Değerli Üyelerimiz sizler için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Lütfen 10 saniyede üye olarak bizlere destek olunuz... 😊 Tüm sorunları bize bildirebilirsiniz
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bir gecedir bütün geceler gibi
Saçlarındatanıdığın ellerin en ağırı
Gözlerinde maceraların en derini...
Sana anlatırlar geçenle kalandan
Bir gecedir bütün geceler gibi
Karanlıklardanaydınlıklardan
Ne varsa kendincedir
Pencere camlarında ışıklar parlar
Halıda yatar eşyanın gölgesi
İç içedir artık sokaklarevlerodalar
Duvarlar bakışları keserkapılar sesi
Ne varsa kendincedir
Değişir sezilecek kadar yavaştan
Değişir istenen istenmeyen
O koruyan zor yalanlar silinir
Büyür kolay bir doğrubilinensöylenmeyen
Uyuyanlar uyanmışölüler dirilmiştir
Bir gecedir sana doğru senden
Bir gecedir sana doğru senden...
Geçen yaşadığındıryaşarken anlamadan
Kalan bir gerçektir belki
Bir iğne gibi kaybolanbir bardak gibi kırılan
Gelen sanki beklediğindir
Ve gidenen tatlıen sıcaken kocaman..
Gözlerini kaçıramazsın geçmiş ola
Artık derebeyindir senin o görmüşlüğün
Köleliğin sana işitir yaşlandıkça o ve sen
Onun yaşamışlığındadır senin ölmüşlüğün
Artık o sende hep yaşayan bir ölüm
Başka görüntülerle gelir öbür açılarıyla
Seni yerinden eder gider
Gelir yerinden eder...
Pasını siler kimse anlamaz sen anlarsın
Sen anladıkça o sende hep yaşayan bir ölüm
Gözlerini kaçıramazsın geçmiş ola
Artık derebeyindir senin o görmüşlüğün
Köleliğin sana işitir yaşlandıkça o ve sen
Onun yaşamışlığındadır senin ölmüşlüğün
Artık o sende hep yaşayan bir ölüm
Başka görüntülerle gelir öbür açılarıyla
Seni yerinden eder gider
Gelir yerinden eder...
Pasını siler kimse anlamaz sen anlarsın
Sen anladıkça o sende hep yaşayan bir ölüm...
" İnsanın acısı dikenidir içinde yalnızca kendine batan .... "
"İşte bu diken kanattıkça ruhunuzu ilk olarak ayyaş bir yorgunluk karşılar sabahları güneş yerine sizi. Helede sıkıcı bir pazar günüyse yeni bahaneler ve sonlar üretemez olur ruhunuz. Yani bir nevi üretimhaneniz mühürlenmiş durumdadır artık ve hiç bir patlamaya müsade etmez ruhunuzda militan sözleriniz... İkinci olarak olarak tamir ettiğiniz ve cilaladığınız tüm aşklarınızın sizi sadece kendisi için istediği haberlerini alırsınız televizyonların ana haber bültenlerinden. Bilirsiniz ki az sonra atlatma bir haber olarak dile düşecektir aşklarınız. Sırf bu yüzden hiç sevmezsiniz reytingi yüksek aşklarınızı. Haberleri bitirir ve reklam arasına geçersiniz hayatınızın. Çünkü egolarınıza sponsor olmuş birileri hep var olacaktır artık...
"İnsanın acısı dikenidir içinde yalnızca kendine batan..."
İşte bu diken battıkça ruhunuza gerçek denen şeyin oyaladığınız kendinizde saklı olduğunu öğrenirsiniz yavaş yavaş ama kimseye söylemezsiniz bunu. Hem bunu bilmek için büyücü kocakarılara benliğinizi satmaya gerekte yoktur artık... Ağlamak ve sevgiyi yutkunmak için kendinize yalancıktan olan sevinçler yaratmaya başlarsınız zamanla . Yalancı sevinçlerinizden karşılıksız sevmeyi daha çok öğrenmek için rüşvet vermeye razı duruma gelmiş bulursunuz kendinizi ...
"İnsanın acısı dikenidir içinde yalnızca kendine batan..." İşte bu diken öyle bir gerçeklikle durur ki ruhunuzda uzun cümlelerinizin sonunda hiç bir şeyi anlatamadığınız gerçeği suratınıza bir tokat gibi vururcanınızı yakar... Aşkın içinde oluşturduğunuz gölgeler sizi takip eder...
Bu takipten ve ruhunuzda ki dikenlerden kurtulmak için geriye tek bir şansınız kalmıştır artık. İçinizde biriktirmeniz acınızıhüznünü ve beklemektir o şans. Yüzyıllar sürse de beklemelisinizdir artık. Siz direndikçe ruhunuza batan bu acıya ve var oldukçakarşı koydukça gölgelerinizsevgi yüklü bulutlarınızgökkuşağınızın renkleri de var olacaktır... Eğer buna dayanabilirseniz tutmaya başlar direncinizin ve aşkınızın mayası. Direndikçe içinizdeki kederlerinhüzünlerinacıların nasıl aşka mayalaşacağını görmeye başlarsınız. Tıpkı sütün yoğurdaüzümün şarabaanne-sonun rakıyamayanın ekmege dönüştügünü gibi ...Yeter ki bekleyin ve isteyin...
Şayet direnemezseniz buna sonsuza kadar kanatacaktır aşkın ve ruhunuzun dikeni sizi..
"-Peki sen ne yapacaksın? derseniz" sadece dua edebilirim size altın kanatlı melekler ellerinizden tutsun kuşlar size sevgi taşısınmelekler yüreğinizden öpsün diye. Ha unutmadan birde bu direncinizin ve yaptıklarınızın güzelliğitemizliğidoğruluğuonurluluğu size bu dikenlerini batıran aşklarınızı size hayran bıraktıracaktır söylemedi demeyin."
Bir ses değildi beklediğim yada çığlık..
Yada belirgin bir şey değildi bu gece ki uykusuzluğumun nedeni..
Bir fısıltı beklemekte yüreğim uzaklardan..
Bir ışık belki
Belki küçücük bir gülümseme senden gelecek olan benliğime..
Ama ne olursa olsun seninle ilgili…
Ne olursa olsun senden…
Uzak diyarlara yol alırken sen
Yargısız infazlara kurban ettiğim yüreğimi kan revan içinde attın bir göl kenarına sevgili…
Balıklara yem olan bir hiçliğin içinde kaybolmaktayım şimdi..
Ve beklemekteyim.…
Evet sadece beklemekte.
Hadi bir fısıltı yeter yeniden canlanmama
Bir ses değil..
Diyorum ya yada bir çığlık..
Ufacık bir esinti gelsin yeter senden bana sebepsiz..
Bir gariban şarkının içine gizle mesela umutlarımı
Ve yolla bana bulunduğun ülkenin denizinden şişe içinde yüzünde gülümseyişin.
Yar…
Sadece bağırsam sana böyle…
Yarrrrrr….
Desem duyar mısın gittiğin yerlerden sesimi?..
Duyup ta fısıltılarla karşılık verir misin yüreğime sevgili?
Yar
Özler misin sen de benim seni özlediğim gibi?
Ah ne çok sevmişim halbuki yüreğini..
Ve ne çabuk kaybetmişim sahip çıkmam gerekirken yüreğimi…
Hadi bir fısıltı gönder n’olur
N’olur hafif bir esintiye emanet et gülümsemeni..
Kokunu yolla bana
Yolla ki bileyim senin de özlediğini beni…
Yarım kalmış ruhum bilsin seninde eşlik ettiğini…
Her bir şeyim tamken yaşamda sen yoksun ya her şey yarım hayatımda…
Ve ben infaz ettiğin yüreğimin başında özlemekteyim seni sevgili..
Her özlediğimde yanmakta canım ve her yanışta daha fazla özlem doldurmakta yüreğimi…
Ve…
Ve bir ses değildi beklediğim ya da çığlık..
Yada belirgin bir şey değildi bu gece ki uykusuzluğumun nedeni..
Bir fısıltı beklemekte yüreğim uzaklardan...
Bir varmış bir yokmuş diye başlar bütün masallar.
Ellerim soğuk şimdi üşüyorum bedenimdudaklarım buza dönmüş.
Yokum say beni ey hayat doğmamış gibi...
Sayki hiç yaşamadım tatmadım acıyı ihaneti.
Masalım da olmadı sonu mutlulukla biten.
Gökten üç elma düşmesini beklemiyorum artık
yorgunum ey hayat yorgun..
Yüreğinin umudu olduğum anlarıYalnızlığını paylaştığım zamanları Hatırla
Ve sana çok yakışan tebessümün olsun yüzünde
Hoş ben senin gözlerinin nemlendiği anları seviyorum ya...
O zaman ne kadar çok sevildiğimi anlıyorum
Beni güzel hatırla aşkım !
Yanındayken ne kadar çabuk geçerdi zaman...
Ellerimi saçlarında hatırlaKızgın değilim sana ..
Ben yaşamayı bilemedim...
Gün senden ışık alsada bir renge bürünse
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse
Herşey silinip kayboluyorken nazarından
Yalnız o gözlerinin nuru görünse...
Bulanık bir nehrin sularına baktığında da
Görebilir pekala insan;
Deniz mavisi düşler…
Ve bazen de bulanık mavisine düşer denizin
İçinde yaşattığı umut rengi düşler…
Öldürmeyen intiharları denemekle
Bizi yüreğinde öldürenleri yaşatıyoruz hep
Ki bir gün ortak intiharlarda buluşmak için
Yaşamak adına ölmek diyoruz…
Bilirim
Hiç tanımadığım insanların hayat gemileri için
Bir el sallayıştan ötesi değil;
Yüreğimdeki enkazdan kaçırılan harflerin
Sayfalardaki renksizliği…
Terk edilmiş o kadar çok insan var ki
Terk edenini öldürememiş
İçindeki intiharlarda…
Terk edenlerse terk ettikleri kendilerinden
Haberdar bile değil henüz…
Yüreğin susması şairliğin ilk hecesiydi de
Ben mi görmemiştim;
Mutlu şiirler yazarken mutsuz bir kalemle
Ne çok isterdim
Kanadı kırık bir martı olmayı
Ya da önce bir kanadım olsun isterdim;
Can kırıklıklarımı taşıyacak…
Gitsem ölümkalsam ölüm;
Soluğu kesilmiş bir ayrılıktan payıma düşen
Hayatı bir sözlük anlamıyla yaşayamayacak kadar yenik
Gerçek anlamıyla yaşadığım kadar yorgunum…
Neden hep benim yüreğime saplanır parçaları bilmem;
Kalemi kırılan sevdaların…
Başkalarında okunup altı çizilmiş
Sözcükleri gibiyim yasak bir kitabın
Söyleyeceklerim varsa da içimde görünenler dışında
Bana çizilen sınırdan sonrası çift yönlü bir uçurum sadece biliyorum…
“Mavirinin renk cümbüşünde gülemeyen umuda biraz gri sürülse
Hüzün pek mi renksiz kalır” diyorum bazen kendime…
Belki de
Belli bir süre sonra karanlığa alışması gibi gözlerin
Yürek de yalnızlığa alışır kim bilir…
Peki ama yüreğin gündüzüne inen gece
Umudu gölgeleyebilir mi hiç ve sürülmüş olarak hayatın mutluluk makamından
Neden hep makamsız susar yürek ki farksızsa eğer bir etten
Neden kucaklar acıyı bir çığ gibi yürekten!...
İki yakasını bir araya getiremeyen kent Büyük İstanbul…
Söylesene ben nasıl uyurum şimdi senin kışında
Sana ölü kentliğini unutturmuş sevdamı yatırmışken sen ölüm uykusuna!...
Ağır bir yenilginin cüzzam madalyonu bu
Yatalak gülüşlerim…yüzümdeki hüzne taktığın
Biliyor musun; yuttuğun hayatlardan arda kalan cılız bir kılçığım ben
Ve hala boğazına takılıyorum her nefes alışımla
Koynunda taşıdığın sevdaların
Hangi biri gülebildi ki küllerini savurmadan rüzgarına…
Bana herhangi bir insandan daha yabancı olmayı seçen sevgili
Sense al ***ür şimdi öfkemi benden uzaklarakulaklarına varmadan öldür çığlıklarımı…
Suda beklet yaşanmış ne varsa
Yaklaştırır belki seni bir aşkın ilk kavuşma anına…
Bırak uğruna ölümler kuşanan kanatlı şiirlerime
Bulaştırdığın griye emanet
Kalsın insanüstü hüznüm…
Korkma griliğime ortak etmem kimseleri yar
Bilmem kaçıncı bakışın bu yırtık bir sayfadaki kendine
Aynaları kırılmadı mı hala kuru ezberinin…
İnhihar sınırına taşınmış hayatımıhayatından kaçırmaya devam et sen
Yağmur sonrası toprak kokuları dolduğunda içine
Anla ki; birileri hala senin yüreğine baharlar ekme telaşı içinde…
Ya da bir insan öldürmeyen bir intiharla
Gerçekten ölmüş demektir…
Unutma hayat yabancısı olduğun insanlarla gelir sana sevgili
Ve sen yabancılığınla gidersin hayattan …
Uzanırken ellerim düşsel güzelliğine yüzünün
Tek bir damla gözyaşında boğmak istiyor yalnızlığı yüreğim...
Şimdi benden uzaktasın biliyorum
Ve seni hiç görmeden seni uzağından...
Ve seni bana emanet ettiğin yüreğinden seviyorum...
Ölümsüz bir sevdaya gebe kalıyor şimdi yazgımız...
Seni sevmek
Avuçlarımdayken ellerin;
Ve bakarken gözlerinin içine
Bir aşk şiiri fısıldamak yüreğine...
puslu bir sabah ayazını peşimden sürükleyerek gidiyorum.
yalnızlığımı köhne bir sandalın sahipsiz sürüklenişine bırakırken
hüznüm ardından ağlıyordu
alışkanlığından vazgeçen bir tiryaki gibi sıkıp yumruklarımı
arkama dönüp bakmadan gidiyorum..
sahibi olmadığım ama üzerime zorla giydirilen
bir beden büyük bütün kaçışları ihtiyacı olanlara bırakacaktım
vicdanım el vermedi
usulca soyundum
ve sahiplerine geri verilmek üzere bir kenara bıraktım hepsini
gidiyorum..
umudum küçük bir kız çocuğu
el sallayarak çağırıyor beni uzaklardan
ısrar etmeyeceksin kalmam için ama hani olur ya yine de etme yapamadığım tek şeydi baharda kardelen yetiştirmek
sen onu istedin mahcup oldu yüreğim
gidiyorum..
oysa benim de hayallerim vardı;
dans edecektim yağmurda
sonbahar’a vedaları değil gülüşleri yapıştıracaktım
çiçekler alacaktım olur olmadık zamanlarda
fazla geldi çıplak elle çizdiğim resim tuvaline
konuşturma beni giderayak
çünkü ödünç aldım suskunluk adını verdiğin silahını
gidiyorum..
eskiden olsa eteğimi çekiştirip beni kandırırdı içimdeki çocuk
üzüleceğimi bile bile
gözlerine buzdan sarkıtları sen mi yerleştirdin..?
ki artık ağlayamıyor bile
onu bu kurak duygusuz ve yeşili az topraklarda
her şey iyi olacak gibi asılsız vaatlerle büyütüp
hayata kazandırmam olanaksız
o çok sevdiğin korkularını
her mevsime açık pencerenden içeriye bırakarak
içimdeki her şeyden habersiz çocukluğumu yanıma alarak gidiyorum..
sen bir bedenle sevişmek istedin
bense yüreğinle ve beyninle ve gözlerinle
adımlarımızın uyumsuz olduğunu neden hemen kabullenemedim diye kırılarak kendime
gidiyorum..
şimdi notaları sahipsiz ve öksüz kalmış yarım bir şarkı sözleridır sevmek
canımı daha fazla acıtamayacağını bilmek
biraz olsun mutlu ediyor beni
sürüklenmiyorum dikkat et
gidiyorum..
sessizce ve hiçbir şey yaşamamış gibi
bir süre sonra denize ulaşıp
korunaklı seyir defterimin ilk sayfasına taze ve diri umutlar işleyeceğim
yüreğimi çıkartıp her şeyiyle masaya dökerken
senden daha cesur olduğum için utanma sakın
bu cesaret
çocukların masum dualarından çaldığım inatçı bir bekleyişti sadece
bana balonlar alabilecek kadar yürekli bir sevgiyi
korkularıma rağmen başım dik karşılayacağıma dair söz vererek gidiyorum..
bir bedeni değil bir yüreği özlediğin vakit
umarım zamanın olur güneşin doğuşunu huzurla izlemek için
bana ait olan ve olmayan
bütün soruları ve cevapları ardımda bırakarak gidiyorum..
az kullanılmış ve bayandan bir sevda bırakıyorum sana
yolun açık olsun..
Ellerimden çıkmıyor ellerinin izi
Yalnızlık çalarken sirenlerini
Sensiz duygular da anlamsız
Nasıl yığdın aramıza
Bunca dağı ovayı denizi
Ayaklarıma dolaşıyor gözyaşlarım
Özlem yine dizi dizi
Sular akmıyor
Sevişmeler yakmıyor tenimizi.
Ben hüzün avcısıyım bilirsin
Bu yakınmalar kendime
Sen üstüne alınma
Yalnız da çoğaltırım gizi
Gece beni çağırıyor bak
Şimdi dalarım cadde sokak
Yüreğimde gecikmiş boşluk
Ellerimde ellerinin izi.