, yine mum ışığı vardı odamda. Soğuk, beyaz bir defterin her şeyi hayale dönüştüren sayfalarında, ilk kez seni yaşamıştım. Şimdi uzun yağmurların ardından yine mum ışığıyla dolu odamda, yine ve hala sana yazıyorum. Çünkü ben her hayal kırıklığım, her duvara çarpışımdan sonra hala sana dönüyorum.

Ortasından kopartıldığı için hiçbir zaman sonu gelmeyecek günlerimize dönüp, hala seni arıyorum... Çünkü hala seni seviyorum.........
 
Ellerimde yüreğimden dökülen kırılmış,yıpranmış geçmişim öyküsü...
Gel diyemem sana...Gidiyorum dersen ruhum vurgun yer en derin yerinden...
İçimde isyan mevsimleri...Ruhumun kızıllığına vuruyor hayalin...
Sensizliğin öyküsünü yazmak istemiyorum ben...
Neden masallar hep güzel sonlarla biter...Neden kandırmak zorundalar bütün çocuk düşlerini...Hadi söyle yüreğimin çocuk köşesine masallar yalan de...Hep aşklar güzel başlar ama sevenler kavuşamazlar de...
Sende o yalanlara inanlardan mısın yoksa?
Gidiyorum ben..Bu sensizlik kokan şehri terk ediyorum...Hani o eskimiş hatıraların karıştığı su birikintilerini üzerine sıçratarak gidiyorum.
Duyuyormusun hani o çok sevdiğin türkü çalınıyor dağların arkasından...Şimdi oralara bahar gelmiştir...Hercai menekşeler göz kırparlar gizlice.Görüyormusun sensizliğin şiirini söylüyor bütün nehirler...
Çakıl taşlarında ismin yazıyor aşk diye ve soyadını haykırıyor bulutlar...
Güneş tebessüm ediyor sessizce...
Şimdi ben karbonmonoksit kokan yalnızlığım ve nikotin bulaşmış ruhumla gidiyorum...Ateş kızılı bir hasret çalınıyor kulaklarıma...
Ben gidiyorum...Zindanların en kuytu köşelerinde asılmayı bekleyen aşk denen sersefil duygunun son arzusunu yerine getirmeye gidiyorum...
 
Zamanın nasıl geçtiğini anlamicaksın sende beyaz bir gelinlik varken üstünde halay çekenleri oynayıp zıplayanları seyredceksin....Kiminin elleri havada kiminin elleri ise bir limonata bardağında..Sen ise mutluluğu yaşayacaksın içine o mutluluk o bardaklardaki limonatalar gibi akcak...Önünde ise bir hayat olacak up uzun..Bazen güleceksin o düğününde oynayan çocuklar gibi sevineceksin.Bazen ağlayacağın günlerinde olacak elbette...Ama yinede hayat senin için o an keseceğiniz bilmem kaç katlı pasta gibi tatlı olacak.....

Sevinci yaşayacaksın sen üstünde beyaz bir gelinlik varken anılar seninde gözlerinde canlanacak.
Daha düne kadar oynayıp zıplayan o kız çoktan gitmiş diceksin kendi kendine..
20 li yaşlarda hayalini kurduğun o gelinlik işte üstündedir artık.
Bu mutlulugu yaşıyorsundur kimse ve bir daha yaşayamayacaksındır...

Bunun tadını çıkarcaksın sende..
Annen baban ailen davetlilerle ilgilenirken içlerinde buruk bir sevinç olacak...
Burukluk seni kaybetmelerinden kaynaklanacak ama senin bir aile kurup evlenmen onların içindeki buruklukları alıp süpürüp ***ürecek...Baban annenden az üzülecek belki..Bir zamanlar oda senin anneni böyle almıştı..

Sen ise kendini bir hayal dünyasında sancaksın..
Güleceksin sağına soluna bakarken sana sorulan sorulara cevaplar verceksin ama sen başka bir dünyada olcaksın..Enişte beyin ellerinin içinde terleyecek o düğün boyunca ellerin..Bu terler mutluluk damlaları olcak sonra senin dünyanda..Anlayacaksın bunu ama sonra anlayacaksın..O an bu dünyada değilde kendini insanların içine gönderilmiş bir peri gibi hissedeceksin o gelinliğin içinde..Ordaki insanların içinde en üstün oldugunu hissedeceksin..Sonra şarkılar oyunlar falan filan derken...Takılar takcaklar sana hediyeler vercekler sana...
Bir sürü hediye paketi...

Ama en güzel hediye paketi sana bir sonraki gün gelecek..
Hayatın sana verdiği bir hediye paketini sen evlendiğin zaman açacaksın işte..
Bu hediye paketinin içinde yaşayacağın günler çıkacaktır bir bir karşına..
Güzel günlerde çıkacaktır,kötü günlerde..Eşin sana yardımcı olcak o zaman başını yaslayacaksın Onun omuzlarına..
O paketin içinde nelerle karşılaşacaksın nelerle..
Çocukların çıkcak o hediye paketinin içinde torunların çıkacak....
 
Sabaha karşı bir düş kurdum...Yalnızlığımın eşiğinde, acabalarımın senfonisi çalıyordu.. Belkilerim vardı.. Birde , birde sensizliğim..
Sabaha karşı bir düş kurdum...Sen bundan habersiz.. Benden habersiz uyurken.. Düşlerimi gezdirdim..Uykusuzluk diyarının tenha caddelerinde.. Ve düşüncelerimin hiç bilinmedik, ıssız köşelerinde, sen oldum..
Sabaha karşı bir düş kurdum..... Seni kurdum zamansız..Ve amansız.. Ve herşeyi yanıma alarak, adımlarının gölgesi oldum..Sen oldum.. Sensizlik oldum..
Sabaha karşı bir düş kurdum... Düşümde güneşi, güneşte aydınlığı, aydınlıkta seni, sende ise kendimi buldum.. Neler yazmadımki adına...

"Baş harflerini nerelerde kullanmadımki, hatta noktasızlaranokta koyup, adını bile kısalttım, kimse bilmesin diye.."

Mana aradım.. çözümsüzlüğün ortasında ...
Sabaha karşı bir düş kurdum...Gecenin en sonuna gidiyor..Günün ilk ışıklarını karşılıyordum..Saat dördü vururken....
Ben hala seni düşünüyordum..

"Sen yoktun biliyorum..Benimkisi, çok uzaklarda, bilkinmedik bir şehrin, en kuytu en karanlık , şimdilerde özlem dolu bir evin değişmesini bekleyen patlamış ampulu gibi,
Işıksız geceleri aydınlatma hevesi..."

Özlem dolu bir insan ne yapıyorsa ben de onu yapıyordum.. Sensizliğe doğru yürüyor, dönüp bakmadan ardına.. Gidiyordum işte..
Gidiyorum....
 
Görüyorsun ya! Yanımda olup olmaman hiçbir şeyi değiştirmiyor… Sensizlikte de seni yaşıyorum, benimlesin işte.<Lanet olsun! Yoksun!...>
Gözlerin her dem gözlerimin önünde. <Gözlerin yokk!...>
Ellerinin sıcaklığını hissediyorum kendi ellerime dokunduğumda. <Ellerin yok işteee!...> Eskisi gibi acıtmıyor canımı tenime dokunuşlarım. <Tenin yok!!..>
Ben böylede mutluyum bitanem, varlığını ve sevdiğini bilmek yetiyor bana. <Lanet olsun yetmiyor işte, yetmiyor! Varlığın yetmiyor! Sevdiğini bilmek yetmiyor! Yanımda olmalısın anladın mı? Dokunmalıyım sana, hissetmeliyim, kokunu solumalıyım, ürpermeliyim parmak uçlarıma kadar, öpebilmeliyim seni yabancı bakışlara inat..>
Gidişin o kadar da can yakmıyormuş aslında.<Sevgim can çekişiyor!...>
Hatta önceleri olduğu gibi her an hatırıma da gelmiyorsun. <Yalannnn!...>
Kim bilir, belkide unutmaya başlıyorum seni.<Kendimi unuttum anlasana, gülmeyi unuttum, yaşamayı unuttum lanet olsun!!!...>
Doğrusu bu kadar kısa zamanda alışabileceğimi sanmıyordum. Beklediğimden de çabuk oldu hayatımın yeni bir düzene kavuşması.<Hayat mı bu bee! Yaşamak mı buuu!...>
Yediğimin içtiğimin tadı var artık.<Taş yiyorum soframda, yokluğunda zehir içiyorum.> Yapamadığım tek bir şey vardı, onu da yaptım sonunda, öğrendim sensiz hayal kurmayı.<Hayallerimin kanlı katiliyim, evet kanlı bir katilim ben! Katilllll!!!...>

Ah be sevgilim, ne çaresizlikler de acınası kulaçlar atıyorum, ama söylemiyorum sana bilmeyesin diye, hep gülümsüyorum, ağlayan yüzümü görmeyesin diye… Sen sakın aldırma bana olur mu? Gitmeliydin… Gittin… Yok başka bir açıklaması… Şimdi neresinden tutsam elimde kalıyor işte, yakalayamadım bir türlü hayatı… Sen bakma bana, tüm bunları yazmadım farzet, okumadın say… Ya da illaki okuyacağım diyorsan, sadece parantez dışındakileri kaile al…

Ben bir savaşçıyım haklı adında, yeminim doğruyu bulabilmek adına… Sensiz son görevimi yerine getiriyor, yapmam gerekeni yapıyorum… Kendi hayallerinin, dahası hayatının katilini ihbar ediyorum… Savunma istemiyorum, hakimin vereceği karara ihtiyacım yok benim, ben kendi kalemimi kırıyorum… Son isteğimi soruyorlar bana, ‘Sevgilime söyleyin’ diyorum… ‘Ben onu çok seviyorum…’
 
Şimdi yoksun.
Seni düşünebilirim artık.Tutar ellerini öperim uzun uzun.Kimseler ayıplamaz beni.Yoklugunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar.İşte gözlerin işte dudakların.Senin olan ne varsa karşımda duruyor.Ayaklarını dilediğim yere ***ürebiliyorum artık.Sevdiğim şarkılar söyletiyorum dudaklarına ve bu ellerimle seni her gün biraz daha güzelleştiriyorum.

Bütün resimler sana benziyor..
Hayret..
Bütün aynalarda sen varsın.Nereye gitsem peşimden geliyorsun.Şimdi sigarasın dudaklarımda ve akşam içtiğim bir kadeh içki olacaksın.Kimse yoklugunda bunca sevilmedi.Kimse yoklugunda ilahlaşmadı bu kadar.Saçların böyle daha güzel,sen daha güzelsin.Gelecek mutlu günlerin ışığında her şey daha güzel.Ne varki ayrılıgın adı kötüye çıkmış.Yoksa bin yıl daha yaşamak isterdim.Ve seni bin yıl daha ayrılıklar içinde sevmek isterdim..

Ama biliyorsun nihayet bende bir insanım.Umutsuzluga düştüğüm anlar oluyor.Hiç gelmeyeceksin sanıyorum.O zaman kurşun gibi bir korku saplanıyor yüreğime.Katran gibi bir yalnıslık sarıyor içimi,yalnızlıgımdan utanıyorum.
Beni sevmesen ölürdüm.Beni sevmesen bir çakıl taşıydım şimdi.Beni sevmesen bir duvar gibi sağırdım.Kördüm bir at kadar.Ölümden acıydım ölümden beter.

Beni sevmesen.
Dünyayı bütün insanlara zindan ederdim..

Beni bu kadar saracak ne vardı.Bir sen fani gibi dudaklarımda eksilmeyecek ne vardı.Beni bunca saracak ne vardı..Hiç karşıma çıkmasaydın.bu kör olası gözler görmeseydi seni.Ne vardı güzelliğini bilmeseydim.Bir dua gibi bellemeseydim adını.Ne vardı bütün gece gözlerimi tavana dikip seni düşünmeseydim.


Belki karşımda değilsin yanılıyorum.bu gözler senin gözlerin değil aldatıyorlar beni.Karanlığın gözleri olmalı bunlar.Bana böylesine keder veren.Gülmeyi yaşamayı haram eden bir karanlıgın gözleri olmalı.Öyleyse sen hiç bir yerde yoksun.Sana hiç bir zaman yaklaşamayacağım.Ya lan bu geçici sevinç,bu nur,bu ışık bu karanlığın ortasında yanan alev gözler.Bu kadeh içki gibi aydınlık.......

Ne dedimse inanma sen.Seni değil kendimi anlatıyorum.Sen istediğin kadar varlığın ta kendisi ol ölümsüzlüğün ta kendisi.Ben günden güne yok olmaktayım.Bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana.
Anlamıyormusun?
Gökyüzü güneş olsa
Sensiz karanlıktayım....
 
Uzun zaman geçti sen gideli.Ama gülüşün hala gözlerimde saklı.Yakından bakabilirsen; yani daha içten,yani daha yürekten...İşte,ordasın hala!!!Ama dur,bakma öyle.İçimdeki umutları yeşertme sakın.Ben baharlarımı kaybedeli çok oldu.Yeşil rengi silindi lûgatımdan,hüznüm taştı yaralarımdan.İçimde tutsak kaldı biparça hüzün,hüznümden içime süzüldün...

Artık heryer puslu,her renk siyahtan yapma,herşey karanlıktan bozma...Yarım kaldı şarkımız.Tek başıma tamamlamaya çalıştım,ağıt oldu.Kaç zaman oldu,karalardayım yalnızlığımla.Öyle enteresan ki,üşüyüp kendine sarılıyorsun.Ağlayıp-sızlayıp içini parçalıyorsun ve teker teker parçalarını topluyorsun.Birleştirmek yine sana düşüyor.Yalnızlık böyle işte...

Oysa bak,bahar geldi.Kuş börtü böceğe can geldi,havadan çiçek kokuları sindi üstümüze.Bendeyse yaşama zevkinden eser yok...Kendimi avutmayı beceremiyorum,gözyaşlarımı durdurmak zor.Ve kendimi kandırmaya çalıştıkça gerçekler yüzüme yüzüme çarpıyor.Yani aslında,yani galiba,yani hâlâ...neyse....
 
Fırtınalı bir hayatın ortasında birleştik. Sen, kendine yakın bulduğun insanların sana yaptığı hatalardan şikayet ediyordun., bense uzun yıllar acısını çektiğim bir aşkın yaralarını sarmaya çalışıyordum.

İyi birer dosttuk, her şeyi paylaşır olmuştuk. Bu yakınlaşmamızın kısa bir sürede olmasına rağmen zamanım öyle tatlı, öyle güzle geçiyordu ki ben içimdeki kıpırdanmalardan habersizdim.

Sanki rüyadaydım, gözlerimi açtığımda dostluğun yerini aşk almıştı. Kendimi tutamamıştım işte. Duygularıma hakim olamamıştım. Sen benim aşkım, bense senin dostundum artık. Sana aşık olduğumdan habersizdin. İçimdeki volkan öyle taşmıştı ki patlamak için sabırsızlanıyordu.

Sonunda o gün gelip çatmıştı. Bütün duygularımı bütün hislerimi açıklamıştım ben sana. Sense bana sadece şaşkın bir ifadeyle bunların yalan ve şakadan ibaret olması için yalvarmıştın.

Bende sana bunların ne şaka ne de yalan olduğunu üstüne basa basa vurgulamıştım. İçim rahatlamıştı. Çünkü bir insana ‘’ seni seviyorum ‘’ demek kolay bir iş değildi. Yürek isterdi. Ben bu işi becerememiştim ama sonucuna da katlanmak elimde değildi. Çünkü asıl olan benim için bugündü ve ben bugün sana söylemem gereken şeyleri yarına bırakmamıştım. Yarın böyle bir fırsatın elime geçeceğini düşünerek bütün her şeyi açıklamıştım.

Dünya fani her an her şey olabilir bizim dünyamızda... Şimdi içim çok rahat ama bir o kadar da huzursuzum. Çünkü bunları sana anlatınca suçlu ben oldum. Şimdi o eski günleri arıyorum, hiç sebepsiz, ani ayrılışın şokunu üzerimden atamamamın sonucundandır. Ve zaman eskiden öyle güzel öyle tatlı geçerken şimdilerde, bin bir azap bin bir acıyla geçiyor.

O günün üstünden çok zaman geçti. Şimdi ben senden benim olmanı değil bana biraz hak vermeni istiyorum. Bana duyduğun nefreti duygularımın üstünden çekmen için yalvarıyorum. Bana ne kadar kızsan ne kadar nefret etsen de ben seni yine de seviyorum. Duydun değil mi? Seni seviyorum
 
Gidişin değil, bir umutla dönersin diye beklemek öldürdü beni..Bir hoşcakalı çok gördün... Zor geldhoşcakal demek sana, böyle gitmek daha kolaydı çünkü, arkada kalanı düşünmeden çekip gitmek, yakıştı mı sana?Yakıştı mı gidiyorum demeden gitmek? Yakıştı mı veda etmemek ve çekip gitmek? Yakıştı mı ayrılıkla yüzleşmemek? Gittiğini bile söylememek.. Bir hoşcakalı çok gördün.. Bu kolay olanı idi, bunu seçtin... Bencildin, gene kendin için en iyi olanı seçtin, başkasının duyguları seni yine hiç ilgilendirmedi... Hoşçakal demek zordu cünkü, vedasız gittin, sanki geri gelecekmiş gibi gittin, ayrılıkla yüzleşmeden gittin... Ayrılık acı verir çünkü, sanki ayrılmıyormuşuz gibi terk ettin. Oysa beni gidisin değil, bir umutla gelirsin diye beklemek öldürdü...Hoşcakal dememiştik, ayrılmamıştık öyle ise, dönecektin, bir umut vardı hala, rüzgarda savrulan bir mum alevi gibi cılız ama ısrarla yanan bir umut vardı.. İşte beni o umut öldürdü... Gidişin değil...Bir gün dönecek diye beklemeler öldürdü beni, başka gölgeleri, sana benzetmek eritti bedenimi, ayak sesleri, merdiven çıkışlarını dinledim sen misin? diye... Kapı çalındığında ben koştum, telefon çaldığında, ilk çalışta elim telefondaydı ilk aylar da... Gelmedin... Ama hoşçakal da dememiştin... Gitmiştin... Ama veda etmemiştin... Gidisin değil, beni döneceksin umudu ile beklemek öldürdü...Çok geç anladım bencildin. Artık hiçbir gölge sen değilsin, hiç telefon etmeyeceksin, dudakların adımı söylemeyi unutmuştur artık, çalan kapılar ve telefonlara ben bakmıyorum kaç zamandır. Hoşçakal demeden gittin. Kolayı seçtin... dönmeyeceksin...
Yüreğimde artık ne sevgi var, ne umut, ne de bir ağrı... Yüreğimde taşlaşmış bir HOŞCAKAL var... sana ait... Onu bir söyleyebilsem, sana veda edeceğim... Bunca yıl benden çaldığın, hayatımı geri isteyeceğim.Ve sen, Hiç anlamayacaksın, hiç bilmeyeceksin... Beni gidişinin değil, dönersin umudu ile yaşamanın öldürdüğünü...
Hoşçakal demek, ölmekten daha mı zordu?
 
Gözlerin camlarda yağan yağmura,doğan güneşe,aya,gökyüzüne ya da yıldızlara ağladın mı sen?
Sebepsiz yere boynun bükük kaldı mı saatlerce?İşi gücü bir kenara bırakıp,günler boyu düşündün mü gözün yaşlı?Sevdin mi sen?Yoksa sende mi sevdiğini zannedenlerdensin? Kimseye boyun eğmem diyenlerden mi?

Aşka kafa tutulamayacaını öğrendin mi sen?Yoksa hala aşk cahili biri olarak mı geziniyorsun..

Ah unutmuşum..Sorular boğar değil mi seni?
Öyle ya..Sen de haklısın..Geçmişe sünger çekmek deyince gülümseyişinle dağıtırdın tozlu bulutlarımı..Bazen gözyaşım yere düşmeden silerdin binlerce kez tutup milyonlarca kalp atışıma tanıklık eden ellerinle..Gülümserdin..Sen sadece tebessümünle döndürürdün beni hayata..Sevdin mi bilemedim..Gözlerinin gülümseyen ışıltısına bakmaktan göremedim kalbindki parıltıyı..Yani..Var mıydı yok muydu bilemedim işte..
Hem var mıydın yok muydun bilemedim..

Kendimden bile emin olamadım,ama sevdim işte..Haylaz zamanlarımın asi çocuğu gibi sevdim..İncittin,sevdim..Kırdın,sevdim..Parampa rça oldu yüreğim,yine sevdim..Sevmek bu değil mi zaten?Bn parçaya bölnmşken yüreğin,her bir parçasnda yardan eser taşı***** ürpermek değil mi sevmek?Çiçeklere sevdiğinin adını vermek,maviye sevgili demek değil mi? Gökkuşağı renklerine bürünmüşken,birden tüm renklerin kırılması değil mi sevmek? Değilse ne?

KArşındakinn yüreği bin parçayken,o yüreğin parçalarını toplayıp her gece başka birine bağışlamak mı o zavallı parçadaki senin sevginin eserini?Yoksa aşkın en derin hazlarını,bir şişe şaraba gömmek mi? Sevmek..Benim sevdiğim kadar ihanet etmek mi? Hüzün gözlerine,yalan bakmak mıydı sevmek?Sevgin boş bir arazide terkedilmiş viran bir ev gibi boynu bükük mü duruyor? O senin sevgin değil ki..Güldürüyorsun beni yine..Gülümsüyorum bak..Hay Allah yine ağlamıyorum sayende..

İşte,hikayem buydu..Zavallı çırpınışlarımın boynu bükük gülüşlerinin sebebinin,senin ihanetlerin,senin acıların olması zor geliyor inan..Ama sana inat,hayata inat,tüm ihanetlere inat..
GÜLÜMSÜYORUM!...

T. Y.
 
Gönderdigin isLanmis mektubu aLdim. KeLimeLer dagiLmisti, harfLer
birbirine girmisti. IsLanmisti kagit, seninLe agLamisti. KeLimeLerin isLak ve yagmur tadindaydi. VirgüLden sonra süzüLecek, noktanin ardindan düsecek gibiydi...

Ya agLarken yazmistin mektubu yada yazarken agLatmistin harfLeri. Ama tutmak isterdim gözyasini akmasin diye, ya da tutunmak gözyasina ve birLikte düsmek yanagindan bosLuga. BosLugun ardinda yokLuk var ve damLa damLa senden uzakLasmak. Senin yanagindan kopan bir damLa oLmanin ötesinde senden kopmak var...

Dayanir mi sandin buna yürek. Bir damLa yas midir sadece yanagindan
süzüLen, yüreginin bütün atesini tasimaz mi sandin o gözyasi. Ve ona
tutunmaya kaLkan beni atesLere yakmazmi sandin. GözLerinin renginde akar sanirdim gözyasini ve tadi deniz tadinda. BiLirsin denizLeri ne kadar sevdigimi, ama nedenini de bugün ögren istersen...
DenizLeri sevisimin tek sebebi, bana yüregini getiriyor oLusudur. Yüregin gibi sonsuzLugu çagiriyor oLusu. Deniz sen varsin diye denizdir. Seni hatirLattigi için sevgiLidir...

Gözyasina ne tutabiLdim, ne dokunabiLdim, ne de tadabiLdim. Bir damLa
gözyasi böyLe mi yakarmis biLdim ve yandim. Ama senden ayri kaLmamak adina, bosLuga düsmemek adina yanmaya razi oLup; yanagindayken tutmak isterdim yinede o gözyasini...

Ve simdi susmak istiyorum, çünkü içim aciyor. Sade içim degiL ruhumda aciyor. ELine bir gonca güLü aLipta saatLerce agLayan insanLar
görmüstüm. Ve onLara beLki de güLmüstüm. Bir seLam geLdi diye sevgiLiden saatLerce çocukLar gibi sevinenLer görmüs güLmüstüm; deLi bunLar diye... GüLünen sey; basa geLen sey oLurmus biLdim simdi...

Ne aciLar yasamis direnmistim. Ne firtinaLar görmüs yikiLmamistim.
YiLLarca yasamis yasLanmamistim. Ne yanginLardan geçmis yanmamistim, yansam da küLümden güLLer yetistirmesini biLmistim. O küLLerden yeniden binaLar kurmus dimdik ayakta kaLmistim. FirtinaLara ve yanginLara tahammüL edebiLen ben, bir damLa gözyasina yenik düstüm iste...

Simdi firtinaLar terletir, aciLar haz verir hep. Hep içimin bir yerinde bu durumdan zevk aLir daha fazLasini isterim. “Ask” deniLen sey; beLki de bunun adidir biLmiyorum. Bir baLik denizi nasiLl tarif etsin ki hem. Artik denizLerin tadini, bogazima kaçan suLarindan biLiyorum. Birde gözyasinin tadini biLmek istiyordum, denizLere ne kadar benziyor diye...

Ama geL görki tutamadim ki tadabiLeyim. Tutunamadim ki arinayim. Bir firtinadan özge, bir yangindan daha yanik, bir çigLiktan daha aciymis bir damLa gözyasi. Ve ben simdi aciLara ve yiLLara yenik düsmedim de; bir damLa gözyasina yenik düstüm. GeL, geL de gör beni...

CümLenin sonuna koydugun o noktaya uzun uzun bir daha baktim.
Yagmurdan sonrasina benzer bir toprak kokusu kapLadi her yani. Ama sen duyamayacaktin bu kokuyu; çünkü gözyasindan yanginLar çikarmak teLasindaydin. Ve o yanginLarLa birLikte yüregimi yakmak çabasindaydin.

Simdi bekLe, bir gün gözyasi siseLerini aLip yoLLara düsersem. ELimi de gönLüm gibi atese dayanabiLir haLe getirirsem, bekLe iste o zaman geLecegim...
 
unutmak....
bu kelimenin anl***** seni kaybedince öqrendim...daha doqrusu sen bni kaybedince...oysaki sewmiştm seni..sende öyle diyordn "sewiyorum" diye..ama aslında onunda koca bi yln olduunu öqrendm seni kaybedince..daha doqrusu sen bni kaybedince....

her qece yıldızlra dalar,seni hayal eder,bir yıldız kaysın diye beklerdim...yıldız kaysında seni diliyim diye...her qecem böyle qeçerdi...seni bekleyerek işte. hayal ederek...

sonra biqün (sanırım yıldızlar bni duydu) bir yıldız kaydı...ewet işte o beklediqim an...kaydı..qördümm..çok mutluydm..we hayalim qibi seni diledim işte...çok saçmaydı biliyorm...bunun farkındaydımm..ama napim işte seni o saçmalıklar kdr çok sewiodm..bna saçmalık yaptıracak kadar...

we işte biqün hayalim sna ulaştı...biliyodm işte.artık benimdin...kokunla, nefesinle, bedeninle, o sıcacık kalbinle benimdn...sna o kadar baqlanmıştımki, sensiz yapamaz olmuştm..seni qörmedn, kokunu,o sıcaklıqını hisstmedn yaşayamas olmştm...nefeslerimiz birdi...kalbimiz bir... birleşip tek bi beden olmuştk..yada bn öyle sanıyodm..sanırım öyle istiyodm...ama ne olursa olsn, yaşadıklarımz yalanda olsa, seninleydimya... tüm benliqimle seninleydimya... işte bu bütün yalanlara bedeldi..bütün yalanları qerçek saymama, mutlu olmama bedeldii...

bi yalan ne kdar uzun sürebilirki..?!
işte her yln qibi, her bitiş qibi buda bitti....
baştan belliydi ztn, yln üstüne bi ilişki kurulamaz...kurulsada işte böyle kısacık sürer..biter...
o sözlerin hala kulaqımda çınlar.... "unut beni,bn sana qöre deqilim" madem öyle düşünüyodn nie başlattın bu ilişkiyi ozmn...?! sölermisin bna..? niye...? neden..??

şunu bilmeni isterim, hala her qece yıldızları izlerim...hala bir yıldız kaysın diye beklerim...herşey aynı yani..ama eskiyle arasında bir fark warki oda artık seni deqil, seni unutmayı dilerimm.......!!!

UNUT DİYORDUNYA UNUTTUM İŞTE.......!!!!

 
Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum.


Snsuz bir inatla sarıldığım radyodan gelen o harika melodilerin de tadı yok? Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum!


Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik…


Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi; gibi sevmişim...


Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum... Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan?


Öyle anlamsız ki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum…


Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini... Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken... Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı... İçimi
kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan.


İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları da önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri…
 
Ne bir yalan söyle bana, ne de gönlümü avut..Hiçbirini istemiyorum..Sadece git diyorum,duymuyor musun;? G-i-t!! Sonsuza kadar göçmen kuşlar olsun yoldaşların..

Bana verebileceğin bir yudum sevgiyi istemiyorum ben.. Tadı damağımda kalacaksa, git..Durma al olgunlaşmamış duygularınu..Kopar beni benden,bana ihtiyacım yok zaten..Kendini al yanına, onu sev,biraz büyüt.. Sonra yine gel istersen.. Büyüt çiçeklerini ve gel.. Ama şimdi yerin yanım değil bilmelisin,sadece gitmelisin bugün..Hadi ne duruyorsun? git..

Sana biraz aşk anlatabilirim,biraz sevgi..Duuyurabilirsem sesimi sana, biraz kendimden verebilirim..Ellerimden çiçekleri alırsan onlar da senin olur, zikrim hep sen olur sonra.. Ama ne olur hislerini çiz bana, sonra gel.. Bekliyorum,ne olur sev beni,ve gel..

Yok , şimdi gitmelisin.. Sadece düşüncelerimle bırak beni..Saatlerce düşünsem çıkamam bu avuntu sokaklarından.. Kendim için ezilmiş düşler kurarım, diriltmeye çalışırım solan çiçeklerimi..Uyurum biraz, sen gittin diye ağlarım belki, belki sadece düşünürüm, SAdece!!

Ama şmdi, 'sadece' gitmelisin..Gitmek, sana yakışır şimdi.. Öylece kalakalmak bana..Yaşlarım benin en güzel aksesuarım olur,seninse buğulu gözlerin birinin üzerinde.. Ne olur özleme beni..

Hadi, git..
Unutma beni sakın..
Olur mu????????
 
Düşündükçe batıyorum. Seni düşündükçe zaman denen bataklığa saplanıp kalıyorum... Seni düşündükten sonra dönüp arkama baktığımda, kendimi soğuk, ürkütücü bir karmaşanın içinde buluyorum. Oysa ki önceleri seni düşündüğümde kendimi gökyüzüne ulaşmış, acemi bir pilot gibi hissederdim... Bir parçada olsa, gözlerimde o pilotun mutluluğundan bulurdum. Gökyüzünün maviliği bana huzur verirdi... Sevincim gözlerimden okunurdu...Kendimi çocuk gibi hissederdim... Ve hatta çocukluğum düşüncelerime yansırdı... Bulutlara en çocukça düşüncelerimle benzetmeler yapardım... Bulutların bir çoğu sana benzerdi. Bazen hayal gücümü olağan üstü sınırına taşıyıp, adını yazardım bulutlarla masmavi gökyüzüne... İsminle daha bir güzel gelirdi gökyüzü bana...Ne zaman gökyüzüne baksam,seni görürdüm... Çoğu zaman koşup sana gelmek istemişimdir, fakat ne zaman sana gelmek istesem hep bir engel çıktı karşıma... Ben ne kadar savaşmak istediysem engellerle, hep malup oldum. En saçma düşüncelere bile yenik düştüm... Ve hala kaybetmeye devam ediyorum... Önceleri güç verirdin bana... Sensiz ama seninle herşeye karşı gelebiliyordum... Sen yokken bile sen varmışsın gibi başarabiliyordum yaşamayı... Ve seni özlemiyordum... Özleyemiyordum...
Çünkü sen hep bendeydin... Galiba yüreğinden taşınalı çok oldu... Ve ben seni özlemeye başladım... Çok önceden farketmem gereken gerçekleri şimdi farkediyorum galiba... Ya da tabir-i caizse acı gerçekleri şimdi anlıyorum... Aslında şimdi tüm bu duygularımın hepsinin oluşma nedeni sen yokken, seni yanımdaymışsın gibi hissetmemden kaynaklanıyor...Ve kendime söylediğim yalanlardan... Özlemiyorum dediğim halde hep kendimi kandırdım... Seni deli gibi "ÖZLÜYORUM" gerçeğini kendime bile itiraf edemedim... KORKTUM... Yanımda yoksun... Oysa bu gerçeği bildiğm halde hep yalanladım... Yalanlar daha yakın geliyordu bana...Beni mutlu ediyorlardı çünkü... Seni özlüyorum, hemde deli gibi özlüyorum gerçeğini kendime bile itiraf edemedim... Galiba gerçekler bunlar olsa gerek... Eğer ÖZLEMEK buysa,şimdi itiraf ediyorum; "SENİ ÖZLÜYORUM"
 
Bağımsız olmak ,kendi ayakları üzerinde durabilmek..

Benim sadece kendim olabildiğim an! Hayatın tüm gerçekliklerini soyunmuş,sadece benliğimin hayali kıvrımlarıyla kavuştuğum o düşünce bahçelerim..Meyvelerim, fikirlerim ve zikrim.. Kendi ayakları üzerinde durabilen,düşünen yanım!!

Gülümseyen olguların tümünü kavramlaştırıp kuytularımı yerleştirirken, sadece tek bir şeyi hayal ettim,düşünmek! Düşünmek benim için şaşılacak bir hayal..Hayret ki,sadece bilincimin varlığıyla kavrulup gidiyorum..Oysa ya bilmeler,ya öğrenmeler.. Sadece düşünmeliyim.. Hayalimin kurguları beliriyor gözümde..Ben masa başında..Elimde kalem -kalem ki bin parça,benden öte - , sonra bir sayfa, -sayfa ki kocaman,yazsan ömrünü bana mısın demez, ve ben durmadan yazıyorum.. Sonra hayal ediyorum ve yine yazıyorum.. Peki ya bu döngü? İşte kısırlaşıyor fikrim,zikrim suspus oluyor.. Ne de olsa parça-bütün, bütünün dışında kalan parçayım..

Zihnimin pencereleri açık kalmışken, olur olmaz fikir sinekleri girmiş içeri..Kemirgen kahrolası yaratıklar,tamamiyle kemirdiler düşünen yanlarımın en güzel tadını.. Bana biraz hayal lazım, sokaklara vursam kendimi, bir balıkçı teknesinden çıkarır mıyım dersiniz o hayali? Balıklar da düşünür mü yani? Hayal.. Gece kulüplerinin büyüsüne kapılmış o '' muhteşem '' genç kızlardan ödünç alabilir miyim dersiniz hayalleri? Öyleyse geceleri yazarım artık..Geceleri düşünürüm.. Hayal bu ya, vakitsiz olmalı!..

Düşünce suçlusu olan, hayallerine mahçup olur mu dersiniz? Ben derim..İnsan kendine yenik.. Çatışmaları yaşar ve çekilir kabuğuna o aciz kemirgene darılıp.. Soğuk esen rüzgar içini ısıtır hayallerin, balıkçı teknelerinden hayal hırsızlığı yapar benim gibi..

Ya kendi ayakları üzerinde durabilmek..
Benim ayaklarımdan da bir hüzün çıkar mı dersiniz?
Bir onlara sormak lazım..
Ayaklarım,
Hayallerim misiniz?
 
Bir yıldızlı qecenin daha sabahı...İşte herqün olduqu qibi yine bir qüneş daha doqdu...Herqün bu olmuyomu ztn_? Doqar..Batar..Yine doqdu yine batıcak...Ama sen kalbime öyle bi doqdunkii, batmk nedir bilmiyosn..! Kalbimde hiç qece olmuyoo..Hep qündüz, hep qündüz...

Sıkıldm artık!! Artık bat şu kalbimden! Dinsin acın! BaK! Yine Güneş batıcak...Yerini Ay'a we yıldızlara bırakıcak..Şehir onu çok öslicek ama o yinede qidicek..Gitmesi qerekio çnküü..Ama qeri döncekk..Şehir bunun umudyla bekler her qece..
Ama sen bnm kalbimden birdaha dönmeyeck şekilde GİT!
Birdaha doqmayacak şekilde BAT!

Artık qündüz deqil, qece olmasını istiyorm..Şehir rolunü oynamk istemiyorm artıkk..Bırak artık "Güneş" olayım..Özlemiyim, özleniyim...

Yordun bni..Seni beklemkten yoruldm!.. Anlıyormsn bni?? Hyr biliyorm..Çünkü Güneş, şehiri hiç anlamaz..Bilmiyoki şehir o soquk qecelerde ne çekiyo?? Sende bilmiyosun dimi?? Bilmediqini biliyorm ztn....

Artık Güneş olmk istiyorm...
"GİT" hayatmdan...
"BAT" kalbimden birdaha doqmamak üzere...
Bn sensiz o soquk qecelrde yıldızlarlada idare etmesini bilirim.!
Sn yeterki "DEFOL!" şu kalbimden.....
 
Şimdi olduğum soğuk köşede, sana hakkımı helal etmiyorum, bunu bil..Semaya açıp kirlenmemiş ellerimi, senin için ettiğim duaların tam***** geri alıyorum..

Canıma derin çizikler atıyorum, ne bir daha biri bana söylesin ne de ben
birine..Tutmamak için bir daha ellerini, ceplerimde gizliyorum..Sözlerimi içimde saklayıp, özledim dememek için dilimin ucunda tutuyorum...

Altyazılarını okuyorum hayatımın, bilmediğim bir dilin filmini izler gibi.Seni o temiz yerden çıkarıp, kir pas içinde yeni aşklara bırakıyorum..Aşk adına söylenmişleri alıp, ihanet koyuyorum tüm cümlelerin sonuna..

Senin gamzelerin yüzünde çiçekler açarken, ben kıyısında koşuyorum tüm
uçurumların..Bir rüzgar esiyor bir yerlerden, eteklerin uçuşuyor..Bir adam gelip kapıya seni alıyor, üstüme basıp geçiyorsun, canım acıyor..

Yazıyı yazan ellerim nefret ederken senden, bir yanım şımarık çocuk oluyor gülüşüne..Ben ellerine papatyalar tutuşturamadan daha, sen dönüp ardını gidiyorsun.Kısacık bir elveda yı çok görüyor ayrılık bize, biliyorum..

Bundandır aynı anın içinde yaşayamayışımız seninle
Bir gün gelir sana nefreti de unuturum, sevgiyi de
Kısacık bir dua olur sana söylemeyip içimde tuttuklarım
Umarım seni içimde tertemiz saklamayı öğrenirim bir gün...
 
Geri
Üst