Değerli Üyelerimiz sizler için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Lütfen 10 saniyede üye olarak bizlere destek olunuz... 😊 Tüm sorunları bize bildirebilirsiniz
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α
bitti işte meleğim
sevincinle at kahkahalarını
göremiyorum artık seni; gez eğlen doyasıya bensiz yaşa anını
duymuyorum sesiniözlem yaksada içimi o son görüşmede ettim yeminimi.. terkettin her defasında bakmadan gözyaşıma
umursamadın; senin gururun vardı başının tacında
unutursun eminim çok yakında
bende bir hançer var elmastan canımda..!!!
çıkaramıyorum çıkarmaya çalıştıkça kanıyor yaram.
içinde kalsın desem acıtıyor bir yabancı olman
inan ki gül yanaklım hiç acıtmadıo eski sevdan...
o eski sevdan.......acıtmadı da
eski olman acıttı
eski olmana sevinişin yıprattı
yıpranmamla dalga geçmen kanattı
şimdi ben yaralı aşkım yaralıgeçmişim geleceğim yaralı
mevlam canımı almadı ama her gün gözyaşımı kan akıttı....
şimdi ne istersin diye sorsalar;...hiç düşünmeden mezarda yatan bir ölü olmak derdim.başıma gelip alaylı bir şekilde gülerek gururumu çiğnediğinibununda seni ne kadar sevindirdiğini görmek isterdim....!
Tutunacak tek bir şey kaldı kurtarmak için hiç olmuş bedenimi…
Seni rüyamda görmeye gidiyorum
hiç olmuş bedenimi kurtarmak için…
damla damla akarken yalnızlığım ruhuma
hep senli yansımalarla avuturum kendimi
kendimi avucunda hissetmeye kapatıyorum gözlerimi
yolunu böyle beklerim ben
gözlerim kapalı…
Bir hikaye var
bir şarkı yanında
uçurumlar da uzak değil…
dedim ya rüyamda görmeye gidiyorum seni
artık yalnızca hayalinin kendisi kurtarabilir bu hikayeyi…
Bir şarkı var
bir çocuk ortasında
gözyaşları uzak değil…
Üzülmek istiyorum senin için hissedebilmek tek derdim
köpek gibi sarılmak istiyorum gelmeyişlerine mesela
üzülmek göremedikçe yüzünü
rüyama girmedikçe sövmek gelen her sabaha
Tutunacak tek bir şey kaldı kurtarmak için hiç olmuş bedenimi…
--
Ellerimle tutuyorum artık hayatı...
Yakalamaya çalışıyorum zindan ettiğim zamanı..
Artık herşey farklı olacak.. Eski ben'le karşı karşıyasın.. İster ağla ister sevin;
Sana inat yaşayacağım bu hayatı.......
Kapıyı vurup gidişinin ardından bende 'gitmelerin' üzerine kapadım tüm kapıları…Benden gittiğini sandın ya hani kitledim umutlarımı sanmaların üzerine… Gitmemişsin gibi hiç bitmemişsin gibi uyudum sana dün…Uykumda içim ürperdi…Rüyamda bile sen yoktun…Gerçekliğini yaşattığın her ne varsa alıp düşlerime kattın ve öylece gittin…Beni karmaşıklığının içine hapsedip ellerini çektin…Şimdi bir sen yoksun birde sendeki ben yok…
Ve yine benim yine sensiz yine bomboş yine darmadağın…
Düşündüm de 'yok' olan çok şey var artık…
Önce sen yoksun…
Sonra senin bana kattıkların yok…
Her şey senden öncesi…Senden sonrası hiç yok !
Bir hiçlik bana kalan !
Sorma yok olanları dokunuyor !
Var olanların zamanı şimdi !
Sensiz bir 'ben' var…
Hüzüne karışmış umutlar var…
Beni içime küstüren sende tükenen bende bitmeyen sevgim var !
Dinmeyen yağmurlarım var…
Anlattırma var olanları canım yanıyor !
Kalemimin her darbesi gözyaşı misali…
Kalbimde sayısız cam parçaları…
Kırılmışım dökülmüşüm…
Kendi kendime kalmışım başı boş sokaklarda…
Yok olanlara var olanları karıştırıp susmuşum aynada ki halime…
Ve yine;
Sessiz bir köşede kendimden düşmüşüm…
Ve yine;
Yüreğimde biryerlerde kaybolmuşum…
Gidiyor musun?
Gidiyor musun diye sorma banagönderen sensin.
Ne terk etmeyi istedim seni
Ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi
Senin kadar öfkeliyim bendesenin kadar endişeli…
Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana
Ama inandıramadım seni…
Sen sorgularken beni kafandaben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla.
Bir tek sözün bağlardı beni sanaoysa sen hep susmanın koynunda.
Aşkın içine bir kez girdi mi kuşkuteslim alır bedenleri de.
Sütten çıkmış ak kaşık değildim ama
O günden sonra yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza
O dünya ki bazen minicik bir odada bazen kentin ortasında şekillendi
Nasıl da güzeldi.
Zaten sen varsın diye her şey güzeldi ama sen buna da inanmadın
Ah bu sorular!
Yaşamak varken sevdayı deliceniye boğarız sorularla?
Nasıl ikna edebilirdim seni?
Ben "aşk" dedikçe sen "dur" dedin
Ben "seninleyim" dedikçe sen "hayır" dedin
Zaten az konuşan sen olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya
Ben bir şey diyemedim
Ne kadar zarar vermişim sana meğer…
Nasıl değiştirmişim seni.Oysa hiç böyle düşünmemiştim.
Kimseye zarar vermek istemem ben
Kimseyi olduğundan farklı hale getirmek istemem.
Ama öyle oldu işte…
Demek ki gitmelerin zamanı geldi…
Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı.
Ne sevişmelerimiz kalır aklında ne sevda sözlerimiz
"rahat değilim" diyordun yarahat ol artık.
Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı.
Tedirginliğinin sebebi de ortadan kalktı.
Gidişim yürekten değilzorunluluktan
Sanma ki bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım
Sanma ki benden sakladığın gülüşlerini yalancı yüzlerde ararım
Seni de ***ürürüm yüreğimde
Yokluğunu taşırım…
Bulup bulup kaybettim seni…
Ne yazık ki toz duman edemedim kuşkularını
Ne yazık ki kalamadın bana.
Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde
Kokladıkça bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın…
Hani yagdi ya kar daglara hani bulutlandi ya yine gokyuzu; kizardi serildi sarardi serildi ya yine yapraklar ayaklarima..
Iste! Yine agir gelmeye basladi yuregim bana.
Yine coktu erken olumlerin sizisi icime dogmamis cocuklarin kaygisi olmamis dogumlarin sancisi.
Yine nemlendi gozlerim karardi ruhum daldi gozlerim ufuga ya!
Iste! Yine agir gelmeye basladi yuregim.
Benim hic bitmeyen gitmelerim kopmalarim kacmalarim basladi muzurca …
Icimin en cocuk yerinde.
Bilirim; gidecegimden degildir ya.
Olsun! Sis coktu hayatimin ufkuna bembeyaz oldu ya daglar sessizlesti ya sokaklar dalindan dusme vakti geldi ya yine cicegimin Hepsinin tek faili; Sonbahar geldi ya yine!
Iste! Yuregim yine agir gelmeye basladi bana.
Ayriliktan kacilmiyor. Kopma mevsimi geldi yine.
Adi bile huzunluGuz!
Ne o sigabilir kabuguna ne de ben simdi. Ne yapraklar durabilir dallarinda ne yuregim sIkisir kalir bu hayatta simdi.
Insani dinden imandan eder derler ya; Hic cekinmesi utanmasi yok bu mevsimin aynen oyle iste!
Insani hayatindan duzeninden canindan eder bu guz mevsimi.
Yine agir gelmeye basladi yuregim iste!
Dur durabilirsen bu yurekle simdi. Hani dokuldu ya yine agaclarin yapraklari kendi ayriliklarina inat seni de cekip almak isterler simdi.
Tevekkeli degil; geldi ya yine sonbahar.
Baslar artik yuregimin sizisi canimin kalp agrisi...
Tabiiki yasayacagiz bu hayati sindire sindire...
Gunes dogusuyla hergun yeniden baslayip umutlarimizin pesinde suruklenecegiz...
Tekrar tekrar gidip ayni yollardan kalbimiz kirilsada gozumuz yaslansada sevecegiz sevilecegiz...
Tabiiki hayati birakmayacagiz hic bir zaman...
Yolumuza ne cikarsa ciksin nefes aldigimiz surece gorebildigimiz surece tutabildigimiz surece saclarindan gokyuzunun...
Baharla yeniden canlanip yaz aylarinda tadini cikarip yasamanin sonbaharda alip basimizi gitmek isteyecegiz yine...
Canimizi yaksada gozumuzu acitsa da yolumuza ciksada bir cift siyah goz her yerden tabiiki devam edecegiz herseye...
Bitene tek bu yol solana dek butun guller savrulup kaybolana dek ruzgarlarin onunde toz bulutu ve zerrecik olana dek durmayacagiz..
Sevmeye olume gulmeye huzune her zaman acik olacak kapimiz...
Hepsi bizim olacak hepsi dolduracak icimizi hic bitmeyecek hic durmayacak....
Yollarimiz nereye cikarsa ciksin nerede sekillenmisse yasamimiz hangi gokyuzu bize bakiyorsa hangi topraga dokunuyorsa ayaklarimiz hangi agacin dalindan tutuyorsa parmaklarimiz hangi gozlere bakabiliyorsa gozlerimiz onu tutup cekecegiz icimize... Nefes gibi hava gibi...
Soluk alabildigimiz surece birakmak yok...
Aglamaksa aglamak aciysa aci sevincse sevinc mutluluksa mutluluk gozyasiysa gozyasi..
Neyse payimiza dusen bu hayattan ucundan tutup birakmayacagiz...
İnsanı her şeye rağmen yaşama bağlayan hayattan kopmamasını sağlayan nedenlerin başında umut geliyor diye düşünüyorum. Onca acıyı yaşayan sağlığını yitiren kazalarda felaketlerde sevdiklerini işini aşını malını mülkünü kaybeden insanlar nasıl devam ederlerdi yoksa hayat yolculuğuna?
İnsan her şeyini kaybedebilir. Yarınların bize neler sakladığını hiçbirimiz bilemeyiz. Bir gecede insan tüm parasını mal varlığını sevdiklerini kaybedebilir. Bu kumar nedeni ile de olabilir başa gelen bir felaket yüzünden de.
Bunun örneklerini yaşamadık mı? 17 Ağustos depreminde onlarca dairesini yitirip de bir çadırda oturmak zorunda kalan servetini yitiren yada sevdiklerini ölüm nedeni ile kaybeden yakınlarımız dostlarımız olmadı mı hiç?
Yada dermansız bir dert nedeni ile sevdiklerimizin yanı başımızdan uçup gittiğini görmedik mi hiç? Tüm bunları yaşamasak da ileride yaşamayacağımızın garantisini kim verebilir?
Her şey biz insanlar için her şeye hazırlıklı olmalıyız ama inancımızı umudumuzu da yitirmemeliyiz. Yitirdiğimiz takdirde yaşayan ölüden ne farkımız kalır sonra?
Hepimiz her an çok kıymet verdiğimiz sağlığımızı yakınlarımızı mevkiimizi işimizi kaybedebiliriz. Bu ihtimal yaşadığımız sürece olacaktır. Bazen de gerçekleşecektir. Ama önemli olan her şeye rağmen dimdik ayakta durabilmek her şeye yeniden başlayacak gücü kendimizde bulabilmek bize verilen hayat denen en güzel armağanı en doğru şekilde kullanabilmektir.
Hepimiz anamızdan babamızdan çocuklarımızdan eşimizden dostlarımızdan akrabalarımızdan bir umut bekleriz. Yada yeri gelir biz onların umudu oluruz.
Umut fakirin ekmeği gencin deli gibi aşkla çarpan yüreği körpecik bebeğin gözlerindeki ışıltıdır.
"İnsanın hayallerinin genişliği umutlarının sınırları kadardır" demiş bir yazar. İnsan hayalsiz de umutsuz da yaşayamaz.
Ömür hep aynı çizgide değildir. İnişleri çıkışları vardır yaşamın. Yeri gelir hayal kırıklıkları da yaşarız. Hayat da tıpkı mevsimler gibidir. Yazı kışı baharı sonbaharı vardır.
İslam inancı da umudu yitirmemeyi önerir insanlara. Hatta bununla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim de çok güzel bir ayet vardır. "...Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf süresi 87)
Umudumuz tükenmediği sürece olmaz diye bir şey yoktur.
İnsanı hayata sımsıkı bağlayan duygudur umut. Önümüzde yürüyen gölge misalidir. Nereye gidersek gidelim kendisini takip etmemizi ister hep.
Her düştüğümüzde ayağa kalkmamız için elini uzatan bir dost gibidir umut.
Üzülmeyi ezilmeyi kendine acımayı hüznü bir kenara bırakıp sevgi ile inançla sabırla yarınların daha güzel olacağına inanmak ve bunun için çaba sarf etmektir umut.
"Başarı her zaman en güçlünün değil sonunda başaracağına in******dır" demiş atalarımız .
Zor günler geçirsem de iç dünyamda iniş çıkışlar yaşasam da çok şükür inancımı da umudumu da hiçbir zaman yitirmedim. Benim hala umudum var.
Umut benim için hava su gibi gerekli ve nefes aldığım sürece de hep yanımda olacak.
Başımıza ne gelirse gelsin lütfen inancımızı ve umudumuzu yitirmeyelim. Her kara gecenin bir sabahı var. Ve her doğan gün yeni heyecanlara umutlara gebe...
Umut kokan yarınlarda hep birlikte olmak dileğiyle...
Tutunacak tek bir şey kaldı kurtarmak için hiç olmuş bedenimi…
Seni rüyamda görmeye gidiyorum
hiç olmuş bedenimi kurtarmak için…
damla damla akarken yalnızlığım ruhuma
hep senli yansımalarla avuturum kendimi
kendimi avucunda hissetmeye kapatıyorum gözlerimi
yolunu böyle beklerim ben
gözlerim kapalı…
Bir hikaye var
bir şarkı yanında
uçurumlar da uzak değil…
dedim ya rüyamda görmeye gidiyorum seni
artık yalnızca hayalinin kendisi kurtarabilir bu hikayeyi…
Bir şarkı var
bir çocuk ortasında
gözyaşları uzak değil…
Üzülmek istiyorum senin için hissedebilmek tek derdim
köpek gibi sarılmak istiyorum gelmeyişlerine mesela
üzülmek göremedikçe yüzünü
rüyama girmedikçe sövmek gelen her sabaha
Tutunacak tek bir şey kaldı kurtarmak için hiç olmuş bedenimi…
--
Ellerimle tutuyorum artık hayatı...
Yakalamaya çalışıyorum zindan ettiğim zamanı..
Artık herşey farklı olacak.. Eski ben'le karşı karşıyasın.. İster ağla ister sevin;
Sana inat yaşayacağım bu hayatı.......
Gitme ruhum...
Sen yokken hicran düser bu sehre
Gitme sevgim..
Sen yokken tutsak düserim bir isyan gecesine
Ölürüm..
Sen yokken..
Ket vurur sehir isIklari söz vermis bir aska..
Bilmembilemem..
Ferin aydinlatir mi içimi bir daha..
Kaybolursun puslu rüyalarin ardinda
Gurura yokus sevdalarda..
Tutamadım kendime verdiğim sözü yine. Aklımın dallarında yuva yapmış sustuğum herşey. Cevaplarını bulduğum herşey gibi yitip gidiyor şu geçmek bilmeyen zaman.
Firar...!
Evet Firardı senin yaptığın. "Biz"den firar ettin "sen". Zamanını söyleyemem ama adımını attığın an anlamalıydım diye de hayıflanırım.
Yazık...!
Evet yazık ettin sen! Gönüllerce yol katettikten sonra Karşıma geçip salıverdin üzerime "umutlarını ! " Neden yaptın! Madem milatlarca yıl sonra dahi olsa Firar edecektin neden yaptın ne demeye saldın o umutları üzerime! Biliyorum herşeyi sus! kıpırdamasın dudakların !
Bilme...!
Evet bilme ne kadar aciz kaldığımı ve bilme sensizliğin sularında boğulduğumu. Gönüllerce yol katettikten sonra neden sindirdin kokunu aklımın gamzesine! O çukurda hapis kaldım ben! Bilme!
Bakamıyorum aynaya artık kimin için hazırlayacağım ki saçlarımın lülesini! Yoksun ki! Geldin mi ki?! Birde gönüllerce yol katettikten sonra soruyorsun "Bu bir Gerçek mi?" diye!
Gerçek...!
Evet gerçek / ti... gözlerinin rengi kadar yalın/yalnız/ayak koştuğun kadar girip/çıktığın kadar benden başka her gönüle ve! ve döndüğün kadar buz tutmuş kollarıma! Gerçekti evet! Biliyordum! Biliyordum çırılçıplak kalacaktı "umut"larım o ilk adımı attığında! Ah kafam..! Ah akılsız başım!
Gözlerim saçlarımı alnımdan geriye atışım en onulmaz gerçeğim bitmek tükenmek bilmeyen hasretim!!!!!!!!!!!!!!!!
Artık çok geç..Sende biliyorsun uzaklar ve ....
Bilmece'msin..
Geç kalmışlığımın öfkesi
Yaptığım her hatanın sebebi
Gördüğüm renklerin en güzelisin biliyorum.
Çıkar beni bu karanlıktan
Yitip gidiyorum...
Sana olan sevgim bensiz akıp giden hayatına bir yabancı gibi uzaktan bakmak oldu çoktandır.
Çocuksu bir saflıkla o çocuk ellerinin yüzünden akan yaşlarını sildiğini
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa rağmen hissedebiliyorum.
Uykularımda ağlıyorum…
Senin için bir şey yapamayışıma seni bu dünyada yapayalnız kimsesiz bırakışıma ağlıyorum:
Düşüncene ve kendine nasıl derinden inanıyorsan bu hayata ve onun insanlarına öyle inanıyorsun.
Bu hayatta duygularının karşılığı yok diyerek seni sevginden uyandıramam…
Seni sevmek seni bir mülkiyet gibi sahiplenmemekti
aksine seni dersimin masmavi gökyüzünde özgür bırakmaktı;
koparmamaktı kanatlarını…
Ruhumun tek sahibi olan seni her şeyinle kabul etmeye kanaya kanaya razı olmaktı.
Çocuksu bir saflıkla tek vazgeçemeyeceğinin ben olduğuma kendimi inandırarak hayatına boyun eğmekti…
Kabul et artık; kimi sevsen kimden duygularına cevap istediysen ölümünü istemedi mi senden?
Kabul et bunları…
Ben onlardan hiç olmadım.
Ben gözümü senden hiç ayırmadım.
Çünkü sen benim saf çocukluğumdun.
Sen benim o yaralı o kimsesiz gençliğimdin.
Hayatı bitirdiğim yerde sen yeniden başlıyorsun.
Dokunurken içimi acıtan başında benim kanım var…
Bundan emin ol seni değil en çok kendimi yalnız bırakıyorum bu rutubetli evde…
Senin o affedemediğin kalbinde yatıyor benim tek ve gerçek sevgim.
Tek umudum senin bu savunmasız halin.
Senin bu kimsesizliğin…
Uyumsuzluğun…
Tek çıkışım senin bu deli bu çıplak sevdan…
Seni tanıyorum
sen kimseyi kırmamak için kendi hayatını yaşamaya neredeyse zaman bulamayan bir yeryüzü meleğiydin
fakat nasıl olurda hayatını kalbini ve ömrünün en savruk yıllarını paylaştığın bana nasıl bu kadar acımasız oldun…
Hüzünlerime yenik düştüğüm bir yerde
beni bu yalnızlıklarla örülü dünyada anladığını
adeta bir mucize gibi hatırlayıp içimdeki karmaşayı dindirmeye çalışıyorum.
Biliyorum ki o benim bütün sürüklenişlerimi yüreğin titreyerek görüyorsun.
Biliyorum ki bu dünyanın onca dehşetine ve insanların onca güvenilmezliğine rağmen benim bir şeyler için çırpındığımı sadece sen hissediyorsun…
Uzaklarda bir yerde esirgeyen ve bağışlayan gözlerle
o kalbindeki sonsuz merhametinle çoğu zaman için burkularak beni düşündüğünü biliyorum…
BENİ KAYBETMEKTEN KORKMA
UNUTMA BENİ HERKESTEN DAHA ÇOK TANIDIĞINI…
Bakışlarım öyle boş ki artık hissetmiyorum hiçbir şeyi...
Sanki tüm duygularım gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç
çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi.
Nerede hata yaptım bilmiyorum.
Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım?
Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki.
Neydiler ya da kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar...
Ümitlenme her telefon çalışında
Koşma kapılara her adım sesinde
Senin sandığın yıldız artık yok yerinde
Kabul et kalbim kabul et kalbim
Ah kalbim biz ayrıldık
"Aşk"... Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi iddia ediyoruz ne garip değil mi?
Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep.
Yakalayınca ne oluyor peki?
Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o huzuru kaybediyoruz...
Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yine de yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve
yine
yeniden
başlıyor...
İçimde bir şeyler kopuyor paramparça oluyorum.
Aynı parçalar yeniden kopup bir daha parçalanıyor
sonu yokmuş gibi garip bir yap-boz oyunu bu...
Gitti giden dönmeyecek
Kabul et kalbim
Asla seni sevmeyecek
Hayat ne zalim...
Bağırmak istiyorum haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve susuyorum...
Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor...
Aslında ummadığım bir yerde ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum...
Düşünüyorum da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan "keşke"lerime bir yenisini daha eklemekten ve
geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında...
O yanmadı senin kadar
Feryat etsen neye yarar
Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et...
Kabul et kalbim kabul et kalbim...
Ah kalbim biz ayrıldık...
Diğer yandan da; hayat kısa bağır çağır boşalt içini diyorum kendi kendime.
Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum.
Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin duymadığından emin bir halde.
Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve biliyorum ki kimse görmüyor göremiyor...
Ve "Sessiz Çığlığıma" ses vereceğin "o" günü bekliyorum...
iç'imdeki yeri: bana dair
Zaman kırgınlıklara gebe ise
Camdan bir kalbi koynunda saklamanın değeri nedir?
Uzamışlar yollara
Hasretlik vurmuşsa gökyüzüne
Suya yansımanın anlamı nedir?
Sussan olmaz!
Özledim diye haykırsan kifayetsiz zamanlar büyütmüş olursun kalbinde.
Boğazın kurur öksürmek istersinde ; bir yudum su mu alsam yoksa ciğerim çıkana kadar öksürsem mi dersin ya..
Hani bir uçurum kenarına gelip kollarımı iki yana açıp uçmayı mı denesem yoksa öleceğimi bile bile atlasam mı diye düşünürsün ya..
Bir bağlama sesinin aşkı ile
Bir türkünün tadında
Özlemin acısıyla
Susarsın ya...
Hani tek doğru varsa
Susmak yapacağın tek eylemdir ya...
Ve DEFOLMAN gerektiğini sana söylediğinde
Sessizce bakakalırsın ya
İşte öyle bir şey. ..
" Varlığın acı veriyor olsaydı bana;
Seni ölüme sevmez
Gelmeyeceğini bile seni beklemezdim hala.
Ben sensizlikte bile "seni yaşıyorum" sevgili... "
Mevsim sonbahara akarken ben de sana geliyorum. Elimde yokluğun yüreğimde suskunluğunla sana geliyorum sevgili. Ilık bir Eylül gecesi kentin yorgun kaldırımlarında tanıdık kelimeler arıyorum sevdana dair. Sana dair tek bir kelime yeterdi bana. Tek bir nefes bile gülümsemem için yeterdi bana..Sensizlikte kanarken sol yanım ben hep seni düşledim zembereği kırılmış zamanın avuçlarında. Seni aradım güneşin sıcak alnında senin ellerini aradım yağmurun ıslak dualarında.
Sana gelirken toprak yağmur kokuyordu sokaklar ise yalnızlık... Sana çıkan tüm yollar arsız dikenlerle süslenmişti sanki. Ayaklarım kan revan..Bir yanım uçurum bir yanım sensizlik ama her şeye inat sana geliyorum. Hava puslu etraf ise sensizlik .. Dikenlere aldırmadan yalınayak yürüdüm gecenin dar sokaklarında. Yüreğimle ezdim tüm engelleri ayaklarımla öptüm yollarındaki ikiyüzlü dikenleri. Her şeye inat sana geliyorum bir elimde mevsimlerin koynundan çaldığım ılık bahar bir elimde bulutların saçlarından arakladığım rüzgar ile .. Bir ömür uzaktan sana geliyorum bir elimde bir avuç gülüş karakışlarda güneş bil diye bir elimde bir yudum umut zifiri karanlıklarda aydınlığa sımsıkı tutun diye. Sana geliyorum sevgili....
Unutmadan sevgili; gittin diye meteliksiz bir intiharın ayakuçlarına boynunu büken bir kukla olmadım hiçbir zaman. Gittiğin gün kansız ve acımasız bir ihtilalin demir kelepçeli zamanlarından kaçıp sen diye ipsiz uçurumlara sığındım. Yokluğunda kimi zaman bir çocuk gibi koynunda ağladım kimi zaman kirpiklerinden ıslak yağmurlara kaçtım. Sensizlikte her gece arsız fırtınalarına göğüs gerdim ve esrarkeş yangınları sen diye koynuma alıp yüreğimde közledim yalnızlığının ıslak çığlıklarını. Evet gittiğin gün sen kokan kelimelerim çıplak kaldı dudaklarımda. Yüreğim gözyaşına asılı kaldı gözkapaklarımda. Ama hiçbir zaman boynumu bükmedim yokluğuna. Pes etmedim sensizlikte kıyılarıma vuran hasret dalgalarına. Direndim savaştım yalnızlığınla. Kan revan içinde kalsam da bilmediğim fırtınalarda sensiz savaşsam da ben hiçbir zaman " yalnızlığına " yenilmedim sevgili....
Gittiğin günden beri tek bir kelime konuşmadık seninle. Giderken seninle gitti taze baharlarım. Yetim kaldım mevsimlerin koynunda. Gözlerindeki sıcaklığı aradım güneşin sınırsız coğrafyasında. Seni sordum memleketimden göçen turnalara. Ama bulamadım seni. Yüreğimin derinliklerinde. kaybetmiştim seni. Aldığım nefeste hayata bıraktığım her gülüşte seni aradım. Bulamadım işte. Ucube binaların nemli duvarlarına dayanıp sana ağladım. Dudaklarımı kapatıp kelimelerimle yalnızlığına ağladım. Ama hiçbir zaman ne kadere ne de sana isyan ettim. Gittin diye hiçbir zaman suçlamadım seni. Varlığına küfürler edip arkandan beddualar savurmadım hiçbir zaman. Gitmiştin beni " sensiz " bırakarak. Gitmiştin aramızda yaşananları bir kibritle zamansız yakarak. Ama gittin diye hiçbir zaman unutmadım seni. Yokluğuna inat yaşattım seni. Gittin diye bir ikindi vakti kefensiz satırlara gömmedim seni. Varlığın bana hiçbir zaman acı vermedi ki ben seni gidişinle suskunluğuna gömeyim sevgili...Seni " sen " diye sevdim ben. Varlığına inat yokluğunda bile sevdim seni. Sana duyduğum sevgim bir günlük olsaydı eğer; seni " sensizlikte " bile yaşatmazdım sevgili. Seni hiçbir zaman " acılarımın metresi " diye sevmedim ki ben. Ben yüreğindeki sıcaklığı tenindeki saklı baharları ve gözlerindeki ıslak gözyaşları sevdim. Seni hep " aldığım nefes " bildim. Yüreğime dokunduğun için yarım bir adamı sevginle tamamladığın için sevdim seni...
Satırlarıma son vermeden bilmen gereken bazı şeyler var sevdiğim. İyi dinle beni sevgili. Cümlelere değil kelimelere örülmüş anlamları iyi algıla sevgili.. Yokluğunda seni aradım yorgun gecenin gri sabahlarında. Yalnızlığında kanattım fakir kelimelerimi. Dilimde birikmiş ve bir kaç cümleyi geçmeyen itirafım var sana canım. İyi dinle beni şimdi. Sensizlikte " seni aldattım sevgili ". Yanlış duymadın sevgili. Açık açık utanmadan sıkılmadan seni aldattığımı söylüyorum sevgili. Sensizliğin soğuk gecelerinde seni aldattım. Hem de defalarca... Başucumda bu imkânsız sevdanın sevapları dururken ben seni " günahlarınla " aldattım sevgili. Yokluğunda kanarken tövbesi yarım kalmış günahlarınla seviştim yalnızlığının buz tutmuş yatağında. Her gece bedenimi ateşlere serip günahlarınla seviştim kan ter içinde. Közlenmiş bedenimle terkedilmiş yüreğimle tövbesi oldum en masum günahlarının. Seni sensizlikte " senin günahlarınla " aldattım sevgili... Sen benden uzaklarda iken bensiz zamanlarda işleyeceğin her günaha bedenimle kefil oldum. Körpe ve filizlenmemiş acılarını satın aldım ömür defterinden. Evet tüm günahlarını ve bensiz yaşayacağın tüm acılarını satın aldım karşılığını " yüreğimle " ödeyerek.
Sen bu satırları benden uzaklarda okurken ben bir kelebek edasıyla baharın ince dallarından binlerce çiçeği yüreğimin eteklerine topluyor olacağım. Bir gün Cennetin taze baharlarında buluştuğumuzda giyineceğin " beyaz duvağı " süslemek için en parlak yıldızları çalacağım gecenin kirpiklerinden. Sen benden " bir ömür " uzaklıkta yaşarken sensizlikte bile sen varmışçasına sevdana nefes alıyor olacağım. Her gece günahlarınla sevişip güneşle beraber perdelerine gelip yüzüne ilk gülümseyen ben olacağım sevgili... Sen beni unutsan da ben seni yüreğimde yaşatacağım. Uzaklarda bir yerde yaşıyor ve nefes alıyor olmanı en büyük mutluluğum bilip acılarına delicesine yanacağım. Közlenmiş yüreğimle bir sonbahar gecesi ıslak saçlarına yağacağım avuçlarımda güller ile. Gözbebeklerinden yuvarlanıp ayakuçlarına serileceğim. Gülüşlerini nefesim bilip " sensizlikte " bile sana yaşıyor olacağım sevgili. Adını yüreğime vurulmuş bir mühür bilip dudaklarında anılan dua olarak hep seninle nefes alacağım sevgili..
" Sen bana " bir ömür " uzakken ben sana bir nefes kadar yakınım sevgili.
Gelmeyeceğini bile bile ben hala seviyorum seni. "
Gün gelecek
Adımı unutmak zorunda kalacaksın
Puslu gecenin yorgun sabahında.
Bir kibrit çakıp yaşananlara
Tek tek yakacasın benli hatıraları
Ömür defterinin en masum günahında.
Duvarlarında asılı takvimlerden düşen
Bir gün gibi
Ağladığında yüreğine gömülen
Bir hüzün gibi
Yavaş yavaş eriyeceğim dudaklarında.
Ama ben sana inat
Yokluğuna inat
Bedenimle közleneceğim günahlarında.
Seni benden alan kadere
Tek bir kelime etmeden
Seni içimde yaşatacağım.
Çünkü ben senin;
" Bedelini yüreğimle ödediğim
En masum günahındım...."
İçimde gizliden gizliye sakladıklarım vardı ya hani..
Yüreğimde beslediğimher şeyden koruduğum izler vardı ya hani..
işte ben tümünü sana vermeye geldim bu gece..
Sığabildiği kadarını bu geceye arta kalanları gündüzlerine...
İnsanın rahatlıkla sığınabileceği kadar parlaktı bakışların..Alev alev yakıyordu gözlerin..Senigözlerine yandığım o gece sevdim işte..
Hiç korkmadan ve hiç kaçmadan dikilip karşına..Sana sarıldım..
Ve bütün benliğimide savurdum bir dokunuşla havaya..
.
.
Aşk...
Ne kadar "yok"sa herşey o kadar olacaktı "aşk"..
Anlamadın..
Anlatamadım..
.
.
O sabah kara bir defter sayfası buldum yatağının kenarında..Boş yer kalmayacak şekilde karalanmış bir sayfa..Ve işte o an anladım..Senin yaşaman için boyamaya karalamaya ihtiyacın vardı bir şeyleri..Ve bunun için de her seferinde yeni bir sayfaya..
Başlama ve bitiş noktalarından ibaretti hayatın...
Ve aralarda birkaç dağınık sayfa..
O sabah hiç pişman olmadan ama çok acı çekerek..
Bütün kadınlara maletmeden ama seni lanetleyerek ..
Hayatımdan seni senin oyununla çıkardım işte..
"Ben değiştim.." dediğin gün elinde yine karakalemle bekliyordun.Sevinçle sarılmıştın boynuma..Sanki gerçekmiş kadar büyük bir hevesle..Değiştiğini sandın...Sandın..Ama yine yanıldın..
Sadece bu seferki sayfa o zamana kadar gördüklerinden daha büyüktü..
Sayfalar yanılttı seni ben de..Çünkü artık bir silgi vardı elimde..
Yok ediyorum senin bıraktığın derin izleri..
Ve artık karalayamayacaksın eskisi gibi..
Korkma..
Meraklanma..
Şaşırma sakın..
Gidiyorum işte..
.
.
Ansızın uykulardan uyanmaların..
Gözlerini perdeleyen endişelerin..
Değişmeni AŞK sanıvermen..
Umutların ve insanları umutlandırmaların..
Bana dönmen ve beni sevme alışkanlığın..
Kapama gözlerinibak..
Bitiyor işte hepsi..
Bir adım sonrası ayrılık..
Bir adım sonrası benden sonrası..
"Ben" de senden sonrası kalmadı..
Bu senin "Son"ran..
Bu senin "Son" olman..
Senden sonra sensizliği yüzüme vuran her kelimeyi her cümleyi reddettim.
Sensizliğin her harfini savurdum dilimden.Sen beni öldürmüşken " ben " seni " öldüremedim..
Ve de yaşatamadım seni " bende ".Gittin..
Ardından binlerce sitem ekledim bensiz attığın her adıma.." İçi boş " küfürler savurdum çıktığın demir kapılara...
Sen gittin...Ardından içi boşaltmış sorgular mesnetsiz iftiralar cevabı sorusunda saklı çapraz yanılgılar geldi...Zan altında kaldım..
Geçmişinde yaşadığın acılarda tek bir payım / tek bir hissem halde " gençliğini çalmakla geleceğine dair tek bir pay / tek bir hisse talep etmediğim halde " gelecek günlerini " zimmetime geçirmekte itham edildim imzasız iddaanamelerde.
Seni " sensiz " sevmekten yalnızlığına hüküm giydim topuksuz cümlelerin ağır yenilgilerinde..Suçluydum artık..
Adının kapladığı alan kadar yer tutan hücrelerde ezildim itildim..Ve en sonunda yenildim..Ama hiçbir sorguda senin " adını " ifşa etmedim...
Hiçbir zaman pişmanlığı sende saklı günahlarıma seni ortak etmedim...Bu aşkın faili meçhul suçlarının hepsini üstelendim sırf sen temize çık diye sen hep bensiz de mutlu ol diye..
Çünkü sen benim " ölümle onurlandırılacak tek sebebim mutluluklarda sayıkladığım tek nefesimdin "
Sen ve benAynı cümlenin içinde iki yabancıyız.
Hayat ile ölüm arasında kalan boşluğa sıkışmış iki bahar
sabahı..
. Biraz yorgun
.
biraz kırgın
.
biraz endişe..
.
Ayrılıkla şereflendirilmiş iki esir yürek....
Göğsünde söz verilmişliklerin bir bıçak yarası gibi parladığı
iki süngüsüz asker..
Oysa bayram sevinçlerimiz vardı yüzümüze " gülüş " diye taktığımız...
Oysa baca dumanlarının bile yüzündeki masumluğunu kirletemediği beyaz düşlerimiz vardı ardında " hayat " diye koşuşturduğumuz...
Hatıralar mısın seninle tanıştığımız günü...Fırtınalı bir zamandı..
Yorgun bir gün sonrası akşamın karanlığına gizlenmiş iki yetim yürektik ikimiz..
Ürkek bakışlarımız vardı..Saklı cümlelerimiz yaralı geçmişlerimiz.
.Sen
mavi sulardan alınıp tozun toprağın içinde yaşatılmaya çalışan bir balık kadar çaresiz.. Ve ben tüm umutları alabora olmuş bir balıkçı kadar ümitsiz..
Acılarımız ortaktı umutlarımız ise yalnızlığa prangalı..Ama pes etmedik...Önüne gelen herşeyi gölgesinin önünde diz çöktüren rüzgara bile bel bükmedik biz.. Yüreğimizi kalkan bilip sonuna kadar savaştık aşkımıza zaman biçen herşeyle ..
Bu savaşta yenilmeyi aynı safta ölmeyi bile göz aldık. biz.Göğsümüze ayrılığın madalyası takılmaktansa ölümü reva gördük umut fakiri yüreklerimize. Ama belki göz ardı ettiğimiz belki de unutmak istediğimiz bir şeyler vardı sevgili.
Biz bu savaşa bir sıfır geride başlamıştık..Ayrılığa yakındı saflarımız.. Geç kalmışlık kokuyordu nefeslerimiz..Ve göz ardı ettiğimiz teknemiz su alıyordu..
Ama pes etmedik.
Yanan bir şeyler vardı yavaş yavaş.. Yenilmeye hazır iki asker vardı ayaklarımızın ürkek gölgelerinde...
Belki de er- geç ayrılmaya mahkum iki kırık yürek vardı kendimizden bile gizlendiğimiz köşelerde..
Ama mühürlü kaderimize inat tek bir yürek olmaya çalıştık uçurum kenarlarında..
Sevdamıza biçilen kelebek ömrüne inat biz yaşamaya çabaladık
Seni " sende" bulmadan karanlığın içinde senin gözlerinle aydınlanmadan ne acılar akıttım damarlarımdan.
Yılları hüzünle eleyip yüreğimde ne anarsit sevdalara yataklık etmişim meğer.
Sevda cümlelerini bile geçmiş zaman kipiyle kuruyorum artık. Delice sevmişim ve seviliyor zannetmişim !
Meğer seviyorken ayrılıklara hüküm giymişim...
Umuda gülümserken yenik düşmüştüm uçurum gölgelerinde.
Sesini yitirmiş rüzgar gibi kilit vurdum dudaklarıma.
Zamanı ayrılığın durgun anılarına kurup her sabah yalnızlığa uyandım.
Ellerimle ektiğim sevda fidelerini tek tek kanlı ve ihanet görmüş yüreğimle " ben " yoldum.
Bir gün sevdanın meyvesini verecek zannettiğim fideler şimdi ayrılığın en büyük ödülü olarak yüreğimin arka bahcesinde solmayı bekliyorlar.
Kör bıçakları kirpiklerimde bileyip yüreğime kanlı pusular kurdum.
Yüreğimin etrafına dikenli tellerle çevirdim. Kimse acılarıma ve düşleri çalınmış yarınlarıma ortak olmamalıydı.
Kimse benim için ağlamamalıydı.
Düşsem de uçurumlara ezilmiş dizlerimle kendim çıkmalıydım aydınlağa.
Yaralarıma merhem diye gözlerini sürecekken nice ayrılık tokatları yedim yüreğime savrulmuş.
Günahlarına yüreğimi rehin verecekken yapmacık gülüşlerin ardına gizlenmiş kurşunları göğsümde dikenli gül bildim. Yenilmiştim ve ezilmiştim.
Ruhumda hep kendimi sorguladım.
Kalemini kırdım yüreğimin. Suç benimdi oysa; cünkü kırık dökük sevda teknesiyle ve yarım bedeninle hırçın denizlerde ne işim vardı benim ?
Hakkım olmayan sevmeyi bu kadar neden istemiştim ? Evet suçum sabitti..
Cezama razı olup suskunlugun elbisesini giyindim üzerime. Ansızın celladın gölgesine yıkılmamak için kilit vurdum gönlüme...
Hiçbir zaman " gideni " suçlamadım.Suçu sabitken bile adını ihanet cümleleriylw anmadım. Gitse de onu hala sevdiğimden değil. Çünkü " O " yüreğimde ölmüştü.
Kendi silahıyla " yüregini " şakağından vurup sevda kitabında ölmüştü.
Ve bizim sevda kitabımızda ölenlerin ardından tek bir kelime edilmezdi. Tek bir cümle kurmadım gidenin ardından.." O artık ölmüştü."
Yokluğun içimde ateşten bir gömlek. Her gün yenisiyle değiştiriyorum. Her gün bir öncekinden daha çok yanıyor canım. her gün bir öncekinden daha çok ölüyor ruhum. Senin sevginle hayat bulurken diğer yandan yokluğunla biraz daha yok oluyorum.
Yokluğun içimde fırtına önceki bir sessizlik. Her zamankinden daha çok durgunum her zamankinden daha çok yaralı. Rüzgarda yolunu şaşırmış bir kelebek misali salınıyor cansız bedenim sensizliğin girdabında..
Sana deli gibi aşıkken kollarımın hep boşluğu sarması acı veriyor. Sözler dokunuşların yerini almıyor. Bu yüzden ne söylesem hep yarım ne yazsam hep eksik kalıyor.
Seni sensiz yaşamaya alıştım demiştim ya.. Yalan söyledim sana. Kendimle birlikte kandırdım seni de.. Bir avuntuydu imkansızlığına karşı.. Bir teselliydi çaresizliğimize nispet.. Hani sensiz yaşayamam ben ölürüm demiştim ya sevgili.. Şimdilerde nefessiz kalışım bu yüzden.. Ben sensizim yokluğunda.. ben nefes alamıyorum.. ben ölüyorum sevgili.. ben ölüyorum.. yokluğun ölümün diğer adı..
Bugünlerde garip bir hal var üzerimde.. Alıştım sandığım yokluğun yüreğimi eziyor. Şarkımızı dinleyemiyorum artık.. İmkansızlığın ruhumu yakıyor. Şarkımızdan akan her ezgiyle gözümden akamayan kristal gözyaşlarım kalbimi acıtıyor.. ben güçlü değilim.
Kalbim kalbine emanet yar..
Hani derler ya "gitmek mi zor kalmak mı"... ben bu sorunun cevabını veriyorum şimdilerde gece gözlüm. Benim için en zoruydu aşkını sensiz yaşamak seninle sensizliğinde kalmak.
Herşeyi ardında bırakıp da gitmek.. ruhunu emanet aldığın yere teslim etmek..
Adını kurutulmuş bir gül gibi yüreğimde saklıyorum
bu sevgiyi senden uzakta sensiz yaşıyorum
ne sesin var ne kokun
"hangi günahın bedeli senin yokluğun!"
Ah bu aşk öyle büyük ki bütün benliğimle ona tutundum. Elim ayağım hayatım nefesim kanım canım oldu.
Onun haberi olmadan ne adım atabiliyor ne başka bir şey yapabiliyordum. O canımdan bir parça olmuştu. Öyle güzel yüreği vardı ki; o masum bakışları saçları içimi eritiyordu. Aynı toprakların üstünde sınırlı bir bölgede ulaşamıyorduk birbirimize. Öyle zordu ki onu yaşayıp tüm benliğimle sarılamamak öpememek. Bu acının ölümden beter olduğunu kimse bilemezdi. Kendi odamın duvarları ile dertleştim hasret gecelerimde. Resmine sarıldım resmini öptüm resmiyle konuştum. Günden güne eriyip bittim. Bu şehir zindanım oldu ne koşup kavuşabiliyor ne elimi uzatıp o sıcacık ellerinden tutabiliyordum. Ama artık tahliye oldum her şeyi göze aldım.
Beni uçurumun kenarından bir melek misali alan gülümü; karış karış bu toprakları arayarak bulma vakti geldi. Önümde ne onun şehir dışına çıkışları ne benim ardında ikiye bölünmüş çifte yüreğim gözü yaşlı bedenim ne de başka bir mani. Son kez dirildim tüm benliğimle artık. Gücümü topladım titreyen ellerimi tekrar dirilttim. Meleğime koşma vakti geldi.
Aramızdaki köprüyü aşıp sonu ne olursa olsun kollarımın arasına alıp ardıma bakmadan seninle beraber gideceğim. Artık benliğin yalnız olmayacak beraber olacağız. Yalnızlığını paaylaşacağım sıcacık ellerini tutup gözlerinin içine bakıp 'Meleğim Seni Seviyorum' deyip. Bekle beni gül kokulu yârim 5 gün bilemedin 6 gün daha bekle. Ellerin ellerimde bedenin kollarımın arasında olacak. Bu şehrin her noktasında aşkımızı yaşayacağız. Tüm hasret gecelerimize tüm aramıza çıkan engellere nispet yaparcasına. Ellerin ellerimden gözlerin gözlerimden hiç ayrılmayacak.Kollarımın arasına hapsedip yüreğimin en saklı noktasına kilitleyip ellerini ellerime kelepçeleyip seni alıp gideceğim.