7
EXE RANK
-тнє αLуx-
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 21 Tem 2009
- Mesajlar
- 7,782
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
Kadir NAMLI
Epiktetos bir ad değildir. Satın alınmış adam (köle) demektir. I. yy. başlarında Phrygia'da Hierapolis'te bir köle olarak dünyaya geldi. Neron zamanında Roma'ya (En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)ürüldü. İmparatorun salıverdiği bir köle olan Epaphroditos adında kaba, aptal ve merhametsiz bir adama verildi, ya da satıldı.
Epiktetos topaldı.. Birgün efendisi bir kıskaçla bacağını burkarak eğleniyordu, yavaşça ona "- Bacağımı kıracaksın" dedi. Epaphroditos sadistçe eğlencesini ilerleterek sonunda bacağını kırdı.. Epiktetos soğukkanlılıkla "-Kıracağını söylemiştim, işte kırdın!" dedi.
O, hasta iken mutlu, tehlikeler içinde mutlu, yenilirken mutlu, can verirken mutluydu.. Allah'dan ve insanoğlundan gelen belâlara sızlanmayan, isteklerinde kırılma bilmeyen, hiçbir şeyle yaralanmayan, ne açgözlülüğü ne öfkesi ne de kıskançlığı olmayan; geçici bedende Allah ile münasebetini çok kuvvetli olarak sürdüren büyük bir ruha sahipti.
Onun inandığı bir hakikat vardır; kâinatı eksiksiz olarak sevk ve idare eden ve herkese oynayacağı rolü dağıtan zâta tamamiyle teslim olmak: "Hatırla ki, uzun ya hut kısa bir piyesde müellifin sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün.. Eğer senin bir dilenci rolünü oynamanı münasip görmüşse elinden geldiği kadar iyi oynaman lâzımdır Eğer bir topalın, yahut bir prens veyahut ayak takımından birinin rolünü oynamanı muvafık görmüşse yine başka türlü davranacak değilsin! Zira verilen rolü iyi oynamak sana düşer, lâkin rolü seçmek başkasına aittir... "
Epiktetos, hayatı boyunca tevekkül tavsiye etmiş ve saadeti çilede ve ızdırapta aramıştır. "Hadiselerin dilediğin gibi gelmesini bekleme, nasıl geliyorlarsa öyle gelmelerini iste, böylece her vakit saadet içinde olursun." Kendisi: - Başıma ne gelirse, (ister acı, ister tatlı) benimsiyorum, çünki O'nun benim için istedikleri şeyler, benim istediklerimden daha iyidir. "Her ne için olursa olsun, onu kaybettim deme. Ama onu geri verdim de. Çocuğun mu öldü? Onu geri verdin.. Karın mı öldü? Onu da geri verdin.. Tarlanı mı elinden aldılar? İşte yine bir geri verme.. - ama onu elimden alan kötü bir adamdı- Onu sana verenin şu veya bu elle geri almasının ne ehemmiyeti var?.. Onu sende bıraktığı süre, yolcuların otellerden faydalandıkları gibi, senin olan bir şey değilmiş gibi faydalan. Çünki dünya bir misafirhaneden ibarettir, hayat bir ziyafetgâhtan başka bir şey değildir. Unutma ki, dünyada bir misafirmişsin gibi davranman gerekir..
"Elini kibarca uzatarak ölçü ile bir parça al. Önünden kaldırıyorlarsa, ille de almak isteme. Daha önüne gelmedi mi? Arzuların daha uzaklara gitmesin, tabağın kendi yanına gelmesini bekte.." Ev sahibinin sana verdiğinden başka karışma, karıştırma.
Epiktetos, efendisinin ölümünden sonra kölelikten kurtuldu. Roma'da kapısı olmayan bir kulübede oturuyordu. Eşyası ise bir masa ile tahta bir sedir ve paçavra bir yataktı. Bir gün, sonuna kadar fakir kalmaya yemin ettiğini unutarak, demirden bir lamba satın aldı. Hemen cezasını gördü. Bir hırsız kulübeye girerek lambayı çalmıştı. "Yarın gene gelirse iyice şaşıracak" dedi. Çünki topraktan bir kandil bulacak.
Epiktetos hiç evlenmedi, fakat evlenmenin lüzumuna inanmıştı; Allah yolunda olan faziletli kimselerin, öldükten sonra kendi yerine iyi yetiştirilmiş bir insan bırakabilmeleri için yakınlarına evlenmelerini tavsiye ederdi. Sıkıntılı izbesinde, çilesi biteceği âna kadar yalnız yaşadı..
Talebelerinden İZMİTli Arrianus titizlikle konuşmalarını topladı, sekiz kısma ayırarak neşretti.
O, dinleyicilerinden ve talebelerinden büyük hürmet görerek faziletli ve uzun bir ömür sürdü. Talebelerine ve dostlarına az ve öz konuşur, iyiliği ve güzel ahlâkı tavsiye ederdi:
* Olabildiği kadar sus, ya da kaçınılmaz sözleri söyle, ama az kelime ile söyle. İlle de konuşman gerekirse, bu durumda bayağı konulardan söz açma. Gladyatör boğuşmalarından, at koşularından, atletlerden ve yemeden-içmeden bahis açma.
* Becerebilirsen dostlarının konuşmalarını sözlerinle düzelt ve ahlâka uygun mevzulara çevir. Şayet yabancılar arasında isen hiç ağzını açma.
* Unutma ki bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.
* Uzun zaman, sık sık ve kahkalarla gülme!
* Hiç bir zaman, hiç birşey için yemin etme, yalan söyleme. Zorlanınca, mümkün olduğu kadar az yemin et.
* Evinden dışarıda yemek yeme. Bütün ziyafetlerden kaçmaya çalış. Ama bir zaruret olursa, ayak takımı gibi davranmamak için, bütün dikkatini kendi üzerinde topla. Bil ki davetlilerden biri temiz ve namuslu değilse, onun yanında oturan ve onun gibi hareket eden, özünde ne kadar temiz olursa olsun gene kirlenir.
* Bedene lüzumlu şeyleri, meselâ yemeyi, içmeyi, elbiseyi, evi, hizmetçileri vs. ruhun ihtiyaçları ne kadar ve nasıl gerektiriyorsa o kadar iste.
* Biri çıkar da bir kimsenin seni yerdiğini söylerse, ileri sürüleni yalanlamaya kalkışma, yalnız şu cevabı ver: - Bunu söyliyen hiç şüphesiz başka eksiklerimi bilmiyormuş, bilseydi sadece bunu söylemekle kalmazdı.
* Sultanların ve büyüklerin karşısına çıktığın vakit, yükseklerde seni görüp gözeten, her söylediğini duyan, kalbinden geçenleri bilen, büyük bir Sultan'ın var olduğunu hatırla.
* İnsan ne fakirlikten, ne sürgünden ne zindanlardan, ne de ölümden korkmamalıdır. Ama korkudan korkmalıdır.
* Arzu ve isteklerini, korkularını ortadan kaldır, artık senin için hiçbir zorba kalmaz.
Neron'un gaddar ve zalim idaresine karşı göğüs germesini bilmiş ve daima ölümü gülerek karşılamıştır.
"Dostum ne diyorsun? Zincire vurmakla mı beni tehdit ediyorsun? Bunu yapamazsın, yalnız bacaklarımı zincire vurabilirsin. İrademe gelince, o daima hür kalacaktır. Jüpiter bile onun hürriyetine mâni olamaz." Hemen boynunu vuracağım tehdidi karşısında "Ben ne vakit boynumun vurulmama imtiyazı olduğunu söyledim?"
O, büyük ruhunu nerede ve nasıl Allah'a teslim etti bilmiyoruz. Belki de ölüm anında söylemesini o kadar arzu ettiği şu yakanşla dünya misafirhanesini terkederek O'na kavuşmuştur:
Emirlerinize isyan ettim mi? Bana verdiğiniz mevhibeleri israf ettim mi? Duygularımı, dileklerimi, kanaatlerimi size tabi kılmadım mı? Sizden hiç şikâyet ettim mi? İlâhî hikmetinizi hiç itham ettim mi? Fakirdim çünki siz böyle istemiştiniz ve ben fakirliğimden memnundum. Sefalet içinde idim, çünki siz böyle istemiştiniz ve ben asla sefaletten kurtulmak istemedim. Benim halimden hiç mahzun olduğumu gördünüz mü? Beni hiç kırılmış, sızlanır gördünüz mü? Hâlâ daha hakkımda vereceğiniz hoşunuza gidecek her hükmü kabule hazırım. Sizin tarafınızdan verilecek en küçük işaret benim için katî bir emirdir. Bu muhteşem temâşâdan çıkıp gitmemi mi istiyorsunuz? Çıkıyorum ve bütün eserlerinizi göstermek ve kâinatı idare ettiğiniz harikulâde nizamı gözlerimin önüne yaymak için beni buraya kabule tenezzülünüzden dolayı size bin kere şükrediyorum. Mezar taşında kendisinin düzenlediği şu satırlar vardır: "Ben; köle, sakat, hastalık ve yoksullukta başka bir İros (x) olan, bununla birlikte, Allah'ın sevgilisi EPİKTETOS'um."
Epiktetos bir ad değildir. Satın alınmış adam (köle) demektir. I. yy. başlarında Phrygia'da Hierapolis'te bir köle olarak dünyaya geldi. Neron zamanında Roma'ya (En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)ürüldü. İmparatorun salıverdiği bir köle olan Epaphroditos adında kaba, aptal ve merhametsiz bir adama verildi, ya da satıldı.
Epiktetos topaldı.. Birgün efendisi bir kıskaçla bacağını burkarak eğleniyordu, yavaşça ona "- Bacağımı kıracaksın" dedi. Epaphroditos sadistçe eğlencesini ilerleterek sonunda bacağını kırdı.. Epiktetos soğukkanlılıkla "-Kıracağını söylemiştim, işte kırdın!" dedi.
O, hasta iken mutlu, tehlikeler içinde mutlu, yenilirken mutlu, can verirken mutluydu.. Allah'dan ve insanoğlundan gelen belâlara sızlanmayan, isteklerinde kırılma bilmeyen, hiçbir şeyle yaralanmayan, ne açgözlülüğü ne öfkesi ne de kıskançlığı olmayan; geçici bedende Allah ile münasebetini çok kuvvetli olarak sürdüren büyük bir ruha sahipti.
Onun inandığı bir hakikat vardır; kâinatı eksiksiz olarak sevk ve idare eden ve herkese oynayacağı rolü dağıtan zâta tamamiyle teslim olmak: "Hatırla ki, uzun ya hut kısa bir piyesde müellifin sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün.. Eğer senin bir dilenci rolünü oynamanı münasip görmüşse elinden geldiği kadar iyi oynaman lâzımdır Eğer bir topalın, yahut bir prens veyahut ayak takımından birinin rolünü oynamanı muvafık görmüşse yine başka türlü davranacak değilsin! Zira verilen rolü iyi oynamak sana düşer, lâkin rolü seçmek başkasına aittir... "
Epiktetos, hayatı boyunca tevekkül tavsiye etmiş ve saadeti çilede ve ızdırapta aramıştır. "Hadiselerin dilediğin gibi gelmesini bekleme, nasıl geliyorlarsa öyle gelmelerini iste, böylece her vakit saadet içinde olursun." Kendisi: - Başıma ne gelirse, (ister acı, ister tatlı) benimsiyorum, çünki O'nun benim için istedikleri şeyler, benim istediklerimden daha iyidir. "Her ne için olursa olsun, onu kaybettim deme. Ama onu geri verdim de. Çocuğun mu öldü? Onu geri verdin.. Karın mı öldü? Onu da geri verdin.. Tarlanı mı elinden aldılar? İşte yine bir geri verme.. - ama onu elimden alan kötü bir adamdı- Onu sana verenin şu veya bu elle geri almasının ne ehemmiyeti var?.. Onu sende bıraktığı süre, yolcuların otellerden faydalandıkları gibi, senin olan bir şey değilmiş gibi faydalan. Çünki dünya bir misafirhaneden ibarettir, hayat bir ziyafetgâhtan başka bir şey değildir. Unutma ki, dünyada bir misafirmişsin gibi davranman gerekir..
"Elini kibarca uzatarak ölçü ile bir parça al. Önünden kaldırıyorlarsa, ille de almak isteme. Daha önüne gelmedi mi? Arzuların daha uzaklara gitmesin, tabağın kendi yanına gelmesini bekte.." Ev sahibinin sana verdiğinden başka karışma, karıştırma.
Epiktetos, efendisinin ölümünden sonra kölelikten kurtuldu. Roma'da kapısı olmayan bir kulübede oturuyordu. Eşyası ise bir masa ile tahta bir sedir ve paçavra bir yataktı. Bir gün, sonuna kadar fakir kalmaya yemin ettiğini unutarak, demirden bir lamba satın aldı. Hemen cezasını gördü. Bir hırsız kulübeye girerek lambayı çalmıştı. "Yarın gene gelirse iyice şaşıracak" dedi. Çünki topraktan bir kandil bulacak.
Epiktetos hiç evlenmedi, fakat evlenmenin lüzumuna inanmıştı; Allah yolunda olan faziletli kimselerin, öldükten sonra kendi yerine iyi yetiştirilmiş bir insan bırakabilmeleri için yakınlarına evlenmelerini tavsiye ederdi. Sıkıntılı izbesinde, çilesi biteceği âna kadar yalnız yaşadı..
Talebelerinden İZMİTli Arrianus titizlikle konuşmalarını topladı, sekiz kısma ayırarak neşretti.
O, dinleyicilerinden ve talebelerinden büyük hürmet görerek faziletli ve uzun bir ömür sürdü. Talebelerine ve dostlarına az ve öz konuşur, iyiliği ve güzel ahlâkı tavsiye ederdi:
* Olabildiği kadar sus, ya da kaçınılmaz sözleri söyle, ama az kelime ile söyle. İlle de konuşman gerekirse, bu durumda bayağı konulardan söz açma. Gladyatör boğuşmalarından, at koşularından, atletlerden ve yemeden-içmeden bahis açma.
* Becerebilirsen dostlarının konuşmalarını sözlerinle düzelt ve ahlâka uygun mevzulara çevir. Şayet yabancılar arasında isen hiç ağzını açma.
* Unutma ki bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.
* Uzun zaman, sık sık ve kahkalarla gülme!
* Hiç bir zaman, hiç birşey için yemin etme, yalan söyleme. Zorlanınca, mümkün olduğu kadar az yemin et.
* Evinden dışarıda yemek yeme. Bütün ziyafetlerden kaçmaya çalış. Ama bir zaruret olursa, ayak takımı gibi davranmamak için, bütün dikkatini kendi üzerinde topla. Bil ki davetlilerden biri temiz ve namuslu değilse, onun yanında oturan ve onun gibi hareket eden, özünde ne kadar temiz olursa olsun gene kirlenir.
* Bedene lüzumlu şeyleri, meselâ yemeyi, içmeyi, elbiseyi, evi, hizmetçileri vs. ruhun ihtiyaçları ne kadar ve nasıl gerektiriyorsa o kadar iste.
* Biri çıkar da bir kimsenin seni yerdiğini söylerse, ileri sürüleni yalanlamaya kalkışma, yalnız şu cevabı ver: - Bunu söyliyen hiç şüphesiz başka eksiklerimi bilmiyormuş, bilseydi sadece bunu söylemekle kalmazdı.
* Sultanların ve büyüklerin karşısına çıktığın vakit, yükseklerde seni görüp gözeten, her söylediğini duyan, kalbinden geçenleri bilen, büyük bir Sultan'ın var olduğunu hatırla.
* İnsan ne fakirlikten, ne sürgünden ne zindanlardan, ne de ölümden korkmamalıdır. Ama korkudan korkmalıdır.
* Arzu ve isteklerini, korkularını ortadan kaldır, artık senin için hiçbir zorba kalmaz.
Neron'un gaddar ve zalim idaresine karşı göğüs germesini bilmiş ve daima ölümü gülerek karşılamıştır.
"Dostum ne diyorsun? Zincire vurmakla mı beni tehdit ediyorsun? Bunu yapamazsın, yalnız bacaklarımı zincire vurabilirsin. İrademe gelince, o daima hür kalacaktır. Jüpiter bile onun hürriyetine mâni olamaz." Hemen boynunu vuracağım tehdidi karşısında "Ben ne vakit boynumun vurulmama imtiyazı olduğunu söyledim?"
O, büyük ruhunu nerede ve nasıl Allah'a teslim etti bilmiyoruz. Belki de ölüm anında söylemesini o kadar arzu ettiği şu yakanşla dünya misafirhanesini terkederek O'na kavuşmuştur:
Emirlerinize isyan ettim mi? Bana verdiğiniz mevhibeleri israf ettim mi? Duygularımı, dileklerimi, kanaatlerimi size tabi kılmadım mı? Sizden hiç şikâyet ettim mi? İlâhî hikmetinizi hiç itham ettim mi? Fakirdim çünki siz böyle istemiştiniz ve ben fakirliğimden memnundum. Sefalet içinde idim, çünki siz böyle istemiştiniz ve ben asla sefaletten kurtulmak istemedim. Benim halimden hiç mahzun olduğumu gördünüz mü? Beni hiç kırılmış, sızlanır gördünüz mü? Hâlâ daha hakkımda vereceğiniz hoşunuza gidecek her hükmü kabule hazırım. Sizin tarafınızdan verilecek en küçük işaret benim için katî bir emirdir. Bu muhteşem temâşâdan çıkıp gitmemi mi istiyorsunuz? Çıkıyorum ve bütün eserlerinizi göstermek ve kâinatı idare ettiğiniz harikulâde nizamı gözlerimin önüne yaymak için beni buraya kabule tenezzülünüzden dolayı size bin kere şükrediyorum. Mezar taşında kendisinin düzenlediği şu satırlar vardır: "Ben; köle, sakat, hastalık ve yoksullukta başka bir İros (x) olan, bununla birlikte, Allah'ın sevgilisi EPİKTETOS'um."