∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

İyi değilim bugünlerde..
Kalbim zihnimin gölgesinde..
Zihnim kalbimin ötesinde..

İyi değilim bugünlerde..
Zihnimdeki fikirlerle..
Hayatım şimdi zihnimin ellerinde..

Kalbime bir ilişsene
Kalbim kimin ellerinde
 
Teselli istemedim senden
Sadece sar istedim yalnızlığımı
Gecelerime dokun gizeminle
Öpüşünle söndür yangınları

Ne gel dedim yağmur gibi üzerime
Ne git dedim biten mevsimler misali
Bakışınla tüket ömür denen yılları.
Bir ‘ben’ ol istedim sende kayboluşumda
Tüm yarım kalanları sil istedim
Yeniden başlat hayatı.
Sadece ol istedim dualarımda
Birlikte doğmak için sabahlara
Tek tek toplayalım yıldızları

Teselli istemedim senden
Kirpiklerime hapsettiğim
‘suskun yaşım’ ol istedim
ve gizli sevdamın adı
Sev istedim beni umarsızca
Kimse bilmesin istedim
Karanlıktaki güneşimi..
Bir sen duy yeter sesimi
Sen adam gibi adam
Ben aydınlıktaki kara deli…

Teselli istemedim senden…
Sadece ol istedim yarınlarımda
Uzaktan da olsa sev istedim...
 
Ben camım mavi konakta
Her yağmurda damlaların yüzümü okşadığı camım
Kışın rüzgarda bir tarafım donar, bir tarafım sobaya bakar
Ben camım kırılmamış henüz
İnsanların içerisini görmek için baktıları gözüm
Rüzgarda titrerim, fırtınada sallanırım
Ama yıkılmam hiçbir zaman, kırılmam
Soğuk bir kış günü diğer tarafta konuşursun
Buğulanır bir tarafım, görmeye aciz kalır herşeyi
Ama bilirim orda olduklarını
Ağacın rüzgarda savrulduğunu ama yıkılmadığını
Denizin denizden çıksa da suyu geri döndüğünü bilirim

Ben kırılmam kolay kolay
Ne zaman sevdam bitse bu dünyada
Rüzgar alır mavi konak, yağmur alır penceresinden
Sonra yeni cam takılır mavi konağa, lekesiz ve saf
Sevda yine biter, cam yine düşer paramparça olur
Yenisi gelir lekesiz olur
 
Her yer,
Her an
Ve her şey büyülenmişti o akşam! ...

Ateşe verilmişti en katı yasaklar!
Şeytanın bir bildiği vardı sanki!
Büyücü görünmez olmuş,
Hipnotize etmişti duyguları bir vapurun güvertesinde.
Ve şeytan aciz kalmıştı yasaklarıyla! ...

Boğazdan esen serin bir rüzgar okşamaktaydı, kadının saçlarını.
Belki de, esen rüzgara gizlenmişti büyücü.
Ya da;
Vapura eşlik eden martıların sesine sinmişti.
Kim bilir?
Ama;
Her an,
Her yerde
Ve hep onlarlaydı...


***ürmüştü duyguları, Kızkulesi'nin gizemine.
Bağlanmıştı artık duygular, büyünün gücüne.
Karanlığa sinen romantizm ve Kızkulesi...

Akrep donmuş,
Yelkovan volta atmayı unutmuştu.
Zaman durmuştu artık.
Zaman ve her şey büyülüydü! ...

Kızkulesine bakan kaldırımlarda,
Birleşen ellerin ve Kızkulesine gömülen bakışların esrarı vardı.
Sıcak bir bardak çayın buğusuna karışmaktaydı üşüyen soluklar.
Ve titreyen dudaklarıyla bir aşk şarkısı mırıldanmaktaydı sevgililer...
''Gurbet elde bir başıma,
Kimim var ki senden başka? ''

Bir yandan, martıların eşlik etmesi söylenen şarkılara,
Bir yandan da, Kızkulesinin hikayesi vardı düşüncelerde.
Derin düşler canlanmıştı o akşam! ...

Allahım! ...
Hiç bitmeseydi,
Hiç bozulmasaydı bu büyü.
Ama! ...

Teşekkür ederim büyücü!
Büyülü akşam için!
Her şey için!
Teşekkürler! ...
Seni seviyorum! ...

Alıntı ile Cevapla
 
Gizlerin.....
O derin gömüt, o mitolojik bilmece
İç yollarının kayıp harita parçası
Kaybolduğum labirent
Derinleştikçe düşmeyi sevdiren uçurumun
Gizlerinde
Kelimelerin gizlenmesindendir suskunluğun....

Gizlerin...
Gözlerindeki hüznü örtmeye çalışan kirpiklerin
Duyardın seni çağırırdı hayat
Duyardın;
Sana seslenirdim, sesim yiterdi
Gizlerin hep geceydi
Güneş;
sadece geceyi örterdi....

Sen;
fırtınasını içinde saklayan bir limandın
çapasını bulmak için açılan gemi
tuzlu suyla vaftiz edilmiş balık
ve ağır bir sistin
kendinde kaybolacak kadar
gizlerinde saklanıyordu
öldürmeye korkan bir intihar...

Sen; kendi yörüngesinde kaybolan bir yıldız
Yaşamın; rüyasını kaybetmiş bir uyku
Dişlenen dudakların ufak yarası; göz bebeklerin
Sus!
Konuştukça derinleşiyor gizlerin

Korkma benden. Kendinden korkan hiçbir şeyden korkma.

Soyun, bir tek gizlerin kalsın üstünde
Parmak uçlarının sıcaklığı bir de
Uzan yanıma uyu istersen
Yakalarım uykundan firar eden düşlerini
Ürkme benden
Çünkü ben sana yeni hayaller getirmedim
Kaçıyordum
Gizlerinde saklanmak isteyen
Yaralı aşkların firarisiydim
Korkma benden;
Ben hep yanlış teşhis edildim
İçinin esrarını çözmeye değil
Onu ellerinden içmeye geldim
 
acil servis gibi yetiştim bütün kanamalı sevdalarıma
yanlarına gittiğimde,
odaları boştu, çarşafları temiz
bir küçük not bile yoktu....”kurtardığınız için teşekkür ederiz”

bu yüzden emekliliğimi istedim yorgun aşkların baş hekiminden
tazminatım suskunluk
beni ait olmadığım şehirlerde aramayın,
adresimin caddesi....burukluk
 
Anlatamadığım bir sevgi var içimde,
Sana karşı hissettiğim,
Ama anlatamadığım...

Karanlık odamı aydınlatan
Güneşim oluyor sabahları,
Geceleri ise penceremdeki ay ışığı...

Dokunduğumda uçacak bir kuş gibi ürkek,
Ve sanki kurduğum bir hayal
Seninle gerçekleşecek...

Anlatamadığım bir sevgi bu,
Ne başı belli, ne de sonrası,
Ne masum bir aşk, ne de bir günah...

Anlatamadığım bir sevgi var içimde,
Gördüğüm, duyduğum, hissettiğim,
Ve hatta hasret kaldığım,
Ama anlatamadığım...
 
Gizlice seviyorum seni
Kimse bilmesin,duymasın
Yüreğimde saklıyorum seni
Sen bile bilmiyorsun.
Yüreğim yansada alevler içinde
Ağlasamda seni her düşündüğümde
Kaybolsam bile kadehler içinde
Ben seni gizlice seviyorum.
Açıklarda bir gemiye benziyorum
Binlerce balığın benden haberi yok
Denizlerin içinde kayboluyorum
Denizin bile benden haberi yok.
Gizlice seviyorum seni
Tarifi imkansız duygular içinde
Sen gözlerimin içinde,her baktığım yerde
Ben gizlice seviyorum seni.
Yolum hep çıkmazlarda
Hikayem yalan kitaplarda
Sürgün gibi diyarlarda
Hep gizli kalacaksın
yüreğimin köşesinde
Ve bir gün gelip ben ölürsem
Kendini bulacaksın benim kalbimde.
 
“Yalnızım çünkü sen varsın”


“gel” desen gelirdim
gittiğin uzakta bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
bu kendime son gelişim

ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
kendimi suçüstü yakalıyorum
ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz’a uyak düşüyorum
gözlerime senden düşler sürüyorum
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum
sonra bir durağa yaslanıyorum
sonra bir kente
ve sen gidiyorsun
ben kanıyorum
diyorlar ki “kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun”
oysa “gel” desen gelirdim biliyorsun

yorgun Haliç’e biraz inat
biraz ihanet bırakıyorum
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
aklıma düşüyorsun
düşüyorum
düşünce
üşüyorum
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
yalanlarımla bir hiçlikteyim
beni içinden kaç !

bu kentte her yağmur kendini ağlar
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
nerde, kimi üşüyorsun?
artık kendini yakan bir ateşim
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
şimdi boş duraklarda yaslanıyorum
boş kentlere
oysa “gel” desen gelecektim


gündüşlerime dönüşlerimde
bakışın içiyor beni gözlerimden
gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara
uzaklığına uzanıyorum
sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden
ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan
yıkılıyorum şarkılara
“kimseler biliyor”
yalnızlık dostumdu
şimdi korkum oluyor
oysa “gel” desen gelecektim

artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor
güzartığı saçlarımda oynaşan sensizlik
gözkarana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan
kendimi yitirdikçe sana gidiyorum
göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum
düş satıcısı, ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum
uysal yalnızlıklar satın alıyorum
gülüşümle ödeyerek
ve içimde yalancı bir katil taşıyorum
yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma
cüzzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben
kirli sözlerimi temize çekme
oysa “gel“ desen gelecektim

gözlerim ihanete ihbar taşıyor
kuşkulu bir cinayete fısıldıyor kaşlarına
sözü namluna sürmelisin şimdi
en yaralı yanımdan vurmalısın beni
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır

avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum
ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam
susuşuna kan döküyor gözlerim
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun
oysa bilmelisin Araz’ım
kimsenin içi görünmez
ve hiç bulamadıklarını
asla yitiremezsin
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor
söylenecek bütün sözler


her sabah akşam oluyorsun
alnından ellerine damlıyorsun
yüzündeki yağmurla iniyorsun kent’e
içine dert oluyorsun kentin
dışına yağmur
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler
duvarların kan öksürüyor
ve sen
başkalarının gözlerini
yüzümde aramamayı öğreniyorsun
beni bir durağa yaslıyorsun
beni bir kent’e
gidiyorsun
oysa “gel” desen gelecektim

susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın
en susmak ta neydi öyle
sen en dinlerken
biliyorum Araz’ım
insan kendini bulmamalı, hep aramalı
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
gece cinnetlerimi de alıp yanıma
denize bakmayı bilmeyenler
bir gün mutlaka boğulur
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım

siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı ?

ben şimdi gurbetim
içimde taşıyorum
heba olsa da senlerce yılım
oysa “gel” desen gelecektim

ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden
şairler ölüdür derler (inanmıyorum) !
en karanlık ceketimi giyiyordum
ışığa kördüm çünkü
şimdi ise güneşe ilerliyorum
dirilmek için


kimliği paslanıyor eski bir anarşistin
gecenin kör gözünden utanıyorum
hadi bana en militan kelimelerle saldır
batır içime cümlelerini
beyhude bir dehşet bırak bana
hakediyorum


gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime
can kaybından ölüyorum
cenazemde namaz kılacağım
zan altındayım
yalanıma inanıyorum

yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin
kinim kendime
susuşum sana
küsüşüm tüm dünyaya
üstü kalsın ihanetimin
“gel” desen gelecektim
yine bir tren geçiyor içimden
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor
görmüyorum, söylemiyorsun, kırılıyorum
hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede
sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan
süsle beni ey aşk!
geçtiğin yerleri öpüyorum

yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum
dişlerindeki nikotin tadı terkimde
sirenler ve ateş hatları içip
sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden
ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla
ve bir asansör kapısı önünde
aslında yüzüme tükürüyorsun da ihanetimi
ben habersiz gülümsüyorum
yasadışıyım
tutukla beni gözlerimden

kalemim bitti, yitirdi şiirini şuur
öldü kanımdaki mürekkep balığı
solumdaki sis’e intihar etti intiharlar
bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek
yaşamak için geç bir zaman
ölmek için ise erken

çok davullu bir senfoni sürçüyor
dikiş tutmaz ayrılığımda
kirpiğinden yapılma bir darağacına
geceyi asıyorum
yoksun
bu yağmurlar ıslatmıyor beni
bir durağa yaslanıyorum sensiz
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum
“gel” desen gelecektim oysa

kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor
şimdi herkes biraz sen, biraz acı
göğsümde bir vagon
gizli sözler batıyor
fırtınalar çıkıyor üstüme

şakağımda
intihar acemisi bir şairin
delilik provaları
arkandan uluyan kapılardan
söküyorum kokunu
yokluğunu kokluyorum
yokluğunu yokluyorum

çöz gözlerimi senden hadi!
ücranda yak bakışımı
gözlerine bekçi sevdam
dünden ve senden kalmayım
içine her düşen
kendi keşfi sanıyor seni
oysa sen
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
ve kendini acıtmak istiyorsun
ama güller kendine batamaz
bilmiyor musun ?
'gel' mi diyorsun ?...

herkes kendi gördüğüne bakar
peki hayatın rüzgârında kime yelkeniz ?
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
hadi ! en kanadığımız yerden susalım
'gel' desen gelirdim
'git' dedin ve gittin

Aşka...
Rüzgâra...
Ayrılığa...
Zamana...
...
 
Seni geceler boyunca özlemekten başka elimden bir şey gelmiyor.
Ve gündüzlerim ;
Yangın akşamlarından kalan küllerini savurmakla geçiyor.
Benim için artık hayat bu,
İzsiz, yolsuz, kılavuzsuz,
Yangınlarla,
Geçip gidiyor gençliğim,
Bitiriyorum kendimi.
 
Gitme yüreğimden sevgili
Silemem izlerini
Zamansız yarınlarda solurum dertlerini
Gitme yüreğimden sevgili
Ezilirim hasretinle
Ulaşamam engin mavi lere
Gitme yüreğimden sevgili
Kalırım karanlığa
Erişmez gecelerim tozpembe sabahlara
Parmak uçlarımda bile
Dolaşırken deli sevdan
Saçlarımın karasına
Gizlenmişken gönül yaram
Gitme yüreğimden sevgili
Düşürme gözümden sevmeleri
Yorma zamansız yeşeren kırılgan güvenimi
 
Duygular bir isyandır.
Kimi zaman çığlık, kimi zaman gözyaşı...
Düğüm düğüm bir şeyler sıralanır boğazına.
Ağlarsın ağlayamazsın.
Sevgidir, acıdır, umuda duyulan umutsuzluktur.
Bütün dünya sığmıştır gözüne.
Alabildiğine uçsuz bucaksız hissedişler içinde,
zamansızlıklar içinde zamana çağrıdır içindeki.
İstersin ama. zordur silip atmak her şeyi.
Her şey yalnızlığındır, yalnızlık her şeyindir.
Hiçbir şeyin kalmadığı zaman umudundur yalnızlık...
Yalnızlık iki haliyle vardır yaşamımızda.
Kimseli ve kimsesiz oluşuyla...
İnsafsızdır, yaban ve de garip...
Bir sonbahar yaprağının yalnızlığını yaşardık.
Bilirim herkesler yalnız bırakır ama sen bırakmazsın...
Oysa şu an öyle yalnızım ki dostum ne bir insan ne bir canlı hayatımda
kimseyi istemiyorum bu yalnızlığımda...
Oysa seni özlemişim ki ne bir sevgi ne de bir ilgi istemiyorum...
Bir tek sen, bir tek senin sevgin,
bir senin ilgin benim yalnızlığımı yok edebilir...
Ve bana bugün, bu saatte, bu anda sana böylesine ihtiyacım varken.
Sağır, kör, karanlıklar içinde bir başkasıyla değil,
yalnızlığımla, kimsesizliğimle, sensizliğimle bekliyorum seni.
 
beklenmedik bir firtinaydi gelisin...
uyandirdin sessizligimi aysiz gecelerde
yarali bir deniz gibi hiçkirdigini
bir fanus altinda sikisip kaldigini..
askla kenetlenen kalplerimizin..
me'yus oldugunu,bunaldigini
biliyorum,hayal bekçisiyim..
mehtabi arayan karanliklarda
yagmur yakismiyorsa..
güvercin gözlerine yakismiyorsa yagmur
nasil açabilirim bulutlara derdimi
nasil geçebilirim mayinli köprülerden..
sellere karisan ayaklarimla
yigilip kaliyor en güzel umutlarim
vurgun yemis denizciler misali
gögsümün katranli sahillerinde
zifiri saçlariyla
infazima agit yakan menziller
en salgin boslugumu akitiyor üstüme...
ben mehtabi arayan bir hayal bekçisiyim
ben sevda sokaginin yoksul çiçekçisiyim
ben kor merdivenlere göklerle tirmanirim
kizgin günes altinda yemyesil islanirim..
ben mehtabi arayan bir hayal bekçisiyim..
ben korsan bir geminin mahzun kürekçisiyim..
ben yaklasan saati beklerim odalarda
ihtilaller yaparim gözlerine dalar da.....
 
Hoşçakal aşkım

Yolun gülle,

Yüreğin sevgiyle dolsun..!

Bak...


Nerelerden nerelere geldik...

Şimdi biz bittik...

Bir de başlangıcımız vardı

Sonunda bol gözyaşı döktüğümüz.


Sor yağmurları kendine

Kışları da sor.

Baharları bana bırak

Senden tek yadigar olarak.


Adı belli, sonu belli idik.

Soğuk bir mart akşamı idi

Beni son kez öpüp gidişin.

O an sadece yanımdan

Karanlığa karışmıştı yansıman.


Şimdi

Yüreğimden git diyorsun

Olur birtanem giderim .

Yollar böyle uzun

Aşk’lar böylesine vurgunken

Giderim, son kez gözlerine bakamadan

Giderim, son kez sarılamadan

Uykusuz sabahlayarak.


Pişman değilim

Sevdim seni.

Delice sevildim.

Hayat seni yaşamamı istedi

Yaşadım..

Ama keşke

Yüreğinden giderken

Ölüm beklemese başucumda.


Yine de

Yolun gülle,

Yüreğin sevgiyle dolsun..!

Sana en kötü sözüm bu olsun..!
 
Gün battı
Çoktan açtı gece sefaları
hasret bahçesinin
Kuşlar çoktan döndü yuvalarına
Sulara selam veriyor
akşamın hüznü
Yağmurlar geldi ellerinde güllerle,
Gelincikler geldi kapıma,
kan rengi karanfiller geldi
Sen gelmedin…
Yelda gecelerde,
Hercai menekşeler ortağı oldu düşlerimin
Uzun bir türküyle düştü
yalnızlığıma martılar
Ayın sevdası geldi
gelinlik göçmen bir kızın
yarım kalmış bohçasıyla
Kayan bir yıldızın gözyaşı geldi,
elemi geldi,
yası geldi;
Sen gelmedin…
Ümit kayığında
kürek mahkumuydu hayallerim
Sabahları önce resmin girdi bütün odalarıma
Saçlarındı gölgesi mahzun ikindilerimin
Adın yazılı kaldı sokaklarında gönül şehrimin
Söndü hasret rüzgârından,
vuslatın yanan mumu
Erguvanlar geri geldi
yaz ortasında,
Erken sonbaharlarda
sardunyalar geldi,
Sen gelmedin…
Kırık bir vazoda bıraktın can elmasımı
Geceler geldi,
gündüzler geldi,
türküler geldi,
gemiler geldi,
son trenler geldi,
Sen gelmedin…
 
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor
Alnıma çizgiler koyuyor her yaşanmışlık
İtirazsız titriyor bedenim gecenin karanlığında
Uykularım kör kuyularda sancılı
Sığmıyor hiçbir yere yüreğim
Hayat sarhoş yıkılıyor üstüme
Pusatsız, yalın yürüyüşüme
Hain bir bıçak gibi saplanıyor yiten gün yüzü
Uzak bir ihtimal gülüşüm
Anlamsız kelimeler çöplüğüne dönüyor yüzüm
Bir çare geçmiş zamanlardan geleceğe
Vurgun yemiş kahpe bakışlar arasında
Oyasız, işlenmemiş sade bir mendile kanar burnum
Nankör bıçaklara inat suskundur yürüyüşüm
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

El vermiyor ihanete güneşin umudu
Kör düğümlere bağlandı gözlerimin maviliği
Sıksam, yumruklarım yere düşer
Mahşere döner sokaklar
Belirsiz soygun yerine döner yurdum
İsyan günlüğüme suskunluğu derkenar etti bakışlar
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

Bir yıldız akar bin yıldızlı geceden saçlarıma
Kötümser bir matematik işlemi gibi bakışlarım kaba
İyileşmiş sanrıların doruğunda
Bombalanmış yapıtların arasında can verir papatya
İhanet yalnızlığını kuşanmış, küstah
Çapaksız bir bakışım olsun isterim
Eylemsizlik bildirgesi sunsun tüm günahlar
Gürlesin bulutların nemi humuslu toprağa
İsimsiz babaların irinleri kirletmeden uyansın sabah
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

Her yalnızlık farklı bir düş olarak çıkar karşıma
Sokaklara iner sesim korkusuz ve gümrah
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor
Telaş vakti sunulan kavgaları sunalara verdim / göç vaktidir
Ey baharın kapısı olan çiçekler
Taze bir ölüyü kokunuzla diriltin bu sabah
 
Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iri iri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar



Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi



Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar



Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli olur bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona



Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları



Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza



Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artık inan bana muhacir kızı



Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Birgün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı gece güne

Altın bilezikler o kokulu ten



Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller...
 
Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında
Uzun uzun ağllayacaksın.
Ağlayacak!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline
Ay da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik.
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgâr kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi
Kafandan da silemeyeceksin beni
Düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kalemin de işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın!
 
Beden Titrer Yüreğinle Üşürsün

Ayrılık bir rüzgar olur da eser,
Beden titrer, yüreğinle üşürsün...
Hayaller üstüne bir gün sis çöker,
Giderinle, durağınla üşürsün...

Ilık nefesini arzu ettikçe,
Hasretin ateşi basar gittikçe,
C****** yokluğu cana yettikçe,
Ümidinle, merağınla üşürsün...

Savrulur külleri yangın yerinin,
Buz tutar yerini, aşkın narının,
Ve o yarin doldurulmaz yerinin,
Ümitsizlik çıkmazında üşürsün...

Başında saçların kar beyazıdır,
Seven kalbin se durmaya razıdır,
Ölüm alnındaki kara yazıdır,
Can verirken, yar dizinde; üşürsün.
 
Dalga ile kıyının aşkını bilir misin?
Öncesinden başlayıp, sonsuza giden dalga,
Hep aşka kavuşma özlemiyle atılır kıyıya
Dalga seven, kıyı sevilendir
Dokunur parmaklarının ucuyla sevdiğine dalga,
Ve döner hep geriye
Bilir kavuşamayacağını ama hep koşar kıyıya
Her bir dokunuşunda aşkına verir bedenini hesapsızca
İşte, ben de seni böyle severim
Bir Kucuk yaGmur DamLam..
 
Geri
Üst