11
EXE RANK
~TiM[e]-oVeR~
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 2 Kas 2008
- Mesajlar
- 11,101
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Web sitesi
- www.google.com
Yavuz Sultan Selim Han zamanında, İran hükümdarı Şah İsmail, kıymetli
mücevherler ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor, hünkâra.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas,
kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat, sandık açılır açılmaz, pek fena bir koku
yayılıyor etrafa.
Önce, hiç kimse bir anlam veremiyor, nadide mücevherler ile dolu
sandıktaki bu fena kokuya. Sonra, mesele anlaşılıyor. Sandığın dibine insan
dışkısı doldurulmuş.
Yani, Şah İsmail, aklı sıra, cihan padişahına hakaret ediyor.
Cihan padişahı emir veriyor, "herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı'nın
şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız." ve çözümü yine
kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve
kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. Sandığın içine, o zamanın
İstanbul'unda imâl edilen en nefis gül kokulu lokumlarından bir kutu
hazırlanmış bir kutu yerleştiriliyor. Kutunun altına da, bir satırlık
yazıdan ibaret bir pusula iliştiriliyor.
Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra, Şah İsmail'e gönderiliyor.
Sandık, Şah'ın huzurunda açılıyor. Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi
gül kokusu yayılıyor.
Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi
Şah'ın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak kaydı ile büyük bir
saygı ve nezaketle, Şah İsmail'e lokumdan ikram ediyor. Bilâhare,
görevliler, huzurda bulunanlara teker teker ikram etmeye başlıyorlar,
lokumdan.
Şah, bütün bu olup bitenlere bir anlam veremiyor. Osmanlı Elçisi, Şah'ın
şaşkınlığını gidermek için, lokum kutusunun altına iliştirilmiş
mütevazı pusulayı uzatıyor.
Pusulayı okuyan Şah'ın yüzünde, bu sefer, şaşkınlığın yerini büyük bir
utanç ifâdesi alıyor;
"İsmail, herkes yediğinden ikram eder."
mücevherler ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor, hünkâra.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas,
kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat, sandık açılır açılmaz, pek fena bir koku
yayılıyor etrafa.
Önce, hiç kimse bir anlam veremiyor, nadide mücevherler ile dolu
sandıktaki bu fena kokuya. Sonra, mesele anlaşılıyor. Sandığın dibine insan
dışkısı doldurulmuş.
Yani, Şah İsmail, aklı sıra, cihan padişahına hakaret ediyor.
Cihan padişahı emir veriyor, "herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı'nın
şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız." ve çözümü yine
kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve
kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. Sandığın içine, o zamanın
İstanbul'unda imâl edilen en nefis gül kokulu lokumlarından bir kutu
hazırlanmış bir kutu yerleştiriliyor. Kutunun altına da, bir satırlık
yazıdan ibaret bir pusula iliştiriliyor.
Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra, Şah İsmail'e gönderiliyor.
Sandık, Şah'ın huzurunda açılıyor. Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi
gül kokusu yayılıyor.
Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi
Şah'ın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak kaydı ile büyük bir
saygı ve nezaketle, Şah İsmail'e lokumdan ikram ediyor. Bilâhare,
görevliler, huzurda bulunanlara teker teker ikram etmeye başlıyorlar,
lokumdan.
Şah, bütün bu olup bitenlere bir anlam veremiyor. Osmanlı Elçisi, Şah'ın
şaşkınlığını gidermek için, lokum kutusunun altına iliştirilmiş
mütevazı pusulayı uzatıyor.
Pusulayı okuyan Şah'ın yüzünde, bu sefer, şaşkınlığın yerini büyük bir
utanç ifâdesi alıyor;
"İsmail, herkes yediğinden ikram eder."