Türk atasözleri

Türk atasözleri / Ş

* Şahin gözünü ette açmış; karga gözünü bokta açmış.
* Şahin ile deve avlanmaz.
* Şahin küçük, et yer; deve büyük, ot yer.
* Şahin küçük et yer,deve büyük ot yer.
* Şahin küçüktür ama koca turnayı havadan indirir.
* Şakanın sonu kakadır.
* Şap ile şeker bir değil.
* Şaraptan bozma sirke keskin olur.
* Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.
* Şaşkın ördek başını bırakır,kıçından dalar.
* Şecaat arz ederken merdikıptı sirkatin söyler.
* Şer işi uzat hayra dönsün, hayır işi uzatma şerre dönmesin.
* Şer işi uzat hayra dönsün,hayır işi uzatma şerre dönmesin.
* Şeriatın kestiği parmak acımaz.
* Şeyh uçmaz, müridi uçurur.
* Şeytan adamı kandırır, ama suyunu ısıtıvermez.
* Şeytanla kabak ekenin kabak başına patlar.
* Şeytanla ortak buğday eken samanını alır.
* Şeytanın dostluğu darağacına kadardır.
* Şimşek çakmadan gök gürlemez.
* Şubatın sonundan, martın onundan kork.
* Şöhret afettir.
* Şöhret felakettir.
* Şık şık eden nalçadır, iş bitiren akçadır.
* Şahin ile deve avlanmaz
* Şahin küçük et yer, deve büyük ot yer.
* Şapkası dar gelen, başım büyük sanır.
* Şaraptan bozma sirke keskin olur.
* Şaşkın ördek kıçın kıçın dalarmış.
* Şaşkın ördek, tersten dalar.
* Şaşkın ördek, suya kıçından dalarmış!.. : Ne yapılacağı konusunda çok yeterli olunmadığı zamanlarda yaşanan şaşkınlığı ve izlenebilecek yanlış yolları tarif için kullanılır (Çankırılı Elho’dan naklen Ahmed KINDAP’tan Celil Yaman’dan Said Dağdaş, Ankara, 7.2.2006).
* Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.
* Şer işi uzat hayra dönsün, hayır işi uzatma şerre dönmesin.
* Şeriatın kestiği parmak acımaz
* Şeytan körün gözünde, topalın dizinde olur (F. Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, Aralık 1980):
* Şeytanla ortak buğday eken samanını alır.
* Şeytanla saman eken, sapını alır.
* Şimşek çakmadan gök gürlemez.
* Şeytanın işine gelirse, Kurandan bahseder.
 
Türk Atasözleri / U

* Ucuz etin yahnisi tatsız olur.
* Ucuzdur vardır bir illeti,pahalıdır vardır bir hikmeti.
* Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti.
* Ulu sözü dinlemeyen, uluyakalır.
* Ulu sözü dinlemeyen uluyakalır.
* Ulular köprü olsa basıp geçme.
* Ulularla havuç ekenin yoğunu ***üne gider.
* Ummadığın taş baş yarar.
* Umut, fakirin ekmeğidir.
* Umut fakirin ekmeğidir.
* Umut kalacağına, emek kalsın! (F. Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş)
* Una dökülen yağın zararı yok.
* Ununu elemiş eleğini duvara asmış.
* Ustanın çekici bin altın.
* Utanma pazar, dostluğu bozar.
* Uyku, uykunun mayasıdır.
* Uyku ölümün kardeşidir.
* Uyuyan yılanın kuyruğuna basma.
* Uzak yerin salığını kervan getirir.
* Uzaktan davulun sesi hoş gelir.
* Ucuna bak bezini al, anasına bak kızını al.
* Ucuzdur vardır bir illeti, pahalıdır vardır bir hikmeti.
* Ulu sözü dinlemeyen uluya kalır.
* Ulular köprü olsa basıp geçme.
* Ummadığın taş baş yarar.
* Umut fakirin ekmeğidir.
* Unu yok, ünü var (Ünü var, unu yok !) “Adı batasıca. Ünü var, unu yok!” (Elif Erçelik, Dodurgalı, 26.07.2003). Sadece adı var, ama adına uygun iş görmez anlamında…
* Urbası yaldırar, karnı gıldırar (Ganime Ay, 1955’li, Acıpayam-Dodurgalı ve Corum’lu, Eylül 1983)!
* Ustanın çekici bin altın.
* Ustayı konuşturan, malzemesidir! (Meydancık, Şavşat-ARTVİN’li, 1966’lı Yavuz AYDEMİR’den naklen Said Dağdaş,25 Mart 2006). Dilimizde “Alet işler el övünür, talih işler kul övünür“ diye bir söz var. Bu sözün alet bahsinde tuttuğu yer günümüzde alabildiğine genişliyor (Mustafa Kutlu, 3.5.2006, Yeni Şafak, s. 15).
* Usul usul gezer, yerin damarını büzer (Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, Denizli, Ağustos 1985)! Sine sine gezer, sineği boynundan üzer (ezer) (Giresun-Pelitözü Kasabasından, 1945′li Emine Ufuk’dan naklen Said Dağdaş, Leverkusen, 1.11.200 ! atasözü ile eş anlamlı…
* Uşağı işe koş, sende ardına düş.
* Uyku ölümün kardeşidir.
* Uyuyan yılanın kuyruğuna basılmaz.
* Uzaktan davulun sesi hoş gelir.
* Uyur ardında uyanık çoktur (F. Dağdaş, Eylül 1985)!
* Uyuz çepişin kendi gittiğine yanmam,başında ***ürdüğü çilbirine yanarım(Burdur-Gölhisar)!
* Uzayan dal bizden olsun (Yusuf Sılay (Ankara-Kalecik)’dan naklen Said Dağdaş, 1996): Başarıya ulaşan; yakınlarımızdan, milletimizden olsun anlamında.
* Uz duran çok yaşar
 
Türk Atasözleri / Ü

* Ürümesini bilmeyen it, sürüye kurt getirir.
* Ürümesini bilmeyen köpek , sürüye kurt getirir.
* Ürüyen köpek, ısırmaz.
* Üveye etme, özünde bulursun; geline etme, kızında bulursun.
* Üzüm üzüme baka baka kararır.
* Üzümün ye de bağını sorma.
* Üzümün çöpü var,armudun sapı.
* Üzümüye de bağını sorma.
* Üç elli, yaz belli.
* Üç elli,yaz belli.
* Üç göç, bir yangın yerini tutar.
* Üç göç,bir yangının yerini tutar.
* Üç kuruşluk eşeğin beş paralık sıpası olur.
* Üçlenmemiş eken, olmamış biçer.
* Üşenenin oğlu, kızı olmamış.
* Üç elli, yaz belli
* Üç göç, bir yangının yerini tutar.
* Ünü var, unu yok! “Adı batasıca!.. Ünü var, unu yok!” (E. Erçelik, Dodurgalı, 26.07.2003). Sadece adı var, ama adına uygun iş görmez anlamında…
* Ürkütme kurbağayı, yiğit edersin.
* Ürümesini bilmeyen it, sürüye getirir kurt.
* Üşenenin oğlu, kızı olmamış.
* Üveye etme özünde bulursun, geline etme kızında bulursun.
* Üzerine laf düşmedikçe uyu.
* Üzüm zamanı, it aç kalmaz (H. Erdal, Kırıkkkale-Kalecik, 5.10.2003)!Mevsiminde, bol zamanında isteyen, istediği malzemeyi bulur.
* Üzüm üzüme baka baka kararır.
* Üzümün çöpü var, armudun sapı.
* Üzümün çöpünü, armudun sapını.
* Üzümünü ye, bağını sorma.
 
Türk Atasözleri / V

* Vakit, nakittir.
* Vakit nakittir.
* Vakitsiz öten horozun başını keserler.
* Var eli titremez.
* Var evi kerem evi, yok evi verem evi.
* Var varlatır, yok söyletir.
* Vardı bağım malım, gelirdi kardeşlerim; tükendi yağım balım, gelmiyor kardeşlerim.
* Vardığın yer körse gözünü kapa.
* Varsa hünerin, var her yerde yerin; yoksa hünerin, var her yerde yerin.
* Varsa hünerin,her yerde vardır yerin.
* Varsa pulun, herkes kulun; yoksa pulun, dardır yolun.
* Varsa pulun,herkes kulun;yoksa pulun dardır yolun.
* Varını veren utanmamış.
* Varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım.
* Vasiyet ölüm getirmez.
* Ver elindeki sapı, git dolan kapı kapı.
* Ver yiğidi yiğide, Mevla rızkını yetire.
* Veren el,alandan üstündür.
* Veren eli herkes öper.
* Veren eli kimse kesmez.
* Veresiye şarap içen, iki kez sarhoş olur.
* Verip pişman olmaktan, vermeyip düşman olmak yeğdir.
* Verirsen doyur, vurursan duyur.
* Verirsen doyur,vurursan duyur.
* Verirsen veresiye, batarsın karasuya.
* Vakitsiz açan gül tez solar ((Bölge ağzı, Ufuk Takvimi, 14.12.2001):
* Varış olur geliş, tarhanaya bulgur salış (F. Dağdaş, Şubat 1980)!İnsanlar arası ilişkilerde mütekabiliyet kuralı esastır!, iş karşılıklı olur! anlamındadır. «Gelişe göre varış, tarhanaya bulgur salış…»
* Varma muannidin üstüne, yiğit edersin (Fatmana Dağdaş): Üzerine gitme artık. Haksız duruma düşeceksin anlamında. “…İnsan düştükçe, üstün olduğu zannı artar. O da öyledir. ”
* Var mı pulun, cümle alem kulun. Yok mu pulun, cehennemdir yolun… Para her kapıyı açar (F. Dağdaş, Mayıs 1980)…
* Ver Şaban’a!. Gitmez yabana (F. Dağdaş, 29.11.2000)!: Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez! anlamında bir atalar sözü.
* Ver Şaban’a!. Gitmez yabana demiş adam…
* Vereyim denen mal, murdar olur (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
* Verme malını veresiye, salıverme kuşunu gelesiye ! İsparta-Uluborlu ilçesi ve yöresinden (Demirdal, 1968, s. 574).
* Vermeyince Mabut, ne yapsın Mahmut?.
* Vuran mı yiğit, vur diyen mi? Vur diyen.
* Vurmak da yiğitlik, kaçmak da.
* Vücut kocar,gönül kocamaz.
* Vakit nakittir.
* Vakitsiz açılan (açan) gül çabuk solar.
* Vakitsiz açan gül tez solar ((Bölge ağzı, Ufuk Takvimi, 14.12.2001)
* Vakitsiz öten horozun başını keserler.
* Var evi, kerem evi; yok evi, verem evi.
* Var ne bilsin yokun halinden.
* Varda topu gibi yatsıda patlar.
* Vardan, yoktan anlamaz.
* Varış olur geliş, tarhanaya bulgur salış (F. Dağdaş, Şubat 1980)! İnsanlar arası ilişkilerde mütekabiliyet kuralı esastır!, iş karşılıklı olur! anlamındadır.
* Varsa eşin rahattır başın, yoksa eşin zordur işin.
* Varsa hünerin, her yerde vardır yerin.
* Varsa pulun, herkes kulun; yoksa pulun dardır yolun.
* Venedik’ten tiryâk (panzehir) gelinceye kadar, Mısır’da adamı yılan helâk eder.
* Veren el, alan elden üstündür. 31 Mayıs 2007
* Veresiye şarap içen iki kere sarhoş olur.
* Verirsen doyur‚ vurursan duyur.
* Vurursan acıt, yedirirsen doyur.
* Vücut kocar, gönül kocamaz.
 
Türk Atasözleri / Y

* Ya evlat bir, ya ocak kör.
* Ya işten artar, ya dişten.
* Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
* Yabancı koyun kenara yatar.
* Yabancı koyun kenarda yatar.
* Yakın dost hayırsız hısımdan yeğdir.
* Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.
* Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.
* Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
* Yalancıyı kaçtığı yere kadar kovalamalı.
* Yalanın kemiği yok ki boğazına bata.
* Yalnız kalanı kurt yer.
* Yalnız taş, duvar olmaz.
* Yalnız öküz, çifte koşulmaz.
* Yalnızlık, Allah’a mahsustur.
* Yalnızlık Hakk’a mahsustur.
* Yaman komşu, yaman avrat, yaman at; birinden göç, birin boşa, birin sat.
* Yanlış da bir nakış.
* Yanlış hesap Bağdat’tan döner.
* Yanmış harmanın öşrü alınmaz.
* Yanık yerin otu tez biter.
* Yaprağa yapış, atlas olsun; toprağa yapış, altın olsun.
* Yapı taşı, yapıdan kalmaz.
* Yar, yıkıldığı gün tozar.
* Yara, sıcakken sarılır.
* Yarım elma, gönül alma.
* Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder.
* Yarına kalan davadan korkma.
* Yatan öküze yem yok.
* Yatan ölmez, eceli yeten ölür.
* Yatsının faziletini güveyden sormalı.
* Yavaş atın çiftesi pek olur.
* Yavaş tükürüğün sakala zararı var.
* Yavuz at yemini artırır.
* Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
* Yaz yalan, kış gerçek.
* Yaz yaz gerek, kış kış.
* Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.
* Yazın araması, kışın taraması olmasa herkes besler mandayı.
* Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.
* Yazın gölge kovan, kışın karın ovar.
* Yazın harmana sıçan öküzün kışın yemlikte ağzına gelir.
* Yazın yanmayan kışın ısınmaz.
* Yağ ile yavşan, sirke ile tavşan.
* Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur.
* Yağmur olsa kimsenin tarlasına yağmaz.
* Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi halini bilse hoş değil mi?.
* Yağmur yağsa kış olur.
* Yağmur yağsın da varsın ker****çi ağlasın.
* Yağmurda düşmanın koyunu, dostun atı satılsın.
* Yağına kıymayan çöreğini yoz yer.
* Yaş kesen, baş keser.
* Yaş yetmiş, iş bitmiş.
* Yaşa yaşa, gör temaşa.
* Yaşı at pazarında sorarlar.
* Yel gelen deliği kapamalı.
* Yel kayadan ne koparır.
* Yemeyenin malını yerler.
* Yemeğin iyisi hazırıdır.
* Yenenle yanana ne dayanır!.
* Yengece niçin yan yan gidersin? demişler; serde kabadayılık var.
* Yenice eleğim, seni nerelere asayım?.
* Yenliceği yel atmış, ***üne diken batmış.
* Yerdeki yüze basılmaz.
* Yerdiğin oğlan yer tutar.
* Yerin kulağı var.
* Yerinden oynayan yetmiş kazaya uğrar; en küçüğü ölüm.
* Yerine düşmeyen gelin yerine yerine, boyuna düşmeyen esvap sürüne sürüne eskir.
* Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir.
* Yetişemediğin köyün alt tarafında yat.
* Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır.
* Yigit başından devlet ırak değildir.
* Yiyen bilmez, doğrayan bilir.
* Yiğidin malı meydandadır.
* Yiğidin sözü, demirin kertiği.
* Yiğidin yiğide ekmeği ödünç, kötüye sadaka.
* Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.
* Yiğit ekmeğiyle yiğit beslenir.
* Yiğit lakabıyla anılır.
* Yiğit meydanda belli olur.
* Yiğit yarasına yiğit katlanır.
* Yiğit yiğide at bağışlar.
* Yok büyümez, arık büyür.
* Yoksul ala ata binse, selam almaz.
* Yoktan yonga çıkmaz.
* Yol bilen kervana katılmaz.
* Yol sormakla bulunur.
* Yol yürümekle, borç ödemekle.
* Yola yoğurt dökmüş var mı?.
* Yolcu yolunda gerek.
* Yoldan giden yorulmaz.
* Yoldan kal, yoldaştan kalma.
* Yolundan giden yorulmaz.
* Yorgun eşeğin çüş canına minnet.
* Yoğun canı alınmaz.
* Yularsız ata binilmez.
* Yularsız deve yedilmez.
* Yumurtada kıl bitmez.
* Yumurtadan çıkan yine yumurta çıkarır.
* Yumurtlayan tavuk bağırgan olur.
* Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir.
* Yuvayı yapan dişi kuştur.
* Yuyucunun hakkı eline geçsin de ölü ister cennete gitsin ister cehenneme.
* Yük altında ancak eşek kalır.
* Yük altında eşek anırmaz.
* Yük altında eşek kalır.
* Yüksek dağın başı dumanlı olur.
* Yürük ata kamçı olmaz.
* Yürük ata paha olmaz.
* Yüz verdik Ali’ye geldi sıçtı halıya.
* Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur.
* Yüz yüzden utanır.
* Yüzü güzel olanın huyu güzel olur.
* Yüzü güzele kırk günde doyulur; huyu güzele kırk yılda doyulmaz.
* Yıl uğursuzun.
* Yılan ne kadar eğri gitse deliğine doğru girer.
* Yılan sokan uyumuş, aç kalan uyumamış.
* Yılana yumuşak diye el sunma.
* Yılanın başı küçükken ezilir.
* Yılanın sevmediği ot, deliğinin ağzında biter.

* Yılın eksiğini nisan getirir, nisanın eksiğini yıl getirmez.
* Yırtıcı kuşun ömrü az olur.
* Ya aklın erince gücün yetecek, ya aklın ermeyecek dağda gezeceksin!
* Yabancı koyun kenarda yatar.
* Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur.
* Yağmur olsa, el tarlasına bile yağmaz„ Kendisinden başkasına hayrı olmayanlar için aynen şöyle denilir: *Yağmur yelle, düğün elle (Fatmana Dağdaş): Yağmur yelle gelir. Sebebidir. Düğün de çevreyle, dost, akraba, komşu ile şenlenir, yakışık bulur anlamında.
* Yağmurlu gün tavuk su içmez.
* Yağmuru yel azıtır, insanı el azıtır (Fatmana Dağdaş):
* Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.
* Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
* Yalanı söylemeli amma, doğru yanında titremeli (M. Baz, 22.08.02): O kadar ustalıkla yalan söylemeli ki, doğru olduğu zannedilsin.
* Yalın varsa karnına, çulun varsa sırtına.
* Yalanı söylemeli amma, doğru yanında titremeli (M. Baz, 22.08.02): O kadar ustalıkla yalan söylemeli ki, doğru olduğu zannedilsin.
* Yanan harmanın öşürü olmaz! “Yanan harmanın yerinde ne kalır?„ (Ayşe ŞENER; Akseki) atasözü ile benzer anlamda.
* Yanan harmanın yerinde ne kalır?.. “Yanan harmanın öşürü olmaz!„ (F. Dağdaş’dan) atasözü ile benzer anlamda. Olan olmuş, herşey mahvolmuş zaten (Ayşe ŞENER, Akseki-Kuyucak, 15.01.2005)!..
* Yanık yerin otu tez biter.
* Yanlış hesap Bağdat’tan döner.
* Yardımcının yardımcısı olur.
* Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder.
* Yaş kesen baş keser.
* Yatsan sabah olur! Ölsen ele kalır!… Çoru çocuğu olmayanlar kullanır (Ayşe ŞENER, Akseki-Kuyucak, 15.01.2005)
* ****** büyür bit olur, enik büyür it olur. Yöremizde bu atasözünü duymadım.
* Yavuz itin yarası eksik olmaz (1964′lü, Kırıkkale, Delice-Hacıobası köyünden Hamit Erdal’dan naklen Said Dağdaş, 10.01.2002): Çalışkan, yırtık, şımarık, yerinde duramayan kişide yara bere eksik olmaz anlamında.
* Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
* Yaz kadı efendi, bok bok üstüne (M. Baz, 22.08.2003)!: Sıkıntı, dert, borç üstüste gelince kullanılır.
* Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
* Yazın yediğin hurmalar kışın ***ünü tırmalar.
* Yazın eli yaş olanın, kışın ağzı yaş olur.
* Yazın gölge hoş, kışın çuval boş (F. Dağdaş, Aralık 1979)!Zamanında çalışmamanın sonucu hüsrandır! anlamında.
* Yazın gölge kovanın, kışın unu kara olur (Demirdal, 1968, s. 571) ! Zamanında çalışmamanın sonucu hüsrandır! anlamında(Uluborlu).
* Yazın pisliği, kışa katık olur (24.9.2007, Kızılcahamam-İğneci köyünden 1953’lü Menekşe Danyıldız’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!
* Ye bir çanak. Yuğ bir çanak (F. Dağdaş, Mayıs 1980)!
* Yediğin hurmalar, ***ünü tırmalar. {Zamanında tatlı tatlı yaptığın (kötü) işler, günü gelir karşına çıkar anlamında. Cengiz Özdemir, 26 Nisan 2008 Antalya}
* Yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
* Yel esmeyince çöp çıldıramaz (Demirdal, 1968, s. 571) ! İsparta-Uluborlu.
* Yel esmeyince çöp kımıldamaz!
* Yemeye hazır dayanmaz.
* Yemiş boğazı görmüş, s…mış kıçı görmüş (F. Dağdaş, Mayıs 1980)! Tertipsiz, tedbirsiz, düzensiz insanı tarif için kullanılır.
* Yeni senek suyu soğuk tutar (Fatmana Dağdaş, Aralık 1980): Cicim ayı denilen evliliğin ilk aylarında, geçimsizliğin olmadığı dönemde gelini ve onun cazibesini tarif etmek için kullanılır.
* Yenice elek duvarda gerek.
* Yenilen pehlivan, güreşe doymaz.
* Yerli tavşanı yerli tazı kapar (F. Dağdaş, Aralık 1980)!
* Yıl başına, akıl başına (Fatmana Dağdaş, 24.2.2000): İnsan yıl geçtikçe akıllanır anlamında. Yıl başına, akıl başına, ne kadar çalışsalar şimdi zor anlamaları bu konuyu.
* Yılan, çıktığı yere girer (22.9.2007, TRT-1 İftar Programından naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!
* Yılan sokan uyumuş da, kâr eden uyumamış (F. Dağdaş, 6.5.2000):
* Yiğidi öldür; hakkını yeme.
* Yiğit evlendiği gün… Gelin sevildiği gün… At eyerlendiği gün… İt yediği gün… (Yukarı Dodurgalı pehlivan Galak Ramazan dayıdan naklen 1341′li Fatmana Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş(1962′li), Eylül 1983).
* Yiyin! Koca öküzün karnı, otluk bozumunda doyar (25.12.2007)!
* Yokluktur insanı farıdan, ağar döner ahtını alır karıdan (F. Dağdaş, Eylül 1983!
* Yol sormakla bulunur.
* Yol üstüne bostan ekme el için, kocalıkta (ihtiyarlıkta) avrat alma el için.
* Yol yürümeyle, borç ödemeyle biter.
* Yola giden yorulmaz.
* Yolun otu kelin ***ü tatlı olur.
* Yolundan giden yorulmaz.
* Yolu yordamı, ormanı balta ile (Fatmana Dağdaş): Her işi usulüyle yap anlamında.
* Yolu yordamıyla, ormanı baltayla (geçersin-bitirirsin).
* Yorgandan gideceğine, urgandan gitsin ! Zarar cana gelmesin de mala gelsin! (Cincilerin Abdil’in kızı Safiye’den F. Dağdaş, 14.7.2000)!
* Yöğrük at yemini artırır.
* Yörük ne bilir bayramı, lak lak içer ayranı (F. Dağdaş, 1980).. Toplumla ilişkileri henüz yeterince olgunluk kazanmamış, gelişmekte olan kişilikleri ifadede kullanılır…
* Yuğur hamuru ekmek olsun, öğ hamuru katmer olsun… İşine özen göster! anlamında (F. Dağdaş, Mayıs 1980)….
* Yumurta ile pekmezi düşünen, boranayı yiyemez (A. Gülsoy’dan naklen Yaşar Gülsoy, 4.6.2007)!
* Yuvarlanan taş, yosun tutmaz.
* Yuvayı dişi kuş yapar (F. Dağdaş): Ailenin düzenli olarak işlemesi kadının maharetine bağlıdır anlamında. Benzer anlamda bir fikir aşağıda verilmiştir: Bugün eğer sahip olabildiğim herhangi bir değer varsa onların hepsinde bir kadının izi bulunur. Hayatı kitaplardan ve kadınlardan öğrendim (Ahmed Altan, Pazar Sohbeti, 4.6.2000, Zaman, s. 5).
* Yüksek tepelerde hem kurda hem yılana rastlanır. Birisi sürünerek, birisi uçarak ulaşmıştır (Sabiha Açar’dan (1926’lı) naklen Dr. Sadeddin Açar, 1956, Urfa-Birecik’lı,, 14.11.2007)!
* Yük altında ancak eşek (HAMAL)kalır.
* Yüz, yüzden utanır (Acıpayam-Darıveren’li Enver Oyma’dan naklen
.
 
Türk Atasözleri / Z

* Zahirenin ambarı sabanın ucundadır.
* Zahmetsiz rahmet olmaz.
* Zaman sana uymazsa sen zamana uy.
* Zararın neresinden dönülse kardır.
* Zemheride kar yağmadan kan yağması iyi.
* Zemheride sür de çalı ile sür.
* Zemheride yoğurt isteyen, cebinde inek taşır.
* Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır.
* Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır.
* Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.
* Zengin arabasını dağdan aşırır,züğürt düz ovada yolunu şaşırır.
* Zengin giyerse sağlıcakla, fakir giyerse nerden buldu ki derler.
* Zengin kesesini,züğürt dizini döver.
* Zengin kesesini döver, zügürt dizini.
* Zengin silkinse fakir bay olur.
* Zenginin azğını, kürk giyer yaz günü.
* Zenginin basması ipekli görünür.
* Zenginin horozu bile yumurtlar.
* Zenginin iki dünyası da mamurdur.
* Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.
* Zenginin malı züğürdün çenesini yorar.
* Zerdaliden kaval olmaz, al zurnadan haberi.
* Ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur.
* Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar.
* Zor oyunu bozar.
* Zora, beylerin borcu var.
* Zora dağlar dayanmaz.
* Zorla güzellik olmaz.
* Zurnada peşrev olmaz.
* Zurnayı biz çaldık parsayı o topladı.
* Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdir.
* Züğürt olup düşünmektense uyuz olup kaşınmak yeğdir.
* Züğürtlük, zadeliği bozar.
* Zırva tevil ***ürmez.
* Zahmetsiz rahmet olmaz.
* Zaman sana uymazsa sen zamana uy.
* Zan, hatıranın yalanıdır.
* Zannetmediğin yerden tilki çıkar.
* Zalim kadıdan insaflı subaşı yeğdir.
* Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var (Fatmana Dağdaş): Zalim, zulmüyle kalmaz. Zalimin zulmü karşılıksız kalmaz.
* Zarar faydanın kardeşidir.
* Zararın neresinden dönersen (dönülürse) kârdır.
* Zelzeleyi gören yangına razı olur.
* Zemheride sür de çalı ile sür.
* Zemheride yoğurt isteyen, cebinde bir inek taşır.
* Zemheriden sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
* Zemherinin hoşluğuna, Osmanlı’nın dostluğuna erilmez (F. Dağdaş’dan naklen Said Dağdaş, 5.1.2003)!
* Zengin adam, elindeki kendine yeten adamdır.
* Zengine varıp da pabuç çevireceğine, fakire var da dömen (dümen) çevir! (Yukarı Dodurgalı, Meryemlerin Meryem nineden (M. Kaplan) naklen, Aysel Sönmez, 25.05.2004): Fakirle evliliğin, ev idaresi açısından kadın yönünden olumlu yönü de olabileceğine vurgu yapılmaktadır.
* Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.
* Zengin kesesini, züğürt dizini döver.
* Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz.
* Zengine bir kıvılcım, güzele bir sivilce yetermiş.
* Zengine dokun geç, züğürtten sakın geç.
* Zenginin basması ipekli görünür.
* Zenginin gönlü olasıya, fakirin canı çıkar.
* Zenginin horozu bile yumurtlar.
* Zenginin kağnısı dağdan aşar, fakirin eşeği düz yolda şaşar.
* Zenginin malı, fakirin ağzını yorar.
* Zenginin malı, fakirin dölü kıymetli olur.
* Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.
* Zenginin ayıbı, fukaranın hastalığı meydana çıkmaz.
* Zenginin horozu bile yumurtlar.
* Zenginlikle sıcaktan zarar gelmez.
* Zevkin bedeli olmaz (Hasan Gölcük, 1963’lü, 3.7.2008, Çankırı-Çerkeş)! “Mutluluğun bedeli aranmaz” anlamında.
* Ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur.
* Ziyan satılmaz (F. Dağdaş, Aralık 1980)! Olup bitmiş işin ardından konuşulmaz anlamında.
* Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar.
* Zor, oyunu bozar (Demirdal, 1968, s. 574) ! Pehlivanların güreş tabiridir.
* Zora dağlar dayanmaz âşığa yollar dayanmaz.
* Zorla güzellik olmaz, zorla yemin kabul olunmaz.
* Zorla köpek domuz avına gitmez (M. Baz, 22.08.02): Zorla, isteksizce iş yaptırılmaz.
* Zöv zöv gezen kefensiz ölür! İsparta-Uluborlu ilçesi ve yöresinden (Demirdal, 1968, s. 574).
* Zulümle abad olanın ahiri berbad olur ! İsparta-Uluborlu ilçesi ve yöresinden (Demirdal, 1968, s. 574).
* Zurnada peşrev olmaz‚ ne çıkarsa bahtına.
* Zulüm ile âbad(mâmur) olanın akıbeti berbat olur.
 
Geri
Üst