Edebiyat Sözlüğü

Poetika



Şiir üzerine düşüncelerin ve teorilerin bütünü. Bu kelime eskiden Fransızca’da yalnız şiirin değil, güzel sanatların teorisini güzelliğin feslefesini, bir bakıma estetiği ifade ederken, bugün şiir sanatı anlamına gelen bir terim olmuştur. Batı dillerinde poetika konusuna giren birçok eser var. Türkçe’de ise, (bilgi yelpazesi.net) bazı şiirlerin ve grupların bildiri niteliğindeki, genellikle savunmaya dayalı birkaç önsözü görülür. Necip Fazıl Kısakürek’in de bir Poetika’sı var.
 
Prozodi



Kelimelerin taşıdıkları seslerin değerlerine ve hecelerin taşıması gereken seslere göre söylenmesi. Tonlamaya, hecelerin vuruşuna kelimelerin uzunluk ve kısalıklarına dikkat edilerek söylenir.
 
Sadr



Bir beyitte birinci mısranın ilk parçası ile nesirde cümlenin ilk parçası.
 
Sagu



İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ölen kimselerin arkasından söylenen şiirler. Sevilen, sayılan özellikle gösterdiği kahramanlıklarla tanınmış kimselerin ölümü üzerine ozanlar tarafından, yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur, ölen kişinin yiğitliği, iyiliği, cömertliği, faziletleri dile getirilirdi.
 
Sakiname



Sakiye (içki sunana) seslenmek yoluyla içkiyi (çokluk şarabı) ve içki meclislerini, adetlerini, içkiyle alakalı bütün düşünce, duygu ve kavramı bazan tasavvufi, bazan da dünyevi işleyen şiirler. Mesnevi şeklinde yazılır. Terkib-i bend, terc-i bend veya kaside şeklinde de görülür.
 
Saliye



Divan edebiyatımızda yeni yılı kutlamak için yazılan şiirler. Bu şiirlerde daima girilen yılın tarihini tespit eden bir beyit de bulunur.
 
Sarma Kafiye



Dört mısralık bendlerle kurulan nazım şekli. Her dörtlükte birinci ile dördüncü, ikinci ile üçüncü mısralar kendi aralarında kafiyelidir. Kafiye şeması şöyledir: Abba, cddc, effe.



Örnek:

Rûhumu bu çarmıha kendi ellerimle gerdim:

Bir nebi ızdırabı kaynıyor her yerimde.

Ölüm, siyah bir tütsü yakıyor gözlerimde

Aldığım her nefesi son nefes gibi verdim!

Yusuf Ziya Ortaç
 
Satranç



Saz şairleri tarafından aruzun müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün kalıbıyla ve musammat gazel şeklinde yazılan şiirler. Musammat beyitlerden oluştuğu için, her mısra kafiyeli iki eşit parçaya bölünür. Bu parçalar alt alta yazıldıklarında dörtlüklerden meydana gelen yeni bir şekil ortaya çıkar. Bu şeklin kafiye şeması şöyledir: abab cccb dddb...



Örnek:

Sevdi gönül bir püsteri / Sanatı terzi güzeli

Hüsnünü bir muhtasarı / Şerh ederek söylemeli



Matlanın fâikını / Sohbetinin lâyıkını

Ben gibi bir âşıkını / Eylemiş aşkıyle deli



Düştü gönül çâresine / Kaşlarının karesine

Çehre-i menâresine / Yandı derûnum göreli



Vardı ellerim eline / Tutuldu dilim diline

Kâkülünün bir teline / Bağladı bu cân ü dili

Emrahî
 
Saya



Aşık edebiyatında nesir. Mensur karşılığı olarak da sayalı kullanılır. Secili (müsecca) nesre ise ayaklı saya adı verilir.
 
Sebk-İ Hindî



Divan edebiyatında kullanılan bir üslup. Terim, "Hint tarzı, Hint üslûbu" anlamına gelir. Türk edebiyatına XVII. İran şairlerinin etkisiyle girdi. Bu nedenle sebk-i İsfahâni diye de bilinir. İran edebiyatına ise Hindistan’dan geçmiştir.
 
Seci



Cümlelerin veya bir cümle içinde birden çok kelimenin sonlarındaki ses benzerliği. Nesirde kullanılan bir çeşit kafiyedir. Secili nesre müsecca adı verilir. Edebiyatımıza Arap edebiyatından geçmiştir.
 
Sehl-İ Mümteni



Söylenmesi kolay görülen ama benzeri yapılmak istendiğinde güçlüğü ortaya çıkan söz. Bu tür sözler sade ve derin anlamlıdırlar. En güzel örneklerini Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Mehmed Akif Ersoy vermişlerdir.



Örnek:

Ete kemiğe büründüm

Yunus diye göründüm

Yunus Emre
 
Selâmet



Cümlelerin doğru ve sağlam olması. İfadenin düşük, eksik olmaması gerekir.
 
Selâset



Bir yazıda cümle ve kelimelerin akıcı, âhenkli, kolay ve anlaşılır olması. Selâset, sözüklerin birbirine uygun seçilmesiyle sağlanır.
 
Selh



Başkasına ait bir şiirin anl***** alıp kelimelerini değiştirerek yeniden yazmak. Selh intikal’in bir çeşidi sayılır.
 
Selis



Halk şiiri nazım şekli. Aruzun fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün kalıbıyla gazel şeklinde yazılır. Murabba, muhammes, müseddes şeklinde yazılmış selislere de rastlanır. Kafiye düzeni divan, semai ve kalenderi nazım şekilleri ile aynıdır.



Örnek:

Benden özge sana yok âşık-ı âvâre güzel

Sûziş-ı firkat ile yakma beni nâre güzel



Dün gece dîde-i hunkâr ile ettikte nigâh

Ciğerim başına açtın yine bir yâre güzel

Nûrî
 
Serbest Nazım



Bend, vezin ve kafiye kurallarına bağlı olmayan nazım şekli. Bendlerin, mısraların ve hecelerin sayıları belli düzene bağlı değildir. Şair isterse kafiyeli yazar. Bendleri sınırlayabilir veya sınırlamaz. Önce Fransız sembolistleri arasında yayıldı. Türk edebiyatına Servet-i Fünûn döneminde Batı edebiyatından girdi. Serbest nazmın uygulanışı üç aşama geçirdi:



1. Vezinli-kafiyeli serbest nazım: Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti döneminde görülür. Mısralar bir kelimeye kadar kısaldı, kafiye belli bir kurala göre sıraland. Aruz veznine yer verildi, bir şiirde birkaç aruz kalıbı veya bu kalıpların çeşitli cüzleri kullanıldı.



2. Vezinsiz-kafiyeli serbest nazım: 1925-1930 yıllarında görülmüş, 1930’dan sonra yaygınlık kazanmıştır. Vezin bırakılmış, bir heceye kadar küçülen dizeler kurulmuştur. Bu dizeler hiçbir dış düzene bağlı değildir. Şair belirtmek istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır. Büyük harfler sadece cümle başlarında kullanılabilir. Kafiyeli mısraların arası açılarak kafiye örgüsü gevşetilir.



3. Vezinsiz-kafiyesiz serbest nazım: 1940 yılından sonra yaygınlaşan bu anlayışta vezin ve kafiye tamamen bırakıldı şiirde iç uyum önem kazandı.



Örnek:

Yolcu Yolunda Gerek



Hastalar,

Kar isterler

Kafdağının ardından

Ve buluttan döşek,

Onlar,

Yaramaz çocuklardır,

Sallar durur,

Dünyanın balkonundan,

Düştü düşecek!

Gölgen kaçıyorsa senden,

Düşmüşse gökte yıldızın,

Kavga başlar canla ten arasında

Ne bilelim;

Hangi pınarın suyu,

Ya da çiçeğin özünde derman,

Büyük yerden geldi ferman

Yolcu yolunda gerek

Ali Akbaş
 
Sone



İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatına, oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına (bilgi yelpazesi.net) geçmiştir. Edebiyatımızda ilk Cenab Şahabeddin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz. Servet-i Fünûn şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser. Sone kafiye sistemi üçe ayrılır.



1. İtalyan tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, ede



2. Fransız tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, eed (İtalyan ve Fransız tipi sone arasındaki tek fark son üçlüğün düzenindedir.)



3. İngiliz tipi: Mısra sayısı değişmemekle beraber ilk on iki mısra tek bir bend, son iki mısra da ayrı bir bend halinde yazılırlar. Kafiye şeması: a b a b c d c d e f e f g g.



Örnek:

Yüksük



Yüksüğün ince şeklini yazmak

Bana pek güç gelir kadınlardan

Sorunuz belki bir güzel parmak

onu tersim için bulur imkan



Bunu bir çekmenin içinde gören

Mu’teber bir refik-i hane sanır;

Kadrini pek bilirler elde iken,

Düştüğü anda mutlaka alınır.



O da layık nezâketin eline:

Tenine saplanır iken iğne,

Yine pekçok sever iş işlemeyi;



Bin letâfetle çırpınır her ân...

Sanki bir nahl-i nev-hayâta konan

Küçücük bir kuşun küçük yüreği!

Ali Ekrem (Bolayır)
 
Sözlük



Bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, kelimenin kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren eser. Sözlükler tek dilli veya çok dilli olabilir. Madde başlarını a-be-ce sırası takip eder. Genel veya özel alanlarla ilgili sözlükler hazırlanabilir. Arap harfli eski sözlüklerde madde başı Arapça kelimenin üç harfli kökünün son harfi esas alınarak sıralanırdı. XIV.-XV.yüzyıllar arasında yaşamış olan el-Kamûsü-ı-Muhît (Okyanus Sözlüğü) adlı eseri Türkçeye çeviren Mütercim Asım bu sistemi kullandı. İlk sözlük olarak İskenderiye Müzesi kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes’in hazırladığı eser kabul edilir. İslam dünyasında en önemli sözlük X. yüzyılda yaşayan Fârâblı İsmail Cevheri’nin Sihâh adlı Arapça eseri. Vankulu Lügatı diye bilinen Müteferrika’nın bastığı ilk kitap da bir Sihâh çevirisidir. Türk kültüründe ilk sözlük ise Kaşgarlı Mahmud’un Türkçe’den Arapça’ya Divanü Lügati’t-Türk’üdür.
 
Şaheser



Nesilden nesile geçen, benzeri yazılamayan yüksek değerdeki edebi eser. Şaheserlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanır: Zengin bir kültür birikimi sonucu yazılır, her devrin okuyucusu tarafından aranır, okunur ve takdir edilir, zamanla yayılır, ulusal ve uluslararası unsurlar içerir, pekçok yabancı dile çevrilir, türünde yazılan yeni eserlere örnek olur.
 
Geri
Üst