Cümle Örnekleri, İngilizce Cümleler (Tüm Konular İle İlgili)

The meal tasted strange.

Yemeğin tadı bir tuhaftı.



This perfume smeels very good.

Bu parfümün kokusu çok güzel.



The coffee smelled wonderful.

Kahvenin kokusu enfesti.
 
The chicken smelled bad.

Tavuk kötü kokuyordu.



You look like your brother.

Kardeşine benziyorsun.



She looks like a queen.

Kraliçeye benziyor.



Your idea seems like a good one.

Fikrin iyiye benziyor.



It seems like a good party.

İyi bir partiye benziyor.
 
He sounds like his father.

Tıpkı babası gibi.



That sounds like a good idea.

İyi bir fikire benziyor.



It smells like a cigar.

Kokusu puroya benziyor.



The meal smells like rotten egg.

Yemek çürük yumurta gibi kokuyor.



The soup tasted like warm water.

Çorbanın tadı ılık su gibiydi.



This tomato tastes like an apple.

Bu domatesin tadı elma gibi.
 
The water feels like ice.

Su buz gibi.



This material feels like velvet.

Bu kumaş kadife gibi.



What does it look like?

Neye benziyor? (Görünümüyle)



What does it sound like?

Sesi neye benziyor?



What does it smell like?

Kokusu neye benziyor?
 
What does it taste like?

Tadı neye benziyor?



What does it feel like?

Neye benziyor? (Doku ya da duygu olarak)



What does it seem like?

Neye benziyor? (Görünümüyle)



I am well.

İyiyim.
 
I worked hard.

Sıkı çalıştım.



It rained hard.

Çok yağmur yağdı.



I hardly know you.

Seni pek tanımıyorum.



Come near.

Yakına gel.



I nearly broke it.

Onu az kalsın kırıyordum.



We came late.

Geç geldik.
 
I haven't seen him lately.

Onu son zamanlarda görmedim.



I can drive faster than you.

Senden daha hızlı sürebilirim.



She types better than I.

Benden iyi daktilo yazar.



She cooks better than me.

Benden iyi yemek pişirir.
 
We work harder than them.

Onlardan çok çalışıyoruz.



I came earlier.

Ben daha erken geldim.



She drives the fastest.

Hızlı sürer.



They came the latest of all.

Herkesten geç geldiler.
 
He plays the best of all the others.

Diğerleri içinde en iyi o oynar.



The man is at the door.

Adam kapıdadır.



The man at the door.

Kapıdaki adam.



The girls are in the garden.

Kızlar bahçededir.
 
The girls in the garden

Bahçedeki kızlar.



The picture is on the wall.

Resim duvardadır.



The picture on the wall.

Duvardaki resim.



The girl has a red dress.

Kızın kırmızı elbisesi var.
 
The girl with the red dress is very pretty.

Kırmızı elbiseli kız çok güzeldir.



Please call the man waiting at the door.

Lütfen kapıda bekleyen adamı çağırınız.
 
There is a book, two notebooks and some pencils on the table.

Masanın üstünde bir kitap, iki defter ve birkaç kalem var.



There is some money on the table.

Masanın üstünde biraz para var.
 
There isn't any money on the table.

Masanın üstünde hiç para yok.



Is there any money on the table?

Masanın üstünde hiç para var mı?
 
I have little money.

Çok az param var.



I have a few friends.

Birkaç tane arkadaşım var.



I have few friends.

Çok az arkadaşım var.
 
I have quite a few friends.

Epeyce arkadaşım var.



I have quite a little money.

Epey param var.



We have breakfast at 8 o'clock every morning.

Her sabah saat 8'de kahvaltı ederiz.
 
I drink a glass of milk every day.

Her gün bir bardak süt içerim.



She likes horror films.

Korku filmlerinden hoşlanır.



Water freezes at 0º C.

Su sıfır derecede donar.
 
The sun sets in the west.

Güneş batıdan batar.



People need oxygen ad water.

İnsanlar oksijen veya suya gerek duyar.



The train leaves at 8 o’clock.

Tren saat sekizde kalkacak.



I graduate school next year.

Gelecek yıl okuldan mezun olacağım.
 
We visit the museums tomorrow.

Müzeleri yarın ziyaret edeceğiz.



I will leave, when she comes.

O gelince ben gideceğim.



Wait until he finishes.

O bitirinceye kadar bekle.



I do my work carefully at the office every day.

Ben her gün işimi ofiste dikkatle yaparım.



The dog eats its food hungrily in the garden every day.

Köpek her gün bahçede yemeğini iştahla yer.
 
Why don't you go?

Neden gitmiyorsun?



They come here every day.

Onlar her gün buraya gelir.



Who comes here every day?

Kim her gün buraya gelir?

 
How often do you come here?

Buraya ne kadar sık gelirsiniz?



What time does he go to work?

İşe saat kaçta gider?



What does he do?

O ne yapar?



How do you do it?

Onu nasıl yaparsınız?



Where do you do it?

Onu nerede yaparsınız?
 
Geri
Üst