кaувeттiм вυgüи кєи∂iмi..нüкüмšüz∂üя

Rezil olma derecelerine varan ortamda
Yalnızlığı ve sensizliği düşünecek
Gözyaşlarının değerini unutamayacaksın
Akan gözyaşlarla birlikte anlayacaksın
 
Kin ve nefrete karşı kayacaksın
Karşı duramazsan durmaya çalışacaksın
Ezileceksin kötü düşünceler içinde
Acı nedir.? Anlayacaksın
 
Akşamlar sana hep hüzün getirecek
Husursuz yalnız olmak rahatsız edecek
Aradığın mutluluk birgün huzur verecek
O zaman düşünerek Anlayacaksın
 
Deli rüzgarlar gibi savrulacaksın
Hayattan beklediklerin senin olmayınca
Mutluluk şarabı kadehine dolmayınca
Kadehi kıracak Anlayacaksın
 
Arkadaşlığı bir nimet bileceksin
Kötü düşünceleri aklından sileceksin
Birgün gelip sende terkedeceksin
İşte o zaman Anlayacaksın
 
Şafakları hep bekleyeceksin
Hak etmediğin mutsuzluğu çekerek
Zaman gelecek güleceksin
Saçmalıkları Anlayacaksın
 
Işık tutulan yolun kararacak
ama hep neşe ve huzurlu olacaksın
Zaman gelipte arkadaşlığı tadacaksın
Tattıktan sonra Anlayacaksın
 
Mani olacak belki sana gururun
Duyduğun özlemi sevgiyi saygıyı söylemeye
Hatta mutluluğu bile düşünmeye
Zaman bulamayacak Anlayacaksın
 
Anlamıyorsundur belki saçma sözlerden
Bıkacaksın gün gelir belki söyleyen dilden
Belki şu an bile "aptala bak" diyorsun içinden
gün gelecek sende Anlayacaksın
 
Bu hüzündaş Londra akşamında
Bir sensin düşündüğüm
Bir de yoksul kederli ülkem

Bu hüzündaş Londra akşamında
Bir hıçkırık boğazım düğüm düğüm
Ağlayacağım ama henüz erken

Bu hüzündaş Londra akşamında
Neye baksam bir yalnızlık gördüğüm
Yüreğimi bir şiire gömerken

Bu hüzündaş Londra akşamında
Ağlıyorum usul usul kederden...
 
Hasretliğin zirveye tırmandığı gecelerde düşledim seni.
Ellerin gözlerin hayaldi bana.
Bir hayalete aşık olmuştum ve
sabah içilen ilk sigara gibi içime işliyordun.
Hayal bile edemediğim hayalettin.
Yalnız gecelerimde bana düşlenip
soğuk sabahlarda yok oluyordun.
İçtiğim her biraya daha fazla alkol ve
her sigarama daha fazla nikotin katıyordun.
Her intihar denememde kurtarıcım ve
her yaşayışımda bana acı veriyordun.
Öldürmek değil süründürmekti amacın.
Oysa ben senin benliğe bürüneceğin anın düşleriyle hayat buluyordum.
Korkak bir hayalettin
severken acı çektiren ve
yalnız bana görünen.
Deli yerine konulduğum tartışmalarda savundum seni.
Tek başıma yürüdüğüm ıslak sokaklarda aradım seni.
Düşlerimin yarım kaldığı
çığlıklarımın duyulmadığı
hislerimin hissedilmediği sevdalara taşıdım düşüncelerini.
Yıldızları elçi yaptım
gökyüzünü şahit
yeryüzünü cennet.
Ne yaptımsa kandıramadım seni
ne söyledimse inandıramadım seni.
Sen hep orda yüreğimde kalmayı tercih ettin
sakladın hep yüreğini.
Ben seni kandırmaya çalışırken sen beni bir hayalet ettin.
Nemlenen dudaklarımdan çıkan kelimeleri şiirlerimde okudun sadece.
Kurumuş gözlerime bakarken içindeki umutsuzluğu fark ettim.
Yılların izlediği yollarda
ardından koştum hep.
Oysa yürümene rağmen yetişemedim sana.
Güllerini kopardım ömrümün
yarım kalan her şiirde ben seni yazdım.
Tarif ettiğin her yerde seni bekledim.
Sen bana hep yanlış adresler verdin.
Benimle alay edercesine
nedenini bilmediğim anlayamadığım.
Sana sadık tüm hünerlerimi ispatlarken
seni inandıramadım.
Fazla naz aşık usandırır cümlesini red ettim.
Yaptığın her nazı gülerek karşıladım.
Ama artık şunu bilmelisin ki
ben sana inanmamaya
ben sana güvenmemeye
ardından koşmamaya
senin adına şiirler yazmamaya
senli düşler kurmamaya ve
seni sevmemeye başladım bile.
Yıldızlardan alırsın artık haberimi
gökyüzüne beni anlatırsın
şiirler yazmaya başlarsın belkide
Hatta benli düşler kurup
ardımdan koşmaya da başlarsın.
Ama unutma ki ben senin gibi hayaletlik yapmam.
Verdiğim adreste olacağım
senin bana hep verdiğin.
Kurduğum düşlerde olacağım
senin hep korktuğun.
Kanadı kırık sevda martılarının buluştuğu limanların
kimsenin bilmediği kalabalık adaların
yaz ortasında soğuk çöllerin
yüreğim gibi sıcak kutupların
yıldızlardaki yalnız sabahların
doğru sanılan yanlış gecelerin
yarım bırakılan düşlerin ve
yağmurdaki kuru sokakların adresi yüreğimizde olacağım...
 
kapına geldim
bağışla beni
sessizliğine isyan etmeyişine geldim. suskun itaatine...
daima "olur"larına "peki"lerine geldim tüm yelkenleri indirip
artık hiç bir rüzgarın savuramayacağı bir gemiyim limanında
sularında kendimi batırıp sonsuza dek senin olmaya geldim.
kapına geldim
bağışla beni
söylenmemişleri söyleyecektim sana
yaşanmamış bir hayatı yaşatacaktım
fırtınalar dindirecek taşkın denizi sakin sulara çevirecektim
savrulan damlalardangeldim sana
tenine yapışıp önce kuruyup bir damla suyu bırakmaya
teninde yok olmaya geldim
kapına geldim
bağışla beni
diz çöküp sürünüp kollarında ağlamak için
tüm bilinenlerle söylemek için seni sevdiğimi
kendimi sana bırakıp almazsan geri almadan çekip gitmek için
senden seni almak
vew yerine kendimi koymak için geldim
kapına geldim
bağışla beni
 
Yıkılışımda tanıştım senle
ayakta tutarsın sandım.
Yüreğimde esen bir rüzgar
gözlerimde ateş oldun bir anda.
Ölen bir çocuğa hayat öpücüğüydü gülüşlerin.
Masumluğunun çekim alanındayım
utangaç bakışlarının esiri oldum.
Sadece içince başım döner sanırdım
ah o kokunla tanışmadan önce...
Sevgiye susamış yüreğime
karanlık hayatıma güneş gibi doğdun işte.
Aldanmak istercesine koştum sana
ellerinin ellerimde gezinmesiydi arzum.
gözlerinin gözlerimden hiç ayrılmayacağı andı dileğim.
Ölümle yaşam sınırında buldum seni
orda dur dedin bana çok uzaklardan.
Umut yelkenini açtı yüreğimin gemileri
sığınacak bir liman arıyor
adı sevda adı sen olan bir liman.
Tekrar fırtınaya yakalanmadan
al artık şu virane yüreğimi
sevdamın tek barınağı yüreğine.
 
Gece sessizce başlıyor ve ırmağın-
Öte yakasına geçiyor atlılar.
Bir papatyanın acısını dinliyorum.
Gökyüzü gitgide genişliyor.
Islak yaprakların derin yeşilliği
Islak dağların uyandırdığı keder.
Kendime bir demet çiçek topluyorum
Öğretmenimin iliklediği göğsüm
Ne kadar genç
Ağzımda taptaze bir tutun kokusu
Ve taze ceviz kabuklarının kararttığı parmaklarımda
Bir ağız mızıkası.
Öğrendiğim ilk şarkı sözlerilar
Yollar yollar yollar boyunca
Söylediğim ilk şarkı sözlerilar
Sevgilim olan bütün kızlar
Siyah önlükleri ve
Kaçamak bakışlarıyla geçip gittiler
İlk fotoğraflarımdaki yakışıklı saçım...
Ey akşam ey bir aşkın
Başlaması ve bitmesi
Ey turuncu akşam bütün akşamların akşamı
Ey mor akşam dudaklarım gibi moraran.
Gece evleri sardığında
Ve bahçeleri
Işıklar içinde kaçıp giden
Bir tavşan gibi yalnızım.
Yolun iki yanında kalan
Karanlık dağların ötesinde
Neler olup biter
Ve girdiğimiz uykulu kasabada
Lokantadaki uykulu çocuk
Olgun ışıklı lokantada
Olgun patatesler.
Bir adamın
Doğması ve ölmesi
Ve bazı işlemler yapması hayatında
Bazı bağlardan
Üzüm toplaması
Bazı sinemalara gitmesi
Bazı kızları sevmesi
Ve ölesiye yalnızlık çekmesi
Bazı şehirlerde.
Ey akşam turuncu ve mor akşam
Ey gökyüzü ey benim
Gittikçe esmerleşen kalbim.
Şimdi beyaz bir kızın
Yanında olabilmek için
Bazı çılgınlıklar yapabilirim
Onu boynundan öpsem ve onunla
Dünyada olup bitenleri konuşsak
İngiliz birahanelerinde
Damalı kasketleri
Ve şaşılacak kadar yorgun yüzleriyle
Ve bütün emekçiler gibi
Çocuksu gözleri
Partal elleriyle oturan
İşçilerden konuşsak
Zencilerden konuşsak sonra
Gülünce bütün yüzleriyle gülen
Yakışıklı ve hazin
Zencilerden.
Gece dünyanın her yerinde
Geliyor ve her yerde
Aynı duygu uyanıyor kalbimizde.
Sen şimdi
Duvarına bir şiirimi asmışındır
Uyuyorsundur
Belki düşünüyorsundur
Sonuncu kattaki odandan
Yıldızlara bakarak.
Ve yıldızlar her zaman
Eski ve tanıdıktır.
Özellikle bir tren penceresinden bakıldığında.
İçimiz nedensiz bir hüzünle dolduğunda
Sırtüstü uzanıp toprağa
Baktığımız yıldızlar.
Bir harman yerinde ya da.
Düz bir damda.
Uzaktan
Bütün kürtçe türküler gibi
Yanık bir türkü gelirken
Sıcaktan bunalırken
Evler ve yollar;
Ve yaşlı kadınlar
Uyuklar gibi büzülüp minderlerine
Düşünürlerken eskisini
Olağanüstü günlerini
Gece sessizce başlıyor ve ırmağın
Öte yakasına geçiyor atlılar
Çalıların hışırtısını dinliyorum.
Sana seslenmek için
Yeni şiirler tasarlıyorum..
 
Sözünde durmadı mavi gökler;
Gün kararıyor gitgide ölüm.
Akşam yeli nedameti söyler;
Nedamet yer etti bende ölüm.

Ne yapsam gün doğmuyor gönlümce;
Sudur akar kendi bildiğince
Hangi pencereye koşsam gece;
Gitmiyor bu can bu tende ölüm.

Ne vefasız geçmişten hayır var
Ne gelecekler imdada koşar
Çoktandır tekneyi aldı sular;
Çoktandır ümitler sende ölüm
 
herkes dört gözle tatili beklerdi
bense okulların açılmasını
çünkü seni görmek vardı koridorlarda
ve bana güleceğin günü beklemek.

ben okul bahçesindeki ağaca başharflerimizi
sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
ben sırama isimlerimizi
sen kalbime ilk aşkı yazmıştın.

senden sonra sana yazdığım şiirlerden
haberin bile yok
ve yağmur yüzüme vuruyor
ve soğuk.

okuldan sonra
her dolma kalem her lacivert kravat
her beyaz gömlek ve yakalık
ve her 12 aralık
sen gelirsin aklıma
çocukluk işte belki de ilk Aşk
belki de ilk delilik.

seversin demiştin ya hani bundan sonra da
inan ki o kadar kimseyi sevemedim
ve o iki kelimeyi senden sonra kimseye
ama kimseye söyleyemedim.

belki hiç olmadın benim için
belki de azdın
ama olsun
ben hep sana şiirler yazdım.

ceketimi ve kravatımı saklıyorum hala
birinin üzerinde tebeşir
birinin üzerinde ayran lekesi
ve Seni Seviyorum Hala
elmayı da havayı da suyu da

ve bilmeni istemiyorum hala
sana şiirler yazdığımı
ve bilmeni istemiyorum bütün bunları
çünkü herşey böyleyken güzel
en dokunulmamış en yaşanmamış
ve en tadılmamış haliyle.

bir sahilde elele dolaşılmamış
ve bir kafede çay içilmemiş haliyle
herşey
böyleyken güzel belki de

ama sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
ben aşkına tutulmuş bir deli candım
sen gönlüme sevdanın adını yazdın
ben aşkına tutulmuş seni ararım.
Seni Seviyorum...
 
Bu garip dünyada ben yadırgadım yerimi...
Yıllardan sonra gir gün görüp çektiklerimi
Tanrım bir meleğine emredecek: "Yetişir!"

Gözlerimi o saat sessiz kapayacağım.
Beni bekleyedursun bir köşede yatağım;
Bütün yorgunluğumu alacak bir teneşir.

Bir yükü atmış gibi içimde bir hafiflik
Oraya geçmek için aşacağım bir eşik
Bir lâhza tutacağım bana uzanan eli.

Bir el gözlerimdeki perdeyi sıyıracak.
Onları bulacağım... Ve annem şaşıracak:.
"Oğlum! Ne kadar da büyümüş ben görmeyeli."
 
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi

kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
 
Standart
Adını anmak güzeldi
dost ağızlarda sana dair cümlelerin
ıslatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle kimsesiz gecelerin düşsel
avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Biraz gülünç biraz sitemkar...
güzeldi...
Adının türkçedeki yankısı özeldi...

Seninle yoğurt yemek kendi Kanlıcanlı
Sülalesi kandilli yoğurtçunun mekanında...
Denize amors durup yüzüne
cepheden bakmak güneşli bir mavilikte....
güzeldi..

İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle eliniş tutmak
yüzünde
Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...

Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum
şimdi...
Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok
Kanlıca'daki yoğurdu...

ve eşikteki öpücük tarih bilinci olmayan bir
aşkın mührüdür artık...

 
Ağlama gözleri kızarmış çocuk!
Tek damla yaşın düşmesin yere.
Bak tek güzelliğimiz yokluk
Sana bir öğüt; ağlama boş yere.

Ne olursa olsun hiçbir şey değmez
Senin bir damla gözyaşına.
Ağlayana kimse boyun eğmez.
Kimse bakmaz kimsenin yaşına.

Ne kadar kötülük pislik varsa;
Sen herşeyi tertemiz öğren.
Eğer yüzüne gözyaşı yağarsa;
Seni garip sanır her gören.

Ağlama sakın çocuk ağlama!
Korkmayana zarar gelmez bunu bil.
Sevgini hep söyle sakın saklama.
Aklından korkuyu gözünden yaşı sil.
 
Geri
Üst