20
EXE RANK
`korkunc` `FENA`
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 6 Kas 2010
- Mesajlar
- 28,252
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
"CHP'nin adımı olumlu"
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, Bahçeli'nin tavrının ardından "Toplumsal Mutabakat Komisyonu'nun otomatik olarak düştüğünü" söyledi
06 Haziran 2012 Çarşamba, 21:57:52
Başbakan Erdoğan, terör sorunu konusunda CHP'nin attığı adımı olumlu bir yaklaşım olarak gördüğünü belirterek, "Temenni ederim ki bunu karşılıklı olarak çok daha iyi bir noktaya getirelim. Yani bu tablonun daha da güçlenerek devamı, benim en büyük arzumdur, isteğimdir" dedi.
Başbakan Recep Tayyyip Erdoğan, ATV'de katıldığı katıldığı programda, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. CHP ile 'terör sorunu' konusunda gerçekleşen görüşmeye ilişkin bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, "Teşebbüs noktasında CHP'nin attığı adımı olumlu bir yaklaşım olarak görürüm" dedi. CHP'nin soruna 'Kürt meselesi' olarak yaklaştığını fakat artık Türkiye'de 'Kürt meselesi' olmadığını, 'terör sorunu' olduğunu söyleyen Erdoğan, soruna 'Kürt sorunu' olarak yaklaşılmasının Kürt kökenli vatandaşlara hakaret olduğunu savundu.
CHP'nin 10 maddelik raporuna da değinen Erdoğan, bu 10 maddelik raporun bir öneri paketi olmadığını, burada bir tespit, bir teşhis olduğunu söyledi. MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin konuyla ilgili açıklamalarına değinen Erdoğan, "MHP Genel Başkanı sert bir açıklamayla her tarafı toz dumana kavuşturdu ve ben artık üzülüyorum MHP Genel Başkanı'na. Muhalefetin içinde bir Genel Başkanı'nın ağzından bu tür ifadelerin, 'İhanet üçlüsü', 'Şeytan üçgeni' gibi bu ifadeleri kullanmasını doğrusu kendisine yakıştıramıyorum. Ve böyle bir ziyareti kabul etmeyebilirsiniz. Nitekim ben üç kez randevu talebinde bulundum Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak. Bu randevu taleplerimin hiçbirine olumlu cevap vermedi" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Bahçeli'nin açıklamaları üzerine otomatik olarak Toplumsal Mutabakat Komisyonu'nun düştüğüne dikkat çekerek, "Niye? Çünkü burada, parlamento içindeki gruplar arasında böyle bir mutabakat demek ki sağlanamıyor. Akil İnsanlar Grubu'na gelince o da zaten buna bağlı olarak o da kendiliğinden düşmüş oluyor" dedi.
"AK PARTİ VE CHP ÇALIŞMALARI ORTAK YÜRÜTEBİLİR"
Başbakan Erdoğan, CHP heyetine, TBMM'de Toplumsal Mutabakat Komisyonu kurulamasa bile AK Parti ve CHP'nin çalışmaları beraber yürütebilecekleri teklifinde bulunduklarını söyleyerek, "Gelin, biz CHP ve AK Parti olarak, şuanda yanımdaki üç arkadaşlarım benim bu konularla ilgili çalışan arkadaşlarımdır; sizin de yanınızdaki arkadaşlarınız da bu konularla ilgilenen arkadaşlar olduğuna göre talimatları verelim, iktidar ve ana muhalefet partisi olarak biz bu konudaki çalışmalarımıza başlayalım. Yani nerede iktidar olarak bizim eksiğimiz var, ben bunu göreyim. Siz bu eksiği bize önerdiğinizde biz de bu eksikleri gidermek üzere gayret içine girelim" dediğini anlattı.
Başbakan Erdoğan, hükümet olarak terör sorunun sadece güvenlik güçleriyle halledilebilecek bir mesele olduğuna inanmadıklarını, bu sorunun çözümü için partinin kurulumundan bu yana Doğu ve Güneydoğu bölgelerine 30 milyar TL'yi aşan yatırımlar yaptıklarını söyledi. Erdoğan ayrıca iktidar oldukları anda bölgedeki olağanüstü hali kaldırdıklarını hatırlattı.
"BU TABLONUN GÜÇLENMESİ EN BÜYÜK İSTEĞİMDİR"
Başbakan Erdoğan, "Karşınızda hakikaten yeni bir CHP, müzakere üslubuyla konuşabileceğiniz bir muhalefet olduğunu görüyor musunuz" sorusuna, "Ben bugünkü tabloyu gördüğüm zaman, bu tablonun daha da güçlenerek devamı, benim en büyük arzumdur, isteğimdir. Onun için zaten o teklifi de kendilerine yaptım" cevabını verdi.
Başbakan Erdoğan, muhalefete karşı üslubunu belli bir ahlak çerçevesinde yürütmeye çalıştığını söyleyerek, "Temenni ederim ki bunu karşılıklı olarak çok daha iyi bir noktaya getirelim. Yani bu tablonun daha da güçlenerek devamı, benim en büyük arzumdur, isteğimdir" dedi.
Başbakan Erdoğan, terör sorununun çözümüne ilişkin olarak parlamentoda uzlaşma sağlanmasının zor olduğuna vurgu yaparak, BDP'nin uzlaşma içinde yer alamayacağına dikkat çekti. Erdoğan, BDP'nin kendi başına hareket edemediğini savunarak, "İnanın, şuanda terör örgütünün parlamentodaki uzantısı, kendi iradesiyle çalışmıyor. Kendilerine gelen talimatlar çerçevesinde çalışıyor. Kendilerine gelen talimatlar çerçevesinde çalıştığı için bunlar demokratik hayata, bir İspanya'da olduğu gibi, bir İngiltere'de olduğu gibi, İrlanda'da olduğu gibi katılamıyorlar. Bunların asıl sıkıntısı burada. Ve bunların çok ciddi buradan derdi var, bunu da biliyoruz, onu da söyleyeyim. Böyle bir durum var. Ve biz sonunda ana muhalefet, iktidar birlikte bir çalışmaya başlasak; diğer muhalefet zaten ciddi bir yanlışın içinde olduğunu o zaman zaten görecek" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, kendilerinin sorunun çözümü noktasında hiçbir ön şartlarının, ön yargılarının olmadığını belirterek, CHP'nin samimi olması durumunda sorunun çözümüne yönelik çalışılabileceğini belirtti ve "Tek bizim oluşturmamız gereken ortak akıl. İktidar-ana muhalefet halledebilir ve bu konuda somut adımı beraber atalım" dedi.
"HABUR'DA BAŞARILI OLAMADIK"
Habur'da büyük bir samimiyet gösterdik. MHP bizim milli birlik ve kardeşlik projesini ihanet olarak gösterdi. Milli birlik diyoruz, kardeşlik diyoruz bundan daha güzel bir kelime olabilir mi? Habur'da neydi bizim derdimiz? Özellikle Kuzey Irak'tan geleceklerin kendi kendilerine teslim olacaklarla ilgili yasa var. Onların ülkeye girişlerini sağlıyor. Bu ne yazık ki terör örgütü öbür tarafta uzantısı olan BDP'nin bir provakasyonuna kurban gitti. Bizim orada niyetimiz çok çok samimiydi. Özellikle Kuzey Irak'taki başta Mahmur olmak üzere ülkesine dönmek isteyenlerin önünü açmaktı. Biz orada başarılı olamadık. Bunu da siyasi istismar meselesi yapmayı muhalefet ve diğer partilere yakıştıramadım.
ULUDERE
Uludere'nin farklı bir zemine çekilmeye çalışıldığını kaydeden Erdoğan, "Hatayı kabul ettik. yargı kararını versin, sonuçlarını halkla paylaşırız" dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:
SALT KAÇAKÇILIK DEĞİL
"Burada bir hata var diyorsunuz, hatta Genelkurmay Başkanı da söylüyor, biz de söylüyoruz daha ileri de gitmiyoruz. Olay salt bir kaçakçılık olayı değildir. Bu olayın içerisinde bu kaçakçılığında başlangıcında neler var noktasına gelince burada terör örgütünün beslenmesi var. Buralardan mal satışlarından elde ettikleri kaynak var. Ama nedir o köyün evlatları gençleri bu oyun içinde kullanılmıştır. Bütün bunlar olurken, ordtaya konulurken onlar bunların hepsini gizliyor. Bu sadece Uludere değil, Irak sınırındaki tüm bu giriş çıkışlarda bu sıkıntılar var. Bu süreçten sonra oralardaki attığımız adımlar, aldığımız tedbirler. 3 Tane yeni kapı adımı attık ki bunu minimize etmek. Madem burası fakir buyrun 3 kapı daha açtık buyrun buradan ticaretinizi yapın ama kaçakçılık yapmayın diyoruz."
"ULUDERE'YE BİRLİKTE GİDELİM" ÖNERİSİ
Kılıçdaroğlu'nun "Uludere'ye birlikte gidelim" önerisinin sorulması üzerine Erdoğan, "O ifade laf arasında geçti. Ben de kendisine dedim ki, bu işi birlikte yapalım birlikte çok yere gideriz. Sorunlu bölgeleri birlikte gezeriz" diye konuştu.
BARZANİ KANDİL'DEN RAHATSIZ
Olumlu gelişmeler var. Şuanda başta Mesut Barzani olmak üzere kendileri ile yaptığımız görüşmelerde olumlu adımları her ne kadar henüz istediğimiz noktada değilse terör açısından da belli olumlu adımlar atılıyor. Şu anda Neçirvan Barzani ile yaptığımız görüşmelerde de bu yaklaşımları görüyoruz. Olayın boyutları genişlemeye başladı. Mesut Barzani ciddi bir sıkıntı yaşadı ve ciddi bir duruş koydu. Bu duruş devam ederse Irak'ta yeni bir demokratik yapılanma ve açılım ortaya çıkacak. Önümüzdeki günler böyle bir şeye de gebe.
"ALACAKSANIZ BENİ ALIN"
250. Madde ile ilgili çalışmaların MİT Müsteşarı'nın ifadeye çağrılmasının ardından başladığını kaydeden Erdoğan, "MİT Müsteşarına emri ben verdim. Alacaksanız beni alın" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Ben terörle mücadele ediyorum ve mücadelede tüm herşeyi kullanmak zorundayım. Bizim elimiz ayağımız konumunda olan böyle kurumları bir şüpheye sevk edersek bu insanlar yarın nasıl çalışacak. Bu insanlar bir çok yere canlarını ortaya koyarak gidiyorlar. Bu tabi ister istemez bizi demek ki bu madde haddinden fazla bir yetki alanı doğuruyor, biz devlet içinde devletiz havasına sokuyor. Ben Cumhurbaşkanına varıncaya kadar hepsini istediğim anda buraya çağırırım. Bu da var. Çağırır. Mesele buradaki nasıl yorumluyorsun nasıl anlıyorsun."
250. MADDEYİ DEĞİŞTİRME TALEBİ NEREDEN GELDİ?
Bu olağanüstü şartların bir ürünü. Ergenekondu, Balyozdu, çeteler mafya bütün bunlara karşı mücadele gayretini biz göstermedik mi, biz gösterdik. Bizim buradan geri adım atmamız söz konusu değil. Burada bizim bu işleyişin üzerinde düşünmemiz lazım. Bu tür yanlışların olmaması gerekir. Bu sadece MİT olayı değil. MİT'ın dışında da aynı durumlar söz konusu olabilir veya bir vatandaşımız olabilir. Ama söylendiği gibi, gazetelerde yazıldığı gibi biz bu konudaki mücadelemizi vereceğiz tabii ki ama 250 bütün yetkileri kendisinde toplamış ve bunu da istedikleri gibi kullanıyorlar.
NEDEN TUTUKLU YARGILANIYORLAR?
Yürümekte olan bazı davaların, soruşturmaların 250. maddenin değişmesiyle aksayabileceği yorumlarını reddeden Erdoğan, "Tutuksuz yargılanabileceği halde maalesef tutuklu yargılanan insanlar var. Bu gazetecidir, bu ne bileyim bir siyasidir kim olursa olsun. Bu insanların tutuksuz yargılanmalır. Mümkünken neden tutuklu yargılama yapılıyor. Bu süreci bizim çok daha farklı bir şekilde yumuşatarak atlatmamız lazım. Bunlar ülkede yargıyı da zor duruma sokuyor. Yargıya güven ciddi manada artmışken şimdi azalmaya başladı. Bunları da görmemiz lazım" şeklinde konuştu. Erdoğan şöyle devam etti:
"Şimdi 9,5 yıl öncesine göre Türkiye çok çok iyi bir konumda ama ideal bir noktada mıyız, tabii ki değiliz. Bunları da gördükçe yaşadıkça nasıl telafi ederiz, bunun da adımlarını atıyoruz. Kürt kardeşlerimizin sorunları ile ilgili konuda anamuhalefet ile nasıl işbirliği yapabiliriz. Bunlar hep işbirliği yapabilecğimiz konular. Ama hep benim bir vekilim içerde bunu nasıl kurtarırım yoluna giderse olmaz. Benim bu tür insanların peşine takılmamam lazım denmesi lazım. Şimdi burada da bizim özellikle 9,5 yıl öncsine göre geldiğimiz noktada biz artık demokrasi demiyoruz, ileri demokrasi diyoruz. Artık yazarı çizeri her yazdığından dolayı içeri atılmıyor. Yargı daha cesur kararlar verebiliyor. Bu kararları almak kendilerinin sağladığı bir imkan değil. Yasama organının tanıdığı bir imkandır. Ben artık ülkemle batı ülkelerine göre gurur duyuyor, iftihar ediyorum. 'Polis şöyle dövdü böyle dövdü' deniyordu. Şimdi bizim ülkemizdeki kadar sabırlı bir polis daha bulamazsınız başka ülkede. Bizim polisimiz dayak yiyor, yaralanıyor hatta şehit oluyor ama vurmuyor"
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, Bahçeli'nin tavrının ardından "Toplumsal Mutabakat Komisyonu'nun otomatik olarak düştüğünü" söyledi
06 Haziran 2012 Çarşamba, 21:57:52

Başbakan Erdoğan, terör sorunu konusunda CHP'nin attığı adımı olumlu bir yaklaşım olarak gördüğünü belirterek, "Temenni ederim ki bunu karşılıklı olarak çok daha iyi bir noktaya getirelim. Yani bu tablonun daha da güçlenerek devamı, benim en büyük arzumdur, isteğimdir" dedi.
Başbakan Recep Tayyyip Erdoğan, ATV'de katıldığı katıldığı programda, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. CHP ile 'terör sorunu' konusunda gerçekleşen görüşmeye ilişkin bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, "Teşebbüs noktasında CHP'nin attığı adımı olumlu bir yaklaşım olarak görürüm" dedi. CHP'nin soruna 'Kürt meselesi' olarak yaklaştığını fakat artık Türkiye'de 'Kürt meselesi' olmadığını, 'terör sorunu' olduğunu söyleyen Erdoğan, soruna 'Kürt sorunu' olarak yaklaşılmasının Kürt kökenli vatandaşlara hakaret olduğunu savundu.
CHP'nin 10 maddelik raporuna da değinen Erdoğan, bu 10 maddelik raporun bir öneri paketi olmadığını, burada bir tespit, bir teşhis olduğunu söyledi. MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin konuyla ilgili açıklamalarına değinen Erdoğan, "MHP Genel Başkanı sert bir açıklamayla her tarafı toz dumana kavuşturdu ve ben artık üzülüyorum MHP Genel Başkanı'na. Muhalefetin içinde bir Genel Başkanı'nın ağzından bu tür ifadelerin, 'İhanet üçlüsü', 'Şeytan üçgeni' gibi bu ifadeleri kullanmasını doğrusu kendisine yakıştıramıyorum. Ve böyle bir ziyareti kabul etmeyebilirsiniz. Nitekim ben üç kez randevu talebinde bulundum Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak. Bu randevu taleplerimin hiçbirine olumlu cevap vermedi" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Bahçeli'nin açıklamaları üzerine otomatik olarak Toplumsal Mutabakat Komisyonu'nun düştüğüne dikkat çekerek, "Niye? Çünkü burada, parlamento içindeki gruplar arasında böyle bir mutabakat demek ki sağlanamıyor. Akil İnsanlar Grubu'na gelince o da zaten buna bağlı olarak o da kendiliğinden düşmüş oluyor" dedi.
"AK PARTİ VE CHP ÇALIŞMALARI ORTAK YÜRÜTEBİLİR"
Başbakan Erdoğan, CHP heyetine, TBMM'de Toplumsal Mutabakat Komisyonu kurulamasa bile AK Parti ve CHP'nin çalışmaları beraber yürütebilecekleri teklifinde bulunduklarını söyleyerek, "Gelin, biz CHP ve AK Parti olarak, şuanda yanımdaki üç arkadaşlarım benim bu konularla ilgili çalışan arkadaşlarımdır; sizin de yanınızdaki arkadaşlarınız da bu konularla ilgilenen arkadaşlar olduğuna göre talimatları verelim, iktidar ve ana muhalefet partisi olarak biz bu konudaki çalışmalarımıza başlayalım. Yani nerede iktidar olarak bizim eksiğimiz var, ben bunu göreyim. Siz bu eksiği bize önerdiğinizde biz de bu eksikleri gidermek üzere gayret içine girelim" dediğini anlattı.
Başbakan Erdoğan, hükümet olarak terör sorunun sadece güvenlik güçleriyle halledilebilecek bir mesele olduğuna inanmadıklarını, bu sorunun çözümü için partinin kurulumundan bu yana Doğu ve Güneydoğu bölgelerine 30 milyar TL'yi aşan yatırımlar yaptıklarını söyledi. Erdoğan ayrıca iktidar oldukları anda bölgedeki olağanüstü hali kaldırdıklarını hatırlattı.
"BU TABLONUN GÜÇLENMESİ EN BÜYÜK İSTEĞİMDİR"
Başbakan Erdoğan, "Karşınızda hakikaten yeni bir CHP, müzakere üslubuyla konuşabileceğiniz bir muhalefet olduğunu görüyor musunuz" sorusuna, "Ben bugünkü tabloyu gördüğüm zaman, bu tablonun daha da güçlenerek devamı, benim en büyük arzumdur, isteğimdir. Onun için zaten o teklifi de kendilerine yaptım" cevabını verdi.
Başbakan Erdoğan, muhalefete karşı üslubunu belli bir ahlak çerçevesinde yürütmeye çalıştığını söyleyerek, "Temenni ederim ki bunu karşılıklı olarak çok daha iyi bir noktaya getirelim. Yani bu tablonun daha da güçlenerek devamı, benim en büyük arzumdur, isteğimdir" dedi.
Başbakan Erdoğan, terör sorununun çözümüne ilişkin olarak parlamentoda uzlaşma sağlanmasının zor olduğuna vurgu yaparak, BDP'nin uzlaşma içinde yer alamayacağına dikkat çekti. Erdoğan, BDP'nin kendi başına hareket edemediğini savunarak, "İnanın, şuanda terör örgütünün parlamentodaki uzantısı, kendi iradesiyle çalışmıyor. Kendilerine gelen talimatlar çerçevesinde çalışıyor. Kendilerine gelen talimatlar çerçevesinde çalıştığı için bunlar demokratik hayata, bir İspanya'da olduğu gibi, bir İngiltere'de olduğu gibi, İrlanda'da olduğu gibi katılamıyorlar. Bunların asıl sıkıntısı burada. Ve bunların çok ciddi buradan derdi var, bunu da biliyoruz, onu da söyleyeyim. Böyle bir durum var. Ve biz sonunda ana muhalefet, iktidar birlikte bir çalışmaya başlasak; diğer muhalefet zaten ciddi bir yanlışın içinde olduğunu o zaman zaten görecek" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, kendilerinin sorunun çözümü noktasında hiçbir ön şartlarının, ön yargılarının olmadığını belirterek, CHP'nin samimi olması durumunda sorunun çözümüne yönelik çalışılabileceğini belirtti ve "Tek bizim oluşturmamız gereken ortak akıl. İktidar-ana muhalefet halledebilir ve bu konuda somut adımı beraber atalım" dedi.
"HABUR'DA BAŞARILI OLAMADIK"
Habur'da büyük bir samimiyet gösterdik. MHP bizim milli birlik ve kardeşlik projesini ihanet olarak gösterdi. Milli birlik diyoruz, kardeşlik diyoruz bundan daha güzel bir kelime olabilir mi? Habur'da neydi bizim derdimiz? Özellikle Kuzey Irak'tan geleceklerin kendi kendilerine teslim olacaklarla ilgili yasa var. Onların ülkeye girişlerini sağlıyor. Bu ne yazık ki terör örgütü öbür tarafta uzantısı olan BDP'nin bir provakasyonuna kurban gitti. Bizim orada niyetimiz çok çok samimiydi. Özellikle Kuzey Irak'taki başta Mahmur olmak üzere ülkesine dönmek isteyenlerin önünü açmaktı. Biz orada başarılı olamadık. Bunu da siyasi istismar meselesi yapmayı muhalefet ve diğer partilere yakıştıramadım.
ULUDERE
Uludere'nin farklı bir zemine çekilmeye çalışıldığını kaydeden Erdoğan, "Hatayı kabul ettik. yargı kararını versin, sonuçlarını halkla paylaşırız" dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:
SALT KAÇAKÇILIK DEĞİL
"Burada bir hata var diyorsunuz, hatta Genelkurmay Başkanı da söylüyor, biz de söylüyoruz daha ileri de gitmiyoruz. Olay salt bir kaçakçılık olayı değildir. Bu olayın içerisinde bu kaçakçılığında başlangıcında neler var noktasına gelince burada terör örgütünün beslenmesi var. Buralardan mal satışlarından elde ettikleri kaynak var. Ama nedir o köyün evlatları gençleri bu oyun içinde kullanılmıştır. Bütün bunlar olurken, ordtaya konulurken onlar bunların hepsini gizliyor. Bu sadece Uludere değil, Irak sınırındaki tüm bu giriş çıkışlarda bu sıkıntılar var. Bu süreçten sonra oralardaki attığımız adımlar, aldığımız tedbirler. 3 Tane yeni kapı adımı attık ki bunu minimize etmek. Madem burası fakir buyrun 3 kapı daha açtık buyrun buradan ticaretinizi yapın ama kaçakçılık yapmayın diyoruz."
"ULUDERE'YE BİRLİKTE GİDELİM" ÖNERİSİ
Kılıçdaroğlu'nun "Uludere'ye birlikte gidelim" önerisinin sorulması üzerine Erdoğan, "O ifade laf arasında geçti. Ben de kendisine dedim ki, bu işi birlikte yapalım birlikte çok yere gideriz. Sorunlu bölgeleri birlikte gezeriz" diye konuştu.
BARZANİ KANDİL'DEN RAHATSIZ
Olumlu gelişmeler var. Şuanda başta Mesut Barzani olmak üzere kendileri ile yaptığımız görüşmelerde olumlu adımları her ne kadar henüz istediğimiz noktada değilse terör açısından da belli olumlu adımlar atılıyor. Şu anda Neçirvan Barzani ile yaptığımız görüşmelerde de bu yaklaşımları görüyoruz. Olayın boyutları genişlemeye başladı. Mesut Barzani ciddi bir sıkıntı yaşadı ve ciddi bir duruş koydu. Bu duruş devam ederse Irak'ta yeni bir demokratik yapılanma ve açılım ortaya çıkacak. Önümüzdeki günler böyle bir şeye de gebe.
"ALACAKSANIZ BENİ ALIN"
250. Madde ile ilgili çalışmaların MİT Müsteşarı'nın ifadeye çağrılmasının ardından başladığını kaydeden Erdoğan, "MİT Müsteşarına emri ben verdim. Alacaksanız beni alın" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Ben terörle mücadele ediyorum ve mücadelede tüm herşeyi kullanmak zorundayım. Bizim elimiz ayağımız konumunda olan böyle kurumları bir şüpheye sevk edersek bu insanlar yarın nasıl çalışacak. Bu insanlar bir çok yere canlarını ortaya koyarak gidiyorlar. Bu tabi ister istemez bizi demek ki bu madde haddinden fazla bir yetki alanı doğuruyor, biz devlet içinde devletiz havasına sokuyor. Ben Cumhurbaşkanına varıncaya kadar hepsini istediğim anda buraya çağırırım. Bu da var. Çağırır. Mesele buradaki nasıl yorumluyorsun nasıl anlıyorsun."
250. MADDEYİ DEĞİŞTİRME TALEBİ NEREDEN GELDİ?
Bu olağanüstü şartların bir ürünü. Ergenekondu, Balyozdu, çeteler mafya bütün bunlara karşı mücadele gayretini biz göstermedik mi, biz gösterdik. Bizim buradan geri adım atmamız söz konusu değil. Burada bizim bu işleyişin üzerinde düşünmemiz lazım. Bu tür yanlışların olmaması gerekir. Bu sadece MİT olayı değil. MİT'ın dışında da aynı durumlar söz konusu olabilir veya bir vatandaşımız olabilir. Ama söylendiği gibi, gazetelerde yazıldığı gibi biz bu konudaki mücadelemizi vereceğiz tabii ki ama 250 bütün yetkileri kendisinde toplamış ve bunu da istedikleri gibi kullanıyorlar.
NEDEN TUTUKLU YARGILANIYORLAR?
Yürümekte olan bazı davaların, soruşturmaların 250. maddenin değişmesiyle aksayabileceği yorumlarını reddeden Erdoğan, "Tutuksuz yargılanabileceği halde maalesef tutuklu yargılanan insanlar var. Bu gazetecidir, bu ne bileyim bir siyasidir kim olursa olsun. Bu insanların tutuksuz yargılanmalır. Mümkünken neden tutuklu yargılama yapılıyor. Bu süreci bizim çok daha farklı bir şekilde yumuşatarak atlatmamız lazım. Bunlar ülkede yargıyı da zor duruma sokuyor. Yargıya güven ciddi manada artmışken şimdi azalmaya başladı. Bunları da görmemiz lazım" şeklinde konuştu. Erdoğan şöyle devam etti:
"Şimdi 9,5 yıl öncesine göre Türkiye çok çok iyi bir konumda ama ideal bir noktada mıyız, tabii ki değiliz. Bunları da gördükçe yaşadıkça nasıl telafi ederiz, bunun da adımlarını atıyoruz. Kürt kardeşlerimizin sorunları ile ilgili konuda anamuhalefet ile nasıl işbirliği yapabiliriz. Bunlar hep işbirliği yapabilecğimiz konular. Ama hep benim bir vekilim içerde bunu nasıl kurtarırım yoluna giderse olmaz. Benim bu tür insanların peşine takılmamam lazım denmesi lazım. Şimdi burada da bizim özellikle 9,5 yıl öncsine göre geldiğimiz noktada biz artık demokrasi demiyoruz, ileri demokrasi diyoruz. Artık yazarı çizeri her yazdığından dolayı içeri atılmıyor. Yargı daha cesur kararlar verebiliyor. Bu kararları almak kendilerinin sağladığı bir imkan değil. Yasama organının tanıdığı bir imkandır. Ben artık ülkemle batı ülkelerine göre gurur duyuyor, iftihar ediyorum. 'Polis şöyle dövdü böyle dövdü' deniyordu. Şimdi bizim ülkemizdeki kadar sabırlı bir polis daha bulamazsınız başka ülkede. Bizim polisimiz dayak yiyor, yaralanıyor hatta şehit oluyor ama vurmuyor"