Gidenlerin ardından kalanlar

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
* * *
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
 
Seni her özlediğimde sevgilim
Gökyüzüne bakıyorum;
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem
Denizlere bakıyorum.
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem
Kuşlara bakıyorum.
O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü.
Ve aşkım seni her özlediğimde
Adında isyan ediyorum.
Seni özlemek istemiyorum ben
Ben seni yaşamak istiyorum
Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum
Ve seni sende görmek sadece
 
Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni
Namussuza halden bilmeze
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri
Kurt uyur kuş uyur zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım
Kaç leylim bahar
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
Yitirmiş öpücükleri
Payı yok apansız inen akşamdan
Bir kadeh bir cigara dalıp gidene
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum kapama gözlerini...
 
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken sevmek için çok geç
 
Bugün; bütün ağaçlar yüreğimdeydi.
Bütün çiçekler gözlerimde.
Güneş ışıklarını dudaklarıma kondurmuştu.
Neydi kanımı kaynatan bu güzelliğin adı?
Mutluluk muydu?

Bugün
Ne varsa hüzünden yana
denize fırlattım az önce.
Sanki beklermiş gibi hepsini
hop hop hoplatıverdi dalgalarında.
En güzel maviliğiyle oynaşıp durdu.
"Bak" dedi "fırlattığın hüzünlerine...
İşte; onların bendeki hükmü sadece bu!"

Sonra şakalaşırcasına
bir kaç tuzlu damlasını
sıçratıverdi yüzüme.
Gülümsedim mahcup mahcuponun bu neşesine...
Duruldu.
Bir deniz yıldızı bıraktı avuçlarıma.
Yoksa mutluluk bu muydu?

Herkes kalabalıkken
içimdeki yalnızlığı
alıp gidiverdi sihirbaz martılar!
Bir de arkasından o bildik
şen kahkahalı bağırışmalar!
Hiç bu kadar güzelini görmemiştim.
Beyazmış meğerse
beni onlarla bütünleştiren mucize!
Kanat çırpa çırpa
yüreğimdeki isyanları uçurdular...
Yaşamaktan aldığım tad; işte buydu!
Yoksa mutluluk bu muydu?

"Sen mutluluğun resmini
çizebilir misin Abidin?"
Evet... Adım İNSAN...
Ya tabii ki çizerim!

Az önce;
ağaç oldum
çiçek oldum
güneş oldum
deniz oldum
martı oldum
ölümsüzleştim...

Meğerse hep
yanıbaşımdaymış
bu güzel resim!
Ben çizdim. Adı umudum'du!
Yoksa tüm umutlarım
beni hiç terketmeyen
mutluluğum muydu?

* * *

Mutluluk
hepimize sadece
kendi çizdiğimiz resimler
ve uzaklıklar kadar
yakındır!
 
Yoruldum ıssızlığında... Dağıldım. Hadi durma!



Bir demet yalnızlığı özenle dök yollarıma...
Tarihsiz olsun ağrı kesici olarak sunduğun cümlelerin.
Gecelerim alışık değil pek ansızın vuran şiddetli sancılara.
Hatalı birkaç matematik problemi koy önüme
Senden kalan tenhalığıma çözümsüzdü ninnisini dillendireyim.



Uykusuz kalınca huysuzluğu çok yormakta benliğimi...
Tutunabileceğim bir tutam bakış bırak bir de gözlerime...
Yürümeyi henüz öğrenemedi yüreğim ayağına dolanan ketum kırgınlıkla.




Edebiyatı zorunlu kılma.
Hüzzam güfteleri söyleyip toprağımı eşelemesin sesin.
Yaşam iksiri su olmasın katilim.
"Bilirsin kaktüsler fazla su verilirse ölür" yarim.



Hadi!
"Kal" nöbetlerine tutsak etmeyeceğim bizi...
Ruhuma mülteci kramplar örmeden git.
Zehirli doğan günler sevdamın bakiyesi ömrüme...
Tek taraflı görülüp biten sevda davasının hükmünü giydim.



Kendime sürgünüm.
Bir cümleyim cümlenden virgülle ayrılmış sayfalarımın kimsesiz çocukları harflerle büyüyen.
Kör mayınlar döşeli ruhumun her zerresinde "sus"lar döküyorum nehir yataklarına...
Senli her nokta omuzlarımda uykuya dalarken gözlerime düştü beklenen...



Yalnızlık...
Noktalanmış sevdaların uğradığı ilk istasyon.



Durdursan da zamanı dönmez ki giden...
Artık gecenin yanağına konan hüzün
Bir damla gözyaşıyla avuçlara bırakılan hasret
Fecir vakitlerinin eteklerine dökülen sitemler var.



Firak kan kusar ehven bir gecenin kızıllığında...
Kolay değil sükutun içinde feryat gizlemek...
Damlaları hıç/kırık/sız/ taşıyabilmek gözlerde...



Sevda zamanında sevda diyen aklımı yüreğime düşürüp...
Takvim yapraklarını tarihsiz kılana kadar
Kederli leylak kokan ıslak sokaklarımda
Susma faslındayım...!
 
BUGÜN SENİN DOĞUM GÜNÜN

Bugün senin doğum günün
Sana dargın olamam ki
Şu gönlümü kırsan bile
Kıran sensin diyemem ki

Bugün senin doğum günün
Senden özür beklemem ki
En küçük bir ima ile
Moralini bozamam ki

Bugün senin doğum günün
Ben seni hiç üzemem ki
Mutlu mutsuz bir gün sensiz
Yaşıyorum diyemem ki

mutluluğun sırrı sende
başka yerde aramamki
gönlüm sana kilitlenmiş
senin gibi bulamamki

bugün yine hergün gibi
herşeyinle çok güzelsin
sen doğduğun günden beri
benim için hep özelsin

kaç yıl kaldı yaşanacak
doğum günün kutlanacak
değermi kalp kırılacak
ben seni hiç kıramam ki
 
BİR FOTOĞRAFA...
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an
elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte
aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.

Ellerim boşlukta ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi ben harda kaldım.

Bir senfoni vardı kulağımda çalınan
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan
'zamana bırakmak' değil
'zamanla bırakmamak'tır..."
Şimdi bana geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır.

Gittiğim eğer bensem söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben ben yine bende bittim...
 
Vur da Öyle Git

İdam mahkumunun söz hakkı vardır
Bari son arzumu sor da öyle git
Arının çiçekte göz hakkı vardır
Bir buse için dur da öyle git

Madem gidiyorsun bura son durak
Ne adres ne mektup ne resim bırak
Kendinden bir parça bir cisim bırak
Saçından birkaç tel ver de öyle git

Ardımdan bir damla yaş dökeceksen
Adımı andıkça ah ah çekeceksen
Kabrime bir gonca gül dikeceksen
Ne olur yaşatma vur da öyle git

Hem yıllarca oyna gönül sahnemde
Hem perdeyi kapat en mutlu demde
Sitem oklarına hedef sinemde
Açtığın yarayı sar da öyle git

Pişmanlık duyarda dönersen geri
Gel de gör aşkından kalan eseri
Seyret ateşinin düştüğü yeri
Hasretin zulmünü gör de öyle git
 
HATRINA DÜŞECEĞİM

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir [imi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!
 
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu.
Saçlarını izliyordum uzaktan kulağının arkasına
düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte.
Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan
başın ve gülen gözlerin vardı ne güzeldiler...

Sen bilmiyordun ben [
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara
vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu
çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum
her şeyi her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı
oluyordun birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun.
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor
köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların
üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi
gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.

Ben seni seviyordum bilmiyordun.
Sevinçlerim oluyordun ara sıra sen hiç bilmiyordun.
Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten
sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları...
Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların
bana inat başın her şeye meydan okuyarak.
İşte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi.
Değiştik sanıyordum.
Ve sen yine bilmiyordun.
 
Türkü Gözlüm
Kar yağıyor türkü gözlüm
Kar yağıyor buralara.
Uzun hava ağıt gibi
Dökülüyor bulvarlara.
Sen de gittin buralardan
Böyle bir karlı havada.
Okul bittikten sonra 95'in yılbaşında
Gelmiş özlemiştin beni
Sarılmıştın hıçkırıkla
Kar yağarken dilek tutmuş
Kar yemiştin avucumda.
Nasıl gittin türkü gözlüm
Mahzun kaldım buralarda.
Gülüşlerimiz geliyor
Ağlıyorum buralarda.
 
Sen bir öğretmensin şimdi
657 devlet memuru.
Kıt kanaat geçinirsin
Seni beklediğim gibi
Beklersin ay sonunu.

Belki de evlisin şimdi
Bunca yıl geçti aradan.
Sen beni unuttun belli
Türkü gözlüm çık hatrımdan.
 
Oralara da kar yağar mı
Güneş çıkar mı ardından?
Saçaklardan su damlar mı
Su girer mi papucundan?

Yokluk kötü türkü gözlüm
Yokluğun çıkmaz aklımdan.
Varlık güzel türkü gözlüm
Varlığın yitti yanımdan.
 
Okulun bittiği yıl tayinin çıktı doğuya.
Belki yazarsın diye
Bir kalem almıştım sana.
O kalemle mektup yazmış
O kalemle ağlamıştın.
Ama o son mektubunda
Sen ne kadar değişmiştin...
Sözlerin de değişmişti...
Değiştiğin belliydi ki
Kalemin de değişmişti...
 
Ah benim türkü gözlüm
Ne oldu birden sana?
And içmiştik gündüz gece
And içmiştik kopmamaya.
Hacı Bayram'da dua ettik
Ayırmasın Allah diye...
Bir fakire para verdik
Belki dua eder diye.
 
Fakir mi dua etmedi
Sen mi yalancı çıktın?
O fakiri göremedim
Gelmedi namaz vakti.
Çok oturdum musallada
Her tabutta kendim vardım
Dua ettim ardım sıra...

Şimdi en arabesk duygularla
Dudağımda o türkü
Yürüyorum bulvarlarda...
Ellerim üşürken hep
Ellerin gelir aklıma.
Yüreğim ağlıyor şimdi
Yanıyorum buralarda...
Kar yağarken hazin hazin
Ölüyorum türkü gözlüm
Ölüyorum buralarda...
Bedirhan Gökçe
 
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma

Anlattıkça üşüyor anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum

Duyuyor musun orada mısın
Var mısın yok musun?
Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Yanarak yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak....
 
Şimdi qöçLere susuz bir şehir qibi
Sensiz qünLeri ekiyorum kurumuş qöz çukurLarıma.
Bensiz bir hüzün qönderiyorum;
Ve tüm terk ediLmişLiqimLe sana !
YaLnızLıqıma inat qözyaşı bırakıyorum
En derinimde yaşLanıyor tüm kiLit vuruLmuş sözLer…
YanLış bir yerinde canLanıyor
Hayatın en acınmaz qizLeri.
 
İçimin kuytuLarına birikiyor hüzünLer
Ve senden qeLiyor en sahipsiz düşLer.
Dokunsam ateş oLuyor qözLerin
Buz kesiyor yaşLar uzaqına kaçsam…
Şimdi sürqünüm kendime
ALev buquLu rüzqarLarda üşüyorum.
Ne zaman arasam kendimi içimde sende kayboLuyorum.
BiLmiyorsun ki; sen bende ne kadar çoksun!
 
Geri
Üst