Motivasyon Artırma Yolları...

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
20
EXE RANK

Method

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
30,484
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Method
Bir insanın kendisini motive etmeye çalışması her zaman kolay olmamaktadır. Genellikle kendi kendine motivasyonun artırılması konusu insanların belki de cevabını en çok merak ettikleri konuların başında gelir. Başkası yapabilirken, ben neden başaramıyorum? Sorusunun cevabı da kendi kendini motive etme teknikleri içinde gizlidir. Yaşamın akıp gitmesi esnasında hayatı öğrenip tecrübe kazandıkça, daha sonra karşımıza gelen zorlukları daha kolay yendiğimiz ortadadır. Ayrıca hayatımıza yerleştirmeye çalışacağımız yeni bir bakış açısı ile başarıyı ve yüksek motivasyonu sağlamamız daha kolay olacaktır. Bütün bunlartla birlikte yaşamın kendisinden elde edeceğimiz bir çok pratik ve deneyim sayesinde, ayakta kalma gücümüz de artacaktır.

İşte bütün bunları üst üste koyduğumuzda motivasyonu artırmak için neler gerektiği konusundan bahsetmek istiyorum.

1- Sağlıklı bir vücuda sahip olun: İnsanların hayatı boyunca karşısına çıkan sağlık sorunları onların yaşam enerjilerini azaltan ve adeta ömürlerinden çalan en önemli unsurlardan birisidir. Eğer sağlıksız ve sürekli hasta olan bir bünyeniz varsa bu çok muhtemeldir ki vücudunuzun tüm organlarını olumsuz yönde etkileyecektir. Bir noktadaki rahatsızlık zamanla başka başka organlarınızın da rahatsızlanmasına neden olabilmektedir. Eğer çok şişmanlayan bir bünyeye sahipseniz merdiven çıkarken nefes nefese kaldıysanız ve arkadaşınız aynı merdiveni bir makine gibi çıktıysa kendinizi pek muhtemel kötü hissedersiniz. Yaşadığınız sağlık sorunlarını daha az seviyelere indirmek için öncelikle kendinize bir spor programı ve bir beslenme programı oluşturmalısınız. Esasında çoğunlukla sadece diyet veya sadece spor yaparak sağlıklı kalmaya çalışmak olayın bütününden uzaklaşmanızı da sağlar. Her olayın bir bütün olduğu düşünüldüğünde sadece sağlıklı beslenmek veya sadece spor yapmak tek başına asla yeterli olmayacaktır.

Şunlara dikkat etmelisiniz;

a- Hergün en az 30 dakika egzersiz çalışması yapmalısınız. Eğer ofiste çalışan birisi iseniz en az bir ofis egzersizi ve evinizde uygulayabileceğiniz en az bir adet egzersizi en kısa sürede öğrenmelisiniz. Yapacağınız egzersizlerin teknik olarak size ne gibi faydaları olduğunu öğrenmeniz sizi motive edecektir. Konuyla ilgili bir uzmandan veya internetten ofis veya ev egzersizleri şeklinde araştırma yapabilirsiniz.
b- Beslenme biçiminizi gözden geçiriniz. Kendi vücudunuzu daha iyi tanıyınız. Bunun anlamı kendi bünyenize iyi gelen ve kötü gelen besinlerin neler olduğunu pek muhtemeldir ki siz daha iyi bilirsiniz. Örneğin size kilo aldıran besinleri iyice tanımalısınız. Ayrıca hayatınıza yeşil sebze ve meyveleri daha ağırlıklı olarak sokmaya çalışın. Kırmızı et tüketimi ilerleyen yaşlar için bir takım sağlık sorunları ortaya çıkarabilir. En kısa sürede bir hastaneye gidip gerekli rutin testlerinizi yaptırınız. Akşam saatlerinde mümkünse yatmadan 4-5 önceden birşeyler yemeyi bırakmalısınız. Karnınızı şişirmeden sofradan kalkmanızda fayda vardır. Unutmayın ki çok yemek yemek insanları fizyolojik olarak yaşlandırır. Öyleyse kendinize en uygun beslenme progr***** oluşturmak için en kısa sürede bir uzmandan yardım almalısınız.
c- Karnıma ne giderse kar diye düşünen insanlardan olmayın. Dengeli bir beslenme biçimi sizi hem dinç tutacaktır. Hem de daha az sağlık sorunları yaşamanıza yardımcı olacaktır. Mümkünse yazın yaz besinleri, kışın da kış meyve ve sebzeleri tüketinÖrneğin; Kışın yediğiniz domates sera domatesidir ve hormonludur. Yazın yediğiniz portakal dondurucudan çıkmıştır. Hormonlu yiyecekler vücudunuza yarar yerine zarar verir.

Hayatınızda bu besinlerin miktarını artırın; Yeşil sebze, Meyve, balık, nohut, yeşil mercimek, ızgara kırmızı et, turunçgil, çörek otu, keten tohumu, yeşil çay, ceviz, antep fıstığı, Nar ve çekirdeği, bal, pekmez, siyah üzüm çekirdeği, en az 1,5 litre içme suyu, kivi (limonun 4 katı C vitamini bulunmakta).

Hayatınızdan bu besinleri azaltın veya çıkarın; Ekmek, yanmış besinler, kızartmalar, fast food, cola vb içecekler,

Sonuç; En kısa sürede hayatınızı bir program altına almalısınız. Gerek egzersiz ve gerekse de sağlıklı beslenme biçimlerinin size en uygun olanını uzman desteği ile belirlemelisiniz. Bu uzun vadede düzenli bir yaşam oluşturmanızda size yardımcı olacak en önemli fonksiyonlardan birisidir. Karar verin ve uygulayın. Hayatınızın hangi aşamasında olduğunuz önemli değil. Çok geç diye birşey olmadığını ve siz son nefesinizi verinceye kadar her zaman bir fırsatınız olduğunu sakın ama sakın aklınızdan çıkarmayın.

2- Ruhsal Durumunuzu ve Davranışlarınızı Kontrol Altına Alın ;

Eğer çabuk sinirlenen ve olur olmaz şeylere ani reaksiyon gösteren birisi iseniz duygu durumunuzu ve vereceğiniz tepkileri kontrol altına almayı öğrenmelisiniz. Sizi sizden daha iyi kimse tanımaz. Mutlu olduğunuz zaman ki ruhsal durumunuzu hatırlayın. Hayatınızda herşeyin yolunda gittiğini sandığınız bu dönemde size göre neden az sinirlenirsiniz ? Mutlu hissetmek insana ne gibi olumlu bir bakış açısı kazandırır bunu düşünmelisiniz. Normalde tepki gösterdiğiniz bir konuya mutlu olduğunuzda daha az tepki gösterdiğinizi aklınıza getirin. Öyleyse kendini iyi hissetmek ve mutluluk olumlu bir motivasyon için en önemli kurallardandır. Mutluluk üzerinde çalışılarak kazanılacak bir tutum değildir. Ancak mutlu olabilmeniz için mümkün olabildiğince negatif insanlardan ve negatif davranışlardan kaçınmalısınız. Kendi paradigmanızda bugüne kadar olumsuzluklarla dolu bir bakış açınız varsa bunun daha olumlu olması yönünde bir karar almalısınız. Sözgelimi araba sürerken sürekli insanlara sinirleniyorsanız bunu bundan sonra yapmamak konusunda karar almalısınız. Zira trafikteki sinirlenmeniz, kızmanız, bağırmanız çevrenizdeki insanları değiştirmeyeceği gibi aksine sizlerin sinirlerinin bozulmasına neden olur. Öyleyse negatif bakış açınızı olumluya dönüştürmek için karar almalısınız.

3- İnancınızı Sorgulayın ;

Hiç neye, nasıl ve ne şekilde inandığınızı düşündünüz mü ? İnsanlar inançları sayesinde başarılı olurlar. Savaşlar kazanırlar. Her türlü zorlukları inanarak aşmaya çalışırlar. Öyleyse inanmak başarmanın en önemli konusudur. Gerçekten inanmadığınız hangi konuyu başardınız ? Bir işe başlamadan önce o olaya ne oranda inandığınızı düşünün. Yüreğinizle inandığınız ve başaracağınızı gerçekten düşündüğünüz konuda mı başarılı oluyorsunuz ? Yoksa daha az inandığınız bir konuda mı ?

Öncelikle şöyle düşünmelisiniz. Siz herşeyi başarabilecek bir süper kahraman değilsiniz. Karşınıza hangi iş veya durum çıkarsa çıksın düşünce biçiminiz kazanmak ta olmamalıdır. Her zaman kazanamazsınız. Her durum sizin için başarılı da geçmez. Elbette ki hayatınız boyunca da kazanıp kaybetmeye devam da edeceksiniz. Bu durum hayatınız boyunca da sürecek. Bazen neden olmadı veya neden başaramadım diyeceksiniz. Bazen çok uğraşacak veya çok isteyeceksiniz. Olması için kendinizi paralayacaksınız ama olmayacak. Bazen de öylesine rahatlıkla başaracaksınız ki. Bazen de hem çalışacak hem de başaracaksınız. İşte bütün bu durumlardan hangisi yaşanırsa yaşansın her bir duruma karşı aynı tepkiyi vermek sizi daha dayanıklı yapacaktır. Şöyle düşünmelisiniz. “Eğer yapacağım bu iş gerçekten olursa da benim için iyi, gerçekleşmez ise de bu benim için iyi bir durumdur. Ben elimden geleni yapacağım ve bundan sonrası için de dua edeceğim.” Zira dua etmek manevi yönden insanların hemen hemen tamamında çok etkili sonuçlar vermektedir. Sizlerin ayakta kalmanızı sağlayan en önemli konu da zaten manevi inancınızdır. Eğer manevi yönden kendinizi geliştirmez iseniz size dünyanın tüm paralarını da verseler mutlu olamazsınız. Bunu size açık ve net söylemek istiyorum. Sanıldığının aksine güçlü olmak mutlu olmayı gerektirmez. Zira nice fakirler var ki yokluk içinde dahi kendi manevi moral motivasyonları sayesinde ayakta kalabilmekteler. Nice zenginler de var ki hergün psikologların kapısını aşındırmakta. Öyleyse moral ve motivasyon için maddi ve manevi olarak inancınızın çok sağlam olması gerekmektedir. Bunun için kendi inancınızı hiç vakit kaybetmeden öğrenmeye çalışın. İnancınız konusunda ne kadar bilgili iseniz dirayetiniz de aynı oranda sağlam olmaktadır.

4- Çevresel Koşullarınızı Düzeltin ;

Eğer çevresel koşullarınızda sizin moralinizi bozan dış faktörler var ise işe vakit kaybetmeden bunları değiştirmekle başlayın. Sözgelimi evinizde sevmediğiniz eşyalar varsa derhal kurtulun. Giydiğiniz zaman size iyi hissettirmeyen giysilerinizi dolabınızdan çıkartın. Evinizdeki eşyalardan, giydiğiniz giysilere kadar, hatta gittiğiniz mekanlara kadar moralinize olumsuz etki edecek tüm dış faktörlerden korunmalısınız.

5- Yaş*****zı düzene sokun;

Hayatınızda düzensiz olan tüm etkenleri tek tek belirlemelisiniz. Bir yaşam planı yapmalısınız. Bu planda gündelik olarak ve hayatınızın genelinde uygulayacağınız tüm yaşam planlarınızı tek tek hazırlayın. Planlı ve düzenli olmak, bir plan dahilinde ilerlemek her zaman insana güven verir. Sistematik, planlı/ programlı bir yaşam toplumda sanıldığının aksine insanı otomot yapmaz. Bu sıkıcı da değildir. Aksine planlı yaşamak ne yapacağınızı bilmek size güven verir. Kendinizin ne tepki vereceğini bilirsiniz ve dışarıdan insanlar tarafından saygıdeğer kabul edilirsiniz. Bütün bu etkenler olumlu pozitif bir güç olarak hayatınızın ilerlemesine katkıda bulunur.

6- İnsanlara Yardım Edin ;

Bazı insanlar sadece kendileri için yaşarlar. Hayat onların “Ben” lerinde sadece kendileri için sürer gider. Oysa insanlar sosyal varlıklardır. Bir topluluk içinde yaşarlar ve her insanın birbirine hakkı dolaylı da olsa geçer. Şöyle düşünün; Başkalarına yardımcı olmak ve özellikle de ihtiyacı olanlara yardımcı olmak insanın motivasyonunu üst düzeye çıkaran önemli unsurlardandır. Hiç birisine yardım ettiğinizde yaşadığınız olumlu pozitif duygu durumunu hatırlıyor musunuz ? İçiniz ne kadar da huzurla doluyor değil mi ? Çünkü yardım etmek insanın tabiatında olan olumlu ve pozitif bir eylemdir. Kendi motivasyonunuzu üst düzeyde mi tutmak istiyorsunuz ? O zaman başkalarına yardım yapmayı bir yaşam felsefesi olarak benimseyin. Özellikle de ihtiyacı olanlara yardımlarınızı eksik etmeyin. Bu bizi manevi yönden de güçlendirecek ve daha sağlam bir psikolojiye sahip olmanıza yardımcı olacaktır.
 
Sadece Bir Dakikada Moralinizi Artırın!!

Ne kadar güçlü, kendinden emin ve kendi ayaklarımızın üzerinde duruyor olursak olalım nihayetinde insanız. Doğamız gereği de kabul görmeye, beğenilmeye, motive edilmeye ihtiyaç duyarız.
Büyük ya da küçük, kadın veya erkek hepimiz takdir görmek için yaşar hatta bunun biz dünyayı terk ettikten sonra da devam etmesi için elimizden geleni yaparız. Bununda ayıbı yoktur.
Hayat koşullarına bakacak olduğunuzda hemen herkesin ortak problemleri olduğunu görürüz. Sabahları paldır küldür kendimizi yataktan dışarı zor atıp, öz bakımımızı yapıp, sürüne, sürüne giyindikten sonra bir acele işimize veya günlük koşuşturmalarımıza yetişmeye çalışırız.
Hele büyük bir şehirde yaşıyorsak zamanımızın önemli bir bölümünün yolda geçmesi riski olduğundan kimi zaman panik halde günü yakalamaya çalışır dururuz.
Bu arada kendimizi unutur, makyaj yapıp, traş olmak gerekmiyorsa aynaya bile bakmaya gerek görmeyebiliriz.
Zorunlu olarak aynaya gözümüz değdiğinde bu genellikle boş bir bakış olmaktan öteye gitmez. Neredeyse suratımızdaki sivilceyi bile geçmeye yüz tuttuğunda fark edip hayrete düşeriz.
Tamam aceleniz var, kabul ediyorum zamanınız kısıtlı, nihayetinde Marsta ikamet etmediğimizden hemen hepimiz zaman ile yarışmanın ne kadar güç olduğu yanında ne denli yorucu ve yıpratıcı olduğunun bilincindeyiz. Ama kendinizi motive etmek adına harcayacak 60 saniyenizde mi yok?
İnsan olduğumuzu, doğamız gereği takdir edilmek istediğimizi vurguladık. Pekala o gün etrafımızdaki herkes kendi işleriyle meşgulse ve bizi onaylayacak tek bir cümle duymak şansımız yoksa ne olacak?
Gün boyunca ‘Beyaz atlı takdir prensi’nin bir şekilde bize ulaşıp takdir etmesini mi bekleyeceğiz?
Elbette bizim dışımızda kalan insanlardan takdir görmek güzel ve muhteşem bir motivasyon kaynağıdır. Ancak dilerseniz gelin özellikle sabahları bu işi hiç kimselere bırakıp kimseleri beklemeden kendimiz yaparak güne güzel bir başlangıçla ‘Merhaba’ diyelim.
*Güne Kendinize Günaydın diyerek başlayın:
Unutmayalım, biz birer bireyiz ve tartışmasız değerliyiz. Annemiz, babamız, çocuğumuz, öğrencilerimiz, çalışanlarımız, arkadaşlarımız, hiç kimse için değilse bile bu evrenin bir parçası olduğumuzdan biz değerliyiz.
O halde her sabah gözümüzü açtığımızda;
-Öncelikle kendimize günaydın diyerek günümüzün güzel geçmesini dileyelim. Kendimize ismimizle hitap ederek, örneğin ‘Sevgili Ayşe günaydın bu gün bol ışıklı ve güzel bir gün olsun senin için’ dediğimizde zannederim buna kimsenin bir itirazı olmaz ve pek fazla da zamanımızı almaz.
-İnsanın kendi kendisine ismi ile seslenmesi başlarda belki biraz komik gelebilir ancak denendiğinde kendimizle iletişime geçtiğimiz ve kendimizi kabul ettiğimiz için mutlak bir fayda sağlayacaktır. Öte yandan kendimize değer verdiğimizde başkalarının ne kadar değerli olduğunu anlamamız daha kolay olacaktır.
-Bundan sonra sıra elbette diğer aile bireylerine günaydın demeye geldi ki, bunu yaparken yüzümüzde bir gülücük olmasına özen gösterelim. Yataktan kalkar kalkmaz, yüz kaslarımıza hareket verip, bunu bir gülücükle desteklersek, günün devamında, yüzünüzde bir gülümseme ile dolaşmanız daha da kolaylaşacaktır.

*Kendinizi şımartın:
-Değerli olduğumuzu kabul etikten sonra kendimizi biraz olsun şımartmayı da ihmal etmeyelim.
Acaba bugün canımız güne kahve ile mi başlamak ister, bir bardak bitki çayıyla mı, yoksa şöyle bir koca bardak süt veya çukulata mı? Genellikle süt veya bitki çayları daha sağlıklıdır bu kesin ancak karar size ait konu da kendinizi şımartmak olduğundan tercihinizi siz yapacaksınız. İçeceğimizi de seçtikten sonra bu aşama bitti.
Satırları okuyan bir kısım arkadaşların şöyle dediğini duyar gibi oluyorum ’Ne kahvesi ne sütü, ben dişlerimi fırçalayıp kendimi evden dışarı zor atıyorum’
Vakti bu kadar kısıtlı olanlara önerim evlerinde kağıt bardak bulundurmaları olacaktır. Evden çıkarken yanınıza yarım bardak kahve alıp hem yürüyüp hem de yudumlayalım. Denemeden ne kadar keyifli olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
Aynaya bakma zamanı:
-Pamuk prensesin üvey annesi kötü ruhlu cadı bile aynaya bakıp kendisine iltifatlar yağdırıp kendisini motive ediyordu.
Dikkatinizi kendinize odaklayarak aynaya bakın. Sakın kenarda devrik duran diş macunu tüpüne veya arkalarda asılı duran ancak düzeltilmesi gereken havluya falan takılmayın. Sadece kendinize bakın. Kendinize iyi olan ve beğendiğiniz bir yönünüz için iltifat edin.
Bugünkü iltifat sebebiniz çocuklarla iyi iletişim kurmanız veya bir önceki gün başardığınıza inandığınız güzel bir iş olabilir. Konunun çok önemli olması gerekmiyor, sadece sizin beğenmiş olmanız yeterli. Kendinizi bu ufak başarı ile güzel ve değerli bulduğunuzu sesli olarak ifade edin.
-Bunu yaptıktan sonra hoşunuza giden fiziki bir özelliğinizi seçerek yine kendinize bu konuyu vurgulayın.‘Saçların çok parlak’ veya ‘Bu yeni diş macunu dişlerini daha çok beyazlattı’ gibi basit bir şey olabilir. Hiç birimiz dünya güzeli veya kusursuz yakışıklı değiliz. Sonuç olarak herkesin bir dönem taptığı, benzemek için uğraş verdiği Marylin Monroe bile kendisini beğenmediği bir dönem geçirmiş.
-Evden ayrılıp yola çıktığınızda, karşınıza çıkan ağaçlara, çiçeklere bakmayı, tanıdıklarınıza gülümseyerek günaydın demeyi de ihmal etmeyin. Çiçeklere bakmak sizi rahatlatacak, tanıdıklarınıza günaydın demekse hem onların hem sizin kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
-Güne güzel bir moralle başlamak öncelikle kendimize olan sorumluluğumuzdur.
Elbette gün içerisinde iyi, kötü, stresli olaylar gelip bizi bulacak ve kaçınılmaz olarak moralimizin de bozulduğu anlar yaşanacaktır. Bunların hayatın normal cilveleri olduğunu aklımızda tutup yaşadığımız sürece kimi zaman bizi rahatsız edebileceklerini kabuk etmek gerekir.
Önemli olan kendimizi olayları karşılayacak denli güçlü hissetmemizdir. Güne güzel bir başlangıç yapmaksa durumu kolaylaştıracaktır.
Bu arada kendimize günaydın dememiz, bir içecek ikram edip, tercih hakkı tanımamız veya ufak birkaç iltifat sözü söylememiz acaba 60 saniyeden fazla zamanımızı almış mıdır ? Almamıştır diye düşünüyorum. O zaman lütfen güne güzel bir moralle başlamak adına bu bir dakikayı kendinizden esirgemeyin.

 
Eğitimde Motivasyon

Fransız atasözü der ki “Bir atı suya ***ürebilirsiniz ama ona zorla su içiremezsiniz”. Çünkü suyun zorla içirilebilmesi “susamışlık” ihtiyacına bağlı bir olaydır. Buna göre yeni davranışların bazı ihtiyaçlara bağılık olarak ortaya çıkacağını bilmek gerekir.

Bu ihtiyaçlara güdü diyoruz. Güdü organizmanın hareketini başlatan, yönlendiren ve sürdüren güç/durumdur. Güdüler bir kez ortaya çıkıp doyuruldukları zaman tamamen ortadan kalkmazlar, bir süre sonra yeniden ortaya çıkarlar. Buna güdülerin döngüsel olma özellikleri denir. Güdü döngüsü şu şekilde meydana gelir:
1-İhtiyaç hissedilir

2-İhtiyacı gidermeye yönelik davranış oluşur

3-İhtiyaç giderilir veya
Gereksinme – Uyarılma – Davranış – Doyum (amaç)
Güdülerin kalıtımla aktarıldıkları görüşü yanında doğuştan sonra edinilen güdülerin de olduğu kabul edilir. Sonradan oluşan güdüler “Davranışçı Ruhbilime” göre şartlanma ve modelden öğrenme sonucu oluşurlar. Güdülerin “pekiştirme” sonucu da kazanılabilecekleri belirtilmiştir.

Güdüleri açıklayan bir çok görüş vardır:
İnsancıl görüşü temsil eden A. Maslov’a göre insanı davranışa iten nedenler onun “ihtiyaçları”dır. Ancak bu ihtiyaçlar hiyerarşi içersindedir. Ona göre 7 temel ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaçların ilki temel ihtiyaçtır, sonraki değer olarak ondan sonra gelir. Bu bağlamda önceki ihtiyaç en azından birazcık karşılanmadan bir sonraki ihtiyaç ortaya çıkmaz. Önceki ihtiyacın giderilmesi için kendisinden sonraki ihtiyaç feda edilebilir ancak kendisinden öncesi feda edilemez.

Maslov’a göre ihtiyaçlar hiyerarşisi şöyledir:
1- Fizyolojik ihtiyaçlar

2- Güvenlik

3- Yakınlı/Sevgi

4- Saygınlık

5- Estetik ihtiyaçlar

6- Kendini gerçekleştirme

Robinson Crusoe adaya ilk düştüğünde parçalanan gemiden sahile savrulmuş birkaç yiyecek paketini topladı, daha sonra da birkaç başka eşyadan açıktan ve yağmurdan kurtulmak için korunacak kapalı bir yer yaptı. Önce yiyeceklerini daha sonra da güvenli bir yeri düşündü. “Cast Away” filminde de Tom Hanks kendine adadaki meyve ve balıklardan yiyecek sağladıktan ve kendine güvenli bir yer yaptıktan sonra kargosundaki bir topa “Wilson” yüz çizdi ve insan haline getirip yalnız kalmaktan kurtuldu, böylelikle de kendine yakın birini ve sevebileceği birini yarattı.R. Crusoe da Cuma ile ilişkilerinde öğretmen rolünü üstlenerek ( dil öğreterek,araç kullanmayı öğreterek) saygınlık ihtiyacını giderdi. Bu ihtiyaçlara Maslov “var kalma” ihtiyaçları demektedir.

Tom Hanks ve Robinson Crusoe aynı şekilde bu ihtiyaçlarını giderdikten sonra düştükleri adayı keşfe çıktılar ve bütün adayı tanıdılar. Daha sonra da yaptıkları ilk güvenli yerden taşınıp çok daha güvenli düzenli(estetik) bir yer yaptılar. Dahası her ikisi de birer takvim yaptılar. Rahatladıkları anda şarkı söylemeye başladılar. “Mavi Göl” filminde de iki genç, bütün bu aşamaları geçtikten, sonra sahip oldukları kitapları okumaya başladılar.R. Crusoe da bir kutudan çıkan kitapları okumaktaydı bu sırada. En son aşamada da kendilerini adadan kurtaracak bir araç yapıp bu adadan kaçıp kurtulmaya, kendilerini gerçekleştirmeye çalıştılar. Maslov bu ihtiyaçlara da “gelişim” ihtiyaçları demiştir.

Çift Faktör Teorisi(F. Herzberg) - İhtiyaçlar temel motivasyon faktörüdür. Ancak bazı faktörler motive etmez fakat motivasyonun varlığı için gereklidir.

Başarma İhtiyacı Teorisi ( D.C. McClelland) - Bir insanın performansı büyük ölçüde sahip olduğu başarı gösterme ihtiyacı ile açıklanabilir.
Sonuçsal Şartlanma Teorisi – Belirli ödül ve ceza uygulaması ile arzu edilen davranışlar kuvvetlendirilir, arzu edilmeyen davranışlar söndürülebilir.

Bekleyiş Teorisi(Vroom/Lowler-Porter) – Kişiler ilgili ödüllere belirli bir değer biçer. Ayrıca sarf edecekleri gayret ile iş başarma ve ödülü elde etme arasındaki ilişkiler konusunda belirli bekleyişlere sahiptir.

Eşitlik Teorisi(S. Adams) – Kişiler kendi sarf ettikleri gayret ve elde ettikleri sonuçları başkalarınkiyle karşılaştırır.

Amaç Teorisi(E. Locke) – Sahip olunan amaçların ulaşılabilirlilik derecesi ile kişilerin gösterecekleri performans ve motivasyon arasında ilişki vardır.

Erik Berne’in Açlık Teorisi – Güdü yerine açlık terimini kullanmıştır. Ona göre 3 tür açlık vardır :

1- Uyarıcı açlığı : İnsan çevresinden uyarıcı alma ihtiyacı duyar. Tok olduğunda değil de açken bu uyarıcılar daha açık seçik anlaşılır. İnsan dış dünyadan uyarıcı almadığı zaman davranışlarında dengesizlikler ortaya çıkar, sanrılar oluşur.

2- Tanınma açlığı : İnsan çevresindeki kişiler tarafından bilinme ihtiyacı duyar. Çevrelerindekilerin kendilerinin farkında olmalarını isterler ; bu düşman dahi olsa.

3- Yapılandırma açlığı : İnsan karmaşa içersinde yaşayamaz, etrafındaki uyarıcılar bir bütünlük oluşturmalıdır. Başkalarıyla ilişkilerini çeşitli ilişki biçimleri içinde farklı şekillerde yapılandırır. ( Sevgili/Arkadaş)

Eğitimde motivasyonu etkileyen faktörler:
Eğitimde motivasyonu Eggen & Kauchak’ın öğrenme odaklı sınıf modelinde şöyle açıklamışlardır :
1- öğretmen nitelikleri : Öğretmenin iyi bir model olması, coşkulu olması, sıcak ve empatik bir yaklaşımı taşıması motivasyonu arttırır.

2- İklim değişkenleri : Sınıf ort*****n düzenli ve sıcak olması, başarıya yönlendiren ve destekleye bir atmosferde olması, çok şiddetli olmaya yarışma havasının bulunması motivasyonu arttırır.

3- Öğretim değişkenleri : Öğretimde konuya uygun bir giriş, eğitimin kişiselleştirilmiş olması, öğrencinin sürece dahil edilmesi ve geri bildirimin mümkün olması motivasyonu arttırır.

Premack da özellikle eğitimde kullanılabilecek 2 ilke öne sürmüştür.
1- Kişi kendi kendine kalsa öncelikle yapmak isteyeceği ve yapmaktan zevk alacağı bir davranış vardır.

2- İkinci olarak yapmak isteyeceği bir davranış da vardır. Ancak öncelik daha zevkli ve çekici olandadır, diğeri listenin altında ter alır.

Ona göre de bu güdüler hiyerarşi içersindedir ve bir önceki davranış ikincisinin yapılması için “pekiştireç” olarak kullanılabilir.

İkinci dil öğretimi açısından motivasyon:
Ausubel’in belirlediği 6 genel tür güdü vardır, bunlar :

1- Bilinmeyeni araştırma

2- Çevreyi değiştirme

3- Fiziksel ve zihinsel etkinlik

4- Uyarılma

5- Bilgi edinme

6- Kendini kabul ettirme

Gardner ve Lambert de motivasyon üzerine araştırmaları sonucunda 2 tür motivasyon belirlemişlerdir.
1- Yabancı bir dili bir amaca erişmek için araç olarak kullanılması(instrumental)

2- Yabancı dil kültürünü benimseyerek o topluma katılma amacıyla yabancı dil öğrenme (intergrative)

Yükleme
Öğrencinin güdülenme davranışı öğrencinin durumları ve olayları algıladığı ve nasıl yorumladığıyla da bağlantılıdır. Bu yorumlama kendini veya çevresini içerebilir. Yorumunda kendisini de katıyorsa bu içsel yüklemedir, kendi dışındaki nedenler etkinse bu dışsal yüklemedir. Alınan kötü not yorumu açık bir örnektir.

Pekiştirme
Güdülenmeyi sağlayan en önemli faktördür pekiştirme. İstenilen bir davranışın kazandırılması veya istenmeyen bir davranışın söndürülmesi için kullanılan bir müdahaledir. Bu müdahaleye “pekiştireç” diyoruz. Pekiştireçler olumlu( ödül) yada olumsuz (ceza) olabilir. Aynı zamanda içten gelenler (kaynak açısından) ve maddi yada manevi(niteliklerine göre) olabilirler.

“Öğrencinin gösterdiği çabayı ödüllendirin”, öğrencinin gösterdiği çaba ödüllendirilmesi çok daha etkilidir. Sonuç ödüllendirilirse sonuç başarılamadığı zaman olumsuz bir etki oluşabilir, oysa süreç tekrarlanabilir ve bu da motivasyonda süreklilik sağlar.

Pekiştirme tarifeleri
1- Sabit oranlı pekiştirme ( her 3. davranış)

2- Sabit aralıklı pekiştirme ( her ay maaş )

3- Değişken oranlı pekiştirme ( piyango size de çıkabilir )

4- Değişken oranlı pekiştirme ( bazen 3. bazen 5. davranış )

5- Rasgele pekiştirme veya birleştirilmiş tarifeler ( diğer pekiştirme tarifeleri birleştirilip kullanılabilir)
 
Motivasyonunuzu Nasıl Arttırabilirsiniz?

İhtiyaçlar insanda yoksunluk hissi yaratırlar ve insan fizyolojik ve psikolojik dengesini (homeostazi) sürdürmek için bu ihtiyaçları tatmin etmek zorundadır. Ancak ihtiyaç kavramı, istek kavramı ile karışabilir. İsteklerimiz her zaman karşılanmasına gerek yoktur ancak yaşamımızdaki dengenin sürmesi için ihtiyaçlarımızın mutlaka karşılanması gerekmektedir.İhtiyaçları sınıflandırma her ne kadar insandan insana farklılık gösteren bir yapıya sahipse de genel olarak, birinci derece temel ihtiyaçlar ve ikinci derece tamamlayıcı ihtiyaçlar olarak iki grupta incelenebilir..Daha da ayrıntılı olarak ise ihtiyaçları şu şekilde sınıflandırabiliriz:
Fizyolojik (yeme , içme , ..)
Güvenlik (sağlık sigortası, ..)
Sosyal (arkadaşlık)
Psikolojik ( başarı, statü , self-esteem )
Daha çeşitli şekillerde de sınıflandırma yapılabilir. (Hayati ihtiyaçlar, hayati olmayan ihtiyaçlar gibi )
 
GÜDÜLER
İhtiyaçları tatmin etme zorunluluğu , insanın harekete geçmesini gerektirir ; bu ise güdüler sayesinde olur . Harekete geçirilmiş ihtiyaca psikolojide güdü(motive) adı verilir. Güdü olarak adlandırılan bu etmenler içsel , yada dışsal olabilir. Güdüler doğuştan olabilecekleri gibi (dürtü , içgüdü), sonradan da kazanılabilirler.
Güdü kavramı ilk olarak Woodworth (1918) tarafından , “bir organizmayı çeşitli şekillerde harekete geçiren enerji birikimi” olarak tanımlanmıştır.
Motivasyon Teorilerinin temelini teşkil eden güdüye dayanan teorilerden en önemlisi Cannon (1939) tarafından geliştirildi. Bu teori “homeostasi” kavramına dayanmaktadır. İçsel yada dışsal etmenler dolayısıyla meydana gelen dengesizlikler , organizmayı denge durumundan uzaklaştırır. Tekrar denge durumuna dönmek için organizma harekete geçer. Bu organizmanın harekete geçmesini ise güdüler sağlar.Motive olarak da bilinen güdüyü , davranışı amaca doğru yönelten bir güç olarak tanımlayabiliriz. Burada amaç ihtiyaçları tatmin etmektir. Hareket ise ihtiyaçları tatmin etmek için yapılan fiillerdir.
 
MOTİVASYONUN TANIMI
Motivasyon kelimesi Latince “movere” , yani “hareket ettirme, hareketlendirme” kelimesinden gelmektedir. Motivasyon, istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır. Açlık, susuzluk, gibi fizyolojik kökenli güdülere dürtü adı verilir. İnsanlara özgü başarma isteği gibi yüksek dürtülere de ihtiyaç denir. Motivasyon sürecini anlamada ihtiyaçlar, dürtüler ve özendirici uyarcılar arasındaki ilişkiler ve anlamları önemlidir.
Kişilerin yapabileceklerinin limitini, eğitim ve yetenek seviyeleri, yapabildiklerinin limitini ise moral ve motivasyon seviyeleri belirler. Elimizden gelenin en iyisini yapabilmemiz, motive olmamıza bağlıdır.
Motivasyon, başarı için şarttır ama tek başına yeterli değildir. Hepimiz hayatta daha başarılı olmak isteriz. Başarılı olmak için yapmamız gerekenleri biliriz. Bunları niçin yapmamız gerektiğini biliriz. İstersek nasıl yapabileceğimizi de, yapmakla neler kazanacağımızı, yapmamakla neler kaybettiğimizi de biliriz. Ama,yine de o “yapmamız gerekenleri” yapmayız? Peki bizi durduran nedir? Cevap atalet! Atalet; durağanlık, tembellik, miskinlik, üzerine ölü toprağı serilmiş gibi hareket etmek, hareketsizlik gibi anlamlara gelir. Atalet halinde olmann tersi, hareket halinde olmaktır. Ataletin panzehiri nedir?

Motivasyon
Psikolojik bir olgu olan motivasyonun değişik açılardan ele alınmış olması bir çok tanımının yapılmasına neden olmuştur. Aşağıda bu tanımlardan bazıları verilmiştir.Zihinsel olarak nereye gideceğinizi, ne yapacağınızı ve nasıl bir yaşam elde edeceğinizi oluşturmak ve kavramaktır. Yani bilinçli bir şekilde karar vermek ve uygulamaktır. Bu mantıkla yola çıkan kişi zihinsel olarak verdiği kararı harekete geçirmek için mücadele etme olayıdır.
"Kişilerin belirli bir amacı gerçekleştirmek için kendi arzu ve istekleri ile davranmaları"

”Örgütün ve bireylerin ihtiyaçlarının tatminle sonuçlanacak bir iş ortamı oluşturarak bireyin harekete geçmesi için etkilenmesi ve isteklendirilmesi süreci”

“Bireyleri , onların özel bir tavırla hareket etmelerine , davranmalarına teşvik eden ; kendilerinden veya çevrelerinden kaynaklanan çeşitli güdü ve güdüler topluluğu”

“Bir hareketin yönü , şiddeti ve devamlılığı üzerine çabuk ve derhal yapılan etki”

“Davranışın nasıl başladığı, sürdürüldüğü, yönlendirildiği, durdurulduğu ve tüm bunlar sürerken organizmada mevcut olan öznel reaksiyonlar”

“Bir şey yapma isteğidir ve yapılan fiilin bireyin ihtiyaçlarını tatmin etme yeteneği sürdükçe bireyde bulunur.”

“Güdülerin etkisiyle eyleme geçme ve gerçekleştirme sürecidir.”
 
MOTİVASYON SÜRECİ

Motivasyon başlangıcı motive olmakla başlar. Motivasyon ya da diğer bir deyişle güdüleme gözle görülmeyen varsayımsal bir olgudur ve davranışı anlamada çok önemli bir süreçtir. Buna dayanarak güdüyü davranışı amaca doğru harekete geçiren, yönelten bir iç durum olarak tanımlayabiliriz. Motivasyonun amacı eyleme geçmektir. Düşünceleri yaşama geçirme isteği en az bu düşünceler kadar önemlidir.
Başarılı insanlar çoğu kez amaçlarını belirleyerek motive olurlar. Başarılı olmak isteniyorsa nereye gidildiği ve ne yapmak istenildiği bilinmelidir. İlerlemek isteyen bir kişi ulaşmayı arzuladığı bazı hedefler belirler. Bu hedefler doğrultusunda yeteneklerini geliştirdikçe bu hedeflere doğru ulaşmaya çalışır. Bu nedenle bir plâna gereksinim vardır. Kişinin amacına yönelik plânlar, müteahhit ‘in projesine benzer. Proje olmadan binanın şekli belli olmaz. Yapımında hangi malzemelerin kullanılacağı, kaç kişinin çalışması gerektiği ve işin ne zaman bitireceği belirlenmez.Bireyde fizyolojik veya psikolojik dengenin bozulması ile eksiklik ortaya çıkar. Bu eksiklik durumu ihtiyaçları yaratır demiştik. İhtiyaçlarda hedefleri belirler ve hedefe yönelik davranışı ortaya yol açar.

Örneğin : Nereye gideceğinizi, zihinsel olarak oluşturuyor, kavrıyorsunuz ve oraya varmak için harekete geçiyorsunuz.
Olmak istediğiniz gibi olmanın yolu nedir? Bunu bulmaktır. İçten motive olan kişi düşüncesini eyleme dönüştürür. Hedeflerini belirler ve o hedeflere ulaşmak için harekete geçer.
Motivasyon sürecinde üç aşamadan söz edilmektedir:
Davranışı tetiklenir ve kişi kendisine bir takım hedefler (Fizyolojik veya psikolojik) koyar. İnsan davranışını tetikleme, insanın içinde onu çeşitli şekillerde davranmasını sağlayan güçler (güdüler) ve bu güdüleri harekete geçiren çevresel faktörlerle ilgilidir.
Hedefe yönelik davranışlarda bulunurlar. Amaç zihinde oluşturulan düşünce ve hedeflere ulaşmaktır. (Fiziksel olarak, çünkü bir kuvvet ve güç harcamak zorundasınız.)

Hedeflere ulaşılır. (Gereksinimlerin Karşılanması Dengenin Bozulması) ama burada olay bitmez çünkü davranışın sürdürülmesi gerekir. İlk iki faktöre bağlı olarak, bireyin davranışını sürdürmesi yada sürdürmemesi ile alakalıdır. Bu üç faktör de çalışan bir insanı analiz etmemiz ve onu anlamamız açısından anahtardırlar.

Motivasyon Teorileri de bu üç faktör üzerinde yoğunlaşır. Burada düşünce ve eylem eşit önemdedir. Başarılı bir insanı düşünün. Hedefine ulaşır ulaşmaz herşeyi bir tarafa atmaz, mutluluğunu arttırmak için, yeni ve daha başarılı hedefler belirler. Bu amaçla kendisini planlar ve çalışmalarını yapar.

Kendini motive eden kişi gelişmeye açıktır. Gelişmenin değişme olduğunu ve değişmenin de bilinmeden bilinmeyene atlayarak riskler içerdiğini kabul ettiğini unutmamak gerekir. Başaramamak demek, gerektiği kadar hazırlıklı olunmadığı anlamın gelmektedir. Bu yüzden eğer başarılı olunmak isteniyorsa yılmamak devam etmek gerekmektedir.
 
MOTİVASYONUN ŞARTLARI NELERDİR?

1. İnanmak
Karar verirken önce bu kararı vermeden önce onu yapabileceğine kişini inanması gerekir. Kendine olan inancı sağlayabilecek tek kişi, kişinin kendisidir. Çevresindekiler yardım edebilirler ama ancak kişi bunu gerçekleştirebilir. Örneğin amaçlarınız, iyi bir eğitim görmek, iyi birer anne, baba olmak iyi derecede para kazanmak ise bu amaçlara ulaşmak için harekete geçmek gerekmektedir. Eğer harekete geçmenize engel herhangi bir şey varsa onları bulup gidermek ve bunları yaparken de kendinize güvenmek zorundasınızdır.

2. Özgüven
Kendine inanmak, huzurlu bir aklın anahtarıdır. Akıl sakinken ve kendinden eminken en iyi şekilde çalışır. Güven eksikliği aslında yararlı hiçbir şey üretmeyen olumsuz düşüncenin ürünüdür. Amaçları gerçekleştirmek için gereken bedeli ödemeye istekli olmak gerekir. Gerçekten arzulanan ve uğruna çalışmaya istekli olunan herşeyi kişi kolaylıkla başarabilir. Hayallerini “Kendi gücüyle gerçekleştireceğine inanan insan şevklidir, inançlıdır ve yaşama sevinci vardır. Kişinin gelecekteki umudu, onun şimdiki gücünün kaynağıdır.
Hayallerinden kendini ayıran cam bölmeyi kaldıracak güç herkeste vardır. Yeter ki insan kendi iç dünyasının muhteşemliği ve onun sınırsız gücü ile tanışsın, onunla merhabalaşsın. Önemli olan yaşamdan ne istenildiğinin keşfedilmesi ve bu yolda ilerlenebilmesidir.

3. Gizli Yetenekleri Ortaya Çıkarma
Amaçları belirlemek ve o amaçlara ulaşmakta ciddiyse kişi kendini sınamalıdır. Kişi kendini tanımaya ve nasıl gittiğini değerlendirmeye zaman ayırmalıdır. Kendini dürüstçe yansıtmak yararlı bir iştir, ama bu iş yapılırken tamamen gerçekçi olmak gerekir aksi halde bu yansıtmanın bir önemi kalmaz.
 
Motivasyon Ve Başarı İçin 50 Taktik

Motivasyon, mutlu ve başarılı olmak için hayati önem taşır. Aşağıdaki ipuçları, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize yardımcı olacaktır. Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sürece, genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.

1. HİKAYENİZİ YAZIN
Temiz bir kağıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin hikayesini yazın. Gelecekte yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız yeri ve sahip olduklarınızı yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir.

2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN
Gözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak görmek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz, bahçenizdeki çiçekler ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyorsunuz. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.

3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN
Geçmişi gözünüzde canlandırdığınızda, daha önce nerede olduğunuzu ve ne kadar yol kat ettiğinizi görürsünüz. Planlı hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı ve nerelerde hata yaptığınızı anlarsınız. Bu sizin doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır. Bir şoförü düşünün, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman geçmişe bakmak, en az şoförün dikiz aynasına bakması kadar yararlıdır.

4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN
Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten korkmayın. Bu, kısa süreli başarısızlıklarınıza katlanmanızı kolaylaştıracaktır. Engeller, sizi durduramayacaktır. Çünkü, sizin gözleriniz büyük hedefe kilitlenmiş olacaktır. Uzun bir zamandan sonra sevdiğinize kavuşacağınızı düşünün, onu tren garından almaya giderken, bardaktan boşanırcasına yağan, sizi sırılsıklam eden yağmur, rahatsız eder mi?

5. KENDİNİZİ EĞİTİN
Hedef ya da hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin, okuyun, konuşun, dinleyin ve deneyin. Eğer bir yazar olmak istiyorsanız, ders alın, kitaplar okuyun, yazın, diğer yazarlar ile konuşun, atölye çalışmalarına katılın.

6. DÜZENLİ OLUN
Temiz, düzenli ve iyi organize edilmiş bir ev, ofis ve hayat, motive edilmiş akıl için olmazsa olmaz niteliği taşımaktadır. Fiziksel dağınıklık, zihinsel dağınıklığa neden olur. Düzenli bir hayatınız olsun, böylece kendinizi her gün daha da zinde hissedeceksiniz. Örneğin, gece yatma, sabah kalkma saatiniz düzenli olsun. Mutlaka kahvaltı edin ve sabah en az yarım saat yürüyüş yapın.

7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİVATÖRLERE YER VERİN
Evinizde, ofisinizde, arabanızda, cüzdanınızda size hedef ve hayallerinizi hatırlatacak sembollere, işaretlere, notlara ya da objelere yer verin. Bu hatırlatıcılar, sizin motivasyonunuzun dev*****n garantisi olacaklar. Son model bir araba sahibi olmayı mı istiyorsunuz? O halde hayalinizdeki arabanın resimlerini odanızın duvarına asın, cüzdanınızda saklayın ve ihtiyaç duyduğunuz an bakıp, hedefinizi hatırlayın.

8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATILIN
Gönüllü olarak başka insanlara yardım edin. Bunu yaptığınızda, diğer insanları mutlu etmenin ne kadar tatmin edici bir şey olduğunu fark edeceksiniz. Haftasonları, eşinizle birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu’na gitmek iyi bir fikir olabilir.

9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE BAŞKALARINI MOTİVE EDİN
En iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir. Çocuklarınızın motive olmalarına, arkadaşlarınızın daha etkili hedefler belirlemelerine, eşinizin kişisel hayallerine ulaşmasına yardımcı olun. Onlara yardımcı olduğunuz zamanlarda, aslında kendinize de yardım ediyor olacaksınız.

10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİRİN
Çocuklar ile zaman geçirmek size perspektif kazandıracaktır. İşteki yada özel hayatınızdaki sıkıntı yada endişeler, çocuklarınız ile oynadığınızda eriyip gider. Çocuklar her şeye basit yollu bakarlar ve bunu öğrenmek bile bizim için kar sayılır.

11. BADİLİK SİSTEMİ KURUN
Eşinizin kendi gelişimine yönelik hedefleri yada bir şeyleri başarmak isteyen yakın bir arkadaşınız var mı? Eğer varsa, onlar ile ‘badilik sistemi’ kurun. Birbirinizi motive edin, uyarın, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardımcı olun.

12. KENDİNİZE BİR MODEL BULUN
Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz rol model seçin. Bu kişi, sizin saygı duyduğunuz ve kendisi gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır. Saygı duyduğunuz bir insanı örnek aldığınızsa, tekerleği yeniden icat etmeniz gerekmeyecektir.
Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa, ünlü bir lideri, sanatçıyı yada bilim ad***** da rol model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları hakkında tüm bilgileri edinerek, hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz.

13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA KULLANIN
Şöyle bir etrafı gezin yada bulunduğunuz semtte arabanızla dolaşarak, rahatlayın, serbest zaman geçirin. Hepimizin rahatlamaya ihtiyacı var ve aslında hızlı yürüyüşler yapmak, araba kullanmak, gerçekten iyi birer çözüm. Bu şekilde yaptığınız mekan değişikliği, üzerinizdeki olumsuz havayı dağıtacaktır.

14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKUYUN
Etrafınızdaki insanların başarı hikayelerini okuyun. Günlük gazetelerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete geçirecek düzinelerce küçük başarı hikayeleri var. Kütüphaneler, sıradan insanların sıra dışı hikayelerini anlatan biyografi ve otobiyografileri ile dolu. Hepsi, sizi başarıya ulaştırmak için raflarda heyecanla bekliyorlar.

15. MÜZİK DİNLEYİN
Müzik sakinleştirir, heyecanlandırır, hüzünlendirir ve hatta motive edebilir. Koşu yaparken Rocky’nin film müziğini dinlemek, müziği motivatör olarak kullanmaya en güzel örnektir. Sizi motive edecek şarkıları belirleyin ve ihtiyacınız olduğu durumlarda onlardan yararlanın.
Mesela, sabahları ofisime yada eğitim vereceğim şirkete giderken, ‘türkü’ dinlemekten çok zevk alıyorum ve bu beni motive ediyor.

16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN
Sizi motive eden filmlerin listesini yapın ve küçük bir arşiv oluşturun. Örneğin; Forrest Gump filmini izlemek pek çok kişiyi motive edebilir. Biliyorsunuz bu filmde, IQ’su normal insanlardan çok daha düşük bir kişi, büyük başarılara imza atıyordu.

17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI OKUYUN
Gerek internette, gerekse kitaplarda size ilham verecek ve motive edecek binlerce alıntı bulunuyor. İnternette dolaşın ve aranın çiçeklerden bal topladığı gibi bilgileri toplayın.
Bunlar işinize çok yaracaktır, çünkü hepimizin hayatı yorumlama şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan bakmanızı sağlayacak hikayeler bile çok işinizi görecektir.

18. SAĞLIKLI BESLENİN
Mutlu bir yaşam için, sağlıklı beslenme çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut sisteminiz için gerekli olacak tüm besin, vitamin ve mineralleri içerir. Fazlası zaten zararlı olacaktır. Ne demişler, "sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur". Vücudunuz ve motivasyonunuz için sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.

19. YETERİNCE UYUYUN
Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken, bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Yeterince uyuduğunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasına da dikkat edin. Düzenli ve yeterli bir uykuya sahip olmanın, hem vücudunuz hem de zihniniz açısından ne kadar yararlı olduğunuz göreceksiniz.

20. SÜREKLİ ÖĞRENİN
En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya hakkında sürekli öğrenmeye devam edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren şeyler hakkında okuyun, dinleyin ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya "bilmiyorum" demenin tadını çıkarın, sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz, merak ilmin hocasıdır.
Hedefler olmadan, hayatınızda kalıcı değişiklikler yapmanız oldukça zordur. Aşağıdaki ipuçlarını kullanarak etkili ve verimli hedefler belirleyebilirsiniz.

21. HEDEFLERLE ÇALIŞIN
Hedefler ile ilgili en önemli ipucu bu. Hedeflerle çalış..!
Hedefler, hayatınızın tüm alanlarındaki gelişiminiz için önemlidir, eğer hedefsiz çalışırsanız, gelişiminizde güçlükler ile karşılaşırsınız.
İstediğinizi elde etmek için, işinizi şansa bırakmanız hiç de iyi bir yol değildir.

Earl Wilson’un güzel bir sözü var. Diyor ki : “Başarı mı? Başarı tamamen şansa bağlıdır. İnanmazsanız başarısız insanlara sorun..!”
Hedeflerle çalışın, onlar size başarıyı ve yanında meyvesi olan mutluluğu getireceklerdir.

22. BEYİN FIRTINASI YAPIN
Temiz bir kağıt ve kalem alın. Uygun bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği, telefondan uzak.
Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi yazın. Parasal hedefler, kişisel hedefler, İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili olanlar vs. Tüm fikirleri yazın.
Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için gereğin fazla hedefiniz olacak. Bunlar arasından sizin için önemli olanları seçin.

23. HEDEFİNİZİ KAĞIDA YAZIN
Üzerinde çalışacağınız hedefi seçmeden önce, onu bir kağıda yazın, hedefinizin somutlaşmasını sağlayın. Böylece, sizin için gerekli olup olmadığına daha kolay karar verebilirsiniz.

24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YAZIN
Neden bu hedefi seçtiniz? Hedeflerinizin her biri için, ”Bunun bana ne yararı var” sorusunu sorun. Hedefi seçme nedenlerinizi kolaylıkla açıklayabiliyor olmalısınız. Eğer açıklayamıyorsanız, bu hedefi listeden silin ve diğerine geçin.

25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI SAĞLAYIN
Hedefinizin etkili olabilmesi için, onu spesifik olarak ele alın.
“Çocuklarınız ile ilişkilerinizi geliştirmek” çok önemli ve yapmaya değer olabilir, ancak hedefiniz adına çok geniş bir tanımlama olacaktır. Bunun yerine, daha spesifik bir hedef belirleyin. Mesela, Pazar günleri beraber pikniğe çıkmak, akşam yemeklerinizi saat 19:00-20:00 arasında birlikte yemek, yada gece yatmadan önce onlarla 1 saat sohbet ederek bilgi ve deneyimlerinizi aktarmak gibi.
Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştırabilir.

26. TERMİNLER KULLANIN
Hedeflerinizin gerçekleşmesini engelleyecek en ölümcül şey, ertelemektir. Bu problemin üstesinden gelmenin en iyi yolu termin kullanmaktır.
Hedeflerinizde yaptığınız gibi, terminlerinizi de spesifikleştirin. Elimdeki projeyi 5 Ocak 2004’e kadar bitireceğim gibi...

27. BAŞLAMA TARİHİ KULLANIN
Termin önemli, ancak onun kadar önemli olan başka bir konu daha var ki, bu da başlama zamanının net olmasıdır. Hedefiniz için yola çıkarken, başlama tarihini ertelemeye yönelik pek çok nedeniniz olacaktır.
Bunun üstesinden gelmek için, başlama tarihi belirleyin ve o tarihe sadık kalın.

28. BÜYÜK HEDEFLER SEÇİN
Hedeflerinizin etkili olabilmesi için, ulaşılabilir-zor olmalıdır. Eğer hedefiniz başarılması kolay ise, motivasyonunuz düşer.
Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak aynı zamanda sizin mevcut yetenek ve becerilerinizi geliştirmenizi gerektirecek kadar da zor olmalıdır.

29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLEYİN
Ulaşamayacağınız hedefler belirlemek, sununda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefleriniz ulaşılabilir-zor ve mantıklı olmalıdır.

30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLAYIN
Hedeflerinizin her bölümü için, adım adım detaylı aksiyon planı hazırlayın. Pek çok hedef, ne zaman ne yapılacağı planlanmadığı için başarısızlığa uğrar. Yapacağınızı planlayın ve planladığınızı yapın.

31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZLA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN)
Aynı anda çok fazla hedef üzerinde çalışmayın. Başlamak için bir ila üç arası hedef uygun olacaktır.

32. İLERLEMENİZİ ÖLÇÜN
Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün. 300 sayfalık bir roman yazmak istiyor olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedeflemeyin. 25 ila 50 sayfalık artışlar şeklinde düşünün ve tamamladığınız sayfaların günlük çetelesini tutun. İlerlemenizi ölçmek, hedefiniz gerçekleşinceye kadar motivasyonunuz en üst seviyede tutacaktır.

33. İSTEK LİSTESİ HAZIRLAYIN
Kendinizi yapmak zorunda hissettiğiniz yada yapmayı gönülden istediğiniz 10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak, maratonda koşmak, Avrupa’yı ziyaret etmek, Japonca öğrenmek vs.
Bu listeyi ofisinizde ve/veya evinizdeki panoya yapıştın.

34. HATIRLATICILAR KULLANIN
Post-it’ler günlük görevlerinizi ve hedeflerini hatırlamanız için mükemmel araçlardır. Tabii, abartmamak kaydıyla.
Birbiri üstüne geçmiş, ne olduğu okunmayan onlarca not, size hiçbir yarar sağlamayacaktır.

35. KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN
Kendiniz için ödüller belirleyin. Hedefinize ulaştığınızda yada küçük de olsa bir adım attığınızda kendinizi ödüllendirin ve bunu kutlayın. Çok çalıştınız ve bunu hak ettiniz. Ailenizle dışarıda yemek yiyin, kısa bir seyahate çıkın yada sizi mutlu edecek başka şeyler yapın.
Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları, kazanan davranışlara sahip olmanıza yardımcı olacaktır.

36. DOĞRU KELİMELERİ KULLANIN
Günlük konuşmalarınızda, ‘Bunu başarabilirim’ yada ‘Bir çözüm buluruz’ gibi olumlu cümleler kullanmaya dikkat edin.
Kurduğunuz, cümlelerin sizin psikolojiniz ve davranışlarınız üzerinde son derece önemli etkileri olduğunu unutmayın.

37. İYİMSER OLMAK İÇİN ÇABA HARCAYIN
İnsanların ne kadar başarılı oldukları, iyimser yada kötümser olmalarına göre değişir. Pozitif davranışlara sahip olmak, üzerinde uğraşmanız gereken bir şeydir. Önemli olan, ne olduğunuz yada olmadığınız değil, ne olabileceğinizdir.

38. ARKADAŞLARINIZI SEÇİN
Arkadaşlarınızın negatif davranışları mı var? Bu sizi etkiliyor mu?
Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar, çoğu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir. Eğer ofisinizdeki yada evinizdeki bireyler sizi negatif yönde etkiliyorsa, bu durumu değiştirecek gerekli adımları atın.

39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAKSINIZ?
Mutsuz olduğunuzu anladığınızda, bunu kendinize itiraf edin ve kendinizi korumaya alın. Bu yapılması çok zor olan bir şey, özellikle bir şeyleri kendinize itiraf edecek durumda değilseniz. Yapılması zor, ancak değerli. Karamsarlığa düşmeye başladığınızda, farkına varın ve bu durumu değiştirin.

40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLEYİN
Kendimize pozitif bir insan olduğumuzu söylemekten hoşlanıyor olabiliriz, fakat bu her zaman doğru değildir. Arkadaşlarınızın ve ailenizin sizin davranışlarınız ile ilgili söylediklerine kulak verin, duymak istemeyeceğiniz şeyler söyleyebilirler. Fakat, unutmamak gerekir ki; hayattaki en iyi değişimler, yapıcı eleştirilerden gelir.

41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ ÖĞRENİN
Sizi nelerin huzursuz ettiğini bildiğinizde, içinde bulunduğunuz olumsuz durumdan uzaklaşabilir ve bunun sonucu ortaya çıkan gerilim ve hayal kırıklıklarından korunabilirsiniz.
Eğer kaçamayacağınız bir durum söz konusu ise, onu daha iyi bir hale getirmek için neler yapabileceğinizi düşünün.

42. SİZİ NELER MUTLU EDER?
Bu sizin psikolojiniz ve tutumunuz için hayati önem taşır. Sizin ‘mutluluk’ tuşunuz tutum ve davranışlarınızı tekrar ve tekrar geliştirmek için gereklidir. Mesela ben, kötü bir ruh hali içerisindeysem, sabah kahvaltı yapıp yapmadığımı kontrol ederim. Eğer yemediysem, sistemime besin aldıktan sonra 180 derecelik bir dönüş yaşarım. Ruh halim düzeliverir.

43. ARA VERMESİNİ BİLİN
Şimdi dışarıya çıkın ve açık havada kısa bir yürüyüş yapın.
Sıkıntı duyduğunuz durumlarda, ara vermesini bilin. Bu sizin olaylara farklı bir perspektiften bakmanızı sağlayacaktır. Mesela, eşinizle problem mi yaşadınız yada amiriniz sizi demoralize edecek şeyler mi söyledi, ani tepkilerden kaçının, bir ara verin, etraflıca düşünün ve öyle harekete geçin.

Bununla birlikte, sürekli çalışmayın, ara vermesini bilin. Baltanızı bilemeden yeni odunlar kesmeye kalkmayın. Aşağıdaki *hikaye size yardımcı olacaktır.

*BALTAYI BİLEMEK
"Çalışacağım ve kendimi hazırlayacağım. Ve bir gün şans kapımı çalacak."
Abraham LINCOLN

Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş. İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar. Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş :

· "Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?" İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş :

· "Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir."

Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir. Kendimize zaman ayırıp,yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur.

Delfi’deki ünlü tapınakta Sokrates’in şu sözü yer alır: "İnsan Kendini Tanı" Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız...

44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ KERE DÜŞÜNÜN
Harekete geçmeden önce, nedeniyle birlikte hareketiniz hakkında düşünün. Eğer bir çalışanınız, sizi de etkileyebilecek bir yanlış yaptıysa, hemen bağırıp çağırmayın. En iyi karşılık (yanıt) üzerinde düşünün. Bunu iki kere yaptıktan sonra harekete geçin.
İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız için, iki kulağımız ve bir ağzımız olduğunu unutmayın.

45. TEPKİ&YANIT (REACT VS. RESPOND)
Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan ile üzgün, bitkin ve negatif insan arasındaki farktır.
Hayatınızda sizi direk yada dolaylı olarak etkileyecek şeyler olduğunda, buna yanıt verin. Yani, üzerinde düşünün, çözüme odaklanın.
Eğer tepki verirseniz, nedenleri atlamış ve o andaki duruma odaklanmış olursunuz. Sonuçta, daha fazla sıkıntı ve hayal kırıklığı dışında elinize bir şey geçmez.
Tepki değil, yanıt verin.

46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DEĞERİNİ BİLİN
Etrafınıza bakın ve sahip olduğunuz şeylerin değerlerinin farkına varın. Arkadaşlarınız, aileniz, kariyeriniz, eviniz yada başka herhangi bir şey. Bu bile başlı başına bir mutluluk kaynağıdır. Kötü şeylerin hayatımıza nasıl girdiğinin önemi yok, biz sahip şeyler için şükretmeliyiz.
Farklı bir bakış açısıyla bakın ve hayatınızdaki güzel şeylerin tadını çıkarın.

47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ
Bazen, kendinizi kötü hissetmenizin hiçbir kötü yanı yok. Her zaman, dışadönük, heyecanlı, enerji dolu olmak zorunda değilsiniz.
Bir şeylerin yolunda gitmediği, kendinizi iyi hissetmediğiniz günler olacaktır. Dert etmeyin, problemler geçer.

48. MANTIĞINIZLA HAREKET EDİN
Sorunlara mantığınızla yaklaşın. Duygularınızla hareket ederseniz, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.

49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DURUN
Etrafınızdaki negatif konuşmalara katılmayın. Eğer, konuşmanın bu yönde ilerlediğini görürseniz, özür dileyerek kibarca oradan uzaklaşın.

50. GÜNE İYİ BAŞLAYIN
Güne gülümseyerek başlayın. Bugün, başarılacak ve hoşlanılacak pek çok şeye sahip olacaksınız. Hayat kısa..! Ancak, bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü. Bunu asla unutmayın.

==================================================
MOTİVASYON MASALLARI
Pekçok insanın kafasında bir hedef vardır, fakat ona ulaşmak için adım bile atmazlar. Neden? Zihinlerindeki yanlış inançlar, masallar yüzünden. Aşağıdaki bölümde, başlıca yanlış inançlar ve neden onlardan sakınmanız gerektiğini bulacaksınız.

Beceremem, onu yapamam
Evet, yapabilirsin! Diğerleri ne yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin. Aynı büyüklükte beyin, aynı iki kol ve bacak, her gün aynı zaman diliminde yaşayan kadın yada erkek tarafından yapılmış olan tüm olağanüstü şeyleri, sen de yapabilirsin.

Yarın başlarım
Belki, yapamazsın. Bugün yapabileceğin şeyleri asla erteleme. Yarın garanti değil ve geleceğin ne getireceğini kimse bilmiyor. Yalnızca şu andan eminsin. Buradasın ve hedeflerine ulaşabilirisin.
 
Başarı ve İç Motivasyon

Kısaca çocukların kişiliklerinin oluşumunda, çocukların yaşıtlarını örnek aldıklarını ve onlar tarafından kabul edilmenin son derece önemli olduğunu söylüyordu. Buraya kadar ki bölüm aslında bizim yazımızın ana temasını oluşturmamaktadır. Asıl bundan sonra Harris´inı bu sonuca ulaştıran süreç ilgi çekicidir. Harris, Harvard Üniversitesi Ruhbilim Fakültesinde uzmanlık eğitimi görüyordu. 1960 yılında bölüm başkanı, ona bilimsel yeterliliği ve özgür düşünme yetisine sahip olmadığı için doktora çalışmalarına son vermek zorunda olduğunu yani okuldan kovulduğunu belirten bir mektup yolladı. Okuldan kovulmak Harris için son derece onur kırıcı bir eylem olmasına karşın o tam 25 yıl sonra, Amerikan Ruh bilim Derneği tarafından George A Miller ödülünü kazanmıştı. Bu ödül onun için son derece önemli idi çünkü, Harris´in okuldan atıldığını belirten mektubun altında da Miller´in imzası bulunmaktaydı. Peki Harris´in diğerlerinde ayıran unsur ne idi? Harris başarının ancak iç motivasyonun sağlanması ile elde edileceğini biliyordu. O zaman şunu söylemek gerekirse, bizi başarılı ya da başarısız yapan bizzat kendi iç motivasyonumuzdur.

Motivasyon ya da Türkçe ismi ile güdüleme şu sıralarda işletme ve psikoloji biliminin üzerinde son derece önemle durduğu bir konudur. Motivasyon konusunda birçok kitap ve makale yayınlanmıştır. Bunlardan hala en fazla rağbet gören Abraham Maslow´un "İhtiyaçlar Hiyerarşisi"dir. Bu yaklaşıma da çeşitli yönlerden eleştiri gelmesine rağmen temel olarak geçerliliğini sürdürdüğü konusunda kuşku yoktur. Teoriye göre her insanı aynı şekilde motive edemeyiz. İnsanları motive edebilmenin en önemli unsuru onların ihtiyaçlarını bilme. İhtiyaçları saptarken de toplam olarak ihtiyaçları beş gruba ayırmıştır. Bunlar sıra ile;

1-Fizyolojik İhtiyacı: İnsanların hayatının sürdürebilmesi için gerekli olan ihtiyaçlar. Yemek yeme, içmek, uyumak, nefes almak gibi zorunlu ihtiyaçlar.
2-Güven İhtiyacı: Burada her türlü güvenlik ihtiyacı söz konusudur. Gelecek güvencesi, iş güvencesi, barınma, hastalıktan korunma gibi.
3-Sosyal İhtiyaçlar: Fizyolojik ihtiyaçlar ve güven ihtiyacının tatmininden sonra sosyal ihtiyaçlar devreye girer. Bir grubun parçası olmak, birlik beraberlik, aidiyet gibi ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı müddetçe kişiler kendilerin yanlız ve terkedilmiş hissedecektir.
4-Saygı İhtiyacı: Bunu ikiye ayırabiliriz.
a) Başkaları tarafından kendine gösterilen saygı ve verilen değerle ilgili ihtiyaçlardan olan; mevki, şöhret, takdir edilme v.b
b) İnsanın kendine duyduğu saygı ve önemle ilgili ihtiyaçlardan olan, kendine güven, bağımsızlık, başarş, v.b.

Yukarıdaki kademeleri şöyle açıklamak gerekirse; Kosova’daki Sırp zulmünden kaçmış olan bir aile ülkemize ilk geldiğinde ilk istediği şey yemek yemek, uyumak ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasını isteyecektir. Bu temel ihtiyaçlara karşılık gelmektedir. Daha sonra, bir iş bulma ve başlarını sokacak bir ev yapma gibi bir istekle karşı karşıya geleceklerdir. Buda onların güvenlik ihtiyacı’na karşılık gelecektir. Bu iki ihtiyaç karşılandıktan sonra toplum içinde bulunma ve kendileri gibi göçmen ailelerle ve komşuları ile ilişkiye girmek isteyeceklerdir. Belki de ileri ki günlerde "Kosova´lı Göçmenler Derneği´ni kuracaklatır. Tüm bunlar sosyal ihtiyaçların bir ifadesidir. Sosyal ihtiyaç karşılandıktan sonra bulundukları sosyal ortamda saygı görmek yani bulundukları toplumda önemli olduklarını hissetmek isteyeceklerdir. Daha sonra artık kendi kendilerine tatmin duymaya başlayacaklardır. Kısacası dışarıdan gelecek olumsuzluklar ya da onu mutlu edecek olaylar ve durumlar onun yaş***** çok fazla etkilemeyecektir. Kosova´lı aileye dönecek olursak çalıştıkları iş yerinde üst kademeye çıkmak isteyecekleri gibi kendilerine olan güvenleri her geçen gün artacaktır. Bu da onların saygı ihtiyacının ifadesinden başka bir şey değildir. Son olarak ta Kosovalı ailemiz artık yaptıkları işleri öyle bir yapacaklar ki, kişiler kimin yaptığını bilmese bile işin niteliğini görünce "olsa olsa bu işi şu aile yapmıştır" diyecektirler.

Yukarıdaki süreç hepimiz için geçerlidir. İlk üç ihtiyaç hiyerarşisi ve dördüncü ihtiyaç hiyerarşi sininde "a" alt ayırımı dış motivasyon unsurlarının ifadesidir. Yani bunlar bizleri tatmin edebilir. Fakat bunlardan bir tanesinin o ya da bu nedenden dolayı elimizden gittiğinde kendimize inancımızı ve başarabileceğimiz duygusunu kaybedebiliriz. Bizim için hayat adeta çekilmez olabilir. Burada ki unsurlar bizim için yaşamın bir aracı olması gerekirken, farkına bile varmadan yaşamın amacı haline gelebilirler. Çevremize baktığımızda çoğu insan için artık para bir araç olmaktan çıkıp onlar için tamamen amaç haline geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Halbuki merdivenin dördüncü basamağının bir bölümünü oluşturan kendine saygı ve son basamak durumunda bulunan kişinin kendini gerçekleştirebilmesi durumlarına geldiği durumlarda onların üretme yeteneklerini ve yaşamda iz bırakma kabiliyetlerini sınırlayacak bir faktör bulunamaz. Bunun en iyi örneklerini bizlere Mevlana veya Yunus Emre vermektedir. Tüm zorluklara rağmen Maslow´un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst basamağında yer aldıkları için artık onların iç motivasyonunu hiç kimse ellerinden alamayacaktır. Topluma baktığımız zaman başarılı insanlarla başarısız insanlar arasındaki en önemli farkın başarısız insanlar yalnızca dış motivasyon unsurları ile motive edilirken ve bunların yokluğu halinde artı üretim yetenekleri tamamen ortadan kalktığı halde, başarılı insanlar yani üretme yeteneğine kendilerinden bir şeyler ekleyen insanları tek motive eden unsur onların kendi kendilerini motive edebilmelidir. Dış motivasyon unsuru ile motive olan insanlar dışarıda hava kapalıyken canları sıkılır. Hava onların hem üretme hem de insan ilişkileri kalitesini etkileyebilir. Halbuki benim insanları anlayabilme, onlarla bir şeyleri paylaşabilme kapasitemle yani insan ilişkileri kalitesi ile havanın doğrudan doğruya ne gibi bir ilişkisi olabilir? Bu tip insanlar yaşamlarındaki tüm olumsuzluklarının kaynağını bir dış faktöre bağlama eğilimindedirler. Kendilerinin dışında herkes hatalı olabilir. Son olarak ta bu tip insanlar hayatları boyu herkesi değiştirmek isterler fakat kendilerini değiştirmeyi akıl bile etmezler. İçsel motivasyon basamağına ulaşmış insanlar ise hayatlarındaki tüm engelleri yaşamlarının o aşamasından sonraki bölümler için bir fırsat olarak değerlendirir. Başarı ya da başarısızlığı dış etmenlerde aramak yerine bizzat kendi içlerine döner.

Peki Maslow´un bahsettiği beşinci basamağa çıkmak için neler yapmalı. Bunun bir reçetesi yoktur. Kıcası size bu konuda aspirin sunamayacağız. Kişisel bütünlüğe ulaşmanın nirengi noktalarını kısaca açıklayalım. Bu yolu tamamlamak ya da bu yola hiç koyulmamak tamamen sizin elinizde. Aşama aşama gidecek olursak:

1-Vizyon´un oluşturulması: "Ben gelecekte ne olmak istiyorum, 5 yıl sonra kendimi nasıl bir insan olarak görmek istiyorum. Kafamda kendimle ilgili canlandırdığım resim ne?" Tüm bu sorular gerek, iş yaşantısı, gerek aile yaşantısı gerekse sosyal yaşantı için ayrı ayrı yanıtlanmalıdır. Bu aşama tamamlandıktan sonra ikinci aşama devreye giriyor.
2-Misyon´un tanımlanması: Tüm bunları "Niçin" yapıyorum sorusunun yanıtıdır. Kısacası Bütün bunları niçin istiyorum? Mutlu olmak, üretici olmak. Misyon bütün bunları yapmamda bana ilham veren güçtür.
3-Çekirdek değerler: Vizyona giden her yol mubah değildir. Çekirdek değerlere bakmak gerekir. Dürüstlük, ahlak, doğruluk, sevgi, paylaşım gibi.
4-Hedefler koymak: Vizyona ulaşıp ulaşmadığı mı ya da yaklaşıp yaklaşmadığımı nasıl ölçeceğim. Bunun için kısa, orta ve uzun vadeli hedefler koymak gerekir. Burada bahsettiğimiz hedefler, somut-ölçülebilir-mukayese edilebilir-belirli bir zaman dilimi içinde ve iddialılık gibi kriterleri taşımalıdır. Mutlu veya iyi yaşamak bir hedef olamaz. İyi yaşamak veya mutlu olmak için yukarıdaki kriterleri mutlaka tanımlamak gerekir.
5-Planlamak: Kısa, orta ve uzun vadeli hedeflere nasıl ulaşacağının tanımlanması gerekir. Bunu günlük, haftalık ve aylık bazlarda düşünmek gerekir.
6-Eylem Planı: Sadece hayal kurmak yetmiyor. Harekete geçmek gerekir. Harekete geçebilmek içinde yukarıdaki altı aşamanın oluşum sürecini mutlaka yaşam arkadaşlarımız v e bizi tanıyan insanlarla paylaşmamız gerekir.
 
Gücünüzü Harekete Geçirmek İçin Sorgulamaya Ara Vermeyin

Bedensel hastalıklar sadece mikrop, virüs ve bakteri den oluşmuyor. Bunu tıp da söylüyor, artık biliniyor. Eğer ruhunuza da en az bedeninize gö sterdiğiniz kadar özen göstermezseniz, bedeniniz zayıf yerlerini çoğaltır. Üzüldüğünüzde, rahatsızlıklarınızın midenizin ağrı masından, tansiyonunuzun düşmesinden de öteye gitmesini istemiyorsanız ruhunuzun da sesini dinlemeniz gerekiyor... Çocukluğunuzdan beri her şey belleğinize yazıldı. Bunlar kendinize olan inançlarınızı da sınırladı. Size sürekli "aptal tembel" diyen bir annenin ruhunuzda yaptığı damgayı görüyor musunuz?: Yeterince iyi değilim, yapamam!

Ya, size her kızdığında "seni bırakıp gideceğim başkasının çocuğu ol" diyen bir anne, sizde terkedilmek ve önemsenmemek korkusunu yerleştiren kişi olmasın?

Çocukluğunuzda edindiğiniz kalıp inançları "bu sahiden doğru mu?" diye yeniden gözden geçirin. Ben hayata acı çekmek için gelmişim, kader bana hiç gülmez, beni kimse sevmez ki, insanların hepsi nankördür, hep benim yüzümden, ben önemli değilim, çok güçsüzüm... Bunları çoğaltmak mümkün. Zihninizi de evde temizlik yapar gibi temizleyebilirsiniz. Zihniniz, içinden neler geçtiğini bir tek sizin bilidğiniz bir odadır. Orayı arındırıp olumlu mesajları sürekli tekrarlayarak ve değişmek istediğinizi yineleyerek tertemiz yapabilirsiniz. Böylece geçmişten gelen korkular yavaşça silinip "ben iyiyi hakediyorum ve bulacağım" inancına dönüşecektir. Sadece birkaç gece tekrarlayın bakın neler değişecek yaş*****zda.

Louise Hay''in ''Düşünce Gücüyle Tedavi ve Bedensel Rahatsızlıkların Ruhsal Nedenleri'' adlı kitaplarına lütfen göz atın. 143''üncü sayfadan itibaren hangi kırgınlık ve kızgınlığınızın bir organınızı hasta ettiğini anlayacaksınız. Sınır diye bir şey yoktur öğreneceksiniz. Şimdi Kerem''in bana yolladığı bu güzel sözleri bir kez de sesli okuyun. Bakalım zihninizde bir anlamışlık sevinci oluşacak mı?

İşinizin çok önemli olduğunu düşünüyorsanız, bu sinirlerinizin ciddi biçimde bozulduğunun en açık göstergesidir. (Bertrand Russell)

İşini her şeyden önemli sayarak günde sekiz saat çalışan, sonunda çalıştığı yerin başına geçer ve günde aynı hızla yirmi dört saat çalışmaya mahkum olur. (Robert Frost)

Mutluluğun formülü, gerektiğinde önemsiz şeylerle meşgul olabilmektedir. (Edward Newton)

Bitap bırakan günlük yaşam, ancak bir aptalın karşılaşabileceği bir hayat krizidir. (Anton Çehov)

Eğer boş zamanınız yoksa, ruhunuzu kaybediyorsunuz demektir. (L. P. Smith)

Kalitenizin ölçüsü, boş zamanlarınızda ne yaptığınızdır. Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sağladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür. (Irwin Edman)

Babam bana çalışmayı, fakat işin esiri olmamayı öğretti. Şimdi okumanın, hikaye anlatmanın, şakalaşmanın, konuşmanın ve gülmenin iş kadar; hatta ondan da önemli olduğunu biliyorum. (Abraham Lincoln)

Boş zamanı iyi değerlendirmek, çok ciddi bir sorumluluktur. (William Russell)

Yeterli zamanım yok deme. Büyük insanların da günleri 24 saattir...
 
Moral Silahları ve Motivasyon Araçları



En ağır hastalıklarda bile onların adı geçiyor. Kimi zaman duyuyoruz ki, amansız bir vakada "bioenerji" tavsiye edilmiş. Bedenin kendi kendini onarma gücünü harekete geçiren akupunktur ile bazı hastalıkların tedavi edilmesini ise artık çok sık daha duyuyoruz. Bize ilaçların dışında sağlık veren ya da bağışıklık sistemini güçlendiren ‘silahlar’ bunlarla da sınırlı değil tabii. Müzik de hastalıklara karşı kullanılabiliyor. Örneğin "Rast Makamı" bedenin baş kısmını etkiliyor ve bu bölgedeki ağrıları azaltabiliyor. Tamamlayıcı tıbba giren bazı "moral silahlar"ını tanımak istiyorsanız bu yazıyı okuyun.

Yaşam kolay değil. öncelikle beden ve zihin sağlığına dikkat etmek gerekiyor. Çünkü bedensel ve zihinse açıdan hasta olmak demek zaten yaşama karşı 1-0 yenik olmak demek. Sağlıklı bir beden ve zihin için doğruları bulmak ve uygulamak önemli ama öncelikle bağışıklık sistemini güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü kanser ve hepatit B gibi yüzyılın ölümcül hastalıkları, öncelikle bağışıklık sistemi zayıf bedenlere yerleşebiliyor. Peki bunlardan korunmak için ne yapmak lazım?

Sağlıkla ilgili literatürü taradığımızda, geleneksel tedavi yöntemlerinin yanı sıra karşımıza "moral silahları" diye bir kavram da çıkıyor. Hem hasta bir beden için hem de sağlıklı bir beden için en önemli noktanın "moral" olduğunda herkes hemfikir.

Mutsuzlukla çevrelenmiş bir zihin ve tüm moral kalelerini kaybetmiş bir beden hastalıklara karşı kolaylıkla davetiye çıkarıyor. Amansız hastalıklara karşı da böyle bir beden direnemiyor. Doğal Terapi uzmanlarının uzun yıllardır yaptıkları çalışmalarda bağışıklık sistemini güçlendiren aktiviteler belirlenmiş. Şu açık ki, Modern insanın "hızlı" yaşamı stresi beraberinde getiriyor bu da hastalıklara zemin hazırlıyor.

Zorla almak ve kazanmak üzere koşullanmışız. İnsanlar bedenlerinden habersiz yaşıyor, onu ihmal ediyor. Ancak bir yerimiz ağrıdığında onun "mesajını" alıyoruz. Halbuki insan bedeniyle bir birliktelik kurmalı ve onu rahatlatmayı bilmeli.

İşte “Taichi” veya "yoga" gibi aktivitelerde bu var. İkinci sırada ise "akupuntur" yer alıyor. "Bioenerji" de sık kullanılan yöntemlerden biri. Bedendeki negatif enerjiyi alan, psikolojik olarak rahatlatan bioenerji mucizeler yaratıyor. "Dans" ise başka bir moral silahı. Müzik dinlemek ve sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak da uzmanlar tarafından öneriliyor.. İşte size moral silahları ve faydaları.

Yoga yapın
"Yoga yaşama sanatının ta kendisidir." Türkiye''nin ilk yoga hocalarından Müheyya İzer böyle diyor. Yoga hocası Lütfü Bozkurt sise olunum kapasitelerinin çok az bir kısmını kullandıkları için kent insanlarının yoga yapması gerektiğini söylüyor. Yoga, her şeyden önce bir nefis disiplini. Ancak yogada üç temel madde var. Nefes fiziksel çalışma ve meditasyon.

Fiziksel zihinsel ve ruhsal bedeni aynı anda geliştirilmesi ve bir bütünlük sağlanarak dengeye kavuşturulması ilkesine dayanır. Zihnin, duyu organlarından tamamen çekilip içe odaklanması hali de diyebiliriz. "Zekanın içsel faaliyeti" olarak yogayı tanımlayanlar da vardır. Yani, tüm duyuların temel yönlendirici kuvveti olan zekanın sürekli olarak içi görüşü, zihnin duyu organlarından tamamen çekilip içe odaklanması ..

Yoganın beden için faydası çok fazladır. Örneğin "doğru nefes" almayı öğreniriz. Stresi azaltmak ve daha enerjik olabilmek yogayla mümkün. Bedendeki tüm ana kaslarını kuvvetlendiren yoga metabolizmaya denge getiriyor. Doğru nefes teknikleri ile de bir çok hastalığın oluşması engelleniyor..

İlaçsız ve yan etkisiz tedavi: Akupunktur
Geleneksel Çin Tıbbının tedavi metodu akupunktur da bağışıklık sistemini güçlendiren bir yöntem. Daha çok "alternatif" bir yöntem olarak bir çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Akupunktur''un binlerce yıllık bir geçmişi var. Özü, vücudun enerji dengesini iğnelerle sağlamak. İlaçsız ve yan etkisiz bir yöntem olarak bedenin kendi kendini onarma gücünü harekete geçiriyor.

Halk arasında genellikle sigarı bıraktırma, kilo verme ve ağrıları dindirme yönleriyle biliniyor. Ancak uygulanan merkezlerde bir çok hastalık için bu iğneler işe yarıyor, Örneğin Feneryolu''nda bulunan Doğa Med''de akapunktur yapan Dr. Nermin Sezgin’e göre bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. "Bedendeki aku noktalarının belirlenmesiyle vücudun enerji akışı dengelenir. Her türlü sağlık ve estetik sorunlarında akupunktur en etkili yöntemlerden biridir" diyor Sezgin..

Müziği tedavi edici özelliğinden yararlanın
Bazı hastalıkların müzikle tedavi edilmesi, müziği bir "moral silahı" olarak önemli bir yere koyuyor. Osmanlı’da bu yöntem uygulanmış. Bu amaçla kurulan tedavi merkezleri kullanılmış. Yani Türk Musikisi''nin ruhun gıdası olmasını ötesinde tedavi edici özelliği de var. Rast Makamı beyne etki ediyor, baş kısmını etkiliyor ve bu bölgedeki ağrıların azalmasına neden olabiliyor. Rehavi Makamı ise korkuyu azaltıyor, Nihavent ise rahatlama sağlıyor.

Günümüzde de bu çalışmalar mevcut. Avusturya’da müzikle terapi eğitimi alan Halil Tömek bu yöntemle tedavi uyguluyor. Tömek şöyle diyor: "Türk Musikisi’nde bulunan bazı makamlar, vücudun bazı yerlerini etkiliyor. 1600’lü yıllarda yazılan bir kitapta vücudun değişik yerlerini etkileyen makamları göstermişler. Her makamın saati ve etkilediği yer var. Örneğin Rast Makamı baş kısmını etkiliyor ve bu bölgedeki ağrıları azaltabiliyor.

Bioenerji ile sağlanan denge
Biyoenerji yüzyıllardan beri hastalıkların tedavisi için kullanılan tamamlayıcı bir tedavi yöntemi. Organik varlığımız nasıl gerçekse enerji sistemimiz de bir gerçek. Bu sistem, dış ve iç olaylarla etkilendiğinde "mutsuzluk" duygusu bedeni esir alır.. Sinirleri bozulur.. Genellikle bu ruh halinin ardından depresyon gelir..

Hastalıkların bir çoğu zaten sinir sisteminin bozulması ile bağlantılı olarak ortaya çıkar. Bedenin enerji noktalarındaki tıkanıklık sonucunda fiziksel bedenle enerji bedenleri arasında bir kopukluk başlar. Organlara enerji akmaz Hücrelerdeki eloktromanyetik akım işlemez.

Peki bioenerji bir insanın yaşamında başka neleri etkiliyor? Öncelikle yaşam kalitesi yükseliyor. Hayata gözlemleyişi ve algılayışı çok daha duyarlı bir hale geliyor. Bağışıklık sistemi kuvvetleniyor böylece hastalıklar azalıyor. Birey, olumsuz etkilere karşı da nasıl korunabileceğini öğrenmiş oluyor. sağlıklı ve mutlu bir yaşam istiyorsak eğer fiziksel bedenle ve enerji beden mutlaka bir uyum içersinde olmalıdır. Boienerji ile bu uyum sağlanır. Enerji frekansları yenilenir ve bu arada bedenin bağışıklık sistemi de güçlenir.

Dansın gücü
Dans o kadar tutku haline geldi ki, bir çok insan artık dans salonları ikinci adres haline geldi. Hem adrenalini yükseltmek, hem bedenin gereksinimi olan harekete kavuşturmak için de gerekli dans. Salsa''lar.. Tango''lar... Danstan hoşlanmayan yok hemen hemen. Aynı zamanda dans beden için yararlı bir aktivite.

İlkel kabilelerde de birtakım danslarla insanları tedavi edildiğine inanılıyordu. Doğal enerjimizi estetik bir biçimde dışa vurmanın en güzel yöntemi da yanı zamanda.. Figürlerle bedenin kasları da harekete geçiyor..
 
Motivasyon Dedikleri

Sabah olur, saat çalar, bir türlü yataktan kalkmak istemezsiniz. Canınız kalkıp giyinmek, evden dışarı çıkmak istemez. Ya depresyondasınız ya da gençlik çağı kimlik bunalımının kucağında. (Bir ihtimal daha var, belki de hastasınız!) Ya da kalkıp gitmek için yeterince iyi bir sebebiniz yok. Bugünkü ilk ders ilginiz çekmiyor, ya da staja kabul edildiğiniz şirket çok uzakta, yol gözünüzde büyüyor.

Bir işi yapmak için önce içinizde bir istek duymalı ve o işin sonuçlarıyla ilgili bir beklentiniz olmalı. İşte en basit motivasyon tanımı. Bir dersi mecburiyetten, sırf kredi doldurmak için aldıysanız o derste bir şeyler üretmek için motive olma olasılığınız çok az.

Motivasyonla ilgili teorik bilgilerimizi tazeleyelim. En kabul görmüş motivasyon teorisi Maslow''un ihtiyaçlar hiyerarşisidir. Maslow''a göre insan ihtiyaçları bir piramit gibidir, en altta temel fiziksel gereksinimler vardır; yemek,uyumak, barınmak gibi. Bir üstte güvenlik gereksinimleri; daha üstte de sosyal aidiyet gereksinimi; yani bir gruba ait olmak, sosyal ilişkiler kurmak), sonra statü ve takdir edilme gereksinimi gelir.

En yukarıda da kendini gerçekleştirme gereksinimi var. Yani kendini çok iyi keşfetmeyi takiben kendine ve etrafına dolu dolu faydası olacak, tüm potansiyelimizi açığa çıkaracak var olma/yaşama yolları bulma...

İşim gereği tanıştığım üst düzey yöneticilerde bir şey fark ettim. Hepsi hem çok yoğun çalışan, hem de birçok hobisi olan insanlar. Yani kendilerini öyle bir keşfetmişler ve aşmışlar ki, birçok farklı alanda usta bir performans gösteriyorlar.

Geçen hafta Türkiye''nin önde gelen sanayi şirketlerinden birinin Genel Müdürü ile bir dergi için röportaj yapmaya gittim. Adamcağız hem bilmem kaç trilyonluk bir bütçeyi ve yüzlerce insanı idare ediyor, hem de bakın neler yapıyor: pilotluk sertifikası var, dalgıç, avcılık yapıyor ve bateri çalıyor. Yakında da fotografçılık kursuna başlayacağını söyledi.

Bir insana bunları yaptıran nasıl bir motivasyon düzeyidir böyle? Diye sordum kendime… Bence önce kendini ve hayatı çok seviyor, hayatı mümkün olduğunca dolu yaşamak istiyor olmak gerek. Etrafta bir sürü sorun varken, polisimiz 8 Mart günü kadınları tartaklıyor, sınav sistemi yüzünden binlerce öğrenci istemediği bölümlerde okuyor, iş bulmak kabus oluyorken nasıl dolu yaşanır hayat demeyin.

Evet olumsuzluklar her zaman var ve olacak. Hayat bu olumsuzluklarla nasıl baş ettiğimiz ve mevcut durumda nasıl en iyiye ulaşmaya çalıştığımızla ilgili bir şey… Mazaret bulmak, bunalımdan bunalıma koşmak, insanlardan bıkmak, kendimizi rölantide var etmeye çalışmak değil.

Norman Vincent Peale "Fark Yaratan Coşkudur" adlı kitabında şöyle diyor: "İyi bir satıcı olmanın yolu, kendinizi kendinize satmaktan geçer. İnsanın kendisini, istekli ve coşkulu olduğu konusunda ikna etmesi en önemli başarılardan biridir. Yeteneklerine ve kapasitesine gerçekten inanan insanlar bunu yapabilir." Bunun yanında hayatta önemli bir diğer şey de çocuk ruhunun saflığı. Huxley''e göre; "Dehanın sırrı çocukken sahip olunan ruhun yetişkinliğe taşınmasıdır."
 
Motivasyon Stratejileri

Uzaklaşmak ve Yaklaşma
Diğerlerini motive etmenin anahtarını bilmek yararlı olabilir mi? Bu
aynı zamanda Türk iş dünyasının önemli bir problemi olan motivasyon
konusunda yardımcı olabilir mi? Aslında, motivasyon buradaki anlamıyla
şöyle açılayabiliriz... Hoşa gitmeyen işleri de kolayca ve zorlanmadan
yapabilmek... Hoşa gitmeyen işleri yaptırabilmenin sadece iki yolu
var;havuç ya da sopa... Önemli olan nokta sopayı ya da havucu ne zaman
kullanacağınızı bilmek ve nerede hangi hvucu ya da sopayı
kullanacağınızı bilmek.

Biz, havuca tepki verenlere "yaklaşmacılar", sopaya tepki verenlere
ise"uzaklaşmacılar" diyoruz. Emin olun ki, ateş yeterince sıcaksa, herkes
ondan kaçmak için, eğer altın küpü yeterince parlaksa, herkes ona
ulaşmak için, elinden geleni yapacaktır.
İnsanlar bir şeyi neden yaparlar? Ya belirli bir noktaya ulaşmak için
(çoğunlukla keyif); ya da belirli bir noktadan kaçmak için (çoğunlukla
acı ya da keyifsiz durum)... İnsanlar bu anlamda, onlara çekici gelen
şeylere yaklaşır, onları itan şeylerden uzaklaşırlar. Uzaklaşılan ya
da yaklaşılan bu şeyler değerlerle ilgilidir. Değerler, insanların
uzaklaşmak ya da yaklaşmak için zaman, emek ve kaynaklarını
harcadıkları şeyleri belirler.
 
X ve Y Teorisi
Motivasyon konusu, son elli yıldır, yönetim dergilerinde tartışılıyor.
Bu sürew içerisinde iki önemli çatışan teori ortaya çıkmıştır. Douglas
Mc Gregor 19602 da The Human Side of Enterprise dergisinde, bu iki
teoriyi "X Teorisi" ve "Y Teorisi" olarak adlandırmıştır.

Teori X aşağıdaki varsayımlar üzerine kurulmuştur:
1. Ortalama her insan işi sevmez ve ondan kaçmak için yollar arar.
2. Bu iş sevmezlikten dolayı çoğu insan zorlanmalı, yönetilmeli ve
cezayla tehdit edilmelidir.
3. Ortalama insanın hırsı yoktur ve yönetilmeyi tercih eder.
Sorumluluktan kaçarlar ve en yüksek değerleri güvenliktir. Bu
insanları iyi yönetebilmek için ceza gereklidir. Çoğu insan temelde tembel
olduğundan, "sopa" gereklidir; yine de patron arkasını döndüğünde
çalışmayı bırakacaklardır.

Teori Y ise aşağıdaki varsayımlar üzerine kurulmuştur:
1. Fiziksel ya da zihinsel çalışma, oyun ya da dinlenmek gibi
doğaldır.
2. Dış kontrol ya da ceza tehditleri, insanları motive etmenin tek
yolu değildir. Çoğu insan hem fikir hedefe ulaşmak için kendilerini yönetir
ve kontrol eder.
3. Hedefle hem fikir olmaları, o hedefe ulaşmakla ilintilendirdikleri
ödüller sebebiyledir.
4. Her ortalama kişi, doğru şartlar altında, sorumluluk istemeyi
ve/veya kabul etmeyi öğrenir.
5. İnsanların büyük çoğunluğu, kurumsal problem çözme konusunda, hayal
etmek, ustalık ve yaratıcılık için yeterli kaynaklara sahiptir.
6. Modern iş dünyasında, ortalama bir insanın entellektüel
yeteneklerinin çok azı harekete geçirilebilmektedir. Bu kişileri doğru
yönetebilmek doğru "havuçları" bulmakla olabilir. İnsan kaynağının
potansiyelini ortaya çıkaracak çözümleri bulmak yöneticiler
düşmektedir.
 
Peki siz hangi teorinin varsayımdasınız ?

Toplumumuzdaki İş Dünyasını Motive Etmek
Teori X ve teori Y üzerindeki tartışmalar hala devam ediyor. Çünkü her
ikisi de doğru ve her ikisi de yanlış. Bazı insanlar ilk teoriye
uyarken, bazıları de ikincisine uyuyorlar. Yöneticiliğin sırrı,
bireyin hangi kategoriye girdiğini ve ne türüyle motive olacağını bulmaktır.

Yaklaşmacı kişiler ulaşmak istediklerine ulaştıklarında artık hareket
etmezler; uzaklaşmacılar da istemediklerinden kurtulduklarında...

Çalışan insanların içinde uzaklaşmacılar eğer hayat onlar için rahatsa
hiç bir şey yapmayacaklardır. Bir çok şirket insanlara uzaklaşmak
isteyecekleri hiç bir şey bırakmıyor. Kişinin normal standartlarda bir
evi, ailesi, kazancı varsa, işten atılma problemi yoksa, iş yerinde
rekabet yoksa, uzaklaşmak isteyeceği bir şey de yok demektir. Bu da o
kişinin motive olamaması demek olacaktır. Benzer durum yaklaşmacılar
için de geçerlidir. Eğer tüm hedeflere ulaşmışlarsa ve önlerine yeni
ödüller konmuyorsa motive olamayacaklardır.

Kimi insansa bazı durumda yaklaşmacı iken bazı durumda ise
uzaklaşmacıdır. Bu kişilerin hangi durumlarda yaklaşmacı oldukları ve
nelere ulaşmak istedikleri ile hangi durumlarda uzaklaşmacı ve
nelerden kaçmak istedikleri bulunmalıdır.

Motivasyon Stratejisini Ortaya Çıkarmak
Motivasyon stratejisini ortaya çıkartmanın en iyi yollarından birisi
onları bu sabah yataktan kaldıran şeyin ne olduğunu sormaktır. Çünkü
kimi insan, yataktan kalmak için o gün olacak güzel şeyleri düşünerek
motive olurken, kimi insan da kalkmazsa olabilecek kötü şeyleri
düşünür.

Tipik Bir Motivasyon Stratejisinin Unsurları
Ateşleyici; istenen ya da istenmeyen işin düşünülmesi aşaması. Burada
çoğunlukla istenen durumun olumlu duygularını ortaya çıkartan görsel
ve işitsel tasarlamalar ya da istenmeyen durumun olumsuz duygularını
ortaya çıkartan görsel ya da işitsel tasarlamalar yapılır. Ayrıca
oluşturdukları resmle içleşmek, motivasyonu arttırırken, dışlaşmaksa
azaltır. İçleşmek ve dışlaşmak alt sistemlerin ayarlanmasıyla olur.

1. Operasyon; işi yapmak ya da yapmamakla ilgili kendi kendine
konuşma ve zihinde canlandırılması aşaması.
2. Şu anın kriterleriyle, yapılma ya da yapılmama durumunun
kriterlerinin karşılaştırılması aşaması.
3. Yapılma ya da yapılmama durumunun, motive edebilirliği kararı
aşaması.
4. Yaklaşma ya da uzaklaşmaya giden ilk hareket.

Hem yaklaşmacı hem de uzaklaşmacı stratejinin kişide varolması en
etkili olan olarak görünmektedir. Zaman zaman insanlar daha stresli olduğu için ve yaklaşmacı strateji, zihni hedeflere daha iyi yönlendirdiğinden, uzaklaşmacı stratejilerini değiştirmek isteyebilirler. Bununla birlikte kişilerin motivasyon stratejilerini değiştirme çalışmalarında, ekoloji kontrolünün yapılması, kişinin tamamen demotive kalmaması açısından önemlidir. Hatırlayın ki zaman zaman uzaklaşmacı stratejiye de ihtiyaç duyulabilir.
 
Motivasyon Teorileri

“Lu’lu yaşlı devlet adamlarından biri Konfüçyüs’ e sordu; insanları nasıl ciddi ve sadık kılabilirim ki hevesle çalışsınlar?’
Konfüçyüs dedi ki; ‘onlara başkanlık ederken saygınlığı eksik etme ki ciddi olsunlar. Babaca ve şefkatli ol ki, sadık olsunlar. İyiyi teşvik et, acemiye öğret ki hevesli olsunlar.” Konfüçyüs

Motivasyon, kısaca insanı çalışmaya sevketmek, çalışmak için bireyi harekete geçirmek ve isteklendirmek anlamına gelmektedir. Motivasyon yönetimi ise organizasyonda çalışanların daha istekli ve arzulu iş yapmalarına yönelik çeşitli araçlar (para, eğitim, takdir, ödüllendirme, başarı vs.) ile çalışanların harekete geçmesi ve isteklendirilmesi demektir. İnsan kaynakları yönetiminin en önemli konularından birisi hiç şüphesiz motivasyon yönetimidir.

Bu bölümde yönetim uzmanları tarafından geliştirilen başlıca motivasyon teorilerini özetledikten sonra, organizasyonda çalışanlara yönelik olarak uygulanabilecek motivasyonel araçları ele alacağız.

Önemle belirtelim ki, çalışanların organizasyon içindeki ve dışındaki fizyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını iyi bir şekilde algılayan bir yönetici organizasyonun performansını artırabilir. Bu nedenle motivasyon teorilerini tanımak ve öğrenmek son derece önem taşımaktadır.
MASLOW’ UN MOTİVASYON TEORİSİ: İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ
Motivasyon konusunu ilk inceleyen yönetim uzmanlarının başında Abraham H. Maslow gelmektedir. Maslow, insan ihtiyaçları ile ilgili olarak 1943 yılında yazdığı bir makalesinde insan ihtiyaçlarını beş kategoriye ayırmıştır. Maslow, insan ihtiyaçlarını hiyerarşik olarak ele almış ve en alttaki ihtiyaçların karşılanmasının ardından insanın bir üstteki ihtiyaçlar kategorisine doğru yöneldiğini ifade etmiştir. Maslow’ un ihtiyaçlar hiyerarşisi şu şekildedir:

Fizyolojik ihtiyaçlar: İnsanların doğuştan sahip oldukları ve arzu ettikleri temel ihtiyaçlardır. Yemek, uyumak, hava teneffüs etmek vs. ihtiyaçlar bu kategori için örnek olarak gösterilebilir.

Güvenlik ihtiyaçları: İnsanlar, can ve mal varlıklarının korunmasını isterler. Aynı şekilde insan, doğası gereği özgürlüğü ve mülkiyeti seven bir yaratıktır. Bu nedenle, tüm insanlar baskıya ve zorlamaya karşı kendilerini korumak isterler. Bunların dışında yaşlılık, hastalık, işsizlik vs. durumlara karşı da insan, geleceğinin güvenlik içerisinde olmasını arzular.

Sevgi ve aidiyet ihtiyacı: Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarından sonra insanın sosyal yönü ağırlık taşıyan ihtiyaçları ortaya çıkar. Örneğin, sevme, sevilme, bir gruba mensup olma, şevkat, yardımseverlik vs. türünden ihtiyaçlar bu gruba örnek olarak gösterilebilir.

Saygı ihtiyacı: İnsanlar sevmek, sevilmek dışında saygı duyulmak da isterler. İnsanlar temel fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını ve ardından sevgi ve aidiyet ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tanınma, sosyal mevkii ve statü sahibi olma, başarı elde etme, takdir edilme, saygı görme vs. türden ihtiyaçlara ilgi gösterirler. Maslow bu gruptaki ihtiyaçları saygı görme (esteem) ihtiyaçları olarak sınıflandırmaktadır.

İdeallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı: Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını ve diğer belirtilen türdeki ihtiyaçlarını karşılamış olan birey son aşamada ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı duyar. Bu son aşamada birey, ideallerini gerçekleştirmeye, başarmaya ve haz duymaya daha fazla önem verir.

Abraham Maslow’ un yukarıda kısaca özetlediğimiz “ihtiyaçlar hiyerarşisi”, insanlar açısından bir tür motivasyonel etki gösterir. Başka bir ifadeyle, belirli bir basamak ihtiyacını karşılayan birey, bir sonraki basamağa atlamak için motive edilebilir. Maslow’ un teorisinin ötesinde ihtiyaçlar konusunda belki de bilinmesi gereken ilk şey şudur: “insan ihtiyaçları sonsuzdur/sınırsızdır.” Bu nedenle, insan daha fazla motive edilmek için hazır durumdadır. Önemli olan, doğru motivasyonel araçları kullanarak insanları daha fazla çalışmaya sevketmektir.

 
HERZBERG’ IN MOTİVASYON - HİJYEN TEORİSİ


Motivasyon konusunda geliştirilmiş teorilerden birisi de Frederick A. Herzberg’ in “Çift Faktör Teorisi” ya da “Motivasyon-Hijyen Teorisi” olarak bilinen yaklaşımıdır. Herzberg motivasyonu belirleyici iki faktörden sözetmektedir: (Bkz: Kaynak, 1995; 131 vd.; Dinçer, 1996; 310 vd.)
Motivasyonel faktörler. Başarı, tanınma, takdir edilme, yapılan işin niteliği, yetki ve sorumluluk sahibi olma, ilerleme ve yükselme imkanlarının olması vs. motivasyonel faktörler arasında sayılabilir. Bu faktörlerin olması durumunda bireylerin çalışma istek ve arzuları artar. Bu faktörlerin bulunmaması halinde ise bireylerin çalışma arzu ve istekleri yavaşlayabilir.

Hijyen faktörler. İşletme politikası ve yönetimi, çalışma koşulları, ücret düzeyi, özel yaşamdaki mutluluk düzeyi, organizasyonda alt-üst arasındaki ilişkiler vs. unsurlar “hijyen faktörler” olarak adlandırılır. Hijyen faktörler mevcut olduğunda iş tatmini gerçekleşir ve bireyleri çalışmaya motive edebilir. Hijyen faktörlerin negatif olması durumunda ise (örneğin, çalışma koşullarının çok iyi olmaması, aile yaş*****n çok düzenli olmaması) motivasyonel etki ortadan kalkar. Herzberg’ e göre hijyen faktörler pozitif ise bu sadece çalışanlar tarafından kabul görür, motive edici olabileceği gibi motive edici etki göstermeyebilir.

Herzberg’ in yaptığı bu iki ayrımı şekiller üzerinde daha açık olarak görmek mümkündür. Herzberg’ in görüşlerine göre motivasyonel faktörler bireyi mutlu kılan, işyerine bağlayan, çalışmaya özendiren ve doyum sağlayan unsurlardır. Hijyen faktörler ise bireyin işten ayrılmasına, tatminsizliğe yol açabilecek unsurlar olarak görülebilir. Hijyen faktörlerin motive edici özellikleri nisbeten daha azdır. Başka bir ifadeyle hijyen faktörlerin bulunması bireyleri daha fazla çalışmaya sevketmek için yeterli olmayabilir.
 
McCLELAND’ IN ve ALDEFER’ İN MOTİVASYON TEORİSİ


Motivasyon konusunda bir başka teori geliştiren yönetim uzmanı ise David C. McCleland’ dır. Bir psikolog olan Cleland, Maslow ve Herzberg’ den farklı olarak insanların farklı ihtiyaçlara yöneldikleri ve bu ihtiyaçları karşılandığı ölçüde tatmin olacakları görüşünü savunmuştur. McCleland, Maslow’ dan farklı olarak üç tür insan ihtiyacı üzerinde durur:

Başarı ihtiyacı
Sosyal ilişkilerde bulunma ihtiyacı
Güç ihtiyacı

McCleland, Maslow gibi insanların temel fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarından sözetmemiş, daha doğrusu bu ihtiyaçların üzerinde bulunan üç tür ihtiyacı ele almıştır. Gerçekten de, insan doğası gereği sosyal ilişkilerde bulunma (arkadaşlık, dostluk, sevgi vs.) ihtiyacını hisseder. İnsan aynı zamanda güç elde etmeyi seven bir yaratıktır. Bu maddi bir güç (para) olabileceği gibi, makam, mevki, otorite şeklinde bir güç de olabilir. İnsan ayrıca yaptığı işleri başarmayı arzulayan ve bundan haz duyan bir varlıktır.

Clayon Alderfer adındaki yönetim uzmanı ise insan ihtiyaçlarını üç farklı kategoriye ayırmaktadır:
Varlık ihtiyaçları. Bunlar insanların doğuştan itibaren sahip oldukları ihtiyaçlardır. Yiyecek, içecek, barınma ihtiyaçları vs. bu konuda örnek gösterilebilir.
Sosyal ilişkiler ihtiyacı. İnsanlar, başka insanlarla bir arada olmak, duygu ve düşüncelerini onlarla paylaşmak isterler.
Gelişme ihtiyaçları. İnsanların kendilerini geliştirme ihtiyaçlarıdır. Başarı elde etme, tanınma, kabul edilme vs. bu tür ihtiyaçlara örnek gösterilebilir.
Alderfer’ e göre varlık ihtiyaçları karşılandıktan sonra ikinci basamak ihtiyaçların, daha sonra da üçüncü basamak ihtiyaçların karşılanmasına çalışılır.
Buraya kadar özetlediğimiz motivasyon teorileri arasında çok yakın benzerlikler olduğunu söyleyebiliriz.
motivasyon yönünden insan ihtiyaçlarını ele alan her dört teori her ne kadar farklı isimler altında ele alsa da ihtiyaçları birbirine benzer şekilde sınıflamaktadır. Her dört teori içerisinde de ihtiyaçların bir hiyerarşi takip ettiği ve bir tür ihtiyacın karşılanmasının ardından bir başka tür ihtiyacın ortaya çıktığı tespiti yapılmaktadır.
 
ÖDÜLLENDİRME BEKLENTİSİ VE ÖDÜL ADALETİ


Motivasyon teorisine katkıda bulunan bir diğer yönetim uzmanı Victor H. Vroom’ dur. Vroom, 1964 yılında yayınlanan Çalışma ve Motivasyon (Work and Motivation) adlı eserinde motivasyonun çalışanların işle ilgili beklentilerine bağlı bulunduğunu belirtmişti. Vroom’ a göre organizasyondaki çalışanların gösterecekleri çaba sonucunda elde edecekleri bir performans beklentisi bulunmaktadır. Bu performans, çalışanların performansları sonucunda elde edilecek sonuçlar hakkındaki beklentiler ile yakından ilişkilidir. Eğer, performans sonucu elde edilecek sonuç hakkında beklenti pozitif ise bu bireyleri daha fazla çalışmaya itecektir. Yani motive edici bir faktör olacaktır. Buna karşın, performans sonucu elde edilecek beklenti negatif ise bireyler daha fazla çalışma gayreti içerisine girmeyeceklerdir.

Vroom’ un motivasyon konusundaki yaklaşımının temeli ödüllendirme beklentisine dayalıdır. Birey göstereceği çabanın takdir edilmesi ve ödüllendirme beklentisi içerisindedir. Eğer organizasyonda takdir ve ödüllendirme ile ilgili ilkeler ve politikalar önceden belirlenmiş ise bu çalışanlar üzerinde motive edici etki gösterecektir.

Vroom’ un beklentiler teorisi, daha sonra Lyman W Porter ve Edward E. Lawler tarafından daha farklı şekilde ele alınmış ve yorumlanmıştır. Bu iki yönetim uzmanı ödüllendirme beklentisi dışında “ödüllendirmenin adaletli olup olmayacağı beklentisi” nin de önem taşıdığı ifade etmişlerdir.(Bkz: Dinçer, 1996; 134.) Örneğin, bir avukat organizasyonda kendisi ile aynı işi yapan ve aynı özelliklere sahip bir diğer avukat ile kendi ücretini karşılaştırır. Bu karşılaştırmayı, organizasyon dışında kendisi ile aynı işi yapan bir kurum avukatının aldığı ücrete bakarak da yapabilir. Eğer, kendi ücreti diğer avukatların aldığı ücretten daha düşük ise bu takdirde çalışma gayreti ve isteğinde bir azalma sözkonusu olabilir. Özetle, insanlarda çalışma sonucu elde edeceği sonucun adaletli olması beklentisi sözkonusudur.

Ödül adaleti konusunu ele alan yönetim uzmanlarından bir diğeri de John Stacy Adam’ dir. Adam da, organizasyonda uygulanan ödüllendirme sisteminin adaletli olması gerektiğini vurgulamıştır. Adam’ ın ödül adaleti konusunda geliştirdiği formül şu şekildedir:

Bir çalışanın üretimi (çıktı) = Başka bir çalışanın üretimi (çıktı)
Bir çalışanın emeği (girdi) Başka bir çalışanın emeği (girdi)
Adam’ a göre bir çalışanın emeği konusunda aldığı değer ile başka bir çalışanın aynı ölçüde koyduğu emeği karşısında aldığı değer birbirine eşit olmalıdır.
Adam’ a göre eğer organizasyonda uygulanan ödüllendirme sistemi adil ise bu durumda kişilerden elde edilecek sonuç olumlu olacaktır. Kişiler ya aynı tempoda çalışmayı sürdüreceklerdir veyahutta daha yüksek performansla çalışacaklardır. Eğer organizasyonda uygulanan ödüllendirme sistemi adil değilse o zaman da işde tatminsizlik, verimlilikde azalma, düşük performans, işden ayrılmalar vs. sözkonusu olacaktır.
 
Geri
Üst