Değerli Üyelerimiz sizler için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Lütfen 10 saniyede üye olarak bizlere destek olunuz... 😊 Tüm sorunları bize bildirebilirsiniz
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α
Mevsim Sonbahar aylardan Kasım'dı .
Ilık bir Sonbahar günü inceden inceye yağmur yağıyordu.
Boğaz köprüsnden geçerken İstanbul bir başka güzel görünüyordu gözüne..
Biraz sonra sevgilisi ile buluşacaktı heyacandan tirtir titriyordu.
Hayatının anlamı olan o büyük bir tutku ile sevdiği erkeğinin kollarında olacaktı.
Belki defalarca kırılmış defalarca incinmişti öyle acılar vermişti ki kalbine öyle çaresiz bırakmıştı ki! ..
Çare sevdiği idi biliyordu.
Biliyordu …
Yüreğindeki acıları yok etmeyi ..
Sevgisi onu hep yenilemişti..
Oysa !? sevdiğinden…
Hep sevildiğini duymak isterdi.
Nedense o
Sana çok değer veriyorum derdi…
Kendisi ise
Seni seviyorum derken hakkını verenlerden olmak istiyordu ..
Bu sevgiyi dolu dolu yaşamak için tek çaresi...
İçindeki tutkuyu sonsuza dek korumaktı..
Seviyordu hemde ölürcesine ..
Sevmek onun için;
Yürek isterdi. İnanmaktı güvenmekti
Çok sevmek ise küçülmek değildibüyümekti
Aşkımın adı ise sevgi idi …Karşılığı ise yoktu..
Ağladıka büyüdü sevgisi.
Ayrılıklarla beslendi ..
O hayal kırıklığına uğramıştı.
Fakat asla kalbindeki sevgiyi zedelemesine izin vermemişti .
Kalbindeki aşkın büyüklüğü ona defalarca göstermiş
Yarınlar için emin olmasa da ;
Buğün sahip olduğuma sarılmak ama bu sevgiyi tüketmek istemiyordu..
Biliyordu ki verdiği sevgi mutlaka ona geri dönecekti.
Yaşanmışları inkar edilemezdi
Sevdiğinin yokluğunda yaşıyordu ;
Seviyordu onsuz cennet bile ona cehennem oluyordu..
Yağmurlu bu kasım günü bile ona bir ilkbahar mevsiminin mayıs ayı gibi geliyordu.
Dolmuştan inmişti.Buluşacakları köşe başına gelince nefesi durmuş
Kalbi hiç atmıyodu sanki
Birden yanında belirivermişti.Ellerinden tutup ..
Sevgisi kadar sıcacık bir öpücük kondurmuştu yanağına.sevmişti yanılmamış
sevdiği de yanıltmamıştı ..
Sevgisine ve sevdiğine güvenmişti
Sevgi .Aşk kazanmıştı…
Her beden bir candan sorumlu sanma
Hey ! Ruhu kalbimi saran muamma...!
Benim bir kurşunluk işim var amma!
Vurulursun diye aklım çıkıyor.... __________________
Bana hüzün yapma
Bu gece gelemem
Bu gece bu kent benden tenha çekemem
Dumanlarım boğuyor ruhumun odalarını
Uyumak istiyorum
Bırak soruları
İçmişim uçan kuşlarım ölü
Düşlerim sarhoş
Gözlerim düşüncelerimden efkarlı
Avut beni
“Gidersem gitme
Kalırsam da gitme..”
Derken sen
Gidersen benide ***ür
Kalırsan da beni bırakma..
Diyordum ben…
Belli ki iki yürek te titremekte
Üşümekte açan güneşe.
Vuslata sağırdır ayrılıklar
Çekiyor bizi içine karanlıklar…
El ele tutuşmamışken bile
İki yürek nasılda tutuştu
Kapıldılar aşk denen sele…
Aşktan esrikleşmiş bu yürekler
Bir bilseniz nasıl seviştiler
Devindiler devindiler
Hep güzele kürek çektiler….
Kimisi gamzesini aradı
Kimisi arzu-suna uzandı
Suyun tadı tenimde kaldı
Bir bilseniz ah! .. bilseniz
Gecenin karanlığında neler yaşandı…
Korkum Sevmek Değil; Korkum Sevipte Ayrılmak…
Korkum Kurşun Yemek Değil; Kalleşçe Vurulmak…
Korkum Ölüm Değil; Senin Tarafından Unutulmak…
Alsalarda şu yaşla dolu gözlerimi yerlerinden.
Çalsalarda haberim olmadan seni kalbimden.
Eğer unutacaksa bu can çıkmasın bedenimden.
Ölürsem söyleyin mezarıma gelmesin o sevmeyi bilmeyen.
Sen Hiç Denizin Dibine Baktığında Yeşil Ormanı Gördün mü?
Sakın İmkansız Deme;
Çünkü
Ben Senin Gözlerine Baktığımda
Ölülerin Bile Şahit Olamadığı Cenneti Gördüm
Beni unutamazsın bilirim beni unutamazsın
Denizin durgunluğu gözlerimi
Coşkunluğu saçlarımı hatırlatır
Kulaklarını tırmalar sesim hayatından silemezsin
Beni unutamazsın bilirim.
Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gökyüzünde bir iki yıldız ışık tutacak karanlığına
Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın
Çaresizliğine yalnızlığına irkileceksin
Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin
Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma.
Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan yine de sen bilirsin.
Rakıya su koymuyorum artık
Yokluğun yeterince sulandırıyor gözümü
Tadı kalmadiki artık hiçbirşeyin özünde
Herşeyin özü sen oldukça bende
Sonbahar yaprağı gibi sarardı ömrüm
Ceset gibi soğudu çürüdü ömrüm
Sensiz geçen gecem sabahım günüm
Unutmaya tek çare geliyor artık ölüm
Gece yarısı kaçarsa uykuların
Sabahta göremezsen güneşi
Doğsada karanlıksa dünya
Aydınlanmaz ise odanın penceresi
Mutluluğun dışarıda olmadığını anlarsın
Mutluluk yüreğimizin içinde
Dışarıdaki ise aynadaki yansıması
Savrulsam ayrı ayrı yerlerine Dünya'nın. Tek tek tozlarımı toplasalar ada köşelerinden yanardağ diplerinden.
Savrulsam yüreklerin en derin yerlerine bulunmak için büyük çaba harcamak gerekse bulunmasam yine de!... Özgürlüğün bir adının da "yalnız" olmak olduğunu bilseler bildirseler. Tutunsam bulutlara beni göğe davet etseler. Kaya dipleri ağaç gölgeleri evim olsa. Uyumasam geceleri gündüzleri saklansam. En çok "mor" rengi sevsem kendime yakıştırıp gri tonlarını içselleştirsem hayatın.
Savrulsam sonbahar yaprakları gibi düştüğüm yer bir su birinkintisi olsa. Alıp ***ürse beni içindeki "derin"e. Çekilsem girdapların en derinine. Adımlarım "iz"siz olsa. Geride bırakmak yok hiçbir hatıra. Kimse ama kimse beni tanımasa gittiğim yerlerde. Özgürlüğün bir adının da "yalnızlık" olduğunu bilseler. Dinlediğim şarkılar güldürse beni ağlatmasa.
Sustuğumda benimle sussa kainat konuştuğumda sadece "istesem" isteyeceklerimi. Bir parça ekmeğin ardından ağlasam bir anlık "saadet uykusu" dilensem Cuma namazlarından sonra. Beyaz mendilim olmasa da alabilsem...
Savrulsam herbir yerine Dünya'nın. Parçalarımı toplamak "imkansız" olsa. Ağlamak yasak olsa benim için gülmek serbest. Unutulacağım yerlere çağrılsam duman işaretleriyle.
Savrulsam beni savuracak yel'e doğru savrulsam ruhumu ***ürecek sel'e doğru.
Bir daha yaşayamayacağımız anları ebedileştirmek anlar öğütülse de zamanın çarklarında yazının kalıcılığında korumak yaşananları..
Ben sussam da yüreğim konuşuyor kalemim yazıyor durmaksızın;
tam herşey yolunda yakaladım mutluluğu derken kocaman bir yalan olduğunu anladığınızda nasıl bir düşüştür o uçurumdan aşağı bu duyguyu bileniniz var mı?
Acır her yanın güven duvarların yıkıldığında göçük altında kalır yarınların ürkersin zamanın dörtnala gidişinden
panik yok dersin haykırırsın tüm gücünle duyan olmaz sesini
tükenir yavaş yavaş yaşamak için nedenlerin tutunmalardasındır yine de ötelediğin güzelliklere;
aslında kızlığı bozulmamış küfürler sıralaman gerekir bu ihanete ama nankörlük edersin geçmişe geçmişteki güzelliklere hani bir kefeye yanlışlar bir kefeye de doğruları koyarsın darası vardır güzelliklerin sevmek gibi ağır basar her seferinde hissettiklerini söylemektense susarsın.
Her dilde aynıdır bir bebeğin ağlaması diye şiir yazarsın gökyüzüne; yıldızlar harflerin olur her dilde aynıdır ayrılığın matemi hangi ülkenin penceresinden bakarsan bak karanlığını görürsün gecenin.
Şakaklarında zonklamasını duyarsın yüreğinin haykırıyor durmadan çocuk gülüşlerinin çalınmışlığına öksüz bir aşkın nasıl *****ce kurşunlandığını sakat kaldığını ama ölmeyeceğini haykırıyordur durmaksızın.
Kanarsın kanında ıslanıyordur bedenin sağlam binaları bile çökerten rutubet her yanında ama yine de dökmez boyalarını sevgiye boyanmış duvarları yüreğinin.
Zaman neye gebe ve ne doğracak beklersin göçük altındaki kanayan yalnızlığında..
Ayışığı olup sen üşüme diye üzerini örterim geceleri
Süzülürüm koynuna haberin olmaz
Sevdamı bilmediğin gibi
Çekip gittin bir akşam
Güneş battı gidişinle yüreğimde
Her saniye yeniden
Tek bir laf etmedim
Bakışlarımdaki kıyamet buluşmaya kıyamadı gözlerinle
Bu sabah beni bulamayacaksın kollarında
Uyandığında seni öpen ben olmayacağım dudağının kıyısından
Sen uyurken seyre dalan ben olmayacağım güzelliğini
Uçmayacak martılar adalara doğru
Vurmayacak kıyılarıma hasret dalgaları
Parçalanan dalgalarda gizli hasretim değil
Yüreğin olacak
Dudaklarının nemi donacak gözyaşlarının ateşinde
Başka bir bedenin sıcaklığı üşütecek seni
Ve ben sürüklenirken çaresizliklerin doruklarına
Dibine kadar battığım sensizlik girdabında
Dolanırken soluksuzluk boğazıma
Sarmalanırken yalnızlık kırbaçlarıyla
Haykıramayacağım
Susacağım
İçime süzülecek gözyaşlarım
Kimse bilmeyecek
Ve ayışığı olup sen üşüme diye üzerini örteceğim geceleri
Süzüleceğim koynuna haberin olmayacak
Sevdamı bilmediğin gibi
“Yüreğim üşürdü!..”
Elin paltona her gidişinde
Tüm – gitmeliyim artık- demelerinde
Doğduğum bu yerlere bir ağırlık çöker
Hiç gitmezdi!
Bir şal bile uzatanım bulunmazdı
Yüreğimi örtmeye
“anılarım üşürdü”
tesellilerin avutmazdı ölmek fikri koymazdı
bir daha sevememekten korkardım sadece
özleyememekten
sen her sırtını dönüşünde bana
alnını sol avucunun içine her alışında
“resimlerin yanardı”
ellerim üşürdü
bir tutan bulunmazdı
ağlardım
“yüreğim üşürdü”
tüm gemiler alıp başını giderken
kuşlar yuvalarına göç ederken
yuvamın olmadığını hatırlatan rutubetli düşünceler
büyütürdü beynim!
Ikiye bölerdi dünyamdaki herşeyi sensizliğim
Doğduğum bu yerlere bir ağırlık çöker
Gitmek bilmezdi…
Yüreğim üşürdü
Yüreğim donardı
Ben donarken doyardım gözyaşlarıma
Bir mendil uzatan bulunmazdı
Yüzümün nemini almaya
Ilkbaharı defnettiğimiz yaz
Karınca yazını teslim ettiğim sonbaharlar
Geçer giderdi.
“ben üşürdüm”
“ben donardım”
“ellerim buz tutardı”
sen gelmek bilmezdin!
Bir dilim beyaz peynirBir bardak çay
Taze bir simit çekerdi canım -Boğaza karşı
Burnumda tüterdi
Burnumda tüterdin
Gelmezdin!
Ben şu sıralar ardından kapanan kapılara kilitlendim
Herkes bir gitti
…sen de gittin!…
Gelmek bilmedin!
Günü geceye beraber bağladığımız günlerde
İçimdeki sonsuz gurbet hissettirince kendini.
İstemezdim uyanacağın uykulara dalmanı.
Yorgun başın kucağımdayken gözlerini yummanla
Yaşadığımız ayrılığa dayanamazken.
Hiç açılmayan göz kapaklarının arasından
İçime akan yeşil ışığı göremiyorum senelerdir ben.
Gümüş renkli gülüşlerini özlüyorum bu nisan akşamlarında.
Gülmüyorsun ışıldamıyor gecelerim.
Kollarında ki ilkbahar geceleri geldi bu kokularla
Yüzümü tokatlayan rüzgarın kokusunda sen!
Acısında ayrılığın.
Bahar kokuyor canım yanıyor.
Gönlüm yeni sevdalardan korkuyor.
Dünya dönüyor sevdiğim dönmüyor
Karıncaları uyandıran bu havalarda.
Yokluğun var ya...
Derin uykusundan uyanmayan sana seslendiriyor.
Kalk sevgilim kalk...!! her şeye can geliyor.
İçimde ki doğada ki kıpırtı canımı yakıyor.
Benim olmayan bir bebeğe beslediğim annelik duygusu gibi
Ağladığı an kucağımda hiç sevilmemiş hissediyorum kendimi
Sevmekten vazgeçmiyorum onu da senin gibi.
Rüzgarda titreyen erik çiçeğine benzerliği hayatımın
Eşi önce düşenin acısını hissedebilmek.
Meyveye dönmüş ağaçta tek çiçek kalmak.
Ne acıymış.
Doğa canlanırken
Toprak yeşerirken.
Topraktan gözlerin fışkırıyor sanıyorum.
Papatyaları koparmıyorum sevmediğimden değil.
Çok sevdiğimden.
Şimdi esen yellerle bir selam gönderiyorum.
Nereye gider bu rüzgar bu selam bilmiyorum.
Ölüm yolu kaç saat sürer çıksam yola bu bahar.
Kaç baharımı alır yollar.
Sevda denizinde hiç boğulmadan sana varır mıyım?
Bilmiyorum.
Bu üçüncü sensiz bahar
Bu baharda yoksun..
Biliyorum bir daha ki baharda olmayacaksın.
Ama hep benim.
Hep baharlarda
Dünya durana dek hep bahar gözlüm kalacaksın
Bir masal kahramanı yaratmıştım kafamda… Öyle bir masaldı ki bu sonunun mutlu bitip bitmediği bilinmiyordu.
Öyle bir kahramandı ki “o” sürekli hakkında farklı şeyler düşünüyordum.
Evet bir masal kahramanım vardı… Ve ben onu nasıl sevdiğime karar verememiştim…
Bir masal kahramanı yaratmıştım ellerimle…Bana özel bir kahramandı. Beyaz bir atı yoktu. Onun atı griydi. Mükemmel olsun istemedim ama mükemmeldi işte.Gri bir atı vardı ama bana dolu dizgin gelmiyordu. Hata yapabilsin istedim. Hataları olursa beni daha iyi anlar diye düşünmüştüm. Anlayamadı...
Bir masal kahramanım vardı… Sanmıştım ki beni benim onu sevdiğimden daha çok sevebilir…
Olabilirdi de belki! Ama olmadı işte olamadı…
Benim olmayan bir masalın kahramanıydı o…Başka bir yaşama ait peri kızını arayan bir kahramandı. Ona tamamen ait olacak peri kızını ararken bana rastlamıştı. İlkin “o” sanmıştı benim onu “o” sandığım gibi.. Sonra anlamıştı “o”olmadığımı ama geç kalmıştı geri dönmekte…
Bir masal kahramanıydı o…Ne yapacağını bilemeyen duygusal hassas bir kahraman… Bildik kahramanlar gibi sert bir kalbi ille de kuvvetli bir ruhu yoktu işte. Onun örselenmiş bir yüreği vardı. İçindeki küçük çocuk güvensizdi insanlara. Ama bana güvenmişti işte. Ya da ben güvendiğim için onun da güvendiğini sanmıştım…
Benim olmayan bir masal kahramanım vardı. Masaldaki gibi öperek uyandırsın istemiyordum! Tam tersi elleriyle gözlerimi kapatsın istiyordum. Gözlerimi kapatsın ve ona yaslanarak uyuyayım. Hem de öyle bir uyku olsun ki bu sonsuza dek sürsün…Ben uyuyayım. Ama o benim yanımda olsun. Nefesinin sessini duyayım kulaklarımla kokusunu alayım burnumla sıcaklığını hissedeyim tüm benliğimle… Ama gözlerim uyusun! Ben uyuyayım ama kahramanım hep uyanık kalsın…
Bir masal kahramanı yaratmıştım… Öyle inanmıştım ki kahramanıma…Hep yanımda yaşamımda olacağına inandırmıştım kendimi. Öyle abartmıştım ki bunu kahramanım da inanmıştı benden ayrılmayacağına... Ne yazık ki kahramanım çok unutkandı… İstemeden de olsa sözlerini unutabiliyordu. Kendini bile unutan bir kahraman nasıl başkalarını hatırlayabilsin ki? Unutmadığı iki kişi vardı yaşamında: ana kraliçe ve küçük prensesi…
Benim olmayan bir masal demiştim size. Hakikaten benim olmayan bir masaldı bu…Ama ben bu masalın içindeydim. Farklı zaman dilimi olmalıydı. Ben ben de olmalıydım. Kahramanım ise yine “o” olmalıydı… Beni ejderhalara karşı korumalıydı. Beni sevmeliydi kalbinin küçük bir bölümüyle. Hiçbir yerde unutmamalıydı. ***ürmeliydi gittiği her yere veya gidemediği yerlere bile! Gözlerimin içine güvenle bakabilmeliydi. Çekintisiz konuşabilmeliydi…
Ama yapamıyordu işte…
Benim olmayan bir masalın bana ait olmayan kahramanıylaydım… Ne kadar süreceği belli olmayan bir masalın içindeydim… Ama masal bitmek üzereydi işte…
Benim olmayan bir masal kahramanı yaratmıştım ellerimle… Ve şimdi de gitmesine izin verecektim.
Benim olmayan bu masala yine ellerimle bir son yazmalıydım! Gitmeliydi kahramanım… Sonsuza kadar…
Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Ama hiç kimse / kavuşmayı
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana anlatamam.
Çünkü seninle ben
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca
Ve sadece
***** sensizliği sor
Rezil beklemeyi özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım
Ama
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Özlem
Ayrılığın resmini çizdim dün gece
Bulutlara yazdım adını
Dağlara kazıdım sevdamı
Unutamadığım! seni çizdim dün gece
Loş bir gecenin içinde
Lüzumsuz akan gözyaşlarımla
Ayrılığım! seni çizdim dün gece
Hayallerim ve seninle.
Bir özlem var içimde
Yaşayıpda yaşayamadığım
Bir tutki var yüreğimde
Sevipte sevemediğim
Bir özlem var içimde
Seni sensiz yaşarken
Bir tek sen varsın hayalimde
Kalbimden söküp atamadığım
Bir özlem var içimde güzel
Güzel günler yaşayamadığım
Senin için gözyaşlarımı dökemediğim
Yollarını hasretinle bekleyemediğim
Bir özlem var içimde
Seninle koşup eğlenemediğim
Çocuk parkında oynayamadığım
Çiçek bahçesinde çiçekler toplayamadığım
Bir özlem var içimde
Senin için öleceğim
Hasretinle yanıp gideceğim
Sana veda edeceğim