Mustafa Kemal Atatürk'e Şiirler

ATATÜRK


Üstümüze gece gündüz kol geren,
Bize güzel iyi günler gösteren,
Türk iline yeni baştan can veren
Kimdir diye sorarlarsa: Atatürk.



Yurdumuzu aydınlatan sabahlar,
Düşmanlara korku veren silâhlar,
Tersaneler, fabrikalar, tezgâhlar
Göze çarpan her ne varsa: Atatürk.



Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde:
Gönül tapar kendisinden geçer de
Hangi yana göz dalarsa: Atatürk.



Babasından önce onun adını
Öğretiyor oğluna Türk kadını,
Ondan aldık yaşamanın tadını,
Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk...


~ Faruk Nafiz ÇAMLIBEL ~

 
MUSTAFA KEMAL'İN OĞLU


Mustafa Kemal'in oğlu diyorlardı ona.
Sırtını okşamıştı Mustafa Kemal bir sabah erken.



Geçiyordu paşalarla beylerle,
Su içmişti tarlasından şuncağız.
Öbür çocuklardan ayırmıştı kendini artık,
Adını duyuyordu yüreğinde ateşçe,
Soluk alırken, ekmek yerken..



Köyün yetimiydi, ölmüştü babası Çanakkale'de,
Kale gibi tutardı omuzlarında başını.
İnce bacakları altında koca ayakları vardı
Sarıydı, kuruydu bozkırda bir çalı kadar,
On üçündeydi ama, göstermiyordu yaşını.



Bir zaman sonra top sesleri duyuldu uzaklardan,
Al al oldu dağların moru.
Eli silah tutanlar girmişti cephelere bir bir,
Kadınlar, çocuklar, dedeler toplandı cami avlusuna
Sordu cümlesi birbirine ne yapak?



Ansızın düşman askeri görüldü çayırda,
Geldi çattı köye gavurun zoru.
Devrisi gün bir haber ulaştı evlere, samanlıklara
Alanda ismi yazılacakmış herkesin.



O saat bir yangın sardı Mustafa Kemal'in oğlunu,
Kimi Kadir diyecek, kimi Mıstık, kimi Özdemir..
Ankara'dan gelen rüzgarlar önünde,
Ankara'ya uçan şahinlere karşı,
O, ne desin?
O, Mustafa Kemal'in oğlu, nasıl söyler
Adını, bir avuç düşmana?
Mustafa Kemal'in oğlu yenilmez, tutsak olmaz,
Adını vermez süngüler altında,
Kellesini verse bilem.
Hem ağaç ağaçtır; öküz öküzdür,
İsim yakışmalı cana.

............

Bayrak mıydı ne, kartal kanadı mıydı ne,
Ses verdi göklerden adı.
O yürüyordu, köylünün dehşeti büyüyordu peşinde,
Büyüyordu gövdesi,
Büyüyordu dağ kadar.
Dur diye haykırdılar, namluları çevirip üstüne,
Durmadı...


~ Fazıl Hüsnü DAĞLARCA ~
 
MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI


Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden.
Sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı, yasla
Her bir heceden ..



Mustafa Kemal'in kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok ***ürürdü Elifçik
Nam salmıştı asker içinde ..
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola önceden önceden ..



Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar.
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı
Hafiftiler, inceden inceden ..



İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında.
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alın yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden ..



Durdu birdenbire, Kocabaş, ova bayır durdu
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur
Nasıl durur Mustafa Kemal'in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden ..



Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş
Süs beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, ***ürür ana, çocuk, mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden ..



Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep .
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı bacım
Kocabaş'ın yerine koştu kendini Elifçik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden ...


~ Fazıl Hüsnü DAĞLARCA ~
 
KAHRAMAN


Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hakk'a yalvardığı gün,
Seni gördük, bir mazi dağları sardı ses ses,
Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes..



Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da,
Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu'da.
O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen,
Bulursun bu sevgide asırları istersen.



Ararsan bakışında uzun ovalar erir,
Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir.
Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman
Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan..



Dört sınırın ucunu getirdin bir araya,
Dört bucak sevgisini topladın Ankara'ya.
Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer
Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller.



Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi,
Sonra sanki ruhundan kartal sesleri geldi;
Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden
Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen.



Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok, değil:
Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil!
Çok değil, kanımızın rengini süze süze,
İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze..



Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni,
İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın;
Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın..
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hakk'a yalvardığı gün...


~ Fazıl Hüsnü DAĞLARCA ~
 

BÜYÜK MİSAFİR


Bir sevinç incilemiş gözleri yaşlar yerine,
İzi üstünde gül açmış kapanan her yaranın.
Bir bahar yağmuru halinde derinden derine
Çağlıyor her yanı alkışla yeşil Marmara'nın.



Bu misafirdir, inan memleketin neyse varı,
Böyle bir yüz mü görür bir daha fâni ömrün?
Gelin ay Bahr-i Muhit'in köpüren dalgaları,
Kırk asırlık yolu bir hızda alan Türk'ü görün...


~ Fazıl Hüsnü DAĞLARCA ~
 

ANIT KABRİN KAPISI


Bu kapı başlar çok uzaklardan,
İzmir'de, Akdeniz'de,
Dört nala köpürürken atlarınız,
Kılıçların parıltısındaki haklardan.



Bayrak bayrak olmuş şafaklardan,
Göklere sığmaz Allah Allah sesleri,
Geçer Hürriyet ebemkuşaklarında
Taklardan.



Mübarek ırmaklardan
Yıkanmış yemyeşil muradınız
Kavaklara sizden varılır şehitler
Mustafa Kemal'e kavaklardan...


~ Fazıl Hüsnü DAĞLARCA ~
 
MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ


Tükenir elbet
Gökte yıldızlar denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez ..



Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez ..



Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez ..



Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatihler, Kanuniler ölmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez ...


~ Halim YAĞCIOĞLU ~
 
ATATÜRK'TEN SON MEKTUP


Siz beni hâlâ anlayamadınız
Ve anlamayacaksınız çağlarca da...
Hep tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u" diyorsunuz
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemal'i anlamak bu değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil ..



Bırakın o altın yaprağı artık
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin .
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin ?
Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil
Mustafa Kemal'in ülküsü, sadece söz değil ..



Bana, muştular getirin bir daha
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan .
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil ..



Hâlâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda
Hâlâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz .
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın !
Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların .
Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil ..



Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil .
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar .
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.
Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil ..



Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki, hâlâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş
Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken .
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen ?
Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil ..



Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla .
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil
Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil ...


~ Halim YAĞCIOĞLU ~
 
KASIM


İşte çınar yaprakları, yerde sonbahar
Hasret yağıyor, hasret yağıyor gökten
Onbir yıl oldu ayrıldık Atatürk'ten
Öksüzler içinde vatan ağlar
Can'ü yürekten..



İşte güz bahçeleri tutuşmuş, perişan
Gene yüz sürmeye geldik mabedine,
Az gelir Eyüp sabrı milletine,
Yat ışıklar içinde şeref-şan,
Layıksın Tanrının rahmetine..



İşte çınar yaprakları yerde sonbahar
Öksüzler içinde vatan ağlar...


~ Halim YAĞCIOĞLU ~
 
BENİ SEVMEK DEMEK


Yaşatıyor musun devrimlerimi,
***ürebiliyor musun yeni çağlara?
Yazıyı, kılığı, hür düşünceyi
Örnek ediyor musun uluslara?
Atabiliyor musun zihinlerden
Softalık, gerilik, tüm karanlığı?
Adın var mı en yeni buluşlarda?
Köye sokabildin mi aydınlığı?
Sevebiliyor musun düşmanını?
Bolluk mu bir uçtan bir uca vatan?
Derim ki yolumda yürüyorsunuz,
Büyüğünden küçüğüne o zaman...


~ Halim YAĞCIOĞLU ~
 
DUMLUPINAR YOLUNDA


Sakarya 'da ebedilik sırrına eren,
Kahramanlar arasından geçiyor tren.
Hatırasız harabeler önünde durup
Duyuyoruz ruhumuzda hazin bir gurup.
Sonra yine tiren sesi, yine yolculuk,
Her saniye karşımızda başka bir ufuk!
Ey bu yolda sıralanan gazi tepeler!
Siz de koşup gelirdiniz bilseydiniz eğer.
Bilseniz ki Dumlupınar önünde yarın
Ayini var Hürriyete tapanların!


~ Kemalettin KAMU ~
 
ATATÜRK


Karanlık gecelerde parlayan yıldızımız,
Aydınlattığın yolda bitmeyecek hızımız,
Senin ilkelerinle, aktır alınyazımız.



Sana bitmeyen şükran, bugün dünden de büyük
Yolumuzun güneşi sensin ulu Atatürk.



Senin emrinle erdik bu uygarlık çağına,
Seni yazdık vatanın her karış toprağına,
Devrimin ulaşacak ölmezlik kucağına.



Sana bitmeyen şükran, bugün dünden de büyük,
Yolumuzun güneşi sensin ulu Atatürk.



Türküm diyen çok mutlu, eserinle dopdolu,
Yürüyoruz dipdiri, sen gösterdin bu yolu,
Bir çizgiye getirdik düz ettik sağı-solu.



Sana bitmeyen şükran, bugün dünden de büyük,
Yolumuzun güneşi sensin ulu Atatürk.



Seni okur yazarlar, okullarda çocuklar,
Üzmesin hiç ruhunu sapıtanlar, sapıklar,
Mehmetçik hazırolda, bak bitişik topuklar.



Sana bitmeyen şükran, bugün dünden de büyük,
Yolumuzun güneşi sensin ulu Atatürk.



Anadolu'mda sabah, sen batmayan güneşim,
Mutluluğum seninle, özgürlük benim eşim,
Yaktın onu ruhumda, sönmeyecek ateşim.



Sana bitmeyen şükran, bugün dünden de büyük,
Yolumuzun güneşi sensin ulu Atatürk.



Edirne’den selamlar, Ardahan’dan selamlar,
Çanakkale’den, Van’dan, tüm vatandan selamlar,
Damarında dolaşan, asil kandan selamlar.



Sana bitmeyen şükran, bugün dünden de büyük
Yolumuzun güneşi sensin ulu Atatürk...


~ Mehmet Bozkurt ESENYEL ~
 
GAZİ'YE

- Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümünde -

İnsan kanının yazdığı tarihi açarsak,
Siması dökülmüş, eli titrek, kolu sarsak.



Binlerce hayalet ebediyyen dilenirler;
Heykellerinin can çekişen taşları titrer.



Bir an unutulmaktan, o bir damla yosundan,
Her âbide kıpkırmızıdır kan kokusundan.



Bir âbidesin sen de fakat her tarafın nur;
Toprak gibi pek sade, fakat dağ gibi mağrur!



Tarih ebediyyetlere insan diye versin:
Sen hissi olan, göğsü vuran tak-ı zafersin!



Hisler uçuşur kaskatı tuncunda, taşında!
Şebnemleri var merhametin taş bakışında!



Tunç olmana rağmen de çiçek gördün, eğildin;
İnsan yaratırken bile insan kalabildin.



Çıksan göğe "buldum" diyerek gökyüzü saklar;
İnsen yere, ay, yıldız iner, yerde kucaklar;



Gözlerde, gönüllerde kurulmuş oturursun;
Hislerde, göğüslerde, nabızlarda vurursun;



On yıldır, omuzlardaki başlar da başındır,
Ak saçlı, siyah saçlı olanlar sarışındır.



Zira bu alev parçalanırken de tamamdır;
Zira bu yığınlarla adam tek bir adamdır:



Zira içi hep senden ibaret derimizle,
Sensin tutan âtiyi bizim ellerimizle...


~ Mithat Cemal KUNTAY ~
 
ATATÜRK BİR ÇIKIŞTIR, VARIŞ DEĞİL


Atatürk bir çıkıştır, varış değil.
Varmak tükenmek demek, Atatürk tükenmez,
varmak ölüm demek, Atatürk ölmez.
Ben ölürüm, benimle bir eksilir Atatürk,
sen doğarsın, o doğar, başkaları doğar;
sizinle bin doğar, bin çoğalır, bin yücelir,
dünya sürer, yaşam sürer, sürer Atatürk.



Atatürk bir yönün adı, özgürlüğe, uygarlığa, ileriye
bir parlamış, bir sönmüş, işte yolun demiş,
Atatürk bir ufkun adı, dağın değil,
Himalaya kadar bile olsa, dağın değil.
Dağ durur, oysa ufuk yürür.
Her ufukta Atatürk büyür.
Her ufukta yenilenir bir kez.



Atatürk bir ilk hızdır doğadaki,
tohumu çatlatan bir güç,
kozayı delen ilk vuruş,
kuşun kanadındaki ilk günü,
koş demiş, atıl demiş sana, durulur mu?
Atatürk durmuş mu ki sen durasın?
Atatürk susmuş mu ki sen susasın?
Atatürk ölmüş mü ki sen ölesin?



Atatürk bir kavganın adı, her gün yenilenen,
her gün değişen düşmana karşı.
Bilgisizliktir bu düşmanın adı çok kez,
geriliktir, aptallıktır, dönekliktir.
Çıkarcılık, neme gerekçilik, vurdumduymazlık,
korkaklık, eyyamcılık, yalancılık,
bir bakarsın topla tüfekle yürür üstüne,
bir bakarsın gülücüklerle, okşamalarla gelmiş,
bir bakarsın, seni ta içinden kemirir bir kurtçuk.



Atatürk bir ak törenin, bir buluncun adı,
her gün bizi bir kez daha uyaran,
her gün bizi bir kez daha yürüten doruğa.
Yiğitliğe, namusluluğa, doğruluğa,
her gün bir kez daha yarışalım diye kendisiyle,
o en güzele, en yüceye, en doğruya...


~ Orhan ASENA ~
 
GİDİYOR


Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine,
Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine.



Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla,
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla.



Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar,
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.



Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi,
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş’alesi.



Yine bir devr açacakmış gibi en başta O var,
Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var.



Siliyor ruhunun ulviliği fani etini,
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini.



Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça,
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça...


~ Orhan Seyfi Orhon ~
 
SEN HEP GÖKLERE BAK ATA'M


Sen hep göklere bak Ata'm,
Mavi gözlerin ufkumuzu aydınlatsın!
O ufku karartmaya çalışanları,
Sonsuz maviliğinde boğacaksın.
Eksilmesin üstümüzden,
Gülümsemen, bakışın.
Anlaşıldı, bu kez bizi yine,
Sen kurataracaksın!


~ EHİCRAN ~
 
ANT


Ant içtik Atam, gitmeye gösterdiğin izden
Gölgen tutacaktır bizi her gün elimizden.



Çiğnenmeyecek göklere yükselttiğin ülkü
Ta arşa çıkardın yaralanmış koca mülkü.



Bir ay gibi yurdun sönük ufkunda belirdin
Öldün denemez, tarihe, hem dipdiri, girdin.



Yok sanki bugün sendeki nur ayda, güneşte
On beş yıla sığdırdın Atam yüz yılı işte!



Göğsünde bu yurdun tüte durdukça ocaklar,
Eksilmeyecekler, sana kan ağlayacaklar.



Bir dağdın aşılmaz, yüce gökten daha yüksek,
Yetmez biz asırlarca o namınla övünsek.



Parlar o adın, her yanı birden gece sarsa
Irkın sana bir taht, ebediyet sana darsa.



Solmaz o beniz, yok o bakışlar yine mavi,
Layık seni tutsak biz ilahlarla müsavi.



Batmaz o güneş, nurunu toprak bile çalsa,
Gençlik ATA'nın yolcusudur bir kişi kalsa!


~ Edip AYEL ~
 
ATAMA MEKTUP


Uygarlık için savaş olur mu?
Uygar bir ulusta silah sesi duyulur mu?
Söyleyin kardeşlerim, uygarlık bu mu?



"Yurtta barış, dünyada barış." diyen Atanın
evlatlarıyız.
Barışın olmadığı ulusta uygarlık aramayız..



"Gözyaşı, kan" nedir bu Atam?
Sen böyle mi bırakmıştın bizleri,
Uygarlık derken bunu mu kastetmiştin?
Sanmam ki bizi böyle görünce sevinesin,
Hiç sanmam uygar olduğumuzu düşünesin!



Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamızı istemiştin.
Ya bunu unuttuk,
Ya da seni yanlış anladık.



Uygarlığı; Irak'ı kan gölüne çeviren,
Afrika'daki aç çocukları görmezden gelen,
Hiç barış nedir bilmeyen
Uluslarda arar olduk..



Sen ki "Yurtta sulh, cihanda sulh"
diyordun Atam..
Nereye baksam SAVAŞ,
Nereye baksam KAN!
Unuttuk birşeyleri, unuttuk Atam...


~ Büşra Dilara KARACA ~
 
ATATÜRK ve CUMHURİYET


Rabbimin armağanı batıdan doğan nurdun,
Sine-i millet ile önderi oldun yurdun,
Adım adım dolaşıp gereğini buyurdun,
Saygılar duyulan bir Türk gücünü duyurdun,



Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun
Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.



Dağılan orduları ve halkını dererek,
O günkü imkanları önlerine sererek,
Gençliğine güvenip idealler vererek,
Sevgiyle toparlayıp Türk gücünü duyurdun,



Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun,
Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.



Yaptığın mücadele yedi düvelle yarış,
Alamadı düşmanlar bu vatandan bir karış,
Seninle geldi zafer, sayende oldu barış,
Zaferler kazanarak Türk gücünü duyurdun,



Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun,
Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.



Yıllar sonrayı görüp istikbal belirledin,
Devrimlerinle fersah fersah hep ilerledin,
Ekonomiyle sosyal hayatı da derledin,
İnkılaplar yaparak Türk gücünü duyurdun,



Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun,
Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.



Vatan millet minnettar ve şükranlar borçluyuz,
Türk’üz mayamız sağlam çünkü demir harçlıyız,
Başka nişan istemez, Atam senle taçlıyız,
Ne mutlu Türk'üm deyip Türk gücünü duyurdun,



Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun,
Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun...


~ Zeki İ. KIZILIŞIK ~
 
O KEMAL, MUSTAFA KEMAL!


Güm! Dedi davulun bağrında
Bir koca tokmak,
Çökertti karanlığı.
Daha ilk kurşunda Kuvvacılar,
Gerildi göklere mavi atlas,
Çekildi üstüne Al Bayrak,
Hey gidinin efesi hey! Hey!
Nehirler, denizler, dağlar
Kalktı yürüdü Anadolu,
Kalktı yürüdü
İzmir’e kadar.



Durur mu hiç, durur mu?
O Kemal, Mustafa Kemal!
Mavi gözleri çakmak çakmak
Diyor ki:
-Şimdi başlıyor savaşımız
Hedefimiz uygar olmak!
-Uygar olmak ne demek?
-Uygar olmak, adam olmak!
Aydınlatacağız bilimle fenle
Aklımızın yollarını,
Bir tek gereksinmemiz var bunun için,
O da çalışkan olmak!


~ Şule TÜREL ~
 
Geri
Üst