ASYA
Dünyadaki tüm uygarliklarin baslangicini arastirdigimizda, yolumuz Asya'ya uzanir. Daha Avrupa ve Amerika'da ilkel insanlarin yasadigi dönemlerde, Asya'da büyük uygarliklar kurulmustu. Bunlarin birçogu uzun zaman önce yok oldu ve yeni toplumlar kuruldu. Bununla birlikte Çin uygarligi 5.000 yili askin bir süredir varligini sürdürmektedir. Çinliler'in en eski yazili tarihi yaklasik 3.000 yil öncesinden baslar; söylencelere dayanan tarihleri daha eskiye gider.
Güney Asya'nin kuzey bölgelerinde, 5.000-7.000 yil öncesine ait bazi uygarliklarin varligina iliskin kanitlar vardir. Bu dönemden sonra, IÖ 4000 ile 3000 yillari arasinda Tunç Çagi'nda, çiftçiligin yapildigi köyler vardi. Asya'da Türkler'in tarihi de IÖ 3000 yillarina kadar uzanir. Göçebe Türk topluluklari Altay ile Tanri daglari çevresinde yasamaktaydilar. Daha sonra Güney Asya'da iki grup ortaya çikti; IÖ 1500-1000 yillari arasinda, kentler kuranlar Indus Ovasi'nda; tarimla ugrasan Hint-Ariler ise Yukari Ganj Ovasi'nda yasadilar.
Eski Asya uygarliklari, birbirinden ve Avrupa uygarliklarindan büyük uzakliklarla ayrilmisti. Asyalilar çagdas dönemlere, yani buharli gemiler, trenler ve öteki hizli ulasim araçlari ortaya çikana kadar, bati dünyasindan dogudaki okyanuslar ile batidaki daglar, çöller ve ormanlarla ayrildilar. Yalnizca Asya'nin güneybatisindaki çöllerde yasayan halklar Avrupalilar'la iliskideydi. Araplar, Iranlilar ve Türkler Asya'dan gelen baharat, fildisi ve öteki ürünlerin ticaretinde araci oldular. IS 1. yüzyilda, Roma ile Çin arasinda da ticaret basladi. Ipek, Çin'den, o zamanki adiyla Hitay'dan, Orta Asya yoluyla Avrupa’ya getiriliyordu. Iki ana ticaret yolu vardi: Ipek Yolu denilen karayolu ve Malakka Yarimadasi ile Sumatra arasindaki Malakka Bogazi'ndan geçen denizyolu. Zamanla Ipek Yolu vahsi göçebe kabilelerce, denizyolu da Asya'nin güneybatisina yayilan Müslümanlar'ca kesildi. Böylece ipek ülkesi Hitay, Avrupalilar için yalnizca bir efsane olarak kaldi (bak. IPEK YOLU).
Ortaçagda Haçli Seferleri'yle, Avrupalilar Asya'nin güneybatisini tanidilar (bak. HAÇLI SEFERLERI). Haçli Seferleri sona ermeden önce, büyük Mogol savasçisi Cengiz Han'in Asya'nin büyük bölümünü egemenligi altinda birlestirmesiyle, Dogu Asya ile Avrupa arasindaki haberlesme daha kolay ve güvenli bir duruma geldi (bak. CENGIZ HAN). Marko Polo'nun ve baskalarinin yolculuklariyla Çin'in uygarligina ve büyük zenginligine iliskin öyküler, Avrupalilar arasinda yaygin bir ilgiye yol açti. Haklarinda pek bir sey bilinmeyen bu baharat, fildisi ve ipek ülkeleri, büyük zenginliklere sahip, bilim alaninda ileri ülkeler olarak görüldü (bak. MARKO POLO).
Bununla birlikte Çin, Avrupa'ya karsi çok az ilgi duyuyordu. Çinliler, yurtlarinin dünyanin merkezi oldugu kanisindaydilar. Avrupalilar'a barbar gözüyle bakiyorlardi. Çin, yetistirdigi ürünleri altin ve gümüs karsiligi satmak istiyordu ama Avrupalilar'in ürettiklerini almaya hazir degildi.
Eski kara ve deniz ticaret yollari Asya ülkelerine gitmenin tek yolu olarak kaldigi sürece Çinliler Avrupa'nin etkisinden korunabildiler. Bu yollar uzun, güç ve tehlikeliydi. Fakat 15. yüzyilin sonunda Portekizliler Afrika'nin çevresini dolasarak Hint Okyanusu'na ulastilar ve Hindistan'la ticarete basladilar.
Dogu Asya'ya okyanus üzerinden giden yol bir kere bulununca, Çinliler'in yasama kosullari da degisti. Tüccarlar, misyonerler ve serüvenciler ile az sayida bilgin ve diplomat Asya’ya akin etti. Avrupalilar, Asya ülkelerinin askeri açidan zayif, kötü örgütlenmis ve bölünmüs oldugunu görünce, kisa süre içinde sömürge imparatorluklari kurdular. Asya'nin, Tayland disinda bütün güneydogusu, güneyinin neredeyse tümü ve güneybatisinin büyük bölümü, çok geçmeden Avrupalilar'in denetimine girdi.
17., 18. ve 19. yüzyillarda Asya'daki sömürgeler Avrupalilar için çok kârliydi. Buralarda üretilen hammaddeler islenmek üzere Avrupa'ya getiriliyordu. Islenmis ürünlerin büyük bir bölümü de yeniden sömürgelere satiliyordu. Sonuçta bati ülkeleri hizla gelisti, Asya ülkeleri ise geri kaldi. Bütünüyle yabanci egemenligi altina girmeyen Çin, Japonya, Kore, Tayland gibi birkaç ülke de ticarete açilmaya zorlandi. Batili ülkelerin egemenligi altina girmenin utanci, eski büyük uygarliklariyla gurur duyan bu halklarin aci günler yasamalarina yol açti.
Ticaretle birlikte, Asya'ya batili düsünceler de geldi. 19. yüzyilin sonunda Japonya, Asya’da batinin sanayi yöntemlerini benimseyen ilk ülke oldu. 20. yüzyilda bati düsünceleri ve bilimsel yöntemler Asya'da yayildi. Bunlarla birlikte sorunlar da yayildi; çünkü Asyalilar batili düsünceleri benimsemek ya da eski geleneklerini korumak konusunda art arda kararlar vermek zorunda kaldilar. Bunlarin bazilari kendi geleneksel yollarini yadsirken, bazilari da batili yollarla iliskisi olan her seyi reddetti. Sonunda, batinin düsüncelerinin çogunun, dogunun belirli gereksinimlerini karsilamaya uyarlanabilecegini görmeye basladilar. Avrupa ülkelerinin sömürgelerinde, ulusçuluk ve özyönetim düsünceleri gelismeye basladi. I. Dünya Savasi'ndan sonra Asya'daki sömürgelerde bagimsizlik istegi hizla yayildi; II. Dünya Savasi'nin ardindan bu ülkeler birer birer bagimsizligini kazandi.
20. yüzyilin ikinci yarisinda birçok Asya ülkesi kitanin Avrupalilar’ca sömürgelestirilmesinden kaynaklanan sorunlarin çözümüyle ugrasti. Avrupali güçlerin sömürgeleri için çizdikleri sinirlar her zaman fiziksel bölgelerle ve insanlar ile kültürlerin dagilim ve ayrismasiyla çakismiyordu. Sömürgeler bagimsizliklarini kazandiklarinda bu sinirlarin korunmasi, birlikte yasamaya zorlanan halklar arasinda, bazen silahli çatismaya dönüsen gerginliklere yol açti. Öte yandan, SSCB’nin parçasi olan Orta Asya ülkeleri Sovyetler Birligi’nin 1991’de dagilmasinin ardindan bagimsizliklarina kavustular