20
EXE RANK
`korkunc` `FENA`
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 6 Kas 2010
- Mesajlar
- 28,252
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
Allahü teâlâ görülecektir
Sual: Ehl-i Sünnete göre Allah’ın kıyamet gününde müminlere gökyüzündeki on dört gecelik ay gibi görüneceği, dünyada ise Allah’ın sadece rüyada görülebileceği bildiriliyor. Allah’ın ahirette, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi gözlenebileceği nasıl söylenebiliyor?
CEVAP
Niye şaşıyor, niye inanmıyorsun? Allah ve Resulü söylüyor. Allah ve Resulünün sözüne şaşırdıktan sonra, Onların sözüne inanmadıktan sonra sen daha neye inanırsın ki? Sen, Allah ve Resulünün sözüne nasıl görüş dersin ki? Sizin işiniz gücünüz Allah ve Resulüne inanmayanların, İslamiyet’i yıkmak isteyenlerin yolundan gitmek.
Müminlerin ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı görecekleri Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Meşhur bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
Peygamber efendimiz, ayın on dördüncü gecesi, parlayan dolunaya bakıp buyurdu ki:
(Gökteki şu ayı nasıl net görüyorsanız, [siz müminler Cennette] Rabbinizi, böyle açıkça göreceksiniz.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed, İbni Huzeyme, İbni Hibban]
Yunus suresinin, (Güzel amel edenlere, hüsna [Cennet] ve ziyadesi de vardır) mealindeki 26. âyet-i kerimesindeki ziyade kelimesini Resulullah efendimiz rüyet [Allahü teâlâyı görmek] olarak açıklayıp, (Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi açıkça görürsünüz) buyurdu. (Buhari)
Kâfirler, cemal sıfatı ile görme nimetinden mahrum kalacaklardır. Bir âyet meali şöyledir:
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffifin 15]
Allah'ı cemal sıfatı ile görmek büyük nimettir. Cennetteki bütün nimetlerden daha üstündür. Kâfirler ise, Cennete giremeyeceği için bu büyük nimetten mahrum kalacaklardır. Kâfirler, ahirette Allah'ı kahır sıfatı ile göreceklerdir, ancak bu görme bir nimet değil, büyük bir azap olacaktır.
İmam-ı Şafii, imam-ı Malik hazretleri gibi mezhep sahibi büyük âlimler, (Bu âyet-i kerime, müminlerin Allahü teâlâyı cemal sıfatı ile göreceklerine bir delildir. Çünkü öyle olmasaydı, Kâfirler göremeyecek buyurulmazdı) demişlerdir. Hiç kimse denmiyor, kâfirler göremeyecek buyuruluyor. (Hazin)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile "Allahü teâlâ dünyada görülmez" buyurdu. (1/283)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyada Allahü teâlâyı gördüm diyen zındıktır. Evliyanın kalb gözü ile görmesi rüyet değildir. Onlara şühud hasıl olmaktadır.) (İtikadname)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (Allah’ı dünyada görmek mümkün olmaz) buyuruyor. (İhya)
Dünyada Allah’ı görmek imkansız olduğu için Hazret-i Âişe, (Resulullahın Allah’ı gördüğünü söyleyen yalan söylemiş olur) buyurmuştur. (Buhari)
İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi, Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri gibi büyük zatlar ise, Peygamber efendimizin Miracda Allahü teâlâyı gördüğünü, ancak bunun dünya görmesi ile değil, ahiret görmesi ile görmek olduğunu bildirdiler.
Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid ve evliyanın büyüklerinden Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
Biz, Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Mirac gecesi Allahü teâlâyı görmesinin baş gözü ile olup, kalble ve rüyada olmadığına iman ederiz. Zira Cabir bin Abdullah, Peygamber efendimizin Necm suresinin (Andolsun Onu, Sidretü'l-Münteha'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü) mealindeki 13 ve 14. âyet-i kerimeleri üzerine (Elbette Rabbimi gördüm), (Ben sidretü’l-müntehada Rabbimi gördüm. Öyle ki, ilahi vechinin nuru, benim için zahir oldu) buyurduğunu bildirmiştir.
Allahü teâlâ Mirac gecesinde kendisini habibine aynen göstermiş olduğunu, İbni Abbas hazretleri İsra suresinin tefsirinde bildiriyor. Ve yine İbni Abbas hazretleri buyurdu ki:
(Mirac gecesinde Resulullah, Allahü teâlâyı iki defa dünya gözü ile görmüştür. Hullet Hazret-i İbrahim için, kelam Musa aleyhisselam için, rüyet de Muhammed aleyhisselam için olmuştur.) (Gunye) [Hullet, dostluk, Kelam, konuşma, Rüyet, baş gözü ile görme demektir.]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
O Server, Mirac gecesinde Rabbini dünyada değil, ahirette gördü. Çünkü o Server, o gece, zaman ve mekan çevresinden dışarı çıktı. Ezeli ve ebedi bir an buldu. Başlangıcı ve sonu bir nokta olarak gördü. Cennete gideceklerin, binlerce sene sonra, Cennete gidişlerini ve Cennette oluşlarını, o gece gördü. İşte o makamdaki görmek, dünyada görmek değildir. Ahiret görmesi ile görmektir. Bu görmeyi dünyada gördü demek de mecaz olarak söylenmiştir. Dünyadan gidip gördüğü ve yine dünyaya geldiği için dünyada gördü denilmiştir. (m. 283)
Allahü teâlâ, dünyada görülmez. Bu dünyada bu nimet nasip olsaydı, herkesten önce Hazret-i Musa görürdü. Peygamberimiz Miracda bu devletle şereflendi ise de, bu dünyada değildi. Cennete girip oradan gördü. Yani ahirette görmüş oldu. Dünyada iken, ahirete karıştı ve gördü. (C.3, m.17)
Araf suresinin 143. âyet-i kerimesinde, Musa aleyhisselamın Allahü teâlâyı görmek istediği bildirilmektedir. Bu da Allahü teâlânın görüleceğinin delilidir. Çünkü, bir peygamberin, imkansız olan şeyi Allahü teâlâdan istemesi abes, hatta cahillik olurdu. Allahü teâlâ hakkında caiz olan ve olmayan şeyleri bilmemek ise peygamberliğe aykırıdır. Allahü teâlâ net olarak söylüyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Âyet pek açık değil mi? Müminler Rablerine bakarlar diyor. Bunu, bakarlar da göremezler diye tevil etmek sapıklığın daniskası olur. Ve Allah’ın Resulü Muhammed aleyhisselam net olarak söylüyor:
(Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi net görürsünüz.) [Buhari] Hadis-i şerif pek açık değil mi?
Apaçık âyeti tevil etmeniz, Allah’a bakacaktır âyetinden maksat başkadır demek, âyeti inkâr demektir. Çünkü Meali denilen bir grup Salat dua demektir, namaz dinimizde yoktur dua vardır diyorlar. Böylece namazı inkâr ediyorlar. Siz de apaçık âyet-i kerimeyi inkâr ediyorsunuz. Bütün ehl-i sünnet âlimleri Cennette Allahü teâlâ görülecek diyor. Hepsi yanlış sadece ibni Sebecilerinki doğru öyle mi?
Bizde sizin gibi bir grup var, onlar da aynen sizin gibi âyetleri hadisleri tevil ediyorlar. Bu batıniliktir, yani Kur’anın batıni manası var diyerek gerçek manasını inkâr etmektir. Mesela hadis-i şerifte, (Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz) buyuruluyor. Bunu, (İslamiyet batıdan yayılacak) diye tevil ediyorlar. Hâşâ Allah ve Resulü insanlar anlamasın diye şifreli mi konuşuyor, bilmece gibi mi konuşuyor. Müminler Allah’a bakacak diyor. Bu öyle demek değil demek, düpedüz âyetleri inkârdır.
Vehhabiler de, kâfirler için inen âyetleri Müslümanlara yüklüyorlar. Şiileri tekfir ettikleri gibi, Ehl-i sünnete de müşrik diyorlar. Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, (Yedullah’ın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah bilir) buyuruyorlar. Yed kelimesinden bildiğimiz el manasını anlamak, çok yanlıştır. Müminler Allah’a bakacak buyuruluyor. Bu tevil edilirse, o zaman Kur’anın ve hadislerin hepsi de tevil edilerek, Kur’anı kerim ve hadis-i şerifler bozulmuş olur. Mesela, (Eshabın tamamından razıyım) mealindeki âyet-i kerimeyi, (Beşi hariç diğerleri mürted oldu) diye tevil etmek, ne kadar yanlış olur. Böyle tevil etmek, din düşmanlığı olup, âyetlere inanmıyoruz demenin başka şeklidir. Yanlış tevillere sapmamalıdır. Müteşabih ifadeler, hüküm bildiren âyetler değildir. Allahü teâlâ, bunları kalbi bozuk olanların tevil edeceğini bildiriyor. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Sana Kitabı indiren Odur. Onda Kitabın temeli olan kesin anlamlı âyetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdır. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler..) (Al-i imran 7)
Bakın Allah ne buyuruyor, kalblerinde eğrilik olan âyetleri tevil eder başka anlamlar çıkarır buyuruyor. Kalbinde eğrilik olup da Allah’ın apaçık âyetini, (Allah’a bakacaklar) âyetini inkâr edenlere sözümüz yoktur. Bizim sözümüz âyetleri aynen kabul edenlere.
* İmam Ebu Hanife'nin iki yüz defadan fazla Allah’ı rüyada gördüğü söyleniyor.
CEVAP
Ehl-i sünnetin gözbebeği, imam-ı a’zam diye şöhret bulan ve imam-ı Cafer hazretlerinin şanlı talebesi imam-ı a’zam hâşâ yalan mı söylüyor? Ehl-i sünnetin tamamı yalan mı söylüyor? Sen âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yani Allah ve Resulüne inanmıyorsun, imam-ı a’zam hazretlerine nasıl inanırsın ki?
* Merak ettiğim, şu âyetleri nasıl yorumluyorsunuz?
CEVAP
Sen asla merak etmiyorsun. Acaba tevil edecek bir yer bırakırlar mı, başkasına cevap verirken orayı tevil edelim diyeceksin. Ama hiçbir zaman güneş balçıkla sıvanmaz.
* “...Hiçbir zaman beni göremeyeceksin (ey Musa!)...” (A’raf, 143)
CEVAP
Âyete ilave yapmışsın. Hiçbir zaman ifadesi âyette yok. Öyle olsa, hâşâ öteki âyetlerle çelişkili olur. Yukarıda, siz bana bakacaksınız buyuruyor, kâfirler beni göremeyecek buyuruyor, burada da hiçbiriniz göremeyecek dense hâşâ çelişkili olur. Yani Allahü teâlâ, (Ya Musa sen beni dünyada göremezsin) diyor. Ama ahirette görüleceğini öteki âyetler açıkça bildiriyor.
* “Gözler onu göremez, ama O, gözleri görür...” (En’am, 103)
CEVAP
Gözler onu göremez değil, yanlış yazılmış, doğrusu şöyledir:
(Onu [Allah’ı] gözler idrak edemez, fakat O bütün gözleri idrak eder, ihata eder.)
Bu âyetin orijinalinde tüdrik, yüdrik yani idrak etme ifadesi geçiyor, görmekle hiç alakası yok.
İmam-ı Nevevi hazretleri, (En'am suresi 103. âyetindeki Ona gözler erişemez demek, Onun zatının hakikatini gözler idrak ve ihata edemez demektir. Yoksa rüyet haktır) buyuruyor. Âyet-i kerimede beni göremezsin ifadesi kasıtlı olarak Hiçbir zaman beni göremezsin diye tercüme edilmiştir. Bid'at fırkalarından bazıları, Enam suresinin 103. âyetini delil getirerek, (Ona gözler erişemez) âyetine göre dünyada ve ahirette Allah’ı görmek imkansızdır, dediler. Bunun yanlış olduğunu, Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler bildiriyor. (Beydavi)
İmam-ı Rabbani hazretleri, Enam suresinin 103. âyetini açıklarken, (Müminler, ahirette Allah’ı göreceklerdir) buyuruyor. (c.3, m. 44 ve 90)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir. (Fıkh-ı ekber)
Kur'an-ı kerimde, (Dünyada kör olan, ahirette de kör olur) buyurulması, kâfirler içindir. Müminler, ahirette Allah’ı görecektir. (Berika)
Dünyada imandan mahrum olan, ahirette de rüyetten mahrum olur. (Medarik)
Müminler, ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı göreceklerdir. (Nuhbet-ül-Leali)
Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile, (Allah’ı müminler görür, fakat Cehennemde kâfirler göremez) buyuruyor. Ahirette Allahü teâlânın görüleceğinde icma vardır. Bunu inkâr edenler diyor ki:
(Görmek için beş şart gerek: Görünen şey bir yerde olmalı, bir tarafta olmalı, karşısında olmalı, çok uzak ve çok yakın olmamalı ve gözden çıkan şualar o şeye ulaşmalı! Bakan ile bakılan şey arasında ışık olmak da şarttır. Bu şartlar Allah için söylenemez ve görmek imkansız olur.)
Bu şartlar dünya ölçüleri ile ilgilidir. Ahiret işleri, dünya işlerine hiç benzemez. Dünyanın batısında olan bir kör, Allahü teâlânın kudreti ile dünyanın doğusundaki bir karıncayı görür. Allahü teâlânın kudretinden şüphe edilmez.
Necm suresinin, (Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı) mealindeki 17. âyet-i kerimesini imam-ı Rabbani hazretleri, (Mirac gecesinde, gözü Allah’tan hiç ayrılmadı) diye açıklamakta ve Allah’ı ahirette dünya gözü ile gördüğünü bildirmektedir. (C.1 m.129)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Allahü teâlâyı Miracda gördü. Ancak bu görmesi dünyadaki görmek gibi değil idi. (İtikadname)
Caiz olmak ayrı şey, görmek ayrı şeydir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Allah’ı dünyada görmek caiz, fakat kimse görmemiştir, gördüm diyen zındık olur) buyuruyorlar. Rüyada görmek ise dünyada görmek değildir. Peygamber efendimiz, Allahü teâlâyı rüyada gördüğünü Camiussagirdeki hadis-i şerifte bildirmektedir. İslâm âlimlerinden de rüyada görenler olmuştur.
* Saniyen Allah’ın cisim olmadığı ve hiçbir cismi özellik taşımadığında, onun zaman ve mekan üstü bir varlık olup zaman ve mekan da dahil hiçbir sınırla sınırlandırılamayacağında bütün Müslümanlar müttefiktir.
CEVAP
Kesinlikle müttefik değil, Arap âlemi, selefiye, vehhabiye ve mezhepsizler, hâşâ Allah Arşta diyorlar. Onlar da Allah Arşa istiva etti kelimesini yanlış tevil ediyorlar, oturdu diyorlar. Senin idrak kelimesini görmek anlamında kullandığın gibi. Sadece Ehl-i sünnet Allah’ı noksan sıfatlardan münezzeh biliyor. Allah cisim falan değil elbette. Düşünülen her şey O değildir.
* O her şeyi kuşatır, hiçbir şey Onu kuşatamaz.
CEVAP
Bu işte Enam suresinin 103.âyetinin tercümesidir. Sen görmek olarak bildirdin.
* Yahu, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi Allah’ın görüleceği nasıl söylenir?
CEVAP
Allah diyor, Rablerine bakacaklar diye, âyeti yok mu sayıyorsun? Üç halife mi koydurdu diyorsun?
* Bu Allah’a cismi özelliği atfetmek değil mi? Onu bir mekanla sınırlandırmak değil mi?
CEVAP
Asla değil. Vehhabiler de öyle diyor, Miracı inkâr ediyorlar. Allah bir yerde de Onu görmeye mi gitti diyorlar.
Hem, cisim olarak görülecek, sınırlı görecek diyen hiçbir Ehl-i sünnet âlimi yoktur. Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada Allahü teâlâ anlaşılmadan bilineceği gibi, ahirette de anlaşılmadan görülecektir. (Tekmil-ül-iman)
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Müminler, Cennette Allahü teâlâyı cihetsiz ve keyfiyetsiz ve hiçbir şeye benzetmeyerek ve misali olmayarak görecektir. (c.1, m.266)
Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı, Ahirette Allahü teâlâ görülecektir buyuruyor. Hepsi ibni Sebeci kadar o âyetleri anlayamadılar mı?
* Onun insanlar tarafından ihata edilebileceği anlamına gelmez mi?
CEVAP
Asla. Mutezile denilen akılcı ekol de bu kafada.
* Yoksa kıyamette durum farklı mı olacak? Mesela Allah sınırlı bir hale mi gelecek? Veya insanlar sınırsızlaşıp cisim olmaktan mı çıkacaklar?
CEVAP
Hâşâ. Nasıl olduğunu anlamadan bir olduğunu kabul ettiğimiz gibi anlaşılmadan da göreceğiz. Görmesek, Allah, Rablerine bakarlar buyurmazdı. Ancak diğer bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor;
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffıfin 15]
Mahrum olan kâfirler olacak. Kendinizi kâfirlerden sayıyorsanız ona da diyeceğimiz yoktur.
Ehl-i sünnetin, Ehl-i beyt ve Eshab-ı kiram sevgisi
Sual: Ehl-i sünnetin ehl-i beyt taraftarlarına saldırmasının sebebi nedir?
CEVAP
Ehl-i beyte hiçbir sünni yani Ehl-i sünnet olan saldırmaz, saldıran varsa ya vehhabidir, ya hurufidir. Hangi Ehl-i sünnet ehl-i beyte laf söyler. Kitaplarımızda vardır, imanın esaslarından biri de Ehl-i beyti sevmektir. Ehl-i beyti sevmek şarttır. Çünkü imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah’ı sevmek ve Allah’ın sevmediklerini sevmemektir. Hadis-i şerifte (İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah dostlarını sevmek ve Onun düşmanlarına düşmanlık etmektir) buyuruldu.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i beyti sevmek, son nefeste iman ile gitmeye sebep olacağını, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirmektedir. (Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye)
Her namazda, Âl-i Muhammed diye dua ettiğimiz Ehl-i beyttir. Allahü teâlânın en çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ehl-i beyti seveni Hak teâlâ sever, buğz edene de buğz eder.) [İ. Asakir]
(İslamın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir.) [İbni Asakir]
(Size iki şey bıraktım. Allah’ın kitabı ve Ehl-i beytim. Bunlara uyan, hidayet üzere olur. Uymayan sapıtır.) [İbni Hibban]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünde ayakları kaymaz.) [M.Ç.Güzin]
(Ehl-i beytim, Nuhun gemisi gibidir. Tutunan kurtulur, tutunmayan, boğulur.) [Taberani]
(Ehl-i beytime buğzeden, yüzüstü Cehenneme atılır.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytime, Cehennemlikten başkası buğzetmez.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytimi sevmeyen, ihtilafa düşer ve şeytana yoldaş olur.) [Hakim]
(Vallahi Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [İ. Ahmed]
(Sizin iyileriniz, benden sonra, Ehl-i beytime iyilik edenlerdir.) [Hakim]
(Benim soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahü teâlâ çok acı azap yapar.) [Deylemi]
(Şu üç hürmeti gözetenin, dini ve dünyası muhafaza edilir, yoksa hiç bir şeyi korunmaz. İslam’a, Peygambere ve Onun nesline hürmet.) [Taberani] [İslam’a hürmet, Dinin emirlerine riayet etmektir, Peygambere hürmet, sünnetine uymaktır, nesline hürmet seyyidlere, şeriflere hürmettir.]
Bu hadis-i şerifler karşısında hangi müslüman ehl-i beyte saldırır ki? Saldıran varsa ehl-i sünnet değildir, olması da mümkün değildir. Hiçbir ehl-i sünnet mensubu ehl-i beyte saldıramaz.
Ama siz rafiziliğin yanlışlarını söyleyene ehl-i beyte saldırıyor diye kabul ediyorsanız o başka.
Hıristiyanlar, Hazret-i İsa'ya tanrı veya tanrının oğlu diyorlar. Biz müslümanlar, İsa tanrı değildir dersek İsa aleyhisselama mı hakaret olur?
Hazret-i Ali’ye Allah diyen peygamber diyen rafiziye dur dersek, Hazret-i Ali’ye ehl-i beyte mi saldırmış oluruz?
Hazret-i sayın demektir. Yazılarınızda, Hazret-i Ali diyor da diğer eshab-ı kirama takıyye icabı bile Hazret demiyorsunuz. Resulullahı seven sevgisinde samimi ise onun ehl-i beytini de eshabını da sevmesi lazım. Çünkü Allah hepsinin Cennetlik olduğunu bildiriyor. Münafıklar ayrıdır. Onlar eshab-ı kiramdan olamaz. Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna dair âyet-i kerimeler vardır.
Ehl-i beyte saldıranlar nasıl hain ise, eshab-ı kirama saldıranlar da haindir.
Resulullahı sevmek ehl-i beytini ve eshabını sevmekle mümkündür. Siz Hazret-i Ali’yi sevmiyor ona düşmanlık ediyorsunuz. Onun damadı olan Hazret-i Ömer’e düşmanlık besliyorsunuz. Hazret-i Ömer kötü birisi olsa idi Hazret-i Ali onun halifeliğini kabul edecek kadar korkak birisi mi idi? Kızını ona verir miydi?
* Yazının başında ehl-i beyt sevdasından bahsetmişsiniz, acaba yazdığınızı okuyor musunuz yoksa takıyye edip ehl-i beyte olan nefretinizi gizlemek mi istiyorsunuz?
Sual: Ehl-i Sünnete göre Allah’ın kıyamet gününde müminlere gökyüzündeki on dört gecelik ay gibi görüneceği, dünyada ise Allah’ın sadece rüyada görülebileceği bildiriliyor. Allah’ın ahirette, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi gözlenebileceği nasıl söylenebiliyor?
CEVAP
Niye şaşıyor, niye inanmıyorsun? Allah ve Resulü söylüyor. Allah ve Resulünün sözüne şaşırdıktan sonra, Onların sözüne inanmadıktan sonra sen daha neye inanırsın ki? Sen, Allah ve Resulünün sözüne nasıl görüş dersin ki? Sizin işiniz gücünüz Allah ve Resulüne inanmayanların, İslamiyet’i yıkmak isteyenlerin yolundan gitmek.
Müminlerin ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı görecekleri Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Meşhur bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
Peygamber efendimiz, ayın on dördüncü gecesi, parlayan dolunaya bakıp buyurdu ki:
(Gökteki şu ayı nasıl net görüyorsanız, [siz müminler Cennette] Rabbinizi, böyle açıkça göreceksiniz.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed, İbni Huzeyme, İbni Hibban]
Yunus suresinin, (Güzel amel edenlere, hüsna [Cennet] ve ziyadesi de vardır) mealindeki 26. âyet-i kerimesindeki ziyade kelimesini Resulullah efendimiz rüyet [Allahü teâlâyı görmek] olarak açıklayıp, (Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi açıkça görürsünüz) buyurdu. (Buhari)
Kâfirler, cemal sıfatı ile görme nimetinden mahrum kalacaklardır. Bir âyet meali şöyledir:
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffifin 15]
Allah'ı cemal sıfatı ile görmek büyük nimettir. Cennetteki bütün nimetlerden daha üstündür. Kâfirler ise, Cennete giremeyeceği için bu büyük nimetten mahrum kalacaklardır. Kâfirler, ahirette Allah'ı kahır sıfatı ile göreceklerdir, ancak bu görme bir nimet değil, büyük bir azap olacaktır.
İmam-ı Şafii, imam-ı Malik hazretleri gibi mezhep sahibi büyük âlimler, (Bu âyet-i kerime, müminlerin Allahü teâlâyı cemal sıfatı ile göreceklerine bir delildir. Çünkü öyle olmasaydı, Kâfirler göremeyecek buyurulmazdı) demişlerdir. Hiç kimse denmiyor, kâfirler göremeyecek buyuruluyor. (Hazin)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile "Allahü teâlâ dünyada görülmez" buyurdu. (1/283)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyada Allahü teâlâyı gördüm diyen zındıktır. Evliyanın kalb gözü ile görmesi rüyet değildir. Onlara şühud hasıl olmaktadır.) (İtikadname)
İmam-ı Gazali hazretleri de, (Allah’ı dünyada görmek mümkün olmaz) buyuruyor. (İhya)
Dünyada Allah’ı görmek imkansız olduğu için Hazret-i Âişe, (Resulullahın Allah’ı gördüğünü söyleyen yalan söylemiş olur) buyurmuştur. (Buhari)
İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi, Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri gibi büyük zatlar ise, Peygamber efendimizin Miracda Allahü teâlâyı gördüğünü, ancak bunun dünya görmesi ile değil, ahiret görmesi ile görmek olduğunu bildirdiler.
Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid ve evliyanın büyüklerinden Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
Biz, Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Mirac gecesi Allahü teâlâyı görmesinin baş gözü ile olup, kalble ve rüyada olmadığına iman ederiz. Zira Cabir bin Abdullah, Peygamber efendimizin Necm suresinin (Andolsun Onu, Sidretü'l-Münteha'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü) mealindeki 13 ve 14. âyet-i kerimeleri üzerine (Elbette Rabbimi gördüm), (Ben sidretü’l-müntehada Rabbimi gördüm. Öyle ki, ilahi vechinin nuru, benim için zahir oldu) buyurduğunu bildirmiştir.
Allahü teâlâ Mirac gecesinde kendisini habibine aynen göstermiş olduğunu, İbni Abbas hazretleri İsra suresinin tefsirinde bildiriyor. Ve yine İbni Abbas hazretleri buyurdu ki:
(Mirac gecesinde Resulullah, Allahü teâlâyı iki defa dünya gözü ile görmüştür. Hullet Hazret-i İbrahim için, kelam Musa aleyhisselam için, rüyet de Muhammed aleyhisselam için olmuştur.) (Gunye) [Hullet, dostluk, Kelam, konuşma, Rüyet, baş gözü ile görme demektir.]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
O Server, Mirac gecesinde Rabbini dünyada değil, ahirette gördü. Çünkü o Server, o gece, zaman ve mekan çevresinden dışarı çıktı. Ezeli ve ebedi bir an buldu. Başlangıcı ve sonu bir nokta olarak gördü. Cennete gideceklerin, binlerce sene sonra, Cennete gidişlerini ve Cennette oluşlarını, o gece gördü. İşte o makamdaki görmek, dünyada görmek değildir. Ahiret görmesi ile görmektir. Bu görmeyi dünyada gördü demek de mecaz olarak söylenmiştir. Dünyadan gidip gördüğü ve yine dünyaya geldiği için dünyada gördü denilmiştir. (m. 283)
Allahü teâlâ, dünyada görülmez. Bu dünyada bu nimet nasip olsaydı, herkesten önce Hazret-i Musa görürdü. Peygamberimiz Miracda bu devletle şereflendi ise de, bu dünyada değildi. Cennete girip oradan gördü. Yani ahirette görmüş oldu. Dünyada iken, ahirete karıştı ve gördü. (C.3, m.17)
Araf suresinin 143. âyet-i kerimesinde, Musa aleyhisselamın Allahü teâlâyı görmek istediği bildirilmektedir. Bu da Allahü teâlânın görüleceğinin delilidir. Çünkü, bir peygamberin, imkansız olan şeyi Allahü teâlâdan istemesi abes, hatta cahillik olurdu. Allahü teâlâ hakkında caiz olan ve olmayan şeyleri bilmemek ise peygamberliğe aykırıdır. Allahü teâlâ net olarak söylüyor:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, [müminler] Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]
Âyet pek açık değil mi? Müminler Rablerine bakarlar diyor. Bunu, bakarlar da göremezler diye tevil etmek sapıklığın daniskası olur. Ve Allah’ın Resulü Muhammed aleyhisselam net olarak söylüyor:
(Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi net görürsünüz.) [Buhari] Hadis-i şerif pek açık değil mi?
Apaçık âyeti tevil etmeniz, Allah’a bakacaktır âyetinden maksat başkadır demek, âyeti inkâr demektir. Çünkü Meali denilen bir grup Salat dua demektir, namaz dinimizde yoktur dua vardır diyorlar. Böylece namazı inkâr ediyorlar. Siz de apaçık âyet-i kerimeyi inkâr ediyorsunuz. Bütün ehl-i sünnet âlimleri Cennette Allahü teâlâ görülecek diyor. Hepsi yanlış sadece ibni Sebecilerinki doğru öyle mi?
Bizde sizin gibi bir grup var, onlar da aynen sizin gibi âyetleri hadisleri tevil ediyorlar. Bu batıniliktir, yani Kur’anın batıni manası var diyerek gerçek manasını inkâr etmektir. Mesela hadis-i şerifte, (Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz) buyuruluyor. Bunu, (İslamiyet batıdan yayılacak) diye tevil ediyorlar. Hâşâ Allah ve Resulü insanlar anlamasın diye şifreli mi konuşuyor, bilmece gibi mi konuşuyor. Müminler Allah’a bakacak diyor. Bu öyle demek değil demek, düpedüz âyetleri inkârdır.
Vehhabiler de, kâfirler için inen âyetleri Müslümanlara yüklüyorlar. Şiileri tekfir ettikleri gibi, Ehl-i sünnete de müşrik diyorlar. Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, (Yedullah’ın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah bilir) buyuruyorlar. Yed kelimesinden bildiğimiz el manasını anlamak, çok yanlıştır. Müminler Allah’a bakacak buyuruluyor. Bu tevil edilirse, o zaman Kur’anın ve hadislerin hepsi de tevil edilerek, Kur’anı kerim ve hadis-i şerifler bozulmuş olur. Mesela, (Eshabın tamamından razıyım) mealindeki âyet-i kerimeyi, (Beşi hariç diğerleri mürted oldu) diye tevil etmek, ne kadar yanlış olur. Böyle tevil etmek, din düşmanlığı olup, âyetlere inanmıyoruz demenin başka şeklidir. Yanlış tevillere sapmamalıdır. Müteşabih ifadeler, hüküm bildiren âyetler değildir. Allahü teâlâ, bunları kalbi bozuk olanların tevil edeceğini bildiriyor. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Sana Kitabı indiren Odur. Onda Kitabın temeli olan kesin anlamlı âyetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdır. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler..) (Al-i imran 7)
Bakın Allah ne buyuruyor, kalblerinde eğrilik olan âyetleri tevil eder başka anlamlar çıkarır buyuruyor. Kalbinde eğrilik olup da Allah’ın apaçık âyetini, (Allah’a bakacaklar) âyetini inkâr edenlere sözümüz yoktur. Bizim sözümüz âyetleri aynen kabul edenlere.
* İmam Ebu Hanife'nin iki yüz defadan fazla Allah’ı rüyada gördüğü söyleniyor.
CEVAP
Ehl-i sünnetin gözbebeği, imam-ı a’zam diye şöhret bulan ve imam-ı Cafer hazretlerinin şanlı talebesi imam-ı a’zam hâşâ yalan mı söylüyor? Ehl-i sünnetin tamamı yalan mı söylüyor? Sen âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yani Allah ve Resulüne inanmıyorsun, imam-ı a’zam hazretlerine nasıl inanırsın ki?
* Merak ettiğim, şu âyetleri nasıl yorumluyorsunuz?
CEVAP
Sen asla merak etmiyorsun. Acaba tevil edecek bir yer bırakırlar mı, başkasına cevap verirken orayı tevil edelim diyeceksin. Ama hiçbir zaman güneş balçıkla sıvanmaz.
* “...Hiçbir zaman beni göremeyeceksin (ey Musa!)...” (A’raf, 143)
CEVAP
Âyete ilave yapmışsın. Hiçbir zaman ifadesi âyette yok. Öyle olsa, hâşâ öteki âyetlerle çelişkili olur. Yukarıda, siz bana bakacaksınız buyuruyor, kâfirler beni göremeyecek buyuruyor, burada da hiçbiriniz göremeyecek dense hâşâ çelişkili olur. Yani Allahü teâlâ, (Ya Musa sen beni dünyada göremezsin) diyor. Ama ahirette görüleceğini öteki âyetler açıkça bildiriyor.
* “Gözler onu göremez, ama O, gözleri görür...” (En’am, 103)
CEVAP
Gözler onu göremez değil, yanlış yazılmış, doğrusu şöyledir:
(Onu [Allah’ı] gözler idrak edemez, fakat O bütün gözleri idrak eder, ihata eder.)
Bu âyetin orijinalinde tüdrik, yüdrik yani idrak etme ifadesi geçiyor, görmekle hiç alakası yok.
İmam-ı Nevevi hazretleri, (En'am suresi 103. âyetindeki Ona gözler erişemez demek, Onun zatının hakikatini gözler idrak ve ihata edemez demektir. Yoksa rüyet haktır) buyuruyor. Âyet-i kerimede beni göremezsin ifadesi kasıtlı olarak Hiçbir zaman beni göremezsin diye tercüme edilmiştir. Bid'at fırkalarından bazıları, Enam suresinin 103. âyetini delil getirerek, (Ona gözler erişemez) âyetine göre dünyada ve ahirette Allah’ı görmek imkansızdır, dediler. Bunun yanlış olduğunu, Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler bildiriyor. (Beydavi)
İmam-ı Rabbani hazretleri, Enam suresinin 103. âyetini açıklarken, (Müminler, ahirette Allah’ı göreceklerdir) buyuruyor. (c.3, m. 44 ve 90)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir. (Fıkh-ı ekber)
Kur'an-ı kerimde, (Dünyada kör olan, ahirette de kör olur) buyurulması, kâfirler içindir. Müminler, ahirette Allah’ı görecektir. (Berika)
Dünyada imandan mahrum olan, ahirette de rüyetten mahrum olur. (Medarik)
Müminler, ahirette, Cennete girmeden önce de, girdikten sonra da Allahü teâlâyı göreceklerdir. (Nuhbet-ül-Leali)
Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile, (Allah’ı müminler görür, fakat Cehennemde kâfirler göremez) buyuruyor. Ahirette Allahü teâlânın görüleceğinde icma vardır. Bunu inkâr edenler diyor ki:
(Görmek için beş şart gerek: Görünen şey bir yerde olmalı, bir tarafta olmalı, karşısında olmalı, çok uzak ve çok yakın olmamalı ve gözden çıkan şualar o şeye ulaşmalı! Bakan ile bakılan şey arasında ışık olmak da şarttır. Bu şartlar Allah için söylenemez ve görmek imkansız olur.)
Bu şartlar dünya ölçüleri ile ilgilidir. Ahiret işleri, dünya işlerine hiç benzemez. Dünyanın batısında olan bir kör, Allahü teâlânın kudreti ile dünyanın doğusundaki bir karıncayı görür. Allahü teâlânın kudretinden şüphe edilmez.
Necm suresinin, (Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı) mealindeki 17. âyet-i kerimesini imam-ı Rabbani hazretleri, (Mirac gecesinde, gözü Allah’tan hiç ayrılmadı) diye açıklamakta ve Allah’ı ahirette dünya gözü ile gördüğünü bildirmektedir. (C.1 m.129)
Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah, Allahü teâlâyı Miracda gördü. Ancak bu görmesi dünyadaki görmek gibi değil idi. (İtikadname)
Caiz olmak ayrı şey, görmek ayrı şeydir. Ehl-i sünnet âlimleri, (Allah’ı dünyada görmek caiz, fakat kimse görmemiştir, gördüm diyen zındık olur) buyuruyorlar. Rüyada görmek ise dünyada görmek değildir. Peygamber efendimiz, Allahü teâlâyı rüyada gördüğünü Camiussagirdeki hadis-i şerifte bildirmektedir. İslâm âlimlerinden de rüyada görenler olmuştur.
* Saniyen Allah’ın cisim olmadığı ve hiçbir cismi özellik taşımadığında, onun zaman ve mekan üstü bir varlık olup zaman ve mekan da dahil hiçbir sınırla sınırlandırılamayacağında bütün Müslümanlar müttefiktir.
CEVAP
Kesinlikle müttefik değil, Arap âlemi, selefiye, vehhabiye ve mezhepsizler, hâşâ Allah Arşta diyorlar. Onlar da Allah Arşa istiva etti kelimesini yanlış tevil ediyorlar, oturdu diyorlar. Senin idrak kelimesini görmek anlamında kullandığın gibi. Sadece Ehl-i sünnet Allah’ı noksan sıfatlardan münezzeh biliyor. Allah cisim falan değil elbette. Düşünülen her şey O değildir.
* O her şeyi kuşatır, hiçbir şey Onu kuşatamaz.
CEVAP
Bu işte Enam suresinin 103.âyetinin tercümesidir. Sen görmek olarak bildirdin.
* Yahu, hem de şu başlardaki gözle ve de aynı gökteki ondörtlük ay gibi Allah’ın görüleceği nasıl söylenir?
CEVAP
Allah diyor, Rablerine bakacaklar diye, âyeti yok mu sayıyorsun? Üç halife mi koydurdu diyorsun?
* Bu Allah’a cismi özelliği atfetmek değil mi? Onu bir mekanla sınırlandırmak değil mi?
CEVAP
Asla değil. Vehhabiler de öyle diyor, Miracı inkâr ediyorlar. Allah bir yerde de Onu görmeye mi gitti diyorlar.
Hem, cisim olarak görülecek, sınırlı görecek diyen hiçbir Ehl-i sünnet âlimi yoktur. Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada Allahü teâlâ anlaşılmadan bilineceği gibi, ahirette de anlaşılmadan görülecektir. (Tekmil-ül-iman)
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Müminler, Cennette Allahü teâlâyı cihetsiz ve keyfiyetsiz ve hiçbir şeye benzetmeyerek ve misali olmayarak görecektir. (c.1, m.266)
Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı, Ahirette Allahü teâlâ görülecektir buyuruyor. Hepsi ibni Sebeci kadar o âyetleri anlayamadılar mı?
* Onun insanlar tarafından ihata edilebileceği anlamına gelmez mi?
CEVAP
Asla. Mutezile denilen akılcı ekol de bu kafada.
* Yoksa kıyamette durum farklı mı olacak? Mesela Allah sınırlı bir hale mi gelecek? Veya insanlar sınırsızlaşıp cisim olmaktan mı çıkacaklar?
CEVAP
Hâşâ. Nasıl olduğunu anlamadan bir olduğunu kabul ettiğimiz gibi anlaşılmadan da göreceğiz. Görmesek, Allah, Rablerine bakarlar buyurmazdı. Ancak diğer bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor;
(Onlar [kâfirler] o gün Rablerini [cemal sıfatı ile] görmekten mahrumdur.) [Mutaffıfin 15]
Mahrum olan kâfirler olacak. Kendinizi kâfirlerden sayıyorsanız ona da diyeceğimiz yoktur.
Ehl-i sünnetin, Ehl-i beyt ve Eshab-ı kiram sevgisi
Sual: Ehl-i sünnetin ehl-i beyt taraftarlarına saldırmasının sebebi nedir?
CEVAP
Ehl-i beyte hiçbir sünni yani Ehl-i sünnet olan saldırmaz, saldıran varsa ya vehhabidir, ya hurufidir. Hangi Ehl-i sünnet ehl-i beyte laf söyler. Kitaplarımızda vardır, imanın esaslarından biri de Ehl-i beyti sevmektir. Ehl-i beyti sevmek şarttır. Çünkü imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah’ı sevmek ve Allah’ın sevmediklerini sevmemektir. Hadis-i şerifte (İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah dostlarını sevmek ve Onun düşmanlarına düşmanlık etmektir) buyuruldu.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i beyti sevmek, son nefeste iman ile gitmeye sebep olacağını, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirmektedir. (Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye)
Her namazda, Âl-i Muhammed diye dua ettiğimiz Ehl-i beyttir. Allahü teâlânın en çok sevdiği resulü Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en çok sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ehl-i beyti seveni Hak teâlâ sever, buğz edene de buğz eder.) [İ. Asakir]
(İslamın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir.) [İbni Asakir]
(Size iki şey bıraktım. Allah’ın kitabı ve Ehl-i beytim. Bunlara uyan, hidayet üzere olur. Uymayan sapıtır.) [İbni Hibban]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok sevenin, Sırat köprüsünde ayakları kaymaz.) [M.Ç.Güzin]
(Ehl-i beytim, Nuhun gemisi gibidir. Tutunan kurtulur, tutunmayan, boğulur.) [Taberani]
(Ehl-i beytime buğzeden, yüzüstü Cehenneme atılır.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytime, Cehennemlikten başkası buğzetmez.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytimi sevmeyen, ihtilafa düşer ve şeytana yoldaş olur.) [Hakim]
(Vallahi Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [İ. Ahmed]
(Sizin iyileriniz, benden sonra, Ehl-i beytime iyilik edenlerdir.) [Hakim]
(Benim soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahü teâlâ çok acı azap yapar.) [Deylemi]
(Şu üç hürmeti gözetenin, dini ve dünyası muhafaza edilir, yoksa hiç bir şeyi korunmaz. İslam’a, Peygambere ve Onun nesline hürmet.) [Taberani] [İslam’a hürmet, Dinin emirlerine riayet etmektir, Peygambere hürmet, sünnetine uymaktır, nesline hürmet seyyidlere, şeriflere hürmettir.]
Bu hadis-i şerifler karşısında hangi müslüman ehl-i beyte saldırır ki? Saldıran varsa ehl-i sünnet değildir, olması da mümkün değildir. Hiçbir ehl-i sünnet mensubu ehl-i beyte saldıramaz.
Ama siz rafiziliğin yanlışlarını söyleyene ehl-i beyte saldırıyor diye kabul ediyorsanız o başka.
Hıristiyanlar, Hazret-i İsa'ya tanrı veya tanrının oğlu diyorlar. Biz müslümanlar, İsa tanrı değildir dersek İsa aleyhisselama mı hakaret olur?
Hazret-i Ali’ye Allah diyen peygamber diyen rafiziye dur dersek, Hazret-i Ali’ye ehl-i beyte mi saldırmış oluruz?
Hazret-i sayın demektir. Yazılarınızda, Hazret-i Ali diyor da diğer eshab-ı kirama takıyye icabı bile Hazret demiyorsunuz. Resulullahı seven sevgisinde samimi ise onun ehl-i beytini de eshabını da sevmesi lazım. Çünkü Allah hepsinin Cennetlik olduğunu bildiriyor. Münafıklar ayrıdır. Onlar eshab-ı kiramdan olamaz. Eshab-ı kiramın hepsinin Cennetlik olduğuna dair âyet-i kerimeler vardır.
Ehl-i beyte saldıranlar nasıl hain ise, eshab-ı kirama saldıranlar da haindir.
Resulullahı sevmek ehl-i beytini ve eshabını sevmekle mümkündür. Siz Hazret-i Ali’yi sevmiyor ona düşmanlık ediyorsunuz. Onun damadı olan Hazret-i Ömer’e düşmanlık besliyorsunuz. Hazret-i Ömer kötü birisi olsa idi Hazret-i Ali onun halifeliğini kabul edecek kadar korkak birisi mi idi? Kızını ona verir miydi?
* Yazının başında ehl-i beyt sevdasından bahsetmişsiniz, acaba yazdığınızı okuyor musunuz yoksa takıyye edip ehl-i beyte olan nefretinizi gizlemek mi istiyorsunuz?