Tümüyle Deyimler ;)

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan By.BuRkay
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Ağır hastalık: Sonu ölümle neticelenebilecek gibi olan tehlikeli hastalık."Ağır hastalık geçirdiği için bir türlü kendini toplayamadı ve zayıf kaldı."
 
Ağır söz: Kişinin gönlünü inciten, gücüne giden, onuruna dokunan, dayanılması güç söz."Söylediğin ağır sözler çocukları çok incitti."
 
Ağız aramak (veya yoklamak): Öğrenilmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak."Ağzını ara bakalım o konuda bir şey biliyor mu?"
 
Ağız (söz) birliği etmek: Daha önce bir konuda anlaşarak aynı şeyi yapmak ya da söylemek."Ağız birliği etmeli, hep birlikte savunmalıyız kendimizi."
 
Ağızdan laf (söz) çekme(çalmak): Bir kişinin bildiği şeyleri ustalıklı konuşmalarda ona sezdirmeden öğrenmek. "Boşuna uğraşma, ağzından laf çekemezsin onun."
 
Ağızda sakız gibi çiğnemek: Bir düşünceyi, bir sözü tekrar edip durmak."Dolap da dolap! Artık ağzında sakız gibi çiğneyip durma şu sözü
 
Ağız değiştirmek: Daha önce söylediğinin tersini söylemeye başlamak."Babasını görünce korkusundan ağız değiştirdi."
 
Ağız, dil vermemek: 1. Söz söyleyemeyecek kadar hasta olmak. 2. Herhangi bir sebeple hiç konuşmamak, susmak."Kurşuna dizilmeyi göze aldılar ama ağız, dil vermediler
 
Ağız eğmek: Yalvarmak, hiç de lâyık olmayan birine yüz suyu dökmek. "Ölürüm de ağız eğmem o adama!"
 
Ağız kalabalığı: Birbirini tutmayan, gereksiz, konu dışı sözler."Asıl meseleyi ağız kalabalığı ile ört bas edip kaçamazsın!"
 
Ağız kalabalığına getirmek: Birini gereksiz sözler söyleyip çok konuşmak yolu ile şaşırtmak, dikkatini dağıtıp aldatmak."Ağız kalabalığına getirip yok pahasına aldı malları."
 
Ağız kavafı: Karşısındakini ikna etmek için diller döken, çok konuşan, gerekli gereksiz söz söyleyen kimse."İğreniyorum şunun gibi ağız kavafı heriflerden
 
Ağız yapmak: Birini aldatma, yanıltma, oyalama amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak."Ne ağız yapıp duruyorsun, gerçeği söylesene!"
 
Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan, anlamsız bir hayranlıkla seyredip şaşıran."Haydi yürü, ağzı açık ayran delisi gibi ne bakıp duruyorsun vitrine."
 
Ağzı (bir karış) açık kalmak: Çok şaşırmak, şaşakalmak. "Onca seneden sonra sevdiği arkadaşını birden karşısından görünce ağzı açık kaldı."
 
Ağzı kalabalık: Çok ve manasız, saçma sapan, tutarsız sözler söyleyen."Ağzı kalabalık insanlara tahammül etmek çok güç bir iş."
 
Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek, sevindiği her hâlinden belli olmak. "Takdirname eline verilince sevincinden ağzı kulaklarına vardı
 
Ağzı laf yapmak: Güzel, inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak."Politikacı mı olacaksın, ağzın laf da yapmalı."
 
Ağzına (veya ağzının içine) bakmak: 1. Ne diyeceğini beklemek. 2. Onun sözüne göre hareket etmek."İyi, yemek için de onun ağzına bak bari!"
 
Ağzına baktırmak: Etkili, güzel konuşarak kendini zevk ile dinletmek, dinleyenleri kendisine hayran etmek."O, ağzına baktırmasını bilen ender hatiplerdendi."
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst