`~DeathGate~`
Kullanıcı









3
- Katılım
- 23 Ağu 2012
- Mesajlar
- 3,549
- Tepkime puanı
- 0



‘Çakallarla Dans’ı çekerken mizahın rüzgârına kendimizi bırakıp sokaklardan yer altına iniyorduk… Dip dalgası oluşturarak izleyiciye ulaştık. Yeni bir tarz denemesiydi Çakallarla Dans ve dalga dalga yayıldı…’ diyerek çakallıklarını özetleyen Şeker, sürpriz bir finalle süslediği ‘Çakallarla Dans 2’nin bu sıra dışı macerasını, Avrupa çakallığıyla geliştirme hedefinde.
Temel, Moskova’nın şifresini çözmeye kalkar da bizim Çakallar Avrupa’nın tozunu atmaktan mahrum kalır mı? Kalmaz, kalmamalı da!
Çünkü eminim, ekonomik darboğazla değerlerinden uzaklaşmaya başlayıp ayakta kalabilmek için çakallaşmaya geçen Avrupa ellerinden en az bizdeki kadar iyi malzeme yaratılabilir. Ama Türk çakallarına karşı çıkartılacak yabancı rakipler, çakallıkta elimize su dökebilirler mi bilemem! Bunun ötesinde, bizim seyirci gibi yabancılar da büyük sermayenin küçüğü yuttuğu düzeni işaret eden temadan kendilerine bir pay çıkartıp sergilenen komediyi keyifle izleyeceklerdir.
Eh, görünen köy böyle iken olur mu, olur? Tohumu atılıp filizlenmeye başlayan senaryodan ne çıkacağını da zaman gösterir.
Hastasıyız Dedeee…
İlker Ayrık’ın ağırlığının fazlaca hissedildiği yapımda, diziler ve farklı programlarla sürekli ekranlarımızda olan oyuncuların performansı aslında bize aşina. Yine de başarılı kurgu sayesinde keyifle izleniyor.
Kusur olarak göze batabilecek olgu, oyunculuk çabasında kimi zaman abartıya kaçılması. Ancak doğaçlamanın gereği olarak ister istemez yaşanan bu koşturmacada bunu da hoş görmek lazım. Ayrıca yapımda dengeyi bulmanın formülü de unutulmamış. Fatma karakterindeki Didem Balçın tam bir katalizör. Tempoyu kıvamında tutmayı layıkıyla başarıyor.
İçkinin kokaine bulaştığı, balığın tavadaki gibi durmayıp ticareti beceremeyen kahramanlarımızı çarptığı, hataların arkadaşlık tutkusuyla harmanlandığı bu iyi niyetli çakallık komedisi hem farklı sinema diliyle, hem de hicivleriyle evlere şenlik.
Her geçen gün artan oranda tüketime yönelerek AVM manyağı olup tarihi ve manevi değerleri bozuk para gibi harcayan toplumumuzun gerçeklerini, dört saf çakal aracılığıyla beyazperdeye aktaran Şeker, yapımında sergilediği suç teşvikli yaşam ortamında dürüst kalabilmenin zorluklarına da bu şenlik içinden işaret etmekte…
Namusla para kazanmak kolay mı?
Rakı yerine anason emerek… Şarap niyetine üzüm lüpleyerek… Bira içmeyip arpa yiyerek çakallıklardan vazgeçmek mümkün mü? Nasıl mümkün olsun ki…
Sen dürüst kuzu olacağım diye çabaladıkça bir Gedik çıkıverir, güvenlik gücüyle koyar sizi kapıya…
Hadi buyurun çiğ kabağı mücver niyetine yiyin o zaman! Onu da yedirirlerse tabii…
Pişmanlık yasası… Unutulmaya yüz tutmuş mahalle kültürü… Paranın ve samimiyetin öne çıktığı karı-koca muhabbeti… İş batıranların, iş bilici AVM’lerdeki beyhude eylemi… Ve hayata dair daha pek çok abudik gubudik ayrıntı…
Argoyu minimum düzeyde tutan ve içi boş bir gülmece olmamayı hedefleyen ‘Çakallarla Dans 2’nin örgüsünü oluşturan tüm bu başlıklar, seyircisine içinde bulunduğu yaşam düzeninden bir parça hissetme payı veriyor.
Kum gibi derdi olan, dermanıysa bulunmayan bu âlemde ‘İşte sizi bu kötü yola teslim eden şey sistemin ta kendisi’ diyerek eleştiride, ilk filmine oranla kendini daha geliştirerek yol alan ‘Çakallarla Dans 2’, hapse düşmüş karakterlerinin dürüst kalma çabasında, bir o telden bir bu telden çalarıp mother’ları fak fuk fona teslim ederken, dedeleri bekleyen nineleri de unutmamış.
Hadi hayırlısı…
