Çİnlİler kaĞidi kullanmasi hakkinda bİlgİ

  • Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar : 0
  • Görüntüleme : 292

Method

Kullanıcı
Acemi üye 365-Gündür-Beraberiz! Çaylak Üye 5 Yıldır Beraberiz Bronz Üye 10 Yıldır Beraberiz Doğrulanmamış Hesap Silver Üye Gold Üye Platin Üye
10
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
29,965
Tepkime puanı
0
Yaş
34
Ticaret - 0%
0   0   0


Kâğıdı ilk yapanlar, Çinlilerdir. 2000 yıl kadar önce, daha Avrupa’da Yunanlılar ve Romalılar ünlü Mısır papirüsleri üzerine yazı yazarlarken Çinliler kâğıt yapmayı çoktan biliyordu.
[IMG]http://www.teknoloji.tc/wp-content/uploads/2008/11/paperball-278x300.jpg[/IMG]
Kâğıt yapmak İçin bambu lifleri, bazı otlar ve eski paçavralar kullanılıyordu. Bunları, bir dibek içinde suyla karıştırıp hamur haline getiriyorlardı. Bu hamurdan da kâğıt yapılıyordu. .
Burada kalıp olarak İncecik bambu kamışıyla İpekten kafes şeklinde örülmüş çevreler kullanılıyordu. Kalıbın üzerine kâğıt kurumadan biraz dökülüp, liflerin birbirine yapışması ve keçe haline gelmesi için kalıp her tarafa eğilirdi. Su, kafesin deliklerinden akar, kafesin üstünde de ıslak kâğıt tabakası kalırdı. Bu tabakayı dikkatle kaldırır, bir tahtanın üzerine serer ve güneşte kuruturlardı. Sonunda bu kurutulmuş kâğıt yapraklarından bir tomarını tahtadan yapılmış bir baskı aracının altına koyarlardı.
Çinliler, kâğıt abajurdan başlayarak kitaba ve porselene kadar her işlerinde büyük bir sabır ve ustalık göstermişler ve Avrupalılardan önce matbaayı, barutu ve kâğıdı icat etmişlerdir. :
Kâğıt, Asya’dan Avrupa’ya gelinceye kadar birçok yıllar geçti. Bu iş şöyle oldu:
704 yılında Araplar, Ortaasya’da Semerkant kentini aldılar. Orada ellerine geçirdiler birçok ganimet arasında kâğıt yapmanın sırrını da alıp ülkelerine ***ürdüler. Bu yolla Arap: ların eline geçen kâğıt nedeniyle Sicilya, ispanya ve Suriye gibi ülkelerde kâğıt fabrikaları kuruldu. Suriye’nin, Avrupalıların Bambiç diye adlandırdıkları Manbİç kentinde de bir fabrika kurulmuştu. Arap tacirleri karanfil, biber ve güzel kokular gibi doğu mallarıyla birlikte Avrupa’ya Manbiç kâğıdı da ***ürüyorlardı. Kâğıtların en İyisi büyük tabakalar halinde satılan Bağdat kâğıdı sayılıyordu. Mısır’da çeşitli kâğıt türleri yapılmaktaydı. Bunların arasında çok büyük tabakalar halinde yapılan “İskenderiye kâğıdı’ndan tutun da, güvercin postalarında kullanılan küçücük tabakalara kadar her türlü kâğıt vardı.
Bu tür kâğıt eski paçavralardan yapılmaktaydı. Siyah benekli bir rengi vardı. Işığa tutulduğunda, yer yer pa-çavra parçalan bile görülüyordu.
Avrupa’nın kendi kâğıt fabrikaları ya da o günlerin deyimiyle, “kâğıt değirmenleri” görülünceye dek ara-
dan yüzyıllar geçti. Artık XIII. yüzyılda bu tür kâğıt değirmenlerini italya’da ve Fransa’da görmek mümkündü.
Bazan tarihçilerin eline yazılış yılı belli olmayan belgeler ve el yazmaları geçebilir.
Bu belgelerin yazılış tarihi nasıl anlaşılır dersiniz?
Bu işlerle uğraşan bilginler bunu anlamak için hemen yazının yazıldığı kâğıda başvururlardı;
Böyle bir bilgin bunu nereden, nasıl anlardı?
Kâğıdı ışığa tuttuğu zaman ne görürdü?
Bilgin kâğıdı ışığa tutunca, filigran dediğimiz saydam bir işaret görürdü.
Her kâğıtçı ustanın kendine göre bir işareti vardı.
Bazı ustaların bu işaretten başka kâğıdın yapılış yılını ve kendi adlarını yazdıkları da olurdu. Ustaların kullandıkları işaretler çok çeşitliydi. Bu işaretler, insanbaşı, geyikbaşı, çan kulesi, boynuz, arslan, deniz kızı, kuş başlı-kanatlı arslan da olabilirdi.
Filigran dediğimiz bu işareler şöyle yapılırdı: Kâğıt hamurunu içine
137
döktükleri kalıbın dibine kâğıda konmak istenen telden yapılmış bir örneği yerleştirirdi. Hamur kalıbın içine dökülünce, kabın dibindeki belirli işarete gelen yerleri, öteki yerlerden daha ince bir tabaka halini alırdı. Bunun için de kâğıt ışığa tutulunca, işaretin örttüğü yerler saydam olarak görünürdü.
Kâğıtlarda rastlanan en eski işaret, dairedir. Eski kâğıtlarda böyle bir işaret görüldü mü, kâğıdın 1301 yılında yapılmış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz.
önceleri kâğıda pek değer verilmezdi. Kâğıt üstünde ancak uzun süre saklanması gerekli olmayan şeyler yazılıyordu. Kitaplar için yine eskisi gibi parşömen kullanılıyordu. Ama her geçen günle birlikte, ucuz kâğıt pahalı parşömenin yerini almaya başladı. Sonra giderek, güzel ve dayanıklı kâğtılar da yapılmaya başlandı. Bu arada bazı kişiler kitapları kâğıda kopya etmeyi de denediler. Fakat kitabın dayanıklılığını arttırmak için her iki defter arasına bir tabaka parşömen koydular.
Aradan bir yüzyıl daha geçti ve parşömenden kitaplar çok azaldı.
Zaten başka türlü de olamazdı. Ticaret gelişiyor ve yaygınlaşıyordu. Kentlerden kentlere giden ticaret kervanlarının sayısı gittikçe çoğalıyordu. Irmaklarda ve denizlerde bir ülkeden bir Ülkeye mat taşıyan gemiler görülmeye başlandı. Ticaretle, panayırlarla, borsalarla, depolarla, kervanlarla ve gemilerle birlike çeşitli faturalar, hesap pusulaları, iş mektupları, hesap defterleri de çoğalmaya başladiVBü-tün bunlar için de kâğıt ve okuma yazma bilen insanlar gerekmekleydi. Artık o dönemde bir zamanlar olduğu gibi okuma yazma bilenler yalnız papazlar değildi. Her yanda okullar ve Üniversiteler ortaya çıkmaya baş-
ladı. Okumaya susamış gençler, üniversitelerin bulunduğu kentlere akın etmeye başladılar. Paris’te öğrenciler, Seine nehrinin sol kıyısında koskocaman bir mahalle kurdular. Bu mahalle bugün Latin Mahallesi adını taşımaktadır.
Bu kez kitapları yalnız sofu papazlar değil, öğrenciler kopya etmeye başladılar. Bunlar kitabın güzelliğine, okunaklı olmasına pek de aldırış etmezlerdi. Çoğu kez de satır başlarının ilk harflerini, gülünç bir biçimde dilini çıkarmış İnsan yüzleriyle, kocaman karınlı hayvan resimleriyle ve kendi öğretmenlerinin karikatürleriyle süslüyorlardı.
Bu kişilerin kitaba saygıları azdt. Kitapların boş yerlerine biçimsiz bir ‘takım insan resimleri çiziyor, altlarına da: “Palavra”, “Budalalık1′, “Yalan söylüyorsun!” gibi uygunsuz kelimeler yazıyorlardı.
 


 

 
Home Register Log In
Üst