∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

Herhangi bir geminin limandan ayrılmasına bile ağlar oldum
Sonra akşamların gelişi gündüzlerin vedası üzdü beni
Sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum
Artık gerisini sen düşün
Sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim
İster istemez öpüp kaçarlar beni
Hiçbir şey olamamış gibi
Nasıl bir selama mutlu oluyorsam
Sensizliğimde bir yağmur damlası bazen kahrediyor beni
Çok genç ölücem belki
Belkide yaşayanlar kendi nefeslerine bile inanamayacaklar öldüğümde
Elbette her veda gibi hüzünle uğurlanıcam
Kimileri üzülecek kimilerinden fazla
Az yaşadı diyecekler arkamdan az yaşadı
Ama çok sevmişti...
 
Sen bir yalandın benim kurdugum
Kendimi ben diye sende buldugum
Hem göz yasın hemde gülüsün oldugum
Sen bir yalandın benim kurdugum

Durdu içimde zamansız ağlayan yalnızlık
Sana ait o yaslar ellerimde bu kadarcık
Girdigin o kapıdan aydınlıgını al ve cık
Sen bir yalandın benim kurdugum

Dostum dedigim neden niye beni üzüyor
Adımlarım yolunu sasırmıs etrafımda gezıyor
Benim mavilerim yalnız bende yasıyor
Sen bir yalandın benim kurdugum

Gölgen yokki kayıp gölge nedir bilmezsin
Gölgeler içinde ben gibisin ama görmezsin
Korkma!Karanlıgıma düşer düşer ölmezsin
Sen bir yalandın benim kurdugum
 
Bu kent! Bu sokaklar!
Gri bir özlem taşıyor kıyıdaki o banklar...
Ahh... Hâlâ esaretin altında bu kent...
Yarım bırakılmış bir besteydin sanki
hiç kimsenin bilmediği.
Hâlâ söyleniyorsun buralarda, melodin hiç dinmedi...
Bilir misin bu kent tepeden tırnağa sen dolu.
Her adımımda, her sokakta sen çıkıyorsun karşıma.
Gün seninle başlıyor bu kentte...
Önce güneş oluyorsun, derken kahvaltım,
müziğim, çantam, saatim... Her şey sen oluyor birden.
Gittiğim kafe, baktığım deniz, yaktığım sigara, her şey sen...
Hâlâ söyleniyorsun dedim ya buralarda, kulağımdaki uğultu sen...
Gözümdeki görüntü sen..
Yüreğimdeki gürültü sen...
Hâlâ esaretin altında bu kent,
burada yaşamak sen... Ve gün senle bitiyor elbet...
Şimdi içimde hazin bir sonbahar gibi soluk hayalin!
Ve artık yordu yüreğimi melodin..
Yeter! Sonu gelmedi mi bu esaretin?
 
Sen istediğini söyleye bilirsin
Kırıcı kelimeler,anlamsız cümleler
Sevmediğini,istemediğini,Gideceğini
Düşüncelerini beyan edebilirsin
Ben Son sözümü söylemedim
Bir anda bitireceğine,unutacağına inansan da
Yaşanmışlığı unutamayacağını bilmelisin
Arkamdan konuşuyormuşsun Bitti diye
Dikkat et güzelim
Ben bitti demeden bitmez
Aşk iki kişilik yaşanır senin için bite bilir
Ben Son sözümü söylemedim
Seni gerçekten sevdim,değer verdim
Yanlış insanların düşüncelerine güvenmişsin
Ben seni yüreğine güveniyorsun diye sevmiştim
Sana aşkım,mutluluk fazla geldi
Sen Aşkı bitirmek istedin,bende bitti dedin
Ben son sözümü söylemedim.
Yolun açık olsun diyorum sana
Pişman olup gelirsen af dilersen yüreğimden
Yarım bıraktığın Aşkına sahip çıkmak istersen
Sana son sözümü söyleye bilirim
İkinci el aşk,mutluluk kalmadı sewdiğim
 
eğer sevgi buysa
sevgi içimin yanması,
düşününce bıraktığın bir başıma bıraktığın heyecansa,
içime attığın korsa,
yakınımda iken dokunmamak,
uzağımda iken benim olduğunu bilmekse,
gözlerimde ki yaş,
kalbimdeki özlemse,
boşluklarımı doldurmansa sevgi,
sana tapmamsa eğer,
adını zikredip uyanmaksa,
özlemle terbiye olmaksa hayatta,
seni seviyorum.
bakmaksa gözlerinin içine,
kaybolmaksa renginde,
eriyip bitmekse ,
1 yudum mutluluğu sana da, bana da çok görmemekse,
bazen canımın yanması ,
bazen ruhumun okşanması,
bazen neşemsen eğer,
seni seviyorum.
bilmekse tüm engellere rağmen benim olduğunu,
ve hissetmekse en derinimde,
en mahremim en gizlimde seni,
paylaşamamaksa kimseyle,
kıskanmaksa her şey den ve herkesten,
seni seviyorum.
ve seni seviyorsam eğer
sadece......
gel al beni
gel taşı benliğine hapset gözlerine
gel sımsıkı tut ve bırakma beni
 
şaretler
Bir cümle hayatım
İşaretleri bende
Ardı ardına sıralı

Bakışlarım
Bir virgül
Noktalı

Ünlemdir
Kalbimin her atışı

Tırnak içinde gözyaşlarım
Paranaaade sancılarım
Soru işaretidir
Tüm kırgınlıklarım

uzun gecelerde
Uykumsa virgülüm
Bu kısa cümlede
Son noktadır ölümüm

Artık bitse de
Dolsa da şu ömrüm
Üç nokta bırakacak geride
Kabre gömülüşüm!
 
sana uykular taşıyacağım deliksiz
süslü kahvaltılar gibi
kahvaltısız sabahlar
seni uyandırmanın en güzel yolunu bulup
kıyamayacağım uyandırmaya
kimse görmüş değil henüz
bir meleğin nasıl uyuduğunu ama
hala benzetiriz
bir meleği
bir güzelin uykusuna
ama sen melekler gibi uyuma
melekler gibi uyan
tam da çağla zamanında baharın
gözünün sürmesini yüreğime akıtman
bir uykunun en güzel yanı
seninle uyanmaktır
senden uzak bir uykuyla
kandıramıyorum hiçbir geceyi
 
Senınle
bendım eskiden gözyaşlarıma
bendim çocuk misalı
hep kadere yenik düşen
ve ben oluyordum mutsuz
denizde boğulan
yok artık onlar
bende gülüyorum
artık acılara dertlere
geceler dostum aksamlar
arkadasım degıl artık
ve ben her gun biraz daha
seninle yaşarıp büyüyorum...
 
tarif

bir bardak dolusu gülümseme ile baslayın
bir kap dolusu dostluk ilave edin
bir tutam yumusaklık ve biraz da nezaket tozu ile kabartın
bir kaşık ümit
bir büyük porsiyon yardımlaşma
cok miktarda ıkım ve bir tutam alcakgöaaaauluk ile çırpın
kuvvvetlendırmek için de bir corba kasıgı güvene ihtiyacınız olacak
bir sadakat kasesi içinde bir ölçü inanç iki ölçü aklı selim ve bir kac damla hosgoruyu azar azar ilave ederek sevgi ile karıstırın iki kaşık gülücük bir kaşık sabır ve bir tutam övgü ilave edin şevk ile hiç durmadan karıstırın ve şükran ile tatlandırın

yemegin adı mı?

insanlııık...
 
Seninle Silah kullanmadan savaştık
Senin mermin gözlerindi
Benim Silahım yüreğim
Bizim savaşımız
Düşsel bir savaştı
İçimizde ki Duygu savaşıydı
Bu kargaşada berabere kalma şansımızda yoktu
Birimizin olmayışı
Füzelerle yıkıma başlamak demekti
Her şeyi bıraktım
Sevdamla siper aldım
Korkusuzca savaşılması gereken ne varsa yaptım
Bütün cepane mi çok güvendiğim
kalbine sakladım
Silah kullanmadan savaştık seninle
Kelimelerin yitik bir anlam kazandığı olay yerinde
Ben gözlerinin güzelliğiyle savaştım
Sende benim yüreğinle savaştın…
Hiç kan akmadan biten tek savaştı bu
Silahsız savaştık seninle…
 
Bugün..."Sen'li düşlerle dolu uykusuz bir gecenin sabahında
yine sensizliğe uyandım..."


Seninle birlikte olmaya karar verdiğimde edindiğim risklerin farkında değildin.

Geleceğini ve mutluluğunu bir başkasının ellerine teslim etmek, savunmasız kalmayı baştan kabul etmekti senle olmak.

İşte seni böyle seviyordum ben. Sen benim gerçeğimsin uzun zamandır aradığım ama bir oyunun içinde bulduğum gerçeğim.

Seni dışarıya taşırken n’olur bana yardım et. Duygularım karıştı yine…

Güne başlıyorum, henüz ayak izleri ile süslenmemiş şehrim.

Ve işte ilk ayak izleri, tıpkı maviliğini kıskandırırcasına kendini göstermekten çekinmiyor geçmiş günlerimizde ki gibi taptaze bir günde bulacağım seni. Karanlığın hakim olduğu bir cennette yaşıyorduk seninle…

Uzaklardaydın, beni beklemeden gitmiştin ama bunu pek umursamıyordum. Kendimde açıklayamadığım koyu bir sessizlik ve düşlerimde imkansızlıklar yaşanıyordu.

Her uyanışta ölümü düşleyen bir ses ile çağrılıyordum. Yüreğimin yer altı insanları ağlıyordu. Yaşadığım dünyanın nöbetçileriydi çelişkiler.
Onlardan izin almadan dış dünyaya açılan penceremden dışarıya bakamıyordum.

Ve sonra geldi dediler, güneşi getirdi karanlık son buldu dediler.

İnanmadım… yaşamın allak bullak olmuş ve adına rutin dediğim koşuşturmacalarıma devam ettim bir süre daha.

Sonra bir gün penceremden bir ışık demeti girdi odama, çelişki nöbetçilerinin uykuda olduğu bir anda.

O parıldayan ve gözlerimizin sıcaklığa alışamamışlığına sunulan bir avuç ışığı geçmişimden gelen küçük bir çocuk getirdi bana…

Anıları ve düşleri alınmıştı çocuğun… Büyümeye odaklamışlardı beynini, kalbiyle düşünebilme yetisinden mahrum bırakmışlardı uzun bir süre…

Işığı gören gözlerim bir süre kendine gelemedi, işte tüm varlığıyla şimdi ellerimin arasında tutuyordum ve yüreğimden kayıp zamanlarım geçiyordu bir bir…

Kararımı vermiştim… Sana gelecektim…Tüm geçmişteki tüm acılarımı tekrar yaşamam gerekse bile bunu yapacaktım… Hırslarımı, nefretimi, kini ve kıskançlıkları , bir avuç ışıkla birlikte kızgın bir potanın içinde erittim, yüreğimin duvarlarında yankılanan acı ve korku dolu seslere kulaklarımı kapatarak…

İşte karanlık dünyanın o büyük ve aşılmaz denen kapısını açacak anahtar elimdeydi şimdi…

Evet… Çıktım o karanlık, iki yüzlü ve zalim dünyadan… İlk önce renklere alışmaya çalıştım ve her yanımı saran o müthiş ışığa…
Sonra yürümeye başladım ardıma bile bakmadan…

Arıyordum seni… Sanki hiç bulamayacakmış gibi…

Karanlıktan korkmuş bir çocuk misali yüreğim..

Hani uzatsan ellerini...Hani dokunsa parmaklarım dudaklarına...
Yüzümde hissetsem nefesini...

Geçecek gibi herşey..
Son bulacakmış gibi sonsuz çığlıklar..
 
Hawa kararmaya ba$Layınca, daha çok arıyorum sanki seni.
Soğuktan mı korkum, karanLıktan mı, sensizLikten mi, yaLnızlıktan mı, nöbetLerimden mi, çaresizLğimden mi..

biL(m)iyorum.. / kahırdan..

artık hissetmiyorum..
unutmaya ba$Ladım; kokunu, sewdiğin $eyLeri, söyLediğin $arkıyı, bana bakı$ını, sewi$ini, sarıLı$ını..

ya$adık mı sahi senLe?

güLüyordum gaLiba.
Sen yüzüme çok yakı$tığını söyLüyordun güLmenin.
Ben güLünce sen güLüyordun.
Sen güLünce denizLer duruLuyordu gözLerinde.
$imdi fırtına war.

güLmek bana yakı$mıyor (mu) !

edebiyatı sewiyor(d)um.
Sana oLan a$kımı yüreğimden sonra en iyi o anLatıyordu.
Ben de hep yazıyordum. Bak yine yazıyorum..

küstüm,
geL(me) artık.
a$k acı çekmekse
sew(me) artık.
kara geceLerde ben buLurum yoLda$ kendime,
kork(ma)
çekmem fi$ini hayatın!
yoruLdum,
kuramıyorum artık.
noLur,
geL(m

\"bunLarın bi hayaL oLduğunu kimseye söyLeme.
Herkes ben geLmeni istemiyorum biLsin.
Ne oLur geL be!\"
 
bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin..
bu parmaklıklar,bu demir kapılar,bu hava,inan...
bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
bazen bir serçe kadar güçsüzsem bir nedeni vardır..
hangi zorluğu yenememiş insanoğlu
hele taşıyorsa bu insanca sevgiyi yüreğinde...
güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim
damla damla birikiyor insan,damla damla sevgilim...
birgün akıp gideceğiz hayatta
duvarlar yıkılacak açılacak bütün kapılar bilesin
benim yüreğim sensin şimdi,seni vurur durur
ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde..
 
sevmek buymuş demekki..
sevmek vermekmiş en büyük parçanı
özlemekmiş sevmek
gece yastığa başına koyduğunda akan iki damla yaşmış..
sevmek zormuş sevdiğim
özlemek zormuş
sanki bedeninde binlerce bıçağın saplanmasıymış....

bir uzak kentte sensizliği yaşıyorum şimdi
bazen iki cümle takılıyor boğazıma
bazen sessiz çığlıklar kopuyor içimden
üşüyorum sensiz,ellerimi ısıtan ellerin yok
içimi eriten gözlerin yok
bir ateş var sol yanımda
birde sana verdiğim söz dudaklarımda...

koşup sana gelmek istiyorum gücüm yok
özlüyorum demeye lüzum yok
gelsem yanına,kokunu içime çeksem
ellerini alsam avuçlarımın arasına
halim yok sevdiğim..halim yok..

böylemi yaşanırmış ayrılıklar
böylemi koyarmış hasret insana
bir bilsen nasıl muhtacım sana
bir bilsen bu can ölümüne hasret sana

bilirim sende sığamassın kendine
gece sessiz sessiz ağlarsın hissederim
dayan birtanem dayan
birgün geleceğim
bu yürek yarısına kavuşacak,bu beden yeniden hayat bulacak,
bir sarılacağım sana
ölüm bile ayıramıyacak!!!!
 
Seni yazmak istedim
Elim titredi yazamadım
Kalemi tutarken birden yüreğim titredi
Senin bakışların sanki kağıdın üzerine mıhlanmıştı
Baktığımda kağıdın üzerinde gözlerini gördüm
Seni Düşünmek istedim
Dakikalar,Saatler,Günler Yetmedi
Hepsende oldum
Sensizliği bitiremedim
Seni okumak istedim
Her şiirimde ismin vardı
Gözlerinin güzelliği
Yüreğinin bütünlüğü vardı
Duygularım kelimelere sığmadı
Seni görmek istedim
Uzaklardan bir mekan seçmisin kendine
Taşıt gitmez,Kervan geçmez bir yerde
Sadece duyguların geçtiği yerde
Seni bekledim durdum
Gelmedin...
Yineden Ümitle bekledim durdum
Uzun zamandır bekliyorum
Yıllar geçsede bekleyeceğim
Çünkü Yüreğimin sahibi sensin...
 
sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara
yağmurlu havalara, bu kasvetli aksamlara...
sen varken
bakıp geçmezdim tren istasyonlarına otobüs duraklarına..
sen varken ayrılanlara ağlamazdım..
yıkılmazdım biten sevdaların ardından
gidenlere küsmezdim
kalanlara acımazdım..
sen varken böyle üşümezdim,titremezdim..
masumdum,çocuklar gibi böyle delirmezdim
hele ölmeyi hiç düşünmezdim
şimdi soruyorum sana;
adı sevdaysa bu cehenneminn
SEN YAKTINDA BEN YANMADIMMI?
 
GÖRMEDİK
DUYMADIK
BİLMİYORUZ
AŞIKIN TARİFİNİ
SADECE KİTAPLARDAN OKUDUK
AŞK ACI ÇEKMEK
AŞK YANLIZ KALMAK
AŞK TEMMUZUN ORTASINDA YAĞMURA HASRET KALMAK
KUTUPTA GÜNEŞE HASRET KALMAK GİBİDİR AŞK
AŞK ÖYLE BİŞEYDİR Kİ
DENİZDE SUYA
FIRTINADA RÜZGARA
ÇÖLDE KUMA
HASRET KALMAK GİBİDİR
DÜN GECE UMUTLARIMI RÜZGARLARA FISILDADIM
YARINLARIMI DENİZE BIRAKTIM YOSUN MİSALİ
BİR ÇIĞLIK MİSALİ SALDIM GÖKYÜZÜNE HAYKIRIŞIMI
İİÇİMDE FIRTINALAR KOPARKEN
YANLIZDIM KİMSESİZ ve SENSİZ
AŞKIMDI TEK TESELLİM
BİRDE SEN........
 
Kendimi avutmak istercesine
Çocuksu hayallerle beslediğim
Sımsıcak bir umut saklardım içimde
Bir gün bir sokaktan dönerken, senle karşılaşırım hayaliyle
Sana yanan, gönül hasretiyle kavrulan yüreğimde
Sensiz, anılar biriktirirdim
Sanki kollarımda sen varmışsın gibi sarılırdım hayata
Sımsıkı tutardım tek bir anını kaçırmadan…
Kazanmak için savaşmak dediğinde
Başlamadan kaybetmiş kimse sancısında dinlerdim hep seni
Hayatın sonu eğer umut haline gelmişse en mutlu zamanımda
Kendimi tutamayarak ağlardım
Ve hıçkırıklarımı kendi içimde saklardım
Sessiz ağlamak, sensizken nasıl bir kederdir bilir misin ?
Gözlerinde bilemediğim korku bir girdabında
Dolambaçlı bir yola savrulurken anlayamamıştım
Ellerimden kayıp giden senmişsin meğer
Ve sonra, senden bana kalan
Yalnızlık ve kedermiş…
Artık ağlamıyorum,susuyorum…
Sensiz olduğum zamanlarda sensizlikle beslediğim umudumu büyütüyorum
Ve gökyüzüne bakıyorum…
Puslu gökyüzleri aşk kıvılcımları ile aydınlanırken
Bense kapkaranlık dünyamda hasret tohumları serpiyorum kalbime
Ve sadece o günü bekliyorum
Seni alıp yaşatacağım o günü …
 
Cinayet mahalline dönen bir katilsin,
Emin olmak zorundasın
En önemli cinayetinde tüm yüreği tanınmamış hale soktuğuna
Fakat zaman gelecek,sen kurbanınla yüzleşecek
Tüm hikayeyi yeniden,ağır ağır yaşayacaksın
Pişmanlık olmayacak
Satır satır unutmuş olacağım ücra köşelerini
Sevmek yetmeyecek gururu doyurmaya
Öldürdüğüm parçalarımdan bir cinayet yazacağım
Yeniden,,
Ölümlerden beğenilen ölümüm olacak
Ve yine sana geleceğim
Öldür diye
Öldür ve terket diye…..
 
sana kızamam ben
gecikmişliğim senin suçun değil,
biliyorum, benim erkenciliğimden..
beni tarih kitaplarında okuyorsun,
beni bir geçmiş zaman eki yapıp,
en sevdiğin cümlenin sonuna koyuyorsun
ben seni dünde ararken,
sen henüz gelmemiş bir yarında bekliyorsun..

sana kızamam ben
senin gülüşüne sızılandım,
ve seni bildiğim o gün,
ansızın yitirişime hazırlandım
bana hep hüznümü yaşarken dokunuyorsun.
biliyorum, senin açmamış bir gülün var,
ve yakınlaştıkça,
o gülün özüne kokuyorsun..

sana kızamam ben
en ölümcül ifadesidir aşkın, ağlamak.
en çetin kavgasıdır yalnızlığa meydan okuyup,
uykusuz bir gece de sabahlamak.
uzaklığına alışamam senin,
asıl zor olan,
içinde bir uzaklık olduğuna alışmak.
yani sevdalandığın yarın da yoksam,
ve seni kaybettiğim bir umudun ortasında bulmuşsam,
sen getir gerisini.
bu nasıl yaşamak.?


sana kızamam ben
bu bir haksızlık değil,
bu bir katliam.
bu yüreğin en derin sancısı,
dağılıp kaybolması aklın dimağın,
sana söylemek istediğim sözler vardı,
hepsi darmadağın!
senin adın .......?!
senin adın sonbahar,
senin adın,
geçmek bilmeyen bir kalp ağrısı.
gitsen de gelmediğin bir yoldan,
biliyorum,
yok sonrası.
 
Geri
Üst