Ümit Yaşar Oğuzcan

SÖYLENCE

akdeniz gülüşlü bir çocuk, olsaydın
ağzının kıyısında uçarılıklar biriktiren.
yüzünde binbir haylazlıkla sevseydin beni,
yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime.
dokundukça portakal çiçekleri dökerdi,
sevilmekten ürpertili dingin gövden
ah çocuk ah kadın ah sevgili
sözlerin aşkı anımsatsa da,
gülüşünde onmaz acılar gizli.
 
ŞİİRİSTAN

Bir yer var orada ikimiz için
Orada, bildiğin gibi şiiristanda
Evler Yunus'un evleri
Yollar Emrah'ın yolları
ve Hayyam'dan birer rubai gemiler limanda

Deniz bildiğin gibi Orhan Veli'den kalma
Mevsimse Yahya Kemal'in sonbaharı
Nedim'dir seyreylediğin bir elde mey, bir elde gül
Çeşmeler Karacaoğlan'ın
Dağlar Küroğlu'nun dağları

Tarancı'nın kuşları havada dönen
Kadınlar Haşim'in kadınları görüyor musun?
Yeter bir nabız gibi vurduğun bende
Bana bir şiir ver güzelliğinden
Bütün şiirler senin olsun

Şiiristan sultanı, devletlü gönlüm emreylesin yeter ki
Güzelliğinden nice ülkeler kurulur
Yoksan gece ve ölüm
Varsan el sürdüğün herşey şiir
Ayak bastığın her yer şiiristan olur.
 
TATLI!..

Dünyada en tatlı şey
Kadın bir, meyva iki
İkisi birbirine
Öylesine benzer ki. .
Kadın var, can eriği,
Kah tatlı, kah buruk.
Kadın var, üzüm gibi,
Yenir olsa da koruk!
Kadın var, vişne gibi,
Reçel yap tabak tabak.
Kadın var, karpuz gibi,
Yandın çıkarsa kabak
Kadın var, kestanedir,
Kış mevsimine sakla,
Kadın var, kavun gibi,
Aman alırken kokla!
Kadın var, incir gibi,
Kuru yenir, yaş yenir.
Kadın var, muz gibi,
Soya soya yenilir.
Kısaca her kadının
Benzeri bir mevyadır.
Ama nikah masasında
Evet! diyen erkeğin
Yediği hep ayvadır...
 
TESBİH

Sen giderken gözlerim dopdoluydu
Ve yağan yağmurla caddeler ıslak
Yokluğundan bir rüzgar esti hazin
Teselliler döküldü yaprak yaprak

Gökyüzünde bir bir söndü yıldızlar
Bir karanlık geldi gittiğin yerden
Ümitlerim vardı tesbih misali
Sen giderken dağılıverdiler birden.
 
TO BE OR NOT TO BE

Bütün mesele
İçmek ya da içmemek değil
İçince küçülmemek
Küçülünce içmemek
 
TOPRAK OLMAZ BENDE TENDEN BAŞKASI

Toprak olmaz bende tenden başkası
Seni bunca sevmez benden başkası
Ölürsem sen ağlama arkamdan, yeter
Gelmesin kabrime senden başkası.
 
TÜKENİŞ

ne bu tükenmişliğimiz daha dün yenilmemişken
bu bezginliğimiz, eski çağlardan arta kalmış
o köhne zaman şimdi yitirdiğimiz mi
nerede o sabırlı ellerle gökyüzüne işlediğimiz nakış

karanlığımız sönmüşlüğümüzden mi nedendir
bizi mıhlayan bu duvarlara hangi söz hangi bakış
yorgun bir el açar şarkısızlığımıza perdeleri
sallanır yalnızlığında rüzgarın bir ince kamış

şimdi o adam var yaşamış çokçasına
saçları, sakalları bütün kılları uzamış
beklediği ne iyilik ne merhamet tanrıdan
perde iniyor artık, bir kıyamet bir alkış.
 
UMUTLARIN BİTTİĞİ YERDE

Bir düş gibi başladı her şey, o sonsuz
Ve el değmemiş güzelliğinde aşkın
Uzaklarda arayıp da bulduğumuz
Belki de bizdik, sessiz ve dalgın

Her yer yeşile kesmişti yaprak yaprak
Büyülü sessizliğinde ormanların
Elele, dağlar ve denizler aşarak
Bir yere vardık, mutluluğa en yakın

Öyle yükseldik, göğe değdi başımız
Tüm mesafelerini aştık dünyanın
Öylesine hür ve öyle yapayalnız

Ve sonra bir yere geldik ki ıpıssız
Çaresizlik bir tek hançer gibi yalın
Saplandı bağrına bütün umutların
 
UNUTAMAMAK

Sen bilemezsin, paslı hançerdir yalnızlık
Gelir, en can alacak yerimden vurur
Sen bilemezsin, gecenin en uzak bir saatinde
Bir böcek nasıl girer beynime, kımıldar durur?

Sen bilemezsin, çaresizlik nasıl boğar insanı?
Yaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur?
Tutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten
El yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur.

Sen bilemezsin bu türlüsünü ölümün
Bilemezsin, bir tek kibritin cılız aleviyle
Benzine bulanmış bir insan nasıl tutuşur?

Bu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak
Bu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır
Bilmesen de anlamağa çalış biraz, ne olur.
 
UNUTAMIYORUM

Unut demek kolay gel bana sor bir de
Unutamıyorum işte unutamıyorum
Bir şey var şuramda beni kahreden
Şuramda tam yüreğimin üstünde
Çakılı duran bir şey var
Elimde değil söküp atamıyorum
Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere
Kimi görsem biraz sana benziyor
Seni hatırlatıyor şu bulut şu gökyüzü
Şu kayaları döven deniz
Şu hüzünlü melodi şu napoliten şarkı
Bir zamanlar beraber dinlediğimiz
Boyuna seni düşünüyorum durmadan usanmadan
Şimdi diyorum o ne yapıyor acaba
O güzelim gözleri kime bakıyor
O canım elleri nerde
Oysa günler o günler değil
Akşamlar o akşamlar değil
Ve kalan şimdi sadece özlemin gecelerde
Durup durup seni büyütüyorum içimde
Seninle acılar büyütüyorum
Yeni yeni kederler büyütüyorum dayanılmaz
Kirli sular yürüyor iliklerime
Bir zehir karışıyor kanıma anlıyor musun
Bir daha görsem seni diyorum bir daha görsem
Bir gün olsun bir dakika olsun
Unut demek kolay, gel bana sor bir de
Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum
Dilimin ucunda sen; başımın içinde sen
Kader misin, ecel misin nesin sen
Unutamıyorum işte unutamıyorum
 
UNUTMA Kİ

Sen uykusuzluk nedir bilir misin
Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı
Gözlerini tavana dikip
Düşündüğün oldu mu bütün gece
Ve bütün bir gün
Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç
Gelmeyince
Seni aramayınca
Ölesiye ağladın mı
Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların
Ona ait ne varsa
Bir bir hatırladın mı

Sen günden güne erimeyi bilir misin
Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi
Bir teselli aramayı
Issız parklarda, tenha sokaklarda
Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda
Deli divane yollara düşüp
Yaşlanmış bir köpek gibi
Eskimiş bir gömlek gibi
Atılmışlığını hissettiğin oldu mu
Sevmekten
Günler geceler boyunca yürümekten
Elin ayağın yoruldu mu

Sen yalnızlığın acısını bilir misin
Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına
İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı
Bütün gururunu çiğneyip
Sevdiğinin geçtiği yollarda
Bastığı toprakları eğilip öptün mü
Sen çaresizlik nedir bilir misin
Sen yokluk nedir gördün mü
Yanan başını
Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden
Sen her gün bin defa öldün mü

Böyleyim diye ayıplama beni
Bir gün kendimi
Sonsuzluğun koynuna bırakırsam
Yaralı ve yenik bir asker gibi
Darılma
Unutma ki
Her seven isimsiz bir kahramandır
Unutma ki
İnsan; sevebildiği kadar insandır.
 
UZUYOR YILLAR GİBİ DAKİKALAR SEN YOKSAN

Uzuyor yıllar gibi dakikalar sen yoksan
Teselliler, ümitler neye yarar sen yoksan
Alev alev yanarken bilsen nasıl her gece
Bin defa ölüyorum fecre kadar sen yoksan
 
ÜMİT

Evet de
Bütün marifetlerimi göstereyim sana
Gör, bir kilo rakı nasıl içilirmiş
Nasıl şiir yazılırmış aç karnına
Nasıl yaşanırmış
Nasıl sevişilirmiş
Öğren
Sana bin yıl yaşatayım bir günde
Önce evet de ümitleneyim
İstersen sonra hayır de.
 
ÜMİTSİZ AŞKLAR İÇİN

Ben ümitsiz aşklar için yaratılmışım
Ayrılıklar için, sonsuz kederler için
Ne zaman ta derinden sevsem birini
Ezilmeli yeni açmış gülleri kalbimin
En güçlü zehir olmalı aşk dediğin
Alkol gibi damarlarıma yürümeli
Sarmalı her yanımı gece olunca
İçimde bir çıbancasına büyümeli
İnsan sevince her gün bir kez ölmeli
Her gün bir başka yerine saplanmalı o kurşun
Yollara düşmeli, perişan deli divane
Erimeli potasında o garip var ölüşün
Artık uzakbir anıdır huzur ve sükun
O büyük yangın başlamışsa yürekte
Bir gün gelir de bu çaresizliğin
Aranır bütün tesellisi ölmekte
O yerde sevilmek de yalan sevmekte
Nereye baksan dizboyu karanlık
Boşuna bir ışık arama göklerde
Her şeyinle aşkın içindesin artık
Böyle gitgide derinlere çeker o bataklık
Orada ölümsüz olur nice kara sevdalı
Sevmek, hiç sevilmeden; korkunç güzel
Aşk dediğin karşılıksız olmalı
 
YABANCI

Hangi cennetten geldim bu cehenneme
Ki her yokluk bendedir, her acı benim
Baltalar kıyasıya inmiş gövdeme
Bak! Şu devrilen hayat ağacı benim

Bir gün beni de unut her yalan gibi
Adımı sokaklara tükür kan gibi
Oysa ki yaşadıkça bir çıban gibi
İçinde sızlayacak o sancı benim

Terkedilmiş eski bir şehircesine
Sensiz yaşıyor o can verircesine
Tutuşmuş özleminle erircesine
Bir zaman sevdiğin bu yabancı benim
 
YAĞMURCU

bir yağmur mevsimi sevişmeliyiz seninle
o kapkara
o deliniş gökkubbenin altında
çılgınlar gibi
ıslak çimenlerin üstünde boyluboyunca

yağmur altında saatlerce günlerce
hep benim olmalısın böyle serin, böyle soğuk
baksana çıplak atlar üşüyor mu
ne boyunlarında atkı
ne üstlerinde yağmurluk

bir yaz elbisesi giy
öyle gel benimle yağmur altına
ayakların çamurlu
elbise tenine yapışmış olsun
hep böyle kadın
hep böyle istekli
ve gözyaşların yağmura ıslanmış olsun.
 
YALNIZ KADIN

Kimbilir yalnızlığı kadınlar kadar
Karlı dağların en yüksek tepeleri mi
Terkedilmiş şehirlerin caddeleri mi
Gökyüzünün yıldızsız geceleri mi

Kadınlar bir ömür boyunca yalnız
Ta dünya kurulduğundan beri
Yalnızlık ışığını yakar her gece
Sonsuz karanlığımızda elleri

Nasıl yağmur yağarsa yalnızlığına şehrin
Öyle mahzun ve yalnız kadınlar tanıdım
Denizler ortasında geniş ve derin

Bir dünyü gördüm kadınların gözlerinde kapkara
Yalnızlık ne imiş anladım
Acıdım kadınlara
 
YANAN GÜL

Ne kadar saklasan özlediğin belli
Söndüremezsin içindeki yangını
Başlamışsa zamanların en güzeli
Artık susturamazsın dudaklarını
Anlatır özlemini bana derinden
Yanan alnınla, terleyen avuçların
Alevler taşarken gözbebeklerinden
Yakar değdiği yeri parmak uçların
Çok geç bu sevdadan dönebilmek için
Bak! Şimdi seninle dopdolu aynalar
Bu özlemli halinle daha güzelsin
Benim de saçımdan tırnağıma kadar
Tutuşan, yanan bir şey var her yerimde
Sen şimdi alevden bir gülsün ellerimde.
 
YARINLARA AÇILAN PENCERE

Nerden geldik, nerdeyiz biliyor musun
Yüzyıllar öncesi mi seviştik seninle
İlk tanıştığımızdan bu yana çağlar mı geçti
Nasıl şimdi bir yerlere gidiyoruz elele

Anımsıyorum gözlerini, Babilde belki
Belkısın dillere destan asma bahçelerinde
Belki de yitik bir Ege Uygarlığının
O Akdeniz mavisi sonsuz gecelerinde

Sen! En yakın olan bana, kanım gibi
Beni her gün bir kez daha doğuran kadınım
Gül behçem, ormanım, suyum, toprağım, göğüm
Sen! Dünya kurulalı beri aradığım

Yeni doğmuş bir çocuk kadar tenhayım seninle
Enginlerde kanat çırpan bir martı gibi hürüm
Durmadan bir ağaç büyüyor sevgimizden
Ta sonsuzlara dek uzuyor ömrüm

Seninle çağlar yaşadık biz, dünde değil
Zamanın ölümsüzlükle birleştiği yerdeyiz
Su gibi avuçlarımızdan akıp gidiyor günler
Doruklarında kar eksilmeyen tepelerdeyiz

Seni andıkça bir ışık vuruyor yüzüme
Yosunların yeşilinden, dalgaların köpüğünden
Denizler çekiliyor, dağlar eğiliyor ve yollar
Kısalıyor, yaşadığımız aşkın büyüklüğünden

Bu coşkun umutlar boşuna değil sevdiğim
Boşuna değil solan yaprakların bir bir yeşermesi
Bak! Bütün aydınlığıyla duruyor karşımızda
Bu günün yarınlara açılan penceresi.
 
YA SENSİZLİK ÖLMEKSE

Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim
Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda
Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda
Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim
Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle değildim
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Sensizliği bu türlü benim kadar kim bilir
Akşam karanlığında herkes gider o gelir
En sevdiğim çiçekler çürümüş ellerinde
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü
Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde
Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde
Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü.
 
Geri
Üst