Edebiyat Terimleri Sözlüğü

-Ş-

Şairanelik: Özellikle şiirde belirli sözcüklerin kullanıla kullanıla kalıplaşması, sözcüklerin duygusal ve çağrışımsal anlatımları yönünden tazeliklerini yitirmesi durumu.

Şarkı: Divan edebiyatında murabbadan doğmuş bir şiir biçimi. Bestelenmek amacıyla oluşturulan ve dört dizelik bentlerle kurulan bu şiir biçiminin, Halk edebiyatındaki türkü türünün etkisiyle oluştuğu sanılıyor.

Şathiyat: Tekke edebiyatına özgü bir şiir biçimi. Tanrı'yla senli benli, onunla söyleşircesine yazılan deyişlere verilen ad.

Şatranç: 19. yüzyıl saz şairlenin seyrek kullandıkları bir şiir biçimi.

Şiir: Dilin doğuşuyla oluşmaya başlayan; bütün edebiyat türlerine kaynaklık eden en eski edebiyat türü. En belirgin özelliği ritme dayanması, söylemsel niteliklerinin bulunması olarak tanımlanabilir.

Şişirme: Sözlü ve yazılı anlatımda ele alınan, üzerinde durulan bir sorun, durum ya da herhangi bir konuyu gereksiz ayrıntılarla ele alma, onu aşırı ölçüde genişletme.

Şive: Bir dilin değişik kültür düzeylerine göre farklı biçimlerde konuşulma özelliği
 
-T-

Tanık Gösterme: Sözlü ya da yazılı anlatımda öne sürülen bir savı açımlayıp geliştirmek için üzerinde durulan konuda tanınmış, uzman bir kişinin adını anma ve düşünceyi güçlendirmek için anılan kişinin bir düşüncesini aktarma.

Tanımlama: Sözlü ya da yazılı anlatıda düşünceyi geliştirme yollarından biri. Nitelik ve özellikleriyle bir kavramı belirleme, işlevini gösterme ya da onu benzerlerinden ayırıcı yönlerini dökümlendirme olarak da açıklanabilir.

Tanzimat Edebiyatı: 1860'da Tercüman-ı Ahval gazetesinin çıkmasıyla başlayan, Divan edebiyatı geleneklerini bir yana bırakarak Batı kültürüne yönelmeyi, Batı düşününü ve yazınsal türleri benimsemeyi amaçlayan edebiyat yönelimi.

Tarih: Divan edebiyatında şairlerin doğum, ölüm, büyük bir yapı ya da önemli olayları belirtmek amacıyla sürdürdükleri gelenek.

Tarihsel Roman: Romanların kişiler ve konularına göre yapılan ayrımlama açısında adlandırılan bir roman türü.

Tariz: Bir kimsenin kimi niteliklerden yoksun olduğunu belirtmek için bir sözü dolaylı bir biçimde ya da tersini kastederek dokundurma sanatı.

Tartışmacı Anlatım Biçimi: Sözlü ve yazılı anlatımda kullanılan anlatım biçimlerinden biridir. Anlatıcının öne sürülen veya var olan ama kendisinin belirli nedenlerle benimsemediği düşünce, duygu, kanı ve davranışları değiştirmeyi amaçlayan bir söylem biçimi olduğu da söylenebilir.

Tasavvuf: İslam dininde varlık birliğini temel alan, Panteizmi ana düşünce olarak benimseyen, kalbi dünya işlerinden arındırarak Allah sevgisine adayan düşünüş biçimi.

Taşlama: Halk edebiyatında bir kişiyi, bir yeri, bir şeyi ya da bir olayı acı, alaycı bir dille veren şiir biçimi.

Taştir: Divan şiirinde başkasına ait bir gazelin her beytinin dizeleri arasına iki ya da daha çok dize eklenmesiyle oluşturulan nazım biçimi.

Tecahül-i Arif: Söyleyişte bir anlam inceliği yaratmak için bildiği bir şeyi bilmez görünme, bilmezlikten gelme sanatı.

Tecelli: Bildirme, görünme. Tasavvuf düşüncesine ve bu düşünüşü benimsemiş kimselere göre gördüğümüz her şey Tanrı'nın bir tecellisidir.

Tekerleme: Kimi sözcüklerin, seslerin yinelemesi, ölçü, uyak gibi öğelere bağlı kalınması yoluyla oluşturulan anlamlı ya da anlamsız, belirli bir konusu olmayan söz dizelerine verilen ad.

Tekke: Dayanmak, dayanılacak yer anlamı taşıyan bu sözcük, aslında bir tarikata bağlı olan dervişlerin ya da kimselerin toplandıkları, tarikatın gereklerini yerine getirdikleri yapıyı adlandırır.

Tekke Edebiyatı: Konu, dil yönünden İslam uygarlığının etkilerini taşıyan, tekkelerde gelişen, tasavvuf duygu ve düşüncelerini aşılamak, yaymak amacıyla ortaya konmuş ürünlerin tümü.

Tema: Bir yapıt ya da yaratının anlamca sürdürdüğü temel yönelimlere verilen ad.

Tenasüp: Birbiriyle sözcük ya da kavramları dize ya da beyitlerde bir arada kullanma sanatı.

Terim: Bir bilim ve sanat dalıyla ilgili kavramları karşılayan sözcüklere verilen ad. Terimler tek anlamlı sözcüklerdir; yan anlamları yoktur.

Terkibi-i Bend / Terci-i Bend: Gazel uzunluğunda, onun gibi uyaklı tek ölçülü bentlerden oluşan Divan şiir biçimlerine verilen ad.

Terza Rima: İtalyan nazım biçimlerinden biri. Üçer dizelik bentlerden oluşur. Bentlerin sayısı ozanın dilediği ölçüde olabilir.

Tevriye: Anlatım inceliği sağlamak amacıyla birden çok anlamı bulunan bir sözcüğün yakın anlamını değil de uzak anlamını kullanma sanatı.

Tezkire: Divan edebiyatında ozanların yaşamöyküsünü konu alan yapıtların genel adı.

Tezli Oyun: Oyunun akışını, aksiyonunu, düşüncelere yaslandırarak geliştiren oyun türü.

Tezli Roman: Genellikle toplumsal ya da siyasal bir sorunu konu alan ve bunu bir teze bağlayarak işleyen roman türü.

Tip: Öykü, roman, masal gibi anlatısal türlerde ve oyunlarda benzer özelliklerle belirlenip sınıflandırılabilen kişilerin, bu ortak özelliklerini en belirgin ve somut biçimde, sivriltilmiş ve abartılmış olarak yansıtan ve bunları kendinde toplayan kişi.

Tirad: Oyun kişilerinin uzun soluklu, kesintisizce konuşmalarına verilen ad.

Tiyatro: Oyunların oynandığı yer anl----- gelen Tiyatro, kimi zaman oyunlar kimi zaman da dramatik türün adı olarak kullanılabilir.

Toplum İçin Sanat: Sanatın temel işlevi, toplumsal sorunları yansıtma, bunlara çözüm yolu arama anlayışından yola çıkan; "sanat sanat içindir" yaklaşımına karşıt bir tutuk içeren savdır.

Toplumcu Gerçekçilik: İnsanı toplumsal ilişkileri içinde ele alan, toplumsal gerçekleri devrimci bir doğrultuda ve Marxist bir yaklaşımla yansıtmayı amaçlayan edebiyat akımı.

Trajedi (Tregetya): Antik ve klasik tanıma göre, yüceltilmiş şözlerle yazılan, bir kahramanın iyi bir durumdan kötü bir duruma düşmesiyle, duygusal arınmayı sağlayacak acıma ve korku duygularına yönelen oyun türü. Klasik anlayışta manzum olarak yazılan tragetya, daha sonra düzyazıyla da yazılmıştır.

Tuluat: Karagöz ve Ortaoyunu'nda olduğu gibi, önceden yazılmış bir metne dayanmadan ama örgüsü önceden bilinen, oyuncuların bu örgüye göre o andaki buluşlarıyla konuşarak geliştirdikleri halk tiyatrosu türü.

Tumturak: Sözlü ve yazılı anlatımda yersiz ve gereksizce büyük laflar, tantanalı sözler etmekten doğan anlatım eksikliği.

Tutarsızlık: Düşünce, duygu ve imgeleri yansıtan sözcüklerin, cümlelerin birbirini kavramayışları ya da dilsel ve mantıksal yönden bağlanamamayışından kaynaklanan anlatım kusuru.

Tuyug: Aruz ölçüsünün belirli bir kalıbıyla yazılan, dört dizelik nazım biçimi.

Tür: Edebiyatta ortaya konan eserlerin konu ve hedef kitlesi açısından sınıflandırılmasıdır.

Türetme: Sözcüklerin kök ve gövdelerine yapım eki getirerek onlardan yeni sözcükler oluşturma yöntemi.

Türk Edebiyatı: İlk çağlardan itibaren Türk diliyle yaratılmış sözlü ve yazılı tüm ürünlerin genel adı.

Türkü: Halk şiirinde kendine özgü bir ezgiyle söylenen, kavuştaklı bir nazım biçimi.
 
-U-

Ulama: Bir sözcüğün son sesiyle onun ardından gelen sözcüğün önsesinin kaynaşmasına yol açan birleştirme.

Uyak: Sözcük ve eklerin son heceleri ya da en az iki dizenin sonunda yinelenen ses benzerliği.

Uyarlama: Yabancı dilden çevrilen bir metni, çevrildiği dili kullanan toplumun yaşam koşullarına, töre ve geleneklerine uydurma işi.

Uzun Hece: Arapça ve Farsça'dan dilimize geçen sözcüklerde görülen, her zaman uzun bir sesli ile biten hece. (Hala, fani vb.)
 
-Ü-

Üç Birlik Kuralı: Trajedi'nin oluşmasını sağlayan kurallara verilen addır. Yer, zaman ve konu birliğini içerir.

Ünlem: Söyleyenin duygusal tepkisini dile getiren; korku, sevinç, şaşkınlık,acıma gibi duygularla birlikte çağrı, buyruk, yasaklama bildirerek bir başına cümle oluşturan sözcüklere verilen addır. (Haydi!, Ey!, Vay! vb.)

Ünlü Uyumu: Bir sözcüğün yapısı içinde yer alan bir ünlünün etkisiyle öteki ünlülerin de ona uyması sonucu ortaya çıkan ilerleyici ve gerileyici benzeşme durumudur.
Ünsüz Uyumu: Bir sözcükteki ünsüzler arasında görülen benzeşime verilen addır.

Üslup: Duygu, düşünce, eylem ve hayallerin kişisel anlatım biçimidir.

Üstdil: Özellikle belirli bir alana özgü olan bir konuyu ya da o konuyu açıklamak için kullanılmışolan konudilini betimlemek için oluşturulmuş araç dil.
 
-V-

Varuşçuluk: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransız yazar J. P. Sartre'ın kurucusu ve kuramcısı olduğu edebiyat ve felsefe akımı.

Varsağı: Koşma türünün kendine özgü bir ezgiyle söylenen biçimine verilen ad. Güney Anadolu bölgesinde Varsak Türkleri'nce söylendiği için bsu adı almıştır.

Vodvil: Genellikle olguların tuhaflığına yaslanılan kaba bir güldürü türü.

Vurgu: Sözcüklerde, cümlelerde, dizelerde yan yana gelen sözcüklerin kimi hecelerin ötekilerine oranla daha dik ve baskılı söylenişi.
 
-Y-

Yalınlık: Süsten ve zorlamadan uzak, açık, kolayca anlaşılabilen anlatım niteliği.

Yansıtma Kuramı: Sanatsal yapıt ve yaratıları yansıtma kavramıyla açıklaya çalışan, sanatçının dış dünyayı algılayış ve yorumlayışını bu kavramdan yola çıkarak açıklamaya çalışan kuramdır.

Yapısalcılık: Yapı kavramından yola çıkarak dili, dilsel ürünleri açıklamaya çalışan, dilbilimin yanı sıra başka insan bilimleriyle ilgili dallarda kullanılan akımlara verilen genel ad.

Yapmacık: Sözlü ve yazılı anlatımda içtenlikten uzak, doğal bir nitelik taşımayan duygulanım belirtilerine verilen ad.

Yardımcı Düşünce: Özellikle öğretici nitelikli yazılarda anadüşünceyi açan, geliştiren, destekleyen düşüncelere denir.

Yaşamöyküsü: Ünlü kişilerin yaşamlarını, yaptıklarını, kendi dönemlerine katkılarını anlatan yazı ve kitapların genel adı.

Yedekli Koşma: Doğu Anadolu ile Azeri alanına giren bölgelerde saz ozanlarının söyleyip kullandıkları bir koşma türü.

Yedi Meşaleciler: Milli edebiyatçıların gerçekçilikten ve içtenlikten uzak yurt sevgilerine karşı içtenliği savunan yedi genç sanatçının oluşturduğu topluluk. 1928'de yayınladıkları "Yedi Meşale" adlı yapıtta yazılarını biraraya getiren yazarlar şunlar; Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfü, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi Koray.

Yeni Roman: Fransa'da 1950 yılından sonra 19. yüzyıl romanının topluma dönük gerçekliğine karşı; metne, yazınsallığa dönük bir gerçekçilik anlayışını savunan roman türü.

Yığın Romanı: Sanatsal bir kaygı gütmeden yazılan, sürükleyici olayları konu alan, geniş okur kitlerine seslenmeyi amaçlayan roman türü.

Yöresel Renk: Romanlarda ve öykülerde bir ülkeye, bir bölgeye özgü nitelikleri yansıtan özellik.
Yug: Türklerin İslamlıktan önce Şaman inançları doğrultusunda düzenledikleri cenaze töreni.
 
Geri
Üst