∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

Kalbim
Her gülde bir diken buldun,her doğan güneşte kalan kızıllık,her aşkta bir macera
Uslanmadan aldattın,aldattıkça yandın,yandıkça sevdin,sevdin be zavallı kalbim
Süründürdün beni peşinde,kaybolduk beraber hayaller ülkesinde,ve dönemedik asla
Yapayalnız bıraktın beni hayatta, nefretler ektin geride bıraktığım nice gönüllerde

Allahın varmı senin,kimsin ki sen,nesinki beni böyle harap ettin
Ben aşkı severken,aşkıma hüzünler, sonlar,kışlar koyan sen değilmiydin
Nedir benden isteğin;Elinden gelse senden olacaktır aslında son nefesim
Bende dinmez acılar,sende durmaz isyanlar,artık bitsin şu işkencelerim
Biz sessizliğe mahkum gerçeklerdik değil mi zavallı kalbim
 
SESSİZ GEMİ



Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.



Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.



Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.



Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!



Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.



Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
 
Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açık niye türban ararsın?

Rakı şarap içiyorsam sanane
Yoksa sana bir zararımı var içerim
İkimiz de gelsek kıldan ince köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim

Esirken mümkün mü ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden soğuyacak bu millet

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın ama
Baban kimdi bilemezsin ********
 
Beyaz karayı, sinek yarayı, zengin parayı sever.
Yemek tuzu, rakı buzu, maymun muzu sever.
Ördek kazı, güzel nazı, aşık sazı sever.
Kuş darıyı, çiçek arıyı, erkek kadını sever.
Ana çocuğu, çoban gocuğu, yumurta sucuğu sever.
Ocak közü, kirpik gözü, ozan sözü sever.
Garip sılayı, yiğit halayı, tencere kalayı sever.
Davul zurnayı, avcı turnayı, deve hurmayı sever.
Çöl yağmuru, çizme çamuru, oklava hamuru sever.
Tembel yatmayı, geveze atmayı, pazarcı satmayı sever.
Şişe tıpayı, şarap kupayı, eşek sopayı sever.
Ebe bebeği, kahve dibeği, çengi göbeği sever.
Memur masayı, ermiş asayı, hakim yasayı sever.
Haylaz döveni, dalkavuk öveni, hergele söveni sever.
Sarhoş dostunu, ayı postunu, yaşlı bastonu sever.
Hatip lafı, suçlu affı, açıkgöz safı sever.
Orman çamı, kedi damı, işçi zammı sever.
Mektup pulu, zampara dulu, Tanrı kulu sever.
Peki...
Ya siz kimi seversiniz?!..
 
Beyaz karayı, sinek yarayı, zengin parayı sever.
Yemek tuzu, rakı buzu, maymun muzu sever.
Ördek kazı, güzel nazı, aşık sazı sever.
Kuş darıyı, çiçek arıyı, erkek kadını sever.
Ana çocuğu, çoban gocuğu, yumurta sucuğu sever.
Ocak közü, kirpik gözü, ozan sözü sever.
Garip sılayı, yiğit halayı, tencere kalayı sever.
Davul zurnayı, avcı turnayı, deve hurmayı sever.
Çöl yağmuru, çizme çamuru, oklava hamuru sever.
Tembel yatmayı, geveze atmayı, pazarcı satmayı sever.
Şişe tıpayı, şarap kupayı, eşek sopayı sever.
Ebe bebeği, kahve dibeği, çengi göbeği sever.
Memur masayı, ermiş asayı, hakim yasayı sever.
Haylaz döveni, dalkavuk öveni, hergele söveni sever.
Sarhoş dostunu, ayı postunu, yaşlı bastonu sever.
Hatip lafı, suçlu affı, açıkgöz safı sever.
Orman çamı, kedi damı, işçi zammı sever.
Mektup pulu, zampara dulu, Tanrı kulu sever.
Peki...
Ya siz kimi seversiniz?!..
 
GÜZ DÜŞÜNCELERİ

Bu sabah gökyüzü daha bir yorgun,
Daha bir dumanlı,
Daha bir derin!
Şu anda, omzumdan tanıdık bir el,
Tutup silkelese şöyle bir güzel,
Kurtulsam yükünden düşüncelerin!..
 
YALNIZSIN



Bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü

Bir akşam bulutların seyre döküldüğünü



Görürsün hasretiyle sabah ezgilerinin

Bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin



Kuşlar öter, uçuşur yeşil dallara konar

Umutlar yaprak yaprak alevlenir de yanar



Son mutluluk sesleri dökülür dudaklardan

İnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan



Rüzgar okşamaktayken anne gibi tenini

Gecenin kolları sessizce yakalar seni



Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını

Anlarsın yalnızlığı ve yalnız kaldığını...
 
Gelin de bayramı Fatih'te seyredin, zira

Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa,

Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan

Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan,

Asırlar ölçüsü boy boy asali nesle kadar,

Büyük küçük bütün efrad-i belde, hepsi de var!

Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,

İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,

Biraz gidin; Kocaman bir çadır... önünde bütün,

Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için

Nöbetle bekleşiyorlar; acep içinde ne var?

"Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar!"

Geçin: sırayla çadırlar, önünde her birinin.

Diyor: "Kuzum, girecek varsa durmasın girsin."

Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir ilan,

"Alın gözüm buna derler..." sedası her yandan.

Alettirikçilerin aaafi pek yolunda hele:

Gelen yapışmada bir, mutlaka o saplı tele,

Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi

İnince binmede artık onun da hemşerisi:

"Hak okka çünki bu kantar... Frenk icadı gıram

Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam."

"Muhallebim ne de kaymak!

"Şifalıdır macun!"

"Simit mi istedin ağa!" "Yokmuş onluğun, dursun."

O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller

Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller

Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,

Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;

Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan

Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan

Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...

Ferag-ı bal ile birden geviş getirmedeler,

Koşan, gezen, oturan, maniler düzüp çağıran.

Davullu zurnalı "dans" eyliyen, coşup bağıran,

Bu kainat-i sürurun içinde gezdikçe,

Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,

Güzelce süslenerek dest-i naz-ı maderle,

Birer çiçek gibi nevvar olan bebeklerle

Gelirdi safha-i mevvac-i iyde başka hayat...

Bütün sürur u setaretti gördüğüm harekat,

Onar parayla biraz sallandırdılar... derken,

Dururdu "Yandı!" sadasıyle türküler birden,

- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,

- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.
 
"Deniz dalgasız olmaz

Gönül sevdasız olmaz

Yari güzel olanın

Başı belasız olmaz!

Haydindi mini mini maşallah

Kavuşuruz inşallah..."
 
Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı,

Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,

Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.

Gelen geçen "Bu niçin ağlıyor?" deyip soruyor.

- Yetim ayol... Bana evlat belasıdır bu acı

Çocuk değil mi, 'salıncak' diyor...

- Salıncakçı!

Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevabına say...

Yetim sevindirenin ömrü çok olur...

- Hay hay!

Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine

Katıldı ağlamıyan kızların setaretine.
 
sen giderken
Sen giderken şiirler okuyordum ben...
Adı sanı belli olmayan....
Sen giderken...
Hayaller kuruyordum...
Hemde en olmayacaklardan...
Sen giderken...
Şarkılar söylüyordum...
En güzel namelerden
Sen giderken...
Düşler görüyordum...
En hayırlılarından
Kalbim
Her gülde bir diken buldun,her doğan güneşte kalan kızıllık,her aşkta bir macera
Uslanmadan aldattın,aldattıkça yandın,yandıkça sevdin,sevdin be zavallı kalbim
Süründürdün beni peşinde,kaybolduk beraber hayaller ülkesinde,ve dönemedik asla
Yapayalnız bıraktın beni hayatta, nefretler ektin geride bıraktığım nice gönüllerde

Allahın varmı senin,kimsin ki sen,nesinki beni böyle harap ettin
Ben aşkı severken,aşkıma hüzünler, sonlar,kışlar koyan sen değilmiydin
Nedir benden isteğin;Elinden gelse senden olacaktır aslında son nefesim
Bende dinmez acılar,sende durmaz isyanlar,artık bitsin şu işkencelerim
Biz sessizliğe mahkum gerçeklerdik değil mi zavallı kalbim
 
Yüreğim
Islaktir benim
Kuytularda ağlamaktan
Ve hafif uçuktur rengi
Kurusun diye kaç kez
Güneşe asılmaktan !
 
Çünkü senden öğrendiğim aşk bende bir sadakat..
Tanıdığım bir şey bu bulutlar,ulvi bir el tarafından ağlayabiliyorsa..

Beni de ağlat demeliyim..
Her an birden bire bir sadakatle gelecekmişsin gibi..

Yüzümdeki hazana bak sonbaharın son gününde doğmuşum gibi..
Neden yoksun..Neden parmaklarında kavizler çizmiyorsun artık..

Bilmiyor musun artık
 
Yoksun ya,

Gençliğimin deli rüzgarları da yok...
Ve yoksul düş baharlarım...
Neler kalmadı ki sende...
 
Çaresizlik karabasanlarının çıkmazları...
Avuntusuz saplantıların açmazları...
Deli düşler...
 
İçimde terkedilmişliğe bağışıklık kazanmış bir yara...
...Her gelişinde bir tırmık !
Gidişler kan reva !.
Fırsat verilmiyor kabuk bağlamaya...
' aşk ' yarasına sargı bezi kar etmiyor !
 
YALNIZSIN



Bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü

Bir akşam bulutların seyre döküldüğünü



Görürsün hasretiyle sabah ezgilerinin

Bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin



Kuşlar öter, uçuşur yeşil dallara konar

Umutlar yaprak yaprak alevlenir de yanar



Son mutluluk sesleri dökülür dudaklardan

İnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan



Rüzgar okşamaktayken anne gibi tenini

Gecenin kolları sessizce yakalar seni



Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını
 
/ Notaları sevdaya dair
Hüzünlü bir şarkıdan geçiyorum şimdi /

Monoton bir hayatın rengarenk yamacında dirsek çürüttüm
Düşlerimin satır aralarında gelincik çiçeklerine akargözyaşlarım
Hüzünler toprak rengine bürününce sevdalar dize gelir
 
Gerçeğimin tam içindeyim, yavan bir düş edasıyla
Sahiplenmeye çalıştıkça ellerimin arasından yavaş yavaş kaymasını izlediğim
Biraz acılı, bolca tuzlu bir gerçek...
Güçlü görünmek zorunda kalmadan, kabullenmek...
 
Boş verdim..

Kulaklarımı aşinalığını kaybetmişken,
Geçmişten gelen seslere
Seslerini duyurmaya çalışanlara
Kapanmışken gönül kapılarım
Tekrar açmaya çalışanlara

Sükut isyanı bastırmışken
Tekrar isyan bayrağını dalgalandırmaya çalışanlara
Dinmişken
 
Geri
Üst