I- SOKRATES’TEN ÖNCEKİ YUNAN FELSEFESİ
(Kozmolojİk Devir - Presokratik Dönem ve Filozofları)
Felsefe tarihinde Sokrates (469-399) bir dönüm noktası kabul edilir. Ondan önceki felsefi problemlerin ağırlık merkezini Tabiat, diğer bir deyim ile insanın içinde yer almadığı dış dünya teşkil ettiği için, bu döneme Tabiat Felsefesi veya Kozmolojik Devir adı verilir.
Yunan felsefesi önce, bugünkü İzmir yakınlarında bulunan Milet’te ortaya çıktı. Bu okulun temsilcileri olarak Thales, Anaksimandros ve Aneksimenes’i görüyoruz. M.Ö. yüzyılın filozofları, Tabiatın kaynağının ne olduğu sorusunu sorarak, gözleme dayalı cevap aramışlardır. Başlıca meseleler; tabiatın nasıl ortaya çıktığı, Dünyanın şekli ve yapısı, Güneş’in ve Yıldızların mahiyeti, Dünyanın onlarla münasebeti vb.dir. Onlar organik alem ve insan problemiyle pek ilgilenmemişlerdir.
THALES: İlk fizikçi filozof ve felsefenin babası olarak kabul edilen Thales, Arkhe yani ilk temel madde, her şeyin başı, sebebi ve ilkesi olarak Suyu kabul etmiştir. Ona göre herşey sudan çıkmış, yine suya dönecektir.
Anaksimandros: Thales’in talebesi, Milet okulunun da ikinci filozofu Anaksimandros, Arkhe problemi üzerinde durmuş, fakat her şeyin başlangıcında bulunan, her şeyi kuşatan sınırsız şeyin Apeiron olduğunu söylemiştir. O yaratılmamıştır ve belli olamayan bir şeydir. Sonradan zıtlar şeklinde ayrılarak tüm canlılar ortaya çıkmışlardır. Dünya, silindir olup alemin merkezinde hiçbir yere dayanmadan yüzmektedir. Hayatın kaynağı sudur. İnsan dahil tüm canlılar suda yaşayan canlılardan gelişmişlerdir. Canlılar değişirler ve yok olurlar, fakat Aperion yok olmaz, o en yüksek Tanrı’dır.
Anaksimenes: Milet mektebinin üçüncü ve son talebesi olup hayatın esas varlığına Hava demiştir. Ruh düşüncesini felsefeye ilk katan odur.
*** Görüldüğü gibi bu üç filozof çok tanrıcı (politeist) olan Yunan dininin açıklamalarını terk etmişler, tabiat olaylarını ilmi tarzda açıklayıp Ahlak ve Din ile ilgilenmemişlerdir.
Herakleitos: İyonya filozoflarından biri olan Herakleitos ana maddenin ateş olduğunu söylemiştir. Her şeyin bir değişime uğradığını savunur.”Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz. İkinci yıkanmada artık bu nehir aynı nehir değildir.” der. Alemde tanrısal (ilahi) bir aklın olduğunu kabul eder. Logos adındaki bu “Alem Aklı” ile Tanrı, bir ve aynı şeydir. Böylece Tanrı, alemin içinde, onu düzenleyen ve idare eden prensiptir. İnsan ruhu bir ateştir. Ölümden sonra ruh tekrar bu sonsuz ateşe katılır.
Ksenofanes(569-477): Monoteist bir düşüncesi vardır. Ona göre tek ilah vardır. Ne zekaca, ne de vücutça insanlarla kıyas edilmez. Değişmez ve hareketsizdir. İşlerini düşüncesiyle zahmetsizce yapar. Fizik anlayışına göre görünüşler ve gerçek alem vardır, ana unsur topraktır. Her şey topraktan çıkıp yine toprağa döner. Elea Felsefesi adını taşıyan bir okulun kurucusudur. Parmanides’in hocasıdır.
Parmanides: Ona göre; duyular tarafından bildirilen alem, görünüşler alemi iken, gerçek alem sadece akılla kavranabilir. “Varlık, vardır ve var olmayan şey yoktur.” Felsefesinin özünü teşkil eder. Filozofa göre varlık ve düşünce aynı şeydir. Bu sebeple var olmayan şey düşünülemediği gibi, kavramlarda ifade edilemez. Doğru düşünmek var olanı düşünmek demektir.
Elea’lı Zenon( 490-430) Hocası Parmanides’in doktrinini mantıki delillerle açıklamaya çalışmıştır. Zaman, mekan ve hareketin kabul edilmeyeceğini savunur.
Pyhagoras(580-500) Efsanevi bir şahsiyet, dini bir cemaatin kurucusu ve saf matematiği ortaya koyan bir düşünürdür. Bu cemaat tenasüh(ruh göçü)’ne inanırlar. Ruhun periyodik göçünden kurtulmak için maddi zevklerden uzak dururlar. İktidar olmuşlar, Matematik, Astronomi, Musiki ve Tıp gibi alanlarda söz sahibi olmuşlar, “Her şey sayı” demekle sayıyı ilahlaştırmışlar, Arkhe olarak su veya hava yerine sayı gibi bir kavram koymuş oluyorlardı. İlk defa yerin küre olabileceğini düşünmüşler, Dünyanın Evrenin ortalarında ve Güneşin çevresinde döndüğünü söylemişlerdi.
Empedokles: Tabiatla uğraşmıştır. “Dört Unsur”(Anasır-ı Erbaa) nazariyesini formülize etmiştir. Bunlar; su, hava, ateş ve topraktır. Ay ve Güneş tutulmalarıyla ilgili doğru gözlemler yapmış, ilk defa bitkilerin de hayvanlar gibi organizmalarının bulunduğunu söylemiştir.
Anaksagoras(500-428) Tabiat araştırıcısı olduğu kadar, dini konularda da görüşler sunmuştur. Yunanlıların ilah saydığı Güneş’e ateş topu dediği için hakkında dava açılmıştı. Ona göre; “yok olma” yoktur ve dünyada ne kadar madde varsa o kadar unsur vardır.
Demokritos: Materyalist ve mekanist telakkileri sistemleştirmiştir. Var olan yok olamaz, görünmeyen parçalara(atom) ayrılabilir. Böylece Atom nazariyesini şuurlu ve sistemli bir tarzda duyurmuştur. Filozof, ruhu da atom nazariyesiyle açıklamaya çalışmış, ruh için “En ince, en düzgün ve en hareketli atomlardan meydana gelmiştir” demiştir. Ayrıca, alemin kendiliğinden bir zaruretle ortaya çıktığını savunur, dolayısıyla asrın ateist filozofu olarak tanınır.
Sonuç olarak, felsefe tarihinde Kozmolojik Devir diye nitelenen bu dönemin iki temel problemle uğraştığı görünüyor.
İlk prensip, ana madde yani Arkhe problemi…
Tek bir cevherden varlığın çeşitliğinin nasıl oluştuğu, yani Oluş meselesi…
*** Dikkat edilirse her iki problem de insanın dışındaki dünyaya aittir. Yani Kozmolojik devirin esas özelliği tabiatın incelenmesidir.