∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

ÇOCUK
Pas tutmuştu beklemekten
açamadı diline vurulan kilidi
esrik melodilerde asılı duran sol anahtarı
yoktu geri dönecek bir yeri
nereden geldiğini bilmeyen sessizliğin
masalın orta yerinden kaçamadı çocuk
sus pus ...
 
TUT ELLERİMİ
Dokun avuçlarıma
Tut ellerimi
Son sıcaklığım bu biriktirdiğim
Al sende kalsın
Ben giderken...
Üşüyorsun hissediyorum
Bak işte ben son kez seviniyorum
Görürken ısındığını bedeninin...
Ben ölümsü gülümsüyorum
Sen ağlıyorsun bana
Bırak aksın gözyaşı kurur
Sımsıkı tut ellerimi hiç bırakma
Çünkü biliyorum hala üşüyorsun...
Bir yaşam bitiyor
Artık gidiyorum
Hadi tut ellerimi ne olur bırakma hiç
Son sıcaklığım bu işte biriktirdiğim
Al senin olsun
Ben giderken...
 
Aynalara Bakınca
Bugün senin doğum günün
Biliyorum
Sana bir hediye vermeliyim
Ama bir değişiklik yapsak da
Bu defa sen bana bir hediye versen
Olmaz mı?
Ne ifratta ne tefritteyim
Belki sana kendimi tarif edemedim
Ne bileyim
Belki de senin anlamanı bekledim
Anlatması öyle zor ki
Bana yabancı bu konuşmalar
Aynalara bakınca
Gözlerim hakiki beni arar...
 
Uç noktalarda değil düşüncelerim
Her zaman bir orta yol vardır bilirim
Cesaretim bundan doğuyor belki de emin değilim
Emin olduğum bir şey var ki
Seni çok ama çok sevdiğim...
Bugün senin doğum günün
Biliyorum
Sana bir hediye vermeliyim
Ama bir değişiklik yapsak da
Bu defa sen bana bir hediye versen
Olmaz mı?
Garip bulacaksın belki ama
Susmak ömrümün vebali olacak boynuma
Ömrünü hediye eder misin bana?
Sensiz yaşamak çok anlamsız zira...
 
GECE
Gece karanlık
Gece hüzün
Gece matem saati
Gece ağlama vakti
Gece... özlem
Gece...sen
Gece ayrılık yar...ayrılık!
Hangi yılhangi gün olduğu önemli mi ki
gene aynı buz soğuk gece
gene...yalnızlık
gene...sensizlik...
 
GİDİŞ'İN
Gittin!!
Bu gidiş hiçbir kelimeye yakışmadı
Binlerce hece yokluğunla düş kırıklığında!!!
Yoksun!!
Zaman hep isyankar yüreğimde
An be an aklındasın yüreğimin…
Hayat hep seni sen geçiyor buralarda
Buralarsa sessiz ve hasret varlığına
Varlığınsa musalla yokluğuma
Yokluğum!!
Varlığınla anlamda
Bütün anlamlarımsa ‘SEN’ paranaaali cümlelerimde…
Cümlelerim yarım
Yüklemsiz bir özneyim sensizlikte
Sensizlik!!
Tükeniş...karanlık...
Bir yaprağın dalından mevsimsiz düşüşü
Bir gülün boynunu büküşü
Ay’ın geceye küsüşü...
 
Yoksun diye hep var olan
Bitmek bilmeyen karanlık
Tükenmez yalnızlık
Yalnızlık!!
Varlığın
Ben ben hep yalnızdım zaten…
Yalnızım çünkü ‘SEN’ varsın…
‘SEN’!!
Giden
Gitmesi gereken
‘SEN’!!
Kalması gereken
Ama gitmesi gereken
Ve gitmelerin en yakıştığı
Yollara sevdalı yolcu…
‘SEN’!!
SEN... bitmek bilmeyen kaçışım
Bu kadar bendeyken
Bu kadar SEN ’ ken
Yoksun işte
Ve yokluğunla firarda harflerim...
 
İNSAN ÇIKTIN YA
Ben hep seni sevdim öbür yanım adını öğrenmeden
Sarışın mı esmer mi uzun-kısa bilmeden
Görmez mi duymaz mısın yoksa yürümez misin?
Benden kaç yaş büyüksün
Kundakta bebek... ???
Belki de doğmadın sen
Düşünen beynin seven kalbin yetti bana
Seni çağırdı sesim
Soydum giysilerini İNSAN çıktın ya içinden
Gerisini boş ver dedim gerisi resim ötesi ten
Seni sevmem için de görmem gerekmiyordu zaten...
 
Seni yazdım tüm kitaplara düşünce hızımla doldurdum
Yetmedi sayfalar
Kim okudu ki bir satırını hem okusa da ne anlar
Burada olmasa da ölümsüzlükte sonsuza dek birlikte
Seninle olmak için Yüce Rabbime sözüm var
Her yeni buluşumda eskiyeni
Her eskide bir yeni
Arkamdan getiremeyeceklerimde kendimi
Tüketmeyeceğim
“Benimle gelecekler”Beni sana iletiyor...
 
SEN HERŞEYDESİN
Her sevgide bir parça buldum senden
Her sevgiden bir parça
Herkesi toplayıp bir adam yapamadım ya
Kardelen Yüreğim paramparça
Bu yüzdendi hep seninle konuştuğum seninle yaşadığım
Yoksa kendim miydim sende aradığım
Hayır hayır sen beni de aştın
Bende olmayan bir sürü özellik var sende istemem kalsın
Ben bu halimle bir dost bulamadım
Ya sendekiler de eklenirse? Maazallah
Mutsuz da olsam yaşamayı öğrendim Sanal Dünyalarında
Ne tuhaf şu insanlar ne tuhaf şu sıradanlar
Kendilerini üzecek sıkacak ne varsa hepsi kurallarında
Yüce adaleti yargılıyor eşitlik yok diyorlar
Eşitlik olunca da en çok kendileri rahatsız oluyorlar...
 
GERÇEKTEN SEVMEK

O durmadan kaçıyor;
Sen ardından gitmiyorsan;

O günün her saatinde saklanıyor
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;

O sana acıların en büyüğünü tattırıyor
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;

Boşuna aldatma kendini
Onu sevmiyorsun demektir.

Elindeki içki kadehinde
Dudağındaki sigarada
Okuduğun kitapta
Mırıldandığın şarkıda
Söylediğin şiirde
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman icin
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.

Renkler onunla değerlenmiyorsa
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının
Mavi maviliğinin farkında değilse
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.

Sokakta gördüğün her yüzde
Ondan birşeyler aramıyorsan
Güzel bir manzara
Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa
Uykudan uyandığın zaman
Yaşamakta olduğundan önce
Onu hatırlamıyorsan
Omuzlarına dökülmüş saçları
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen
Işık sacan gözleri
Aklına gelmiyorsa
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.

Dünyada yaşıyan öteki insanların
Senin için hâlâ bir değeri varsa
Ona karşı tutumunu
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlıyorsan
Ve açık açık
Sanki var olduğunu haykırırcasına
Sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.

Yok o senin icin
Herşeyden değerliyse
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan
O bütün şarkılarda
Bütün şiirlerde
Bütün resimlerde ise
Ona muhtaç olduğunu
Söylemekten utanmıyorsan
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermiyeceğinden
Korkmuyorsan
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için herşeyi
Ama herşeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa
Karşıisında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan
İstediği anda onun için
Ölebileceksen
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle
İnanmışlığınla
İtiraf edebiliyorsan
Bir gün o seni hiç
Ama hic sevmediğini söylese bile
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En olumsuzu ile sevebileceksen;
İşte o zaman
Onu seviyorsun demektir.

O sana sevmeyi
Gercek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.

O hiç sen olmasan bile
Seni bir parça sevmese bile....
 
Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar kâğıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.

Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ellerde dudaklarda ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlara takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor kaçıp gitmek istiyor
Yollar ya da anılar boyunca.

Alıp alıp geliyorum uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca.
 
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu.

Saçlarını izliyordum uzaktan kulağının arkasına
düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte.
Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan
başın ve gülen gözlerin vardı ne güzeldiler...

Sen bilmiyordun ben seni seviyordum.

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara
vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu
çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum
herşeyi her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı
oluyordun birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun.
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor
köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların
üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi
gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.

Ben seni seviyordum bilmiyordun.

Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun.
Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten
sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları...
Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların
bana inat başın her şeye meydan okuyarak.
İşte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi.
Değiştik sanıyordum.

Ve sen yine bilmiyordun.
 
Ey felek ! ben aşkı erken yaşta tanıdım
Ve ben her zaman aşkım ile yaşadım.
Sen her zaman yıktın aşklarımı…
Gücenme felek ! ben seni kalleş olarak tanıdım.

Ben erken yaşta başladım sevmeyesevdikçe sevdim
Ve ben her sevgide bin darbe birden yedim.
Ulan felek!sen beni hep acılara ittin
Ve sen beni acılarımla bırakıp gittin.

İlk aşk çağlarımdıgönlüm denizler misali kabarmıştı
Nerden çıktın karşıma ? aldın benden aşkımı…
Nice aşklar yaşadım;elemli kederli veya neşeli
Baktığında hepsi aynı değil mi ?
Yıktın bunların hepsini…
Son aşkıma dokunma felek!

Onunla yaşıyorum bengözleriylesözleriylegülüşüyle…
Ve hatta bu şehirdeki ayak izleriyle.
Onu öyle seviyorum ki!
Ne olur kıskanma felek…
Dünya gözüme toz pembe oluronu gördüğüm her anda.
Onun hayali var karşımdabağlıyım ben ona Kerem’in aşkıyla
Bu büyük aşkımı ne olur yıkma felek !

Onu benden alamazsın
Umutlarımı yıkamazsın
Dünyamı karartamazsın
Karşıma çıkma felek…
 
Yüreğim Sana Aktı!..
Ben utandım…


Bir masa bir sandalye…
Sırtı dönük bir adam…
Aramızda…
Gözlerin bana bakıyordu…
Bakamadım…

Hissederdi yüreğim seninle beraber
Tutuşan bir göldü gönlüm içimde
Bir su damlası sana aktı kalbimde…
Sonsuza dek yitirilmiş birşeyleri
Bulur gibiydi kalbimdeki çöl
Gözlerin bana baktı…
Ben utandım…..
Yüreğim sana aktı…

Kutup yıldızı olsam
Hiç üşümezdim kuzeyde…
Küçük ayı olsam
Büyük ayıdan korkmazdım gökyüzünde….
Gözlerin bana baktı
Utandım…
Misinanım ucuna bir umut bağlandı…

Ben ayakta sen ayakta
O sırtı dönük adam yine aramızda…
Düşmanımız zaman
Çıktım gözlerinin bana baktığı dört duvardan
Arkama bile bakmadan
Seni geride bırakan İstanbul
Düşmanım Korukent’e uzayan yollar……

Misinamın ucuna bağlı umudumu alıp yanıma
Çıktım sen olmadan
Bana bakan gözlerini bırakmadan
Yolu sevgiden geçen birileriyle
Birgün buluşmak umuduyla…..
 
Sana Umut Toplayacağım Umudunun Tükendiği Yerde


Derler ki hayat umut ettiğin kadardır
Senin umudun hiç tükenmesin;
Yüreğindeki umut ateşi hiç sönmesin
Ömrün uzun hayatın mutlu yüreğin umutlu olsun …

Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…

Dikenli taşlı yollar; patikalar
Sana bana bize mahsus değildir
Hayat acılar olsa da güzeldir…
Dertler çileler ve özlemler
Sanma ki sadece bize özeldir
Her şeye rağmen hayat yaşamaya değerdir…

Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…

Bir bak en derin aşkların timsali güle
Kaç yüreği kanatmıştır dikenleri
Nasıl da yırtmıştır seven gönülleri…
Oysa onları çeken sadece bir umuttu
Yüreklerindeki yangına düşecek olan
Belki de bir damla mutluluktu
Ve uğruna ömür verdikleri
Bir kırmızı gül pembe gül
Üç günde yapraklarını döktü…

Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…

Hayatı tanımak
Hayattakileri anlamak zor olsa da
İbret bulabiliriz bize sunulan bir bardak suda
Ki hep dolu dolu olmayacaktır bardağımız
Ya da hep boş kalmayacak;
Gün gelecek ki hayat bulacağız bir yudumunda…
Hep boşlar olmasın kısacık ömrümüzde
Hep karalar yer etmesin gözlerimizde
Hayatın başka renklerini de bulacağız…
Koş ey sevgili imkansız deme
Belki küçük dünyamıza büyük gelecek
Gri yağmur bulutları bizi bekliyor
Ve belki de bir gökkuşağı…

Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…
 
Sitem


Bir sitem vardı
Herşeyiyle benimdi
Benim içindi
Şairane dokunuşlarla yüklü
Azad olamamış
Beyinlerle süslü

Öyleydi ki sitem
Şiir kadar güçlü
Ne kulağımı tırmalayan
Onca kuru gürültü
Ne burulmuş yüreklerdeki matem
Ne de devasa hörgüçlü
Zangoç kılıklılar yüzümü yalayan
Değildi umurumda
Sitem
Varsa yoksa sitem

Söyle sevgili
Söyle ben
Hangi şiddette ki sevgin
Böylesine sen
Böylesine ben gibi sitem?
Hani giremezdim ya
Kavruk yüreğine
Hani bozukdu ya kimya
Varsın olsun
İlle de ben
İlle de sevgin
İlle de sitem..
 
Yalnızlığını Başka Renge Boyarsın


Aldatır gözlerini ait olmadığın yüzler
Ki sen toza dumana bulanmış
Hüzün kokan saçlarında
Yalnızlığını her gün
Başka renge boyarsın..
Ve İstanbul kalabalık değil senin kadar
Göçlere doyduğunda
Bunu da anlarsın
 
Ben Seni Boş Anımda Sevmedim


Ben seni boş anımda sevmedim.
Bir eylül sararıp solmayı unuttu ilk defa
İlk defa bir gece ayyaş bir ayaz buldu kendine
Ne kadar yazılırsa yazılsın hiçbir sevda böylesine şiir olmadı serkeş bir şairin dilinde…

Esmer teninde kızılca kıyametlere düşerken sevdim ben seni…
Henüz hiçbir insanoğlu utanmamıştı insanlığından
Ve hiçbir çiğdemin hiçbir gülden eksiği yoktu seni sevmeden önce.

Yaralarım kabuk tutsun diye sevmedim seni.
Bir bıçak keskinliğini keşfediyordu ilk defa
İlk defa bir ayna arınıyordu tüm sihirlerinden
Ve o beyaz ellerimde kader çizgilerini görürken sevdim ben seni…

Ben seni sevmeden
Kedi ciğerinden habersiz ölüyordu bir yerde
Mor menekşenin açmak için bahanesi de yoktu
Göçü kaçırmış kuşlar şaşkın
Küçük gemiler rıhtıma hasret kalıyordu seni sevmeden önce

İlk defa ıslak bir mendil temizleniyordu tren garından
Ama daha usanmıyordu hiçbir yağmur dolup dolup taşmışlığından
Ve hiçbir yürek kafesi böyle hoyratça hırpanlamıyordu seni sevmeden önce…

Ben seni sevmeden
Buharlaşan gözyaşından bulutlar olmuyordu
Hiçbir toprak kokmuyordu böyle bir sabah güneşinde
Ve çekilmiyordu yeşiller yaprağından
Yollara ayrık gölgeler düşmüyordu seni sevmeden önce…

Seni sevmeden
Hiçbir masal kaçmıyordu esas kızından
Ve aşktan ölmenin lügat da yeri de yoktu…

Ölüyorum yürek yaram. Ben seni boş anımda sevmedim!
 
Ben Değil Miyim?


Nedir bu sitemin nazlı çingenem?
Vedayla vurduğun ben değil miyim?
Kapında kaybolan kaçıncı senem?
Hasrete sürdüğün ben değil miyim?

Hani yüreğinde yalnız ben vardım?
Elimi uzattım az mı yalvardım?
Bir zaman bağında azim çınardım
Dalını kırdığın ben değil miyim?

Kendince bin türlü bahane buldun
Kahırla inadın kurbanı oldun.
Elveda diyerek meçhule daldın
Çöllerde kördüğüm ben değil miyim?

Ulaşsın gönlüme bedduaların
Pişman olacaksın hepsine yarın
Sevda bahçemizde biten baharın
Seyrine durduğun ben değil miyim?

Hicranın çölünde hasretten heykel
Gibi bekliyorum haydi koş da gel.
Mahzun gözlerime resmine özel
Çerçeve gerdiğin ben değil miyim?

Benim de bir hatam vardır bu işte
Demeden inadın sürer yanlışta.
Lütfen biraz düşün öfkeni aş da
Kalbini kırdığın ben değil miyim?

Hayale uzandım boşu boşuna
Gönlümün sinesi derde aşina
Adını yazmışım sabır taşına
Sırrına erdiğin ben değil miyim?

İster beddua et ister küfür et
İstersen dön bana ister tehir et.
İnattan yanlıştan dönmek marifet
Defteri dürdüğün ben değil miyim ?
 
Geri
Üst