Gidenlerin ardından kalanlar

Zaman beni her şeye alıştırdı alıştırmasına da bir yalnızlığıma alışamadım... Üşüyorum sensiz....
Sıcaklığını değişmem aşkın hiç bir şeyine ... Sen gittiğinden beri bedenime kışlar çöktü...
Buz kesiyorum sensiz...
Ellerini ver...
Hayat bana nispette... Günleri kovalayan diğerleri yıldırım gibi... Yine bayram yine seyran...
ve bilirsin ki
bayramlar hakkını almadan gider bizim şehrimizden...
Senden yana yetim benden yana öksüzdürler... Bu seferkinde harçlık niyetine öpücük kondursan bayramın alnına..
Bir gelsen gönlümün limanına gerçek bayramım gelse...
Yeminler tutsun ki sözlerimi son bayramım olsa gam yemem..
Adını zikreden kaçıncı şiirime nokta koydum bilmiyorum.. Kapı deliklerinden sızma ya da mum alevinde oynaşan ışıklarla iddialaşıyorum...
Ben onsuz veda etmem dünyaya... Dünya hazineleri serseler önüme altın kadehlerden mis kokulu şarapları cennette dökseler yoluma ben
yarimsiz dönüpte "keşke" demem...
Onun olduğu cehenneme bile gözüm kapalı girmezsem yazdığım şiirlerce lanet yağdırsın bana leylalar şirinler aslılar...
Bilinsin ki onun tek bir gel deyişi mesafesidir bana cehennem..
 
Kanatlarımı kırdılar benim
Özgürlüğümü elimden aldılar
Sürün dediler
Ağla dediler
Beni bu acıya hapsettiler ..

Gün gelir hayallerde yalan olurmuş
Ezip geçerlermiş yüreğini
Gözyaşlarn akarda sel olurmuş
Mahfedermişsin kendini ama nafile ...
 
ine akşam oldu yine sustu herkez

Şehrin karanlık sessiz gecelerinde; belki bir ses bir fısıltı duyarım diye bekliyorum
Ama kendi karanlığımda gittikçe kayboluyorum...


Burası çok kalabalık burası çok sessiz

İnsanların sahte kahkahaları sağır etti beni

Artık herşeyden kaçyorum
Canlı / cansız tüm bedenlerden nefret ediyorum

Ben ağlamak istemiyorum. Gözyaşlarımın isyanı bunlar..
 
Bir delinin hatıra defterindeki
İmla hatalarıyla dolu
Herhangi bir sayfayım ben...
Bu yüzden
Belayı seviyorum futursuzca.
Yok olmamayı seviyorum
Ölmemeyi hesapsızca!
Meydan okuyabilmeyi seviyorum
Hayata
Zamana
Azraile
Deli cesaretiyle...

Belki de
Bu yüzden
Hep ben galip geliyorum
Ve
Belki de
Bu yüzden
Bir tek kendime kaybediyorum...
 
" İnsanın acısı dikenidir içinde yalnızca kendine batan .... "

"İşte bu diken kanattıkça ruhunuzu ilk olarak ayyaş bir yorgunluk karşılar sabahları güneş yerine sizi. Helede sıkıcı bir pazar günüyse yeni bahaneler ve sonlar üretemez olur ruhunuz. Yani bir nevi üretimhaneniz mühürlenmiş durumdadır artık ve hiç bir patlamaya müsade etmez ruhunuzda militan sözleriniz... İkinci olarak olarak tamir ettiğiniz ve cilaladığınız tüm aşklarınızın sizi sadece kendisi için istediği haberlerini alırsınız televizyonların ana haber bültenlerinden. Bilirsiniz ki az sonra atlatma bir haber olarak dile düşecektir aşklarınız. Sırf bu yüzden hiç sevmezsiniz reytingi yüksek aşklarınızı. Haberleri bitirir ve reklam arasına geçersiniz hayatınızın. Çünkü egolarınıza sponsor olmuş birileri hep var olacaktır artık...
 
"İnsanın acısı dikenidir içinde yalnızca kendine batan..."
İşte bu diken battıkça ruhunuza gerçek denen şeyin oyaladığınız kendinizde saklı olduğunu öğrenirsiniz yavaş yavaş ama kimseye söylemezsiniz bunu. Hem bunu bilmek için büyücü kocakarılara benliğinizi satmaya gerekte yoktur artık... Ağlamak ve sevgiyi yutkunmak için kendinize yalancıktan olan sevinçler yaratmaya başlarsınız zamanla . Yalancı sevinçlerinizden karşılıksız sevmeyi daha çok öğrenmek için rüşvet vermeye razı duruma gelmiş bulursunuz kendinizi ...

"İnsanın acısı dikenidir içinde yalnızca kendine batan..."
İşte bu diken öyle bir gerçeklikle durur ki ruhunuzda uzun cümlelerinizin sonunda hiç bir şeyi anlatamadığınız gerçeği suratınıza bir tokat gibi vururcanınızı yakar... Aşkın içinde oluşturduğunuz gölgeler sizi takip eder...
 
Bu takipten ve ruhunuzda ki dikenlerden kurtulmak için geriye tek bir şansınız kalmıştır artık. İçinizde biriktirmeniz acınızıhüznünü ve beklemektir o şans. Yüzyıllar sürse de beklemelisinizdir artık. Siz direndikçe ruhunuza batan bu acıya ve var oldukçakarşı koydukça gölgelerinizsevgi yüklü bulutlarınızgökkuşağınızın renkleri de var olacaktır... Eğer buna dayanabilirseniz tutmaya başlar direncinizin ve aşkınızın mayası. Direndikçe içinizdeki kederlerinhüzünlerinacıların nasıl aşka mayalaşacağını görmeye başlarsınız. Tıpkı sütün yoğurdaüzümün şarabaanne-sonun rakıyamayanın ekmege dönüştügünü gibi ...Yeter ki bekleyin ve isteyin...

Şayet direnemezseniz buna sonsuza kadar kanatacaktır aşkın ve ruhunuzun dikeni sizi..

"-Peki sen ne yapacaksın? derseniz" sadece dua edebilirim size altın kanatlı melekler ellerinizden tutsun kuşlar size sevgi taşısınmelekler yüreğinizden öpsün diye. Ha unutmadan birde bu direncinizin ve yaptıklarınızın güzelliğitemizliğidoğruluğuonurluluğusize bu dikenlerini batıran aşklarınızı size hayran bıraktıracaktır söylemedi demeyin."
 
seni ayıran saatlerin tik taklarında geçmez bu hayat
ya durmalı
durdurmalı
ya da yanında aklmalı artık bu zaman


çoğalıyorsun
her sabah uyandığımda yanımda oluyorsun
dokunmak istiyorum saçlarına
uzattığımda elimi
yok oluyorsun
üşüyorum; sarıl dememe fırtsat vermeden
sıcaklığını kaybettiriyor
hayal oluyorsun
donuyorum...



seni getirmeyen sabahlara çıkmaz artık ömrüm
olmalısın yar
güneş ısıtmamalı her sabah yatağımı
ve ıslatmamalı gözyaşlarım artık yastığımı
kokunu çekmek istediğim de bir sabah
o an yanımda
olmalısınolmalısın yar...


//gel dememeliyim artık sana satır satır
gitme dememeliyim sayfalarca//


bilmelisin yar
sen gelmeden susmaz bu şair
bitmez şiirler...
 
Gittiğin geceden beri yaşadığım meçhul
Günleri geceleri kovalıyorum peşinden
Senin olsun güller menekşeler
Benim olsun acılar dehlizler
Sitem sana değil sevdiğim
Gittiğin gece ölümden beter
İzlerin nasıl silinir nasıl
Acılara nasıl gem vurulur
Razıyım mutluluğun ayrılığımızsa
Razıyım acı kokan ömre
 
Korkularım nedir bilmezsin sen
Ya başkası seni benden daha az severse
Sevdiğim kim sevebilir seni
Benim bir damla gözyaşım kadar
Sana gül bahçeleri
Bana karanlıklar gelsin
Gelsin boğulayım kör kuyularda
 
Senin bir damla mutluluğun
Benim denizlere karışan yaşlarım
Çağlasın ağıtlarım karışsın boşluğa
Bir melodi olsun sana hasret kokan
Unutulmuş yitik sevdam
Senden uzaklaşsın
Yaksın benim kalbimi
Ağlasın kalbim
Gittiğin gece..acı ..kalp ağrısı…
 
inanmazdım bir zamanlar aşka sevgiye
Güler geçerdim
Olmaz böyle şey derdim.
Neydi ki bu büyü insanlarda kördüğüm
Neydi bu mutluluk gülücüğü
Neydi bu hüzün bu gözyaşı.
Bir yağmur damlası gibi geldi başıma
Hafiften ıslak ürperten
Baktığım gözü kör eden
Ellerimi heyecandan titreten
Soluduğum havayı dar eden.
Gökkuşağı misali rengarenk
Ama onun kadar çabuk gitmeyen.
Bir özlem bir merak vardı aşka dair
İşte tattım onu ben
Gönlümün anahtarını sana emanet ettim.
Bir sihir ki anlatılmaz yaşanır
Mutluluk türküsü söylüyor dudaklarım
Bir sonbahar akşamında
Gökyüzü kara bulutlarla kaplı
Sevgimle şimşekler çakıyor
Avuçlarının sıcaklığı ellerimde
Sevginin sıcaklığı yüreğimde
Gök delinmişçesine yağmur yağıyor
Nefesimde ıslak toprak kokusu
Ama bu yağmur mutluluk gözyaşlarım
Islanan ayaklarım aşkınla yanıyor
Kalbim bir kuş misali çırpıyor.
Çırpıyor da uçamıyor
Kabına dar geliyor.
Bu benim yüreğimde ilk heyecanım
Bu benim ilk aşkım
İlk ve son aşkım.
 
Nefes almak bile zor geliyor bazen insana.
İhtiyacın olduğunda kimse kalmıyor etrafında.
Pembe arkadaşlıklar yok oluyor karanlıkta.
Acı çekmeye de alışıyorsun zamanla…
Bir süre sonra anlıyorsun çocuk olmadığını.
Kaldırabiliyorsun artık yüreğinin ağırlığını.
Geçmişin katili olup yeni umutlar doğurmayı
Öğreniyorsun zamanlahayat olgunlaştırıyor insanı.
Kötü anları çabuk atlatıp gözyaşını silmeyi
Zor da olsa sorumluluk üstlenmeyi
Karanlıkta dışarı çıkıp yağmurda yürümeyi
Seviyorsun zamanla daha çok istiyorsun büyümeyi.
Zaman geçiyor arıyorsun içindeki saflığı…
Yalnızlık acı veriyor kalbinde yaşanmayanların pişmanlığı
Eskiye dönüp sahip olduğun masum inancını
Kazanmayı arzuluyorsun sıfırlıyorsun hayatını.
 
yanıldın gidiyorsun
hatalar silsilesi içinde

yüreğinde sızı
gözlerinde yaş

şimdi zamanıdır vicdan muhasebesinin
sorgulama anıdır ide'lerin

hani sızlamazdın ey zalim
kapıldın gittin sersemliğine

şimdi yanıp dövünüyorsun kendi kendine
hani ağlamazdın ettiklerine
yanıldın gidiyorsun gözyaşları içinde

kavrulsada her yanın
sen hala üşüyorsun yanılgılardan

nerde kaldı o dahi'liğin
sürgündemi unuttun
ağlıyormusun kendini bilmez haline

yakıldıntütüyorsun
üfleme boşuna
sönmez gayrı tükeniyorsun
kendi dahiliğindeiyiliğinde ...
 
Saçların uçuşurdu rüzgardan
Yanından seni seyrederdim.
Güneş yakardı deniz yanardı.
Sen konuşurdun dinlerdim..



Gülerdin..
Susardın düşünürdün
Benimle el-ele yürürdün
Yol biterdi..



Görmezdim seni..
Zaman yıl yıl geçerdi
Uzaktan çok uzaklardan
Seni seyrederdim..
 
Sen; içinde baharı gizleyen kışımsın benim…
Ve biliyorum ki o baharın güneşinde tenim esmer olmayacak hiç
Bana susmak düşecek payıma kilitlenmiş bir yürek kalacak
Kaderi önceden belirlenmiş konuşmalar paylaşmalar bakışmalar olacak
Bir yerde aykırılığım tutup sarılsam da içimde sana sen bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin…
Git diyorum sana kalma yüreğimdebu kadar özleteceksen kendini
Bir bakış; gözüm gözüne değiyor; hissediyorum…
Gitme diyorum Kal geldiğin yerde
Ne gitmelerin bitiyor; ne de benim sana kal demelerim…
Hangi aralıkta girmiştin içime anlamadım
Tüy gibi hafif usul usul inivermiştin yüreğime Kabullenemedim önce kocaman yalanlar söyledim kendime
Ben dışımda tutmaya çalışırken seni meğer içerde hakimiyetin çoktan başlamıştı
Kuşatmıştın dört yanımı; ve kendim için çok geçti
Yerle bir olmuştu her şey
Olmazsa olmazlarım; ilkelerim yargılarım…
Nasıl bir şeydi bu beni böyle yağmalayan
Şimdi karşı durmuyorum Sana nasılsa buluyorsun bir yolunu ve sarmalıyorsun içimi dışımı
ayak seslerini duyuyorum hangi yöne gittiğini bilemeden Ben yaşanmış bir aşkta eski yaralarıma yanıyorum
Sen yaralarına benden sevda sürüyorsun
“Belki”lerden”ihtimal”lerden “keşke”lerden medet umuyorum
Senin belki de yabancısı olduğun düşler büyüterek…
Ben suretine değil aslına dokunma ihtimallerinde mutlu oluyordum
Ben seninle aynı coğrafyada yaşayabilme ihtimalinden huzur buluyordum
Şimdi bilinci küflerinden kurtulmuş bir yürekle süresi diğer aşklardan çok daha uzun olacak bir aşkın ömrünü anlatıyorum Sana dair yazılanlarda…
Şimdi bir sayfa dolusu cümlelerle; bir imkansızlığın mucizeye dönüşünü anlatıyorum…
Şimdi bozgun sonrası imkansız bir zafer kazanan bir orduyum bir yenilgide zafer ne kadar anlam taşıyorsa o kadar anlamlaşıyorum…
Şimdi ben dağıldıkça kurulan yeni düşlerde
Sana bakıyorum
Umut; hep var olacak çünkü…
 
Yüzüm eskiyor damla damla çoğalan hasretinle kapında kahrediyorum günlerce gecelerce… Karanlığın solmuş perdeleri iniyor kısalan günlerimin azalan umutlarına. Kimsesiz bir siyahı evlat edindim nicedir. Bundadır sesi olmayan karanlık günlerimin suskun nağmeleri. Canıma kasteden bu hazan hep yokluğunun eseri.
 
İnadına sevda yollarında ışıl ışıl cenneti taşıyorum gözlerimde. Sokak sokak kapı kapı tatlı sözlerini arıyorum yar. Bir yudum suda dinleniyorum yoruldukça. Her yudumda çiçekli gökkuşağını gördükçe ağlıyor siyahım. Durgun göz yaşlarıma ay düşüyor yar yorgun güzelliğimle gülümsüyorum şiirlerde. Derin hüzünlerde boğulsam da sensiz her şey olurum dizelerinde…
 
Yağmur rüzgar ve sonbahar ben değil miyim ki… Hepsi hatırlatmaz mı beni söyle. Benim gözyaşım değilmi her damla bağrına dolan her yönsüz esinti dökülen her kuru yaprak ellerim değil mi… Zamansız mekansız her yerde ölümsüz olmak sunuldu gülüşlerimle kabul et. Avuç içlerine kondu teklifsiz masum bir öpücük.

Gerçek yada rüya…
 
Yapraklarını göğsünde dinlendirmek isteyen başı arşa uzanıp sana değemeyen mahzun bir goncayım şimdilerde. Tatlı canıma eziyet eder yanı başımdaki yokluğun. Dalsız budaksız gövdemi sarar mı mavin yeşilin söyle… Toprağa tutunamayan kökleriyle bir gül yetişir mi sevdalı bağrında…
 
Geri
Üst