27- Rafizilerin, (Bazı âyetlerde, eshabın itab edildiğini [azarlandığını] dolayısıyla Eshabın hepsinin hayırlı olduğunu bildiren âyetlerle çelişkilidir. Bu da Kur’anın üç halife tarafından değiştirilmiş olduğunu göstermektedir) demeleri de yanlıştır. Evet Eshab-ı kiramı itab eden âyetler vardır. Peygamber efendimizi itab eden âyetler de vardır. Bu âyetler, Peygamber efendimizin şânına noksanlık getirmeyeceği gibi, Eshab-ı kiramın şânına da noksanlık getirmez. Vefat ederken, kağıt istemesi de vahiy ile değildi. Çünkü dinin kemal bulduğu, bildirilecek bir şeyin kalmadığı âyetle bildirilmişti. Her sözü, her işi vahiy ile olsaydı, bazı sözüne ve işine, Allahü teâlâ itiraz etmez, itab eylemezdi. Abese suresinin başından 11 âyet, Resulullahı itab etmektedir. A’ma olan İbni ümmi Mektum hazretleri, Peygamberimiz, müşrikleri imana davet ederken, içeri girip, (bana dinimi öğret) diye bağırmıştı. Peygamber efendimiz de, şimdi sırası mı gibilerinden yüzünü ekşitmişti. Allahü teâlâ, bu yaptığının yanlış olduğunu bildirmişti. Peygamber efendimiz, bu zatı görünce, (Rabbimin, beni azarlamasına sebep olan zat) diye hitap ederdi. Başka âyetlerde de buyuruluyor ki:
(Ey Peygamberim, zevcelerinin rızasını düşünerek, Allah’ın helal ettiğini, neden kendine haram yapıyorsun?) [Tahrim 1]
(Resulüm doğru yalancı bilinmeden önce, niçin onlara izin verdin? Allah, bu işini affetti.) [Tevbe 43]
Resulullah bir münafığın cenaze namazını kılmaya hazırlandığı zaman da şu âyet-i kerime gelmişti:
(Resulüm, Onlardan [münafıklardan, kâfirlerden] ölen kimsenin namazını sakın kılma, kabri başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Peygamberini inkâr ettiler, fâsık olarak öldüler.) [Tevbe 84]
Savaşta alınan esirleri mal karşılığı olarak salıverince şu âyet-i kerime gelmişti:
(Resulüm, yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak [alınan esirleri mal karşılığı olarak salıvermek] hiçbir peygambere yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, Allah ise, ahireti kazanmanızı istiyor.) [Enfal 67]
Beydavi tefsirinde, esirleri koyuvermeyi bildiren bu âyet-i kerimenin tefsirinde deniliyor ki, (Bu âyet-i kerime, Peygamberlerin ictihad ettikleri ve ictihadlarında yanılabileceklerini gösteriyor. Ama hatalarının, kendilerine hemen bildirildiğini, yanlışlarının düzeltildiğini göstermektedir.)
Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir gazasında alınan esirlere yapılacak şey için, Server-i âlem bazı Sahabe-i kiram ile birlikte bir türlü, Ömer ise, başka türlü ictihad etmişlerdi. Sonra, âyet-i kerime gelerek, Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in ictihadının doğru olduğunu bildirdi. Bunun gibi Abese suresi de, bir ictihad hatasını düzeltmek için nazil olmuştu. Peygamber efendimizin vefatları sırasında, hokka ve kalem hakkındaki emirlerinin anlaşılmasında Hazret-i Ömer’in ictihadı, yine böyledir.
Bunlar gibi âyet-i kerimeler, Kur'an-ı kerimde çoktur. Bundan anlaşılıyor ki, bazı sözleri ve işleri, kendi isteği ve ictihadı ile idi. Kağıt istemesi de böyle idi. Hazret-i Ömer de kendi ictihadı ile istediğini bildiği için, rahatsız etmemek için kağıt verilmesin dedi. Nitekim dediği gibi oldu. Vahiy ile istemiş olsaydı, isteğinden vazgeçmez, tekrar isterdi.
Resulullah efendimiz böyle âyetlerle itab edilince, Eshab-ı kiramın itab edilmesi normaldir, onların şânını eksiltmez. Sonra Eshab-ı kiramı itab eden âyetler içinde, üç halifenin olduğunu söylenip de, Hazret-i Ali’nin olmadığı iddia edilemez. Çünkü o da diğer sahabe gibi Eshabdan birisi idi.
Aslında Resulullahı itab eden bu âyetler, (Kur’anı Muhammed kendisi arkadaşlarıyla yazdı) diyen misyonerlere, (Eshab Kur’anı değiştirdiler, ekleme çıkarma yaptılar) diyen yahudi ibni Sebe’nin peşinden gidenlere en güzel cevaptır. Kur'ana el uzatılabilseydi, Resulullahı ve Eshabı itab eden âyetler Kur’ana alınır mıydı hiç?
Bu nasıl hayırlı eshab ki .... diye yazılar yazıyorsunuz.. Acaba şimdi bu nasıl peygamber ki.... diyebilecek misiniz? Eshabın hatası olur. Resulullahın bile yukarıdaki âyetlerde yanıldığı görülmüştür. Resulullaha böyle ictihadlarından dolayı dil uzatılamayacağı gibi, hepsi Cennetlik olan eshaba da dil uzatılamaz.
Tekrar ediyorum, kağıt meselesi, fedek hurmalığı meselesi, sizin bildiğiniz gibi değildir. Faraza öyle bile olsa, bir hata yapılmıştır. Allah bu hatanın yapılacağını biliyor muydu? Elbette biliyordu, buna rağmen onlara Cennetlik demesi, onların bu hatalarının affedildiğini göstermez mi? Allah onlardan razıdır, onlara Cenneti vaad etmiştir, size ne oluyor?