Komik Fıkra Arşivi

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan juani-
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Temel ile Fadime bir tepede oturup şehri seyrediyorlarmış temel fadime ile sevişmek istiyor ama bir türlü cesaret edemiyormış derken fadime temele dönüp temel sana gösümden amaliyat olduğum yeri göstereyimmi demiş bunu duyan temel bi fırsat doğduğunu düşünüp sevinçle tabi göster demiş fadime de parmağıyla işaret ederek karşıdaki binanın ikinci katında demiş.
 
Mısıra gezmeye giden Temel ile Dursun'un kayıgı Nil nehrinde batar. Tabii hünerlerini ortaya
koymanın tam zamanı gelmiştir. Sampiyonlar gibi yüzmeye baslarlar. Bir ara Temel kocaman bir nesnenin kendilerine dogru geldigini görür. Dev bir timsah iştahla onlara dogru yüzmektedir.
Temel keyifle bagırır; Ula Dursun işe bak adamların kurtarma gemileri bile LAKOSTE
 
Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve başrahibenin önünde diz çökerek;
- Değerli hemşire sormayın başıma neler geldi.
- Ne oldu kızım ?
- Arka bahçede çiçek topluyordum bahçıvanın oğlu ortaya çıktı ve
maalesef bana...
- Tecavüz mü etti ?
- Evet.
- Peki kızım sen şimdi git mutfaktan bir limon al kes ve suyunu iç.
Bahçıvanın oğlu ile ben ilgilenirim.
- Limon hamileliği önler mi ?
- Hamileliği önlemez de en azından sırıtmanı engeller.
 
Üç rahibe bir araya gelmiş pederi çekiştiriyorlarmış. Birinci rahibe:
- Geçen gün pederin odasına temizlik için girdim dolabını temizlerken
bir de ne göreyim bir sürü porno dergi. Hepsini sobaya atıp yaktım.
İkinci rahibe :
- Ben de geçen gün girdiğimde çekmecesinde çok sayıda prezervatif vardı
hepsinin ucunu iğneyle deldim!
Üçüncü rahibe bayılmış...
 
Bir adamla karısı Mısır'da eski bir çarşıda geziyorlarmış. Ayakkabı
satılan bir dükkanın önünden geçerlerken satıcı içerden seslenmiş buyur
etmiş. Girmişler satıcı:
- Çok özel büyülü sandaletlerim var beyefendi sizi ¤¤¤¤te çok vahşi ve
kuvvetli yapacak sandaletler.
Adam tabi ki erkekliğe bok sürdürmemek için pek önemsememiş ama eski
günleri özleyen karısının ısrarlarına dayanamayıp sandaletleri denemeye
karar vermiş. Adam sandaletleri giyer giymez gözleri parlamış kalbi
hızlı atmış fiziksel değişimler başlamış nefesi sıklaşmış gözleri
büyümüş ve etrafına farklı bir şekilde bakınmaya başlamış. Karısı bir
adım geri kaçmış "aman Allah'ım dur dur... " derken adam koşmuş
satıcıyı yakaladığı gibi ¤¤¤gaha yatırmış satıcının pantolonunu
parçalayarak çıkarmaya başlamış bu arada satıcı bir yandan kurtulmaya
çalışırken diğer yanda bağırıyormuş :
- Dur ulan sandaletleri ters giydin
 
TEMEL için kız istemeye giderler. Temel’in babası kızı istedikten sonra kız babası sorar:
- Oglunizun sigara içki kumari var midur?
Temel’in babası cevap verir;
- Hepsi var bir tek kari eksik!
 
Cennet ve cehennemdekiler iki tarafı birleştirmek için köprü yapmaya karar vermişler. Köprünün yarısını cennettekiler diğer yarısını da cehennemdekiler yapacakmış. Cehennemdekiler köprünün yarısını yapmışlar. Fakat karşı taraftan bir hareket yok. "Neden köprüyü yapmıyorsunuz" diye sormuşlar. Onlar da "Cennette hiç müteahhit yok" demişler.
 
Üç Amerikan askeri Iraklı bir amcanın bakkalına girerler alış veriş yaparken
'kahrolsun Amerika diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir
papağandan geldiğini görürler.
Bunun üzerine Iraklı bakkal amcaya 'bu papağanı buradan yok et yarın
geldiğimizde görürsek seni mahvederiz 'derler.
Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar çünkü
papağan kuşunu çok sevmektedir. Derken aklına cami imamlarının papağanı
gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve 'Hocam eğer
sakıncası yoksa papağanları değişelim 'der Hoca kabul eder ve değişim
gerçekleşir. Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir papağanı görürler
ve kızarak :'biz sana bunu yok edeceksin demedik mi? '
Amca bu papağan o değil desede inandıramaz.
Sivri zekâlı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup
olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır:
'Kahrolsun Amerika!
Ses çıkmayınca bakkal amca dâhil hep birlikte bağırmalarını söyler:
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!
Papağan dile gelir
-Âmin evlatlarım.)))
 
Bir gün hoca giderken yamur yamaya baslamis hoca yavas yavas gidiyordu arkadasini islanmamak icin kostugunu görmüs arkadasina demiski arkadas allah´in nimetinden kacilirmi arkadasida hayir demis. Arkadasi camdan bakarken yine yamur yagmis..Hoca kosuyormus arkadasida bunu görmüs hacaya seslenmis hoca allahin nimetinden kacilirimi? Hayir ben allahin nimetinden kacmiyorum allahin nimetine basmamak icin kosuyorum demis.
 
Bütünleme sınavına girmişti Hakan.Akşam evde babası sınavının nasıl geçtiğini sordu :
-Sorulara cevap verebildin mi oğlum?
-Evet babacığım... Ne sordularsa tümüne tek tek cevap verdim.
-Peki ne cevaplar verdin bakalım?
-Bilmiyorum dedim babacığım!...
 
Nasıl olduysa Hoca eşeğinden düştü. Mahallenin çocukları etrafına toplandılar. Kıkır kıkır gülüşüp alay etmeye başladılar. Hoca "Aman çocuklar bu kadar gülecek ne var?" dedi. "Ben zaten inecekti
 
Hoca Akşehir gölünün kıyısına gitti. Yanında getirdiği bir çanaktan göle kaşık kaşık yoğurt mayası döküp karıştırıyordu. Oradan geçen biri ne yaptığını sordu. Hoca "Gölü mayalıyorum" dedi. "Aman Hoca sen şaşırdın mı? Göl maya tutar mı hiç?" Hoca "Tutmaz bilirim ama ya birde tutarsa......Düşün oğul ya tutarsa" diye cevapladı adamı.
 
Bir ahbap topluluğunda Hoca’nın eline iş olsun diye bir saz tutturmuşlar:
-Hadi bize güzel güzel bir şeyler çal da dinleyelim!
Demişler. Hoca sazı eline alınca mızrabı bir aşağı bir yukarı teller üzerinde rastgele dolaştırmağa ve böylece tuhaf tuhaf sesler gıcırtılar çıkarmağa başlamış:
-Aman Hoca demişler saz dediğin böyle mi çalınır? Perdeler üzerinde usuliyle gezinmek gerek ...
Hoca elindeki sazı dımbırdatmağı sürdürürken:
-Onlar perdeyi bulamazlar aramak için gezinip dururlar. Ben buldu işte. Niçin boşu boşuna gezinip durayım demiş. Gülmüş.
 
Eşeği kaybolan Subaşı ateş püskürmüş:
-Çabuk benim hayvanımı bulun yoksa karışmam! Diye bağırmaya başlamış.
Herkesi bir telaş bir korkudur almış. Eşeği aramak için dört bir tarafa dağılan Akşehirliler yolda Hoca’ya rastlamışlar:
-Aman Hocam bize yardım et. Yolda sahipsiz bir eşek bulursan hemen yakala n’olur.
-Eşek kimin?
-Subaşının.
Demişler. Hoca da: “Peki ararım” demiş ve türkü söyleye söyleye yolunu sürdürmüş. Karşısına çıkan bir köylü :
-Hocam böyle türkü söyleyerek ne yapıyorsun?
Deyince Hoca:
-Subaşının kaybolan eşeğini arıyorum!
Demiş. Adam yine sormuş:
-Peki böyle türkü söyleyerek eşek mi aranır a Hoca?
-El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa...
 
Bir gün bir adam elinde mektup
Der ki Hoca'yı tutup :
"Hocam zahmet ya sana
Şu mektubu bana bir okusana."
Mektup baştan sona kadar Arapça
Şöyle bir iki evirir çevirir:
Sökemez; çaresiz geri verir.
Der ki: "Başkasına okut bunu sen."
Adam şaşırır : "Niçin ?"
"Türkçe değil bu mektup okuyamam."
Yine anlayamaz adam.
Hocanın okuması yok zanneder:
"Ayıp Hoca ayıp!"der.
"Benden utanmıyorsan şundan utan!
Şu başındaki koca kavuğundan."
Hoca kavuğu çıkartıp uzatır.
Sonra: "-Mademki"der "iş kavuktadır;
Haydi giy de şunu
Kendin oku bakalım mektubunu."
 
Bir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını almışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış ama para veren olmamış.
Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş:
- Peki olur...
Çocuklardan yalnız biri elinde para olduğu halde Hoca'ya şunları söylemiş:
- Şu parayla bana bir düdük getirir misin ?
Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen
Hoca'nın etrafını sararak düdüklerini istemişler.
Nasrettin Hoca cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış.
Ötekileri bağırmaya başlamışlar:
- Ya bizim düdükler nerede ?
Hoca'nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş:
- Parayı veren düdüğü çalar.
 
Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu muziplik olsun diye.
Bir zaman sonra arkadaşları: "Bugün Ramazan'ın kaçı acaba? diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da: "Şimdi eve gider öğrenirim. Biraz sabredin." der ve evinin yolunu tutar.
Çömleği boşaltır; bir sayar iki sayar... Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca. "Arkadaşlar bugün Ramazan'ın kırk beşi" der.
Hoca'nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları. Aralarından biri:
"Aman Hocam bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan'ın kırk beşi olur mu?" diye itiraz eder.
Hoca biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle: "Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz yirmi beşi!"der
 
Bir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını almışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış ama para veren olmamış.
Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş:
- Peki olur...
Çocuklardan yalnız biri elinde para olduğu halde Hoca'ya şunları söylemiş:
- Şu parayla bana bir düdük getirir misin ?
Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen
Hoca'nın etrafını sararak düdüklerini istemişler.
Nasrettin Hoca cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış.
Ötekileri bağırmaya başlamışlar:
- Ya bizim düdükler nerede ?
Hoca'nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş:
- Parayı veren düdüğü çalar.
.
 
Nasreddin Hoca kirda sesinin yettigince bagirarak ezan okuyor ve olanca
hiziyla kosuyormus.
Bu durumu gören birkaç kisi Hoca ya birsey oldugunu düsünerek yanina
yaklasip sormuslar :
- Ne oldu sana Hoca efendi? Bu ne istir?
Hoca kosmasini sürdürerek :
- Sesimin nerelere kadar gittigini merak ettim de... demis. Onun için
arkasindan kosuyorum...
 
Hocanın canı bir gün sarma çeker.Ama elinde yoğurt bakraçları anası da ağlamış ne yapim ne yapim derken aklına göl gelmiş.Gelmiş gölün kenarınaatmış bakraçları kenara çıkarmış sarmış sigarasını hafif hafif demleniyor.Sonra birden bekçinin düdüğünü duymuş. Eyvah şimdi yandık derken aniden atmış sarmayı bakracın içine sonrada bakracı tutmuş göle dökmeye başlamış.O esnada bekçide yanında bitivermiş.Bakmış bakmış anlamamış sonra hocaya sormuş ne yapıyorsun diye.Hocada görmüyor musun yoğurt mayalıyorum demiş. bekçi kahakahalar içinde ilahi hoca koca göl hiç maya tutar mı demiş.Hocada ya tutarsa diye cevap vermiş.Sonra bekçi ilahi hoca diyip güle güle yoluna devam etmiş.Hoca hem keyfine hem yoğurda yanarken bekçinin arkasından bakıp şimdi bu salak herkese anlatır demiş -
 
Geri
Üst