∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

Gün gelecek tek kalacaksın...
Birkaç mısra doldururken...
Birden gözlerin dolacak amansız...
Aynanın karşısındaki yüz utanacak senden.
Işte o zaman,
Hayata en büyük mücadeleni vereceksin.
Her çırpınışta yavaş yavaş dibe doğru ineceksin.
Göreceksin,
Vicdanın yureğini saracak, inleyeceksin.
Içtiğim her sigara,
Duman duman haykıracak beni sana.
Sana verdiğim kara gül mutlaka anlatacaktır beni sana
Ve vakit geçtikçe gözlerin iflaz edecek.
Birden bir huzur dolacak içine
Süzülürcesine yükseldiğini hissedeceksin.
Minik bir tebessüm gülü açacak yüzünde.
Sevineceksin.
Aniden gözünü açıp göreceksin
Yanımdasın, cennettesin.
 
Bu akşam bir başka efkarlıyım
Bir başka dertliyim, hüzünlüyüm
Adımlarım beni nereye ***ürüyor
Bilmiyorum
Bir meçhule doğru adım adım ilerliyorum

Bu akşam , bir başka kederliyim
Bir başka yokluğun çöküyor içime
Göz kapaklarım sızlıyor direniyor
Ağlamamak için ,
Ama bir çocuk misali ağlıyorum

Bu akşam , bir başka doluyum
Bir başka ağlamaklıyım bu akşam
Içtiğim ,sigaraların haddi hesabı yok
Üçüncü paketin sonuncu sigarası
Ciğerlerim duman ortalık duman kafam duman
Bir başka içime çekiyorum bu zıkkımı ..

Bu akşam bir başka doldun içime
Bir başka yokluğun koyuyor bana
Olmadığını bile bile seni seni arıyorum
Neredesin vicdansız
Bu kadar hasretlik yeter
Bu kadar ayrılık yeter
Yetmez mi? Bunca zaman
Seni bana , beni sana uzak ettiğin
Bir başkayım ben bu akşam ,
Bir başka kederliyim
Halbuki önceden böyle duygulu içli değildim

Böyle ağlamaklı olmazdım
Bir tek babam öldüğünde ağlamıştım
Şimdi ise kaç zamandır yüzüme tebessümler uğramaz
Kaç vakittir de kapımı çalmaz
Bir başka yalnızım bu akşam
Duvarlar üzerime üzerime geliyor
Lambalar yanmıyor, ışıklarım yok
Bir başka karanlıktayım bu akşam

Bu akşam bir başka sevda dolu ,
Hasret dolu sözler savuruyorum
Dertli şarkıları kederli şiirleri
Geceye haykırıyorum
Dönüşü olmayan bir yola sapmışım
Nasıl kurtulacağım bu keşmekeşlikten
Bilemiyorum çaresizim,
Yani bir başka dardayım bu akşam
Yani bir başka zordayım bu akşam...
 
Acı Çekmeyi Sevdik


Bu son ayrılışımız olacak
Ellerimiz bir daha elveda
Diyerek ayrılmayacak
Canımız bir daha bu denli yanmayacak
Sözlerimiz anl***** yitirmeyecek
Gözlerimiz bir daha yalan söylemeyecek
Bir başka kalplerde
Yaşayacağız sevgimizi,
Bir daha asla birlikte
Olamayız Unutma bu son ayrılışımız
Biz hiçbir şeyin değerini bilmedik
Doğru dürüst sevmeyi bile beceremedik
Bir rüyaydı geldi geçti sadece...
Yaşamadığımızı farz et
Gerçek şu ki gönlüm
Şimdiden sana hasret.
Biz bitti dedik ama bitmedi
Ya kalplerimiz acaba onlar silebildi mi kalbinden sevgimizi?
 
ölecek kadar yaşlı savaşacak kadar gençtin tanıştığımızda. bu vatan içindi herşey. toprağa gömülenler hiçbir zaman yetmezdi. "o"ndan lazımdı hep.

nasıl tanıdım ki seni... bi gece bi anda niye konuşmak istedim senle. hiçbirşey demeden ben seni hiç bilmeden bana ilk dediğinşey sana organlarımı bağışlayabilirim oldu...

nasıl yani?

ben ölmeye gidiyorum dedin...

anlamadım... öldüğünde de haberini alamayacağım... biliyorum.. ama kimse bilmiyor... nasıl bir düzen bu? bu nasıl yaşamak?

mavisini yitirmiş yaşamak? evet tam anlamıyla öyle...

kapıyı çekip gidiyor bir asker
onu nerede bekliyor makber...
duymasan da
okumasan da bil ey asker,
ayrı olsa da dilin,
tenin rengi başka olsa da,
yaşayacak kadar genç,
savaşacak kadar güçlü,
kazanacak kadar inançlısın...

anlamıyorsunuz değil mi? anlamıyoruz aslında hepimiz. bu gece nasıl olduğunu bilmediğim bi şekilde, bi özbekistanlı gençle konuştum. daha 18 yaşında... 3 abisini çeçenistanda kaybetmiş, kendi özbekistanlı... bana sadece sana organlarımı ve iliğimi bağışlayabilirim uyarsa dedi. ne yapmalıy(d)ım?

hayat çok garip.... boşvermek çok zor...
hayat çok garip... beni yoruyor...
hayat çok garip... sanırım siyah...
hayat çok garip... hiç çekilmiyor...
çeaaaim mi fişi__________?
 
Bir sabah uyandığımda
yağmur yağıyordu
ve penceremden içeri giriyordu
yağmur damlaları
ıslanmıştı duygularım
pencerime takılı perde gibi
hayalin düştü içime
şimşek gibi yüreğime
sırılsıklam olmuştu düşlerim
ve düşlerimde ki sen

bir anda aklıma geldin,
yine herzaman ki gibi
ıslanmışım umurumda mı ?
hayalimdeyken sen
sırılsıklam yorganımda hayaller
yavaşça yere dağıldı

oysaki düşlerimiz vardı
yağmur; ellele tutuştuğumuzda yağacaktı
bugün sensiz yağdı yağmur
yağmur penceremden içeri girmekte
ve ellerimde resmin
gözlerimde hayalin
olmasanda yanımda yine de seninleydim işte...
 
Gözümde dağlar gibi büyüyor hasretin
Gelip gelip özlemin doluyor içime
Yokluğunda şair kesildi gönlüm



Oysa nelere katlandı bu gönül
Ne acılarla halay çekti bu yürek
Ne ihanetlere gülüp-geçti bu gözler
Bir yokluğuna alışamadım
Bir de sensiz bu akşamlara
Unutamam demiştin giderken bana
Ben de unutamadım



Biliyorum şimdi saçlarını yaban eller okşuyor
Gözlerine başka gözler gülüyor
Gözlerin ki gördüğüm gözlerin en güzeliydi
Varsın adı hasret olsun artık bu sevdanın
Varsın sonu ayrılık olsun bu romanın
Bitmedi bitmeyecek bu şarkım
Nerede olursan ol
Kiminle olursan ol



Yanındayken bile özlerdim seni
Şimdi içimde bir başka yangın
Şimdi gözlerimde en ıslak bakışın
Ölmek kaderde var biliyorum
Herşeyin sonu yakın



Ama sen de bil ki
Yağmurlarca sevdim seni
Yağmurlarca sana yandım
Hatırla derya gözlüm
HATIRLA AŞKIM..



Seninle zamanların en ölmezini yaşamıştık
En büyük çemberini çizmiştik mutluluğun
En geniş açılarına aşkı taşımıştık beraberce
Hatırlar mısın?



Yağmurlar yağdırmıştık en kurak mevsimlerde
Boy boy umutlar yeşertmiştik içimizde
O ne özlemlerdi gizlediğimiz
Ey sevgili nerdesin?



Sen bensiz ben sensiz az mı ağladık
Az mı kaçtık gölgesinden ayrılığın?
Tanrıya kaç geceler avuç açtık
Hatırlar mısın?



Bulut gibi gözlerin
Ha yağdı ha yağacak
Kurşun gibi sözlerin
Ha vurdu ha vuracak
Öyle gelme üstüme
Dağlar çökmüş içime
Baksana şu kalbime
Ha durdu ha duracak



En iyi dostumdur yabancım değil
Bu yalnızlık benim ikiz kardeşim
En acı gerçeğim yalancım değil
Bu ayrılık benim ikiz kardeşim...



Yüreğinin çöllerine,
Nehir oldum inanmadın.
Saçlarının tellerine,
Esir oldum inanmadın.
İnanmadın ne yapayım,
Sensizlikmiş senden payım.
Sevdim seni inanmadın.



Sen kavgamın tek galibi,
Sen gönlümün tek sahibi.
Sana uysal çocuk gibi,
Teslim oldum inanmadın.
İnanmadın ne yapayım,
Sensizlikmiş senden payım.
Sevdim seni inanmadın.



Yere serdim onurumu,
Hiçe saydım gururumu.
Kucakladım umudumu,
Koştum sana inanmadın.
Yasak koydum şu gönlüme,
Ne geçti ki ah elime.
Bağlanmak mı ne kelime,
Öldüm sana inanmadın.



Artık gidebilirsin gideceğin yere
Sana kal diyemem
son ümit senden olsun
Senden olsun son pişmanlık
Bil ki hayır diyemem..



Her masal gibi bitti bugün
O kısacık mutluluğumuz
Belki yalandı
Belki yalan gibi bir şey
Seninle mesut oluşumuz



Şimdi ellerini görüyorum boşlukta çaresiz
Gözlerini görüyorum en acı hüzünlerle dolu
Oysa
Ne kadar yalvarsan da
Ne kadar ağlasan da
Artık evet diyemem
İnsanlar kendi çizer kaderlerini
Seni affedemem...
 
İkimizde yağmur bulutu gözler
Ne yazık aşkımız ipin ucunda
Dilinizde yürek yangını sözler
Ne yazık sabrımız ipin ucunda



Ayrılık çanları çaldı çalacak
Bu aşkın saati durdu duracak
Seninle bağımız koptu kopacak
Ne yazık sabrımız ipin ucunda



Dağ gibi umutlar hayaller bitti
O çılgın arzular geceler bitti
O tatlı heyecan o hasret bitti
Ne yazık sevdamız ne çabuk bitti



Ne sen değiş artık ne söylenip dur
Bu tatsız kavgalar bitsin ne olur
Bende bu mutsuzluk sende bu gurur
İnata, kaprise, naza gerek yok
Acı bir siteme söze gerek yok
İnan ki bu sona çok geç kaldık çok



Seninle olmaktı bütün dileğim
Anlamadın beni nazlı bebeğim
Ah benim taş kalplim kapris çiçeğim
Bu aşkın kalbimde kalsa da izi
Yarına ***ürmek yok sevgimizi
Ayrılık pusuda bekliyor bizi
Ne yazık sevdamız ipin ucunda...



Gittiğin yerlerden dönmedin geri
Yollara rest çektim isyanlardayım
Kırıldı sonunda sabrımın teli
Yıllara rest çektim isyanlardayım



Beklenen yarınlar kaybolmuş dünden
Ümitler selamı kesmişler benden
Nasılsa hayır yok gelecek günden
Kadere rest çektim isyanlardayım
Bu benim talihim sözüm yok sana
Payımı aldım ben sevdadan yana
Hasretinden başka ne verdin bana



Günler sensiz geçmiyor mu
İşte beni çıldırtan bu
Yüzün bensiz gülmüyor mu
İşte beni ağlatan bu!



Dört bir yanım taş bir duvar
Ne merhamet ne vefa var
Üstelik de sen yoksun yar
Vursalar da akmaz kanım
Hasret dolu her bir yanım
Bu sensizlik yok mu canım
İşte beni öldüren bu!



Sensiz bomboş koca şehir
Günüm zindan gecem zehir
Kimi görsem akıl verir
Nazarında yokum gibi
Dağılmışım bir kum gibi
Günden güne bir mum gibi
Eriyorum anla bunu..



Yolumuz bu kadarmış be kahve gözlüm
Artık
Tersine akan bir nehir gibi
Yıkılmış bir şehir gibi
Suya yazılmış bir şiir gibi
Adımı unut
Yalnızlığın boşluğunda
Sensizliğin sonrasında
Bil ki
Beş para etmiyor umut
 
Yalan yanlış
Kırık dökük yaşadık biz bu aşkı
Erken emekli olduk biz bu sevdadan
Biliyorsun
Hep direkten döndü umutlarımız
Hep kendi kalemize attık gollerimizi
Ne acemi bahçıvanmışız meğer ikimiz
Açmadan soldurduk güllerimizi



Bir değirmen taşı gibi ezip gittin umutlarımı
Şimdi yüreğim mutsuzluğun hedef tahtası
Sokaklara sığmıyor bu dev yalnızlığım
Bu cumartesiler;
Çığlık çığlığa şiirlerim seni istiyor bana inat
Gel gör ki;
Son kurşunu yemiş bu sevdaya
Yetmiyor son pişmanlıklar



Bir isyan faslıdır şimdi bu suskunluğum
Hovardaca harcanan mevsimlere
Bu kaçışlara - bu gelgitlere
Ömrümüze kesilmiş biletlere
İsyanımdır bu gülüşüm



Kendime bile geçmiyor artık sözüm
işte bir kürek mahkumu
İşte bir yürek mahkumu
Kapında yine
Bitmedi bu kara sevda
Bitmiyor be kahve gözlüm!..



Yıllardır içimde bir çocuk ağlar
İşte hep bu yüzden ıslak gözlerim
Sen de çekip gitme dayanamam yar
Öyle taş değilim sandığın kadar
Benim de içimde yıkılır dağlar
 
Demek gidiyorsun...
Ben bunu hakketmedim!
Ne varsa aşka ve cesarete dair
Sırtlayıp o büyük yangınınla gidiyorsun demek!!
Git........
Oysa
Sen öğretmen çıktığın yıl
Vurup alnıma kavgayı
Simsiyah bir süt gibi yaprak dökmüştü dar ağacı
Akşamlarım olmuştu ve kuduz gecelerim
Göz yaşlarım ağlarken
Bir uzun yolculuk düşmüştü peşime
O gün bugündür tetikte bir ömrün son kurşunusun
Hiç aklıma gelmezdi gülüm
Buda bana ders olsun!!!!
Demek gidiyorsun...
Böyle olsun istemezdim oysa!!
Hazin vedaların bu baş dönmesi
Cellat kırmızısı bir hüsrandı yollarda.
Sen öğretmen çıktığın yıl
Çırılçılgın bir ağaca soyunmuştu vişneler
Eyvahhhhh.......
Esmer bir ağıdı bileylemişsem
Cinnetin ucunu yakmışsam bir kez
Cehennemin nizamiye kapısındaysam
Ateşten bir nehre dönen bu isyan
Hep o gül yangınına kanat çırpar
Ve en korsan şarkılar yüzünü şarapla yıkar.
Gidiyorsun demek...
Ben bunu hakketmedim!!
Ne varsa aşka ve cesarete dair
Sırtlayıp o büyük yangınınla git.
Hadi durma,gençliğimin vebalini,
Ve sevgisiz hayatımızın bedelini ödemeden git..
Bu şiiri sana armağan ettim
Yanına almayı unutma sakın
Issız gecelerde okur ağlarsın
Kimseler görmese de kanarsın gülüm
Neler çektiğimi o gün anlarsın!!!
Sonbahar yağmuruyla ıslandım sokaklarda
Ağladım ikimize senden çoook uzaklarda.
Şimdi hüzün makamında bütün şarkılar
Bu yorgun ses,bu kör lamba,bu ateşi sönmüş soba
Tanığıdır yalnızlığın, pişmanlığın tanığıdır.
Çünkü, çünkü benim kitabımda, aşk bir defa yaşanır..
Demek gidiyorsun...
Git..........................
Bir yanda ölümün alnındaki ter
Bir yanda suya düşen sardunya
Ve sabahın saçlarındaki kırağı kadar ışıyorsun
Hadi durma,
Sırtlayıp o büyük yangının vebalini
Ve sevgisiz bir hayatın bedelini ödemeden git.
Bilirsin, gecenin en karanlık olduğu an
Sabahın en yaklaştığı zamandır
Ve hiç bir şey hakkında bildiğimiz her şey
Aslında YALANDIR....
Demiştim ya...
Sen öğretmen çıktığın yıl
Vurup alnıma kavgayı
Simsiyah bir süt gibi yaprak dökmüştü dar ağacı,
Hüzün sarısı yapraklarını
Akşamlarım olmuştu, kuduz gecelerim
Göz yaşlarım ağlamıştı
Bir uzun yolculuk düşmüştü peşime
Çırılçılgın bir ağaca soyunmuştu vişneler.
Demek gidiyorsun...
Git...
Bu şiiri sana armağan ettim
Yanına almayı unutma
Belki soban sönmüş, kitabın bitmiş, dizlerinde battaniye
Yalnızlığın iç çekişini duyarsın
Paketteki son sigaran
Ve titrek bir mum alevi hüznüyle geçmişe dalarsın
Kimseler görmese de kanarsın gülüm.
SENDE YANARSIN ??????
 
..Ve sen serçem,
Hazzın yorgunluğuyla
Bıraktın kendini kollarıma,
Avuçlarımda hissettim minicik kalbinin
Sevgi dolu çırpınışlarını...
Okşadım, okşadım, okşadım seni
Ve sen miniciğim her dokunuşumda
Biraz daha sokuldun kucağıma
Biraz daha yakın oldun yüreğime
Her minik çırpınışta
Biraz daha sevdim seni
Her çırpınışında...
Başını kaldırıp gökyüzüne baktın kucağımda
Belli ki yeniden özgürlüğe kanat açmak istiyordun
"Eğer gideceksen beni de al yanına
Seninle uçmak en derin mavilerde,
Seninle özgürlüğe teslim olmak istiyorum,
Ama kanatsız uçulmaz biliyorum" diyordum...
"Bir çift kanat bir çift yürekle bütündür.
Bir çift kanat yüreklerimiz için hükümdür"diyordun.
Ve bir çift kanatla uçuyordu şimdi yürekler
O kanatlar ki,
Yüreğimizde ki gerçek sevgiyi simgeler...
Yorgunluğumuzu unutmuştuk bile
Uzun süre böyle uçtuk birlikte,
Uçtuk, uçtuk, uçtuk....
Ve nihayet,
unutulmuş yüreklerle buluştuk.
Zaten o günden sonra bizi
Yalnızca sevmeyi bilenler görebildi...
Biz buluttuk, biz yürektik, biz umuttuk
Biz sevgiden başka bütün duyguları unuttuk
Ve her zaman sevmeye mecburduk...
Biz var ya biz, sonunda sevgi olduk!
 
Insan Telefon Defterini Temize Çekerken Bazi Isimleri Eski Defterinde Birakir

.
Onlar artik birdaha asla aranmayacaktir.Garip bir hüznü barindiran bu
silik isimlere bakilir bakilir.Kimi okuldan sinif arkadasinizdir, kimi
çok çabuk unutuverdiginiz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca herseyi
ama herseyi paylastiginiz birisi; yada istifa ettiginiz bir yerden bir
arkadasiniz! Soyadlari sorulmamis birsürü hatirlanmayan isimde vardir
defterde; ve süphesiz üstünde isim olmayan telefon numaralari korkunç
bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çirpida ortadan
kaldirilir.

INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN BAZI ISIMLER ÜZERINDE DURUR.

Onca zaman sonra birkez arasaniz, sesini duysaniz... Ona edilebilecek
bir çift sözünüz yoktur! Birlikte gittiginiz filmler, meyhaneler, evler
birbirinizi yillar sonra özlemenizi saglayacak sevgiyi asilamamistir
size.Yalnizca bir isImdir simdi o.Temize çekerken atlarsiniz
hemen.Derhal çevirirsiniz sayfayi telasla, alalacele.Oh, isim geçmiste
kalmistir.

INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN HAYATINIDA SORGULAR!

Hangisi ihanet etmistir, hangisi yalvarmistir kendisini birakmamaniz
için; hangisinin birsüre sonra arkanizdan konustugunu duymussunuzdur;
hangisi sizi en güzel öpmüstür; hangisi rüyalariniza girmistir, hangisinin
ayak parmaklari ilginizi çekmistir, hangisine hediye alirken zorlanmissinizdir, hangisiyle en hararetli tartismalara girip kavga etmissinizdir, hangisi için
sabahlara kadar içip içip aglamissinizdir? ! ...

Dogrular, yanlislar, hatalar, tutkular!

Birlikte EDIP CANSEVER okudugunuz o insanlar, solmuslardir.

INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN YALNIZLIGINIDA KANITLAR.

Bütün bu insanlar simdi nerede, ne yapmaktadirlar? Saat elbette
dört'tür! Paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine
dönmüstür. Ters dönmüsüzdür. Bu tekbasinalik ve bu isim katliami
aslinda size ters gelir... Çalan telefona bakarsiniz.Acaba? Acaba telefon
defterini temize çeken bir arkadasinizin son anda kurtarma çabasi midir?

Bir iki kirik sözcük, yarim yamalak bir bulusma, belki...

Bilemezsiniz...
 
Keşiş'in eteğinde yaşadım keşiş gibi,
Bir lokma, bir hırkaya hu! diyen derviş gibi,
Ara sıra destanlar yazarım bir iş gibi,

Bu âleme maksatsız seyr için gelmiş gibi,
Harcadım hayatımı beş paralık fiş gibi.

Bu hayat pokerinde bize ancak pas düştü,
Elime per gelmedi, ellere ful-as düştü,
Şimdi artık mahvolan ömrüm için yas düştü,

Yoksulluk, kimsesizlik çöktü kara kış gibi,
Harcadım hayatımı beş paralık fiş gibi.

Bu oyunda ben neyim? Tam mahvolmuş bir adam,
Kiminde kare-vale, kiminde var kare-dam,
Bir blöfle rest dedim, yıkıldı başıma dam,

Umutlarım önümde devrildi kiriş gibi,
Harcadım hayatımı beş paralık fiş gibi.

Ne kazançlar ummuştum girerken bu oyuna,
Üstün eller vurdular, hiç durmadan boyuna,
Şimdi tamam benzedim kurbanlık bir koyuna,

Herkes tapınıyorken kendine fetiş gibi,
Harcadım hayatımı beş paralık fiş gibi.

Hep zarara uğradım, oynadımsa kaç seans,
Ben pot dedim, başkası yaptı beş misli rölâns,
Kör olsun, uğramadı bir kerecik kahpe şans,

Bütün meziyetlerim battı bana şiş gibi,
Harcadım hayatımı beş paralık fiş gibi.

Saadet uma uma geçti ömrün yarısı,
Bilmem niçin düşmüyor başımıza darısı,
Balarısı olmadım, oldum eşek arısı,
Herkes çalım satarken canlı bir afiş gibi,
Ben kendimi harcadım, beş paralık fiş gibi...
 
Başındayız biliyorum,sonu da yok bu yolculuğun.
Nöbet sırası bizdeymiş gibi geldi bana.
Çünkü gördüm ki en çorak toprakta biten
ayrıkotu bile bir şeyler aktarmakta kuşağına...
´´Dane´´vermeden gitmek bize yakışmaz,
haksızlık olurdu ustalara...
Boşuna mı çekilmişti bunca emek,bunca hasret?
´´Danelerden biri´´ysek eğer,kendi çapımızda bir tomurcuk dabiz vermeliydik...
Öykülerimizi anlatırken
sizi sıkmadan mesajlar iletmeliydik satır aralarında.
Çünkü ´´gökten düşen elma´´ kalmadı.
Hepsini bölüştüler çoktan...

Yaşadığımız hiç bir olay yeni değil.
Nedenleri,sonuçlarından daha eski.
O gün anlattıklarımızı
duymazlıktan,görmezlikten gelenler,
sorumluluklarını çoktan unuttular.
Onlar şimdi şikayetçi.
Benim yolum 80 kuşağından bir kesit aslında.
Yolun,sadece adı benim.
Hepimiz aynı yoldaydık oysa...
 
YORMA BENİ SIKILDIM YALAN AŞKINDAN

ANLA BENİ HERŞEY BAK YİNE SIRADAN

YİNE SEN GİDECEKSİN YİNE BEN YALNIZ

SENİ DÜŞÜNECEĞİM ÖLÜMDEN FARKSIZ

DALIP DALIP GİDECEK GÖZLERİM GAMSIZ

SENİ DÜŞÜNÜP BÖYLE AĞLAYACAĞIM...





Aramızda bir uçurum
Kıyılarında çiçek boşluğunda çiçek kokusu
Bir ucunda sen diğer ucunda ben
Sana ağlar gözlerim seni göremeden
Sana çarpar yüreğim seni her an özleyen
Bir kıyıda sen bir kıyıda ben
Aramızda sonsuzluk var seni benden esirgeyen
Ya sensiz acı çekmek yada sonsuzlukta
Sensizlik ile ölüm arasında bir tercih yaptım
Sensiz yaşamaktansa bedenimi boşluğa bıraktım.


Uzak bir sevgi benimkisi;
Sakin ve anlayışlı.
Yakınlaştıkça korkan, uzaklaştıkça titreyen,
Sahiplendikçe üzülen, paylaştıkça acıyan.
Kalbine sahip her bakışını izleyen,
Bir sevgi ki sorma...
Sıradan değil benimkisi;
Öyle el ele tutuşmak değil,
Göz göze bakışmak değil mavi rıhtımın yanında
Ya da omuzuna yatıp ağlamak değil.
Başka bir dünyada beklemek onu,
Başka bir sözle karşılamak,
Belki de aynı mutlulukla uğurlamak.
Sevilmek değil benimkisi;
İstemek ya da arzulamak değil.
Belki de izlemek benimkisi,
Doyasıya izlemek...
Gülmek değil ama güldürmek benimkisi,
En içten gözlerle güldürmek.
Saygı duymak benimkisi,
Ölene kadar ya da sonrasına...
İçine saklamak, gömmek uçsuz bucaksız ruhuna,
Her saniye ziyaret etmek başucunda.
Belki de saçma bir şey benimkisi;
Bencilce, sıkıcı bir zindan,
Sorgusuz sualsiz bir ilişki.
Ama farklı bir sevgi benimkisi;
İstemeden veren, sevilmeden seven,
Hep bende olan ve beni ben yapan sevgi...
 
Seni her özledigimde sevgilim,
Gökyüzüne bakiyorum;
Gögün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özledigimde bir tanem,
Denizlere bakiyorum.
Ufuga bakinca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özledigimde bir tanem,
Kuslara bakiyorum.
O kanatlardaki özgürlügünü görüyorum çünkü.
Ve askim, seni her özledigimde,
Adinda isyan ediyorum.
Seni özlemek istemiyorum ben,
Ben seni yasamak istiyorum,
Seni her özledigimde sana bakmak istiyorum
Ve seni sende görmek sadece..

Anılardan yontulmuş yüze değil
bir felakete adadım kendimi
deneyerek sesimi yeni bir ölüde, her gün
sabahla, baharın geldiğini
resimlerde yaşayan ikindileri
akşamın yalnızlığa düşürdüğü kafiyeyi
kılıçla kesilen yatsıları
mavi kuş zındanlarını
ve sıkıntıyı adlandıran geceleri müjdeledim.
o, yüreğinde uzun hüzünler besledi.
Oysa acılar çoğalmış, dağlar uyumuştu
karanlığın kollarında şehir uyumuştu
denizin derinliğinde söken şafak
yüzündeki dalgınlık
ağzındaki ince harfler uyumuştu
Fala mı inanırdım artık, kelimelere mi
su terazilerine ölü tüccarlarına
geceye ve gündüze mi?

O gitti.Bir sevdaya yasladı kendini
Ben kaldım.Yalnızlıkla karşıladım her şeyi.
 
Gitme gönlümün güneşi
bir bozkır ıssızlığı gibi
bu şehrin karanlık sokaklarında
bırakıp beni gitme
gitme közüm, gitme korum, gitme gözüm...

Gidersen
bütün duvarlar yıkılır üstüme
kimsesizleri ağlar gözlerimde bu şehrin
hüzün sarar sokakları her gece
hicran yağar göklerden yağmur yerine...

Gitme gece gözlüm, gitme bahar yüzlüm
gitme öksüzüm
ellerin yağmur sıcağı senin
gözlerin düğün çiçeği
dudağın gelincik
bakışın ay
vurup ömrümün göçmen kuşlarını
hançerleyip kalbimi gitme
gitme ışığım, gitme sevdam, gitme kavgam...

Gitme sevdamsın
gidersen duman olur ağarım sokaklara
incecik bir yağmur olur yağarım
uyku tutmaz geceleri
uzak yıldızlara takılır kalır gözlerim
kaybolup giderim bu kalabalık şehirde
gitme karakızım, gitme yürek sızım, canyıldızım

Gitme gönlümün nazlısı
bakışlarımı bir boşluğa ilmikleyip
sonsuz kederimle başbaşa bırakıp gitme
gitme çöl olur, gitme ölüm olur
bir yaprak gibi kurur gider ömrüm rüzgarda
aysız, güneşsiz kalırım, susuz, havasız
gitme ölürüm
gitme

Gitme gece gözlüm, gitme öksüzüm
gidersen bu şehir sensiz kalır
seni ararım bütün duraklarda
bütün sokaklarda seni ağlarım
gitme anılara kar yağar
gitme dört mevsim ayaz olur
dört mevsim sonbahar
gitme ey yar
ağlatma beni sevda kapılarında
eğme boynumu
üşürüm, donarım her gece sokaklarda

Gitme yüreğimin sızısı
gitme alnımın yazısı, gönlümün nazlısı
gitme duman olur, tufan olur, ah olur
kuşlarda çekip gider bu şehirde
ne güneş doğar, ne sabah olur
her saniye bir can verir ömrüm
ölürüm sevda kapılarında
ölürüm gitme
 
Gül için dikenine katlanabileceklerini söyleyenlerdir, kır
çiçeklerini göremeyecek kadar güle bağlanmış olanlar 'Gül'
derler, başka bir şey demezler üstüne...

Ömürleri güllere ulaşmak için tükenirken, ehemmiyet vermezler, ayak
altında kalan, gül kadar narin, gül kadar güzel ama güzelliği fark
edilmeyen kır çiçeklerine. Mutlu olma sevdasına düşmüşlerdir kendilerince.

Mutlu olmak için zorluklara katlandıklarını bile söyleyebilirler.
Onlar için güzel bellidir artık. Takvim yaprakları birer birer düşerken,
kimi zaman yol katedemediklerine üzülürler. Oysa güzellikler
yanıbaşlarındadır her zaman, ama onlar her zaman güzellikleri
uzakta aramak sevdasındadırlar. Uzaktaki kıymetlidir;
zorluklarla elde edilen değerlidir; aradığında elinin altında olmayan güzeldir, derler.

Yanıldıkları tek nokta var: Onlar hep uzaklara bakarken, birileri
katlanmıştır, onun güzel bulmadıklarına, birileri kıymet vermiştir kır çiçeklerine...

Mutlu olmak için, gelecek bir yarını beklemezler. Ayaklar altında
ezilenlere ehemmiyet verip, onlardaki güzelliği fark edip, yarını
beklemeden, bugünden mutlu olmaya başlayanlardır onlar. Bir kır
çiçeğinin güzelliği onlar için yeterlidir. Gülde gönülleri varsa bile,
onlara ulaşmak için ömür tüketmekten korkarlar ve kır çiçeğindeki gül
güzelliğini fark ederler.

İnsan her zaman güzeli ister, güzel hastasıdır. Güzele ulaşmak için
ömrünü feda eder. Oysa bir baksa etrafındakilere, mutlak bir güzeli fark
edecektir. Ama tek bir düşüncenin kavanozunda kapalı kalmıştır.
Güzeli ararken, ezerek geçtiği bir başka güzeli fark edemeyecek kadar
kördür artık. Oysa bir çevirse uzakta takılı kalan gözlerini; gönül
rahatlığı ile bir taksa farklı güzellikleri de görme gözlüğünü...

Hayatına renk verse, kır çiçeklerinden demetlenmiş bir demetle...
Hayatını güzellikler yönüne değil de, güzellikleri hayatın yönüne çevirmeye çalışsa...

Bir görebilse kır çiçeğinin gül tarafını... Bir görebilse, hayal
pınarının çeşmesinin değil de suyunun önemli olduğunu... Yetinse
elindeki ile, güzelliğini bulmaya çalışsa elindekinin. Sevdiklerini gül
demetleriyle mutlu edebilme fikrini atsa kafasından. Bir gün de kır çiçeği
toplasa, sunsa sevdiklerine... Hayatını gül arama yolunda feda edeceğine,
görse kır çiçeğinin gül yanını... Bir fark etse ayaklarının altındakileri,
bir ehemmiyet verse kır çiçeklerine. "Sonuçta ikisi de çiçektir. Gül herkesçe
güzeldir, kır çiçeği de bence güzeldir." dese. Uzaklara bakmaktan, güle
ulaşmaktan dermansız kalacağına, bu enerjiyle kır çiçeğini sevmeye ve
sevdirmeye çalışsa; bu güzelliği sevdikleriyle paylaşsa. Güle ulaşma
arzusuyla koşturanlara gösterebilse kır çiçeğinin gül yanını. Anlatabilse
gül için ömür tüketmenin boş olduğunu...

Gül güzeldir; ama sevgi mevsimi geçtikten sonra, gül için koşmanın
bir anlamı kalmayacaktır. Öyleyse hiç vakit kaybetmeden al eline bir
demet kır çiçeğini, onun sana sunduğu mutluluğu görmeye çalış.
Çünkü hayat, mükemmeli aramaya yetecek kadar uzun değil!
 
Ne zaman canım sıkılsa, gitmek isterim uzaklara
Ne vakit seni düşünsem ki düşünmesem olmuyor
Gözlerin gelir aklıma, ah o çocuk gözlerin
Tam göğsüme saplanır, bıçak gibi sözlerin


Ne hayalin terk ediyor beni ne de geriye tek bir umudum kaldı. Yine de ne zaman bir şiir okusam mısralarındasın. Ne zaman bir şarkı dinlesem hala sözlerindesin.


Bir kitap okuyorum dökülüyor sayfa aralarındaki kurumuş kır çiçekleri. Uzanıp alamıyorum düştüğü yerden. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun…
Ne kadar kaçsam kendimden, bir o kadar yakalanırdım
Ne kadar seni istesem, sen hiç yanımda olmazdın
Gözyaşı biriktirdim, gözyaşım ince sızı
Düşündüm de bir zaman, bunu ben hak etmedim


Ne garip bir hayat bu yaşadığım, bir papatya falı gibi; mutluyum/mutsuzum diyerek koparıyorum hayatımın sayfalarını tek tek. Tüketiyorum yaşamı, tükeniyorum ağır ağır. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun…
Her limandan bir gemi, alır ***ürür beni
Hayal bu ya üstelik, gitmeler üzer bizi
Geçmiyorsam içinden, sevemedim bu fikri
Gidiyorum inadına, al aşkını ver beni


Öyle çaresiz hissediyorum ki kendimi. Yine yağmur olup yağsan diyorum avuçlarıma, filizlense yine yok olan umutlarım. Yine geceler boyu bıkıp usanmadan yazsam, duvardaki gölgelerde seni bulsam, gözlerim kapansa senin sıcaklığın kaplasa bedenimi. Ama olmayacak biliyorum. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun…

Sen beni öldürüyorsun
Sen bunu bilmiyorsun
Sen beni öldürüyorsun
Sen bunu hep yapıyorsun



Geceler büyüyor içimde, bir de yalnızlığım. Yıkılan umutlarım, hayallerim de terk ediyor artık birer birer. Gecenin koyu ve can yakan karanlığına inat bir tek çocuk bakan gözlerin terk etmiyor beni. Sen beni öldürüyorsun ve bunu hep yapıyorsun
 
Duygularımı anladığın için…

Beni ben olarak kabul ettiğin için…

En çekilmez olduğum günlerde bile,

Bana katlandığın için seviyorum seni,

Çünkü sen,

En zor zamanlarımda bile

Bana yol gösteren ay ışığımsın,

Karanlık gecelerimde umudum…

Sevmekten asla vazgeçmeyeceğim…

Deli Sevdamsın…
 
Bu derin mor sabahlı geceleri sana sakladık
Umudun kükreyişi idi kıyılara vuran dalgalar
Bu yüreği başka yüreklere bil ki yasakladık
Sağanaktı yüreğimize iliz iliz yağan yağmurlar

Bıktım artık kurşun yemekten yaralar kangren
Yasa boğduğum güllerden ismini aldım yediveren
Bahtsız çalı kuşu ellerindi beni her sabah seven
Yokluğunda bir yıldızdı içimi dişi kırık kemiren

Dumanlara boğmuşum dağındaki başımı
Ömrümü dudaklarına ismini solumuşum
Baktım ki ömür denilen alıp gidiyor yaşımı
Seni yedi kat göğün başına taç diye koymuşum

Umuda haykırıştır kırık özlemden kalan
Gidişimdir damarlarımın ısınıp soğuduğu an
Her mektubun arkasında bir acı burukluk
Bil ki göz pınarlarımdan incileri sana dizilmiştir…

Böylesine derin dibi olmayan sevda düşer mi kuyulara
Zannet meyinki içimdeki acıları kavuran halsiz yara
Böylesine sebepsiz kaç akşamı böler uykulara
Savurur küllerini rüzgara inat darmadağın yıldızlara
 
Geri
Üst