17
EXE RANK
-k1nq`LioN*
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 15 Ocak 2010
- Mesajlar
- 17,143
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Biliyorum, biraz geç kaldım ama yine de yazacağım: Göreve geldiğinden bu yana abondone durumda olan Futbol Federasyonu iki önemli atakla gündeme hakim oldu. Birincisi, play off işiydi.
İkincisi de seyircisiz oynama cezasıyla ilgili talimat değişikliği oldu.
Açıkçası, o işin fikir babalarından biriyim ama çok önemli değil. Ayrıca konuyla ilgili hâlâ birtakım sorular ve sorunlar var. İlgili arkadaşlar bunları dile getirdiler. Ben de o kapsamda çok önemsediğim bir noktayı belirteyim: Cezalı olan evsahibi; peki, konuk takım taraftarı niçin maça giremiyor?
Bunun gibi noktaları daha epeyce tartışırız ama federasyonun böyle bir karar alıp uygulamaya koymuş olması çok önemli. Elbette ki play off gibi bunun da ilgili ve uzman kişiler tarafından hiç tartışılmadan yürürlüğe sokulmuş olması doğru değil. Fakat onlar bir tartışmaya başlayınca da hiçbirşey yapma imkânı kalmayabiliyor. O nedenle federasyon iyi ki yaptı, diyebiliriz.
Elbette ki Fenerbahçe taraftarı olan kadın ve çocuklar da işin güzelleşmesine katkıda bulundular. Bir grubun küfretmesine varıncaya kadar çeşitli sıkıntılar dile getirildi ama yapılan işin yanında bunların fazla bir önemi yok. Sonuçta bayanlar da bu ülkenin insanı. Küfretmeden yaşanamayacağını düşünüyorlar...
Futbolumuzda birtakım durumlar o kadar çok tekrarlanıyor ki bunlar insanın içine sıkıntı veriyor. Seyircisiz maç oynama cezasının futbolu nasıl öldürdüğü de bunlardan biriydi. Durumla ilgili olarak hemfikirdik ama ne yapılması gerektiğini de bilmiyorduk.
Aslında bugüne kadarki federasyonlar da işin kolayına kaçtılar. Seyircisiz oynama cezasının başka bir yığın haksızlığa ve hukuksuzluğa yol açtığını görmezden gelmeyi yeğlediler. Asla hiçbir olaya karışmayan, sürekli olarak kombine kart alan ve takımını desteklemekten başka birşey düşünmeyen insanlar mağdur edildi. Hâlâ da ediliyor.
Federasyonun bu yaptığı bütün o mağduriyetleri ortadan kaldırmadı ama çok hoş bir hava değişimine yol açtı. Buna da ne kadar ihtiyacımızın olduğunu hep birlikte gördük. Başörtülüsüyle, açık giyimlisiyle, genci ve yaşlısıyla, zengini ve yoksuluyla cıvıl cıvıl tribünler, dünyaya uygar bir mesaj vermemizi sağladı.
Hayır, bununla bütün sorunlarımızın çözüldüğünü filan düşünüyor değilim ama yıllardır sadece konuşulan ama hiçbirşey yapılamayan bir alanda adım atılmış olmasını önemsiyorum. Arkası pek iyi gelmeyecek olsa bile böyle bir olayı yaşamış olmaktan dolayı ben de çok mutluyum.
Spor Toto Süper Ligi'ndeki yeni düzenlemeden Turgay Demir arkadaşımın bir yakınması var, onu da atlamayayım: Hergün maç oynanan bu düzende haftalık yazılarımızı yayınlayacak yer bile kalmıyor gazetelerde. Bu da federasyonun eleştirilerden bir ölçüde kurtulmasını sağlıyor. Demir'e göre bu, federasyonun bir cinliği ya da o kapıya çıkıyor.
Doğru gibi görünüyor ama bütün bunları düşünebilecek kadar akıllı ve güçlü bir federasyonumuz varsa endişelenmemiz değil sevinmemiz gerekmez mi?
Trabzon'da tehlikeli çelişki
Bu tarihi günde orada bulunabilmek amacıyla Trabzonspor'un Lille maçına gittim. Gördüklerim beni epeyce şaşırttı. Çok daha sıradan maçlar için bile kentte yaşanan coşkudan eser bile yoktu. Sonrasında tribünlerin dolmayışı da yönetimde burukluğa yol açtı.
Sözü uzatmaya gerek yok, yönetim bu konuda hatayı kendinde aramalı. Biliyorum, peşpeşe gelen olaylar haliyle onları da yordu ve bazı konuları düşünüp planlama konusunda sıkıntıya düşmelerine neden oldu.
Şike soruşturmasıyla ilgili gelişmelerin ardından Şampiyonlar Ligi'ne katılma olanağının doğması Trabzonspor için bir yandan harika bir gelişme olurken öte yandan da tek ayak üzerinde yakalanma durumu oluşturdu. Bu yüzden de yapılması gereken işler biraz ihmal edildi. Örneğin, maç günü kentte Şampiyonlar Ligi'nin o harika müziğinin çalınması, hoparlörle anons yapılıp taraftarların maça çağırılması, hatta İnter maçında atılan golün anlatımının verilmesi gibi uygulamalarla tribünlerin dolması rahatlıkla sağlanabilirdi.
Trabzonspor yönetiminin taraftara karşı bir kırgınlığı var ve bu gizlenmiyor da. İstanbul'da yapılacakken malum durum nedeniyle iptal edilen A.Bilbao maçı için satılan biletlerin 22 bininin iade edilmesi yönetimi üzdü. Yönetim bunu taraftarın küçük bir katkıdan kaçınması olarak yorumlayıp kırıldı. Evet, bu bilet bedellerinin kulüpten istenmemesi daha uygun olabilirdi ama bu gibi şeylere takılıp kalmamak gerek. "Ben o parayı nasıl kazanıyorum, zengin yöneticiler biliyor mu?" diyen taraftar da az değil... Bunun kadar önemli noktayı da kendisini 'uluslararası fahri spor avukatı' olarak nitelendiren bir Trabzonsporlu dile getirdi. Yazdığım biraz şaka gibi görülebilir ama söylediği hiç de yabana atılır gibi değildi:
"Ağabey, A.Bilbao maçlarının sadece oynanmayanı değil oynananı da geçersiz olmadı mı? O zaman oynanan maçta yaşanan durumlar nedeniyle Burak Yılmaz ve Şenol Güneş'in cezalarına itiraz edilemez miydi? Bu kabul edilmezse oynanamayan ikinci maçta cezaların çekildiği görüşü ileri sürülemez miydi? Yönetim bu gibi konuların farkında bile değil."
Sadece Trabzon'da değil memleketin her yerinde vatandaşın futboldan anladığı sadece laftır ama bu boyuttaki değerlendirmeler bana hiç de boş görünmedi. Gerçekten yönetim bu konuda birşeyler yapabilirdi.
Taraftarla ilişkinin hiç de kolay olmadığını elbette ki biliyorum. Fakat hiç değilse zaman zaman onlara kulak vermeden bu işi ***ürmek hiç de kolay değildir. Taraftarla ilişki zordur ancak çelişki çok daha kötüdür. Bu dengeyi kuramayan yönetimler çok sıkıntı çeker.
İkincisi de seyircisiz oynama cezasıyla ilgili talimat değişikliği oldu.
Açıkçası, o işin fikir babalarından biriyim ama çok önemli değil. Ayrıca konuyla ilgili hâlâ birtakım sorular ve sorunlar var. İlgili arkadaşlar bunları dile getirdiler. Ben de o kapsamda çok önemsediğim bir noktayı belirteyim: Cezalı olan evsahibi; peki, konuk takım taraftarı niçin maça giremiyor?
Bunun gibi noktaları daha epeyce tartışırız ama federasyonun böyle bir karar alıp uygulamaya koymuş olması çok önemli. Elbette ki play off gibi bunun da ilgili ve uzman kişiler tarafından hiç tartışılmadan yürürlüğe sokulmuş olması doğru değil. Fakat onlar bir tartışmaya başlayınca da hiçbirşey yapma imkânı kalmayabiliyor. O nedenle federasyon iyi ki yaptı, diyebiliriz.
Elbette ki Fenerbahçe taraftarı olan kadın ve çocuklar da işin güzelleşmesine katkıda bulundular. Bir grubun küfretmesine varıncaya kadar çeşitli sıkıntılar dile getirildi ama yapılan işin yanında bunların fazla bir önemi yok. Sonuçta bayanlar da bu ülkenin insanı. Küfretmeden yaşanamayacağını düşünüyorlar...
Futbolumuzda birtakım durumlar o kadar çok tekrarlanıyor ki bunlar insanın içine sıkıntı veriyor. Seyircisiz maç oynama cezasının futbolu nasıl öldürdüğü de bunlardan biriydi. Durumla ilgili olarak hemfikirdik ama ne yapılması gerektiğini de bilmiyorduk.
Aslında bugüne kadarki federasyonlar da işin kolayına kaçtılar. Seyircisiz oynama cezasının başka bir yığın haksızlığa ve hukuksuzluğa yol açtığını görmezden gelmeyi yeğlediler. Asla hiçbir olaya karışmayan, sürekli olarak kombine kart alan ve takımını desteklemekten başka birşey düşünmeyen insanlar mağdur edildi. Hâlâ da ediliyor.
Federasyonun bu yaptığı bütün o mağduriyetleri ortadan kaldırmadı ama çok hoş bir hava değişimine yol açtı. Buna da ne kadar ihtiyacımızın olduğunu hep birlikte gördük. Başörtülüsüyle, açık giyimlisiyle, genci ve yaşlısıyla, zengini ve yoksuluyla cıvıl cıvıl tribünler, dünyaya uygar bir mesaj vermemizi sağladı.
Hayır, bununla bütün sorunlarımızın çözüldüğünü filan düşünüyor değilim ama yıllardır sadece konuşulan ama hiçbirşey yapılamayan bir alanda adım atılmış olmasını önemsiyorum. Arkası pek iyi gelmeyecek olsa bile böyle bir olayı yaşamış olmaktan dolayı ben de çok mutluyum.
Spor Toto Süper Ligi'ndeki yeni düzenlemeden Turgay Demir arkadaşımın bir yakınması var, onu da atlamayayım: Hergün maç oynanan bu düzende haftalık yazılarımızı yayınlayacak yer bile kalmıyor gazetelerde. Bu da federasyonun eleştirilerden bir ölçüde kurtulmasını sağlıyor. Demir'e göre bu, federasyonun bir cinliği ya da o kapıya çıkıyor.
Doğru gibi görünüyor ama bütün bunları düşünebilecek kadar akıllı ve güçlü bir federasyonumuz varsa endişelenmemiz değil sevinmemiz gerekmez mi?
Trabzon'da tehlikeli çelişki
Bu tarihi günde orada bulunabilmek amacıyla Trabzonspor'un Lille maçına gittim. Gördüklerim beni epeyce şaşırttı. Çok daha sıradan maçlar için bile kentte yaşanan coşkudan eser bile yoktu. Sonrasında tribünlerin dolmayışı da yönetimde burukluğa yol açtı.
Sözü uzatmaya gerek yok, yönetim bu konuda hatayı kendinde aramalı. Biliyorum, peşpeşe gelen olaylar haliyle onları da yordu ve bazı konuları düşünüp planlama konusunda sıkıntıya düşmelerine neden oldu.
Şike soruşturmasıyla ilgili gelişmelerin ardından Şampiyonlar Ligi'ne katılma olanağının doğması Trabzonspor için bir yandan harika bir gelişme olurken öte yandan da tek ayak üzerinde yakalanma durumu oluşturdu. Bu yüzden de yapılması gereken işler biraz ihmal edildi. Örneğin, maç günü kentte Şampiyonlar Ligi'nin o harika müziğinin çalınması, hoparlörle anons yapılıp taraftarların maça çağırılması, hatta İnter maçında atılan golün anlatımının verilmesi gibi uygulamalarla tribünlerin dolması rahatlıkla sağlanabilirdi.
Trabzonspor yönetiminin taraftara karşı bir kırgınlığı var ve bu gizlenmiyor da. İstanbul'da yapılacakken malum durum nedeniyle iptal edilen A.Bilbao maçı için satılan biletlerin 22 bininin iade edilmesi yönetimi üzdü. Yönetim bunu taraftarın küçük bir katkıdan kaçınması olarak yorumlayıp kırıldı. Evet, bu bilet bedellerinin kulüpten istenmemesi daha uygun olabilirdi ama bu gibi şeylere takılıp kalmamak gerek. "Ben o parayı nasıl kazanıyorum, zengin yöneticiler biliyor mu?" diyen taraftar da az değil... Bunun kadar önemli noktayı da kendisini 'uluslararası fahri spor avukatı' olarak nitelendiren bir Trabzonsporlu dile getirdi. Yazdığım biraz şaka gibi görülebilir ama söylediği hiç de yabana atılır gibi değildi:
"Ağabey, A.Bilbao maçlarının sadece oynanmayanı değil oynananı da geçersiz olmadı mı? O zaman oynanan maçta yaşanan durumlar nedeniyle Burak Yılmaz ve Şenol Güneş'in cezalarına itiraz edilemez miydi? Bu kabul edilmezse oynanamayan ikinci maçta cezaların çekildiği görüşü ileri sürülemez miydi? Yönetim bu gibi konuların farkında bile değil."
Sadece Trabzon'da değil memleketin her yerinde vatandaşın futboldan anladığı sadece laftır ama bu boyuttaki değerlendirmeler bana hiç de boş görünmedi. Gerçekten yönetim bu konuda birşeyler yapabilirdi.
Taraftarla ilişkinin hiç de kolay olmadığını elbette ki biliyorum. Fakat hiç değilse zaman zaman onlara kulak vermeden bu işi ***ürmek hiç de kolay değildir. Taraftarla ilişki zordur ancak çelişki çok daha kötüdür. Bu dengeyi kuramayan yönetimler çok sıkıntı çeker.