Sure meali paylaşımları..

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Z1rT
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
9
EXE RANK

Z1rT

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
26 Kas 2009
Mesajlar
9,190
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Web sitesi
www.netbilgini.net
Z1rT
Sen Ve Ben

Mutlu an odur ki;
Bir konakta otururuz ikimiz
SEN ve BEN

Bedenle can gibiyiz,
...Ayrılmaz biz ikimiz
SEN ve BEN

Mucize odur ki;
Bir köşede kavuşmuşuz ikimiz
SEN ve BEN

Ama aynı zamanda
Binlerce mil uzağız ikimiz
SEN ve BEN

Hz.Mevlana
 
Şeytan'dan size mektup

Seni dün günlük islerini yaparken gördüm.

...Namaz kilmadan, dua etmeden bir günü daha geçirdin.

Hatta yemek yerken ve yatarken bile dua etmek için vakit ayirmadin.

Çok nankörsün! Seninle gurur duyuyorum.

Benimle oldugun için çok mutlu oldugumu söyleyemem.

Hatirliyormusun? Senelerdir beraberiz ama seni hala sevmiyorum.

Dogruyu söylemek gerekirse:

Senden Allah'tan nefret ettigim için nefret ediyorum.

Allah beni cennetten attigi için bende seni kullaniyorum.

Seni de Allah'in bana yaptiklarini ödetene kadar kullanacagim,

ondan sonra sende defolup gidebilirsin.

SEYTAN
 
karia suresi meali


Mekke’de indirilmiş olup 11 âyettir. Kıyametin bir sıfatı olan ve ilk âyetinde geçen kelime, sûreye isim olmuştur. Kıyametin dehşetini ve iyilerle kötülerin âkıbetlerini beyan eder.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Kâri’a,
2 – Nedir o kari’a?
3 – Kâri’ayı, o kapıları döven ve dehşetiyle kalplere çarpan o kıyamet felaketini sen nereden bileceksin ki!
4 – O gün insanlar uçuşan kelebekler gibi şuraya buraya fırlatılır.
5 – Dağlar atılmış yüne döner,
Buraya kadar, kıyamet kopmasının birinci safhasından bahsedildi. Bu âyetten itibaren diriliş sonrası ikinci safha gelmektedir.
6 – Artık kimin tartıları ağır basarsa,
7 – Memnun kalacağı bir hayata girer.
8 – Kimin tartıları da hafif gelirse,
9 – Onun barınağı da Haviye olur.
10 – Onun ne olduğunu bilir misin?
11 – Haviye bir ateştir: kızgın mı kızgın!
 
tekasür suresi meali

Mekke’de nâzil olup 8 âyettir. Sûre adını ilk âyetinden almıştır. İnsanların geçici dünya menfaatlerine hücum etmelerinin mânasızlığı, böyle yapmanın kendilerini yaratılışın esas ve yüksek gâyelerinden alıkoyacağı bildirilir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Dünyalıklarla böbürlenmek, oyaladı sizleri.
2 – Tâ boylayıncaya kadar kabirleri!
Kur’ân’ın kötülediği, mutlak çoklukla gururlanma değildir. Belki ilimde, taatte, güzel ahlâkta çokla gururlanma mümkündür ve hayırların aslı odur. Onun için et-Tekâsür’deki eliflam istiğrak değil, ahd-i sabık içindir ki o da geçici dünya zevkleriyle çok öğünmedir.
3 – Hayır (geçici dünya zevklerine bağlanmak doğru değil, sakının bundan) ileride bileceksiniz!
4 – Evet, evet! İleride bileceksiniz!
5 – Sakının bundan! Eğer kesin bir tarzda (ilmelyakin) bilseydiniz böyle yapmazdınız.
6 – Siz cehennemi göreceksiniz.
7 – Evet, evet onu mutlaka gözlerinizle göreceksiniz!
8 – Sonra o gün nimetlerden hesaba çekileceksiniz!
Zübeyr (r.a.) Hz. Peygambere: “Bize hangi nimetler sorulacak: Bütün yiyeceğimiz iki kara şeyden (hurma ve sudan) ibaret. Kılıçlarımız ise her zaman yanımızda (sürekli tehlike içindeyiz) diye sorunca O: “Haberiniz olsun ki ileride, nail olacağınız birçok nimetler olacaktır” buyurdu.
 
asr suresi meali


Mekke’de nâzil olan bu sûre 3 âyettir. Adını ilk âyetinden alır. Bu veciz sûre, İslâmı iki satırda özetlemektedir.
Allah Teâlâ birinci âyette “asr”a dikkat çekmekte, onun önemini hatırlatmaktadır. Asr sözlükte: dehr, süresiz zaman, gece ve gündüz, ikindi vakti, herhangi bir şeyin muayyen vakti, insan toplumu, yağmur gibi çok çeşitli mânalara gelebilir. Tefsirciler daha çok “ikindi vakti ve ikindi namazı, mutlak zaman, özellikle Hz. Muhammed (a.s.)’ın asrı, âhir zaman” mânaları üzerinde dururlar.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Yemin ederim zamana:
2 – İnsanlar hüsranda.
3 – Ancak şunlar müstesna:
İman edip makbul ve güzel işler yapanlar,
Bir de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler.
İmam Şafii (r.a.) şöyle demiştir: “Kur’ân’dan başka hiçbir sûre nazil olmasaydı şu pek kısa sûre bile, insanların dünya ve âhiret mutluluklarını te’mine yeterdi. Bu sûre Kur’ân’ın bütün öğrettiklerini kucaklıyor.” Onun içindir ki Ashabdan iki kişi birbirine kavuşunca, biri diğerine Asr sûresini okumadan, sonra da selam vermeden ayrılmazlardı.
 
hümeze suresi meali

Mekke’de indirilmiş olup 9 âyettir. Adını ilk âyetinden almıştır. İnsanları ayıplayıp hakaret etmenin çirkinliğini ve onları bekleyen cehennemin dehşetlerini tasvir eder.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Vay haline her hümeze ve lümeze’nin!
Yani insanları arkadan çekiştiren, küçük düşüren, kaş göz hareketleriyle eğlenenlerin!
2 – Böylesi mal yığar ve onu sayar durur.
Bu âyetten anlaşılıyor ki, o kişinin alaycı tavrı, servet sahibi olmasından ileri gelmektedir. Mal yığma, bir de onu tek tek sayıp öğünme her ikisi de mala perestiş etme ve fakat bu malı kendisine nasib eden Allah’ın rızası için muhtaç insanlara ve diğer hizmet yerlerine harcamamayı iyice resmeder.
3 – Malının kendisini ebedî yaşatacağını sanır.
4 – Hayır! (Vazgeçsin bu hülyadan, malı kendisini kurtaramaz) Mutlaka o Hutame’ye fırlatılır.
5 – Bilir misin Hutame nedir?
6-7 – Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir. Bir ateş ki ta kalplere kadar işleyip yakar.
Kalb diye çevirdiğimiz kelime âyette fuâd olup, maddî bedene kan ve hayat gönderen maddî kalb için değil de inanç, fikir, düşünce, hissiyat gibi düşüncelerin merkezi olan manevî latife hakkında kullanılır. Herhangi bir şeyin bütün kalbi kaplaması azabın şiddetini gösterir.
8-9 – Bu ateş mahzeninin kapıları, üzerlerine kapatılacaktır.
Kendileri de uzun sütunlara bağlı bırakılacaklardır.
 
fil suresi meali

Mekke’de nâzil olan bu sûre 5 âyettir. Sûre, adını ilk âyetinden almaktadır. Allah’ın dinine karşı çıkanların âkıbetlerinin hüsran olduğunu, Kâbe’yi yıkmaya gelen Ashab-ı fil’in hüsranını misal vererek beyan buyurur.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Rabbinin Ashab-ı fil’e ettiklerini görmedin mi?
2 – Onların hile ve düzenlerini boşa çıkarmadı mı?
3 – Üzerlerine ebabili, sürü sürü kuşları salıverdi.
4 – Bunlar onlara pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyorlardı.
5 – Derken onları kurt yeniği ekin yaprağına çeviriverdi.
Bu olay kesin mûcizelerdendir. Tabiatla izah edilemez. Nakil yönünden de kesindir. Zirâ Hz. Peygamber bu sureyi okuduğunda Mekke’de 40 yıl önce olmuş bu olayı gören çok kimse vardı. Bunca aleyhtarlıklarına rağmen onu tenkid etmeye yeltenen kimse çıkmadı.
 
kureyş suresi meali

Mekke’de indirilmiş olup 4 âyettir. İlk âyetinde Kureyş’ten bahsettiği için bu isim verilmiştir. Bir önceki Fil sûresindeki konu ile sıkı irtibatı olup onun devamı gibidir. Kâbe’ye sahip çıkıp onu korumaları sebebiyle Kureyş’in nail oldukları nimetleri bildirmektedir.
Mekkeliler yazın Şam, kışın Yemen tarafına ticaret kervanları düzenlerlerdi. Kâbe’ye hizmet ettikleri için diğer Araplar onlara saygı duyuyor, onların seferlerini güvenlik içinde yapmalarına yardımcı oluyorlardı. Fîl hadisesinden sonra bu güven ve saygı daha da arttı. Bütün bunlar Hz. İbrâhim (a.s.)’ın duası, Hz. Muhammed (a.s.)’ın bereketi sayesinde olmuştu.



Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Kureyş’in güven ve barış anlaşmalarından faydalanmalarını sağlamak için,
2 – Kış ve yaz seferlerinde faydalandıkları anlaşmaların kadrini bilmiş olmak için,
3 – Yalnız bu Ev’in (Kâ’benin) Rabbine ibadet etsinler.
4 – Kendilerini açlıktan kurtarıp doyuran, korkudan emin kılan Rab’lerine kulluk etsinler!
 
maun suresi meali

Mekke’de nâzil olup 7 âyettir. Adını “yardımlaşma” mânasına gelen son âyetinden ve sûreye genel olarak hâkim olan konudan almıştır. Dine ve yapılan işlerin âhirette karşılığının alınacağına iman etmenin esas olduğunu ve toplumda dayanışma ve yardımlaşmanın şart olduğunu vurgular.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Baksana şu dini, mahşer ve hesabı yalan sayana!
2 – O, yetimi şiddetle itip kakar.
3 – Muhtacı doyurmayı hiç teşvik etmez.
4 – Vay haline şöyle namaz kılanların:
5-7 – Ki onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). İbadetlerini gösteriş için yapar, zekât ve diğer yardımlarını esirger, vermezler. [4,142; 4,38; 2,264; 8,47]
Namazdan gafil olmak: Ona gereken önemi vermemek, vaktinin geçip geçmediğine pek aldırmamak, namazın mânasından gaflet, dolayısıyla kıldığı namazların kendisi üzerinde güzel tesirlerin, olumlu neticelerinin bulunmaması anlamlarına gelir. Namazda farkında olmadan zihnin başka düşüncelere dalması insanın elinde değildir. Bununla beraber, insan dikkatini toplamaya gayret etmelidir. Bu sûre âhirette hesap vermeye inanmanın başlıca iki alameti olarak namazı gereğince yerine getirme ve toplumsal yardımlaşmayı gerçekleştirme üzerinde yoğunlaşmaktadır.
 
kevser suresi meali

Mekke’de nâzil olan bu sûre Kur’ân-ı Kerîm’in vahyin başlangıç döneminde indirilen sûrelerindendir. Kur’ân’ın en kısa sûresi olup 3 âyettir. Yüce Allah’ın, Resulüne lütfettiği feyiz ve bereketi, beşeriyetin gönlünde nail olduğu saltanatı beyan eder.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Biz gerçekten sana verdik kevser.
2 – Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kesiver. [22,34]
3 – Doğrusu, seni kötüleyendir ebter!
Kevser: Çok hayır demek olup risalet, Kur’ân, şefaat makamı, ilim gibi hususları da kapsar. Kevser, ayrıca cennette Peygamberimize verilen bir havuz olup onun ümmeti oradan su içecektir.
Kâfirler; Efendimizin maddî, özellikle manevî neslinin kesileceğini, adının sanının unutulacağını bekleyerek böyle söylemişlerdi. Ama her nesilden yüz milyonlarca tâbii, başta Haremeyn-i Şerîfeyndeki mescidler olarak bütün dünyadaki milyonlarca mescidi dolduran Müslüman cemaat, bu sûrenin ifade ettiği ilahî bereketin pek çarpıcı bir örneğidir.
 
kafirun suresi meali

Mekke’de nâzil olmuş olup 6 âyettir. Bu sûre, adını ilk âyetinden almaktadır. Müslümanların kâfirler karşısında kesin kararlı olarak tevhide sarılmalarını, bununla beraber kâfirleri dine kabul etmeye zorlamayıp kendi tercihlerine bırakmalarını bildirir.
Müşrik yerine kâfir kelimesi kullanılarak Hz. Peygamberin dinine inanmayan bütün gruplara hitab edilmektedir. Kâfir kavramı hakaret anlamı taşımaz. Kâfirler “Hz. Muhammed’in elçiliğini inkâr edenler ve getirdiği buyruklarından yüz çevirenler” demektir.
Muaviye el-Eşcaî’nin babası Hz. Peygamber (a.s.m.)’a: “Ya Resulellah! Uyumak istediğimde ne söyleyeceğimi bana öğretir misin?” diye sorunca o şöyle buyurdu: “Kul yâ eyyuhe’l-kâfirûn sûresini okuduktan sonra uyu. Çünkü bu sûre şirkten kurtuluştur.” (Ebû Davud, Tirmizî).


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – De ki: Ey kâfirler!
2 – Ben sizin ibadet ettiklerinize ibadet etmem.
3 – Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz.
4 – Ben sizin ibadet ettiklerinize asla ibadet edecek değilim.
5 – Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmezsiniz.
6 – O halde sizin dininiz size, benim dinim bana.
 
nasr suresi meali

Medine’de nâzil olan sûre 3 âyettir. Zafer mânasına gelen Nasr sûresi, adını ilk âyetinden almaktadır. Hz. Peygamberin tebliğinin gayesine ulaştığını, dolayısıyla dünyadaki görevinin tamamlanıp Yüce Dosta (refik-i a’lâya) dönme zamanı geldiğini beyan buyurur.
Fetih yani zaferden maksat Mekke’nin fethi olup hicri 8. yılın ramazan ayında gerçekleşmiştir. 10. yılın rebiülevvel ayında da Efendimiz âhirete irtihal etmişlerdir. İbn Abbas (r.a) çocuk sayılacak yaşta olmasına rağmen, Hz. Ömer (r.a) onu istişare meclisine çağırır, ashabın büyükleri bunu tuhaf bulurlardı. Bir gün mecliste: “Nasr sûresi hakkında ne dersiniz?” diye sordu. Çeşitli cevaplar verildi. Sonra İbn Abbas’a sordu. “Resulullahın vazifesinin tamamlanıp ecelinin yaklaştığı bildiriliyor” dedi. Hz. Ömer cevabını takdir edip: “Hâlâ bu gencin toplantımıza katılmasına itiraz eden var mı?” dedi.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Allah’ın yardım ve zaferi geldiği zaman,
2 – Ve insanların kafile kafile Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman,
3– Rabbine hamd ile tesbih et ve O’ndan af dile.
Çünkü O tevvabdır, tövbeleri çok kabul eder.
Yüce Allah, Peygamberimizi günahtan korumuştur. Onun istiğfar etmesi, insanlara istiğfar etmenin ne kadar gerekli olduğunu ders vermesi, ümmetinin günahları için Allah’tan af dilemesi ve devamlı manevî terakkî halinde olması itibarıyla, son durumuna göre bir önceki makamını eksik bulması ve nadiren daha evlâ olanı terk etmesi yönlerinden olmuştur.
 
tebbet suresi meali

Ayrıca Mesed veya Leheb sûresi olarak adlandırılan bu sûre, Mekkî dönemin başlangıcında nâzil olan sûrelerdendir. Hak dine düşmanlık etmesi sebebiyle kin ve hasedinden yanan, böylece varacağı ebedî cehenneme girmeden, dünyada aleve giren ve “ateşlik” mânasına gelen Ebû Leheb ile eşinin şahsında din düşmanlarının âkıbetini bildirir.
Ebû Leheb’in âkıbetini ve kâfir olarak öleceğini senelerce önce haber vermektedir. Ebû Leheb, hastalığı sebebiyle katılmadığı Bedir savaşında Mekkelilerin yenilmesine o kadar üzüldü ki bir hafta sonra ibret olacak şekilde öldü.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Kurusun Ebû Leheb’in elleri. Zaten de kurudu!
2 – Ona ne malı, ne de yaptığı işler fayda verdi!
3 – O, alev alev yükselen ateşe girecek,
4-5 – Eşi de boynunda bükülmüş urgan olarak,
o ateşe odun taşıyacak.
Ebû Leheb’in, Ebû Süfyan’ın kızkardeşi olan eşi Ümmü Cemil de kocasından geri kalmayan bir düşmandı. Diken toplayıp Resulullahın yoluna saçardı. Âhiretteki âkıbetini de kendisi istemiş olarak, kendini yakacak olan odunu taşıma işini devam ettirecektir.
 
ihlas suresi meali

Mekke’de nâzil olmuş olup 4 âyettir. İlk vahyedilen sûrelerden olan bu sûre, adını konusundan alır. Kur’ân’ın hülâsası ve halis tevhidi ortaya koyması ile ihlâs adı verilmiştir. Bu sûre şirkin her çeşidini pek özlü bir şekilde reddetmektedir.
Hz. Peygamber (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse Kul huvallahu ehad sûresini okursa, Kur’an’ın üçte birine denk gelir.” (Buharî ve Müslim). Maksud şu olabilir: Bu sûreleri bütün incelikleriyle duyarak okuyanlar, o ölçüde sevaplara nail olurlar. Vallahu a’lem.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – De ki: O, Allah’tır, gerçek İlahtır ve Birdir.
2 – Allah Samed’dir.
Samed: “Tam, eksiği olmayan, her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan” demektir.
3 – Ne doğurdu, ne de doğuruldu. [6,101; 19,88-90; 21, 26-27]
4 – Ne de herhangi bir şey O’na denk oldu.
 
felak suresi meali

Mekke’de nâzil olmuş olup 5 âyettir. Medine’de nâzil olduğunu kabul edenler de vardır. Adını, ilk âyetinde geçip sabah mânasına gelen Felak kelimesinden almıştır. İnsanların, kendilerine gelebilecek her türlü kötülükten Allah’a nasıl sığınıp, nasıl O’nun himayesine girebileceklerini öğretmektedir.
Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir: “Hz. Peygamber (a.s.m.) herhangi bir ağrı veya sızıya maruz kaldığında Muavvizeteyn’i (Felak ve Nas sûrelerini) okuyup kendi üzerine üflerdi.” (İmam Malik’in “Muvatta”ı ve İmam Ahmed)


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – De ki: Sabahın Rabbine sığınırım:
2 – Yarattığı şeylerin şerrinden,
3 – Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
4 – Düğümlere üfleyip büyü yapan büyücü kadınların şerrinden,
5 – Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden.
 
nas suresi meali

Mekke’de nâzil olmuş olup 6 âyettir. Medine’de nâzil olduğunu kabul edenler de vardır. Adını, bu suredeki ayetlerin sonlarında tekrarlanan ve “insanlar” mânasına gelen nâs kelimesinden almıştır. Bu, önceki Felak sûresinin devamı mahiyetinde olup, Yüce Rabbimizin himayesini celbeden duayı öğretmektedir.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – De ki: İnsanların Rabbine,
2 – İnsanların yegane Hükümdarına,
3 – İnsanların İlahına sığınırım:
4 – O sinsi şeytanın şerrinden
5 – O ki insanların kalplerine vesvese verir,
6 – O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da olur. [6,112]
 
duha suresi meali

Mekke’de nâzil olup 11 ayettir. Adını ilk ayetinde geçen duhâ kelimesinden almıştır. Duhâ, güneşin kuşluk vaktindeki parlak hali ile ortalığa verdiği aydınlığa denir. Hz. Peygamber aleyhisselamın şahsiyetinden, Allah’ın ona lütfettiği dünya ve âhiret nimetlerinden bahsedip onun, bunlara olan şükrünü ilan etmesini hatırlatır.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Güneşin yükselip en parlak halini aldığı kuşluk vakti hakkı için!
2 – Sükûnete erdiği dem gece hakkı için ki: [92,1-2; 6,96]
3 – Ey Resulüm! Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.
Nübüvvetin başlangıç döneminde, çok az da olsa vahyin kesintiye uğramasına işaret edilmektedir.
4 – Elbette senin için her zaman, işin sonu, başından daha hayırlıdır.
Bulunduğun her halin sonu, mesela hayatının başlangıcına nazaran peygamberlik dönemi, nübüvvetin başlangıcında vahyin gelişine nazaran muvakkat kesintisi, vahyin kesilişine nazaran tekrar böyle başlayışı hali, böylece bu sûrenin inişinden sonra, zamanla ulaşacağın her halin ardarda sonu, nihayet ölümden sonra âhiret nimeti, kısacası nübüvvetin başlangıcına nazaran sonrası, hayat ve ölümünde, bulunduğun ve bulunacağın her halin önüne nazaran sonu ve bütün dünyaya nazaran âhiret; senin için, öncesinden daima hayırlıdır. Yani sen daimi bir yükseliş kaydedeceksin.
5 – Elbette Rabbin sana ileride öyle ihsan edecek, ta ki sen de O’ndan ve verdiğinden razı olacaksın.
Peygamber Efendimize vaad edilen bu hoşnutluk hem dünya hem de âhiret yönündendir. Dünyada: İlahî feyizler, öncekilerin ve sonrakilerin ilimlerini bilme, fetihler ile dini yüceltmek, hakkı ve hayrı yaymada başarı, âhirette ise şefaat-ı uzmâ makamıdır. Bazı zatlara göre, Kur’ân’da en ümit veren ayet budur, zira kendisine ümmet olma şuur ve şerefini taşıyan kimseye şefaatçi olmadıkça Efendimizin razı olacağı düşünülemez.
6 – Seni yetim bulup barındırmadı mı?
7 – Seni dinin hükümlerinden habersiz bulup seçerek dosdoğru yola koymadı mı?
Hz. Peygamber (a.s.) hayatında hiçbir zaman akıl ve din yönünden sapık olmamıştır. Puta hiç tapmamış, Allah’ın birliğine küçüklüğünden beri inanmıştır. Ahlâk yönünden hep takdir edilmiştir. Fakat Peygamberliğinden önce sırf akıl ile idrâk edilmesi mümkün olmayan hak dini bilmiyordu. Bu dinin hükümlerinden habersizdi.
8 – Seni muhtaç bulup ihtiyacını gidermedi mi?
9 – Öyle ise, sakın yetimi güçsüz bulup hakkını yeme, sakın onu küçümseyip üzme!
10 – İsteyene de kaba davranma, onu azarlama!
11 – Rabbinin nimetlerini ise durmayıp söyle!
 
leyl suresi meali

Mekke’de indirilmiş olup 21 ayettir. Sûre adını ilk ayetinde geçip “gece” anlamına gelen “Leyl” kelimesinden almıştır. İnsanın gayret göstermesi, makbul bir hayat geçirmesi için yapması gereken işler, iyilerin ve kötülerin âhiretteki âkıbetleri anlatılır.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Karanlığı ile ortalığı bürüdüğü zaman gece hakkı için!
2 – Açılıp parladığı zaman gündüz,
3 – Erkeği de, dişiyi de yaratan kudret hakkı için ki:
4 – Sizin işleriniz çeşit çeşittir.
5 – Malını Allah yolunda harcayıp O’na saygı duyarak haramdan sakınan,
6 – O en güzel kelimeyi (kelime-i tevhidi) tasdik eden kimseyi.
7 – Biz de en kolay yola muvaffak ederiz.
8 – Cimri davranan, bir de kendini güçlü sanıp Allah’tan müstağni gören,
9-10 – O en güzel kelimeyi (kelime-i tevhidi) yalan sayanı ise, en sarp yola sardırırız.
11 – O, aşağıya doğru yuvarlanırken malı kendisine hiç fayda etmez. [6,110]
12 – Doğru yolu göstermek elbette Bizim işimizdir.
13 – Âhiret gibi dünya da elbette Bize aittir.
14 – İşte Ben, sizi alev saçan bir ateşe karşı uyarıyorum.
15-16 – O ateş ki dini yalan sayan ve ona sırtını dönenden başkası oraya girmez.
17-18 – Ama Allah’a karşı gelmekten çok sakınan ve gönlünü arındırmak için Allah yolunda mal harcayan ise ondan uzak tutulur.
19 – O, verdiğini kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak vermez. Verdiğinden ötürü hiç kimseden mükâfat da beklemez.
20 – Sadece ve sadece yüce Rabbini razı etmek ister.
21 – Kendisi de ukbada elbet hoşnut olur.
 
şems suresi meali

Mekke’de indirilmiş olup 15 ayettir. Adını ilk ayetinde geçip “güneş” anlamına gelen “şems” kelimesinden almıştır. Bu sûre, insanın hayra ve şerre kabiliyetli yaratılmış olduğunu bildirip iradesini iyiye kullanmaya teşvik eder, küfür yolunu seçenlerin fecî âkıbetlerine, Semûd halkını misal getirir.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Güneş ve onun aydınlığı, hakkı için!
2 – Onu izlediği zaman ay hakkı için!
3 – Dünyayı açığa çıkaran gündüz,
4 – Onu bürüyüp saran gece hakkı için!
5 – Gök ve onu bina eden,
6 – Yer ve onu yayıp döşeyen,
7 – Her bir nefis ve onu düzenleyen, [30,30; 95,4]
8-9 – Ona hem kötülük, hem de ondan sakınma yolu ilham eden hakkı için ki:
Nefsini maddî ve manevî kirlerden arındıran, felaha erer. [90,10; 76,3]
10 – Onu günahlarla örten ise ziyana uğrar.
11 – Azgınlığı yüzünden Semûd milleti
Resullerinin bildirdiği gerçekleri yalan saydı.
12 – Bir ara onların en azılı olanları öne atıldığında, bu yalanlamaları iyice şiddetlendi.
13 – Elçileri ise kendilerine: “(Mûcize olarak verilen) Allah’ın devesini ve onun su içme sırasını gözetin, ona dokunmayın!” dedi. [7,73; 26,155]
14 – Fakat onlar o Peygamberi yalancı sayıp deveyi kestiler.
Allah da böylesi suç ve isyanları sebebiyle azap indirdi, onları yerle bir etti.
15 – Bunun sonucundan da asla endişe etmedi.
 
fecr suresi meali

Mekke’de indirilmiş olup 30 ayettir. Bu sûre adını, birinci ayetinde geçen ve “Sabah aydınlığı” mânasına gelen Fecr kelimesinden almıştır. Allah Teâlânın elçilerini yalancı sayan bazı toplulukların fecî âkıbetleri, Allah’ın kullarını imtihan etmesindeki hikmet ve neticede, âhirette müminlerle kâfirlerin karşılaşacakları durumlar bildirilir.


Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Fecre,
2 – O on geceye,
On gece: Zilhicce ayının ilk on gecesi diye tefsir edilir.
3 – Çifte ve teke,
Çift ve tek birçok kavram hakkında geçerlidir. Gök-yer, gece-gündüz, deniz-kara. Yahut tek ve çift rekatlı namazlar. Yahut zilhiccenin onuncu günü olan kurban bayramının ilk günü çift, dokuzuncu arefe günü ise tek’dir gibi tefsirler yapılmıştır.
4 – Akıp giden geceye yemin olsun ki:
(Kıyamet gelecektir.)
5 – Nasıl, bunlarda aklı olan için yemin değeri vardır değil mi?
6-10 – Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd milletine. [69,6-10; 7,71-72; 41,15;53,50]
Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud milletine [7,73-79; 11,61-68; 26, 141-158]
Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun’a, [7,103-141; 11,96-99; 43,46-56]
Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?
İrem’den maksat Âd halkıdır [53,50]. Bu azapla helâk olanlar Âd-ı ûlâ: ilk Âd olup, bu azaptan kurtulup geriye kalanlara Âd-ı Uhrâ: “sonki Âd” denir. Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın İrem adlı oğluna mensup olduklarından bu ad verilmiştir.
Zi’l-evtad: Mecazen Firavun’un büyük ordular sahibi olduğuna veya kazıklar dikerek insanlara işkence uygulatmasına veya Mısır piramitlerine işaret olabilir.
11 – Bütün bunlar, bulundukları ülkelerde azdıkça azdılar.
12 – Oralarda fesat ve bozgun çıkarıp, nizamı altüst ettiler.
13 – Bu yüzden senin Rabbin de onların üstüne azap kamçıları yağdırdı.
14 – Çünkü Rabbin hep gözetlemededir.
15 – Rabbi, insanı denemek için ona değer verip, nimetlere gark edince o: “Rabbim hakkım olan ikramı yaptı.” der.
16 – Ama yine denemek için nasibini daraltınca O: “Rabbim beni zelil, perişan etti!” der.
17 – Hayır! (Siz Allah’tan hep ikramı devam ettirmesini istersiniz ama,) yetime değer vermezsiniz!
18 – Muhtaçları doyurmaya teşvik etmezsiniz.
19 – Mirasları helâl haram demeden ne gelse yersiniz.
İslâmdan önce Araplar kadınlar ve çocukları mirastan mahrum bırakırlardı. Bunların dışında kalanların miraslarını ise kim baskın çıkarsa o ele geçirirdi.
20 – Mal mülk sevgisi ise bütün benliğinizi kaplamış!
21 – Hayır! Bu yaptıklarınız kesinlikle yanlış!
Dünya sarsılıp parça parça döküldüğü zaman,
Bu haksızlıkları yapmanızın sebebi, âhiret hesabını inkâr etmenizdir. Ama, iş öyle değil, siz elbette hesaba çekileceksiniz.
22 – Rabbinin emri gelip melekler de saf saf geldikleri zaman,
23 – Ve cehennemin getirildiği gün...
İnsan işi anlar o gün!
Ama anlamasının ne faydası var o gün!
24 – “Keşke sağlığımda bu hayatım için hazırlık yapsaydım!” der.
25 – İşte o gün O’nun ettiği azabı kimse edemez.
26 – O’nun vurduğu bağı kimse vuramaz.
27-30 – Ey gönül huzuruna ermiş ruh!
Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine!
Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!
Ayetteki “Nefs-i mutmainne” tabiri: Allah’ı tek İlah kabul edip O’nun peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği bütün buyruklara bütün gönlü ile inanan, tam bir teslimiyetle imanının gereğini yapan mümindir. Bu söz, ona, rûhunu teslim edeceği sırada söylenecektir.
 
Geri
Üst