Gidenlerin ardından kalanlar

ÖyLe acıtıyor ki beni
İçimin yoLLarındaki ayak izLerin.
Kaç adım daha uzar hayat söyLe
GeceLer beni sana sürükLedikçe…
Ay düşünce kirpiqimin katresine sen qecem oLuyorsun.
Ben boquLurken qecemde
Sen qözLerimden firari süzüLüyorsun.
Şimdi tüm küsüşLer çaqırıyor beni
Güncemde yetim yaqmur taneLeri…
'Bir qidiş oLmalı' diyorum bir qidiş !..
 
Şimdi ayrıLıqın biLe geLmeden zamanı
Gitmem gerek senden.
GözyaşLarımLa yüreqine yazıyorum
Müsveddesi yaşanmış bir hayatın özetini..
Sen sayfa sayfa okurken her qeçen yıL kendini
Ben yoLcusunu kaybetmiş bir yoLa başLıyorum.
Şimdi tek bir söz kaLdı kuLaqımda yankıLanan

Ve seni acıtacak oLan;
Ben seni severken terk ettim kendimi
Ve tüm terk ediLmişLiqimLe daha çok sevdim seni!!!
 
Her defasında aynı tat var sanıyorum
Oysa ne çok yalan var ne çabuk aldanıyorum
Belki bir yerde duruyordur diyorum
Ve buldum sandığımı o yere koyuyorum
Belki biraz diner sandım seversem yeniden içimin acısı
Oysa ne kalbim bıraktı acıyı ne de dudaklarım acının tadını
Öylesine vurucu bir dalga gelip geçen üzerimden
Her defasında hayallerimi yıkan
Ve akıp giden bir dalga tadıyla tenimin
Seni bana beni sana karıştıran tuzuyla terimin!
Tek başına sevdiğim gibi tek başına yıkabilir miyim dalgaları?
Sevişmesem yazabilir miyim böyle masalları
Sevmesem diner mi içimin yası?

İrade nedir bilir misin?
Durup bakmak sana bir köşeden

Çocuk gibi gülümsemek içimde solanı görme diye
Ve dokunmadan hissetmek nasıl koktuğunu
İçmek dudağına değen kokulu çayın bardakta kalanını her yarım bıraktığını
Gittiğin zaman kapıyı kapatıp geride kalanlara kahkaha atmak gizlenircesine
Nasıl bir yakalanma korkusudur
Sorma!

Bilemezsin nasıldır sana iradeli davranmak...

Küçük bir kızı oynayıp kocaman bir kadını saklamak
Ve istendiğini hissedememek
“Dur! Sus! Yapma!”yı bilmek
Bilip beyninden kalbine hiçbir hücrene söz geçirememek
Tekrarlanan bir sayfanın üzerinden her gün geçmek

Bazen yokmuşsun gibi davranıp
Olduğun her ana şükretmek
Ve geçtiğin yerlerde diz çökmek…
Oynamak! Hep oynamak rolü iyi omuzlamak
Durmak!
Susmak! Sustuklarını yutmak
Bilmek ve de…
İmkânsızlığını olmayacağını…
Göze alamayacaklarını görmek

Sana iradeli davranmak nasıldır bilemezsin…

Başka biriyle 2. yastığı paylaşıp
Göz yumup seni düşlemek…
Nasıl bir ******liktir bilemezsin!
Aşk insanı bu kadar ucuzlatır mı?
Hayal etmek dediğin bu kolay mı?

Başkasına soyunup sana tüm kapıları kapamak nasıl bir örtünmektir bilemezsin!
İşte bu yüzden bacak arasında değil aşk
Sen her şeyi biliyorken
Ben her şeyi göze almışken
 
Sana uzaktan kıvranmak
Nasıl acılı bir kanserdir bilemezsin!
Gecenin en berbat saatinde
Dudaklarım titreyerek
boynuma dolanan saçlarımdan nefret ederek uykusuzluğuma sövmek

Ve imkânsızı bildiğimden kızamamak sana
Nasıl bir öfkedir bilemezsin!
Bırak gel her şeyi!
Ben kaçıp gitmeye hazırım
Bırak boğulmama içinde kalmama izin ver!

Yüzüme dokun konuşma
Çay yapayım sabaha kadar susalım
Bana bakarak uyu
Giden ben olayım!

Geride kalanı ya al ya da bırak
İçimde her şey noktalanmış kalsın
Seninle virgüller atamamak hayata
Nasıl bir noktadır ki dönemezsin

Seni iradeli sevmek nasıl bir açlıktır bilemezsin!

Dilerim böyle bir zulme hiç bulanma
Ve hiçbir aşka tek başına doyma
Hayran değilim ne asaletine kalbimin ne de sabrına

Sana her baktığımda onu acıtmak nasıl bir günahtır bilemezsin!
Hiç sorma!
 
Bir Hayal Kurdum

Bir hayal kurdum yine dün gece:
Başlangıcında sen ortasında sen
Sonunda yine sen.
Hep seni bekliyorum hep seni arıyorum
Ve hep seni özlüyorum.
Duygularımın yoğunluğu içerisinde
Seni kaybetmekten korkuyorum
Kendimi senin varlığında kaybettiğim gibi.

Bir kez olsun kulak ver de dinle:
“Bir ikindi vakti.
Beyazıt Meydanı’ndan Sahaflara doğru gidiyorum.
Sen
Bir dükkânın önünde kitaplarla uğraşıyorsun yine.
Yanına yaklaşınca
Camda vücudumun aksini fark ederek
Geriye dönüp sarılıyorsun boynumaSımsıkı
Asırlardır ayrıymışız gibi.
Sonra çarşıdan çıkıp Çemberlitaş’a doğru yol alıyoruz.
Çemberlitaş kalabalık korkutucu.
Karanlık kuyuya atılmış bir halatı tutar gibi yapışmışım ellerine
Sımsıkı.
Düşünüyorum:
“Bu insanlar seni benden çalacaklar”
Düşüncelerimin yoğunluğu içerisinde
Seni kaybetmekten korkuyorum
Kendimi senin varlığında kaybettiğim gibi.
 
Sonra Sultanahmet’te turistlere karışıyoruz.
Ayasofya bir adım ötede.
Bir Cuma aşkıyla surlar deviren adamın çağlar ötesinden gelen sesi
Yankılanır gibi kubbede.
Hızır’ın parmağıyla yönünü değiştirdiği kıblesi
Eski yönüne dönmüş yine.
Benim dönüp dolaşıp sana döndüğüm gibi.
Sana dönüyorum
Çünkü çağların karanlığı içerisinde
Seni kaybetmekten korkuyorum.
Kendimi senin varlığında kaybettiğim gibi.

Topkapı’ya uğramadan
Soğuk Çeşme Sokağı’nda
Ahşap evlerin arasında
Leylakların akasyaların kokusunda
Mistik bir havayı teneffüs ediyoruz birlikte.
Bu sarhoşlukla Gülhane’ye giriyoruz.
Gülhane!
Âşıkların mekânı…
Her zamanki gibi güzel.
Huzur veriyor çınarların serinliği insana.
Kalabalığın içindeElim eline sımsıkı kenetlenmiş;
İstanbul’un Gülhane’nin kalabalığı içerisinde
Seni kaybetmekten korkuyorum.
Kendimi senin varlığında kaybettiğim gibi.
 
Sarayburnu’nda hırçın bir rüzgâr yüzümü okşuyor
Bir annenin şefkatli eli gibi.
Vapurla karşıya geçerken
Dalgalara bakıyorsun sen.
Ben kaçıyorum dalgalardan.
Sevmiyorum.
Dalgalar hırçınDalgalar korkutucu.
Seni kandırıp
Saçlarını çalmak istiyorlar.
Hırçın dalgaların derinliği içerisinde
Seni kaybetmekten korkuyorum.
Kendimi senin varlığında kaybettiğim gibi.

Akşama doğru…
Çamlıca’dayız güneş batarken.
Gül kokuları arasında…
Gözlerine bakıyorum
Sonra İstanbul’a.
İstanbul!
“İstanbul topuklarımızı öpüyor.
Boğaz Köprüsü fesadından çatlayacak gibi.
Bir tarafta da kız kulesi.
Kucak açmış yine yasak aşklara.”
Yeşil çimenlere uzanıyorsun sonra.
Ben de senin dizlerine.
Saçlarımı okşuyorsun.
Demli bir yudum çayın kokusunu duyar gibiyim nefesinde.
Dudaklarının arasından iki cümle yankılanıyor
Kalbimi parçalayan
Bağrımı yakan:
“Bir daha görüşmeyeceğiz.
Ayrılacağız seninle.”
Göz pınarlarından iki damla yaş süzülüyor sonra
Gözyaşlarıma karışıyor
Ağır ağır
Acı acı.
Yakıyorsun yineKorkutuyorsun beni.
Hayalimde dahi olsa
İstanbul’un bu en güzel çamlığında
Sözlerinin acılığında
Gözyaşlarının sıcaklığı içerisinde
Seni kaybetmekten korkuyorum.
Kendimi senin varlığında kaybettiğim gibi.”

Bunları sana anlatmam bile bir hayal biliyor musun?
Görüyorsun ya;
İşim gücüm hayaldir benim
Fakat
Başlangıcında sen
Ortasında sen
Sonunda yine sen olacaksın bu hayalin.
Bu sıkıcı dünyada
Seninle birlikte olsam seni bu kadar sevmezdim belki.
Ben senin hayalini sevdim.
Ve şimdi
Bu sıkıcı dünyanın yalnızlığı içerisinde
Hayalini kaybetmekten korkuyorum…
Seni kaybetmekten korkuyorum.
Kendimi senin varlığında kaybettiğim gibi.
 
Kaş Yapalım Derken Gözden Olmuşuz

Eklendi yanlışlar bir bir uç uca
Senben diye diye bizden olmuşuz
Mikro’dan makro’ya ortağız suça
Kaş yapalım derken gözden olmuşuz

Hiç bir şey olamaz bireye özgü
Bir vucüt gibiyiz geneldir üzgü
Yozlaştı ne yazık kültürel düzgü
Ellere özendik özden olmuşuz

Söylenti revaçta gitti tevatür
Ne edep kalmıştır ne literatür
Kin öfke dağ gibi sevgi minyatür
Küstük birbirine sözden olmuşuz

Bu günün çağdaşı dünü malumdur
Egoist olanın tonu malumdur
İnatçı keçinin sonu malumdur
İşler sarpa sardı düzden olmuşuz

Faizle zamlarla halkı bezdirdik
Yol haritasını ele çizdirdik
Yanlış reçeteyi alıp gezdirdik
Ecdadın gittiği izden olmuşuz

Düzen altüst oldu kanlar döküldü
Bunca evladımız ne diye öldü
Kim kalkıp milleti ikiye böldü
Türk dedik Kürt dedik Lazdan olmuşuz

Uyuduk aymadık gaflete daldık
Yattık üretmedik dışardan aldık
Her yönden ellere bağımlı kaldık
Vanalar kapandı gazdan olmuşuz

Mikdatî yazarım içim yanarak
Herşeyi kaybettik ele kanarak
Bir verip on alır diye sanarak
Hem tavuktan hemde kazdan olmuşuz
 
AŞK VE YALAN


Allı pullu sözlerim yok kırışmış yüzüm yaşlı kalbim
ve yatağımın altında sakladığım geçmişim.
Ben artık zamanlardan şarkı söylemek istemiyorum.
Buruşmuş iki yüz adıyorum geleceğe.
Parmaklarımı parmaklarının arasına aldığında
daha çok istiyorum seni.
Senin acılı kaygan küçük şehrini değil
yüreğindeki cehennemi istiyorum.
Aşka dair söylenmiş tüm yalanları
sahiplerine geri veriyorum benim söyleyemediklerimi
Hayat’a. Hadi artık uyu alıştırayım kendimi gidişine
gün doğduğunda göreceğim aynada
ikimizi ve kulağına fısıldayacağım
seni annen gibi sevdiğimi…
 
KEŞKE SUSKUN OLABİLSEM
Suskun sevdam kalabalıktan sıyrılıp
Yalnızlığımla baş başa kalabilseydim
Düşünmeyi unutup acılardan sıyırabilseydim
Kapkara içi dolu bir bulut olmayı bırakıp
İçimdekileri tüm fırtınasıyla akıtabilseydim.
Söyleyebilseydim suskunluğumu
Bırakıp dökebilseydim doyasıya yaşlarımı.
Keşke bu kadar zor olmasaydı haykırmak.
Saplanmasaydı kalbime yokluğun.
Keşke gitmek yerine kalmayı becerebilseydin hayatımda.
Belki bu kadar perişan olmazdım.
Boğulmazdım sensizlik girdabında.
Tüm acılara birde yokluğun eklenmezdi.
Daraltıcı havasıyla bunaltan şu şehirde
Birde sensizlik yarası kanamasaydı yüreğimde.
Belki bir nebze daha nefes alabilirdim.
Keşke bu kadar zor olmasaydı beni sevmen.
Öylece aldırışsız bakmazdın belki.
Belki mutluluktan boğulurduk bu şehirde.
Oysa öyle zor ki sevgin
Bir kez olsun dönüp bakmıyorken yüzüme.
Bir kez olsun dikkate almazken.
Nasıl sevecektin ki beni.
Nerden bileceksin seni sevdiğimi.
Keşke bu kadar cesaretsiz kalmasaydım karşında.
Söyleyebilseydim sevgimi.
Anlatabilseydim hissettiklerimi.
Avazım çıktığı kadar bağırabilseydim.
Doyasıya sarılsaydım boynuna bir kerecik.
Bağrıma yokluğun yerine varlığını basabilseydim.
Anlatmak bu kadar zor olmasaydı keşke.
Belki bu kadar dolmazdı içim.
Hayat bunca çatlak vermezdi belki yaşamıma.
Hicrandan solan şu canım yıkılmazdı bu kadar.
Belki de vazgeçmezdim yaşamaktan.
Oysa öyle zor ki sevgimi anlatmak sana.
Kifayetsizce seviyorum seni diyememenin esirliğini.
Aldırışsızlığının yüreğime vurduğu hüzün mührünü cesaretsizliğin çaresizliğini
Bilemedim bunca gayretin hüsranlı sonunu.
Bilemedim sevmek cesaretinin suskun korkaklığını.
Bilemedim aşkın girdabına düşüp boğulacağımı.
Yinede keşke elini uzatsan demekten
Umut edip hayaller kurmaktan.
Birde seni sevmekten kurtulamadım.
Bir türlü vazgeçemedim senden.
Keşke bu kadar imkânsız olmasaydın benim için.
Böyle yerlere düşüp ağlamaz kahrolmazdım.
Yaşamın kamçısını birde yokluğun desteklemezdi.
Keşke unutabilseydim sana dair her şeyi.
Bunca acıya katlanmak yerine.
Anlatıp kurtulmayı başarabilseydim
Keşke beni sevebilseydin...
Keşke
Sen geçerken kalbimin fırtınasından
Keşke seni sokmasaydın o fırtınaya
Durdurabilseydim gözlerini Gözlerime bakmadan Keşke
 
aşkın türküsü
Dilinde olsada aşkın türküsü
söyleyecek yürek var mı?
bizimkisi kaderin vurgusu
karşı koyacak güç var mı?
rüzgara karşı yürüyoruz
sonumuz felaket biliyoruz.
kimse neden diye sormasın
biz birbirimizi seviyoruz...
fark etmez dün ya da bu gün
bulacak elbet ölüm bir gün
belki sana bu son sözüm
seninleyim ölümün yamacında
senin için nevbet-i feryad eden
yürek acısında
mest-i nazımınım
bir gün sende karşılıksız sevesin
aşk umman-ın da
bi-perva bi-perva ölesin.
Benim gibi
 
gidişinin ardından
turnalara tutunda gel dedik gelmedin
birden ne vardıda bizi bırakıpta gittin
evimizi yuvamızıdeğerlerini yokettin
elinde değildi biliyorumeni inan çok özlüyorum
dua edermisin ordan bizlere
görüpte üzülürmüsün herşey yok oldu diye
bir hummalı gibi kimse dokunmadı birşeyine
sen bunlar içinmi çalışıp didindin
neden bukadar erkenden gittin
yağmur damlalarıyla yeryüzüne gelirmisin
bilmem orda nerdesinkiminlesin
sevdiğinle çay demleyip içermisin
kol kanadımız kırıldı gittiğinde
rahat uyu gittiğin o yerlerde
bir hayal oldun herkes unuttu
dünya işleri denen delik herşeyi yuttu
sen gideli buralar çekilmez oldu
dualarınla yardım et bizlere
inşallah buluşuruz mahşer gününde
 
Anlamını Ben Çözemedim!!!!
ben çözemedim bu hayatı seni veyahut yalnızlığı
anltamadım belki içimden geçenleri acı yahut tatlıyı
bir sigara dumanına baktı belki kara sevdam
nefreti çekerken yüreğine ağlıyordu bu adam
tek aydınlığımdı sokak lambaları onlarda yalanmış
doğruyu göstereceklerine yolumdan saptırmış
bir sana güvendim birde şu soğuk banklara
önce yalnızlık sonra sen rezil ettin hayata
boş boş geçmez bu ömürnlamı yok susuşun
sen bırak dünü yarınızevkini bozar o kahbe kurşun
 
Ve gözlerin aklıma gelir
Ve sözlerin
Gidişin gitmiyor gözümün önünden
Ve izleri derin

İlk değilsin bu senin bildiğin
Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim

Şimdi uzaklardasın
Ben çamlar arasında bir hastane odasında
Ciğerimde bir ince hastalık
İçimde kapanmak bilmeyen bir yara
Ve elimde sanki inadına bir sigara
Biliyorum dönmeyeceksin
Hatta arkana bile bakmaksızın
GÜN GELİR BELKİ BİR YUVA KURARSIN
BİR OĞLUN OLSA BENİM ADIMI KOYARMISIN?

Gittin
Dağ gibi sevdamı devirip ardında
Gittin
Allahaısmarladık bile demedin
Sazlar çalınır Çamlıca' nın bahçelerinde
O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim
Şimdi elimde bir bardak çay
Ve dudağımda buruk tebessüm
Kendi kendimi üzmemeye söz verdim
Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının
en yakın yerinde sevdim
 
Eski Sevdam
kaderimin çektiği şehre uğradım dün
gittiğimde yanına............
yarım kalan bir şeyler için
düğmeye bastı mavi gözleri
bir çocuğumun olduğu gün böyleydim
birde bugün… dedi… sessizce dili….
söylenmemiş sevdanın yası
tutulur mu senelerce….?
hiç değişmemişsin derken
asıl sevdam değişmedi……
sancıların olduğu bu saatte
kondu avucuma gülleri
lal oldum o safhada..
itirafları geldi ardı ardına
yılların acısını çıkarırcasına
kaçırmadım bakışımı bu defa
 
ciddiydim diyordu
bilmezdimbilemezdim
içinden geçenleri
ne de söylenenleri…..
utanmayı rafa kaldırdım
çocuklukta bıraktım mahcubiyeti
baktım gözlerine derin derin
iklimi değişti minik şehrin
tahta masa üstüne yağan yağmur
bıraktı yerini güneşe….
ayrılırken yanından
gene gel dedi bu şehre
gene ara beni……lütfen….
titriyordu sesi
içimdeki sese uyup
boynuna sarıldığım an
eski büyük sevdanın
alevlendiğinin habercisiydi
eşiğindeyim şimdi… gireyim mi içeri?
ya da döneyim mi geri?
sevda eski…. yarası yeni
sen söyle şimdi ey sevgili?
 
19 Yaşım

Benim ilk çocuğum ilk hocamilk yoldaşım 19 yaşım Sana anam gibi hürmet ediyorum edeceğim Senin ilk arşınladığın yoldan gidiyorum gideceğim Benim ilk çocuğum ilk hocamilk yoldaşım 19 yaşım * Çok uzaklarda yuvarlanıyor başım Oturuyor 19 yaşım yatağımın başucunda ellerimin avucunda bana diyor ki; -- kafamızda getirelim geri o delikanlı günleri cancazım o dehşetli güzel günleri... * Köpüklü şahlanışların dönüm yeri.. Dünyanın altıda biri; kan içinde doğuran ana.. İstasyondan istasyona yalınayak tankları kovalayarak açlıkla yarış... Şarkıların boyu kilometre ölümün boyu bir karış... * Kafkas; güneş Sibirya; kar Seslenebildiğiniz kadar ses- -lenin 24 saatte 24 saat Lenin 24 saat Marks 24 saat Engels Yüz dirhem kara ekmek 20 ton kitap ve 20 dakika şey! .. * Ne günlerdi heheheeey onlar ne günlerdi ahbap! ! .. Çok uzaklarda yuvarlanıyor başım Duruyor karanlıkta 19 yaşım Lambayı yakıyorum ona hayretle muhabbetle hürmetle ve daha bilmem neyle bakıyorum bakışıyoruz * Yılların arkasında çırptı kanadını 'Strasroy Ploşaat' ın saat kulesi Yaşıyor herhangi bir 24 saatini Vatandaş kavgasının darülfünun talebesi; Balık çorbası tüfek talimi tiyatro balet KİTAP.. Patetes kamyonu başında süngü tak bekle nöbet KİTAP... KİTAP... Madde şuur istismar fazla kıymet KİTAP... KİTAP... KİTAP... Manikür; hayır Diş fırçası; evet. KİTAP... KİTAP... KİTAP... Bu ne 24 saat bu ne 24 saattir ahbap! ! * Aşk; yoldaş Profesör; yoldaş Zenci; coni Alman; TelmanÇinli; Li Ve 19 yaşım yoldaş da yoldaş yoldaş da yoldaş yoldaşım... Yılların arkasında yuvarlanıyor başım başım yuvarlanıyor Uzun saçlarından tutuştu yıllar yıllar yanıyor yanıyor da yanıyor... * Oku Yaz Boz Bağır Çağır! Bütün kuvvetinle nefes al... KaFanda kalbinde etinde iskeletinde ihtilal... İhtilal; gündüz-gece Gece ormanda çam dalları yakarak bembeyaz yusyuvarlak aya bakarak hep bir ağızdan şarkılar söyleniyor.. Ve bu anda kuvvetli dinç bir ağrıdan gelen deli bir sevinç sıçrar atlar köpüklenir çatlar kafanda... * Haaayydaa beyaz orduları dumanlı ufuklar gibi önüne katan bir kızıl süvarisin bir kızıl süvariyim bir kızıl süvariyizbir kızıl Geçti üç yıl Ey benim 19 yaşım Ormanda çam dalları yaktığımız hep bir ağızdan şarkılar söyleyerek aya baktığımız gecelerin üstünden........ Ben yine söylüyorum aynı şarkıları Döndürmedi rüzgar beni havada yaprağa ben kattım önüme rüzgarı... Ve sen ki en yıkılmazları yıkabilirsin gözüme bakabilir elimi sıkabilirsin... Ve sen ki... Sen BENİM İLK ÇOCUĞUM İLK HOCAM İLK YOLDAŞIM 19 YAŞIM
 
ßitti;
ßitmeLiydi beLki;
ParçaLanmış hayatlarımız bütün kaLmış bir hayaLi kabuLLenemezdi. MutLuLuğa kuruLabilecek ütopyalar için ruhumuzda besLediğimiz tebessümler ölüm tehlikesi olan teLLerde asılı kalmıştı. Bir hayat izdüşümünde son viyadükte kaybetmiştik birbirimizi. Şimdi yok saydık bizi...

Birbirimize kayıp olmak hayatta var olma oyunumuzdu demek ki. Sen gitmeliydin. Bense; gitme demekten öteye gitmemeliydim. Öyle ya gitme desem de dinlemezdin.

Kullanılmamış tüm gülücüklerini bana bağışlıyor şimdi dünya. Sense; ömründeki tüm gitmeler için ;elvedalar topluyorsun azığına. Gitme diyenleri dinlememek içinse çığlıklar yerleştiriyorsun kulaklarına. Oysa ben; azığında duran elvedalardan bihaber düşeyazmıştım tek heceye. Sonra düşe yazmıştım her yolun sonunda sana düşüşlerimi. Hüzne çalan bir sonbahar vaktinde eski kitapların arasında biriktirdiğim bir yığın küflenmiş yalnızlığımla yineliyorum seni. Sonra; içimin deruni çöl gecesinden sesleniyorum sana; bana susacak kadar ben konuşacak kadar sen lazım diyorum.
Sen olmuyorsun ben sus; kalıyorum...

Suskunluğum tahrip olup harflere dönüşüyor. Ve ben sana dair kurduğum tüm cümleleri mahya yapıp yüreğime asıyorum. İçimdeki özneliğin devam ediyor. Hayatımda bu kadar önemliyken önemsiz bir edata dönüşmenden korkuyorum. Bu yürek mizanseni bir monologdan oluşuyor; diyaloğu hiç olmayacak biliyorum. Ve sen sandığım tüm hayallerimi içimin hayat akordu bozulmamış yanlarına saklıyorum.
Sonra gitarımın tellerine satıyorum acılarımı. Acıya bulanan tellerime vurdukça parçalıyorum parmaklarımı.

Geceler titrek eLLerime bulaşıyor her sabah. Giden aya satır uçlarında kalmışbir satırdan diğerine düşememiş hasretlerimi teslim ediyorum. Gelen güneş'e yüzü hüzne bakan şarkılar besteliyorum. Bir çığlıktan uyanıp diğer bir çığlığa gözlerimi yumuyorum. Ve sen sandığım bütün hayallerimi içimin hayat akordu bozulmamış yanlarımda saklıyorum.

Doğru yolundan şaşıyorum nefes almanın. Bir yerde veresiye olmayan ölümler çıkıyor karşıma bir hüznümle bir damla gözyaşıma alıyorum hepsini. Birini ölüyorum. Sonra bir nefes daha alıyorum can sıkıcı bir senfoni tadında. Sonra ikinciyi ölüyorum. Ölmeyi bile beceremiyorum.

Ruhumun dallarında yedi veren acıyla günler eskitiyorum. Dünlerime tuz basıyorum yanına yarınları hapsederek. Ne seni bulabiliyorum bu zifiri karanlıkta ne de kendimi. Tüm sevgim kulağına fısıldanmış bir masaldı belki. İçimde kopan kıyameteensemde vurulan düşmana ve avuçlarımda biriken nefretime inat yudumlamalıydım hislerimi. Sana adanmış; ama benden ötesi olmamış fırtınalı bir yolculuktu bu. Haniydi mutlu olamama değecek yâr?

Yokluğuna var olmayı denedim durdum. ünlem; dedin korktum virgül dedin konuştum nokta dedin sustum ayraç dedin ve kayboldun. İsmimi isminden ayıran işareti sen buldun. Bense; yine yokluğunda var olmayı denedim durum. Kırılmak üzere olan bir kalemle kızıldan siyaha çalan bir günde sana şiirler kurdum. Bir hayat izdüşümünde son viyadükte birbirimizi kaybetmişliğimizi bulunmazlığımızı hayat denilen iki çığlık arası bir nefesten ibaret olan oyunun acı sahnesi saydım. İçimi bu denli yakmaya sen yanlarımdan başladım...

Şimdi hangi rakamı versem sonucu sen çıkar? Hangi seni versem sonunda mutluluk yüzüme bakar? Yokbu işlem ancak eşitsizliğe yol açar.

İsmin baştan sona ağlamaklı bir ömre bedel. Kayıpsın bana benli her şeye beLki de en başta kendine ´´ Kayıbız birbirimize´´. İçimin derinLerinden; koca okyanusları aşıp gelmiş tüm harfleri hayata devirip kalbime ansızın düşüvermiş bir mim oldun. ÖyLe bir mim'ki; elif'i silmiş be'yi yutmuşte'yi unutmuş se'yi uyutmuş; Kendini bir tek mim de buLmuş. $imdi yüreğimdeki mim'in göz kapaklarıma düşüyor. İntiharına ramak kaLan tümceler yakıyor ßeni. Ben ki kaç nefesimi asmıştım idam sehpasında. Son dileği hep sendi nefeslerimin. Ve ben son dileği gerçekleşmemiş hayata prangalı bir mahkûm.
Gökten yıLdızlar yağıyor üstüme. ßirini tutsam diğeri kaçıyor. Payımıza dü$enLerden payıma dü$enleri aLıyorum.

Yoksun; Yok oLuyorum...
 
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de
Sana hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir Asaf
 
Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin

Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin.
 
Geri
Üst