3
EXE RANK
`~DeathGate~`
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 23 Ağu 2012
- Mesajlar
- 3,549
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 31
İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, liderliğini İranlı 'profesör' lakaplı Behrouz Abedi'nin yaptığı göçmen kaçakçılığı şebekesini 8 ay boyunca adım adım takip ederek çökertti. Çete lideri Abedi'nin örgütü 7 ayrı kola bölerek konsolos gibi yönettiği tespit edildi. Özellikle İran'da aranan kişileri Avrupa ülkelerine kaçıran Abedi'nin, 7 ayrı birimin başına en güvendiği adamları getirdiği belirlenirken, yaptığı pasaportların ve sahte vizelerin kalitesi de polisi şaşırttı. Çetenin İran'dan getirdiği kaçak göçmenlerle Dominik Cumhuriyeti vatandaşı Roza kod adlı Adalgia Del Carmen Caba Tavares'in ilgilendiği teknik takipte ortaya çıktı. 2007'de Dominik Cumhuriyeti'nde bir güzellik yarışmasına katıldığı ve 3'üncü olduğu belirlenen Tabares'in çetenin 'halkla ilişkiler sorumlusu' gibi çalıştığı, İran'dan getirilen göçmenlerle birebir teması sağladığı anlaşıldı.
İSTANBUL'DA EVE YERLEŞTİRİYORDU
Sekiz ay boyunca saniye saniye süren takipte, konsolosluk gibi çalışan çete üyelerinin ilk olarak İran'da uyuşturucu ve adli suçlara karışan kişilerle irtibat kurup sahte pasaport ile Türkiye'ye getirdiği görüldü. Halkla ilişkiler sorumlusu gibi çalışan Roza kod adlı Tavares İran'dan gelen göçmenleri İstanbul'da hazırlanan evlere yerleştiriyordu. Çete üyelerinin teknik takibine de ilgiç ayrıntılar takıldı. Şifreli telefon konuşmalarında sahte pasaportlara 'defter' denildiği, pasaport vizesinin ülke sınırından geçip geçmediğinin ise 'canlı' ve 'cansız' kelimeleri ile şifrelendiği belirlendi. Behrouz Abedi'nin sahte vize kullandığı anlaşılan kişiye "Nasıl olur? Aynı vize ile aileni de gönderdik" dediği de konuşmalara yansıdı.
Paralarla altınlar 'hawala' ediliyorduGöçmenlerin İran'da bulunan mal varlıkları çete tarafından ilk olarak İstanbul'a getiriliyordu. Para ve altınların İran'dan çıkarılması için çete 'hawala' adı verilen yöntemi kullanıyordu. Yani kaçırılacak kişi tüm para ve altınlarını komisyon karşılığında çetenin İran'da irtibat halinde olduğu döviz bürolarına bırakıyor, döviz bürosu da İstanbul'da anlaşmalı olduğu döviz bürosuna, kendilerine bırakılan altın ve paranın miktarını iletiyordu. İran'da döviz bürosuna bırakılan para ve altınlar İstanbul'a gelince Kapalıçarşı'da bulunan bir döviz bürosundan geri alınıyordu.
İSTANBUL'DA EVE YERLEŞTİRİYORDU
Sekiz ay boyunca saniye saniye süren takipte, konsolosluk gibi çalışan çete üyelerinin ilk olarak İran'da uyuşturucu ve adli suçlara karışan kişilerle irtibat kurup sahte pasaport ile Türkiye'ye getirdiği görüldü. Halkla ilişkiler sorumlusu gibi çalışan Roza kod adlı Tavares İran'dan gelen göçmenleri İstanbul'da hazırlanan evlere yerleştiriyordu. Çete üyelerinin teknik takibine de ilgiç ayrıntılar takıldı. Şifreli telefon konuşmalarında sahte pasaportlara 'defter' denildiği, pasaport vizesinin ülke sınırından geçip geçmediğinin ise 'canlı' ve 'cansız' kelimeleri ile şifrelendiği belirlendi. Behrouz Abedi'nin sahte vize kullandığı anlaşılan kişiye "Nasıl olur? Aynı vize ile aileni de gönderdik" dediği de konuşmalara yansıdı.
Paralarla altınlar 'hawala' ediliyorduGöçmenlerin İran'da bulunan mal varlıkları çete tarafından ilk olarak İstanbul'a getiriliyordu. Para ve altınların İran'dan çıkarılması için çete 'hawala' adı verilen yöntemi kullanıyordu. Yani kaçırılacak kişi tüm para ve altınlarını komisyon karşılığında çetenin İran'da irtibat halinde olduğu döviz bürolarına bırakıyor, döviz bürosu da İstanbul'da anlaşmalı olduğu döviz bürosuna, kendilerine bırakılan altın ve paranın miktarını iletiyordu. İran'da döviz bürosuna bırakılan para ve altınlar İstanbul'a gelince Kapalıçarşı'da bulunan bir döviz bürosundan geri alınıyordu.