Gidenlerin ardından kalanlar

Bir Rüya Öyle Uzun Öyle Kasvetli Her Gece Her Gün Uyanmak İçin Dua Ettiğim.. Açıp Gözlerimi Aynı Yerde Bulupta Kendimi Yine Kapayıp Ne Olur Açtığımda Bitmiş Olsun Dediğim Zamanlar..Yine Ve Son Kez Açtım Gözlerimi Sen Vardın..Kimsin Dedim Senim Dedin..Seninim..Yarımsın Şimdi Tam Olduk Dedin Bir Tünelden Geçtik Ve Dağlar Ardımızda Kaldı Sanki .. Her Gece Hergün Kendimi Düşerken Gördüğüm Uçurumlar Geride Kaldı Seninle...
 
Meğer Hep Yanımdaymışsın Hep Bendeymişsin İçimde Ama Korkmuşum Meğer Seni Görmeye Karanlığa Alışan Gözlerin Kamaşmasından Korktuğu Gibi Yüreğimde Korkmuş Senden Ve Gizlemiş Seni Benden.. İtmiş En Derinlere Çıktın İşte Başardın Başardık..
 
Şimdi Mutluysak Eğer Ve Gülümsüyorsak Her Güne Ve Aldırmıyorsak Geçen Saatlere Kötülükler Uçurumlar Soğuk Geceler Ve Yalnız Günler Geride Kaldıysa Ve Kattıysak Yüreğimizi Yüreğimize Aynı Anda Nefes Alıp Veriyorsak Gözlerimiz Yalansa Günahsa Başkasına Bu Bizim Eserimiz.. Haklı Çıktı Bak İç Sesimiz.. Sen Benim Ben Sensin.İkimiz Bir'iz.
Ve Ben Çok Sevdim İkimizi...
 
Her gidişine ayrı anlam yüklüyorum yapma tanrı aşkına!

Ya hep kal benimle söz etme gidişlerden ya da silinsin ismin de cismin de...

Oynama benimle dengemi bozuyorsun.

Aşkı yaşayacak yürek bırakmıyorsun insanda böyle değildin sen…

Bittiyse heyecanın bileyim ben de.

“Seni çok seviyorum” diye başlayan ve “Ama..” ile devam eden cümleleri duymaktan bıktım.

Seviyorsan seviyorsundur aması olmaz bu işin.

Üstelik bir cümlede “Ama” varsa bir önceki yargının hiçbir hükmü yoktur artık.

“Seni çok seviyorum; ama birlikte olmamız imkansız…” İmkansız diyebiliyorsan eğer sevmiyorsun demektir.

Bahanelerin arkasına sığınma.

İnsanların hayatına sorgusuz sualsiz girip darmadağın eden sonra da hiçbir şey söylemeden gitmeye çalışanlardan nefret ediyorum.

Böyle misin sen de?

Gerçekten gitmek mi istiyorsun? Yürekli ol biraz haydi konuş.

Söyle gitmek istediğini. İki çift sözü hak etmedi mi bu aşk?

Yaşanılan bunca şeye hiç mi saygın yok?

Ah ben niye yanılıyorum hep? Niye tam “İşte bu” dediklerim sömürüyor aşkımı?

Biraz daha mı katı olmalıyım? Biraz daha mı kapalı tutmalıyım kapılarımı?

Bazen bu dünyadan olmadığımı düşünüyorum. Bu devrin adamı değilim.

Oyun çeviremiyorum hesap yapamıyorum.

Bana ait olmayan kişiliklere bürünüp bir plan dahilinde hareket edemiyorum.

İnsanız biliyorum hepimizin zaafları var hepimiz egolarımıza boyun eğebiliyoruz.

İyi de hep beni mi bulacak bunlar?

Hiçbir kaygıya yer vermeden hiçbir hesabı düşünmeden açsaydın bana yüreğini işte o zaman görürdün bir aşkın nasıl efsaneye
dönüşebileceğini.

Sen gözlerini kapıyorsun bir sen varsın başka hiç kimseye bakmıyorsun.

Her şey senin çevrende şekillenmeli her şey sana göre düzenlenmeli.

Beceremiyorum kusura bakma. Aşk tam teslimiyet ister.

Kendini aşkın kollarına ya bırakırsın ya da bırakmazsın.

“Bir yanım dışarıda kalsın” dediğin noktada aşkı boğarsın.Yok edersin o güzelim duyguyu.

Bu yüzden hep cesurların işidir aşk.

Kaçışları yalanları aptLca oyunları kabul etmez. Aşk; saf duru insanları sever.

Kafasında binbir tilki dönenler aşkı yaşayamaz. İsteseler de yaşayamaz. Arınmalısın.

En saf en duru haline dönmelisin ki yaşayabilesin aşkı.

Kısacası sevgilim sana göre değil bu iş. Senin yolun açık olsun bırak aşk bana kalsın…
 
Gözlerim gözlerinin üzerinde ne varsa geçmişe dair hepsini atmışım...
Bir seni almışım yanıma bir de sevdamı...
Gerçek nedir ya hayal unutmuşum hepsini..
Bir sana sarılıyorum bir de yüreğimdeki sevdaya..
Bir de yıldızlar örtüyor üzerimizi...
Her biri aşk dolu yıldızlar.
Teninden yayılan sıcaklık deliyor gecenin karanlığını..
En gerçek şey tek gerçek şey sensin şimdi..
Senden öncesi yoktu sanki sonrası da olmasın..
Tenlerimiz bu ateşi beslerken ruhlarımız da birleşsin...
Bir olalım tek olalım biz olalım varsın kimse bilmesin...
İlan etmeye gerek var mı bu coşkuyu ille birileri bilmeli mi yüreğimizdeki uçarı kuşları...
Sevmek yetmesin bize birleşsin dudaklarımız ve hiçbir söz o anı anlatmaya yetmesin....
Sadece kendi isteğimiz için içimizden geldiği gibi öpüşlere süsleyelim anlatması mümkün olmayan bu sevdamızı...
İki kalbin arasına özlem girmesin...
Yalnız günlere yalnız geceler inat özlemek kelimesini çıkaralım aşkımızın sözlüğünden...
Özlem aşkın parçasıdır bilirim aşık olmayan özlemeyi de bilmez bilirim ama varsın bu sefer de böyle olsun ne dersin...
Özlemi kilitleyip bir sandığa anahtarını atıverelim denize ne dersin...
Yorgun düşünceye dek sevelim birbirimizi..
Birbirimizi görmeyi engelleyecek diye uyumayalım geceleri..
Her zaman sanki ilk görüşüyor gibi heyecanla son kez görüşüyor gibi bırakmamacasına sarılalım birbirimize..
Komik şeyler söyleyelim gülelim..
"Ya biterse bu güzel şey" diyelim üzülelim...
Unutalım zamanı o anın içinde durup kalalım...
Yaşayalım sevgilim yaşalım...
Kendimiz için aşkımız için yaşayalım...
Bize dayatılan senaryoların değil sevdamızın oyuncuları olalım...
Her zaman aynı parıltıyla baksın gözlerimiz birbirimize..
Seninle olmak yaşamın bana verdiği en büyük mucizelerden biri...
Mucizelere inanmayan ben şimdi bu mucizeyle yaşamaya alıştım...
Bir kez kondu yüreğim yüreğine...
Anla beni ve tut elimi..
Yürüyelim birlikte bu sevdanın yolunda...
Bu aşk bize çok yakışıyor sevgilim...
Yakışanı üzerinden çıkarma....
 
Nasıl bir şiddetti bu nasıl çarptı bana anlamadım inan!
Değer verdiklerimin vurmasıdır asLında bana en çok koyan . .

Delilik bu !
Fazlasıyla insanlara deqer vermek bir delilik! Ötesi yok .
Ağlıyorum işte dolar kuyular hatta taşar!
Kıskandım..
Yeri qeldi cinlerim tepeme cıktı deyimi tam beni anlattı.
Yeri geldi sinirlendim. Çok kırdın beni..
Ama hep ağladım .
Tam dedim son’a yaklaştık bu sefer olucak oLmaLı(!) derken. . .
fiLm gene başa sardı!!


Ama bu seferki daha farklıydı çünkü gercekten bitti!
Geri dönüşü olmayan denizler bekler şimdi beni. .
Limanlar adımı sayıklar. Yokyok! Dönmeyeceğim geri !

İstediğim bir ‘özür’ bir şefkatti . Her zaman olduğu gibi gene anlamadı beni . .

Nasıl bir şiddetti bu nasıl çarptı bana anlamadım inan!
Değer verdiklerimin vurmasıdır asLında bana en çok koyan . .

Kimseye anlatmadım içimde yaşadım adeta sevqimi.
Kaçırdım sürekli gözlerimi..
Gözlerim bile biliyor artık kaybolmamalı! Dönmemeli geri . .

Sana cok kez ‘eLveda’ dedim ama her seferinde ‘merhabalar’ doldurdu yüreqimi.
Sürekli döndüm sana. Yüreğim itti.
Ama bu seferki farkLı ! Gene anlamıyosun dimi beni. . . (:

Herkes hak eder bir şansı.
Hata yapmak doğasında vardır ya bu 1 deqil 2 deqil!
Hani her acıya dayanırdım ya dayanamadı bu sefer.
Ağır qeLdi. Hemde cok ağır. . .
Çünkü; bu sefer tam kendimden eminken tam taşları oturtmuşken
gene gitme vakti..
Gene ne yaptığını anlamayan bir siluet . Cevapsız suaLLer…

Bu yaşlarımın duygusuzluğumun sebebi sensin SEN !

Nasıl bir şiddetti bu nasıl çarptı bana anlamadım inan!
 
Bekleyişlerin adını bulduğu sokaklar çıkmıyor
Güneş bekliyor uzaklardan haberleri sevinçli gülümsemeleri
Karamsarım

Gökyüzüne baktığımız zaman bulutlar vermiyor istediğimiz haberleri
Yüksek duvarlar çekiyoruz dar sokaklara
Rüzgarların sıkışıp kalacağı
Uyumsuzum

Gözlerimde şimşekler çakıyor uzaklar çekmiyor canımı
Engin mavi içinde
Kaybolmak istiyorum sadece
Saklanırım

Gece uyku vakitleri dışarıdaki hayatları tanımıyorum
Dışarı çıkmıyorum
Kendime açtım gizli seslerimi
İçime kapandım

Kendimle dalaşmayı seviyorum yerli veya yersiz
Sigara ile oynuyorum ciğerlerimle masada kumar
Kalbimi koyuyorum ortaya
Nihayet o seviyor

Yersiz beklentilerimi seviyorum ama hiçbirşeye inandırmıyorum kendimi
Dakikalar geçiyor ve zaman daralıyor
Bir başka şehri

Bir başka şehir daha biliyorum
Ya burada kalacağım ya oraya ***üreceğim sevgilimi
Düşünüyorum

Yağmur beklentili bir mevsimin yalancı yüzü yaşanıyor
Mevsime hangi adı versem soru işaretli
Yaz olsun isterim ama
Çarpık mı durur bilemem

Yakıştıramıyorum rüzgarı denize
Denizi siyah rengine bulutlardan ötürü
Talihsizim

Geceyi karıştırıyorum
Gündüzü tanıdığım renginden
Uykularım alaca
Ve iyi ki pembe bir sevgilim var

En güzeli de
Bilmiyorum ya neyi anlattığımı ve neden ötürü yazdığımı

Kararsızım
 
Katle kendimden başladım!
Ne varsa geçmişten kalan
Paramparça olmalı!
Anılarım mesela...


Gülüşlerim mesela...


Adınla yankılanan şiirlerim...
Teninde kuruyan gözyaşlarım...


Sonra yansıması yüzünün yüzümdeki...



...
Ve sırf yüzüme çarpan yüzüm yüzünden
Derin bir darbe bıraktım hülyamda!
Hüzünlerimin ayak sesleriyle
Çiğnendim!

Zanlı benim!
Faili oldum tüm senli hallerimin... Şimdi anlam vermeksizin akıttığım pınarlarım var...

Kan damlıyor parmak uçlarıma fersizliğimden... An ve an ardımda çığlıklar yükseliyor.
Pişmanlık mı?

Sanmam...
Olmasını dilediğimin düşü bitti olacaklar yaşanıyor...
Kabul ettim her halimi ben!
Halsizliğimi mesela...
Sensizliğimi...
Sonra hissizliğimi...
Dedim ya
Katilim ben
 
Sen benim “İmkansızımsın” demeseydin de

“Seninle her imkansıza göğüs gererim” deseydin…

Belki tüm imkansızlıkları yok ederdim seninle…

Söylemedin ki…

Sen benimsin” demeseydin de “Ben sana aidim” deseydin…
Başka yüreklerde olsan da varlığını hissedebilirdim bana ait olan hep bende kalır diye…
Söylemedin ki…

“Senin için her zorlukla savaşırım” değil de;
“Senden gelen hiçbir şey zorluk değil” deseydin;
İnanırdım yüreğinin sadece benim için çarptığına cesaretine…
Söylemedin ki…

“Sen olmadan yaşayamam” değil de
“Sensizlik diye bir şey yok; sen var olmasan da benimlesin” deseydin…
İnanırdım sevginin sonsuzluğuna aşkın sıcaklığına…
Söylemedin ki…

“Sen benim rüyamsın” değil de
“Gerçekleşen rüyamsın” deseydin;
Uzağında da olsam yaşatırdım bu gerçeği sende rüya olmaktan çıkarırdım bizi…
Söylemedin ki…

“Sen benim eş ruhumsun” değil de
“Sen aslında Bensin” deseydin…
Yokluğunda bile devam ettirirdim sen olmayı kendimi unutmak olsa da sonu…
Söylemedin ki…

“Seni Seviyorum” değil de

“Seni hep seveceğim” deseydin
Yalan da olsa sevgin hiç dönmeyecek olsan da inanırdım bana bir gün döneceğine…
Beklerdim ömrümün sonuna kadar gelmeyişlerini…
Söylemedin ki…

“Seni çok özlüyorum” değil de “Seni özlemek bile güzel” deseydin;
Ayrı da olsak inanırdım beni her dem yüreğinde yaşattığına ne kadar uzak olsak da hep yüreğinde yaşayacağıma…
Söylemedin ki…

“Sen benim için çok özelsin” demeseydin de;
“Özel olan her şey sende saklı” deseydin;
Kendimi şimdi böyle basit hissetmezdim söylediğin hakaretlerin altında bu denli ezilmezdim…
Söylemedin ki…

“Bir gün bitecek” demeseydin de
“Aslında seni hiç sevmemişim.” deseydin ;
En azından delikanlı biri yaşatırdım yüreğimde…
Seni bana kendini tanıttığın gibi değil de benim tanımak istediğim

O cesur o gerçekçi o mücadeleci o sıcak o delim kalsaydın benliğimde…

Ama yapamadın ki…
Yapmadın ki...
 
Şimdi söyleyeceklerimi yuttum
Yüreğim konuşsun harf harf…"

Ey dudaklarına sirayet etmiş son(ları)baharı silemediğim

Sen beni yüreğimin cümlelerini sıvamış dudaklarımı “ suskunluğa” teyemmüm etmekle suçlamaktasın ?

Yoksa gözlerindeki hayat rengini yüreğimdeki ölümle süslenmekle mi itham etmektesin ?
Belki de beni çoktan gitti bilmektesin belki de başka yüreğin
terini silmekte görmektesin. Beni nerde kimin huzurunda el
pençe divan durmuş düşünsen de ben anı yerdeyim.

Suskunum ya içindekileri okur gibiyim..



“ Bir gün bitecekti…Bitti..Aç gelmiştin sevgime doydun ve gittin…”

Gitmedim..Bitmedim..Ölmedim ey sevgili…

Ey avuçlarıma düşen tek dua

Ne çabuk unuttun gözlerinden izlediğim denizi ?
Ne çabuk bitirdin sana olan sevgimin büyüklüğünü..
Ben sana dua genişliğindeki kadınım demişim…
Bırakır mıyım seni ölmedim daha..Öl(e)medim.
Daha da ölmeyeceğim..
Gözlerine bulutların özgürlüğünü bırakmadan koşmak yok babama..
Daha da bitmeyeceğim..
Ellerine Cennet çiceklerinin kokusunu hediye eylemeden varmak yok Elif/imize….

Ey gökyüzünü gözlerinden kanatlandığım

Daha kaç nehir kuruyacak yüreğimin sensizliğinde..
Her sustuğumda daha kaç kez kıyameti yaşayacaksın yüreğinin debisinde..
Şimdi kelimelerin ucunda üşümekteyim..




Dokun bana / gözlerinde ölsün ölüm…
Sar beni / yüreğinde büyüsün gülüm…

Seni tanıdığımdan beri hiçbir zaman yolumu / yüzümü senden
başka bir adrese çevirmedim. Adından başka hiçbir cümleye
yataklık etmedim ben. Evet kabul ediyorum suskunluğa meyil
etmiş yollarım oldu ama asla senden vazgeçmedim.

Bir miktar umut bir dirhem mutluluktu istediğim..
Ve mavi bilyelerimi gözlerinden Cennete yuvarlamak bezden bir
bebeği senin kollarında görme arzusu…Sonra ıslak saçlarını
ellerimi bir tarak misali kabul edip delice taramak…
Sonra gözlerinden savrulmuş en sıcak gözyaşlarını gırtlağında yakalayabilmek..

Seni “ sona “ hazırlamak değil yeni bir umuda koşturmak…
Cebinde sakladığın kaybedilişleri reddetmek seni bende yaşatarak..
Siyah’a olan sevişlerini sana unutturup sana adın genişliğine denk
gelen yedi rengi ispat etmek gözlerimde…



Hatırlıyorum da “ sana inat gitmeyeceğim “ dediğin günleri…
Ben de suskunluğumun yamalı haliyle haykırıyorum ki “ seni çok seviyorum “…
Nerde bilirsen bil beni..

Kimin yanında kimin yamasına yüreğimi yama yaptığımı düşünsen de ...

Ben bir sana verdiğim bir dua’nın kavgasındayım….

Bilsen de bilmesen de….


Kapattım tüm kilitleri üzerime…
Tek sen varsın tutunduğum..
Tek sen mevcutsun bu yürekte…

İster beni suskunluğun safında son görevimi yapmakta bil..
İster dua’ya durmuş yüreğimi
Elif/imize kavuşmaya gittiğimi düşün…

Bilsen de bilmesen de…
Ben seninim dudaklarımdaki en büyük duam….
 
Hiç olmadığı kadar eşsizdi zaman
kapalı kapılar ardında unutulmuş bir aralık
hiç dolduramadığı kadar dolduruyordu
kirpiklerimi damlalardan...
Kaçamazdım;
bu tanıdık bildik avurtları çökmüş varsayımlardan
ve arttıkça yüzüme vuran korkuların en aşinalarından...

Ve gittin...
Sarılamadım oysa tanımlandırabildiğim şekilde
içimde karşılığını bulan gözlerinle
adına kondurduğum tümcelerle gittin...


Söyleyemediklerim bile yok artık...


Beraberinde itinayla yerleştirdiğim ellerimi yarıda keserek
bir virgülle gittin...
Umarsız sandığım bir avuç çaresizlik peşimde...

Örtemediğim bir korku
yüzü ve elleri var hatta
ne zaman uyusam bir hıçkırıkla
zamanın iki eli hep yakamda…
Çekiniyor gece benden
ben yine sabahı tükettim yine bir solukta
betimlenememiş bir günün özeti ardımda
yanılsama olmalı bu
bir daha bir daha kemiriyor içimi
belki bir mutlak doğru…

Bir köhnelikte
bir yıkılgan yüreği dağlıyor şimdi bir çehre
özlemek demir attı kıyılarımda.
bir doğaçlama yayılıyor şimdi
adı hüzün
yeri damarlarımda…
Bu gökyüzü bu kentte harap düşüyor
ve ben yine yorgun
bir yangının sureti aydınlanıyor içimin buz kesen sokaklarında
yine gece yine soğuk yine bu kent… Ve yine sen hatta…
Asılı kalıyor bir bakış
yalınayak bir gecede titreyen bir kirpik ucunda…
Şerh düşüyorum bu aşka ait tutanağa
adın acının ayakları altında…

İkinci tekilden geçiş yaptığında üçüncü çoğula
aklımda kalmayanları türetiyorum senden tek bir farkla
aslında söylenmesi gerekenleri değil
gittiğini doğruluyorum artık senden sekip bana çarpan her bakışta.

Ortak bir noktaya takılmıştı oysa kilitlediklerimiz
haLbuki biz; sade bir bilmece
şimdi ne sen ne de ben bir cümleye özne olabiliriz
bıraktığın gibi kalmalı öylece…
Tek bir cümlede kesişti gözlerimiz
üstü kalsın sayma zamanı
dursun böylece…
 
Ağla yüregim....
Kırdökparçala....
avut kendini...
Sökeyim seni atma birdaha
Söyleme onun adını bana daha...
Gitti anla artık Yok(!)
Acı(ma) kendine Susma bağır (ma)!
Dönmesin bırakdönüpte üzmesin seni bir daha
Kimse yok...
Aşk yok...
Artık "O" yok...
Hiçbirşey yok...
Kabul et kalbim bundan böyle BİZ yok...
Ağla kalbimbüyümedin daha
Umutlanma büyümeyeceksin iznim yok buna!!!
Hep ağladök gözyasıbüyüme....
Kızma bana... Bu defa farklı!!!
Acım büyük bu defa...
Haykıralım kalbim
N'olur susmaa... Sessizligin beni bağlamasın kalbim...

Ağla kalbim...
Bagır haykır...
Kahrolası aşkı at içinden kalbim...
Ağla kalbim...
Bağır kalbim...
 
Ne aşkımın peşinden koşacağım ne de verdiğim sözleri tutacağım..
Ne anneme hayırlı bir evlad olacağım ne de babamın kırmızı kuşaklı gelin olmuş kızı..
Ne yaralarımı saracağım ne de bana sığınanlarınkine merhem olacağım..
Hiçbir şey olmayacak hayatımda!
Ve hiç kimse..
Nereye nasıl kimle giderse gitsin hayat..
Umrumda olmayacak!
 
GitmişLiğine ve SusmusLuğuna Dair
mağrur bir ırmak geçiyordu kalbimin coğrafyasından
her ırmak kadar asi
ve mahcub
günahlığından muzdarib her günah gibi
ne vakit değse gözlerin gözlerime
içimde bir inşirah
belliki cennetten geliyordu
bir ırmak işte
her mevsim yağdıkça ben bahar tazeleğinde
mutedil bir akışla sana dökülüyordu
 
gittin
günüm gecem uykum
tadım tuzum bi yana
tenimin serinliğini alıp gittin
şimdi hangi su
hangi yağmur doldurur bu menfur boşluğu
gittin ve anladım
sırrı ateşmiş aşkın
ayrılıksa
bitimsiz bir çöl susuzluğu
 
sen gideli kalemime vuruyor efkârım
kırık dökük cümleler kuruyorum öznesi sen
sol yanımda kederli bir şair sancısı
ceplerimde aşka muhalif sloganlar
her satırda gidişinden dem vurup
umarsızlığına göndermeler yapıyorum
biliyorum beyhude
birşey söylemez kelimelerim biliyorum
öyle yabancıyımki aynalara
kendi dilimden ben bile anlamıyorum
 
sustun
bana yangın yeri sustuğun her söz
müzmin acılar düğümlendi canıma
korkuyorum
yanacak dokunduğum yerler
ateşten libaslar biçildi ruhuma
binlerce günaha bulaşmışken ellerim
cehennemin gölgesi düşmüşken ardıma
bilmem
yakışır mı dilime
serinliğim olur mu ibrahimî bir dua
 
yitik kuyuların mahkumu artık sende bulduğum yusuf
firari bir tebessüm içimdeki züleyha
omuzlarımda bunca ıstırap yükü
her gün biraz daha eksiliyorum
biraz daha küsüyorum mutluluk mefhumuna
söylesene sevdiğim
eski bir fotoğraf mı şimdi tüm yaşanmışlar
lügatlerde izahı bulunmazken halimin
hangi şiir hangi şarkı sözleri anlatsın beni
terkedilmiş evler gibi yalnızım
perişanım kaybedilmiş savaşlar kadar
 
GitmişLiğine ve SusmusLuğuna Dair
mağrur bir ırmak geçiyordu kalbimin coğrafyasından
her ırmak kadar asi
ve mahcub
günahlığından muzdarib her günah gibi
ne vakit değse gözlerin gözlerime
içimde bir inşirah
belliki cennetten geliyordu
bir ırmak işte
her mevsim yağdıkça ben bahar tazeleğinde
mutedil bir akışla sana dökülüyordu
 
gittin
günüm gecem uykum
tadım tuzum bi yana
tenimin serinliğini alıp gittin
şimdi hangi su
hangi yağmur doldurur bu menfur boşluğu
gittin ve anladım
sırrı ateşmiş aşkın
ayrılıksa
bitimsiz bir çöl susuzluğu
 
Geri
Üst