Leyla ve Mecnun (Fuzuli) Özeti, Konusu, Karakterleri ve Yorumları

[align=center]10. KONU
Bu arz-ı adem-i kudretdür
Ve
Özr-i fakd-i kuvvetdür
Açıklama : Kudretsizliği Arz ve Kudret Yoksunluğundan Dolayı Özür Dileme

[/align]

278. Beyit :
Ârâyiş-i sohbet eyle sâkî
Ver bâde mürüvvet eyle sâkî

Açıklama : Ey sâki! Sohbeti süsle; bir iyilik et, şarap sun!

279. Beyit :
Bir câm ile kıl dimâğumı ter
Lutf eyle bir iltifât göster

Açıklama : Bir kadeh ile dimağımı tazele; lutfet, bir iltifat göster!

280. Beyit :
Gam merhalesinde kalmışam ferd
Ne yâr u ne hemnişin ne hemderd

Açıklama : Gam merhalesinde yapayalnız kalmışım; ne yarim ne arkadaşım, ne de dert ortağım var.

281. Beyit :
Hemcinslerün tamâm getmiş
Söz mülkinden nizâm gitmiş

Açıklama : Hemcinslerimin hepsi kayboldu; söz ülkesinden düzen gitti.

282. Beyit :
Bir bezmde sen kalupsen ü men
Bu bezmi gel edelüm müzeyyen

Açıklama : Meclisde bir seninle ben kaldık; gel bu meclisi şenlendirelim.

283. Beyit :
Sen ver bâde men eyleyem nûş
Men nazm ohuyam sen ana dut gûş

Açıklama : Sen şarap ver, ben içeyim; ben şiir okuyayım, sen dinle.

284. Beyit :
Bir devrdeem ki nazm olup hâr
Eş’âr bulup kesâd-ı bâzâr

Açıklama : Öyle bir zamandayım ki, nazım horlandı, şiirin, pazarda sürümü azaldı.

285. Beyit :
Ol rütbede kadr-i nazmdur dûn
Kim küfr ohunur kelâm-ı mevzûn

Açıklama : Nazmın değeri o kadar düştü ki; ölçülü söz küfür sayılıyor.

286. Beyit :
Bir mülkdeem ki ger yudup kan
Mazmûn-i ibârete çeküp can

287. Beyit :
Min rişteyi turfe la’l çeksem
Min ravzaya nâzenin gül eksem

288. Beyit :
Kılmaz ana hîç kim nezâre
Derler güle hâr ü la’le hâre

Açıklama 286-288 : Öyle bir diyardayım ki; eğer kan yutarak, sözün mazmununa can verip bin ipliğe nadide inciler dizsem, bin bahçeye nazlı güller diksem; hiç kimse onun yüzüne bakmaz; güle diken, dikene ise gül derler.

289. Beyit :
Ancak demezem ki hâk-i Bağdâd
Alâyiş-i nazmdandır âzâd

Açıklama : Sadece Bağdad toprağının nazım bulaşığından azade olduğunu söylemiyorum;

290. Beyit :
Yohdur bir mülk bu zamanda
Kim nazm revâcı ola anda

Açıklama : Bu zamanda hiçbir memleket yoktur ki, orada nazma değer verilsin.

291. Beyit :
Ne Hind ü ne Fürs ü Horâsân
Ne Rûm ü Acem ne Şâm ü Şirvân

Açıklama : Ne Hindistan, ne İran, ne horasan, ne Rum, ne Acem ne Şam ve ne Şirvan…

292. Beyit :
Olsaydı birinde bir sühan-sec
Elbette ıyân olurdı ol genc

Açıklama : Onların birinde bir söz ustası olsaydı, elbette o hazine ortaya çıkardı.

293. Beyit :
Gencîne-i nazm gizlü kalmaz
Sanman güneş olsa nûr salmaz

Açıklama : Nazım hazinesi gizli kalmaz; sanmayın ki güneş olur da ışık salmaz.

294. Beyit :
Kânı niçe kim nihan dutar daş
Eyler anı la’l âleme fâş

Açıklama : Taş, maden ocağını gizler ama, la’l onu âleme fâş eder.

295. Beyit :
Hâlâ meğer iktizâ-yı devrân
Oldur ki ola bu gene pinhân

Açıklama : Bir gün dahi zamanın icabı, bu hazinenin açığa çıkmasıdır.

296. Beyit :
Devrân ile men nakîz-seyrem
Devr elinden meğer ki gayrem

Açıklama : ( Fakat ) , benim gidişim dünyanınkine terstir. Sanki ben devrin insanlarından başkayım.

297. Beyit :
Devrân ister ki hâr ola nazm
Büzzet ü i’tibâr ola nazm

Açıklama : Zaman istiyor ki, nazım hor-hakir kalıp, izzet ve tibardan düşsün.

298. Beyit :
Men muntazıram verem revâcın
Bîmâr ise eyleyem ilâcın

Açıklama : Ben onu değer ve kıymetini kazandırmaya, hasta ise ilacını vermeğe hazırım.

299. Beyit :
Ol nefy-i kemâl-i hikmet eyler
Lâzım bilürem hasâret eyler

Açıklama : Zaman en üstün hikmeti yok sayıyor; fakat doğrusu bu işte zarar ediyor.

300. Beyit :
Ta’mîr-i harâba tâlibem men
İnşâallâh gâlibem men

Açıklama : Ben bir harabeyi tamir etmeye talibim; Allah’ın izni ile bunu başaracağım.

301. Beyit :
Sâkî mede et ki derdmendem
Gam silsilesine pây-bendem

Açıklama : Saki! Yardım et; dertliyim; gam zincirine bağlanmışım.
 
302. Beyit :
Gam def’ine câm-ı mey devâdur
Tedbîr-i gam eylemek revâdur

Açıklama : Gamın giderilmesi için ilaç şaraptır; gam için tedbir almak uygun olur.

303. Beyit :
Senden ne inâyet olsa vâki’
Fikr etme ki menden ola zâyi’

Açıklama : Senden ( bana ) gelecek hiçbir iyiliğin bende zayi olacağını zannetme.

304. Beyit :
Men bir sadefem sen ebr-i nîsân
Ver katra vü al dürr-i galtân

Açıklama : ( Ey saki ), ben bir sadefim, sen nisan bulutusun; bana damlayı ver, inci tanesini al

305. Beyit :
Sensen hurşîd ü men siyeh hâk
Ver âteş ü al cevher-i pâk

Açıklama : Sen güneşsin, ben ise kara toprak; ver ateşi ve al saf cevheri..

306. Beyit :
Rahm et ki garîb ü hâksârem
Bîmûnis ü gam-güsârem

Açıklama : Merhamet et ki, garibim ve yerle bir olmuşum; kimsesizim, bir dostum ve gam ortağım yok!

307. Beyit :
Ol bir niçe hemdem-i muvâfık
Ya’nî şuarâ-yı devr-i sâbık

308. Beyit :
Tedrîc ile geldiler cihâna
Ta’zîm ile oldılar revâne

Açıklama 307-308 : Bir kısın şanslı dostlar, yani geçmiş devirlerin şairleri birer birer cihana geldiler ve hürmet görerek bu dünyadan gittiler.

309. Beyit :
Devrân oları muazzam etdi
Her devr birin mükerrem etdi

Açıklama : Kader onları yüceltti; her devirde birini şeref ve itibar sahibi yaptı.

310. Beyit :
Her birine hâmi oldı bir şâh
Zevk-i sühaninden oldı âgâh

Açıklama : Her birini bir padişah himayesine aldı ve sözlerinin zevkinden haberdar oldu.

311. Beyit :
Türk ü Arab ü Acemde eyyâm
Her şâire vermiş idi bir kâm

Açıklama : Türk, Arap ve Acem diyarlarında zaman her şaire bir mutluluk bağışlamıştı.

312. Beyit :
Şâd etmiş idi Ebî Nûvâsı
Hârûn Halife’nün atâsı

Açıklama : Halife Harun’un bağışları, Ebû Nevâs’ı şâd etmiş idi.

313. Beyit :
Bulmışdı safâ-yı dil Nizâmî
Şirvan Sâh’a düşüp girâmî

Açıklama : Nizamî, Şirvan Şah katında saygı görerek gönül rahatlığı bulmuştu.

314. Beyit :
Olmışdı Nevâyi-i sühan-dân
Manzûr-ı şhenşeh-i Horâsân

Açıklama : Söz üstadı Nevâyi, Horasan şahının gözdesi olmuştu.

315. Beyit :
Söz gevherine nazar salanlar
Gencîne verüp güher alanlar

316. Beyit :
Çün kalmadı kalmadı fesâhat
Erbâb-ı fesâhat içre râhat

Açıklama 315-316 : Söz incisine itibar edenler, hazine verip cevher satın alanlar kalmayınca, ne fasihlik kaldı, ne de fesahat sahipleri arasında rahat.

317. Beyit :
Ol tâife çekdi hırkaya baş
Hâletlerin etmez oldılar fâş

Açıklama : O insanlar da başlarını hırkalarına çektiler ve hallerini dile getirmez oldular.

318. Beyit :
Tâ olmaya resm-ı şi’r mefkûd
Ebvâb-ı fünûn-ı nazm mesdûd

319. Beyit :
Lâzım mana oldı hıfz-ı kânûn
Zabt-ı nasak-ı kelâm-ı mevzûn

Açıklama 318-319 : Şiirin yolu yordamı unutulmasın ve nazım sanatlarının kapıları kapanmasın diye, kanun korumak ve ölçülü söz üslübuna yeniden düzen vermek işi bana düştü.
 
320. Beyit :
Nâçâr dutup tarîk-ı nâmûs
Râhatdan olup müdâm me’yûs

321. Beyit :
Ahdi söze üstüvâr kıldum
Eş’âr demek şiâr kıldum

Açıklama 320-321 : Çaresiz, namus yolunu tutarak ve artık rahattan tamamiyle ümidi keserek yemini söze temel yaptım ve şiirler söylemeyi adet edindim.

322. Beyit :
Çün halka hilâf-ı müddeâyem
Anlar zu’mınca süst-râyem

Açıklama : İnsanların iddiasına zıt olduğum için onların nazarında yanlış düşünen birisiyim.

323. Beyit :
Her söz ki gelür zuhûra menden
Min ta’ne bulur her encümenden

Açıklama : Benden doğan hiçbir söz yoktur ki, her topluluktan binlerce kınamaya uğramamış olsun.

324. Beyit :
Eyler hased ehli bağlayup kîn
Tahsin ivazına nefy ü nefrîn

Açıklama : Kıskançlar, kin tutarak, takdir yerine inkâr ve lanet yağdırdılar.

325. Beyit :
Ümmîd ki ref’ olup küdûret
Tağyir-pezîr ola bu sûret

Açıklama : Ümid ediyorum ki, bulanıklık ortadan kalkar da bu vaziyet değişir.

326. Beyit :
Ol kavm bu gülşene girende
Bu gülşen içinde gül derende

327. Beyit :
Gül tâze idi vü gonce nev-hîz
Depretdükçe nesîm-i gül-rîz

328. Beyit :
Anlar güli derdiler men-i zâr
Hâlâ dilerem derem has ü zâr

Açıklama 326-328 : O ( eski şairler ) topluluğu bu bahçeye girdikleri ve bu gülşen içinde gül derdiklerinde, gül taze idi ve gonca henüz yetişmişti. Gül saçan meltem kıpırdadıkça, onlar gülü topladılar; ben zavallının ise şimdi gözü çer-çöp dermekde…

329. Beyit :
Bu bezme olar verende tezyîn
Mey sâf idi bezm hem nev-âyin

Açıklama : Onlar bu meclise süs verdiklerinde hem, şarap saf idi, hem de meclis yeni kurulmuştu.

330. Beyit :
Mey sâfı olara oldı rûzî
Kaldı mana dâğ-ı derd sûzı

Açıklama : Onlara saf şarap içmek kısmet oldu; bana ise sıkıntı yarasının hareketi kaldı.

331. Beyit :
Bu dürde men olmışam hevâ-hâh
Bir neş’e verür mi bilmezem âh

Açıklama : Ben de bu tortuya heves bağladım; ama bir neş’e verir mi, ah işte onu bilmiyorum!
 
11. KONU

Bu Pâdişâh-ı İslâmun duâ-yı devletidür
Ve
Kahramân-ı enamun senâ-yı şevketidür

Açıklama : İslâm Padişahının Devletinin Devamını Dua ve İnsanların En Kahramanının Heybetine Övgü

332. Beyit :
Sakî kerem eyle câm gezdür
Dutma kadehi müdâm gezdür

Açıklama : Saki! Kerem eyle, kadehi dolaştır; elinde tutma, boyuna gezdir!

333. Beyit :
Devrâna çok i’tibâr kılma
Gezdür kadehi karâr kılma

Açıklama : Dünyaya fazla değer verme; gezdir kadehi, durma!

334. Beyit :
Tök alup ele gümüş sürahî
Zer sâgara rûh-bahş râhı

Açıklama : Al ele gümüş sürahiyi ve doldur altın kadehe ruh bahşeden şarabı!..

335. Beyit :
Sarf eyle riâyetümde eltâf
Tenhâlığumı gör eyle insâf

Açıklama : Beni gözet de bana lutuflarda bulun; yalnızlığımı gör, bana insaf eyle!..

336. Beyit :
Şuğlüm bu bisât içinde çohdur
Senden özge mededci yohdur

Açıklama : Bu yerde dertlerim, sıkıntılarım çoktur, senden başka yardımcım ise yoktur.

337. Beyit :
Hamdemliğüm eyle âr kılma
Menden nefret şiâr kılma

Açıklama : Bana arkadaş ol, utanma; benden nefret etmeyi bir iş belleme!..

338. Beyit :
Ger bilmez isen ki men ne zâtem
Ne zulmet-i çeşme-i hayâtem

339. Beyit :
Feyz-i hünerüm şarâbdan sor
Sûz-ı cigerüm kebâbdan sor

Açıklama 338-339 : Eğer benim nasıl bir kişi olduğumu, nasıl bir hayat suyunun kaynadığı karanlıklar ülkesi olduğumu bilmiyorsan, hünerimin feyz ve bereketini şaraptan sor; yüreğimin yanıklığını da kebaptan öğren.

340. Beyit :
Dutsan elini men-i fakîrün
Hak ola hemîşe dest-gîrün

Açıklama : Ben fakirin elinden tutarsan, Hak da her zaman senin yardımcın olur.

341. Beyit :
Men şâir-i Müsevî-kelâmem
Sâhirlere mu’ciz-i tamâmem

Açıklama : Ben, Musa (gibi mucize) kelamlı bir şairim, sihirbazlara karşı tam bir mucizeyim.

342. Beyit :
Men sâhir-i Bâbilî-nijâdem
Hârûta bu işde üstâdem

Açıklama : Ben Babil soylu bir sihirbazım; Harut’a bu işte üstadlık ederim.

343. Beyit :
Söz derkine sarf edüp firâset
Emlâkine bulmışam riyâset

Açıklama : Ferasetimi sözü anlamaya sarf edip söz ülkesinin reisliğine yükselmişim.

344. Beyit :
Geh tarz-ı kasîde eylerem sâz
Şeh-bâzum olur bülend-pervâz

Açıklama : Zaman olur kaside tarzını uygun bulurum; tabiatımın şahini yükseklerde uçar;

345. Beyit :
Geh de’b-i gazel olur şiârum
Ol de’be revan verür karârum

Açıklama : Zaman olur gazel yolunu tutarım; kararım, o tarza can verir.

346. Beyit :
Geh mesneviye olup hevesnâk
Ol bahrden isterem dür-i pâk

Açıklama : Gah mesneviye heves ederek, o denizden pek inciler çıkarmak isterim.

347. Beyit :
Her dilde ki var ehl-i râzem
Mecmû’-ı fünûna aşk-bâzem

Açıklama : Her gönülde bulunan sırra âşinâyım; bütün şiir fenlerine vurgunum.

348. Beyit :
Bir kâr-gerem hez+ar-pîşe
Canlar çeküp isterem hemîşe

349. Beyit :
Dükkânum ola revâc-ı bâzâr
Her istedügin bula hırîdâr

Açıklama 348-349 : Bin sanatlı bir mücevher işçisiyim. Canu gönülden isterim ki; dükkânım pazarın en rağbet edileni olsun da, müşteri her aradığını bulsun.
 
12. KONU

Bu bir tarîk ile kesr-i nefsdür
Ve
Mukaddime-i medh-i Padişâh-ı asrdur

Açıklama : Bir Yolla Nefsin İsteklerini Kırma ve Asrın Padişahını Övmeye Başlangıç

350. Beyit :
Sâkî ne idi bu câm-ı gül-rûn
Kim eyledi hâlümi diger-gûn

Açıklama : Ey Saki! Bu gül renkli kadeh neydi ki, beni böyle bambaşka bir hale koydu?

351. Beyit :
Ser-mest olubem sözüm hebâdur
Her lâf ki eyllerem hatâdur

Açıklama : Sarhoş olmuşum, sözlerim boş ve nafiledir. Ettiğim her laf hatadır.

352. Beyit :
Te’sîr salup dimâğâ teşvîr
Teşvîr mizâcum etdi tagyîr

Açıklama : Gösteriş merakı dimağıma tesir ederek saf ve temiz mizacımı bozdu.

353. Beyit :
Men handan ü lâf-ı lutf-ı güftâr
Kim söz demeğe olam sezâvâr

Açıklama : Ben nerde, söz nerde; kaldı ki şiir söylemeğe lâyık olayım!

354. Beyit :
Olsaydı menün sözümde bir hâl
Elbette olurdum ehl-i ikbâl

355. Beyit :
Müstevcib-i izz ü câh olurdum
Şâyeste-i bârgâh olurdum

356. Beyit :
Makbûl düşerdüm âstâna
Manzûr-ı şehenşeh-i zemâne

Açıklama 354-356 : Eğer benim sözümde bir tat olsaydı, elbette bahtım yaver giderdi de izzet ve hürmete hak kazanır, yüce divana lâyık olur, sarayda kabul görür, zamanın padişahının ilgisine mazhar olurdum.

357. Beyit :
Ol pâdişeh-i bülend-bîniş
Kim hâk-i rehidür âferîniş

Açıklama : O yüksek görüşlü padişah; ki, yaratılmışlar, onun ayağının tozudur.

358. Beyit :
Müstahfız-ı din penâh-ı islâm
Mahdûm-ı zaman melâz-ı eyyâm

Açıklama : Dinin koruyucusu, islâm (milletinin) sığıncı, zamanın efendisi ve günlerin barınağıdır.

359. Beyit :
Ebr-istihsân ü berk-kîne
Şâhenşeh-i Mekke vü Medîne

Açıklama : İhsanı bulut, kini ise şimşek gibi olan, Mekke ve Medinenin padişahıdır.

360. Beyit :
Müstakdim-i hak mühill-i bâtıl
Sultân-ı murâd-bahş-ı âdil

Açıklama : Hakkı ayakta tutan, batılı yok eden ve muradlar bağışlayan adaletli sultandır.
 
361. Beyit :
Erbâb-ı hüner ümîdgâhı
Türk ü Arab ü Acem penâhı

Açıklama : Sanat ve hüner sahiplerinin ümit kapısı, Türk’ün, Arab’ın ve Acem’in sığınağıdır.

362. Beyit :
Deryâ kimi eyleyen demâdem
Endîşe-i kurb ü bud’-ı âlem

363. Beyit :
Lutf ile veren yahıma lû’lû
Ebr ile yırağa gönderen su

Açıklama 362-363 : Derya gibi, her zaman dünyanın yakını ve uzağını kaygısını çekip; lutfu ile yakına inci dağıtan, uzağa ise bulutla su gönderendir.

364. Beyit :
Lû’lûsını eyleyen cihan-tâb
Leb-teşneleri dür ile sîr-âb

Açıklama : İncisi ile cihanı aydınlatan, suyu ile de, susamışları suya kandırandır.

365. Beyit :
Gerdun kimi lutf edende zâhir
Dâmen dâmen töken cevâhir

366. Beyit :
Gün kimi olanda cûdâ mazhar
Hırmen hırmen nisâr eden zer

Açıklama 365-366 : Gökler gibi, lutfunu gösterdiğinde, etekler dolusu cevahir döken; güneş gibi, cömertliğin kaynağı olduğunda, harmanlar dolusu altın saçandır.

367. Beyit :
Tugrâ-yı misâl-i Âl-i Osman
Sultan-ı sipeh-şiken Süleyman

Açıklama : Osman oğullarının fermanının tuğrası, asker kıran Sultan Süleyman’dır.

368. Beyit :
Yerde düşer olsa feyzi hâke
Ta’n eyleye hâk ruh-ı pâke

Açıklama : Yerde, onun feyzi toprağa düşecek olsa, toprak temiz ruhu beğenmez olur;

369. Beyit :
Gökde nazar etse bir hümâya
Hurşîde salur hümây sâye

Açıklama : Gökde ise ( O ), bir hüma kuşuna bakar olsa, hüma, güneşe bile gölge salacak hale gelir.

370. Beyit :
Ger şarka urur sinân-ı ser-keş
Gün kimi çıhar sipihre âteş

Açıklama : Eğer dik başlı mızrağını doğuya vursa, güneş gibi gökyüzüne ateş saçar;

371. Beyit :
V’er garba çalarsa tîg-i bürrân
Gerdûne yeter şafak kimi kan

Açıklama : Ve eğer keskin kılıcını batıya çalsa, şafak gibi kırmızı kan göğe sıçrar.

372. Beyit :
Dün çerh yana nigâh kıldum
Nezzâre-i levh-ı mâh kıldum

Açıklama : Dün gökyüzüne doğru yüzümü çevirdim ve Ay’ın levhasına bir baktım;

373. Beyit :
Gördüm bu hatı ki hâme-i hûr
Ol levhde eylemişdi mastûr

Açıklama : Gördüm ki, hurilerin kalemi o levhaya şu yazıyı nakşetmiştir:
 
13. KONU

Bu Kasîde Hazret-î Padişah Şanındadur

Açıklama : Padişah Hazretlerinin Övgüsünde Kasîde

374. Beyit :
Zehî kâmil ki akl-ı nükte-dan derkinde hayrandur
Vücud-ı bîmisâli intihâb-ı nev’-i insandur

Açıklama : Bu ne yüce zattır ki, inceliklere vakıf akıl bile onu idrak etmekte yaya kalmıştır. Çünkü onun benzersiz varlığı insan oğulları arasından seçilmiştir.

375. Beyit :
Felek bir dürc anun zât-ı şerîfi gevher-i yektâ
Cihan bir cism anun hükm-i revân-ı fi’l-mesel candur

Açıklama : Felek bir mücevher kutusu; onun yüce zatı da eşsiz bir cevherdir. Cihan bir cisim ise, onun yürüyen hükmü de adeta can yerindedir.

376. Beyit :
Tarîk-i tâati hem mezhebe hem millete nâfi’
Hilâf-ı meşrebi hem devlete hem dîne noksandur

Açıklama : Ona hizmet etmek yolu, hem mezhep, hem de millet için faydalar getirir; meşrebinin hilafına hareket ise, hem devlete, hem dine eksiklik demektir.

377. Beyit :
İki kısm eylemiş küfr ile îman yeddi iklîmi
Anun hükmindedür ba’zı vü ba’zı kâfiristandur

Açıklama : Küfür ile iman, yedi iklimi iki kısma ayırmıştır; bir kısmı onun hakimiyeti altındadır, bir kısmı ise kâfiristandır.

378. Beyit :
Esâs-ı hükmidür ma’nîde bir sedd-i Sikender kim
Anun Ye’cûcdur bir yanı vü bir yanı insandur

Açıklama : Saltanatın temeli, aslında bir İskender seddidir; onun br yanı ye’cûc bir yanı ise insandır.

379. Beyit :
Binâ-yı kadridür ma’nîde bir âlî imâret kim
Mukarnes tâk-i gerdun ol imâretden bir eyvandur

Açıklama : Kadir ve kıymetinin binası gerçekte yüce bir imarettir; öyle ki; gökkubenin tavanı ancak o imaretin bir eyvanıdır.

380. Beyit :
Muzaffer dâima Sultan Süleyman Hân-ı âdil-dil
Ki her kim tâbi’-i fermânı olmaz nâmüselmandur

Açıklama : Daima muzaffer olan, kalbi adaletle dolu Sultan Süleyman…Her kim onun buyruğuna baş eğmez ise Müslüman değildir.

381. Beyit :
Cihan-gîrî ki gün tek mülk teshîrine azm etse
Muhakkar cilvegâhı arsa-i İrân ü Tûrandur

Açıklama : ( Öyle bir ) cihan hükümdarı ki; güneş gibi, ülkeler elde etmeye niyet etse, at oynatacağı arsaların en değersizi İran ve Tûran olur.

382. Beyit :
Sâhî-tab’ u mürüvvet-pîşedür kim bahr-ı eltâfı
Temevvüc kılsa mevci fakr bünyâdına tûfandur

Açıklama : ( O öyle ) cömert tabiatlı ve iyiliği huy edinmiş ( bir padişahtır ) ki; lutuflarının denizi galeyana gelse, dalgaları fakirlik binasını yıkan tufan olur.

383. Beyit :
Kemîne kimseye kemter atâsı hâsıl-ı deryâ
Muhakkar meclise bezl-i hakîri behre-i kândır

Açıklama : Zavallı bir kimseye en önemsiz bir bağışı deryalar dolusudur; en değersiz bir topluluğa dahi en itibarsız bir saçısı, maden ocağı gibidir.

384. Beyit :
Vücûd-ı pâki-le Hak rahmetidür âleme nâzil
İtâat ehline gösterdiği adl ile ihsandur

Açıklama : Tertemiz varlığı ile, âleme inen Hakk’ın rahmetidir; itaat sahiplerine gösterdiği de adalet ve ihsandır.

385. Beyit :
Süleyman bârgâhıdur yakin heybetlü dergâhı
Kim anda dîvler tâbi’ perîler bende-fermandur

Açıklama : Heybetli katı, Hz. Süleyman’ın sarayı gibidir; öyle ki, orada devler itaat edici, periler ise emir kullarıdır.

386. Beyit :
Muazzam leşkeridür bir bulut kim düşmene andan
Firengîler sadâsı ra’d toplar daşı bârandur

Açıklama : Muazzam ordusu bir buluta benzer; öyle ki, kâfirlerin feryad ve figanı ondan (kopan) bir gök gürültüsü; toplarının gülleri ise ( ondan yağan bir ) yağmurdur.
 
387. Beyit :
Semendi seğridende lâmi’ olmış ahter-i sâkib
Sipâhı deprenende mevce gelmiş bahr-ı ummandur

Açıklama : O’nun atı, koştuğu zaman, parlayan bir Zuhal yıldızı; askeri, harekete geçtiğinde, coşmuş bir ummandır.

388. Beyit :
Seferde çekmek içün haşmet ü ikbâl esbâbın
Arâbe arş levhi ordusı gerdûn-ı gerdandur

Açıklama : Arş levhası, savaşta (onun) haşmet ve ikbalinin levazımını taşımak için bir araba; dönüp duran felek ise ordusudur.

389. Beyit :
Zamânında yetüp cem’iyyet-i eshâba ârifler
Olup derhem hemin mahbûblar zülfi perîşandır

Açıklama : Arifler ( onun saltanatı ) zamanında zihin ve hatırlarını yalnız Allah ile meşgul etmenin saadetini tattılar; bu yüzden bütün mahbubların üzüntüden zülüfleri darmadağınıktır.

390. Beyit :
Halâyık subh-tek handân olup mihr-i cemâlinden
Dil-i sûzân ile devrinde ancak şem’ giryandur

Açıklama : Mahlûkat ( Onun ) yüzünün güneşinden sabah gibi güler yüzlü olmuştur. Devrinde, gönül ateşi ile yanıp ağlayan, sadece mumdur.

391. Beyit :
Havâdisden mizâc-ı mülk tagyîrine imkân yoh
Kemâl-i adl ile tâ mülke Osmân oğlu sultandur

Açıklama : Hadiselerin gelişmesinden ötürü memleketin mizacında bir bozulma ihtimali yoktur; çünkü ülkede eksiksiz bir adalet ile hükümran olan Osman oğludur.

392. Beyit :
Bihamdillah bugün havf ü hatâdan şer’ nâmûsın
Bulup tevfîk-ı nusret sahlayan Sultan Süleymandur

Açıklama : Allah’a hamd olsun ki, bugün Allah’ın yardımına mazhar olarak şeriatın namusunu korkudan ve hatadan koruyan Sultan Süleyman’dır.

393. Beyit :
Nişân-ı feyzidür ol nusret ü ikbâl kim hâlâ
Ne yan kim azm kılsa reh-beri te’yîd-i Yezdandur

Açıklama : O yardım, zafer saadet, feyzinin işâretidir;öyle ki, şu an ne tarafa doğru yönelmeye niyetlense, rehberi, Allah’ın desteği ve te’yididir.

394. Beyit :
Dil ü candan Fuzûlî izz ü ikbâline ol şâhun
Rızâ-yı Hakk içün dâim duâ-gûy ü serâ-hândur

Açıklama : Fuzuli hak rızası için o şahsın izzet ve ikbaline candan ve gönülden daima duacı ve onu övücüdür.

395. Beyit :
Çü oldur hâmi-i İslâm vâcibdür anun mehdi
Ne kim mehdinden özge söz demiş andan peşîmandur

Açıklama : O İslâm’ın koruyucusu oluğu için, onun övülmesi vaciptir. ( Fuzuli ) onun övgüsünden başka ne söz söylemişse, ondan pişmandır.

396. Beyit :
İlâhî bâki olsun dâim insan-perver ikbâli
Cihân-ı fâni içre tâ binâ-yı nev’-i insandur

Açıklama : İlahi! ( Onun ) insanı koruyup gözeten saltanatı dünya durdukça baki olsun; çünkü o (saltanat), fani olan cihanın içinde insan oğlunun binasıdır.

397. Beyit :
Yârab ki muzaffer ola dâim
Zâtiyle binâ-yı adl kâim

Açıklama : Ya Rab! O daima muzafer olsun; çünkü adalet binası ancak onun zatiyle kaimdir.

398. Beyit :
Şâyetse ana serîr ü efser
Âlemlere adli sâye-küster

Açıklama : Ona taht ve taclar layıktır; çünkü onun adaleti âlemlere gölge salmaktadır.
 
14. KONU


Bu Sebeb-i Nazm-ı Kitâbdur
Ve
Bâis-i İrtikâb-ı Azâbdur

Açıklama : Kitabın Nazmadilmesinin Nedeni ve Azabı Hak Etmenin Sebebi

399. Beyit :
Sâki dut elüm ki haste-hâlem
Gam reh-güzerinde pâymâlem

Açıklama : Saki! Elimden tut; çünkü hasta bir haldeyim, gam yolu üserinde ayaklar altında kalmışım!..

400. Beyit :
Sensen men-i mübtelâya gam-hâr
Senden özge dahi kimüm var

Açıklama : Sensin benim gibi bir düşkünün kaderini gideren…Benim senden başka kimim var?..

401. Beyit :
Müşkil işe düşmişem meded kıl
Mey hırziyle belâmı red kıl

Açıklama : Zor bir işe düşmüşüm, yardım et! Şarabın koruyuculuğu ile belâmı benden uzaklaştır!..

402. Beyit :
Hall eyleye gör bu müşkilâtı
Kemm etme kulundan iltifâtı

Açıklama : Bu güçlükleri halletmeğe bak; ben kulundan iltifatını esirgeme!

403. Beyit :
Bir gün ki mey-i Süehyl-te’sîr
Vermişdi mizâc-ı pâke tagyîr

Açıklama : Bir gün, Süheyl tesirli şarap saf ve temiz mizacımı değiştirmişti :

404. Beyit :
Hemreng-i bahâr olup hazânum
Dönmişdi akîka za’ferânum

Açıklama : Sonbaharım bahar rengi almış, safran ( gibi sarı yüz ) üm akik taşına dönmüştü.

405. Beyit :
Cem’ idi yanumda ittifâkî
Sâz ü meze vü şarâb ü sâkî

Açıklama : Yanımda saz, meze, şarap ve saki tesadüfen bir araya gelmişlerdi;

406. Beyit :
Peyveste lebâleb ü peyâpey
Nûş eyler idüm kadeh kadeh mey

Açıklama : Boyuna, dolu dolu ve peşpeşe kadeh kadeh şarap içiyordum;

407. Beyit :
Zevk üzre mey artururdı zevkum
Şevk üzre ziyâd olurdı şevkum

Açıklama : Şarap, zevkimin üstüne zevk koyuyor, neş’em gittikçe artıyordu;

408. Beyit :
Ol bezm idi âfiyet bahârı
Men bülbül-i zâr ü bîkarârı

Açıklama : O meclis bir afiyet baharı idi ve ben ( o meclisin ) ağlayıp inleyen kararsız bülbülü idim…

409. Beyit :
Bir hadde erişdi neş’e-i câm
Kim kalmadı ehl-i bezme ârâm

Açıklama : Öyle bir dereceye vardı ki şarabın neş’esi; mecliste bulunanların rahatı, huzuru kalmadı;

410. Beyit :
Esrâr-ı dil oldı âşikârâ
Mesdûd oluben der-i müdârâ

Açıklama : İki yüzlülük kapıları kapanıp, gönüldeki sırlar açığa vuruldu.

411. Beyit :
Olmışdı refîk u hemzebânum
Ayîne-i t3uti-i revânum

412. Beyit :
Bir niçe zarîf-i hıtta-i Rûm
Rûmî ki dedük kaziyye ma’lûm

Açıklama 411-412 : Rum ( Anadolu ) ülkesinin birkaç zarif insanı; arkadaşım, dildaşım ve ruh papağanımın aynası olmuşlardı…Anadolu’lu dedik ya, mesele anlaşılıyor…

413. Beyit :
Ya’nî ki kamu dekâyık ehli
Her mes’elede hakâyık ehli

Açıklama : Yani, tamamı da inceliklerden haberdardılar ve her konuda hakikî bilgiye ulaşmıştılar.
 
414. Beyit :
Hem ilm feninde nükte-danlar
Hem söz revişinde dür-feşanlar

Açıklama : Hem, ilim sahasında ince manalara vakıftılar, hem de söz söyleme yolunda inciler saçmakta idiler.

415. Beyit :
Kim eyler idi dekâyık-i râz
Şeyhîden ü Ahmedîden âgâz

Açıklama : Kimi sırlardan nükteler çıkarıyor, Şeyhî’den ve Ahmedî’den söze başlıyor;

416. Beyit :
Kim söyler idi öğüp kelâmı
Evsâf-ı Halîli vü Nizâmî

Açıklama : Kimi Halilî ve Nizamî’nin vasıflarını öğüp duruyordu.

417. Beyit :
Bilmişler idi ki hüsn-i güftâr
Kadrüm kaderince mende hem var

Açıklama : Anlamışlardı ki, güzel söz söyleme kabiliyeti kudretimce bende de var.

418. Beyit :
Çün var idi mestlikde lâfum
Kim anlana sıdkum ü hilâfum

419. Beyit :
Men hasteni etdiler nişâne
Bir reng ile tîr-i imtihâna

Açıklama 418-419 : Yalanım ve gerçeğim fâş olacak derecede mest olduğumda ben hastayı bir oyun ile imtihan okuna hedef yaptılar.

420. Beyit :
Lutf ile dedile ev sühan-senc
Fâş eyle cihâna bir nihan genc

Açıklama : Nazikçe dediler ki; “Ey söz üstadı, dünyaya gizli bir hazine ortaya çıkarsana!”

421. Beyit :
Leylî Mecnûn Acemde çohdur
Etrâkde ol fesâne yohdur

Açıklama : “ Leylâ-Mecnûn, Acemlerde çoktur, lâkin Türkler arasında bu hikâye yoktur.”

422. Beyit :
Takrîne getür bu dâstânı
Kıl tâze bu eski bûstânı

Açıklama : “ Gel, bu destanı yaz da, bu eski bahçeyi tazeleyiver!”

423. Beyit :
Bildüm bu kaziyye imtihandur
Zîrâ ki bu bir belâ-yı candur

Açıklama : Anladım ki bu teklif bir imtihandur; zira böyle bir iş (aslında) can belâsıdır.

424. Beyit :
Sevdâsı dırâz ü bahrı kûtâh
Mazmûnı figân ü nâle vü âh

Açıklama : Sevdası uzun, bahrı kısadır; mazmunu da figan, feryad ve ah’tır.

425. Beyit :
Bir bezm-i musîbet ü belâdur
Kim evveli gam sonı fenâdur

Açıklama : ( Bu ) bir felaket ve bela meclisidir ki; başlangıcı gam, sonu yokluktur.

426. Beyit :
Ne bâdesine neşâtdan reng
Ne nağmesine ferahdan âheng

Açıklama : Ne şarabında neş’eden bir renk, ne de nağmaseinde sevinçten bir ahenk vardır…

427. Beyit :
İdrâke verür hayâli âzâr
Efkârı eder melâlı efgâr

Açıklama : Hayali idraki incitir; düşünmesi hüznü (bile) yaralar.

428. Beyit :
Olsaydı teveccühi münâsib
Tevcîhine çoh olurdı râgıb

Açıklama : Eğer niyetlenmesi ( her önüne gelen için ) uygun olsaydı, çok kişi teşebbüs etmeye istekli olurdu.

429. Beyit :
Olsaydı tasarrufında râhat
Çoh kâmil ana kılurdı rağbet

Açıklama : Eğer rahatlıkla başarılabilir bir iş olsaydı, bir çok kâmil insan ona rağbet ederdi.
 
430. Beyit :
Billah ki ne hoş demiş Nizâmî
Bu bâbda hatm edüp kelâmı

Açıklama : Allah için, Nizamî bu hususta sözün en güzelini söylemiş ve ne güzel demiştir :

431. Beyit :
Esbâb-ı suhan neşât u nâzest
Z’in her du suhan behâne-sâzest

Açıklama : “Sözün sebebi neş’e ve nazdır. Söz bu ikisinden doğar.”

432. Beyit :
Meydân-ı suhan ferâh bâyed
Tâ tab cüvariî numâyed

Açıklama : “Söz meydanı geniş olmalıdır ki, (şairlik) tabiatı orada binicilikteki ustalığını göstersin.”

433. Beyit :
Der germ-i rîk u sahti-i kûh
Tâ çend suhan reved beenbûh

Açıklama : “Kumun sıcaklığı ve dağın saplığı arasında söz ne zamana kadar sıkışıklık içinde gitsin?”

434. Beyit :
Bir iş ki kılur şikâyet üstâd
Şâgirde olur rücüı bîdâd

Açıklama : Üstadın şikayet eylediği bir işi çırağa yüklemek adâletsizlik olur.

435. Beyit :
Gerçi bilürem bu bir sitemdür
Teklîfi munun gam üzre gamdur

Açıklama : Gerçi ben bunun bir zulüm, hattâ böyle bir şeyin teklifinin gam üstüne gam olduğunu bilmekteyim ;

436. Beyit :
Ammâ niçe etmek olur ikrâh
Bir vâkıadur ki düşdi nâgâh

Açıklama : Ama artık kaçınmak mümkün mü!.. Bir iştir ki, ansızın başıma geliverdi.

437. Beyit :
Yeğdür yine özrden şürûum
Bu işde tevekküle rücuum

Açıklama : Bahaneler ileri sürmektense, başlamak ve tevekküle sarılmak daha iyidir.

438.Beyit :
Ey ta’b-ı latîf ü akl-ı vâlâ
İdrâk-i bülend ü nutk-ı gûyâ

Açıklama : Ey latif tabiat ve üsütn akıl, 8ve ey) yüksek anlayış ve konuşan nâtıka!..

439. Beyit :
Düşdi seferüm diyâr-ı derde
Kimdür mana yâr bu seferde

Açıklama : Yolum dert diyarına düştü..Kimdir bana yoldaş bu seferde?

440. Beyit :
Her kimde ki vardur istitâat
Ders ü gam ü mihnete kanâat

441. Beyit :
Oldur bu müsâferetde yârum
Zevk ehline yohdur i’tibârum

Açıklama 440-441 : Kimde dert, gam ve mihnete dayanma gücü varsa, bu yolculukta arkadaşım odur. Zevk sahiplerine itibar etmem..

442. Beyit :
Merkeb gerek olsa azm-i râha
Besdür bize hâme vü siyâhe

Açıklama : Yola çıkmak için binek lâzım olsa; bize kalem ve kâğıt yeter.

443. Beyit :
V’er tûşe-i râh olursa matlûb
Mazmûn-ı hoş ü ibâret-i hûb

Açıklama : Ve eğer yol azığı istenirse; o da, hoş mazmunlar ve güzel ibarelerdir.

444. Beyit :
Azm eyleyelüm teallül etmem
Menzil keselüm tegâfül etmem

Açıklama : Gayret edelim; bahaneleri bırakın!. Menzil keselim; gafil davranmayın!...

445. Beyit :
Ey baht vefâsuz olma sen hem
Hemrâhlığ et bizümle bir dem

Açıklama : Ey tâli’, sen de vefasız olma; bir kereik olsun bizimle yoldaşlık yap!
 
15. KONU


Bu Saâdetlü Beg Hazretlerinün Medhidür

Açıklama : Saadetli Beg Hazretlerinin Medhi

446. Beyit :
Ey hâme-i ser-keş ü sebük-hîz
Vakt oldı ki olasen Güher-rîz

Açıklama : Ey dik başlı ve tez ayaklı kalem! Mücevher saçma vaktidir…

447. Beyit :
Men âcizem ü bu emr müşkil
İmdâd demidür olma gâfil

Açıklama : Ben, âcizim ve bu iş çok çetin… İmdad samanıdır, anlamazlık etme!

448. Beyit :
Âsâr-ı mürüvvet eyle ızhâr
Tez depren eğer mürüvvetün var

Açıklama : Cömertliğinin eserlerini göster! Eğer yiğit isen, çabuk ol!...

449. Beyit :
Sen kıl hüneri men eyleyem ad
Sen çek elemi men olayum şâd

Açıklama : Sen hüner göster, ben şöhret kazanayım; sen elemi çek, ben sevineyim…

450. Beyit :
Çün nahl-i hadîka-i hünersen
Miftâh-ı hizâne-i gühersen

Açıklama : Madem sen hüner bahçesinin fidanı, mücevher hazinesinin anahtarısın;

451. Beyit :
Cehd eyle çıhar cevâhir-i pâk
Fikr etme ki yohdur ehl-i idrâk

Açıklama : Gayret et de pâk mücevherler çıkar!.. Sakın anlayış sahipleri yoktur diye düşünme!

452. Beyit :
Deme ki bulup kesâdı bâzâr
Bulmaz bu metâımuz hırîdâr

Açıklama : Sakın pazarın değeri düştüğü için bu malımız alıcı bulmaz deme!

453. Beyit :
Yetmez mi sana emîr-i kâmil
Serdâr-ı zemâne Veys-i âdil

Açıklama : Yüce emir, zamanın başkumandanı adâletli Veys (paşa) sana yetmez mi?

454. Beyit :
Ol bahr-i atâ vü kân-ı eltâf
Kim şânına geldi adl ü insâf

Açıklama : O bağışlar denizi ve lutuflar madeni ki, adalet ve insaf onun şanına gelmiştir;

455. Beyit :
Serdâr-ı muazzam ü mükerrem
Cânâne-i mülk ü cân-ı âlem

Açıklama : Yüce ve saygıdeğer kumandan, ülkenin sevgilisi ve alemin canı(dır);

456. Beyit :
Zâtında anun hemîşe mevcûd
Akl u edeb ü şecâat ü cûd

Açıklama : Onun şahsında daima akıl, edep, cesaret ve cömertlik bulunmaktadır.

457. Beyit :
Adlinden eğer terâne-i çeng
Fâş eylese bezmde bir âheng

458. Beyit :
Yel şem’a dahî taarruz etmez
Pervâneye şem’ zulmi yetmez

Açıklama 457-458 : Eğer çengin nağmesi meclisde onun adaletinden bir ahenk ortaya koysa; rüzgâr, muma bile sataşmaz, mum ise pervaneye zulmedemez (olur).

459. Beyit :
Hüsn-i edeb ile eyle mu’tâd
Kim nûrı yanında kılsalar yâd

460. Beyit :
Ol söz dilemez ki ola tekrâr
Tâ yetmeye sâyesine âzâr

Açıklama 459-460 : Edebi öyle huy edinmiştir ki; yanında ışığı ansalar, o sözün tekrar edilmesi ile gölgesine bir zarar gelmesinden çekinir.
 
461. Beyit :
Üslûbi şecâat içre mâhir
Hurşîd-sıfat cihanda zâhir

Açıklama : Cesaret ve kahramanlık yolunda ustadır. Bu husus cihanda güneş gibi apaşikârdır.

462. Beyit :
Hem hâs anı söylemekte hem âm
Hem Rum dolu adı ile hem Şâm

Açıklama : Onu hem seçkin insanlar konuşmakta, hem de halk…Hem Anadolu ve hem de Şam onun adı ile dopdoludur.

463. Beyit :
Ger cûrdına kimse olsa tâlib
Mümkin ola kahrı lutfa gâlib

464. Beyit :
Ya’ni mana öğredüp sehâvet
Bir hâceti istemek ne hâcet

Açıklama 463-464 : Eğer bir kimse ondan, cömertliğine sığınarak bir şey talep etse, mümkündür ki, “Bana cömertliğimi hatırlatarak bir hâcet dilemenin ne gereği var?” diyerek kahrı lutfuna üstün gelir.

465. Beyit :
Olmış ana hâne-i emâret
Bu dört binâ ile imâret

Açıklama : Beğlik evi, bu dört bina ile ona bir imaret olmuştur.

466. Beyit :
Ey dûst-nevâz ü düşmen-endâz
Şâhin-reviş ü bülend-pervâz

Açıklama : Ey dostun gönlünü okşayan ve düşmanı ezen; şahin gidişli ve yüksek uçuşlu!

467. Beyit :
Düzdüm sana turfe âşiyâne
Ya’ni ebedî neşâthâne

Açıklama : Senin için yeni bir yuva kurdum, yani sonsuza kadar yaşayacak bir sevinç ve neş’e evi yaptım;

468. Beyit :
Ma’mûr edübem binâ-yi âlî
Cennet sıfatı İrem misâli

Açıklama : Cennet benzeri, irem misali yüksek bir bina imar ettim…

469. Beyit :
Tâ rûz-i ebed munı makâm et
Bîdağdağa işret-i müdâm et

Açıklama : Kıyamete kadar bunu makam edin! Gürültüsüz, patırtısız ebediyen ömür sür!..

470. Beyit :
Billah ki değül yaman eser bu
Ger ad ise müddeâ yeter bu

Açıklama : Billah bu kötü bir eser değildir. Eğer mesele şöhret ise; bu, yeter de artar bile…

471. Beyit :
Men kim sana olmışam senâ-hân
Sultan Veyise niçük ki Selmân

472. Beyit :
Budur garazum ki câvidânî
Adun duta arsa-i cihânı

Açıklama 471-472 : Selman’ın Sultan Veys’e duacı olduğu gibi, senin duacın olan benim de maksadım, adının ebediyen dünyayı tutmasıdır.

473. Beyit :
Tâ bâki ola bu sebz Gülşen
Hem men olam ehl-i zikr hem sen

Açıklama : Ta ki; bu taze gül bahçesi ebediyen yaşasın ve hem benim adım dillerde sonsuza kadar dolaşsın, hem senin adın…
 
16. KONU

Bu Tugrâ-yı Misâl-i Mahabbetdür ve Dîbâce-i Dîvân-ı Mihnetdür

Açıklama : Sevgi Fermanının Tuğrası ve Mihnet Divanının Önsözü

474. Beyit :
Dihkân-ı hadîka-i hikâyet
Sarrâf-ı cevâhir-i rivâyet

475. Beyit :
Ma’nî çemenine gül tikende
Söz riştesine Güher çekende

Açıklama 474-475 : Hikâye bahçesinin bahçevanı mânâ çimenine gül diktiğinde ve rivayet cevherinin sarrafı söz ipliğine inci dizdiğinde;

476. Beyit :
Kılmış bu revişde nüktedanlığ
Gül-rîzliğ ü Güher-feşanlığ

Açıklama : Şu şekilde nükteler sarf etmiş, güller saçmış ve inciler dağıtmış :

477. Beyit :
Kim hayl-i Arabda bir cevan-merd
Cem’iyyet-i izz ü câh ile ferd

478. Beyit :
Müstecmi’-i cümle-i fezâil
Bulmışdı riyâset-i kabâil

Açıklama 477-478 : Vaktiyle, Arap kavminden şeref ve itibar sahibi olmak hususunda eşsiz, bütün faziletleri şahsında toplamış asil bir insan, kabilelere başkan olmuştu.

479. Beyit :
Emrine Arab mutî’ü münkâd
Geh Basra makâmı gâh Bağdâd

Açıklama : Bütün Araplar onun emrine itaatle baş eğmişlerdi. Bazen Basra’yı, bazen Bağdad’ı karargah turardı.

480. Beyit :
Bir buk’ada olmayup karârı
Gezmekde geçerdi rüzgârı

Açıklama : Bir yerde karar kılmaz; zamanı, gezmekle geçerdi.

481. Beyit :
Her lahza ururdı ol yegâne
Serçeşmelere siyâh hâne

Açıklama : O biricik, her an su kenarlarına kara konaklar kurar;

482. Beyit :
Seyr eyler idi sürüp tena’um
Gözler üzere misâl-i merdüm

483. Beyit :
Evzâ’-ı hıyâm-ı müşg-fâmı
Halka şeb-i Kadr tek girâmî

Açıklama 482-483 : Oralarda safâler sürerek, gözler içinde gözbebeği misali ve halk içinde Kadir gecesi gibi aziz olan misk renkli çadırların vaziyetini seyr eyler idi.

484. Beyit :
Her menzile kim güzâr ederdi
Sahrânı benefşezâr ederdi

Açıklama : Her nereye yolu düşse, sahraları menekşe bahçesi haline getirirdi.

485. Beyit :
Gülzârlar içre lâle çağı
Benzerdi evine lâle dâğı

Açıklama : Lâle çağında, gül bahçesi içindeki evi, lâlenin üzerindeki siyah beneğe benzemekteydi.

486. Beyit :
Emvâli cemî’-i cinsden çoh
Ammâ bu cihanda vârisi yoh

Açıklama : Her insten malı mülkü çoktu, ama dünyada varisi yoktu.

487. Beyit :
Ger kılsa anı telef havâdis
Yoh bir halefi ki ola vâris

Açıklama : Hadiseler kendisini telef etse, bir halefi yoktu ki varisi olsun.

488. Beyit :
Ferzendsüz âdemî telefdür
Bâkî eden âdemi halefdür

Açıklama : Oğulsuz insan, telef olmuş sayılır. İnsanı ölümsüz kılan, halefidir.
 
489. Beyit :
Nesl ile olur bekâ-yı insân
Nazm-ı beşer ü nizâm-ı devrân

Açıklama : İnsanlığın bekası, beşeriyetin ve dünyanın düzeni nesil ile olur.

490. Beyit :
Can cevherinde bedeldür evlâd
Evlâd koyan koyar hemîn âd

Açıklama : Evlat, can mücevherine bedeldir. Dünyada evlat bırakan, adını ebedîleştirir.

491. Beyit :
Hoş ol ki halefden ola hoş-dil
Dünyâda bir oğlı ola kâbil

Açıklama : Ne mesuttur o kişi ki; dünyada kabiliyetli bir oğlu olup da halefden yana gönlü rahattır!

492. Beyit :
Pîrâyesi ola destgâha
Sermâyesi ola izz ü câha

Açıklama : Bu oğul onun tezgâhının süsü, mevki ve şerefinin sermayesi olur.

493. Beyit :
Ah er ola bir sefîh ü ser-keş
Etvârı kerîh ü Hulki nâhaş

Açıklama : Fakat eğer akılsız ve serkeş, hareketleri çirkin ve ahlâkı nahoş olursa, ne yazıktır!..

494. Beyit :
Teşnî’ ohına olup nişâne
Bîzâr ola andan ate ane

Açıklama : Ana, babası sürekli ayıplama oklarına hedef olarak ondan bıkıp usanırlar.

495. Beyit :
Elkısa ol afdal-i kabâil
Ol pîr-i hamîdetü’l-hasâil

496. Beyit :
Ferzende olup hemîşe tâlib
Tahsîl-i bekâ-yı nesle râgıb

497. Beyit :
Çoh mâh-likâ sanemler aldı
Çoh turfe zemîne tohm saldı

Açıklama 495-497 : Hasılı, o kabilelerin en erdemli insanı ve iyi huylusu olan o reis, devamlı çocuk sahibi olmayı isteyerek ve neslinin bekasını temin etmeye çalışarak birçok ay yüzlü güzeller aldı ve çok taze zeminlere tohum saldı.

498. Beyit :
Çoh nezrler etdi her mezâra
Çoh kıldı nîyâz Kirdgâra

Açıklama : Her önüne gelen türbeye sayısız adaklar adadı ve Allah’a pek çok yalvardı.

499. Beyit :
Te’sîr kılup figân ü âhı
Avn etdi inâyet-i İlâhî

Açıklama : Sonunda feryad ve figanı tesirli oldu da Allah’ın inayeti imdada yetişti.

500. Beyit :
Bir gece açıldı bâb-ı rahmet
Buldı eser-i duâ icâbet

Açıklama : Bir gece rahmet kapısı açıldı ve duanın kabulü gerçekleşti.

501. Beyit :
Maksad şem’i münevver oldı
Sandûk-ı emel dür ile doldı

Açıklama : Arzusunun mumu yandı ve emel sandığı inci ile doldu.

502. Beyit :
Tedrîc ile kıldı kilk-i takdîr
Nakş-ı garazı rahimde tasvîr

Açıklama : Takdir kalemi arzusunun nakşını rahimde yavaş yavaş şekillendirdi.

503. Beyit :
Ber verdi nihâl-i bâğ-ı maksûd
Açıldı gül-i hadîka-i cûd

Açıklama : İstek bahçesinin fidanı yemiş verdi ve cömertlik bahçesinin gülü açıldı!

504. Beyit :
Çün va’de erişdi doğdı bir ay
Hurşîd ruhiyle âlem-ârây

Açıklama : Vâde erişince öyle bir ay doğdu ki; güneş onun yanağından aldığı ışıkla alemi süslemekte…

505. Beyit :
Şâd oldılar andan ate ane
Şükrâne verildi çoh hizâne

Açıklama : Anne baba ondan pek sevindiler ve şükür olarak hazineler dağıttılar.

506. Beyit :
Elkıssa ademden oldı peydâ
Bir tıfl-ı müzekker ü müzekkâ

Açıklama : Velhasıl, yokluktan bir kusursuz erkek çocuk vücuda geldi :

507. Beyit :
Hurşîd kimi kemâle kâbil
İsâ kimi tıflıkda kâmil

Açıklama : Güneş gibi yükselmeye kabiliyetli, İsa gibi daha çocukluğunda kâmil (idi).

508. Beyit :
Ol dem ki bu hâkdâna düşdi
Hâlini bilüp figâna düşdi

Açıklama : Yeryüzüne düşer düşmez halini bilerek figana başladı.

509. Beyit :
Âhır günine evvel eyleyüp yâd
Ahıtdı sirişk kıldı feryâd

Açıklama : Son gününe önceden düşünerek gözyaşı döktü ve feryad etti.

510. Beyit :
Ya’nî ki vücûd dâm-ı gamdur
Azâdelerun yeri ademdür

511. Beyit :
Her kim ki esîr olur bu dâma
Sabr etse gerek gam-ı müdâma

Açıklama 510-511 : Sanki şöyle diyordu: “Varlık, gam tuzağıdır; hürlerin yeri ise yokluktur. Kim bu tuzağa düşerse, artık ebedî sıkıntılara katlansa gerekir.”

512. Beyit :
Olmışdı zebân-ı hâli gûyâ
Söylerdi ki ey cefâcı dünyâ

513. Beyit :
Bildüm gamunı senün ki çohdur
Gam çekmeğe bir harîf yohdur

Açıklama 512-513 : Hal dilini konuşur olmuştu… Diyordu ki: “Ey cefacı dünya! Anladım ki senin gamın çoktur ve bu gamları çekmeğe bir usta yoktur.”

514. Beyit :
Geldüm ki olam gamun harîfi
Gel teribe kıl men-i zaîfi

Açıklama : “Geldim ki gama çekmenin ustası olayım. Gel ben zayıfın görgüsünü artır!”
 
515. Beyit :
Er handa gam olsa kılma ihmâl
Cem’ eyle dil-i hazînüme sal

Açıklama : Her nerede gam bulunursa; ihmal etme, topla hepsini benim gönlüme sal!..

516. Beyit :
Hem ver mana gam yemek kemâil
Hem âlemi gamdan eyle hâlî

Açıklama : Hem bana gam çekme olgunluğunu bağışla, hem de alemi gamdan halâs eyle!..

517. Beyit :
Peyveste meni esir-i gam kıl
Kem kılma nasîbümi kerem kıl

Açıklama : Beni daima gam esiri kıl!.. Kerem eyle (gamdan) nasibimi az eyleme!...

518. Beyit :
Zevk ile geçürme rûzgârum
Fânî olana yoh i’tibârum

Açıklama : Zamanımı zevk ile geçirtme; (çünkü) fani olana itibarım yoktur.

519. Beyit :
Ey aşk garîb-i âlem oldum
Âvâre-i vâdi-i gam oldum

Açıklama : Ey aşk! Alemin garibi, gam vadisinin avaresi oldum.

520. Beyit :
Tedbîr-i gam etmek olmaz oldı
Geldüm gerü getmek olmaz oldı

Açıklama : Gama çare bulmanın imkânı kalmadı; ( bu dünyaya) geldim; artık geri dönmek mümkün değil.

521. Beyit :
Senden dilerem meded ki dâim
Temkînüm ola senünle kâim

Açıklama : Senden daima meded diliyorum ki huzur ve sükûnum seninle kaim olsun.

522. Beyit :
Bir bezmde kim şârabı kandur
Sâkî cellâd-ı bîemandur

523. Beyit :
Bir mey mana sun ki mest ü medhûş
Dâim özümi kılam ferâmûş


Açıklama 522-523 : Şarabı kan ve sakisi amansız cellad olan bu meclisde bir şarap olsun ki, mest ve dehşete düşmüş olarak daima kendimi unutayım;

524. Beyit :
Ne geldüğümi bilem cihâna
Ne anı ki nişedür zemâne

Açıklama : Ne cihana geldiğimi bileyim, ne de zamanın ne olduğunu öğreneyim!

525. Beyit :
Âlem gözüme görünmeye hîç
Bu riştede bulmayam ham u pîç

Açıklama : Alem gözüme hiç görünmesin ve bu hayat ipinde hiç kıvrım ve düğüm bulmayayım!

526. Beyit :
Dâye anı pâk kıldı kandan
Kaldurdı bu tîre hâkdandan

Açıklama : Dadısı onu kandan temizleyerek bu kara yerden kaldırdı.

527. Beyit :
Guslin verüp âb-ı çeşm-i terden
Süt yerine verdi kan ciğerden

Açıklama : Onu taze göz yaşı ile yıkayarak, süt yerine, ciğerinden kan verdi.

528. Beyit :
Akvâm u kabâili olup şâd
Ol nev-rese Kays koydılar ad

Açıklama : Kavim ve kabilesi sevinerek o küçüğe Kays adını verdiler.



Not : Son beyitten de anlaşılacağı gibi mesnevinin baş kahramanı Kays ortaya çıktı yavaş yavaş hikayeye giriliyor.
 
529. Beyit :
Can ile kılurdı dâye i’zâz
Esbâb-ı kemâl-i terbiyet sâz

Açıklama : Dadı, canla başla ona ihtimam gösteriyor, en güzel şekilde büyütülmesi için ne lâzımsa yapıyordu.

530. Beyit :
Lâkin o edüp hemîşe nâle
Hoşnûd değüldi hîç hâle

Açıklama : Lâkin o boyuna feryat editordu; halinden hiç hoşnut değildi.

531. Beyit :
A’zâsın edüp eliyle efgâr
Eylerdi müdâm nâle-i zâr

Açıklama : Azalarını elleriyle yaralıyor, mütemadiyen inleyerek ağlıyordu.

532. Beyit :
Süt içse sanurdı kim içer kan
Emcek görünürdi ana peykân

Açıklama : Süt içse, kan içti sanıyor; meme ona ok gibi görünüyordu.

533. Beyit :
Yoh idi firîb ile kârarı
Yanında firîbün i’tibârı

Açıklama : Oyun ile avunmuyor, oyuncağa bakmıyordu.

534. Beyit :
Bir gün anı gezdürürdi dâye
Derdini yetürmeğe devâya

Açıklama : Bir dün dadısı derdine deva bulmak için çocuğu gezdirmekte idi;

535. Beyit :
Bir evde meğer ki bir perî-veş
Ol tıflı görüp besî müşevveş

Açıklama : O sırada evin birinde peri gibi bir güzel, bu çocuğu çok üzgün ve şaşkın gördü;

536. Beyit :
Rahm etdi eline aldı bir dem
Tıfl anı görünce oldı hurrem

Açıklama : Acıyıp, onu bir an için kucağına aldı. Çocuk onu görünce sevinçle doldu;

537. Beyit :
Hüsnine bahup karâr dutdı
Feryâd ü figânını unutdı

Açıklama : Güzelliğine bakıp sustu; feryat ve figanını unuttu;

538. Beyit :
Oldukça elinde oldı handân
Düşdükde elinden etdi efgân

Açıklama : Onun ellerinde bulundukça hep güldü, kucağından uzaklaştığında da ağlamaya başladı;

539. Beyit :
Mâhiyyetini çü dâye bildi
Ol mâhı ana enîs kıldı

Açıklama : Dadı, durumu kavrayınca o ay yüzlüyü çocuğa yoldaş eyledi;

540. Beyit :
Oldı bu dahi anunla mu’tâd
Ne dâye ne ane eyledi yâd

Açıklama : Çocuk da ona bağlanarak ne dadı aradı ne ana…
 
541. Beyit :
Zâtında çü var idi mahabbet

Mahbûb görünce dutdı ülfet

Açıklama : Kendinde muhabbet olduğu için, (o) güzeli gördüğünde alışıp kaynaştı.

542. Beyit :
Aşk idi ki oldı hüsne mâil
Hüsni ne bilürdi tıfl-ı gâfil

Açıklama : Aşk idi aslında güzelliğe meyleden; yoksa zavallı bir çocuk güzelliği ne bilirdi!..

543. Beyit :
Ma’lûm idi ehl-i hâle ol hâl
Kim nüsha-i aşkdur bu timsâl

544. Beyit :
Elbette bu tıflı zar eder aşk
Âşüfte-i rûzgâr eder aşk

Açıklama 543-544 : Hal ehli insanlar bu durumun bir aşk örneği olduğunu, bu çocuğu da elbette sadece aşkın ağlatıp inlettiğini, onu böyle dünyasının en perişanı haline getirenin aşk olduğunu biliyorlardı.

545. Beyit :
Elbette kılur bu subh te’sîr
Hurşîd çıhup olur cihan-gîr

Açıklama : Elbette bu sabah, tesirini gösterecek; güneş doğacak ve dünyayı tutacaktır.

546. Beyit :
Çün terbiyeti edip o dâye
Verdi eser-i tamâm ol aya

547. Beyit :
Gün günden edüp kemâl hâsıl
Ol mâhı nev oldı bedr-i kâmil

Açıklama 546-547 : Dadı, çocuğu güzelce yetiştirip, o aya tam bir eser hüviyeti verdikten sonra, o yeni ay her gün biraz daha gelişerek tam bir dolunay haline geldi.

548. Beyit :
Geldükçe mey-i vefâdan eyyâm
Her devrde sundı ana bir câm

Açıklama : Günler, geldikçe her devirde ona vefa şarabından bir kadeh verdi.

549. Beyit :
Tâ kıldı anı tamâm ser-mest
Tedrîc ile dâm-ı aşka pâ-best

Açıklama : Nihayet onu tam anlamıy ile mest ederek yavaş yavaş ayağını aşk tuzağına bağladı.

550. Beyit :
Çün sür’at ile dönüp zemâne
On yaşına yetdi ol yegâne

551. Beyit :
Babasına muktezâ-yı âdet
Farz oldı ki anı ede sünnet

Açıklama 550-551 : Zaman hızla geçerek , o biricik, on yaşına ulaştığında babasına adet gereği, onu sünnet ettirmek farz oldu.

552. Beyit :
Cem etdi ehâli-i diyârı
Her sâhib-i izz ü i’tibârı

Açıklama : Memleket ahalisini, bütün şeref ve itibar sahiplerini topladı.

553. Beyit :
Bezl eyledi ol kadar zer ü sîm
Kim yetdi kıyâsa farkdan bîm

Açıklama : O kadar altın ve gümüş harcadı ki, fakirlik korkusu son haddini buldu.

554. Beyit :
Halk anda görende kesret-i mâl
Bîm oldı ki mün’akis ola hâl

Açıklama : Halk orada bu kadar çok mal görünce, durumun tersine döneceğinden korkulmaya başlandı.

555. Beyit :
Ol sâf-zamîr ü pâk-meşreb
Bir bezmgeh eyledi müretteb

556. Beyit :
Kim görmedi anı çeşm-i sâgar
Cemşîdden özgeye müyesser

Açıklama 555-556 : O saf gönüllü ve temiz tabiatlı adam öyle bir meclis düzenledi ki; kadehin gözü, böyle bir meclisin şimdiye kadar Cemşid’den başkasına nasip olduğuna şahit olmamıştı.

557. Beyit :
İtmâma yetüp tarîk-i sünnet
Ta’lîm-i ulûma yetdi nevbet

Açıklama : Sünnet işi bittikten sonra, sıra ilim öğretilmesine geldi.

558. Beyit :
Esbâb ana eyleyüp merettep
Verdiler anunla zîb-i mekteb

Açıklama : Çocuğa ders levâzımatı hazırlayıp, onunla mektebe süs verdiler.
 
17. KONU

Bu bünyâd-ı binâ-yı belâdır ve Mukaddeme-i elem-i ibtilâdur

Açıklama : Belâ Binasının Temeli ve Tutku Sancısının Mukaddimesi

559. Beyit :
Mektebde anunla oldı hemdem
Bir niçe melek-misâl kız hem

Açıklama : Mektepte onunla bir çok melek gibi kız, arkadaş oldu.

560. Beyit :
Bir saf kız oturdı bir saf oğlan
Cem oldı behişte hûr ü gılmân

Açıklama : Bir sıra kız oturdu, bir sıra oğlan… Sanki Cennette huriler ve gılmanlar toplanmıştı.

561. Beyit :
Oğlanlara kızlar olsalar yâr
Aşka bulunur revâc-ı bâzâr

Açıklama : Kızlar oğlanlara yar olsalar aşkın pazarında değeri artar.

562. Beyit :
Kız nergis-i mest edüp füsun-sâz
Oğlana satanda işve vü nâz

563. Beyit :
Oğlan niçe sabr pîşe kılsun
Ver sabrı hem olsa nişe kılsun

Açıklama 562-563 : Kızlar mest gözleri ile büyüler yaparak oğlanlara işve ve naz satarlarsa oğlanlar nasıl sabırlı davransınlar; sabırları bile olsa ne yapsınlar?..

564. Beyit :
Ol kızlar içinde bir perî-zâd
Kays ile mahabbet etdi bünyâd

Açıklama : O kızlar içinde peri kızı gibi birisi Kays ile muhabbet kurdu.

565. Beyit :
Bir turfe sanem ki akl-ı kâmil
Gördükde anı olurdı zâil

Açıklama : Öyle put gibi benzersiz bir güzeldi ki olgun akıl onu görse baştan giderdi.

566. Beyit :
Zülfeyn-i müselseli girih-gîr
Can boynına bir belâlu zincir

Açıklama : Dalgalı zülüfleri canın boynuna (dolanmış) halka halka belalı bir zincir gibiydi.

567. Beyit :
Ebrû-yı hamı belâ-yı uşşâk
Hem cüft letâfet içre hem tâk

Açıklama : Yay gibi kaşları aşıkların belâsı idi; bir çiftti, ama güzellikte tekti.

568. Beyit :
Her kirpüği bir hadeng-i hun-rîz
Peykân-ı hadengi gamze-i tîz

Açıklama : Her kirpiği bir kan dökücü ok; o okun sivri ucu da keskin gamzesi idi.

569. Beyit :
Deryâ-yı belâ cebîn-i pâki
Çîn cünbişi mevc-i sehm-nâki

Açıklama : Pâk alnı belâ deryası; alın kırıştırması da ( o denizin ) korkunç dalgaları idi.

570. Beyit :
Çeşm-i siyehine sürmeden âr
Hindûsına sürme hem giriftâr

Açıklama : Siyah gözü için sürme bir ar ( vesilesi ) idi ve sürme, kara benine tutkundu.
 
571. Beyit :
Ruhsârına reng-i gâzeden neng
Hergiz ana gâze vermemiş reng

Açıklama : Yanağı için allığın rengi bir utanma ( sebebi ) idi ve allık asla ona aldatıcı bir renk vermemişti.

572. Beyit :
Göz merdümeğinden olsa hâlî
Göz merdümeği olurdı hâli

Açıklama : Eğer göz, bebeğinden mahrum kalsa, onun yüzündeki ben ( insanın ) göz bebeği olurdu.

573. Beyit :
La’l ü düri gösterürdi her dem
Evrâk-ı gül içre ıkd-i şebnem

Açıklama : La’l dudakları ve inci dişleri, her an gül yaprakları üzerinden bir dişi şebnem manzarası gösterirdi.

574. Beyit :
Ebvâb-ı tekellüm etse meftûh
Emvâta verürdi müjde-i rûh

Açıklama : ( Ağzı ) konuşma kapılarını açsa, ölülere ruh ( can ) müjdesi verirdi.

575. Beyit :
Şimşâd-ı latîfine mürekkeb
Sîb-i zenah u türünc-i gabgab

Açıklama : Çenesinin elması ve gerdanının turuncu, güzel boyunun şimşirine meyve olmuştu.

576. Beyit :
Endâmı latîfe-i ilâhî
Deryâ-yı letâfet içre mâhî

Açıklama : Endamı, Allah’ın latif bir ( eseri ) idi; sanki güzellik denizinde bir balıktı.

577. Beyit :
Şehbâz bahşılu âhu gözlü
Şîrin hareketlü şehd sözlü

Açıklama : Şahin bakışlı, âhu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi.
 
Geri
Üst