20
EXE RANK
` La[S]T.# ~ @FENA ;;
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 25 Haz 2009
- Mesajlar
- 33,693
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 30
Basketbolun meşhurdur "Oyun kurucun kadar konuş" sözü. Nadir aksi örnekleri olsa da oyun kurucusu iyi olan takımlar genelde istediklerini elde eder veya elde etmeye daha çok yaklaşırlar. Bunun mantığını ise anlamak aslında çok zor değil. Kenarda coachun verdiği talimatların saha içindeki uygulayıcısı, sorumluluk alınması gerektiğinde bunu saha içinde alan ya da alacak ismi belirleyen, kısacası saha içindeki komutandır oyun kurucu. Savaşta komutan ve komutanın sorumluluk yüklediği liderler neyse, basketbolda da coach ve onun sorumluluk verdiği oyun kurucu odur. Çünkü her şey onun elinden başlar.
EuroBasket 2011 de bize aslında bu konuda gerekli dersi verdi. 16'dan 24'e çıkan turnuvanın katılımcı ülke sayısından ötürü ilk turda elenen "çoğu B sınıfı" takımları bir kenara koyarsak ikinci turda istediklerini alan takımların oyun kurucularında bu durumu görmek yeterli.
Sevgili Kaan Tunçbilek, işin sayısal boyutunu çok güzel özetlemiş. O yazıyı okumak için [U][B]TIKLAYIN[/B][/U]
İşin sayısal boyutuna girmeme gerek kalmadan, Litvanya'da olan biteni sıcağı sıcağına görebilen biri olarak olayın sayılara yansımayan ama istatistik kağıdına yansıyan kısımlarına değinmek istiyorum.
KOMUTAN'A SAYGI
Türkiye'nin aldığı sonuç hala tarışılıyor. Serbest atışlar, isteksizlik, coachin yetersizliği, bazı oyuncuların düşen performansları gibi çok sayıda faktörün, Kaunas bileti alamamızın ana nedeni olduğu dile getiriliyor.
Aslında bunların hepsinin az ya da çok etkisi var. Serbest atışlarımızın girmemesinin nedeni psikolojik ise bu psikolojiyi saha içinde düzenleyecek kişi kim? Takımın saha içindeki asıl lideri. Hangi ligde oynarsa oynasın, topu getiren adamdır takım arkadaşlarının saha içindeki komutanı. Eğer sahada, oyun kurucu olmayan bir takım lideri varsa (Mesela Türkiye'de Hidayet Türkoğlu, Los Angeles Lakers'ta Kobe Bryant gibi) o liderin saygı duyduğu isimdir oyun kurucu.
Bizde Kerem Tunçeri ve Ender Arslan bu işi yapmakta maalesef yetersiz kaldılar. Hatta onlar da (özelikle de Kerem) bu psikolojik çöküntünün kurbanı oldu.
Peki ya diğer takımlar? Ev sahibi Litvanya, aynı geçen yaz bizim yaptığımız gibi taraftar gücünü maksimum oranda kullanmasını bilerek çeyrek finale kaldı. Kariyerinin sonbaharını yaşayan Sarunas Jasikevicius, taraftarıyla coştukça coştu. Kalnietis ise bir çok maçta adeta kendi limitlerini zorladı.
Makedonya, buralara nasıl geldiği tartışıladursun, takıma sınıf atlattıran ismi Bo McCalebb. O oynadı, o attı, Makedonya kazandı. Diğer gruba kıyasla çok kolay bir yerden çıkıp gelseler de ABD'li guard olmadan buraları göremezlerdi sanırım. Bu oyuncunun yedeği de, Avrupa basketbolunun tozunu yeterince tutan Anadolu Efes'in yeni guardı Vlado Ilievski...
Fransa'da zaten Tony Parker gerçeği malum. Rakip takımın ilk beşini değiştirtecek yetenekleri var. (Türkiye'nin Fransa karşısına ilk beşte, Kerem yerine Parker'ın çabukluğuna daha kolay reaksiyon gösterebilecek Ender ile başlamak zorunda kalması gibi)
Yunanistan bu turnuvaya, iki süper, bir veteran ama hala iş yapabilecek guardından yoksun geldi. Savunmaları en büyük avantajlarıydı ancak oyun kurucu pozisyonunda sıkıntılı gözüküyorlardı. Nick Calathes bu pozisyonda elinden geleni yaptı. Nikolaos Zisis ise elinden geldiğince yardımcı olarak bir nevi combo guard görevi gördü. Onlar da aynı Makedonya gibi A veya B Grubu'nda olsaydı durumları ne olurdu bilinmez ama savunmaları ile geldikleri çeyrek finale, ekstra katkılara ihtiyaç duyacaklar ancak mevcut kadroda bu pek mümkün gözükmüyor.
İspanya Jose Calderon ve Ricky Rubio ile gerekli gözdağını verdi. CalderonNBA'in gediklisi Rubio ise neslinin en büyük yeteneği... Bazı yönleri eleştirilse de Rubio bu turnuvada birçok takımda ilk beş başlar. Turnuvada takım olarak ortalama 19.6 asist ile oynuyorlar. Tam da Gasol kardeşlerin istediği gibi...
Slovenya, Goran Dragic ve Jaka Lakovic ile tecrübeli ve skorer bir oyun kurucu rotasyonuna sahipti. Başka sorunları olsalar da oyun kurucu anlamında iyi bir ekiptiler. Bu sayede belki de diğer sorunlarının üzerlerini örtebildiler.
Skorerlerin ihtiyaç duyduğu pasları illa ki kısalar atacak diye bir kural yok.Hidayet Türkoğlu'nun Orlando Magic günlerinden hatırlayacağımız üzere, yetenekli uzun pasörler de bu işi yapabilir. Bunun bir örneği de Rusya'da yaşanıyor. J.R. Holden'ın emekliliği sonrası Sergey Bykov, Aleksey Shved gibi oyuncular saha içi komutanlığı işini yürütmeye çalıştılar ancak Victor Khryapa ve Andrei Kirilenko gibi ağır topların desteği olmasa bu ikili ne kadar yeterli olurdu bilinmez. Takımın asist liderinin açık ara, 2.04 metrelik Khryapa'nın olması da bunun bir göstergesi. Maç başına 74.5 sayı atan Ruslar, bu ortalamanın yanına ise maç başına 19.0 asistlik (Turnuva ikincisi) performans eklediler. Oldukça etkileyici...
Ve Sırbistan... Turnuvanın en fazla eleştirilen takımlarından olan Sırplar, son olarak Türkiye maçında da görüldü ki Milos Teodosic'e bağlı yaşıyor. İlk yarıdaki Teodosic resitali Sırbistan'ı ayakta tuttu. İkinci yarıda o durdu. Türkiye maça ortak oldu. Stefan Markovic ve Aleksandar Rasic'i de sayarsak bu üçlü maç başına ortalama toplam 11.9 asist ile oynuyorlar. Teodosic'i kafada bitirmek, zaten sallantıda olan Sırbistan'ı iyiden iyiye sıkıntıya sokabilir.
TAHMİNLERİM
Gelelim çeyrek final serileri ile ilgili tahminlerime...
İSPANYA - SLOVENYA
Slovenler turnuva başında, çantada keklik gibi görülen takımları yendikten sonra, kalitesi bir iki gömlek artan Rusya ve Yunanistan karşısında boyunun ölçüsünü aldı. Şimdi ise karşılarında turnuvanın favorisi var. Bu performansla işleri zor. Savunmalarına güveniyor olabilirler ancak İspanyagibi hemen her şekilde sayıya gidebilen bir takıma karşı bu avantajlarını 40 dakikaya yayabilmeleri çok zor.
İspanya ise performans olarak taş üstüne taş koyarak ilerliyor. Tek yenilgileri Türkiye karşısında. Ama, başta Pau olmak üzere Gasol kardeşler yavaş yavaş ağırlıklarını arttırıyorlar. Navarro ve Rudy de cabası...
İpleri erkenden ele almak isteyecek İspanyollar için çok zor bir çeyrek final maçı olmaz diye düşünüyorum.
MAKEDONYA - LİTVANYA
Makedonya, kapasitesinin çok çok üstüne çıktı. İyi de bir gruptaydı zaten ve kazanması gereken her maçı kazanarak buraya geldi. Rusya karşısında son saniye üçlüğünü yemeseler, rakipleri Sırbistan olacaktı. Şimdi ise ev sahibi Litvanya var karşılarında. Bu da 15 bin taraftarı karşılarına almaları anlamına geliyor. İnatçı yapıları, McCalebb ve Antic'in üstün formlarıyla buraya kadar geldiler ancak ev sahibi karşısında işleri çok zor. Bu arada power forvet Todor Gecevski'nin de elini kırdığı için turnuvanın kalanında oynamayacağını hatırlatalım...
Litvanya, güle oynaya ve müthiş bir şut yüzdesiyle kazandığı Sırbistanmaçının ardından Fransa'ya yenilip Almanya'yı ise son anlarda geçtiler. Son iki maçtaki performansları pek güven vermedi. Şutlar girmeyince devreye, ekstra performansları sokmaları gerekiyor. İşte o noktada Makedonya'nın göstereceği reaksiyon önemli. Çünkü karşılarında savunmada dikkatli bir takım olacak ve özellikle ilk yarıda başabaş bir oyun izlememiz beklentiler dahilinde.
İhtiyaç duyulması halinde, saha dışı faktörlerin de Litvanya'nın yanında olacağını düşünerek, Jasikevicius ve arkadaşlarını yarı finale yakın görüyorum.
FRANSA - YUNANİSTAN
Fransa bu turnuvanın gizli favorilerinden idi ancak artık bunun gizlisi saklısı kalmadı. Son İspanya yenilgisine kadar yenilgisiz geldiler ki bu maçlar arasında Sırbistan, Litvanya gibi takımlar karşısında alınan galibiyetler var. Son İspanya yenilgisinde ise Tony Parker ve Joakim Noah'ın oynatılmadıklarını hatırlatmak gerek. Sanki Yunanistan'ı Slovenya'ya tercih etmiş gibiydiler. Belli ki Komşu'yu gözlerine kestirdiler.
Yunanistan ise şu ana kadar gösterikleri performansla bana "Büyük takımı yeneriz" güvenini veremediler. Savunmaları en büyük avantajları ancak karşılarında, turnuvanın belki de en atletik takımı var. Her şekilde sayıya gitmek için uğraşacaklar. Tony Parker'ın deliciliği de bu savunmayı bozmada önemli rol oynayabilir.
Horozlar, isteyerek karşılarına aldıkları Yunanistan'a yarı final yüzü göstermez.
RUSYA - SIRBİSTAN
Ekollerin çarpışması, çeyrek finaller içinde sonucu en ortada mücadele görünümünde... Rusya, Kirilenko ve Khryapa'nın gelişiyle geçen yaz yansıttıkları silik görüntüden kurtuldu. Yukarıda ismi geçen iki oyuncunun takıma, özellikle hücumda zeka kattı. Çok skorer olmamasına rağmen asistlerle baskete giden, "one man show" olayına hiç girmeyen bir takım görüntüsünde Ruslar.
Sırbistan ise ikinci turda, özellikle savunmada büyük sıkıntılar yaşadı. Kadro kağıt üzerinde şampiyonluk adayı ancak özellikle Teodosic devrede olmazsa, diğer oyuncuların katkıları da ona göre oluyor. Kurt Coach Ivkovic, Kaunas'ta daha farklı olacaklarını söyleseler de, 2-3 günde takımda ne değişir, ne gelişir açıkçası bilemiyorum.
Toparlanmış, özlenen Sırbistan'ı sahada göreceğime inanmadığım için Rusya'nın yarı finale yükseleceğini düşünüyorum.
EuroBasket 2011 de bize aslında bu konuda gerekli dersi verdi. 16'dan 24'e çıkan turnuvanın katılımcı ülke sayısından ötürü ilk turda elenen "çoğu B sınıfı" takımları bir kenara koyarsak ikinci turda istediklerini alan takımların oyun kurucularında bu durumu görmek yeterli.
Sevgili Kaan Tunçbilek, işin sayısal boyutunu çok güzel özetlemiş. O yazıyı okumak için [U][B]TIKLAYIN[/B][/U]
İşin sayısal boyutuna girmeme gerek kalmadan, Litvanya'da olan biteni sıcağı sıcağına görebilen biri olarak olayın sayılara yansımayan ama istatistik kağıdına yansıyan kısımlarına değinmek istiyorum.
KOMUTAN'A SAYGI
Türkiye'nin aldığı sonuç hala tarışılıyor. Serbest atışlar, isteksizlik, coachin yetersizliği, bazı oyuncuların düşen performansları gibi çok sayıda faktörün, Kaunas bileti alamamızın ana nedeni olduğu dile getiriliyor.
Aslında bunların hepsinin az ya da çok etkisi var. Serbest atışlarımızın girmemesinin nedeni psikolojik ise bu psikolojiyi saha içinde düzenleyecek kişi kim? Takımın saha içindeki asıl lideri. Hangi ligde oynarsa oynasın, topu getiren adamdır takım arkadaşlarının saha içindeki komutanı. Eğer sahada, oyun kurucu olmayan bir takım lideri varsa (Mesela Türkiye'de Hidayet Türkoğlu, Los Angeles Lakers'ta Kobe Bryant gibi) o liderin saygı duyduğu isimdir oyun kurucu.
Bizde Kerem Tunçeri ve Ender Arslan bu işi yapmakta maalesef yetersiz kaldılar. Hatta onlar da (özelikle de Kerem) bu psikolojik çöküntünün kurbanı oldu.
Peki ya diğer takımlar? Ev sahibi Litvanya, aynı geçen yaz bizim yaptığımız gibi taraftar gücünü maksimum oranda kullanmasını bilerek çeyrek finale kaldı. Kariyerinin sonbaharını yaşayan Sarunas Jasikevicius, taraftarıyla coştukça coştu. Kalnietis ise bir çok maçta adeta kendi limitlerini zorladı.
Makedonya, buralara nasıl geldiği tartışıladursun, takıma sınıf atlattıran ismi Bo McCalebb. O oynadı, o attı, Makedonya kazandı. Diğer gruba kıyasla çok kolay bir yerden çıkıp gelseler de ABD'li guard olmadan buraları göremezlerdi sanırım. Bu oyuncunun yedeği de, Avrupa basketbolunun tozunu yeterince tutan Anadolu Efes'in yeni guardı Vlado Ilievski...
Fransa'da zaten Tony Parker gerçeği malum. Rakip takımın ilk beşini değiştirtecek yetenekleri var. (Türkiye'nin Fransa karşısına ilk beşte, Kerem yerine Parker'ın çabukluğuna daha kolay reaksiyon gösterebilecek Ender ile başlamak zorunda kalması gibi)
Yunanistan bu turnuvaya, iki süper, bir veteran ama hala iş yapabilecek guardından yoksun geldi. Savunmaları en büyük avantajlarıydı ancak oyun kurucu pozisyonunda sıkıntılı gözüküyorlardı. Nick Calathes bu pozisyonda elinden geleni yaptı. Nikolaos Zisis ise elinden geldiğince yardımcı olarak bir nevi combo guard görevi gördü. Onlar da aynı Makedonya gibi A veya B Grubu'nda olsaydı durumları ne olurdu bilinmez ama savunmaları ile geldikleri çeyrek finale, ekstra katkılara ihtiyaç duyacaklar ancak mevcut kadroda bu pek mümkün gözükmüyor.
İspanya Jose Calderon ve Ricky Rubio ile gerekli gözdağını verdi. CalderonNBA'in gediklisi Rubio ise neslinin en büyük yeteneği... Bazı yönleri eleştirilse de Rubio bu turnuvada birçok takımda ilk beş başlar. Turnuvada takım olarak ortalama 19.6 asist ile oynuyorlar. Tam da Gasol kardeşlerin istediği gibi...
Slovenya, Goran Dragic ve Jaka Lakovic ile tecrübeli ve skorer bir oyun kurucu rotasyonuna sahipti. Başka sorunları olsalar da oyun kurucu anlamında iyi bir ekiptiler. Bu sayede belki de diğer sorunlarının üzerlerini örtebildiler.
Skorerlerin ihtiyaç duyduğu pasları illa ki kısalar atacak diye bir kural yok.Hidayet Türkoğlu'nun Orlando Magic günlerinden hatırlayacağımız üzere, yetenekli uzun pasörler de bu işi yapabilir. Bunun bir örneği de Rusya'da yaşanıyor. J.R. Holden'ın emekliliği sonrası Sergey Bykov, Aleksey Shved gibi oyuncular saha içi komutanlığı işini yürütmeye çalıştılar ancak Victor Khryapa ve Andrei Kirilenko gibi ağır topların desteği olmasa bu ikili ne kadar yeterli olurdu bilinmez. Takımın asist liderinin açık ara, 2.04 metrelik Khryapa'nın olması da bunun bir göstergesi. Maç başına 74.5 sayı atan Ruslar, bu ortalamanın yanına ise maç başına 19.0 asistlik (Turnuva ikincisi) performans eklediler. Oldukça etkileyici...
Ve Sırbistan... Turnuvanın en fazla eleştirilen takımlarından olan Sırplar, son olarak Türkiye maçında da görüldü ki Milos Teodosic'e bağlı yaşıyor. İlk yarıdaki Teodosic resitali Sırbistan'ı ayakta tuttu. İkinci yarıda o durdu. Türkiye maça ortak oldu. Stefan Markovic ve Aleksandar Rasic'i de sayarsak bu üçlü maç başına ortalama toplam 11.9 asist ile oynuyorlar. Teodosic'i kafada bitirmek, zaten sallantıda olan Sırbistan'ı iyiden iyiye sıkıntıya sokabilir.
TAHMİNLERİM
Gelelim çeyrek final serileri ile ilgili tahminlerime...
İSPANYA - SLOVENYA
Slovenler turnuva başında, çantada keklik gibi görülen takımları yendikten sonra, kalitesi bir iki gömlek artan Rusya ve Yunanistan karşısında boyunun ölçüsünü aldı. Şimdi ise karşılarında turnuvanın favorisi var. Bu performansla işleri zor. Savunmalarına güveniyor olabilirler ancak İspanyagibi hemen her şekilde sayıya gidebilen bir takıma karşı bu avantajlarını 40 dakikaya yayabilmeleri çok zor.
İspanya ise performans olarak taş üstüne taş koyarak ilerliyor. Tek yenilgileri Türkiye karşısında. Ama, başta Pau olmak üzere Gasol kardeşler yavaş yavaş ağırlıklarını arttırıyorlar. Navarro ve Rudy de cabası...
İpleri erkenden ele almak isteyecek İspanyollar için çok zor bir çeyrek final maçı olmaz diye düşünüyorum.
MAKEDONYA - LİTVANYA
Makedonya, kapasitesinin çok çok üstüne çıktı. İyi de bir gruptaydı zaten ve kazanması gereken her maçı kazanarak buraya geldi. Rusya karşısında son saniye üçlüğünü yemeseler, rakipleri Sırbistan olacaktı. Şimdi ise ev sahibi Litvanya var karşılarında. Bu da 15 bin taraftarı karşılarına almaları anlamına geliyor. İnatçı yapıları, McCalebb ve Antic'in üstün formlarıyla buraya kadar geldiler ancak ev sahibi karşısında işleri çok zor. Bu arada power forvet Todor Gecevski'nin de elini kırdığı için turnuvanın kalanında oynamayacağını hatırlatalım...
Litvanya, güle oynaya ve müthiş bir şut yüzdesiyle kazandığı Sırbistanmaçının ardından Fransa'ya yenilip Almanya'yı ise son anlarda geçtiler. Son iki maçtaki performansları pek güven vermedi. Şutlar girmeyince devreye, ekstra performansları sokmaları gerekiyor. İşte o noktada Makedonya'nın göstereceği reaksiyon önemli. Çünkü karşılarında savunmada dikkatli bir takım olacak ve özellikle ilk yarıda başabaş bir oyun izlememiz beklentiler dahilinde.
İhtiyaç duyulması halinde, saha dışı faktörlerin de Litvanya'nın yanında olacağını düşünerek, Jasikevicius ve arkadaşlarını yarı finale yakın görüyorum.
FRANSA - YUNANİSTAN
Fransa bu turnuvanın gizli favorilerinden idi ancak artık bunun gizlisi saklısı kalmadı. Son İspanya yenilgisine kadar yenilgisiz geldiler ki bu maçlar arasında Sırbistan, Litvanya gibi takımlar karşısında alınan galibiyetler var. Son İspanya yenilgisinde ise Tony Parker ve Joakim Noah'ın oynatılmadıklarını hatırlatmak gerek. Sanki Yunanistan'ı Slovenya'ya tercih etmiş gibiydiler. Belli ki Komşu'yu gözlerine kestirdiler.
Yunanistan ise şu ana kadar gösterikleri performansla bana "Büyük takımı yeneriz" güvenini veremediler. Savunmaları en büyük avantajları ancak karşılarında, turnuvanın belki de en atletik takımı var. Her şekilde sayıya gitmek için uğraşacaklar. Tony Parker'ın deliciliği de bu savunmayı bozmada önemli rol oynayabilir.
Horozlar, isteyerek karşılarına aldıkları Yunanistan'a yarı final yüzü göstermez.
RUSYA - SIRBİSTAN
Ekollerin çarpışması, çeyrek finaller içinde sonucu en ortada mücadele görünümünde... Rusya, Kirilenko ve Khryapa'nın gelişiyle geçen yaz yansıttıkları silik görüntüden kurtuldu. Yukarıda ismi geçen iki oyuncunun takıma, özellikle hücumda zeka kattı. Çok skorer olmamasına rağmen asistlerle baskete giden, "one man show" olayına hiç girmeyen bir takım görüntüsünde Ruslar.
Sırbistan ise ikinci turda, özellikle savunmada büyük sıkıntılar yaşadı. Kadro kağıt üzerinde şampiyonluk adayı ancak özellikle Teodosic devrede olmazsa, diğer oyuncuların katkıları da ona göre oluyor. Kurt Coach Ivkovic, Kaunas'ta daha farklı olacaklarını söyleseler de, 2-3 günde takımda ne değişir, ne gelişir açıkçası bilemiyorum.
Toparlanmış, özlenen Sırbistan'ı sahada göreceğime inanmadığım için Rusya'nın yarı finale yükseleceğini düşünüyorum.