Babalarla İlgili Şiirler (:

Babam

Üç Mayıs akşamın Güneş sarardı
Acı haberinle dünyam karardı
Ağlamaktan dostlar gözüm morardı
Bizlere hakkını helal et Baba

Mevla’m emir verdi Azrail geldi
Vakit tamam oldu ruhunu aldı
Dilerim Mevladan Cenneti buldu
Bizlere hakkını helal et Baba

Son görevim sana yapamadım ben
Son bir olsun elin öpemedim ben
Hiçbir zaman senden kopamadım ben
Bizlere hakkını helal et Baba

Acı haber geldi benim abime
Boynu bükük geldi senin kabrine
O da yalvarıyor yüce rabbine
Bizlere hakkını helal et Baba

Evlatların ağlar yürek dayanmaz
Bağırma kardeşim babam uyanmaz
Kefeni biçilmiş o da bembeyaz
Bizlere hakkını helal et baba

Oğlun Muzaffer’in beli büküldü
Yaşlandı bir anda saçı döküldü
Kalbi dayanmıyor ciğer söküldü
Bizlere hakkını helal et baba
 
Size Baba Olamadım.

Benim güzel yavrularım,
Size baba olamadım.
Size bakıp utanırım,
İyi baba olamadım,
Size baba olamadım.

Mutlu bir gün bilmediniz,
Eller gibi gülmediniz.
Bumuydu ki kıymetiniz,
Size baba olamadım,
İyi baba olamadım.

Dünyaya getirdik sizi,
Acıya batırdık sizi,
Affedin demiycem bizi,
Size baba olamadım,
İyi baba olamadım.

Kavga ile büyüdünüz,
Fırça ile avundunuz.
Nefret ile hep doldunuz,
Size baba olamadım,
İyi baba olamadım.

Gelmedik yok sizin başa,
Ben böyle kadere haşa,
Başım vursam taşdan taşa,
Size baba olamadım,
İyi baba olamadım.

Bu can size feda olsun.
Allahım sizi korusun.
Bahtınızda açık olsun,
Size baba olamadım,
İyi baba olamadım.
 
Keşke Baba Olmasaydım

Sıkıntım çok gönlüm darda
Gözlerim hep uzaklarda
Bu ortamda bu şartlarda
Keşke baba olmasaydım

Geçti ömrüm yürümekle
Çamur batak kürümekle
Masum,mağdur bu yürekle
Keşke baba olmasaydım

Et olsaydım sucuklara
Yem olsaydım cucuklara
Boynu bükük çocuklara
Keşke baba olmasaydım

Olsa bile amaçlarım
İlk adımda yamaçlarım
İşte delil ak saçlarım
Keşke baba olmasaydım

Ne kasaba ne de köyde
Yaşadığım herbir yerde
Kısacası bu devirde
Keşke baba olmasaydım

Her tarafta pas ile kir
Kul kulları görür hakir
Ama zengin ama fakir
Keşke baba olmasaydım

Kar altında kalsaydımda
Eriyip su olsaydımda
Her belayı bulsaydımda
Keşke baba olmasaydım

Arzularım değildi çok
Kısmetime düştü hep yok
Daha kendim olmadan tok
Keşke baba olmasaydım
 
Kadermiş Baba

Eve girer girmez çaldı telefon
Gelen haber, acı habermiş baba
Yıkıldım kazayı öğrendiğim an
Elden ne gelir ki, kadermiş baba

Hemen yola çıktım, yollar bitmiyor
Attığım taş hiç yerini tutmuyor
Sabırdan öteye gücüm yetmiyor
İsyan etmek, daha betermiş baba

Röntgen filmi ile acile girdim
Koşar adımlarla yanına vardım
Dizlerinin ezik halini gördüm
Acılar, insanı yutarmış baba

Doktorlar, çok çabuk kan bulun diyor
Birkaç kişi birden kan kros’luyor
Saniyeler, dakikalar geçmiyor
Şükür, o gece de bitermiş baba

Narkozdan çıkınca bir su istedin
Sağ elinle ayağını yokladın
O verdi, O aldı razıyım dedin
İnanmış kişi, hamt edermiş baba

Söylenir her zaman olacak olur
Yüce Hakkın emri yerini bulur
Kara günler geçer ve unutulur
Sabreden, murada erermiş baba
 
Bir Baba İçin-1-

Odamın ışığı yanıyor bütün gece
Ellerimi dizlerime koyup, ikibüklüm
bir olağandışılık arayarak
Gördüğüm, duyduğum her şeyde
Öylece oturuyorum:
Güneş parmaklarını sürünceye dek
Koyu bir karanlığa
Bulanmış pencereme...

Bir gece kelebeği
Dolanıyor lambanın çevresinde
Usuldan bir rüzgar esiyor
Yaşlı incir ağacının dallarına yürüyen
Sütün sesini duyabiliyorum
Deniz az uzakta
İç geçiriyor boyuna.

Seninle konuşurduk baba
Böyle gecelerde, iki bilge gibi
Karşılıklı bakışarak
Bazı şeyleri kavrayamasam da, dinlerdim
Belki sen de yeni bir şeyler bulurdun geçmişte
O dupduru yüreğini, yılların
Unutulmuş sularına bırakarak.

İşte bir minder daha koydum yanıma
Henüz sıcak
Sanki yeni kalkmışsın üstünden
Terliklerin şuracıkta, getireyim
Çayı da ocağa koyarım istersen.

Annemse haber bekliyor ruhlardan
Namaz kılarak, tesbih çekerek
Sen olsan
Gülerdin bıyık altından
-Ben gülemiyorum baba!
Ama bir insanı yüreğinde duymak için
Araya bazı kurallar
Koymaya ne gerek var
Anlayamıyorum, eğilip kalkmaya
Dualar okumaya?



Ahmet Erhan
 
Bir Baba İçin-2-

Ağır aksak adımlarla yürüyen gece
Bana bir şeyleri anımsatıyor
Boynu uykudan arasıra düşerek
Pencerenin kanatlarına yaslanmış bir anne
Kuytu, karanlık bir yolda
Kocasının ayak seslerini arıyor
Bir çocuk, sedirin üstünde
yüzünü ders kitabına gömmüş
Saate bakıp, geceyi dinleyip
Kitabından bir yaprak çeviriyor.

Sessizliğin sığınaklarına gömülmüş evlerde
Yanan tek tük ışıklar var
Bekçi düdükleri
Birbirlerine selam yolluyor
O daracık sokakların ardından:
Bir vukuat yok
Asayiş berkemal!

Sokakta biri bağırsa
Sanki tavan çökecek
Kadınla çocuğun üstüne. . .

Bu sokak ne zaman çınlar
Belli belirsiz ayak sesleriyle?
Bu kapı ne zaman çalınır?
Anne, görevini yapmış biri gibi
Usul usul kalkar yerinden
Çocuk ne zaman sıçrar?

Açılır kapı, girersin içeri
Yüzünde sarhoşlara özgü
Tuhaf bir gülümseme
Kaldırıverirsin omzuna beni
Sorarım: Baba niye geç kaldın böyle?
Eski bir türküyle
Kesersin sözümü...


Ahmet Erhan
 
Bİr baba İçin-3-

Pijamalarını giydirdik
Sigaralarını, çamaşırlarını, terliklerini
Doldurduk bir çantaya
Saate baktım: Sabah yedibuçuk
Gözlerini tavana dikmiş öylece duruyordun
Arasıra bakışların
Usulca kayıyordu bana
Ben henüz öğrenmemiştim
Hasta babayı üzmemek icin
Gülümser görünmeyi..
Kardeşlerimin ağlayışlarını duyuyordum
Yandaki odadan
-Sen de duyuyordun
Bir şeyler söylemek istedin, konuşamadın
Bir yudum su içtin
İskemlenin üstündeki bardaktan
Sonra sessizce devirdin başını yastığına
Göstermek istiyordun sanki
Çok önceden öldüğünü..

Az sonra aniden patladı kapıda
Bir cankurtaran düdüğü...

Akşamdır. Güneş uyuklar evlerin çatılarında
Tasını tarağını toplayıp
Gitmeye hazırlanan
Bir gezgindir sanki
Hoşçakal demek için son bir kez uzanır
Gözlerini uzaklara bağlayıp
Pencereden dışarı bakan çocuğa.

Akşamdır. Babalar ellerinde ekmeklerle
Yürürler kaldırımlarda.
Genç bir oğlan
Ağacın altında şiir okur sevgilisine
Camları titreterek
Bir kamyon geçer sokaktan.

Akşamdır. Çocuklar el ele tutuşup
Dönerler artık okullarından...

...Çalar kapı
Görünür annenin sapsarı yüzü
Binlerce kanadı kırık kuş o sıra
Uçmaya çalışırlar kentin üstünde
Bağırırlar:
-Baba öldü!


Ahmet Erhan
 
Bir Baba için-4-

Baba bana yürüdüğün
O yolları göster
Baba bana dünyanın
Yüreğine inen geçidi

Baba durursam azarla
Tökezlersem kaldır beni

Toprağa süre süre
Arıttım yüreğimi
Ellerim kanıyor bak
Isırganlar yolmaktan
Sesim nasıl da kısık
Nehirlerin kaynağında
Durup da bağırmaktan

Baba bana yaşamın
Çekirdeğini göster
Baba bana bu yolun
Sonundaki çiçeği

Güneş giriyor koluma
Ömrüm çağırdı beni
Bu yolda yürürüm ben

Baba şarkılarıma küfret
Bir gün eğer dönersem


Ahmet Erhan
 
Bir Baba İçin-5-

Senin düşlerin baba, bende
Bir ad buluyor kendine
Birbiri ardına ekleniyor sözcükler
Nemli duvarlarında kentin
Deniz köpüğü ve tuzdan dilleriyle..

Senin bakışların baba, bende
Sürüyor, filizleri gibi mutsuzluğun
Uzaklara bakan binlerce göz
Ufkun ardını kolluyor boyuna
Güneşin vurulduğu yerde boynunun.

Senin ölümün baba, bende
Bir anafora kapılarak
Yeniden doğuma dönüşüyor
Köklerini toprak altında saklama
Baba, oğlun daha yaşıyor...


Ahmet Erhan
 
Bir Baba İçin-6-

Bu şiirleri toprağa gömeceğim
Sözcükleri tohum olacak
Çiçekler fışkıracak topraktan
Sevgilerin dal olacak baba
Uzanacaksın uzaktaki bir ışığı yakalamak için
Işık köklerine dolacak bir gün
Yorgunluğun o çiçekleri sulayan
Koca bir nehir olacak
Baba, acıların sürgün...


AHMET ERHAN
 
Baba

Sığmazsın bilirim bir kaç mısraya,
Anlatmak isterim seni dünyaya,
Acelen neydiki uçtun semaya,
Mezar'ının başında ağlarım baba,

Gururu sevgiyi senden öğrendim,
Mis gibi kokunu özledim baba,
Bu kadar genç yaşda ölmemeliydin,
Hasretin ciğerimi deliyor baba,

Bu kadar acıya nasıl dayandın,
Sabırlı olmayı öğrettin baba,
Bu koca dünyaya neden sığmadın,
Geride bıraktın bizleri baba,

Hastane yolları kaderin oldu,
Yanında biz varız üzülme baba,
O kanser illeti ecelin oldu,
Mevladan ümitler kesilmez baba,

Sen gittin kimsemiz kalmadı şimdi,
Bizi terketmeye hakkın yok baba,
Dostum dediklerin düşmandır şimdi,
İyiki namerdi görmedin baba,

Ağlarım gizlice sensiz günlerde,
Faydasız bilirim ağlamak baba,
Yaşamak isterdin sende bizlerle,
Sensizken mutsuzuz inanki baba,

Siğaran elinde kaşların çatık,
Nasılda sevdiğini gizlerdin baba,
Bir dilim ekmeğe soğanı katık,
Çayıda çok fazla severdin baba,

Şenol Mersin
 
Alır Dağlar

Baba bugün üşüyorum
Karda kaldım üşüyorum
Anama deyin sıcak bir çorba koysun
Üstümü ört baba üşüyorum

Behey babam dalmış babam
Sigarayı sarmış babam
Şapkasına hicran dökmüş
Kibrit gibi yanmıs babam

Baba bugün alır dağlar
Bu dert beni alır dağlar
Şehirlere sığmaz oldum
Fazla sürmez alır dağlar

Baba bugün ağlıyorum
Darda kaldım ağlıyorum
Duaların üzerimden eksik etme
İçim yandı ağlıyorum

Yusuf Hayaloğlu
 
Baba Bana Bağırma

yol ıslanmasın diye
şemsiye açanlara...

baba bana bağırma
bülbülleri kaçırdın ormanlarımdan
kulaklarımın kapılarını havalara uçurdun
kapılar baba kapılar pencereleri alıp gittiler
tenorlar kaçtı ses tellerinden
çevreye saçıldı yavru diktatörler
seni ne sopranolar istedi de vermedik baba
baba bana bağırma
bayrak direklerine konan kartalları anlat
uzun uzadıya
nasıl da göremediler avcıları
o keskin gözleriyle vah hah ha
şans yıldızlara özgü bir yalan baba
yıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız
savaşan halklar taktınız dünyanın boynuna

yalanları yazdım defterime hiç unutmadım
radyasyonu radyo istasyonu sanan Bakanları
çiğleri, Meclis tavanını çiğ köftelerle çiğneyen
doğum sonrası acılarını cüce ülkeler doğuran kadınların

hiç unutmadım
sakallarını yüzlerinde
yüzlerini sakallarında unutan adamları
ve ısırgan tarlalarındaki parçalarını
Uğur Mumcu'yu biz yapan bombanın

hiç unutmadım
uzak yakın tüm tuzakları baba
yolun ezdiği oyuncak bir kamyonsun sen
bir gam ağacısın
kar yüküne dayanamayıp kırılan
ilkbaharı gerzeklere ödünç verdin
geri getirmediler
güneşin başına gelenleri
biz ilkbaharsız nasıl anlarız baba


baba bana bağırma
bir kulağımdan giriyor sözlerin
öbür kulağımı tıkıyor
Buenos Aires'te olsaydım diyorum içimden
Eva'nın peronunda
karanlıktan kuşlar çalan bir tren
bir bıçak kaçağı
tangonun bacaklarını havaya kaldırdığı kentte
ama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
burada
bilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde
burada, tam karşında
hapisanelerde hintyağı gibi bir şeydi zaman
hastanelerde pıhtılaşmış kan gemisi gibi
yol alırdı saatler
karılarının namuslarını dillerinde saklayan
adamlar vardı bir taraflarda
televizyon kanallarında yitirilen çocuklar
gökyüzüne düşmemek için denize yapışan balıklar
ve depolara indirilen Lenin heykelleri vardı
Sovyet Rusya'da
kafandaki duvarları
niye cebine koymuyorsun sen baba


baba bana bağırma
farkında değilsin
arkasını ezilenlerin yaladığı
bir posta puludur dünya
bir karadelik yutana kadar uzayda bizi
asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen
söylemenin tam sırası
ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin
partiler getirdi baba
ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
bir yaşamlık kaygı duruşundayım
yakın tarihimiz için


baba bana bağırma
bacağından vurulursa bir şiir
nereye kadar gidebilir
bana bağırma baba
kendine bağır
yoksa her şey bitebilir

Akgün Akova
 
Dik duracağız

Sen varken herşey başka güzeldi
Ölümünle altüst olduk baba
Eş dost herkes bizi tekmeledi
İnadına dik duracağız baba

Haliniz nedir diye soran yok
Alem bize çok doluymuş baba
Her günümüz yarı aç yarı tok
İnadına dik duracağız baba

Yokluğun ızdırap oldu bize
Darbelerin hesabı yok baba
Dert keder ektiler içimize
İnadına dik duracağız baba

Bir gelsende görsen halimizi
Bıraktığın gibimiyiz baba
Kin nefret kapladı içimizi
İnadına dik duracağız baba

Melih Üstünel
 
Geri
Üst