İbni Sebecilerin belini kıran sorular maddeler halinde !

20
EXE RANK

`korkunc` `FENA`

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
6 Kas 2010
Mesajlar
28,252
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
`korkunc` `FENA`
Halife seçimi, eshab-ı kiram arasındaki savaşlar müslümanların iç meselesidir. Bu iç mesele, bir münafıkla, bir yahudi veya hıristiyanla veya bir ateistle tartışılmaz. Onlarla, Yahudilik-İslamiyet, Hıristiyanlık-İslamiyet, ateistlik-İslamiyet gibi temel itikadi konularda, iman konusunda tartışılır. Onlar bozuk Tevratlarını İncillerini veya dinsizliklerini ortaya koyar, siz de cevap verirsiniz.
 
Yahudilerin kurduğu adına sebecilik, rafizilik, hurufilik denilen fırka ile, dini meselelerimiz tartışılmaz. Ne Peygambere inanıyorlar ne de Kur’ana. Müslümanları aldatmak, İslamiyet’i yıkmak için, inanmış gibi konuşuyorlar. Takıyye adı altında münafıkça hareket ediyorlar.

Aslında 1400 senedir uğraştıkları mesele, basit bir mesele değildir. Dini kökten yıkma meselesidir. Çünkü eshab-ı kiram kötülenince, bunların mürted, münafık oldukları güya ispatlanınca, müslümanlar arasında yayılınca, kabul görünce, din otomatikman yıkılmış olacaktır. Çünkü Kur’anı da dini de bize bildiren onlardır. Onlar mürted yani kâfir olunca bildirdiklerinin ne önemi kalır. Ortada din kalır mı?
Aslında bu münafıklara, bu Yahudilere İslam’ın iç meseleleri sorulmaz. Ama din kardeşlerimizin meselenin asıl yüzünü anlamaları, bu hainlerin iftira ve hilelerine aldanmamaları gerekir. İbni Sebecilere sorduğumuz cevap alamadığımız sorular aşağıdadır. Sünni kardeşlerimiz, eshab-ı kirama saldıran Sebecilere rastladıkları zaman bu soruları sorarlarsa, takıyye yapmaya, öyle demek istemedik demeye başlarlar.
 
Sorular:
1- Dinimizde kâfire kız veren, mürtede kız veren kâfir olur. Siz eshab-ı kiramın beşi hariç hepsi mürted oldu dediğinize göre Hazret-i Osman’a hem de iki kızını veren Resulullah efendimizi hâşâ kâfirlikle nasıl suçlarsınız? Hazret-i Ali kızını Hazret-i Ömer’e nasıl verdi? Hıristiyanın kızı ile evlenilir ama, mürtedin, ateistin kızı ile evlenilmez. Resulullah, nasıl oldu da, Hazret-i Ebu Bekir’in, Hazret-i Ömer’in kızı ile evlendi?
 
2- Beşi hariç eshab mürted oldu demek, (Allah eshabın hepsine Cenneti söz verdi) âyetine zıt değil mi?

İlk üç halife mürted mi? Yani, Allah Resulünün iki kayınpederi ve bir damadı hâşâ mürted mi?

Allah Resulünün mübarek hanımları, Kur’anda müminlerin anneleri oldukları bildirilen Hazret-i Âişe, Hazret-i Habibe, Hazret-i Hafsa validelerimiz hâşâ kâfir mi?

Allah Resulünün mübarek kızları, hâşâ kâfir dediğiniz Hazret-i Osman ile evlenince kâfir mi oldular?
 
3- Hazret-i Ali’yi de hâşâ kâfirlikle suçluyorsunuz. Hâşâ, Hazret-i Ömer kâfirse, Hazret-i Ali kızı Ümmi Gülsümü ona niye verdi? Bir kâfire kızını verenin kendisi kâfir olmaz mı? Kâfirle evlenmeyi kabul eden kız da kâfir olmaz mı? Hazret-i Ali, müslüman değil miydi, âlim değil miydi? Bunları bilemeyecek kadar şuursuz muydu, ibni Sebe gibi din cahili miydi?

Son zamanlarda rafiziler Hazret-i Ali’nin böyle bir kızı yok diyorlar. Gerçekleri inkâr ediyorlar.
 
4- Hâşâ, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman kâfirse, Hazret-i Ali onlara niye biat etti, onların hilafetine niye itiraz etmedi? Çok mu korkaktı? Yoksa çok mu iki yüzlü idi ki, onları senelerce idare etti? Hazret-i Ali Allah’ın aslanı değil miydi, yiğit değil miydi? Yoksa hâşâ ipte oynayan canbaz gibi miydi? Münafık mıydı? Hazret-i Ali bunları bilmiyor muydu? Niye halifelere isyan etmedi? Sıffinde savaştığı gibi o zaman da savaşırdı. Nehcülbelaga isimli rafizi kitabında Hazret-i Ali’nin hutbeleri diye iftiralar sıralanmıştır. Orada üç halifeyi tasvip etmediği yazılıdır. Eğer o kitaptakiler doğru ise bunu niye, o zaman onlarla kılıçla konuşmadı? Yalan olduğu buradan da bellidir.
 
5- Resulullah, Hazret-i Ali’nin halife yapılmasını (Gadir-i Hum)da vasiyet etti diyorsunuz.
Resulullah efendimizin, vasiyet yazmak için, kağıt kalem istediğini söylüyorsunuz. Bu sözünüz, daha önce bildirdiğiniz Gadir-i Hum vasiyetinin, doğru olmadığını gösteriyor. Böyle bir vasiyet etmiş olsaydı, bir daha vasiyet yazmaya lüzum görmezdi. Bundan da anlaşılıyor ki, Resulullahın Gadir-i Hum denilen yerde okuduğu hutbesinde söylediğini ileri sürdüğünüz vasiyetin aslı ve esası yoktur.

Gadir-i hum olayında Hazret-i Ali’ye iftira etmenize gerek yok. Yani Hazret-i Ali Allah’ın emrini yerine getirmedi, Resulullah sen benim benden sonraki halifemsin dedi, o da sustu öyle mi? Yani verilen vazifeyi kabul mu etmedi? Halife için seçim yapanlara, seçim niye yapıyorsunuz, Resulullah beni halife tayin etmişti ya niye demedi? Dedi de hâşâ Allah’ın övdüğü şânlı sahabeler Resulullahın emrini mi dinlemediler? Eğer evet denirse hâşâ burada Allah yalanlanmış olur. Çünkü Allah, (Onların herbirine Cenneti vaad ettim, ben onlardan razıyım, onlar da benden razıdır) buyuruyor. Bu âyetlere zıt olmaz mı? Sonra (Eshab kendi aralarında merhametli) buyuruluyor. Hazret-i Ali’nin hakkını vermemek merhamet midir? Öyle ise Allah yalan mı söylüyor? Demek ki bu vasiyetin aslı astarı yok, ibni Sebe uydurmasıdır.

Eğer, hâşâ, kitaplarınızın dediği gibi, Hazret-i Ali bu hakkını aramaktan adamları az olduğu için, istemeyerek susmuş denilirse, Allahü teâlânın ve Resulullahın kendisine vermiş olduğu vazifenin icaplarını yerine getirmekten korktuğu için, Allahü teâlânın emrini yapmamış, Ona isyan etmiş demek olur. Halbuki, Resulullahın amcasının oğlu ve damadı ve Allah’ın aslanı olan Hazret-i Ali, değil yalnız Arabistan’dan, belki bütün dünyadan, her kim olursa olsun, böyle utanç verici ve lekeleyici bir korkaklığı kendine bulaştırmayıp, ölümü göze alacağı herkesin bildiği bir şeydir. Bunun için siz, emirül-müminin Hazret-i Ali efendimize böyle kötü, çirkin bir hâli yakıştırıyorsunuz. Böyle söylemek, onu sevdiğinizi bildirmiş olmuyor, Ona düşmanlık etmiş oluyorsunuz. Allah’tan korkun Hazret-i Ali’ye bari iftira etmeyin.

Yahudi ibni Sebe’nin tuzağına düştüğünüzü ne zaman anlayacaksınız?
 
6- Fedek hurmalığı Hazret-i Fatıma’nın hakkı ise, Hazret-i Ali halife olunca bu hakkını onun vârislerine neden vermedi? Hâşâ o da mı diğer halifeler gibi Hazret-i Fatıma’ya zulmetti? Hâşâ kâfir dediğiniz o mübarek üç halifenin yolundan niye gitti, onların yaptıklarının aynısını niye yaptı, onların yaptığını neden değiştirmedi? Bu mübarek dört halife aynı şeyi yaparak, Resulullahın, (Bize, [yani Peygamberlere] kimse vâris olamaz! Bizim bıraktığımız mal, sadaka [vakf] olur) emrine uyduklarını göstermiş olmuyorlar mı? Ve sizin sapık olduğunuzu ispat etmiş olmuyorlar mı?
 
7- Kur’anı [mushafı] sakladılar diyerek. Hazret-i Ali’ye ve Oniki imama, neden iftira ediyorsunuz? Allah’ın âyetlerini saklayan kâfirdir. Sakladıkları mushaf değil, tefsiri bile olsa, Resulullahtan gelen bu ilmi Hazret-i Ali ve diğer imamların saklaması imkansızdır. Sakladı gizledi, kimseye göstermedi gibi iftiralar, onlara hâşâ kâfir demekten başka nedir? Hazret-i Ali din düşmanı mı da dini Müslümanlardan saklasın?

Hazret-i Ali’ye iftira, 17 bin âyet saklı imiş, kimseye vermemiş, 12 imam da gizlemiş, bunlar din düşmanı mı âyetleri niye Müslümanlardan saklarlar ki? Üstelik bu imamlara masum diyorsunuz, bu itikadınıza göre de böyle yapmaları hiç caiz değildir. Siz ahmak mısınız, ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyor.

Biz bir Müslüman olarak Hazret-i Ali’ye ve diğer üç halifeye yapılan iftiralara dayanamıyoruz. Hazret-i Ali Allah’ın âyetlerini ve hatta hadis-i şerifleri saklamaz. Hazret-i Ali çok âlim idi, âyetleri saklayanın kâfir olduğunu bilirdi. Hazret-i Ali’ye açıkça hâşâ kâfir diyorsunuz. Açıkça Hazret-i Ali’nin mushafı, tefsiri diye bir şey yok demeniz gerekir. Kur'an-ı kerimde bildirdiği gibi eshabın tamamı Cennetlik demeniz gerekir.

Tefsir mahiyetinde de olsa bu ilmi saklamak değil midir? İlmi saklayanlara Allah lanet etmiyor mu? Bu imamlara nasıl iftira ediyorsunuz? Kur'anın bugünkü tertibiyle inmesi de vahiy ile idi. Diyelim ki sizin dediğiniz gibi doğrusu nazil olduğu gibi bir mushaf var bu da saklı. Hazret-i Ali, ilmi saklayanların kâfir olduğunu bilmiyor muydu? Diyelim diğer iktidar dönemlerinde, halifelerden korktuğu için hakkı gizledi, söyleyemedi. Kendi iktidarında niye açığa çıkarmadı? Kur'an nazil olduğu gibi olacak demedi. Demek böyle bir şey yok. Bunlar tamamen iftira. Allah Resulünün açıklamaları da ilimdir, Hazret-i Ali o kitabı niye sakladı, 12 imam niye gizledi sakladı? Ehl-i beytin imamları, o mübarek insanlar Ehl-i sünnetin göz bebekleridir, hâşâ onlar bu kadar alçaklığı kâfirliği yapmazlar, ibni Sebecilerin iftiralarından uzaktırlar.

Tekrar soruyorum, Hazret-i Ali’nin gizlediği bir mushaf var mı? tefsirdir, açıklamalıdır, 12 imamlara gizlice verilmiş, onların da kimseye göstermeyip gizlediği bir tefsir var mı?

Yok derseniz, Şii kitaplarına iftira etmiş olursunuz. O kitaplar var diyor, Şiiliği yalanlamış olursunuz.

Eğer var derseniz Hazret-i Ali’ye ve 12 imama ilmi gizledi diye iftira etmiş olursunuz.
İbni Sebe’nin yalanlarını, iftiralarını bir tarafa bırakın.
 
8- Hazret-i Ali’yi sevene hiçbir günah zarar vermez diyorsunuz.
Bu nasıl iddia, bu nasıl mantık, bu nasıl İslam düşmanlığıdır! Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamı yani Peygamberi sevene günah zarar veriyor da, müslüman olması bu yüce Peygambere iman etmeye bağlı olan Hazret-i Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Yüce derecesi bir yana o da her müslüman gibi bir müslümandır. O da, hepsi Cennetle müjdelenen sahabelerden biridir.

Yahu! Âlemlerin Rabbi, her şeyin yaratıcısı, dinin sahibi Allahü teâlâyı sevene, Ona iman edene günah zarar veriyor da, yüce derecesi bir yana, Onun aciz bir kulu olan Hazret-i Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Halbuki Allahü teâlâ bu istisnayı kendisi için bile yapmadı. Allah bile, beni sevene günah zarar vermez buyurmuyor. Zerre kadar kötülük yapan cezasını görecek buyuruyor. (Zilzal, 8)

Ne demek istiyorsunuz, hâşâ, O Peygamberden, Allah’tan üstün mü? Zaten tanrı da peygamber de diyenleriniz de var. Peki, böyle diyenlerin İslamiyet’le ne alakası var, dinle imanla ne alakası var? Oturup bu meseleleri konuşmanızın müslümanlıkla ne alakası var?
 
9- Resulullahın hanımlarından ve arkadaşlarından ne istiyorsunuz? Âyetler onların mümin olduğunu açıkça bildirmiyor mu? İstisna eden âyetler var mı? Ve küllen vaadallahül hüsna buyurduğu için hâşâ Allah mı hata etti diyorsunuz, yoksa bir tevil mi buldunuz? Mesela (Ben onlardan razıyım) demek (Onları Cehenneme atacağım) mı demektir? Onlara hüsnayı yani Cenneti verdim buyuruyor, siz ise hüsna’dan kasıt Cehennemdir mi diyorsunuz, onun için mi eshaba lanet ediyorsunuz? Yoksa bu âyetleri üç halife topladı, onun için bu mushafa itibar edilmez mi demek istiyorsunuz? Niye mertçe konuşmuyorsunuz? Niye âyetleri değiştiriyorsunuz?

Bu fitneyi ilk çıkaran yahudi ibni Sebe’ye göre, eşinin dostunun akrabasının çoğu hâşâ kâfir olan Peygamber efendimiz için bakın Allahü teâlâ ne buyuruyor:
Şuara suresinin 219. âyetinde (Vetekallübeke fissacidin) buyuruyor. Yani mealen, (Sen, yani senin nurun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana inkılab etmiş, ulaşmıştır) demektir.

Âlemlere rahmet olarak göndereceği habibinin mübarek nurunu bile Âdem aleyhisselamdan beri her asırdaki insanların en iyilerinden seçilmişlerinden kendisine ulaştıran Allahü teâlâ, habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti?

Bir pis yere konup da, üstünü kirletir diye üzerine sinek kondurmayan, mübarek gölgesi pis bir yere düşmesin, yahut habis bir kişi üzerine basmasın diye gölgesini yere düşürmeyen, namazdayken bile nalınında necaset bulaşığı olduğunu vahiy ederek Onu pislikten koruyan Allahü teâlâ, Habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti?

Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde eshab-ı kiram için, (Hepsine Cenneti söz verdim, Ben hepsinden razıyım, onlar da benden razıdır. Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız) diye niye buyuruyor?

Hepsine, herbirine diyor, istisna eden âyetler var mı? Hâşâ, yoksa Allah yanlış mı bildiriyor, sonradan sapıtacaklarını bilemedi mi diyorsunuz?

Siz Allah Resulünden ne istiyorsunuz? O âlemlere rahmet olarak gönderilmedi mi? O en üstün ahlak üzere değil mi? Ona itaat Allah’a itaat değil midir? En kötü dönem Onun dönemi miydi, en kötü irşad Onun irşadı mıydı, en kötü ahlak Onun ahlakı mıydı? Hâşâ Allah bunları yanlış mı bildiriyor?
 
10- Ehl-i beyte ve eshab-ı kirama nefret Resulullaha nefret demek değil midir? Resulullahın sevgili arkadaşlarına, akrabalarına, hanımlarına kin besleyenler nasıl olur da Resulullahı sevebilirler?

Hıristiyanlar Hazret-i İsa’yı seviyorlar mı? Seviyoruz demek ona tapmak mıdır? Sizin hıristiyanlardan farklı tarafınız nedir? Bir benzer tarafınız var, onu söyleyeyim, hıristiyanlığı da yahudiler bozdu bu hâle getirdi, İslamda da bu ilk fitneyi yahudiler çıkardı, siz bu hâle geldiniz.

Açın bakın hadid suresinin onuncu âyetine ve diğer âyetlere, Allah (Eshabın hepsi Cennetlik) diyor. Cennetlik insanlardan ne istiyorsunuz? (Ben onlardan razıyım) diyor. Allah’ın razı olduğu insanlardan ne istiyorsunuz, siz neden razı olamıyorsunuz?
 
11- Resulullah kötü mü de bütün arkadaşları kötü olsun? Bu iftira değil mi, iyi insanın iyi arkadaşları olur. Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberin eshabı cani miydi fitneci miydi? Niye Allah ona iyi arkadaşlar vermedi? Niye ona iyi zevceler vermedi? Niye iki kızını hâşâ kötü kimseye verdi? Niye hâşâ kötü kimselerden kız aldı? Hazret-i Ali bunları hep onayladı da size ne oluyor? Sizin Hazret-i Ali’nin bir şey demediği halifelere saldırmanızın hikmeti ne? Hâlâ yahudi oyununa geliyorsunuz. Yahudi ibni Sebe’nin yaptıkları unutulacak gibi değil. Ama biz ibni Sebe’ye de lanet etmeyi lüzumsuz görüyoruz. Çünkü Allah bunu bize emretmedi. İslamiyet lanetleme dini değildir. Siz Eshab-ı kirama sövmeyi, lanet etmeyi niye ibadet kabul ediyorsunuz? Hangi âyet ve hadiste lanet etmek ibadettir diye bildiriliyor? Sizin âyet ve hadisleriniz müslümanlarınkinden ayrı mı?

Allahü teâlâ hâşâ bu münafıkları, canileri, fitnecileri Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an-ı kerimde niye övüyor? Buyuruyor ki:
(Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] herbiri, kâfirlere karşı şiddetli, çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır. Bunları çok zaman rüku ve secdede görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden belli olur. Bu Onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: onlar, ekine benzer. İnce bir filiz yerden çıkıp kalınlaşıp yükseldiği gibi, az ve kuvvetsiz oldukları halde, kısa zamanda etrafa yayıldılar. Her tarafı iman nuru ile doldurdular. Herkes filizin halini görüp, az zamanda nasıl büyüdü diyerek, şaşırdıkları gibi, hâl ve şanları dünyaya yayılıp, görenler hayret etti ve kâfirler kızıp, öfkelendiler.) [Feth 29] [Görüyorsunuz, Eshab-ı kirama kızanların kâfir oldukları bildirilmektedir. Onların çoğalıp yayılmalarına kâfirler kızar buyuruluyor. Sizin âyette bildirilen kâfirlerden farkınız ne?]

Allahü teâlâ eshab-ı kiram için böyle buyuruyor, çoğalacak ve kuvvetlenecekler buyuruyor. Tevrat’ta İncil’de övülüyor. Hepsi 5 kişi mi? Filizin çıktığı gibi çoğaldıkları bildiriliyor. Yoksa hâşâ ileride mürted olacaklarını Allah bilemedi de böyle mi söyledi? Sizin bütün ifadeleriniz, Allah’ı suçlamak Hazret-i Ali’yi suçlamak oluyor. Eshab beş kişi 100 kişi, bin kişi bile olsa, bu âyete aykırıdır. Çoğalıp her tarafa yayılacak buyuruyor. Görüyorsunuz âyetleri yalanlıyorsunuz, rafizi kitapları böyle yalanlarla doludur.

Bu âyet sizin belinizi kıran âyettir. Belki diğer âyetleri tevil edebilirsiniz ama bu âyeti tevil edemezsiniz, etseniz de zırva tevil kabul etmez.
 
12- Siz Kur'anın değiştiğine inanıyor musunuz? Biz Osman ve arkadaşlarının meydana getirdiği Kur'ana inanmayız mı diyorsunuz? Evet, Kur'anı sizlerin hâşâ mürted dediği o mübarek insanlar topladı. Kur'ana inanıyorsak o insanlara da inanmamız lazım. Onlardan şüphe edersek, o zaman Kur'andan da şüphe etmemiz lazım. Kötü insanlar niye Kur'ana ilave yapmasınlar niye Hazret-i Ali ile ilgili âyetleri çıkarmasınlar ki? Size göre, Muhammed aleyhisselama kağıt kalem getirmeyip Hazret-i Ali’nin halife bırakılmasına razı olmayanlar, yani bizzat Resulullaha karşı gelenler niye Kur'ana ilave ve çıkarma yapmasınlar?

Şu âyetlere ne diyorsunuz?
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte bulunanlar [Eshab] kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth 29]

Bu âyet gösteriyor ki, Hazret-i Ali üç halifeyi ve eshabın tamamını seviyordu, eshabın tamamı da Hazret-i Ali’yi seviyordu. Çünkü Allah yanlış söylemez. Yoksa size göre yanlış mı söylüyor?

(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]

Âyet pek açık, hem fetihten önce müslüman olanlar buyuruluyor hem de fetihten sonra müslüman olan eshabın hepsi Cennetlik buyuruluyor.

Rafiziler gibi siz de böyle âyetler gönderdiği için Allah’a çok mu kızıyorsunuz? Yoksa bu âyetleri üç halife ve arkadaşları mı ilave etmiştir diyorsunuz?

(Allah, hepsine de, [yani her birini de] en güzeli [Cenneti] vaad etmiştir!) [Nisa 95]
Küllen diyor, hepsine diyor, biri hariç demiyor. Hâşâ Allah yanlış mı diyor?

(Sizler, bütün insanlar içinde, en iyi en hayırlı bir ümmetsiniz.) [Âl-i İmran 110]

Allah en iyi, en hayırlı diyor, sizler en hayırlı bilmiyorsunuz. Hâşâ Allah bunu da mı bilemedi?

(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden, Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allah onlara Cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe 100]

Allah onlara Cenneti hazırladım buyuruyor. Eshab-ı kiramın bir kısmı muhacir bir kısmı da Ensar idi. Hepsi de Cennetliktir. Hatta Eshabından izinden gidenler de Cennetliktir. Yani tabiin ve tebe-i tabiin. Ne büyük rütbe. Demek ki Muhacir ve ensarı sevmek ne büyük nimet. Bu âyete de çok kızıyor musunuz? Yoksa bunu da üç halife ilave etmiş mi diyorsunuz?

Allahü teâlânın sıfatları ebedîdir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur. (Ben eshabdan üç seneliğine, 30 seneliğine razıyım, ondan sonra vazgeçerim) gibi bir şey olmaz. Bir rafiziyle konuşurken, ona, (Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir, hepsinden Allah razıdır. On kişinin Cennetlik olduğunu da ismen bildirmiştir. Bunlar ikisi Talha ve Zübeyr hazretleridir) dedim. Rafizi, dedi ki:
(Evet Allah onları Cennetlik olarak bildirmişti, fakat sonradan sapıttılar, sonra Allah, bunların Hazret-i Ali ile savaşacağını nereden bilsin ki!)

Siz bu âyetlere inanıyor musunuz, Allah yanlış mı söylüyor, Allah geleceği bilmiyor mu? Rafizi doğru mu söylüyor? Siz ibni Sebecilerin, Rafizilerden, Hurufilerden bu konuda farkınız ne?
 
13- Resulullahın kayınpederi ve mağara arkadaşı Sıddık lakabını alan Hazret-i Ebu Bekir’i övünce, yurtdışından gelen bir rafizi dedi ki:
(Ebu Bekir, Peygamberi korumak için değil, onu yakalatmak için onunla gitti. O Peygambere de Hazret-i Fatıma’ya da düşmandı) dedi. Ona, (Hazret-i Ebu Bekir, eshabdandır, Eshabın tamamı Cennetliktir. Bu nasıl söz dedim. (O eshabdan değil, o ehl-i beyt düşmanı idi) dedi. Ona dedim ki: Tevbe suresinin 40. Âyetinde buyuruluyor ki:
(Eğer siz ona [Resulullaha] yardim etmezseniz [ne önemi olur ki]; ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak [Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den] çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu.)

Bu âyette, Allah, Hazret-i Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı olduğu bildiriliyor. Âyette sahibihi (onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab, arkadaşlar demektir. Demek ki Hazret-i Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle sabittir. Sahabelerin de Cennetlik olduğu yine âyetle sabit. Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimizi düşmanlar yakalarsa diye korkuyor ve üzülüyordu. Peygamberimizin Hazret-i Ebu Bekir’e üzülme buyurduğu da âyet-i kerime ile sabittir. Hâşâ yalandan üzülüyor diyemezsin, Çünkü Allah kalblerdekini de bilir. Hazret-i Ebu Bekir’in sahabeden olduğu âyetle sabit, eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu da âyetlerle bildirilmiştir.

Rafizi, hakki teslim edecek diye beklerken, şunu söyledi:
(Bu Kur’anı zaten yezitler topladı, Ebu Bekir kendi için âyet uydurdu. Bu Kur’anı Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye ve yandaşları toplayıp kitap haline getirmedi mi? Hazret-i Fatıma’ya Fedek Hurmalığını vermeyerek zulmedenlerin, onu ağlatanların, vasiyet yazacak olan Peygambere kağıt getirmeyenlerin, hadis uyduran yezitlerin topladığı Kur’ana kim inanır?)

Rafiziler, mürted olan eshabın topladığı Kur'ana inanmayız diyorlar. Kur’ana inanma, namaz kılma, oruç tutma, dinin sahibine, arkadaşlarına, akrabalarına hakaret et, lanet et, bu laneti ibadet say, bu nasıl din, desenize mertçe bizim İslamla alakamız yok, bizim dinimiz böyle diye.

Bir rafizi kadar niçin açık konuşmuyorsunuz? Rafizinin dediği sizce de doğru mu?

Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde buyuruyor ki:
(Kur'anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]

(Allah’ın kelamını [Kur'an-ı kerimi] kimse değiştiremez.) [Enam 115]

(Eğer o [Peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdınız.) [Hakka 44-47]

(Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından [hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.) [Fussilet 41-42]

Kur’anı Allah indirdiği için, onu bozabilecek birisinin çıkamayacağı açıkça bildiriliyor.

Bu âyetlere rağmen kim değiştirebilir ki? Yahut böyle bir şeyi kim söyleyebilir ki? Sizce bunlar senet değil mi? Yoksa sizin senediniz yahudi ibni Sebe’nin sözleri mi?
 
14- Siz Kur'anın açık hükmü olan ve küllen vaadallahül hüsna âyetine inanıp Eshabın tamamını mümin kabul ediyor musunuz? Yoksa bu âyeti de üç halife ilave etti diye inanmıyor musunuz? Yoksa kendinize manasını değiştiriyor musunuz? Hâşâ bunlar bu kadar cani ise, bunların topladığı Kur'ana nasıl itibar edilir ki? Allah eshab arasında istisna yapıyor mu? Hangi âyette istisna var? İstisna sadece fazilet yönünden var. İlk müslümanlar daha kıymetli buyuruluyor. Mekke’nin fethinden sonrakiler kıymetsiz denmiyor. Allah’ın razı oldum dediği kimselerden siz niye razı olmuyorsunuz? Yoksa Allah yanıldı mı demek istiyorsunuz? Allah’ın, habibine layık gördüğü eşini dostunu akrabasını siz neden layık göremiyorsunuz? Dinin dışındaki bu gayretiniz şeytandan mı, İbni Sebe’den mi?
 
15- Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Buna rağmen, sahabiler, başka bir sahabiye haset ve kin mi besliyorlardı? Hâşâ, Allahü teâlâ mı yanlış söylüyor?

İmam-ı Begavi, (Meâlimüttenzil) ismindeki tefsir kitabında, diyor ki: Cabir bin Abdullah dedi ki, Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, (Biat-ür-rıdvan) denir. Çünkü, Allahü teâlâ, bu 1400 kişiden razıdır. Kur’an-ı kerimde: (Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah elbette razıdır) buyuruldu. (Feth 18)

Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer, bütün savaşlara katılmadı mı? Ağaç altına söz vermediler mi? Hâşâ yalandan söz verdiler de Allah bilemedi mi? Allah bilemediği için mi Ağaç altında söz verenlerden razıyım dedi? Açık âyetlerle Allah’ın razı olduğu eshabdan siz niye razı olmuyorsunuz? İbni Sebe’ye söz mü verdiniz de dönemiyorsunuz?

Bu vesikalar nasıl inkâr edilir ki? Yoksa rafizilere göre Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman eshab-ı kiramdan değil mi? Hazret-i Ali de bu sözleşmenin içinde değil miydi, nasıl istisna oldu? Ağaç altında söz verenler arasında Hazret-i Ali var da niye öteki eshab yok? Niye üç halife yok? Gavurluğun daniskası değil mi bu? Âyetle açıkça muhalefeti ancak gavur yapar. Kur’ana azıcık inanan bile hemen inanır. Soruyu tekrarlıyorum? Dört halife eshabdan mıydı? Ağaç altında söz verenlerden değil miydi? Allah’ın razı olduğu eshabdan değil mi? Münafık mıydı onlar?

Münafıklar için gelen âyetleri eshab-ı kirama mal ediyorsunuz. Hazret-i Ali eshabdan değil miydi? Onların içinde değil miydi? Nasıl istisna oldu? (Küllen [Hepsi]) derken hâşâ Allah mı yanlışlık yaptı?
 
16- İki müslüman ordu birbiri ile savaşmaz mı? Savaşana kâfir denir mi?
Âyetle de Cennetle müjdelenmiş Talha ve Zübeyr, Hazret-i Ali ile savaştığı için hâşâ kâfir mi oldu? Yine Temiz olduğu Kur'an-ı kerimde âyetlerle bildirilen ezvacı tahirattan Âişe validemiz, hâşâ kâfir mi? Allahü teâlâ hâşâ Hazret-i Âişe’nin kâfir olacağını bilemedi mi onu Kur'anda övüyor? Yoksa Allah size göre geleceği bilemez mi?

Allah’ın açıkça buyurduğu bu âyetleri inkâr etmeniz, sizin ehl-i beyt düşmanı olduğunuzu açıkça göstermektir. Hazret-i Ali kendisi ile savaşanlara kardeşimiz buyuruyor. Allah ise İki müslüman ordunun arasını ıslah edin kardeşlerinizin arasını bulun buyuruyor. Siz ise âyetlere ve Hazret-i Ali’nin sözlerine karşı geliyorsunuz. Siz Hazret-i Ali’nin düşmanısınız. Dostu olan, Onun inandığı Allah gibi Eshabın hepsi Cennetlik der. Yoksa bu âyetleri Eshab-ı kiram mı değiştirdi?

17- Eshab-ı kiramın, ensarın büyüklerinden, Peygamber efendimizin mihmândârı, sancaktarı ve katiplerinden olan Halid bin Zeyd Ebu Eyyub-i Ensari hazretleri [Türkiye’de Eyüp Sultan denilmekle meşhurdur] 670 (H.50) senesinde fetih için geldiği İstanbul’da şehid olmuştur.
 
Evet, Eyüp Sultan hazretlerini her müslümanın iyi tanıdığı gibi siz de iyi tanırsınız. Çünkü, Ebu Eyyub-i Ensari hazretleri, Cemel ve Sıffin vakalarında, Hazret-i Ali’nin yanında bulundu. Kumandanları arasında yer aldı. Hakemlerin kararı ile Hazret-i Muaviye halife seçildiği gün, Medine’de Hazret-i Ali tarafından vali idi. İlk imana gelenlerden ve hayatta iken ismen Cennetle müjdelenen on kişiden birisi olan Hazret-i Talha ile ahiret kardeşi idi. Resulullah yapmıştı.
 
İbni Sebecilerin belini kıran sorular

Halife seçimi, eshab-ı kiram arasındaki savaşlar müslümanların iç meselesidir. Bu iç mesele, bir münafıkla, bir yahudi veya hıristiyanla veya bir ateistle tartışılmaz. Onlarla, Yahudilik-İslamiyet, Hıristiyanlık-İslamiyet, ateistlik-İslamiyet gibi temel itikadi konularda, iman konusunda tartışılır. Onlar bozuk Tevratlarını İncillerini veya dinsizliklerini ortaya koyar, siz de cevap verirsiniz.

Yahudilerin kurduğu adına sebecilik, rafizilik, hurufilik denilen fırka ile, dini meselelerimiz tartışılmaz. Ne Peygambere inanıyorlar ne de Kur’ana. Müslümanları aldatmak, İslamiyet’i yıkmak için, inanmış gibi konuşuyorlar. Takıyye adı altında münafıkça hareket ediyorlar.

Aslında 1400 senedir uğraştıkları mesele, basit bir mesele değildir. Dini kökten yıkma meselesidir. Çünkü eshab-ı kiram kötülenince, bunların mürted, münafık oldukları güya ispatlanınca, müslümanlar arasında yayılınca, kabul görünce, din otomatikman yıkılmış olacaktır. Çünkü Kur’anı da dini de bize bildiren onlardır. Onlar mürted yani kâfir olunca bildirdiklerinin ne önemi kalır. Ortada din kalır mı?
Aslında bu münafıklara, bu Yahudilere İslam’ın iç meseleleri sorulmaz. Ama din kardeşlerimizin meselenin asıl yüzünü anlamaları, bu hainlerin iftira ve hilelerine aldanmamaları gerekir. İbni Sebecilere sorduğumuz cevap alamadığımız sorular aşağıdadır. Sünni kardeşlerimiz, eshab-ı kirama saldıran Sebecilere rastladıkları zaman bu soruları sorarlarsa, takıyye yapmaya, öyle demek istemedik demeye başlarlar.

Sorular:
1- Dinimizde kâfire kız veren, mürtede kız veren kâfir olur. Siz eshab-ı kiramın beşi hariç hepsi mürted oldu dediğinize göre Hazret-i Osman’a hem de iki kızını veren Resulullah efendimizi hâşâ kâfirlikle nasıl suçlarsınız? Hazret-i Ali kızını Hazret-i Ömer’e nasıl verdi? Hıristiyanın kızı ile evlenilir ama, mürtedin, ateistin kızı ile evlenilmez. Resulullah, nasıl oldu da, Hazret-i Ebu Bekir’in, Hazret-i Ömer’in kızı ile evlendi?

2- Beşi hariç eshab mürted oldu demek, (Allah eshabın hepsine Cenneti söz verdi) âyetine zıt değil mi?

İlk üç halife mürted mi? Yani, Allah Resulünün iki kayınpederi ve bir damadı hâşâ mürted mi?

Allah Resulünün mübarek hanımları, Kur’anda müminlerin anneleri oldukları bildirilen Hazret-i Âişe, Hazret-i Habibe, Hazret-i Hafsa validelerimiz hâşâ kâfir mi?

Allah Resulünün mübarek kızları, hâşâ kâfir dediğiniz Hazret-i Osman ile evlenince kâfir mi oldular?

3- Hazret-i Ali’yi de hâşâ kâfirlikle suçluyorsunuz. Hâşâ, Hazret-i Ömer kâfirse, Hazret-i Ali kızı Ümmi Gülsümü ona niye verdi? Bir kâfire kızını verenin kendisi kâfir olmaz mı? Kâfirle evlenmeyi kabul eden kız da kâfir olmaz mı? Hazret-i Ali, müslüman değil miydi, âlim değil miydi? Bunları bilemeyecek kadar şuursuz muydu, ibni Sebe gibi din cahili miydi?

Son zamanlarda rafiziler Hazret-i Ali’nin böyle bir kızı yok diyorlar. Gerçekleri inkâr ediyorlar.

4- Hâşâ, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman kâfirse, Hazret-i Ali onlara niye biat etti, onların hilafetine niye itiraz etmedi? Çok mu korkaktı? Yoksa çok mu iki yüzlü idi ki, onları senelerce idare etti? Hazret-i Ali Allah’ın aslanı değil miydi, yiğit değil miydi? Yoksa hâşâ ipte oynayan canbaz gibi miydi? Münafık mıydı? Hazret-i Ali bunları bilmiyor muydu? Niye halifelere isyan etmedi? Sıffinde savaştığı gibi o zaman da savaşırdı. Nehcülbelaga isimli rafizi kitabında Hazret-i Ali’nin hutbeleri diye iftiralar sıralanmıştır. Orada üç halifeyi tasvip etmediği yazılıdır. Eğer o kitaptakiler doğru ise bunu niye, o zaman onlarla kılıçla konuşmadı? Yalan olduğu buradan da bellidir.

5- Resulullah, Hazret-i Ali’nin halife yapılmasını (Gadir-i Hum)da vasiyet etti diyorsunuz.
Resulullah efendimizin, vasiyet yazmak için, kağıt kalem istediğini söylüyorsunuz. Bu sözünüz, daha önce bildirdiğiniz Gadir-i Hum vasiyetinin, doğru olmadığını gösteriyor. Böyle bir vasiyet etmiş olsaydı, bir daha vasiyet yazmaya lüzum görmezdi. Bundan da anlaşılıyor ki, Resulullahın Gadir-i Hum denilen yerde okuduğu hutbesinde söylediğini ileri sürdüğünüz vasiyetin aslı ve esası yoktur.

Gadir-i hum olayında Hazret-i Ali’ye iftira etmenize gerek yok. Yani Hazret-i Ali Allah’ın emrini yerine getirmedi, Resulullah sen benim benden sonraki halifemsin dedi, o da sustu öyle mi? Yani verilen vazifeyi kabul mu etmedi? Halife için seçim yapanlara, seçim niye yapıyorsunuz, Resulullah beni halife tayin etmişti ya niye demedi? Dedi de hâşâ Allah’ın övdüğü şânlı sahabeler Resulullahın emrini mi dinlemediler? Eğer evet denirse hâşâ burada Allah yalanlanmış olur. Çünkü Allah, (Onların herbirine Cenneti vaad ettim, ben onlardan razıyım, onlar da benden razıdır) buyuruyor. Bu âyetlere zıt olmaz mı? Sonra (Eshab kendi aralarında merhametli) buyuruluyor. Hazret-i Ali’nin hakkını vermemek merhamet midir? Öyle ise Allah yalan mı söylüyor? Demek ki bu vasiyetin aslı astarı yok, ibni Sebe uydurmasıdır.

Eğer, hâşâ, kitaplarınızın dediği gibi, Hazret-i Ali bu hakkını aramaktan adamları az olduğu için, istemeyerek susmuş denilirse, Allahü teâlânın ve Resulullahın kendisine vermiş olduğu vazifenin icaplarını yerine getirmekten korktuğu için, Allahü teâlânın emrini yapmamış, Ona isyan etmiş demek olur. Halbuki, Resulullahın amcasının oğlu ve damadı ve Allah’ın aslanı olan Hazret-i Ali, değil yalnız Arabistan’dan, belki bütün dünyadan, her kim olursa olsun, böyle utanç verici ve lekeleyici bir korkaklığı kendine bulaştırmayıp, ölümü göze alacağı herkesin bildiği bir şeydir. Bunun için siz, emirül-müminin Hazret-i Ali efendimize böyle kötü, çirkin bir hâli yakıştırıyorsunuz. Böyle söylemek, onu sevdiğinizi bildirmiş olmuyor, Ona düşmanlık etmiş oluyorsunuz. Allah’tan korkun Hazret-i Ali’ye bari iftira etmeyin.

Yahudi ibni Sebe’nin tuzağına düştüğünüzü ne zaman anlayacaksınız?

6- Fedek hurmalığı Hazret-i Fatıma’nın hakkı ise, Hazret-i Ali halife olunca bu hakkını onun vârislerine neden vermedi? Hâşâ o da mı diğer halifeler gibi Hazret-i Fatıma’ya zulmetti? Hâşâ kâfir dediğiniz o mübarek üç halifenin yolundan niye gitti, onların yaptıklarının aynısını niye yaptı, onların yaptığını neden değiştirmedi? Bu mübarek dört halife aynı şeyi yaparak, Resulullahın, (Bize, [yani Peygamberlere] kimse vâris olamaz! Bizim bıraktığımız mal, sadaka [vakf] olur) emrine uyduklarını göstermiş olmuyorlar mı? Ve sizin sapık olduğunuzu ispat etmiş olmuyorlar mı?

7- Kur’anı [mushafı] sakladılar diyerek. Hazret-i Ali’ye ve Oniki imama, neden iftira ediyorsunuz? Allah’ın âyetlerini saklayan kâfirdir. Sakladıkları mushaf değil, tefsiri bile olsa, Resulullahtan gelen bu ilmi Hazret-i Ali ve diğer imamların saklaması imkansızdır. Sakladı gizledi, kimseye göstermedi gibi iftiralar, onlara hâşâ kâfir demekten başka nedir? Hazret-i Ali din düşmanı mı da dini Müslümanlardan saklasın?

Hazret-i Ali’ye iftira, 17 bin âyet saklı imiş, kimseye vermemiş, 12 imam da gizlemiş, bunlar din düşmanı mı âyetleri niye Müslümanlardan saklarlar ki? Üstelik bu imamlara masum diyorsunuz, bu itikadınıza göre de böyle yapmaları hiç caiz değildir. Siz ahmak mısınız, ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyor.

Biz bir Müslüman olarak Hazret-i Ali’ye ve diğer üç halifeye yapılan iftiralara dayanamıyoruz. Hazret-i Ali Allah’ın âyetlerini ve hatta hadis-i şerifleri saklamaz. Hazret-i Ali çok âlim idi, âyetleri saklayanın kâfir olduğunu bilirdi. Hazret-i Ali’ye açıkça hâşâ kâfir diyorsunuz. Açıkça Hazret-i Ali’nin mushafı, tefsiri diye bir şey yok demeniz gerekir. Kur'an-ı kerimde bildirdiği gibi eshabın tamamı Cennetlik demeniz gerekir.

Tefsir mahiyetinde de olsa bu ilmi saklamak değil midir? İlmi saklayanlara Allah lanet etmiyor mu? Bu imamlara nasıl iftira ediyorsunuz? Kur'anın bugünkü tertibiyle inmesi de vahiy ile idi. Diyelim ki sizin dediğiniz gibi doğrusu nazil olduğu gibi bir mushaf var bu da saklı. Hazret-i Ali, ilmi saklayanların kâfir olduğunu bilmiyor muydu? Diyelim diğer iktidar dönemlerinde, halifelerden korktuğu için hakkı gizledi, söyleyemedi. Kendi iktidarında niye açığa çıkarmadı? Kur'an nazil olduğu gibi olacak demedi. Demek böyle bir şey yok. Bunlar tamamen iftira. Allah Resulünün açıklamaları da ilimdir, Hazret-i Ali o kitabı niye sakladı, 12 imam niye gizledi sakladı? Ehl-i beytin imamları, o mübarek insanlar Ehl-i sünnetin göz bebekleridir, hâşâ onlar bu kadar alçaklığı kâfirliği yapmazlar, ibni Sebecilerin iftiralarından uzaktırlar.

Tekrar soruyorum, Hazret-i Ali’nin gizlediği bir mushaf var mı? tefsirdir, açıklamalıdır, 12 imamlara gizlice verilmiş, onların da kimseye göstermeyip gizlediği bir tefsir var mı?

Yok derseniz, Şii kitaplarına iftira etmiş olursunuz. O kitaplar var diyor, Şiiliği yalanlamış olursunuz.

Eğer var derseniz Hazret-i Ali’ye ve 12 imama ilmi gizledi diye iftira etmiş olursunuz.
İbni Sebe’nin yalanlarını, iftiralarını bir tarafa bırakın.

8- Hazret-i Ali’yi sevene hiçbir günah zarar vermez diyorsunuz.
Bu nasıl iddia, bu nasıl mantık, bu nasıl İslam düşmanlığıdır! Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamı yani Peygamberi sevene günah zarar veriyor da, müslüman olması bu yüce Peygambere iman etmeye bağlı olan Hazret-i Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Yüce derecesi bir yana o da her müslüman gibi bir müslümandır. O da, hepsi Cennetle müjdelenen sahabelerden biridir.

Yahu! Âlemlerin Rabbi, her şeyin yaratıcısı, dinin sahibi Allahü teâlâyı sevene, Ona iman edene günah zarar veriyor da, yüce derecesi bir yana, Onun aciz bir kulu olan Hazret-i Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Halbuki Allahü teâlâ bu istisnayı kendisi için bile yapmadı. Allah bile, beni sevene günah zarar vermez buyurmuyor. Zerre kadar kötülük yapan cezasını görecek buyuruyor. (Zilzal, 8)

Ne demek istiyorsunuz, hâşâ, O Peygamberden, Allah’tan üstün mü? Zaten tanrı da peygamber de diyenleriniz de var. Peki, böyle diyenlerin İslamiyet’le ne alakası var, dinle imanla ne alakası var? Oturup bu meseleleri konuşmanızın müslümanlıkla ne alakası var?

9- Resulullahın hanımlarından ve arkadaşlarından ne istiyorsunuz? Âyetler onların mümin olduğunu açıkça bildirmiyor mu? İstisna eden âyetler var mı? Ve küllen vaadallahül hüsna buyurduğu için hâşâ Allah mı hata etti diyorsunuz, yoksa bir tevil mi buldunuz? Mesela (Ben onlardan razıyım) demek (Onları Cehenneme atacağım) mı demektir? Onlara hüsnayı yani Cenneti verdim buyuruyor, siz ise hüsna’dan kasıt Cehennemdir mi diyorsunuz, onun için mi eshaba lanet ediyorsunuz? Yoksa bu âyetleri üç halife topladı, onun için bu mushafa itibar edilmez mi demek istiyorsunuz? Niye mertçe konuşmuyorsunuz? Niye âyetleri değiştiriyorsunuz?

Bu fitneyi ilk çıkaran yahudi ibni Sebe’ye göre, eşinin dostunun akrabasının çoğu hâşâ kâfir olan Peygamber efendimiz için bakın Allahü teâlâ ne buyuruyor:
Şuara suresinin 219. âyetinde (Vetekallübeke fissacidin) buyuruyor. Yani mealen, (Sen, yani senin nurun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana inkılab etmiş, ulaşmıştır) demektir.

Âlemlere rahmet olarak göndereceği habibinin mübarek nurunu bile Âdem aleyhisselamdan beri her asırdaki insanların en iyilerinden seçilmişlerinden kendisine ulaştıran Allahü teâlâ, habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti?

Bir pis yere konup da, üstünü kirletir diye üzerine sinek kondurmayan, mübarek gölgesi pis bir yere düşmesin, yahut habis bir kişi üzerine basmasın diye gölgesini yere düşürmeyen, namazdayken bile nalınında necaset bulaşığı olduğunu vahiy ederek Onu pislikten koruyan Allahü teâlâ, Habibine eş, dost, akraba olarak hâşâ münafıkları, kâfirleri mi seçti?

Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde eshab-ı kiram için, (Hepsine Cenneti söz verdim, Ben hepsinden razıyım, onlar da benden razıdır. Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız) diye niye buyuruyor?

Hepsine, herbirine diyor, istisna eden âyetler var mı? Hâşâ, yoksa Allah yanlış mı bildiriyor, sonradan sapıtacaklarını bilemedi mi diyorsunuz?

Siz Allah Resulünden ne istiyorsunuz? O âlemlere rahmet olarak gönderilmedi mi? O en üstün ahlak üzere değil mi? Ona itaat Allah’a itaat değil midir? En kötü dönem Onun dönemi miydi, en kötü irşad Onun irşadı mıydı, en kötü ahlak Onun ahlakı mıydı? Hâşâ Allah bunları yanlış mı bildiriyor?

10- Ehl-i beyte ve eshab-ı kirama nefret Resulullaha nefret demek değil midir? Resulullahın sevgili arkadaşlarına, akrabalarına, hanımlarına kin besleyenler nasıl olur da Resulullahı sevebilirler?

Hıristiyanlar Hazret-i İsa’yı seviyorlar mı? Seviyoruz demek ona tapmak mıdır? Sizin hıristiyanlardan farklı tarafınız nedir? Bir benzer tarafınız var, onu söyleyeyim, hıristiyanlığı da yahudiler bozdu bu hâle getirdi, İslamda da bu ilk fitneyi yahudiler çıkardı, siz bu hâle geldiniz.

Açın bakın hadid suresinin onuncu âyetine ve diğer âyetlere, Allah (Eshabın hepsi Cennetlik) diyor. Cennetlik insanlardan ne istiyorsunuz? (Ben onlardan razıyım) diyor. Allah’ın razı olduğu insanlardan ne istiyorsunuz, siz neden razı olamıyorsunuz?

11- Resulullah kötü mü de bütün arkadaşları kötü olsun? Bu iftira değil mi, iyi insanın iyi arkadaşları olur. Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberin eshabı cani miydi fitneci miydi? Niye Allah ona iyi arkadaşlar vermedi? Niye ona iyi zevceler vermedi? Niye iki kızını hâşâ kötü kimseye verdi? Niye hâşâ kötü kimselerden kız aldı? Hazret-i Ali bunları hep onayladı da size ne oluyor? Sizin Hazret-i Ali’nin bir şey demediği halifelere saldırmanızın hikmeti ne? Hâlâ yahudi oyununa geliyorsunuz. Yahudi ibni Sebe’nin yaptıkları unutulacak gibi değil. Ama biz ibni Sebe’ye de lanet etmeyi lüzumsuz görüyoruz. Çünkü Allah bunu bize emretmedi. İslamiyet lanetleme dini değildir. Siz Eshab-ı kirama sövmeyi, lanet etmeyi niye ibadet kabul ediyorsunuz? Hangi âyet ve hadiste lanet etmek ibadettir diye bildiriliyor? Sizin âyet ve hadisleriniz müslümanlarınkinden ayrı mı?

Allahü teâlâ hâşâ bu münafıkları, canileri, fitnecileri Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an-ı kerimde niye övüyor? Buyuruyor ki:
(Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] herbiri, kâfirlere karşı şiddetli, çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır. Bunları çok zaman rüku ve secdede görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden belli olur. Bu Onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: onlar, ekine benzer. İnce bir filiz yerden çıkıp kalınlaşıp yükseldiği gibi, az ve kuvvetsiz oldukları halde, kısa zamanda etrafa yayıldılar. Her tarafı iman nuru ile doldurdular. Herkes filizin halini görüp, az zamanda nasıl büyüdü diyerek, şaşırdıkları gibi, hâl ve şanları dünyaya yayılıp, görenler hayret etti ve kâfirler kızıp, öfkelendiler.) [Feth 29] [Görüyorsunuz, Eshab-ı kirama kızanların kâfir oldukları bildirilmektedir. Onların çoğalıp yayılmalarına kâfirler kızar buyuruluyor. Sizin âyette bildirilen kâfirlerden farkınız ne?]

Allahü teâlâ eshab-ı kiram için böyle buyuruyor, çoğalacak ve kuvvetlenecekler buyuruyor. Tevrat’ta İncil’de övülüyor. Hepsi 5 kişi mi? Filizin çıktığı gibi çoğaldıkları bildiriliyor. Yoksa hâşâ ileride mürted olacaklarını Allah bilemedi de böyle mi söyledi? Sizin bütün ifadeleriniz, Allah’ı suçlamak Hazret-i Ali’yi suçlamak oluyor. Eshab beş kişi 100 kişi, bin kişi bile olsa, bu âyete aykırıdır. Çoğalıp her tarafa yayılacak buyuruyor. Görüyorsunuz âyetleri yalanlıyorsunuz, rafizi kitapları böyle yalanlarla doludur.

Bu âyet sizin belinizi kıran âyettir. Belki diğer âyetleri tevil edebilirsiniz ama bu âyeti tevil edemezsiniz, etseniz de zırva tevil kabul etmez.

12- Siz Kur'anın değiştiğine inanıyor musunuz? Biz Osman ve arkadaşlarının meydana getirdiği Kur'ana inanmayız mı diyorsunuz? Evet, Kur'anı sizlerin hâşâ mürted dediği o mübarek insanlar topladı. Kur'ana inanıyorsak o insanlara da inanmamız lazım. Onlardan şüphe edersek, o zaman Kur'andan da şüphe etmemiz lazım. Kötü insanlar niye Kur'ana ilave yapmasınlar niye Hazret-i Ali ile ilgili âyetleri çıkarmasınlar ki? Size göre, Muhammed aleyhisselama kağıt kalem getirmeyip Hazret-i Ali’nin halife bırakılmasına razı olmayanlar, yani bizzat Resulullaha karşı gelenler niye Kur'ana ilave ve çıkarma yapmasınlar?

Şu âyetlere ne diyorsunuz?
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın peygamberidir, Onunla birlikte bulunanlar [Eshab] kâfirlere karşı şiddetli ve birbirlerine karşı merhametlidir.) [Feth 29]

Bu âyet gösteriyor ki, Hazret-i Ali üç halifeyi ve eshabın tamamını seviyordu, eshabın tamamı da Hazret-i Ali’yi seviyordu. Çünkü Allah yanlış söylemez. Yoksa size göre yanlış mı söylüyor?

(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlara, fetihten sonra verenlerden ve savaşanlardan daha yüksek derece vardır. Bunların dereceleri eşit değildir. Hepsi için Hüsnayı [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]

Âyet pek açık, hem fetihten önce müslüman olanlar buyuruluyor hem de fetihten sonra müslüman olan eshabın hepsi Cennetlik buyuruluyor.

Rafiziler gibi siz de böyle âyetler gönderdiği için Allah’a çok mu kızıyorsunuz? Yoksa bu âyetleri üç halife ve arkadaşları mı ilave etmiştir diyorsunuz?

(Allah, hepsine de, [yani her birini de] en güzeli [Cenneti] vaad etmiştir!) [Nisa 95]
Küllen diyor, hepsine diyor, biri hariç demiyor. Hâşâ Allah yanlış mı diyor?

(Sizler, bütün insanlar içinde, en iyi en hayırlı bir ümmetsiniz.) [Âl-i İmran 110]

Allah en iyi, en hayırlı diyor, sizler en hayırlı bilmiyorsunuz. Hâşâ Allah bunu da mı bilemedi?

(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların [Eshabın] izinden gidenlerden, Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allah onlara Cenneti hazırlamıştır.) [Tevbe 100]

Allah onlara Cenneti hazırladım buyuruyor. Eshab-ı kiramın bir kısmı muhacir bir kısmı da Ensar idi. Hepsi de Cennetliktir. Hatta Eshabından izinden gidenler de Cennetliktir. Yani tabiin ve tebe-i tabiin. Ne büyük rütbe. Demek ki Muhacir ve ensarı sevmek ne büyük nimet. Bu âyete de çok kızıyor musunuz? Yoksa bunu da üç halife ilave etmiş mi diyorsunuz?

Allahü teâlânın sıfatları ebedîdir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur. (Ben eshabdan üç seneliğine, 30 seneliğine razıyım, ondan sonra vazgeçerim) gibi bir şey olmaz. Bir rafiziyle konuşurken, ona, (Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir, hepsinden Allah razıdır. On kişinin Cennetlik olduğunu da ismen bildirmiştir. Bunlar ikisi Talha ve Zübeyr hazretleridir) dedim. Rafizi, dedi ki:
(Evet Allah onları Cennetlik olarak bildirmişti, fakat sonradan sapıttılar, sonra Allah, bunların Hazret-i Ali ile savaşacağını nereden bilsin ki!)

Siz bu âyetlere inanıyor musunuz, Allah yanlış mı söylüyor, Allah geleceği bilmiyor mu? Rafizi doğru mu söylüyor? Siz ibni Sebecilerin, Rafizilerden, Hurufilerden bu konuda farkınız ne?

13- Resulullahın kayınpederi ve mağara arkadaşı Sıddık lakabını alan Hazret-i Ebu Bekir’i övünce, yurtdışından gelen bir rafizi dedi ki:
(Ebu Bekir, Peygamberi korumak için değil, onu yakalatmak için onunla gitti. O Peygambere de Hazret-i Fatıma’ya da düşmandı) dedi. Ona, (Hazret-i Ebu Bekir, eshabdandır, Eshabın tamamı Cennetliktir. Bu nasıl söz dedim. (O eshabdan değil, o ehl-i beyt düşmanı idi) dedi. Ona dedim ki: Tevbe suresinin 40. Âyetinde buyuruluyor ki:
(Eğer siz ona [Resulullaha] yardim etmezseniz [ne önemi olur ki]; ona Allah yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak [Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den] çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına [Ebu Bekir’e] üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu.)

Bu âyette, Allah, Hazret-i Ebu Bekir’in, Resulullahın sahibi yani arkadaşı olduğu bildiriliyor. Âyette sahibihi (onun arkadaşı) diye geçiyor. Eshab, arkadaşlar demektir. Demek ki Hazret-i Ebu Bekir’in sahabiden olduğu âyetle sabittir. Sahabelerin de Cennetlik olduğu yine âyetle sabit. Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimizi düşmanlar yakalarsa diye korkuyor ve üzülüyordu. Peygamberimizin Hazret-i Ebu Bekir’e üzülme buyurduğu da âyet-i kerime ile sabittir. Hâşâ yalandan üzülüyor diyemezsin, Çünkü Allah kalblerdekini de bilir. Hazret-i Ebu Bekir’in sahabeden olduğu âyetle sabit, eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu da âyetlerle bildirilmiştir.

Rafizi, hakki teslim edecek diye beklerken, şunu söyledi:
(Bu Kur’anı zaten yezitler topladı, Ebu Bekir kendi için âyet uydurdu. Bu Kur’anı Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye ve yandaşları toplayıp kitap haline getirmedi mi? Hazret-i Fatıma’ya Fedek Hurmalığını vermeyerek zulmedenlerin, onu ağlatanların, vasiyet yazacak olan Peygambere kağıt getirmeyenlerin, hadis uyduran yezitlerin topladığı Kur’ana kim inanır?)

Rafiziler, mürted olan eshabın topladığı Kur'ana inanmayız diyorlar. Kur’ana inanma, namaz kılma, oruç tutma, dinin sahibine, arkadaşlarına, akrabalarına hakaret et, lanet et, bu laneti ibadet say, bu nasıl din, desenize mertçe bizim İslamla alakamız yok, bizim dinimiz böyle diye.

Bir rafizi kadar niçin açık konuşmuyorsunuz? Rafizinin dediği sizce de doğru mu?

Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde buyuruyor ki:
(Kur'anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]

(Allah’ın kelamını [Kur'an-ı kerimi] kimse değiştiremez.) [Enam 115]

(Eğer o [Peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdınız.) [Hakka 44-47]

(Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından [hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.) [Fussilet 41-42]

Kur’anı Allah indirdiği için, onu bozabilecek birisinin çıkamayacağı açıkça bildiriliyor.

Bu âyetlere rağmen kim değiştirebilir ki? Yahut böyle bir şeyi kim söyleyebilir ki? Sizce bunlar senet değil mi? Yoksa sizin senediniz yahudi ibni Sebe’nin sözleri mi?

14- Siz Kur'anın açık hükmü olan ve küllen vaadallahül hüsna âyetine inanıp Eshabın tamamını mümin kabul ediyor musunuz? Yoksa bu âyeti de üç halife ilave etti diye inanmıyor musunuz? Yoksa kendinize manasını değiştiriyor musunuz? Hâşâ bunlar bu kadar cani ise, bunların topladığı Kur'ana nasıl itibar edilir ki? Allah eshab arasında istisna yapıyor mu? Hangi âyette istisna var? İstisna sadece fazilet yönünden var. İlk müslümanlar daha kıymetli buyuruluyor. Mekke’nin fethinden sonrakiler kıymetsiz denmiyor. Allah’ın razı oldum dediği kimselerden siz niye razı olmuyorsunuz? Yoksa Allah yanıldı mı demek istiyorsunuz? Allah’ın, habibine layık gördüğü eşini dostunu akrabasını siz neden layık göremiyorsunuz? Dinin dışındaki bu gayretiniz şeytandan mı, İbni Sebe’den mi?

15- Araf ve Hicr surelerinde (Biz azimüşşan, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nezettik) buyuruluyor. Yani kalblerindeki kin ve düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Buna rağmen, sahabiler, başka bir sahabiye haset ve kin mi besliyorlardı? Hâşâ, Allahü teâlâ mı yanlış söylüyor?

İmam-ı Begavi, (Meâlimüttenzil) ismindeki tefsir kitabında, diyor ki: Cabir bin Abdullah dedi ki, Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, (Biat-ür-rıdvan) denir. Çünkü, Allahü teâlâ, bu 1400 kişiden razıdır. Kur’an-ı kerimde: (Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah elbette razıdır) buyuruldu. (Feth 18)

Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer, bütün savaşlara katılmadı mı? Ağaç altına söz vermediler mi? Hâşâ yalandan söz verdiler de Allah bilemedi mi? Allah bilemediği için mi Ağaç altında söz verenlerden razıyım dedi? Açık âyetlerle Allah’ın razı olduğu eshabdan siz niye razı olmuyorsunuz? İbni Sebe’ye söz mü verdiniz de dönemiyorsunuz?

Bu vesikalar nasıl inkâr edilir ki? Yoksa rafizilere göre Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman eshab-ı kiramdan değil mi? Hazret-i Ali de bu sözleşmenin içinde değil miydi, nasıl istisna oldu? Ağaç altında söz verenler arasında Hazret-i Ali var da niye öteki eshab yok? Niye üç halife yok? Gavurluğun daniskası değil mi bu? Âyetle açıkça muhalefeti ancak gavur yapar. Kur’ana azıcık inanan bile hemen inanır. Soruyu tekrarlıyorum? Dört halife eshabdan mıydı? Ağaç altında söz verenlerden değil miydi? Allah’ın razı olduğu eshabdan değil mi? Münafık mıydı onlar?

Münafıklar için gelen âyetleri eshab-ı kirama mal ediyorsunuz. Hazret-i Ali eshabdan değil miydi? Onların içinde değil miydi? Nasıl istisna oldu? (Küllen [Hepsi]) derken hâşâ Allah mı yanlışlık yaptı?

16- İki müslüman ordu birbiri ile savaşmaz mı? Savaşana kâfir denir mi?
Âyetle de Cennetle müjdelenmiş Talha ve Zübeyr, Hazret-i Ali ile savaştığı için hâşâ kâfir mi oldu? Yine Temiz olduğu Kur'an-ı kerimde âyetlerle bildirilen ezvacı tahirattan Âişe validemiz, hâşâ kâfir mi? Allahü teâlâ hâşâ Hazret-i Âişe’nin kâfir olacağını bilemedi mi onu Kur'anda övüyor? Yoksa Allah size göre geleceği bilemez mi?

Allah’ın açıkça buyurduğu bu âyetleri inkâr etmeniz, sizin ehl-i beyt düşmanı olduğunuzu açıkça göstermektir. Hazret-i Ali kendisi ile savaşanlara kardeşimiz buyuruyor. Allah ise İki müslüman ordunun arasını ıslah edin kardeşlerinizin arasını bulun buyuruyor. Siz ise âyetlere ve Hazret-i Ali’nin sözlerine karşı geliyorsunuz. Siz Hazret-i Ali’nin düşmanısınız. Dostu olan, Onun inandığı Allah gibi Eshabın hepsi Cennetlik der. Yoksa bu âyetleri Eshab-ı kiram mı değiştirdi?

17- Eshab-ı kiramın, ensarın büyüklerinden, Peygamber efendimizin mihmândârı, sancaktarı ve katiplerinden olan Halid bin Zeyd Ebu Eyyub-i Ensari hazretleri [Türkiye’de Eyüp Sultan denilmekle meşhurdur] 670 (H.50) senesinde fetih için geldiği İstanbul’da şehid olmuştur.

Evet, Eyüp Sultan hazretlerini her müslümanın iyi tanıdığı gibi siz de iyi tanırsınız. Çünkü, Ebu Eyyub-i Ensari hazretleri, Cemel ve Sıffin vakalarında, Hazret-i Ali’nin yanında bulundu. Kumandanları arasında yer aldı. Hakemlerin kararı ile Hazret-i Muaviye halife seçildiği gün, Medine’de Hazret-i Ali tarafından vali idi. İlk imana gelenlerden ve hayatta iken ismen Cennetle müjdelenen on kişiden birisi olan Hazret-i Talha ile ahiret kardeşi idi. Resulullah yapmıştı.

[Ki bu Talha hazretleri, Hicretin 36. yılında, Cemel vakasında, Hazret-i Ali’ye karşı savaş edenler arasında idi. Bu muharebede şehid olunca, Hazret-i Ali çok üzülmüştü. Ağlayarak yanına gitmiş, mübarek elleri ile, toprağı yüzünden silmişti. Cenaze namazını kendi kıldırmıştı.]
Evet, bu yüce sahabi, Resulullahın sancaktarı, Hazret-i Ali’nin kumandan ve valilerinden Hazret-i Halid, bir zaman önce kendisine karşı savaştığı Hazret-i Muaviye’nin, halifeliği zamanında İstanbul’un fethi için teşkil ettiği orduya katıldı. Birbirlerini sevmeselerdi, Hazret-i Ali efendimizin buyurduğu gibi, birbirlerini kardeş bilmeselerdi hiç Hazret-i Muaviye’nin halifeliği zamanında onun emrine girip, fetih için gönderdiği orduya katılır mıydı? Ki bu katılması onun şehid olmasına da sebep oldu.

Eyüp Sultan hazretlerinin bu yaptığına ne diyorsunuz? Yoksa, hâşâ o da mı sonradan sapıttı, mürted oldu diyorsunuz?
 
Geri
Üst