Dini SözLük

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
EHL-İ BİD'AT:
Bid'at sâhipleri. Peygamber efendimizin ve eshâbının bildirdiği doğru îtikâddan (inanıştan) ayrılanlar. (Bkz. Bid'at)
 
EHL-İ DÜNYÂ:
Âhireti unutup, dünyâya sarılanlar. Dünyâya düşkün olanlar. (Bkz. Dünyâ)
 
EHL-İ GAFLET:
Dünyâya dalıp, âhireti unutanlar. Kastedip halkın özüne Toprak doldurup gözüne Ehl-i gafletin yüzüne Gülen dünyâ değil misin?
(Azîz Mahmûd Hüdâî)
 
EHL-İ HAK:
Doğru yolda olanlar. (Bkz. Ehl-i Sünnet)
 
EHL-İ HÂL:
Hâl sâhibi. Mânevî zevklere kavuşmuş kişi. (Bkz. Ehlullah)
 
EHL-İ HEVÂ:
1. Nefsine uyan, nefsinin arzu ve istekleri peşinde koşan. (Bkz. Hevâ)
2. Bid'at (dinde olmayan inanış ve işler) sâhibi.
Ehl-i hevâ, kısa akıllarına, nefslerine uyarlar. Bunlardan, aslandan kaçar gibi kaçmalıdır. Yetmiş iki sapık fırka böyledir. (İmâm-ı Rabbânî, Tahtâvî)
 
EHL-İ İSLÂM:
Müslümanlar. Peygamber efendimizin bildirdiklerinin hepsini beğenen, kalbiyle inanıp, diliyle söyleyen müslüman. (Bkz. Müsliman)
 
EHL-İ KEŞF:
His ve akılla anlaşılamayan şeylerin, kalbine doğduğu velî zâtlar. (Bkz. Keşf)
Müctehidlerin (dinde söz sâhibi âlimlerin) ve onların mezheblerinde bulunanların da hatâlı işlerine sevap verilir. Ehl-i keşfin hatâsı kendileri için affedilir ise de, mukallidleri, onları taklid edenler, mâzûr değildir, affedilmezler. (Abdülhakîm-i Arvâsî)
 
EHL-İ KIBLE:
Kâbeyi kıble edinenler, müslümanım diyenler. İş ve sözünde açıkça küfür görülmeyen dalâlet (sapık) fırkalarında olanlar.
Cehennem'e girecekleri bildirilmiş olan yetmişiki bid'at fırkası, ehl-i kıble oldukları için bunların hiçbirine kâfir dememelidir. Fakat bunların, dinde inanılması zarûrî, lâzım olan şeylere inanmayanları ve Ahkâm-ı Şer'iyyeden her müslümanın işittiğ i, bildiği şeyleri te'vilini bilmeden red edenleri kâfir olur. (İmâm-ı Rabbânî)
 
EHL-İ KİTÂB:
Hazret-i Îsâ veya Mûsâ aleyhimesselâmdan birine ve bunlara gönderilen kitâblara inanan kâfirler, yahûdîler ve hıristiyanlar.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Ey Habîbim! Ehl-i kitâb olan yahûdî ve hıristiyanlara söyle: Semâvî kitaplar ve Resûllerde ihtilâf (ayrılık) olmayıp, bizimle sizin aranızda berâber olan kelimeye gelin. Şöyle ki: "Allahü teâlâdan başkasına ibâdet etmeyelim ve hiçbir şeyi O'na şerik, ortak koşmayalım, Allah'ı bırakıp da içimizden hiç kimseyi (kimimiz kimimizi) Rab'lar edinmiyelim" deyiniz. Eğer Ehl-i kitâb bu kelimeden yüz çevirirlerse (o halde) şöyle deyin: "Şâhid olun, biz gerçek müslümanlarız." (Âl-i İmrân sûresi: 64)
Yâ Muâz bin Cebel! Sen, ehl-i kitâbdan bir kavme gidiyorsun. Onları ilk dâvet edeceğin şey, Allahü teâlâya ibâdet etmeleri olsun. Allahü teâlâyı tanıdıkları zaman, onlara beş vakit namazın farz olduğunu söyle. Bunu da yaparlarsa, mallarından alıp, fakirlerine vereceğin zekâtın farz olduğunu söyle. (Hadîs-i şerîf-Hilyet-ül-Evliyâ)
Ehl-i kitâb, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellemin peygamber olduğunu bilirler. Fakat inadları ve hasedleri yüzünden inanmazlardı. (İmâm-ı Rabbânî)
 
EHL-İ KUBÛR:
Kabir ehli. Kabirdekiler, ölüler. Ne kendi etdi râhat ne âlem etdi huzur, Yıkıldı gitti cihândan dayansın ehl-i kubûr.
(Lâ Edrî)
 
EHL-İ RE'Y:
İçtihadda, dînî hükümleri bildirmede İmâm-ı A'zam ve Irâk âlimlerinin yoluna tâbi olanlar. Bunlara ehl-i kıyâs, eshâb-ı re'y de denir.
Bir işin nasıl yapılacağı, Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmemiş ise, buna benziyen başka bir işin nasıl yapıldığı aranır, bulunur. Bu iş de, onun gibi yapılır. Bunu müctehidler yapar. Eshâb-ı kirâmdan (Resûlullah efendimizi gör üp sohbet eden arkadaşlarından) sonra, ehl-i re'y olan müctehidlerin reîsi, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'dir. (Abdülhakîm Arvâsî)
 
EHL-İ RİVÂYET:
Dînî kaynaklardan hüküm çıkarırken Hicâz âlimlerinin yoluna tâbi olanlar. Bunlara; ehl-i hadîs, ehl-i eser de denir.
Ehl-i rivâyet, Medîne-i münevvere ahâlisinin âdetlerini, kıyâstan yâni ictihâd yaparak mes'eleyi çözmekten üstün tutar. Rivâyet yolunda olan müctehidlerin büyüğü, İmâm-ı Mâlik'tir. (Abdülhakîm Arvâsî)
 
EHL-İ SALÎB:
Haç sâhipleri. Târihte papalığın teşvikiyle müslümanlara karşı birleşerek seferler tertipleyen, milyonlarca insanın canına kıyan, devletlerin yıkılmasına sebeb olan hıristiyan milletler topluluğu, haçlılar, hıristiyanlar.
1099 (H. 492) senesinde Ehl-i salîb orduları Kudüs'e girmeye muvaffak oldular. Şehre girince müslüman ve yahûdî 70.000 kişiyi boğazladılar. Câmilere sığınan müslüman kadınları ve çocukları hiç acımadan öldürdüler. Sokaklardan sel gibi kan aktı. Sokak ları dolduran ölüler yüzünden yollar tıkandı. Ehl-i salîb o kadar vahşîleştiler ki, daha Almanya'da Ren nehri kıyılarında iken, rastladıkları on bin yahûdîyi orada boğazladılar. (Târihçi Michaudnun)
 
EHL-İ SUFFA:
Medîne-i münevverede, akrabâları ve evleri bulunmayan, Peygamber efendimizin mescidinin suffa denilen ve üzeri hurma dallarıyla örtülü bölümünde kalan eshâb-ı kirâm.
Ey Ehl-i Suffa! Size müjdeler olsun. Eğer ümmetimden sizin içinde bulunduğunuz bu zor şartlara râzı bir kimse kalmış olursa, o, elbette benim arkadaşlarımdandır. (Hadîs-i şerîf-Hilyet-ül-Evliyâ)
Ehl-i Suffa'nın hepsi hayatlarını dîne bağlamış, kendilerini ilme vermişlerdi. Suffa ehline kurrâ da denilirdi. Burada yetişenler, yeni müslüman olan kabîlelere muallim olarak gönderilirdi. Pekçok fazîletlere sâhib olan bu mübârek sahâbîler, büyük bi r irfân ordusu idiler. Peygamber efendimiz onları çok sever, oturup sohbet eder ve birlikte yemek yerlerdi. (Ebû Nuaym, Nişancızâde)
 
EHL-İ SÜNNET:
Îtikâdda (inanılacak şeylerde) ve yapılacak işlerde Peygamber efendimizin ve O'nun Eshâbının (arkadaşlarının) ve sonra gelen müctehid İslâm âlimlerinin yolunda bulunan müslümanlar, sünnîler.
Resûlullah efendimiz, ümmetinin başına gelecekleri bildirirken; "Benî İsrâil yetmiş iki kısma ayrıldı. Ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yalnız biri kurtulacak, diğerlerinin hepsi Cehennem'e gidecektir." Eshâb-ı kirâm bunu işitince, "O hangisidir yâ Resûlallah!" dediler. "Benim ve Eshâbımın yolunda olanlardır" buyurdu. İslâm âlimleri, bu hadîs-i şerîfte bildirilen tek kurtuluş fırkasının Ehl-i sünnet olduğunu bildirdiler. (Abdülhak-ı Dehlevî, İmâm-ı Rabbânî)
Ehl-i sünnet olanlar bugün dört mezhebde toplanmış olup, bunlar: Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezhepleridir. (Tahtâvî)
Ehl-i beyti (Peygamber efendimizin soyundan gelenleri) sevmek, Ehl-i sünnetin sermâyesidir. (Abdülhakîm Arvâsî)
Ehl-i sünnete uymadan kurtuluş imkânsızdır. (İmâm-ı Rabbânî)
 
Ehl-i Sünnet Âlimleri:
İnanılması lâzım olan din bilgilerini Eshâb-ı kirâmdan (Peygamber efendimizin arkadaşlarından) doğru olarak öğrenip, kitablara yazan ve Ehl-i sünnet îtikâdında olan İslâm âlimleri.
Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda gitmedikçe, kurtuluş olamaz, seâdete kavuşulamaz. (İmâm-ı Rabbânî)
Akıllı ve ergenlik çağına ulaşan her erkek ve kadının birinci vazîfesi, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları akâid bilgilerini (îmân bilgilerini) öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. (İmâm-ı Rabbânî)
Cüneyd-i Bağdâdî, Sırrî-yi Sekatî, Fudayl bin Iyâd, İbrâhim bin Edhem, Şâh-ı Nakşibend, Ubeydullah-ı Ahrâr, Abdülkâdir-i Geylânî, Ahmed Rufâî, Ahmed-i Bedevî, İmâm-ı Rabbânî gibi tasavvuf büyükleri aynı zamanda Ehl-i sünnet âlimidirler. (S. Abdülhakîm bin Mustafâ)
 
EHL-İ TARÎK:
Tasavvuf yollarından birine girmiş olan.
 
EHL-İ TERTÎB:
Vitirle berâber en çok beş vakit namazı kazâya kalmış kimse. (Bkz. Sâhib-i Tertîb)
 
EHL-İ VUKÛF:
Bir mes'ele hakkında ihtisâs ve bilgi sâhibi olan, bilirkişi.
Bir san'at sâhibine bir şey târif ederek iş yaptırmak olan istisnâ (ısmarlama) sözleşmesi yapılırken, fiyatın tâyin (belli) edilmesi şart değildir. Tâyin edilmiş ise, san'at sâhibinin sonradan fazla para istemesi câiz ise de, müşteri bunu kabûl etmed iği takdirde, ehl-i vukûfun tesbit edeceği piyasa değerinde anlaşmaları lâzım olur. (İbn-i Nüceym)
Vâsi velî, yetimin malını başka birine kirâya verdikten sonra bir kimse çıkıp, bu kirâ sözleşmesinin gaben-i fâhiş (çok aldanma) ile vukû bulduğunu iddiâ etse, bu gibi sırf iddiâ ile kirâlamanın sahîh olmadığına (geçersizliğine) hükmedilemez. Ancak e hl-i vukûfa başvurulur. Ehl-i vukûf, gaben-i fâhiş olduğunu söylerse, hâkim sözleşmeyi fesheder. (Ali Haydar Efendi)
 
Geri
Üst