Bioenerjektik Psikoterapi Kitabının Özeti

Beden Dili



Beden dili görsel dildir. Bir kişinin beden ifadelerin işaretlerinin incelenmesine dayanır. Beden dilinde göğüs boşluğuna bakarak insanın kişilik yapısı hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. Göğüs boşluğunu dengeli ve sponton olarak açık tutan insanlar çoğunlukla diğer insanlar ve dünya ile sağlıklı ilişkiler içindedir. Mesela bazı kişilerin elleri, yüksek bir enerji ile şarj olmuştur. Bu ellere dokunulduğunda rahatlatıcı bir özelliği vardır. Beden dilinin en anlamlı ifadeleri yüzdedir. Yüz adaleleri duygusal ifadeyi, alın adaleleri, göz adaleleri, ağız bölgesindeki adalelere yansıtır. İnsan mutluluğu korku, nefret, öfke, hayret, üzüntü ve tiksinti duyguları yüz ifadelerinde yansır. Ses tonuda beden dilinde önemlidir. İnsan yalan söylediğinde ses telleri zorlanır ve gerilir. Yalan makinasının işleyiş tarzıda bu gerçeğe uygundur. Bir insanın beden ifadelerini anlayabilmeyi başarabilirseniz, belki ne duyumsadığını anlayabilirsizin, fakat mutlaka aynı duyguyu yaşamak mümkün değildir.
 


Bioenerjetik Psikoterapi Yöntemi Bağlamında Psikanalitik



Yöntemli Psikoterapi Yaklaşımının Etkinliği



Psikoterapi insanın "kendisini gerçek anlamda sağlıklı bir biçimde var edebilmesini" sağlayan ve insanda bu özbilinç genişleme sürecinin gelişiminin Spontanite ve süreklilik kazanmasını amaçlayan bilimsel ve disiplinli yöntemlere dayalı bir sağaltım sürecidir.



İnsanın yaşamına anlam ve onur veren yaşam mücadelesini başarılı bir şekilde vermesidir. Yaşam gerçeklerinden kaçmak ve yenik düşmek insanda çeşitli psikiyatrik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Çünkü insan ancak normal yaşama zorluklarını ve getirdiği acılara katlanmayı, bunlarla mücadele etmeyi başardığı zaman sağlıklı bir yaşama kavuşur.



İnsan karşılaştığı bir sorunu nasıl çözümleyeceğine karar verirken öncelikle dış koşulları kendi içsel kaynaklarını gücünü, bilgi ve deneyimlerini, prensiplerini disiplinli ve istençli bir şekilde değerlendirmelidir.
 
Regresyon



Hasta olan bir insanın yaş*****n çok erken dönemlerine ve bu dönemlerdeki çocukluk gereksinimlerine, duygu, düşünce ve davranışlarına ve birçok psikopatolojilerine geri dönmesidir. Patolojik regresyon ise psikoterapi için olumsuz bir olgudur. Patolojik regresyon psikoterapide, iletişimi işbirliğini bozabilir. Bu nedenle patolojik regresyon çözümlenmeden ilerlemez.
 


Resistans



Psikoterapi sürecinde, direnç şeklinde kendini gösteren ve psikoterapinin ilerlemesini engelleyen tüm tutum ve davranışlara "Resistans" denir. Hasta bir insanın psikoterapiye gösterdiği isteğe karşın aynı zamanda psikoterapiyi engelleyen bilinçaltı direnci vardır.
 
Psikanalitik Yönelimli Psikoterapi Yöntemi



Bu yöntem bilimsel, sistemli ve disiplinli bir şekilde birbirini izleyen çeşitli tekniklerden ve sağaltım basamaklardan oluşmuştur.



Psikanalitik yönelimli psikoterapinin sağaltımı için ilk aşama, hasta olan insanda sağlıklı güvenli, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir terapatik ilişkinin kurulmasıdır. Bunun sağlanması, terapistin bilimsel bir tavır içinde titiz, dikkatli disiplinli, ciddi, saygılı bir kişi olması yanında, rahatlatıcı ve insancıl bir kişi olması gerekmektedir.



Psikoterapistin, hasta kişinin resistanslarını yorumlaması ile hasta iç görü kazanmaya başlar ve resistanslar kırılır. Böylece psikoterapi ilerleme gösterir. Çünkü bu aşamadan sonra, hasta, bilinç altı motivasyonlarının gerçek kaynaklarına yaklaşmaya başlamıştır.



Psikanalitik yönelimli psikoterapi yöntemi, çok iyi bir şekilde uygulandığında insanda yaşam boyu devam edecek olan, bir özbilinç geliştirme süreci başlamıştır. Psikoterapi sonuçlandıktan sonra da, insan ruhsal gelişim sürecini sponton olarak yaşam boyu sürdürür.
 
Şizoid Olgusu Gösteren Hastaların Bioenerjetik Psikoterapi Yöntemi ile İncelenmesi ve Sağaltımı



Şizoid olgusu "insanlardan duygusal uzaklılık" karakterisleri ile tanımlanmıştır. "Şizoid yapı" Şizofrenide, hem psikoz öncesi dönemde, hem nüksler sırasında, hemde şizofren hastaların akrabalarında sıklıklı tesbit edilmiştir.



Adolf Meyer şizoid kişiliği kapalı kişi olarak tanımlamıştır. Evgen Bleuler şizoid terimini, utangaç, yalnız, insana ihtiyaç göstermeyen ve insanlardan uzak olma karakteristiği gösteren kişilik yapılarını belirleyen bir kavram olarak tanımlamıştır.



Bu insanlar genellikle duygularını yaşayamadıklarını, fakat insanlara, sanki duyguları varmış gibi bir rol yapma davranışı gösterdikleri tesbit edilmiştir.



Genellikle insanlar alarm verici nevrotik (Nevrotik kişi gerçeği ihmal eden) Semptomlar olmadıkça, herşeyin yolunda olduğunu düşünürler. Bu durum çok dramatik tutumlara yol açabilir. Örneğin; sıkıntıları, sosyal geri çekilmesi, arkadaşlardan uzaklığı, ders çalışmakta zorlukları olan ve bütün bunlara rağmen ihmal edilen genç bir insan aniden intihar edebilir.



Bütün bu sorunların temelinde, bazen şizoid bir sürecin başlaması olasılığı vardır. Sondar Rado; Şizoid kişilik için fizyolojik bir görüş bildirmiştir. Şizoid kişide iki önemli fizyolojik bozukluktan söz etmiştir.

 
Bunlar



1) Yaşamdan haz alamamak



2) Bedensel varlığından haberdar olamamak



Şizoid kişiler, annelerinin soğuk, mükemmeli arayan, anksiyeteki aşırı baskılı, kontrolcü, çocuğunu olduğu gibi kabul edemeyen kişiler olduğu tesbit edilmiştir. Ayrıca şizoid hastalarda özbilinç daralması ve bozukluğu bulunduğu tesbit edilmiştir. Bioenerjetik anlarda şizoid hastalarda bedende, göğüs altından itibaren, bedenin üst yarısı ile alt yarısı arasındaki bioenerjetik bağlantı engellenmiş bir durumda bulunmaktadır. Bu engelleme şiddetli diyafragmatik gerilimlerle sağlanmaktadır.



Şizoid hastaların temel savunması, hareketsizlik ve duygusuzluktur. Hastanın egosu öfkeyi ve diğer tahripkar, negatif duyguları inkar eder. Bu hastalar, beden dili ile incelediğimizde genellikle bir "melek maskesi" görülmektedir.



Silvarborg VW. "Şizoid insan, kaçınılmaz bir incinme ve yok olma tehlikesi karşısında kendisini çaresiz hisseder ve korkar. Böylece hayatta kalabilmesi için şizoid manevralar devreye girer" demiştir. Çalışmalarda da Silverbeg'in işaret ettiği şizoid manevralar tesbit edilmiş ve sağaltımda üzerinde yoğun çalışmalar yapılmıştır.
 
Bioenerjetik Psikoterapi Yönteminin



Şizoid Hastalarda Uygulanması



Bioenerjetik psikoterapi insanın temelde özbilincini genişletme sürecini başlatarak hastalık olgusundan kurtulmasını sağlamaktır.



Şizoid hastaları acı veren duyguları şiddetli savunmalarla bastırdıkça yaşama karşı negatif bir alan içine girmiş ve yaşamdan haz almamaya başlamışlardır. Böylece yaşamakla ilgili iyi ve güzel duygulardan yoksun bir durumda kalmışlardır.



Bioenerjetik psikoterapide adeleler açıldıkça hasta bastırdığı duygu ve düşüncelerinde tanınmaya ve yaşamaya başlar. Bu yöntem sayesinde hasta duyguları, düşünceleri ve bedeni arasındaki etkileşimleri tanımaya başlar.



Bioenerjetik tekniklerle hastanın hareketleriyle, ifadesiyle ve sözlü dille isteklerini duygularını ve düşüncelerini anlatması sağlanmıştır ve duygularını, düşüncelerini davranışlarıyla (bilgi yelpazesi.net) ifade etmesi istenilmiştir. Bu teknikle hastadaki negatif duygular ifade bulmuş ve psikopatolojik mekanizmalar çözülmeye başlamıştır.



Hastaların bedenleriyle kontakt kurmaları sonucunda içsel gerçekleri algılamaları tanımaları tolere etmeleri ve kabul etmeleri sağlanmış ve hastalarda içsel gerçeklik duygusu geliştirilmiştir. Bioenerjetik psikoterapi ile hastaların duyusal gerçekleride doğru olarak algılamaları tanımaları kabullenmeleri, tolere etmeleri sağlanmış ve ego ile iç ve dış gerçekler bütünleşmiş ve giderek ego bilinci gelişmiştir. Böylece içsel gerçeklerle dış gerçeklerin çelişkisi içindeki hastalar iç dünyaları ile dış dünyalarını ayırt etmeye başlamışlar ve bireyselliklerini kazanmışlardır. Sonuçta şizoid hastanın identitesini kazanması, ego ve beden bütünlüğünün kurulması ve impulsların, gereksinimlerin, isteklerin, duygu ve coşkuların düğümcelerin ego ile bu bütünlük ve spottanite içinde fonksiyon göstermesi ile şizoid sürecin sağlatımı mümkün olmuştur.
 
Geri
Üst