∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

Zaman bir çesmedir; bahar
Süzülür, kışta kalırsın
Karanlıktır sağın, solun
Zayıfsan, bükülür kolun
Bazen düze çıkar yolun
Bazen yokuşta kalırsın
Gülersin mutluymuş gibi
Hakikati bulmuş gibi
Hep zavallı bir kuş gibi
Büzülür, taşta kalırsın
Aldanırsın insanlara
Dalarsın derin sulara
Yenilirsin korkulara
Siste, ateşte kalırsın
Ömrün düzeni bozulur
Dostların hepsi kaybolur
Aynalara düşman olur
Devr-i geçmis'te kalırsın
Hiç eksilmez âh ü zârin
Seninledir intizârın
Serüven biter, mezarın
Kazılır; düşte kalırsın
Kaderin önünde değil
Doğmamak elinde değil
Gözlerinin yaşını sil
Hayattan zevk de alırsın
 
Mevsimleri mi kaçırdım ben
Yoksa mevsimler mi kaçtı benden
Ben mi yabancıyım
Sen mi tanıdık değilsin
Üşüyorum
İçimde
Bir buz mevsimi boy veriyor


Son şarkı susuyor birden
Gece yırtılıyor
Sen değilsin gelen
Biliyorum
Orda duruyorsun
Harflerini çalmışlar sözcüklerden
Klavyeden tuşlarını
Susuyorsun
Yüreğimi tutuyorsun ellerinde
Durmadan sıkıyorsun
Uzak bir yıldızdan
Soğuk bir alev yükseliyor
Gelip bedenimi vuruyor birden
Gece yırtılıyor aniden
Gelen sen değilsin
Biliyorum
Bir aysberk yükseliyor
Yüreğimden
Tepeden tırnağa
Buz kesiyorum
Sana gözlerimi veriyorum
Almıyorsun
Bir yağmur yağıyor
Denize
Güller soluyor
Görmüyorsun
Gölgeni bulup bulup kaybediyorum
Yeniden
Uzansam tutacağım ellerinden
Biliyorum
Son mısralar savruluyor şiirlerimden
Tüm düşlerimi terkediyorum
Birden sabah geliyor
Sen gidiyorsun
Hiç gelmeden
 
Kaç gece yatağımda uykusuz,
Bir oyana bir bu yana dönüp durdum.
Görmek için düşümde hayalimde,
Duymak için sesini.
Kaç kere ellerim uzandı telefona.
Aşkı oyun bilirdin sen,aklıma geldi.
VAZGEÇTİM

Gezip durdum perişan halde,
Kah sahillerde,kah cadde boylarında.
Hayal kurup sen diye,
Ağaçlara dağlara taşlara sarıldım.
Elleri güldürecektim halime,
İhanetin aklıma geldi.
VAZGEÇTİM

Kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin,
Acılardan zevk alır hale getirmiştin.
Yine de görmek için seni,
Şeytana uyup,bir daha bozacaktım yeminimi.
Vedalaşmadan gidişin aklıma geldi.
VAZGEÇTİM

Açıp ellerimi yalvardım Tanrıya,
Bir defacık tutmak için ellerini,
Koklamak için saçlarını.
Adaklar adayacaktım evliyalara,
Umursuzluğun aklıma geldi.
VAZGEÇTİM

Paylaştığımızı sandığım güzel günlerin hatrına,
Suçlu benmiş gibi,
Af dileyecektim gözlerine bakıp.
Her türlü cezana razı olacaktım.
Boynumu büküp,bi daha gelecektim kapına.
Başkasını sevdiğin aklıma geldi.
VAZGEÇTİM
 
Sen Gelince Aklıma
Unutmadım sevgilim,ne yaptıysam unutamadım
Yalanım yok sevemedim senden sonra kimseyi
Vermedim yüreğimi,aldanmadım
Ağlamadım her gidenin ardından,
Gözlerimi yatırıp da uzaklara beklemedim
Tutkuyu bilmedim,kapılmayı
Özlemlerim oldu,yenilmedim.
O hain sancı hiç kıvrandırmadı
Senden sonra sevdiğimi söylemedim kimseye ve sevilmedim
Şimdi eskilerden kalma bir şarkısını dilime doladım
Hüzün çiçeğimizi soldurandı unutamadığımız,unutamadığımız...

Sen gelince aklıma ağlamak varya
Yaz günü Şubatı yaşamak varya
Aktıkça biriktin,duygularımda
Aktıkça biriktin,yanaklarımda
Sen gelince aklıma gizli gizli ağlarım
Şarkılara dert yanarım
Sen gelince aklıma içlenir kahrederim,
Vurulurum kanarım
Dedimya,yalanım yok
Sevemedim senden sonra
Düşünmedim senden başka kimseyi
Dizlerinde uyumadım,sığınmadım çocuk gibi
Göğsünde ağlamadım
Aşk'a aşık olmadım yeniden
Aynalarda düzeltmedim saçlarımı
Dudaklarımı boyamadım
O kırmızı elbisemi hiç giymedim senden sonra
Ve hiç güzel bulmadım kendimi
Hatırlarmısın en çok gülüşümü severdin
Ne çok güldürürdün beni
Senden sonra hiç gülmedim
Senden sonra sofralar hazırlamadım mum çiçekli
Sahanda yumurtayı ağzıma bile sürmedim
Önlü arkalı bir kasete çektiğimiz o şarkıyı
Hiç dinlemedim,dinleyemdim
Sakladım mektuplarını ve resimlerini yakmadım
ve kaçkereler kaçkereler çevirip de konuşmaya cesaret edemediğim
o telefon numarasını hiç unutmadım...
İlk vurgunum,son göz ağrım
Dinmedi içimde sızım,bu kaçıncı gece yanlızım
Şimdi kim şiirler okur sabahlara dek
Ellerim hangi elleri tutar riyasız
Kime baksam seni görüyorum
Sen gelince aklıma ağlamak var ya
Aktıkça biriktin duygularımda
Yıllarca gelişini bekledim,bana dönüşünü
Hiçbirşey dindirmedi hasretini
Yoluğunu silmedi en acı ölümler bile
Ben hep seni hatırladım
Yeni doğmuş bir bebeğin ilk çığlığında
Geç kalınmış sevdaların akşamlarında
ve sen vardın bir zamanlar ölesiye sevenlerin ayrılığında
Sen gelince aklıma ağlamak varya
Beklemek,can çekişen bir türküdür artık dilimde yürekler parçalayan
Umut,soğuk duvarların ardında kaldı
Sen gelmez oldun,sen gelince aklıma ağlamak varya
Böyle sevmek olmaz olsun,olmaz olsun...
 
Seni Seviyorum
Ne güzel şey; SENİ SEVİYORUM demek
Sevdiğini söyleyebilmek ne güzel...
Her baharda, gece-gündüz
Her saniye
SENİ SEVİYORUM!
SENİ SEVİYORUM!
SEVİYORUM SENİ!
Diyebilmek ne güzel...

Çünküsü yok, nedeni yok sevmenin
Zamanı hiç yok,
Dakikalar zaman üstü...
Utangaç bir gecenin kucağında
Yağmurlar vuruyor pencereme,
Aşkın vuruyor kalbimin kıyılarına
Gecenin bu çıldırtan yalnızlığında
Aşkın ayak seslerini duyuyorum yüreğimde
Ve hasretini içimde,
SENİ SEVİYORUM!

Sesini duymak istiyorum uyumadan önce
Sabahlara kadar konuşmak,
Hiç kapatmamak telefonu...
Aynı düşlere uyumak sonra
Ve uyanmak aynı güneşe
SENİ SEVİYORUM!

Daha bir güzelleştim son günlerde,
Gözlerimin içi parlıyor,
Kabına sığdıramıyorum aşkı.
Gülmek geliyor içimden,
Sokaklarda koşar adım yürümek,
Tanıdık, tanımadık herkese selam vermek,
Merhaba ülkemin güzel insanları,
Hepinize, hepinize merhaba
SİZİ de SEVİYORUM!

Yağmuru, denizi, kokusunu toprağımın
Gök mavisinde güvercinleri, martıları.
Dağ eteklerinde gelincikleri seviyorum ateş kırmızısı
Bindallılarıyla köy kızlarını
Ve elleri hamur kokan anaları
Hepsini sende seviyorum
SENİ SEVİYORUM!

Senin sevdiğin gibi topluyorum saçlarımı,
Siyah kazağımı daha çok yakıştırıyorum kendime
Ve daha çok seviyorum limonlu çayı...
Senin sevdiğin her şeyi seviyorum
Türkülerini memleketin,
feneri, kara kartalı senin için,
Davamızı ve şiiri sende seviyorum.
SENİ SEVİYORUM!

İyi ki doğdun iyi ki varsın.
Doğum günün kutlu olsun!
SENİ ÇOK SEVİYORUM!
SENİ ÇOK SEVİYORUM!
Yaşamaksa seni sevmek,
Ben hiç ölmedim...
SENİ SEVİYORUM!
 
Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum...
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler...
Tak tak ayaksesimi aç köpekler işitsin.
Yolumun zafer takı gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim!
Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim.
Örtün üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya.
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi
 
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor
Alnıma çizgiler koyuyor her yaşanmışlık
İtirazsız titriyor bedenim gecenin karanlığında
Uykularım kör kuyularda sancılı
Sığmıyor hiçbir yere yüreğim
Hayat sarhoş yıkılıyor üstüme
Pusatsız, yalın yürüyüşüme
Hain bir bıçak gibi saplanıyor yiten gün yüzü
Uzak bir ihtimal gülüşüm
Anlamsız kelimeler çöplüğüne dönüyor yüzüm
Bir çare geçmiş zamanlardan geleceğe
Vurgun yemiş kahpe bakışlar arasında
Oyasız, işlenmemiş sade bir mendile kanar burnum
Nankör bıçaklara inat suskundur yürüyüşüm
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

El vermiyor ihanete güneşin umudu
Kör düğümlere bağlandı gözlerimin maviliği
Sıksam, yumruklarım yere düşer
Mahşere döner sokaklar
Belirsiz soygun yerine döner yurdum
İsyan günlüğüme suskunluğu derkenar etti bakışlar
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

Bir yıldız akar bin yıldızlı geceden saçlarıma
Kötümser bir matematik işlemi gibi bakışlarım kaba
İyileşmiş sanrıların doruğunda
Bombalanmış yapıtların arasında can verir papatya
İhanet yalnızlığını kuşanmış, küstah
Çapaksız bir bakışım olsun isterim
Eylemsizlik bildirgesi sunsun tüm günahlar
Gürlesin bulutların nemi humuslu toprağa
İsimsiz babaların irinleri kirletmeden uyansın sabah
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

Her yalnızlık farklı bir düş olarak çıkar karşıma
Sokaklara iner sesim korkusuz ve gümrah
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor
Telaş vakti sunulan kavgaları sunalara verdim / göç vaktidir
Ey baharın kapısı olan çiçekler
Taze bir ölüyü kokunuzla diriltin bu sabah
 
Gitmen bir şey değil
Git istersen
Gel-git istersen tekrar tekrar
Aşındır aşındırabildiğin kadar
Yüreğimin kıyılarını.

Gitmen bir şey değil
Üzmez bu beni çok fazla
Sen giderken
Yağmur vardı
Çamur oldu tümden
Sana aldığım pantolon
Üzüntüm ondan.

Ne sanıyorsun ki beni
Yıkılacağımı mı sandın ardından
Yok öyle yağma
Yıkılır mı öyle
Her sallantıda delikanlı adam.
Üzülüyorsam
Bir tek nedeni var
Yağmur vardı ya
Hani bir de şiddetliydi ya
Çamur oldu
Sana aldığım pantolon.

Yok öyle
Ben bir kadının ardından
Ağlayacak adam değilim
Belki biraz üzülürüm doğru
Canım da sıkılabilir
Gözümden birkaç damla yaş da
Gelebilir hani
Ama ben delikanlı adam
Yürekli şair
Bir kadının ardından
Ağlayacak adam değilim.
Bilmiyorsun
Bütün mesele pantolon
Ve pantalonun çamur olması.


Biliyorum
Ağladığımı da söyleyecekler sana
Kuşlar ya da kuşlara takılı mikrofonlar
İstihbarat örgütleri de olabilir belki
Zira dava büyük dava
Bir kalp olayı bu, boş değil
Gökyüzünde bir tek bulut olmadığına bakma
Yağmur yağıyordu işte kardeşim yağmur
Yalan mı söylüyoruz yani şimdi
Bütün bu ıslaklık
Bütün bu toprak kokusu
Gözyaşlarıyla olur mu
Hem olsa bile,
Bütün mesele pantolon.
 
Hiç beklemediğim bir anda geldin
Ben beklemiyordum
Rica etsem beş dakika sen bekler misin
Sevdiğimi özledim
Onu görüp geleceğim
Müsaade eder misin
Acele işin yoksa otur şöyle bir soluklan
Uzak yoldan geldin yorulmuşsundur
Acıktın mı aş vereyim
Efendim aç değil misin.
Su vereyim bir soluklan
Anlamıyorum neden istemiyorsun
Neyse sen beş dakika izin ver
İnan hemen döneceğim
Hem buraya hem geldiğim yere.

Bir şey sorabilir miyim
Bu kadar işi kısacık zamanda nasıl yapıyorsun
Hiç itiraz eden olmuyor mu
Elbette oluyor ama dedin
Aması ne
Peki hiç kaçmaya çalışan yok mu
Var hem de çok öyle mi
Ama
Aması ne
Neden anlatmıyorsun

Neyse bir beş dakika istemiştim
Olmaz mı
Ama neden
Bari
Bari bir telefon açsaydım
Bir sesini duysaydım gitmeden
Haber verseydim
Söylemezsem kızar
Sonra beni bekler
Ama gelemem
Boşuna beklemesin
Bari bunu söyleyeyim
Kötü haber aaa duyulur ancak
Ancak öyle kötü bir haber değil ki bu
Off ne yapayım şimdi ben
Aklım durdu
Beş dakika sonrada kalbim duracak.

İyi ama bensiz ne yapar
Düşünemiyorum
Yemekten kesilir
Uykuları uğramaz
Ayakta kabuslar görür
Her baktığı yerde beni görür
Beni görür her baktığı yerde

Korkuyorum
Gitmekten değil
Ardımdan gelmesinden korkuyorum
Gelmesin o kalsın
Daha ne günler bekliyor onu
Ben gidiyorum
Dur bari not yazayım ardımdan gelmesin

Bir elveda diyemedim
Gidiyorum diyemedim
Oysa bunu çok isterdi
Gideceksen eğer bir gün
Önce bana söyle derdi
Söyleyemedim
Duyamadım sesini
Son defa seni seviyorum diyemedim
Beş dakika tanımadın
Açtırmadın telefon
Bir not bile yazdırmadın
Bari
Bari bırak da onun kollarında öleyim…
 
Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü...
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ve, “yar”lığa süzülüşünü.

Ben seni, sesini duymadan sevdim...
Ve duymadan nefesini.
Ben seni adını bilmeden sevdim...
Ama; sevdim!..

Üşüyüşünü sevdim...
Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü;
“Gel, ısıt” deyişini!..
Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...
Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.
Bir de;
“Gel, ışıt” deyişini!..

Ben seni, adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım... Cevabım...
İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
...Sevdim işte!

Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim... Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!
Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ben seni, sesini duymadan sevdim.

Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...
...seni sevdim.
Seni sevdim.

İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...
Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.
...Koklayamadım!
Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?.. Hangi yıldızlar mahpus içinde?

Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden... Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
...seni bilmeden sevdim.
Seni, “bilmeden” sevdim!
Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız!
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler...
Sen yoktun orda ve ben de yoktum;
Ama sevda vardı!

Ve, ben; seni adını bilmeden sevdim
 
Bir çocuk gibiydim sen varken
Bir şekerle bile sevinen
Ayakları yerden kesilen
Hüznünü neşesinin perdelediği
Avuntusu vuslat
Tek arzusu sevdasına kavuşmak olan
Gökyüzünü pembe
Bulutları yeşil
Güneşi mor gören
Ve masmavi bir sevdası olan
Bir çocuk.
Şimdi o çocuk kırgın
Üzgün
Kimsesiz
Neşesi perdeleyemiyor artık hüznünü
Avuntusundan vazgeçmiş
Tek arzusunu yitirmiş...
Gözünde herşey gri..
Gökyüzü, bulutlar, kuşlar, ağaçlar, çiçekler...
Herşey ama herşey gri..
Sevdası bile gri..
Sensin bunun sebebi..
Umursamaz tavırların
Sevdayı hiçe sayışın
Kendini beğenmiş ukalalığın
Bir çocuk için çok fazla bunlar çok..
Güle güle gri sevdam...
Sevdim seni bir zamanlar
Ama ne zamandı o zamanlar...
Bilmiyorum...
Unuttum
Çocukluk işte....
 
Ömrüm boyunca yitik bir umudun peşinden koştum.
Ruhumda bölünmeler yaşadım.
Bu bölünmeler canımı yaktı...
Direndim...
Aldığım her darbede ruhumdaki yaralar açıldı.
Daha bir yittim bu karmaşada.
Bazen kendimi tanıyamaz oldum.
Bu bendeki ben, eski ruhum bölünmezken ki ben mi, yoksa henüz oluşumunu tamamlayamamış olan, bir yanı hep eksik kalacak olan ben mi?
İlk bölünmem..
Aldığım ilk darbe ile oldu.
İçimden, intikam hırsıyla dolu, acımasız, ruhunu bilinçsizce hırpalayan, karşısındakine acı çektirmekten hem korkan, hem de, bir o kadar isteyen bir ben çıktı o günlerde ortaya.
Saldırılarının hedefi olmayan, önüne çıkanı yakıp geçen bir ben..
Sonra herşeyden korkan, bir çocuk gibi duygusal olan, heryerde aşkı, kaybettiği sevgiyi arayan, bir yanı hep eksik kalacak olan benle çatışmaya girdi yeni benliğim.
Bazı zamanlarda yeni benliğimi bastırıyor, bazı zamanlarda da ortaya çıkarmakta bir mahsur görmüyordum.
Her darbede daha bir yitiyordum, her darbede daha bir kanıyordu ruhum...
Seneler bu içimdeki benlik savaşıyla geldi....geçti....
Ve bir gün...
Hiç aklımın ucuna bile gelmezken...
Sen çıktın karşıma...
Daha içimdeki savaşım bitmeden, ruhumdaki yaraları iyileştiremeden, sen girdin bütün benliğinle hayatıma..
Seni sevmekten korktum önceleri..
Sana acı çektirmekten korktum..
Senin de bana acı çektirmenden korktuğum gibi...
Önceleri artık ben olmayan ben, baskın çıkmaya çalıştı...
“İşte sana bir fırsat” dedi, “Ezilmişliğini, tüm hırsını alabileceğin biri”...
Çocuk olan yanım çığlık çığlığa bağırdı “Hayııırrrrr”
“Yap şunu” dedi şizofren ruhum. “Yap ki tüm üzüntülerin, yitikliğin, çektiğin acılar artık son bulsun, artık ezilen taraf sen olma, ez onu”
“Yapamam” dedim...”Yapamam”
Sende kendimi görmüştüm..
Sende sevdamı görmüştüm..
Seni ben sevmiştim..
Yapamazdım...
Yapmadım...
 
Sen...
Beni severken...
Ben yalnızlığıma mahkumdum...

Ruhumun acılar içinde beni yiyip bitirmesine izin verdim.
Ama seni incitmedim sevgili...
Öyle bir an geldi ki, iki benliğim de seni çok sevdi...
Seni şizofren aşkımla da sevdim..
Seni çocuk yanımla da sevdim...
Sen artık benim vazgeçilmez bir parçamdın..
İçimdeki bölünmeler sanki durmuştu.
İki benliğim sayende tek olmuştu.
Taaa ki sen beni sebepsiz sebeplerle incitip, tekrar ruhumdaki yarayı kanatıncaya kadar.
Açığa çıkan öfkemi, kinimi kontrol edemiyordum artık..
Neden hep bendim ezilen taraf?
Neden kendimi korumaktan bu kadar acizdim?
Neden olmaz zamanlarda bu kadar korkaktım?
Neden olmaz yerlerde bu kadar cesurdum?
Nedenlerim çok, cevaplarım yoktu.
Ya da cevapsız kalmak işime geliyordu...bilmiyorum.
Hayatımdan çıkman gerekiyordu onca söylediğin laftan sonra...
Ama....sen de gidemedin...
Gitseydin oysa, belki de bu acılar büyümeyecekti.
Sadece öfkemle kalacaktım, yalnızlığımla kalacaktım..
Sen inatla tekrar tekrar girmeyi denedin hayatıma..
Ben karmaşamla daha bir karmaştım bu yaptığınla..
Seni tekrar almalı mıydım hayatıma, yoksa seni öldürmeli miydim hiç acımadan?
Seni ne tekrar alabildim hayatıma, ne de öldürebildim sevgili.
Yanımda olmadığın zamanlarda ruhumun bahçelerinde gezindiğini hissedebiliyordum.
Acaba sen de beni hissediyor muydun?
Keşke bilebilseydim bunu..
İçten içe sendeki beni kıskanıyordum, çünkü nasıl biriyim sende bilmiyordum.
Senin gözünle göremiyordum ki kendimi.
Bana göre ben, tuhaf kişiliğe sahip tuhaf biriydim...
Bendeki sen daha farklıydı. Sen benim için bir idoldün. İçimdeki mabedimde taptığım bir ilah..
Sen benim ışık kaynağımdın, karanlıklarda bana yol gösteren.
Sen yüreğimdeki sestin, bütün sesleri susturan.
Sen benim yıldızımdın, her gece gökyüzünde parlayan.
Sen benim sevdamdın, başka kimselerde olmayan..
Senle ilgili sayfalarca yazabilirim, çünkü bendeki sen çok farklıydı benden...
Kimi zamanlar hasret kokan saçlarının özlemiyle yanan ben, kimi zaman da saçlarındaki kan kokusuyla kendime gelirdim. Acaba seni öldürüyor muydum farkında olmadan? Kimbilir, belki de....
Aslında mutlu olmalısın benden kurtulduğuna...
Ki sen beni benden daha iyi çözmüştün oysa..
Yine de kurtaramadım ruhunu, benim ruhumun bahçelerinden...
Ben kovsam da gitmedin..
Keşke gitseydin...Gidebilseydin...
Ben ölüyorum sevgili...
Benden gitmedikçe, ruhumu terk etmedikçe çektiğim acılar beni öldürüyor..
Sen olmazken geceleri, seni yaşatıyorum gözlerimde.
Çok da zor olmuyor bu, çünkü hala benimlesin..
Hissin ötesinde bir şey bu.
Gözlerimdeki seni dudaklarımla boyuyor kalbimle can veriyorum, karşıma koyuyorum sonra.. Tüm içtenliğimle seni seyrediyorum, hasretle ve özlemle...
Dokunmaya korkuyorum ama, çünkü biliyorum ki kaybolacaksın, biliyorum ki bu bir hayal ve ben o hayal kaybolmasın diye saatlerce hiç kımıldamadan kalıyorum...
Öylece...
Ürkekçe...
Şizofrence...
Ellerim sana dokunmak için beni reddediyorlar, engel olamıyorum onlara, uzanıveriyorlar hayalimdeki sana...işte o anda...kayboluyorsun...hayal olduğunu biliyordum oysa...yine de kalbimden ılık bir kan damlıyor...sensizliğin acısını döküyorum gözlerimden...
Sen benden gitmedikçe acılarım bitmeyecek sevgili...
Seni tüm doyumsuzluğuyla istiyor şizofren yanım...
Seni tüm ürkekliğiyle reddediyor çocuk olan yanım...
Seni incitmemeliyim sevgili...
Git...
Beni benimle bırak
Ve git...
Yok yok hayır gitme...
Beni böyle yalnızlığımla bir başıma bırakma, sana ihtiyacım var..
Ruhumdaki yaralarımı iyileştirmeme yardım et....
Yok hayır, gitmelisin...
Hem de bir an önce...
Ardına bile bakmadan...
Hiçbir şey düşünmeden..
Çabukça gitmelisin...
Sen durdukça ölüyorum ben sevgili...
Hadi git...
Git..
 
Benim için bir mum yaktın mı bilmem
Camlardan yollara baktın mı bilmem
Ah burada olsa dedin mi bilmem
Yoksa unuttun mu doğum gününde



Kimbilir kiminle kesildi pasta
Bir dilim düşmez mi bu eski dosta
Sen sevinç içinde ben ise yasta
Senden uzaklarda doğum gününde




Elbette kuş olup gelmek isterdim
Ben de yanağından öpmek isterdim
Seni bir kez daha görmek isterdim
Alkışlar içinde doğum gününde




Aylar var görmeyeli
Değmez elime eli
Uzakta bir sevgili
Bir o ağlar bir de ben




Çatlamış sabır taşım
Bir alev her gözyaşım
Ah benim dertli başım
Bir o döner bir de ben
Bu aşkın tek gerçeği
Asla yok geleceği
Yüreğim kan çiçeği
Bir o kanar bir de ben.



Al ***ür eskici kalbimi benim
Neyim var neyim yok sorma bir daha
Gözümde yaşlardır birtek servetim
Acıyıp yüzüme bakma bir daha!



Baharda gelmedin yazda gelseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım
Nasıl sevdiğimi sen de bilseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım



Kaç gece terk ettim kaç sabah koştum
Seninle doluydum sensiz bomboştum
Geç olsa da aşkı sende bulmuştum
Kaderimi baştan çizemez miydin
Bu kördüğümü sen çözemez miydin
Daha önceleri gelemez miydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım..



Kalbim sarıl diyor aklımsa bırak
Gönlüm hep seninle ellerim uzak
Sen yolun başında ben de son durak




Benim bu sevdada ne işim vardı
Kalbimi eline vermeyecektim
Yansam da ölsem de aşkınla senin
Seni seviyorum demeyecektim
Yoluna ömrümü sermeyecektim



Ne verdin sen bana hasretten başka
Yanında çektiğim gurbetten başka
Kim olsa yanardı böyle bir aşka
Gölgeni dünyama yasaklasaydım
Keşke bu sevgiyi hep saklasaydım
Kalbimi elimle bıçaklasaydım
İnan böyle acı çekmeyecektim



Yağmurlar yağmaya görsün
Meyhanelerde cümbüş
Sen orada kimleri görürsün
Ben gibi sevdaya tutulmuş



Senden uzakta seni yaşadım
Maziye yeniden daldım bu gece
Acı bir pişmanlık sardı içimi
İçmeden bir başka oldum bu gece



Seni düşündükçe başka kollarda
Kadehim kırıldı avuçlarımda
Sana dur demeyen gururumu da
Ayaklar altına aldım işte yine ben



Bensiz ne haldesin şimdi kimbilir
Sen yoksun bu hayat nasıl çekilir
Gözümde canlanır anılar bir bir
Resmini bin defa öperim yetmez



Denize dökülen bir ırmak gibi
Öyle ak içime öylesine dol
Yarına açılan bir yaprak gibi
Unuttur mazimi geleceğim ol
 
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor
Alnıma çizgiler koyuyor her yaşanmışlık
İtirazsız titriyor bedenim gecenin karanlığında
Uykularım kör kuyularda sancılı
Sığmıyor hiçbir yere yüreğim
Hayat sarhoş yıkılıyor üstüme
Pusatsız, yalın yürüyüşüme
Hain bir bıçak gibi saplanıyor yiten gün yüzü
Uzak bir ihtimal gülüşüm
Anlamsız kelimeler çöplüğüne dönüyor yüzüm
Bir çare geçmiş zamanlardan geleceğe
Vurgun yemiş kahpe bakışlar arasında
Oyasız, işlenmemiş sade bir mendile kanar burnum
Nankör bıçaklara inat suskundur yürüyüşüm
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

El vermiyor ihanete güneşin umudu
Kör düğümlere bağlandı gözlerimin maviliği
Sıksam, yumruklarım yere düşer
Mahşere döner sokaklar
Belirsiz soygun yerine döner yurdum
İsyan günlüğüme suskunluğu derkenar etti bakışlar
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

Bir yıldız akar bin yıldızlı geceden saçlarıma
Kötümser bir matematik işlemi gibi bakışlarım kaba
İyileşmiş sanrıların doruğunda
Bombalanmış yapıtların arasında can verir papatya
İhanet yalnızlığını kuşanmış, küstah
Çapaksız bir bakışım olsun isterim
Eylemsizlik bildirgesi sunsun tüm günahlar
Gürlesin bulutların nemi humuslu toprağa
İsimsiz babaların irinleri kirletmeden uyansın sabah
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor

Her yalnızlık farklı bir düş olarak çıkar karşıma
Sokaklara iner sesim korkusuz ve gümrah
Ne yapsam rüzgar saçlarımı karıştırıyor
Telaş vakti sunulan kavgaları sunalara verdim / göç vaktidir
Ey baharın kapısı olan çiçekler
Taze bir ölüyü kokunuzla diriltin bu sabah
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi
 
Gitmen bir şey değil
Git istersen
Gel-git istersen tekrar tekrar
Aşındır aşındırabildiğin kadar
Yüreğimin kıyılarını.

Gitmen bir şey değil
Üzmez bu beni çok fazla
Sen giderken
Yağmur vardı
Çamur oldu tümden
Sana aldığım pantolon
Üzüntüm ondan.

Ne sanıyorsun ki beni
Yıkılacağımı mı sandın ardından
Yok öyle yağma
Yıkılır mı öyle
Her sallantıda delikanlı adam.
Üzülüyorsam
Bir tek nedeni var
Yağmur vardı ya
Hani bir de şiddetliydi ya
Çamur oldu
Sana aldığım pantolon.

Yok öyle
Ben bir kadının ardından
Ağlayacak adam değilim
Belki biraz üzülürüm doğru
Canım da sıkılabilir
Gözümden birkaç damla yaş da
Gelebilir hani
Ama ben delikanlı adam
Yürekli şair
Bir kadının ardından
Ağlayacak adam değilim.
Bilmiyorsun
Bütün mesele pantolon
Ve pantalonun çamur olması.


Biliyorum
Ağladığımı da söyleyecekler sana
Kuşlar ya da kuşlara takılı mikrofonlar
İstihbarat örgütleri de olabilir belki
Zira dava büyük dava
Bir kalp olayı bu, boş değil
Gökyüzünde bir tek bulut olmadığına bakma
Yağmur yağıyordu işte kardeşim yağmur
Yalan mı söylüyoruz yani şimdi
Bütün bu ıslaklık
Bütün bu toprak kokusu
Gözyaşlarıyla olur mu
Hem olsa bile,
 
Bir tek seyi unutma.....

Seni sevdim ben.
Kalbim şimdi bir sokak çocuğu
Kelebekleri göç etti gönlümün
Issızlaştı hayat sanki
Sanki, sabahı eksik şiirlerimin.
Sanki, gecesi hep kanayan bir yara
Ve sanki, artık hep kanayacak...
Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
Çare yok, ağlayacak.
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kapıları kendime ben açamadım
Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım..
Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım.
Savunamadım seni kimselere
Anlatamadım seni kimselere
Kimsesiz kaldım,
En çok da sensiz...
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben..
Sana uyumak,
Sana uyanmaktı hayat.
Sıratını geçtim yaşarken korkmadan
Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle
Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile
Tek sen gitme diye
Sonbahar oldum yaprak yaprak
Ağaç oldum köklerimi unutarak
Tesellisiz bir geceye fırlatıldım
Kalbimi dar kafese kapatarak
İçimdeki bir kanarya
Hiç susmadan ağlayacak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak
Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına
Beyazında akladım bulutunun
Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.

Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak
 
Yazılmış tüm sözlerin şiirlerin hikayelerin ötesinden
Sana haykırmak istediklerim vardı.
Senin asla bilemediğin
hayata yenik düşmüş,
çok isterdim sana her seferinde anlatmayı.
Ama öyle dolambaçlı yolların ardında saklı kalmıştı ki sevdan.
Ne sözlerim yetişti ömrüne,
Ne kelimelerim varabildi gönlüne.
Bütün bu yaşanmış yalanların ardından
İçerimde ağlayan,
Bedenimde kanayan,
Özümde azap çeken bir sen hala var.
Her nerede ne halt ediyorsan bil
“ Gitmekle bitmiyor sevda ”
 
Hiçbir şiir anlatamaz seni ve gözlerini,
Senden başka !
Sen şiirsin dize dize içime kazılan,
Yazan ben değilim benden öte benliğim,
Kalem sensin kağıt benim,
Ben şair değilim...

Ben şair değilim sen şiirsin,
Ben kiremitleri paramparça çatısı delik.
Bir gecekonduda çocuk gibiyim,
Sen yağmursun sağanak sağanak yağan.
Ben çaresiz kalmış biriyim,
Bütün varlığıyla göz olmuş sana bakan...

Sen şiirsin ya sonumsun ya mutluluğum,
Adını andıkça yakıyor genzimi soluğum.
Cok acılar çektim yolunda, çekiyorum yine de...
Sana sormadan aşkına düşmekse suçum.
Sen $iirsin, Güzelsin, Anlayan, Bağışlayansın,
Beni göğsünde dinlendir, Ben Sana Vurgunum...
 
Beyhude heveslerimle süslesemde yılları
Bir hiç uğrunaymış ki geçip gittiler.
Beyaz elbisesini giydiğinde bedenim,
Ömür çıkmazının son durağındayımdır.
Kaç yangını küle çevirmiş kalbim,
Kaç aşkın hasarı var kimbilir ?

Toplanıp gelsede sevenler,
Elbet beni karanlığa bırakıp'ta gidecekler.
Uzaktan uzağa belki ağlarsa gözlerin,
Koparıp çocuk sevinçlerimden,
Bana bir mutluluk vereceksin...!

Ansızın düşerse bir damla göz yaşı, süzülüp yanagından,
Belki ölmüş ve yalnızımdır o an.
İçini yakıp'ta geçerse bir hüzün seli
Ölmüşlüğümün yanında, birde tebessümlerimle hatırla beni.
Aşkını aramak düşerse aklına,gecenin kuytu karanlığında.
Düğümlenmiş duygularına hesap vereceksin.

Arayıp'ta bulamassan beni,
Eski bir çıkmazda sana şiirler yazacağım.
Sonbahar yağmurları ıslatırken toprağımı,
Zaman acımı alıpta gidecek senden.
Geride kalırken yaşanmış gerçekler,
Ve ayışığı kadar parlakken güzelliğin,
Ben kuytu bir köşede ölümün esiriyim..
 
Geri
Üst