***İşte size çeşit çeşit mektup***

Sende gittin ya..Sende gidenlerden oldun ya...
Gitmem diyordun..Sevdim, mutluyum diyordun..
Evet mutluyduk..Sensiz bir günüm haram gelirdi bana..
Özlerdim seni..Buluşmalarımız da nasıl atlardım boynuna özledim derdin..
Tenini kokunu ellerini herşeyini seni özledim derdin..
Saatlerce sarılıp, özlem giderirdik..
İsterdim ki zaman dursun gözlerine baktığım anda..
Geçmesin bitmesin diye elimde olsa bütün saatleri kırardım..
Dönmesin dünya isterdim...Doyamıyordum sana!!
Ama sen gittin..

Sensiz bir gecem,Bir gündüzüm yoktu..Bırak bunları sensiz düşlerim..
Sensiz nefesim bile yoktu...Şimdi yoksun yanımda işte!!
Kim bilir belki de hiç olmadın ki..Belki benim uydurduğum bir oyundun..
Rolünü aldın başarıyla oynadın..Oyun bitti..Işıklar kapandı..
Ve kapkara perdeler yüzüme düştü..
Sende gittin!..Belki de haklıydın kim bilir?
Rolü biten oyuncu boş sahne de durmaz ki..

Ben hiç gidenlerden olmadım..O yüzden bilmem bu tür duyguları...
Hep kalan hep acı çeken taraftım ben..Ama inan alıştım...
Gidenlerin arkasından ağlamaya,yas tutmaya,acı çekmeye..
Çünkü banada bu rol verilmişti..Ama benim rolüm hiç bitmedi..
Hani sanki sonsuz romanlar gibi..Hani bozuk plaklar gibi..
Durmadan kendini başa saran kasetler gibi..
Benim rolüm sonsuzdu..Bitmedi ve bitmeyecekti!!

Ama olsun..Ben alıştım hepsine..Alıştım da, bir sensizliğe ve birde unutmaya alışamadım!..
 
Sen gittiğinden beri çok şey değişmiş hayatımda yeni yeni farkediyorum mesela hiç geç kalmıyorum artık eve yada yolu uzatmak için başka duraklarda beklemiyorum otobüsü, korkmuyorum tanıdık biriyle karşılaşırmıyım diye yolda, her sokağı rahatça geziyorum. kimseye anlatmıyorum neler yaptığımı. mesela biriyle buluşup ayrılık vakti geldiğinde gözlerim onun gidişini izlemiyor yaşlı gözlerle, ardından artık ağlamıyorum… kısa yada uzun vedalar eskisi kadar acıtmıyor canımı. dostlarımla konuşacak çok konum var mesela…

Her şey sen olmana rağmen anlatmıyorum artık kimselere seni. İçimde bir mezar açtım sana kalbimin derinliklerinde, oraya gömdüm sakladım seni. Her sabah bir gül koyuyorum baş ucuna ve her gece dua ediyorum sana gittiğin yerde mutlu ol diye…

Bazen dedeme benzetiyorum seni biliyor musun? Onuda çok erken kaybetmiştim senin gibi… oysa yaşanacak ne çok şeyimiz vardı daha. Mesela dedem kardeşimi hiç görmedi senin doğmamış çocuklarımızı görmediğin gibi…oysa ne çok severdi dedem torunlarını tıpkı benim seni çok sevdiğim gibi…

Daha yaşanacak çok şey vardı neden bittikki?

Sevgili söyle bana, bana karşı bir kerede olsa dürüst ol! Söyle sende üzülüyormusun yaşayamadıklarımıza. Ellerinde güller soluyor mu? Bana alıpta veremediğin… yıl dönümlerimizde kutlama yapıyor musun hala? Resmime özlemle, sevgiyle bakıyor musun? Sarılıyormusun bana sarılır gibi sanki yanındayım gibi...

Yoksa senin hayatın aynı mı? Benim yerime başkasını yada başkalarını mı koydun? Yolları hala uzatıyormusun onunla 10 dakika fazla olmak için. Vedalar hala dolduruyor mu gözlerini? Aldığın gülleri başkaları mı kokluyor? Onlar mı kurutup saklıyor? Sende beni gömdün mü kalbine yoksa eski bir eşyayı atar gibi söküp attın mı beni içinden?

Beni duy sevdiğim. Duy beni! Ben kalbime gömdüm seni her an içimde yaşa diye. Senden bana kalan bir sen var şimdi içimde. Hep benimle, hep yüreğimde….

Gittinde sevgilim bittin mi sandın sen???...
 
Sıradanlıkların içinden kurtulmuştum oysa seninle. Şimdi bakıyorum da sıradanlıklar esir almış bizi. Çarçabuk bitip tükenen heyecanların içinde...”

Zordur severken ayrılmak. Herhangi bir şeyden, yaşadığınız şehirden, oturduğumuz evden, eşinizden, işinizden…

Bir ağaç düşünün; budadınız, suladınız, ilaçladınız; yaprak döküşünü, çiçek açışını izlediniz. Sonra, o ağacın artık sizin olmadığını söyledi birileri. İçiniz yanar. Kimselere emanet edemezsiniz. Çünkü, bu “sevgi”dir, “aşk”tır. Ağaç siz, siz ağaç olmuşsunuzdur.

Ayrılık zordur. Artık size ihtiyaç duyulmayacak olması ise en ağırıdır. Bunu sindirmek ise hiç kolay değildir. ”Aşkım, Bir tanem, Canım, Hayatım, Sevgilim” her ne iseniz, artık değilsinizdir.

Dün yanı başınızdayken, bugün artık yoktur. Sizden kimsenin beklediği bir şey kalmamıştır. Neyi ne kadar bildiğiniz, neler becerebildiğiniz kimsenin umurunda değildir. Bu dünyada yalnız bedeniniz kalmıştır, ruhunuz ise kimselerin bilmediği yerlerde…

Unutmak için akşamları erkenden yatarsınız. Yatakta uyumak için verdiğiniz savaş onu unutmak için verdiğiniz savaşa yenik düşer. Unutamazsınız. Aklınızı yitirme noktasına da gelseniz, unutamazsınız...

Derken eliniz telefona gider; isimler arasında dolaşırken tuşlarsınız numaraları… İçinizde bir ses yankılanır; “Neye inanıyorsan öyle davran..” Pehhhhhhhh…

Sonra anında wazgeçersiniz, paketteki son sigarayı da içip düşünürsünüz; “Severken ayrılmak hakikaten ne kadar da zormuş”
 
yazamadim.. okudugun gibi.. bir cok kelimeyi kapsayan bir mektup yazmaya calistim.. ama olmadi.. sigmadin.. sigdiramadim seni...
bu tüm sevenlerin - sevdigine yazdigi bir mektup ... tek sana degil..
zamansiz sevgim.. zamansiz mektupum.. mechul sevgilim... adressiz sevilen.. sana bu mektup.. duyma .. anlama.. kendin ciz.. kendin yaz..
senin ne oldugunu.. kim oldugunu.. ne büyük oldugunu.. tek sen bilen.. KENDINE YAZ.. ifadesi yok kelimelerin... bilmiyor.. tanimiyorum seni..
ama yüregini görebildigim.. o yüce yüregin bir damla göz yasinda cözebildigim .. sen .. tek sen.. o bir damla .. koca bir deniz icimde.. o göz yasinda sevdim seni... anlatsam .. sadece o aglayisini anlatabilirim..
en az.. ve en cok onu bilirim.. seni sevmeye yetermi bilmiyorum.. ne desem.. ne yazsam.. cözülmez bir dügüm.. ben cözemedim.. kendimi .. SEN CÖZ.. sen bul bu sirrin en dipsiz .. en kimsesiz ifadesini.. BEN BULAMADIM..


evet OKUDUGUN gibi.. ben bilmiyorum... SENDE BILME!!!

BENDEN -- SANA!
hos günler..
hos sevgiler..
hos insanlar..
hos yillar..
hos bir yasam icinde ol.. daima... sonsuz ol icimde.. hic ölme!
 
Ben ilk defa sevdim yürekten ve hakkını vererek!!!! Beklide şimdi canımın bu kadar acımasının sebebi budur!evet doğru ayrılık benim seçimimdi. Ama sebebi bana hem bir nefes gibi tanıdık hemde uzay gibi yabancı oluşundu fark etmesende! Evet beklide keşfetmemi bekledin seni!... Ama hiç izin vermedin bana. Yaklaştıkça sana kaçıp uzaklaştın benden. Benle hayatını paylaşmak istediğini söyleyip hep sır gibi kapattın içini bana! Oysa ben seni her şeyini sevmiştim! Beni kıran yanlarına bile hasretim şimdi…..
Her şey bu kadar zor ve acı verici olmak zorundamıydı sanki????? Hep merak ederdim sensiz yaşayabilirmiyim diye evet bak yaşıyorum işte! Eğer nefes almak yaşamaksa…….Yeni yeni öğreniyorum her şeyi sensizliği bile.! Meğer ne kadar acımasızmış hayat…Sen ne kadar az sevmişsin beni, ne kadar kolay vazgeçmişsin sevginden!?
Hani hep yanımdaydın ölsem gelirdin peşimden, hani ben senin her şeyindim ve sen hiç birşeyin olmadan yaşayamazdın?!! Hani ben senin bebeğin sevdiğindim? HANİ HANİ…..?!!?? Hani Nerdesin şimdi ve kimlerlesin sildin beni biliyorum ama olmuyor işte ben senin yaptığını yapamadım.! Silemedim seni kalbimden!!!!!!!! Beni hep kandırmana ve bırakıp gitmene rağmen bekliyorum seni çekip gittiğin yerde yine aynı sevgiyle senin gibi değil!!!!!!! Yürekten sevdim ben. Bense seni yaşama sebebim kabul ettim… Şimdi damarlarımla dolaşıyor sevgin, bütün hücrelerimde sen varsın,sen benim iliklerime işledin ölsem içimden sen çıkacaksın sanki..
Biliyorum bigün ya kurtulacağım bu sevgiden yada her acı gibi buna da alışacağım ağlaya ağlaya, yüreğim yana yana!!! ALIŞMALIYIM HATTA UNUTMALIYIM!ama biliyorum sevdiğim; “Ben seni sensiz yaşamaya mahkumum!!!!!..”
 
Yağmurun sesiyle uyandığım bir sabahtan yazıyorum bu satırları. Dün, zamanı durdurup mevsimlerin koynunda seni andık gül kokulu Melek`lerle. Yüreğinin güzelliğini kazıdık bakır renkli bulutların gözlerine…Geceyi mumla aydınlattığımız vakitlerde gül yüzünü işledik yeni filizlenecek tomurcukların göğsüne..Karanlık gökyüzüne ince ince motifledik yüreğindeki sevda kelimelerini.. Yağmurların avuçlarında yıkadık güneşli sabahlarını.Ve sabah olmadan kangren geceyi ve yıldızları deniz kenarında bırakıp usulca gözlerindeki birikmiş yaşlarını içmek için kirpiklerine uzandım. Gizlice geçeceğin yolları senden önce gözyaşlarımla silip üşüyen parmak uçlarına tenimin sıcaklığını serdim...

Gözlerini ilk kez uzaklardan gördüğümde yıldızlar dargındı geceye. Yüreğine usulca dokunduğumda güneş küskündü bulutlara. Hatırlar mısın kalbimizde büyüyen kelimelerin vuslatla öpüştüğünde umuda gülümsemişti yetim çocuklar ? Ay, yaralı dudaklarıyla karanlığı emerken, imkânsız sevdamız gecenin ardındaki şebnem şafağına serildi boylu boyuna. Gözlerimiz gözlerimize değmeden çiğ tanelerinde yıkandı güneşimiz. Güllerin kokularıyla bezendi ıslak tenimiz. Sınır boylarına çekili dikenli tellerin gölge boylarında imkansızlığa inat büyüdü sevgimiz..Büyüdükçe adımız yazıldı bir yaralı ceylanın gözbebeğine. Bu imkânsız sevdaya gökyüzünde yıldızlar, toprakta çiçekler ve satırlarda ıslak cümleler şahit…

Ne vakit seni düşünsem, sıvası dökülmüş odama düşüyordu ılık nefesin. Ayazların ortasında tenim üşüse yüreğinin sıcaklığına sığınıyordum.. Ne vakit gülüşlerini çizsem gökyüzüne, gelincikler raks ediyordu yakamozlarda. Ne zaman gözlerimi kapatsam geceye, düşlerinin peçesini kaldırıp dudaklarından yüreğine yuvarlanıyordum. Yağmurlar düşerken avuçlarına, ılık nefesimle gözlerindeki saklı Cenneti soluyordum. Her soluğunda ben Ay`sız geceye sevda yıldızlarını diziyordum. Çünkü sevdanın huzurunda yaşıyordum.

Her şeyi unutup varlığını soluyorum kuytu köşelerde. Vakitli vakitsiz seni özlüyorum.. Sıcak yüreğin diye güneşe sarılıyor, senin gözyaşların diye yağmuru öpüyorum. Zamanı durdurup yağmur misali sana yağmak istiyorum.. Hasret cümlelerini gözlerimdeki ateşle küllendirip saçlarına bir cemre ıslaklığında düşmeyi istiyorum. Saçlarından yuvarlanıp yanaklarında soluklanmak..Varlığımın son nefesini senin gamzelerinde yitirmek. Senin yüreğinde hayata son kez bakıp sonsuzluğa senin avuçlarından kanatlanmak. Ruhumu yüreğine yaslayıp ılık nefesinde baharları solumak. Sevdalı iki serçenin birbirlerinin omuzlarına dayandığı gibi senin varlığına dayanıp yokluğunu alevlendirmek. Anlatılacak o kadar çok cümle var ki içinden “ Varlığın en büyük mutluluğum “ cümlesini alıp imkansızlığın içinde bile gözlerinle bahar sabahlarına uyanmak. Bir ırmağın başında ayaklarımı suya değdirip gökkuşağından yağan umut taneciklerinde seni aramak . Ve her an yanımdaymışsın gibi ılık nefesinde üşüyen tenimi ısıtmak.

Şehrimin ıslak toprak kokusunda sevdanı solurken satırlara düşüyor yavan kelimelerim. Hasretinin terli sırtını siliyor soğuk rüzgarlar. Duvarlarda asılı duran yoksul kelimelerim sevdanla bereketleniyor. Yüreğine anlamsızca dalıp dalıp giderken bilinmezliklerde susuyor gözlerim. Her şey susuyor sen konuşurken.. Rüzgar bile senin kelimelerinde suskunluğa bürünüyor. Dilim sussa da, yüreğimin nabzı, nefesimin sıcaklığı konuşuyordur belki de ... Sustuğumda aldırma sen. Delicesine soluduğum ve avuçlarıma umutları doldurduğum sendin çünkü…

“ Her nefes alışımda,
Sana kanatlandırdım cümlelerimi.
Gülüşlerinde yaşlarımı kurutup
Gözlerine sakladım sevda Cennetini.”
 
Söylemiştim sana... Bir gün kalbim yeniden kanat çırpar, yeniden başka gönülleri misafir eder diye...

Olmadı ama! Senin gibi olmadı! Sana gösterdiğim misafirperverliği şimdi sergileyemiyorum. Sanma ki bu bir geri dön çağrısıdır! Sanma ki bu sevgi haykırışıdır! İzin kalmadı yüreğimi hiçbir köşesinde... Zor oldu ama başardım bendeki seni silmeyi... Farkında olamamışım ama yüreğimden seni koparmaya çalışırken, yüreğimi de koparıp attığımı... Eskisi gibi sevemiyorum artık. Küçücük kalmış yüreğim. Büyük sevdaları kaldırmıyor. Sadece seviyor, tapmıyor... Alışık değilim oysa ben küçük sevdalara... Sevdim mi ölümüne sevmeliyim, Sevildim mi ölümüne sevilmeliyim... Biri CAN dediğinde, sevdiğinin adı çıkmıyorsa ağzından neye yarar o aşk? Aşk mıdır ki o? İstemiyorum ben olsa da olur, olmasa da olur sevdaları... Benim sevdam olmazsa oldu mu yaşamaya değer...


Ne olursun ver sendeki kalbimi! Lütfen ver geriye! Daha fazla oyalayamam misafirimi... Deli bir aşk beni bekliyor... Bekletemem aşkı, yoksa küsüp gidecek bana...
 
İçinde kopan fırtınalarla beraber susmak mümkün mü?
Bazen ninnilerle uyutmaya çalışırsın hadi dersin hadi biraz daha uyu duyma içindeki fırtınaları bırak cevap verme sessiz kal biraz...
Ne kadar doğrudur ki bu tavır...
Korkuyorsundur ne kadar umutlu olmak istesen de o korkuyu içinden atamıyorsundur...
Ya yine tam olarak çoşamadan tam olarak doyamadan boşuna boşuna dinip giderse içindeki fırtınalar..
Susmak istiyorum bundan dolayı mümkün mü?
 
Kim aldı yıldızları ? YA ay nerede ? neden karanlık her yer bu yağmur hiç durmayacakmı ? hem neden yere düşen damlaların sesi duyulmuyor ? niye kimse konuşmuyor ? ALLAH'ım cıldıracağım sensizlik beynimi yiyiyor. Üşüyorum titriyorum.
Gözlerim kan çanağı uykular haram geceler bitmek bilmiyor. Bir oyana bir bu yana adımlıyorum evi. Bir mahkumun bahçede volta atması gibi sensizliğin bitmesini bekliyorum! bitmiyor lanet olsun içim tükeniyor aşkım yok oluyorum yavaş yavaş yüreğimin atışları iyice yavaşladı kanım donuyor damarlarımda. Dayanma gücüm kalmadı. Bu kadar zormuydu sensizlik ? Bu kadar dayanılmazmıydı AH bebeğim yanımda olmanı o kadar çok isterdimki sokulsaydın bana ısıtsaydın icimi durdursaydın titrememi . Alıp koysaydın yıldızları yerine aydınlatsaydın gecemi. Kendimi çok yalnız hissediyorum dostlarımla birlikteyken onlarında tadını kacırıyorum kapanıyorum içime bu çok kötü bir şey çok... Her şarkı hüzün oldu sensiz gecelerde her şarkı özlem kokuyor ,küstüm şarkılara bu yüzden dinledikçe içimden bir şey kopuyor ağlama duygusunu atamıyorum. Sensizliğe gömüyorum kendimi caresiz bu zoraki ayrılığın bittiği gün hepsi gececek biliyorum yeniden seninle olmanın hazzini yaşıyorum . Bu olumsuzlukları, hüzünleri, hasretleri silip atacağım yenileneceğim yeniden doğacağım öyle bir sarılacağımki sana ayırmayacak kimse bizi kavuşmanın tüm çoşkusunu yaşayacağım gülüşler gelip yerleşecek yüzüme yüreğimdeki kuşlar havalanacak onlarla birlikte bende uçacağım zaten uzun sürdü kış geldi bitir bu ayazı güneş doğsun üzerimize dağılsın gri bulutlar bahar dallarıyla bezensin etrafımız. Yeşile hasret herkes bizim sayemizde yaşasın baharı onlarda doğanın uyanışına tanık olsun bekliyorum SEVGİLİM..... aşk dolu umut dolu tutku dolu DUY SESİMİ...
 
Yaşadığım bu rüyanın bitmesini istemiyorum sana bi türlü kavuşama korkusuyla her gece uykumdan uyndığım bu kabusun artık bitmesini istiyorum hayallerimde yaşadığın gibi olsaydı herşey benim istediğim gibi keşke sana kavuşma arzusu ile her geçen günleri sayıyorum sana yaklaşma umuduyla ömrümden bir gün daha azalıyor ama ben hala seni bekliyorum beklemekten bıkmadan usanmadım her gün seni umutla heyecanla beni farketmeni bekliyorum...

Bir gün uyandığımda herşey farklı olacak biliyorum hayallerim gerçekleşmiş ve sana kavuşmuş olucam yeterki inacım yerinde olsun herşey gerçekleşir ve be bu hayalin gerçekleşeceğine inanıyorum...
 
bak işte burdayım, gözlerim yine mahsumane bakışlar ile bakıyor hayata, hep sen varsın aklımda, ve gülüşlerin var hayalimde, ağlamak sızlanmak istiyorum, bazen kendimi en yakın otobana yol şeridi olarak uzatıp ölümü defalarca üzerimde hissetmek istiyorum, ama yok olmuyor, anlayamıyorum bi türlü, ya hani ben sensiz yaşayamazdım, hani sen gidince ben ölüme mahkumdum?, ya sensiz uyanmak zor geliyor, güneş gözüme değdikçe sensiz sensiz, üzerime çekiyorum örtümü ve saklıyorum kendimi hayattan, ama olmuyor yaa olmuyor,


nedir bu söylermisin?
tamam sensiz yaşamak zor bunu anladım da,
peki söylermisin sensiz ölmek neden zor geliyor bana????
 
yaqmurlar...

sna olan aşkımın habercisi...
ne bir bulut,nede bir sis hiçbişy..sadece bir damla..sadece bir yaqmur damlası..herşeyi anlatmya deqer..

okdr uzaksınki (!) sna bir damlayla ulaşmya çalışyorm..nekdr anlamsız dimi. sna qöre öyle biliyorm..ama bnm için önemi okdr büyükkii.!

nereye kdr bilmiyorm..inan hiçbirşey bilmiyorm..bir damla, sadece bir damlayla sna nasl ulaşabilirm hiç bilmiyorm.. bn kendimide kaybetmişim..benliqimide bilmiyorm..birtek "seni" biliyorm...içimdeki seni..bir damlayla ulaşmaya çalıştıqım seni..bna uzak olan seni...

her qeceye sen diye, qündüze biz diye bakıyorm..oyzdn ayaktayım ya.. aslında herşeyin farkındayım..biz diye bişy yok!! olamaz! yok, yok, yok biliyorm...

qözlerin uçurum qibi..bakmaya korkuyorm..anla bni seni unutamıyorm!

ölürüm yoluna, ölürüm yoluna sonum olacaksn..!

ne bir qece, ne bir qündüz, ne yıldızlar, nede bulutlar..sna sadece bir damlayla sesleniyorum..qönlümn damlası.. bir yaqmur damlası...dokunduqu yeri yakan..kalbimi delen..seni arıyan..


yaqmurlar, sna olan aşkımın habercisi...
yaqmurlar, sensizliqimin, yalnızlıqımın habercisi
 
Dalgalar..

Hayatımın tümünü esir alan dalga sesleri..Sizin için her bir gülüşüm.. Hayatım sizden bir parça çünkü.. Yazlarımda oluyor kışlarımda.. Yağmurlarla geliyor dalgalarım..Buz gibi vuruyor gönlümün sahillerine.. Öylesine üşüyorum ki.. Ama biliyorum,sadece arkadaşımsınız,yoldaşım.. Belki de renkdaşım..Aynı rengi taşıyorum sizinle..

Baharlarım oluyor ,durgun sahillerim.. Misafirlerim oluyor sizler gibi,çırpınışlarımı izlemeye gelen.. Onlar için sadece bir manzarayım..Sadece bir manzaradan ibaret.. Biraz bakıyorlar, gözlerine çekiyorlar sonra,başlıyorlar sohbete.. Öylesine güzel gülümsüyorlar ki,utanmasam, yasaklanmamış olsa sevgi bana, erişip onlara,ortak olacağım gülüşlerine..Ama olmuyor,yapamıyorum!..

Sonra yaz geliyor birden..Ben yine sadece eğlence olarak kalıyorum..Ben üşüyorken yanıma yaklaşmayan kimseler,dolduruyor dört bir yanımı..İçime sokuluyor kimi.. Seviyorum..Öylesine seviyorum ki o zaman, tüm yasakları delip yine coşmak geliyor içimden.. Sarmak istiyorum dalgamın o büyük coşkusuyla..

Ve sonum..
yine terkediliyorum,yine terkediliyorum..
kıyılarımdaki sıcak sığınıklardan birinde
gelgitlerimi alaycı ve eğlenen bakışlarla izleyen o gözlere rastlıyorum..

Ve yine..
Ölüyorum,ölüyorum,ölüyorum!!

 
Yüz görümlüğü, beşi bir yerde gibi duruyor her cümlen ,bahar bahar açmış göğsün orta yerinde...

Gördüm...

Hüzün çöreklenmiş bir bakışın ,duvar diplerine sindirten acizliği anımsatan bir çaresizliğin duyulmayan çığlığı gibi duruyordun ,karalanmış sayfalar içinde...Ses versem duymayacak kadar derin bir hüzne daldırılmış bakışın ve el versem ,elime uzanamayacak kadar diplerinde kaldığın hayatın isyan yüzündeydi yüzün ...

Sustum...

Gördüklerimi görmemiş olmayı dileyecek kadar sustum...Susanlara isyanla geçirdiğim ömrümün her çığlık anına ihanet edercesine sustum ....Ve susmanın ne acımasız bir eylem olduğunu anladığımda susanlara artan öfkemle bozdum sessziliği çoğaltan herşeyi ...Herkesi ve her sesi...

Ağladım...

Öylesine bir isyanın eşiğinden dönüyordum ki ;bildik tüm aynalar paramparça oluyordu inanç yüzlü bakışlarda...Kime baksam ben ,kime baksam ayna ,hangi aynaya baksam paramparça...!Gözbebeklerime baktığım yere batan cam kırıklarıydı ,öfkeli bulutları yağmuruna kavuşturan...
Bir damla...
Bir damla daha...
...
...........
Yağmur yaş olup ,oluk oluk akıyordu zamanda....Her olukta biraz kan ,biraz tuz...çokça keder doluyordu sokaklar...

Dur/ul/dum...

Sokak aralarında anaforlara tutulmuş ,yüreği fırtınadan sağ çıkarmanın telaşı düşerken us'a,düşünceli düşünceler hayat öpücüklerine boğuyordu yürekten yaralı çıkmış her duyguyu ve mantıklı köşelere çekiyordu her birini güvenli döşeklere yatırmanın özlemiyle...Yağmur durduğunda durulmuştu herşey ...Dupduru bir bakışın aynasında ilk kez parçalanmayan bir yüzle uyanılıyorken güne ,ışık kırılmalarını yansıtmayan yeni bir aynanın keşfi yaşanıyordu gülümseyişler içinde...


Gülümsedim...

İçten bir gülümseyişin ne çok yaralıyı hayata döndürüşüne şahit kılınmış hayat oyununda ,yarasına tebessüm basan bir gaziydim artık ...Aşkın gazabından sağ çıkmayı başaran...

Kaç eylemlik bir savaştı baksana...

Gördüğü ateşe ,susarak atlayan ve ağladıkça durulan bir tebessümün hikayesiymiş uğruna kıyasıya savaşılan....
 
Karanlıklar sarmış yine dört duvarlarımı karmaşık duygular içinde yazıyorum bekliyorum onu güzel bir geceden sabaha karşı ...!
Hiç çok neşeli oldunuz mu ?
Hiç yüreğiniz kıpır kıpır oldu mu ?
Hiç heyecanlandınız mı ?
Hiç kendi kendinize konuşup bişeyler istediniz mi ?
Hiç hüzünlendiniz mi ?
Hiç boğazınıza bi şeyler düğülenip yutkunamadığınız oldu mu ?
Hiç şöminenin başına geçip elinizde şarap, baş ucnuzda mum ışığı, şöminenin ateşine bakıp onu düşünüken arka fon müziğinde bob dylan one more cup of coffee yi dinlediğiniz oldu mu ?
Hiç düşünürken ağladığınız yada ağlarken nefret etttiğiniz ama aynı zamanda sevdiiniz biri oldu mu?
Yada hiç bunları yapmazken hiç ağlamaya, sevmeye değer biri olmazken böyle birinin biyerlerde seni beklediğini onunda senin ardığını yada yanından geçen herhangi birinin o olduğunu yıllardan beri hasretini çektiğin sevginin yanı başından geçip gittiğini düşlediğiniz oldumu ?
Benim oldu...!
Herhangi bir ilişkiden çok ; Sevmek istediğim sevdim sandığım derken aldandığım, buldum derken bulamadım sevgiyi, ona şiirler yazıp okuyamadım yada o çok sevdiğim gülleri, geçtiği yollara dökemedim onu karşısına geçip gözlerinin içine bakıp SENİ SEVİYORUM diyemedim ama her zaman biliyorum onun bi yerlerde olduğunu onunda beni beklediğini bu yüzden heyecanlanıyorum neşeleniyorum belkide yanımdan geçiyor bilmiyorum yüreğim kıpır kıpır oluyor bazen hüzünleniyorum onunda bana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum...!
Geceleri onun hayali geliyor isli buğulu bir şekilde yüzünü bilmediğim tam gördüm görüyorum derken rüyadan uyanı veriyorum sabah oluyor
Geceler güzel
Rüyalar hecanlı
Sabahlar hüzünlü
 
İçindeki zehiri akıtmak için alma yanına hiçbirşey...
Günübirlik gezilere açıl; önemli mi nerde sabahladığın?

Kaç biraz kendinden,ruhunu pamuklara sarıp, dinlendir.
Takma kimseyi; arayanın olmasın, soranın hiç olmasın kendini kendinden al, yine kendine kal.Herşey öyle karmaşık ki bırak dağınık kalsın,nasıl olsa birgün çözmek zorunda kalacaksın.Bazen sadece ama sadece kendin lazımdır kendine. Bir sandal kirala; üstünde dolunay, altında yakamoz bi gecede olsa sat dünyanın anasını...

İç içebildiğin kadar; hatta sarhoş ol,dağıtmazsan toplayamazsın..
Şarkı söyle nara at gerekirse,rezil olmaktan korkma,en büyük rezilliklerle,- toplumsal değer yargılarıyla_ eziliyorsun zaten. Sadece sevdiğin bi kaç kişiyi ara, çocukluğundaki parka git,ilk aşkınla buluştuğun ormana,karne hediyen dondurmacıya git.Hiçbişeyi imzalama, ütüleme gömleğini bi kez de,bırak tozlu kalsın ayakkabın.Yağmurda ıslanmalısın; dönüşünde bir çorba yapan bulunur, korkma hastalanmazsın..

Dudağının kenarında kıvrılmış ufak bir gülümsemeyle döndüğünde,tenin hafiften kavrulmuş olacak,gözlerinde yakamoz parıltıları,yüreğinde sevinç olacak,tutuşmuş eteklerin, hızlanırken adımların insanlar arkandan bakakalacak...

Soranlara söyleme; sana ne olduğunu 'aşk değil de' sadece, kafaları daha da karışacak.İçindeki sihir geceyi üstüne çekip, gözbebeklerini ağırlaştırdığında tatmadığın uykular sana uyanacak.

İçindeki zehiri akıtmak için alma yanına hiçbirşey.
Eğil içine bak ,orda ihtiyacın olandan fazlası vardır herzaman..
 
kendi cezasını kaldıran son insan gibi hissediyorum kendimi.
ne cezamı kaldıracak güçteyim,
ne de sana geçmiş diyebilecek kadar cesaretli...
sevmenin ne anlama geldiğini senden öğrendim.
karanlık korkutmazmış, rüzgar üşütmezmiş insanı meğer...
yalnızlığın bile bir bedeli varmış, yokluğunla öğrendim!
ben seni her şeyinle sevdim!
kimi zaman göz yaşlarımın içindeydin, kimi zamansa kahkahalarımda...
bilmeni istiyorum; HER ŞEYİN BEDELİNİ ÖDEDİM!
bazen varlığınla savaştım bazense yokluğunla...
ama ellerim hep avucundaydı, sıcaktı...
hiç bir şeyin arkamdan ıslık çalmasını istemiyorum.
farkına varmadan öğrenmişim;
MEĞER ESKİYORMUŞ ZAMAN ve AYNI KALACAK SANDIKLARIMI DA ESKİTİYORMUŞ...
ama benim eskilerim olmayacak sevgilim
SENİ ZAMANA BIRAKMAYACAK KADAR YÜREKLİYİM...
 
Bu dinlediğim son şarkı bizim üstümüze söylenmiş. Kilit vurdum kalbime, umutlarıma. Ne bundan böyle sevdaya dair bir şeyler beklenebilir yüreğimden ne de nefret edebilirim birinden. Ben hamal değilim ki; hep kahrını taşıyım ömrün… Alın artık üzerimden hayata dair ne varsa. Alın sevdaya dair acıları, paylaşın aranızda...

Sen sanıyorsun ki, kolay geliyor gidişin bana.. Arkanı döndüğün ilk andan gözlerim gülecek mi yeniden sanıyorsun? Söylesene! Sen ne sanıyorsun aşkı, sevgiyi, söylesene! Kolay olan, kaçmaksa, yalansa, vazgeçişse; ben zor olanı seçiyorum ve Seni Hala Seviyorum.

Sen öyle san, farzet ki her şey çok kolay... Gittiğini sandığın sen, giderken bende kalanlarını, yani seni, yani aşkı, yani bizi alamayacaksın benden.... Geri vermeyeceğim onları, benim onlar, bana ait.

Biliyor musun, acı olan asla gidişin değil.. Belki bir gün sevmeyi öğrendiğin de yanında ben olmayacağım.. Bir sabah gözlerini yeni doğan güne açtığında başkası olacak yatağında.. Benim içinse sadece “sen” var olacak baktığım her yerde... Ve işte ilk defa o gün sebepsiz ağlayacağım, o gün yağan yağmur gizlemeyecek gözyaşlarımı. Kim bilir belki de aynadaki hayalin ilk kez asacak suratını bana ve o sabah sensiz ve üşümüş uyanacağım!

Her şeyin bir bedeli var biliyorum ve bende bu bedeli ödüyorum. Ödediğim bedel sensizlik, yalnızlık, aşksızlık. Oysa yüreğim her şeye rağmen mutlu olmanı diliyor....

Seni bulduğum yerden başlıyorum yürümeye.. Seni düşünüyor ve gecenin ayazında üşüyorum.. Veda bile etmeden gidişin geliyor aklıma, sadece susuyorum…..
 
Ben’li cümleler kurma… Yazılarına düşmesin karanlığım… İçimdesin kanıyorum… Beyaz sayfalarına bulaşmasın kirli kanım… Sevdim seni… Kendime bile itiraf etmekten korkacak kadar sevdim… Bu yüzdendi senli cümlelerimi en derinime hapsedişim… Bu yüzdendi uzanan elini görmezden gelişlerim… Bu yüzdendi “gel” deyişlerini duymamazlık edişlerim…

Sevdim seni… Nedensiz, beklentisiz, gerekçesiz, tanımsız… Sevdikçe korktum kendimden… Sevdikçe uzaklaştım senden… Yeni hayaller, yeni düşler kuramayacak kadar yorgunum… Sevme beni, benim bezmişliğim değmesin sıcacık yüreğine…

Sevme beni, korkuyorum… Alışık değilim bana dair yazılar yazılmasına… Bugüne kadar hep bendim içini döken beyaz sayfalara başkaları adına… Hep bendim satır satır kanayan… Simdi senin satir aralarında kendi adimi hecelemek hiç görmemem gereken mavi bir duşu anımsatmakta… Bu düse dalmak istemiyorum… Çünkü biliyorum, her düş karabasana dönüşmeye mahkum… Biliyorum her düş apansız bir uyanışla son bulmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum, bu düşten uyanmak istemediğim için…

Sevme beni, korkuyorum… Bu ruh, bu yürek alışık değil yaralarının sarılmaya çalışılmasına… Ömrümce içimi cam kesikleriyle lime lime edenlere koştum ben… Benden beni calip geri vermeyenlere uzandı ellerim yıllarca… Hep bekleyendim, hiç olmadı bekleyenim… Simdi ne olursa olsun bekleyenim olacaksın biliyorum ama inanamıyorum… Bilip de inanmamanın nasıl olduğunu sorma bana… Yine, ben anlatmasam da beni anlamana sığınıyorum…

Sevme beni, korkuyorum… O kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevdim ki insanları ve o kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevilmeyi bekledim ki, artik yitirdim inancımı… Artik onlardan biri olmak için kendime rağmen kendimle cebelleşirken çıktın karşıma… Sevme beni, kendime geri dönmemeliyim…

Sevme beni, korkuyorum… Korkumdan yazmadım sana bunca zaman… Korkumdan içimdesin… Ben’li cümleler olmasın satırlarında….Okuyunca içim içime sığmıyor… Yansımamı sende görmek yüreğimi yakıyor… Sen yazdıkça, çok eskide kalan bir masal belli belirsiz benliğime süzülüyor…

Sevme beni, korkuyorum… Simdi zamansızlıklarımda boğuluyorum… Gereksiz meşguliyetler yarattım dünyevi istekler adına… Kaçışımı kolaylaştırsın diye önemli insan rollerine burundum ahmakça… Kendimi kandırıp, kendimden kaçıp kaybolmanın, yok olmanın, hiç olmanın derdindeyim… “Ben” olarak tutunamıyorum…


Sevme beni, korkuyorum…

Sevme beni, “Beni sevme” derken içimi parçalıyorum, içime kanıyorum…

Sevme beni, hak etmiyorum…

Sevme beni, seni seviyorum…
 
Bir durgun suyun sessiz çığlıklarıdır sana yazdıklarım ya da bir evladın sırtını annesine dayamışcasına güven duyduğu bir sevdadır yüreğine fısıldadıklarım. Nerdesin, kiminlesin bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Sadece yüreğinin " yüreğimde " olduğunu biliyorum..Kelime dağarcığı kıt olan yüreğimin en fakir cümleleriyle seni " sana " yazdım. Yazmalıydım; satırlara işlemeliydim sevgimi ve içimdekileri çünkü senli kelimelerim hiçbir zaman ölmeyecek. Her Beniâdem gibi yüreğim sonsuzluğa gömülecek. Oysa ben seni " satırlarda " ölümsüzleştirdim.

Yazmayı seviyorum. Bir nefes alış verişi gibi. Acıyla yıllarca kanamış yüreğimi sevdasıyla güldüren seni " sana yazıyorum. Bir durgun suyun sessiz çığlıklarıdır sana yazdıklarım ya da bir evladın sırtını annesine dayamışcasına güven duyduğu bir sevdadır yüreğine fısıldadıklarım. Nerdesin, kiminlesin bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Sadece yüreğinin " yüreğimde " olduğunu biliyorum..Kelime dağarcığı kıt olan yüreğimin en fakir cümleleriyle seni " sana " yazdım. Yazmalıydım; satırlara işlemeliydim sevgimi ve içimdekileri çünkü senli kelimelerim hiçbir zaman ölmeyecek. Her Beniâdem gibi yüreğim sonsuzluğa gömülecek. Oysa ben seni " satırlarda " ölümsüzleştirdim.........

Senin yüreğin tarafından sevilmek,
Gözlerinden sunulan bir yudum sevdayla yetinmek,
Bana sunulmuş en büyük hediyelerdendir.

Yüreğinin yarattığı sevdada ben senin gülüşlerinde nefes alıyorum...Seninle gülüşleriyle hayata tutunuyorum..

Ne mutlu sana ki, satırlarımda ölümsüzleşeceksin.
Ne mutlu bana ki ; fakir kelimelerim seninle sevgisiyle zenginleşecek..

Ne mutlu bizleri " biz " yapan sevdamıza..
Ne mutlu ayrı bedenleri tek yürekte soluk aldıran aşkımıza...

Ölen bedendir, ruh değildir.
Sönen külllerdir, ateş değildir.
Gülümseyen gözlerdir, gamzeler değildir..
Sevilen yürektir, bedeni değildir....
 
Geri
Üst