2
EXE RANK
torqserdar
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 24 Eki 2009
- Mesajlar
- 2,577
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 35
- Web sitesi
- www.facebook.com
tatürk Büstü, 68.00 x 33.00 x 25.00 cm. 1936, Alçı, Zühtü Müridoğlu, İmzalı
Zühtü Müridoğlu (1906-1992)
Zühtü Müridoğlu 26 Ocak 1906'da İstanbul’da doğdu. Figüratif ve soyut anlayışta yapıtlar üreten heykelci, 1924'te girdiği Sanayi-i Nefise Mektebi’nde önce Resim Bölümü’nde Hikmet Onat’ın, sonra da Heykel Bölümü’nde İhsan Özsoy’un öğrencisi oldu. 1928'de Avrupa sınavını kazanarak Paris’e gitti.
Zühtü Müridoğlu, 1932 yılında Türkiye’ye döner ve Samsun Erkek Lisesi’ne resim öğretmeni olarak atanır. Aynı yıl, Eylül ayında Topkapı Sarayı Alay Köşkü’nde ilk kişisel sergisini açar. Bu sergi, aynı zamanda Türkiye’de açılan ilk heykel sergisidir.
1928-1932 arasında Özel Colarossi Akademisi’nde Marcel Gimond’un öğrencisi oldu. 1936-1939 yılları arasında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde çalıştı. 1939-1947 arasında da Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde resim öğretmeni olarak görev yaptı.
1947-49 yılları arasında Müridoğlu yeniden Paris’e gider. Bu dönemde soyut sanata yönelir. 1950 yılında Paris’te çalışmalarda bulunduğu Ali Hadi Bara ile birlikte Heykel Atölyeleri’nden birinin başına geçerler. Bu, heykel bölümünde yeni bir sayfa açılması anlamına gelir. Bir yanda Belling öğrencileri ve Belling’in klasik eğitimi; diğer yanda Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun yönettiği yeni atölye, yeni eğitim...
1947'de girdiği İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nde, 1950-55 arasında Ali Hadi Bara ile birlikte heykel, 1971'de emekli olana değin de ağaç uygulama atölyesini yürüttü.
Sanatı
Çağdaşları gibi Zühtü Müridoğlu'nun sanatı da, heykel dalındaki etkinliklerin çok sınırlı olduğu bir dönemde, daha çok anıt heykelciliği türünde kendini göstermiş, zamanla özgür yaratıcı bir sanatçı disiplini doğrultusunda, değişik gereçlerle sınırını genişletmiştir. Avrupa sınavı için yapmış olduğu heykel de dahil olmak üzere (başta Barbaros Anıtı) birçok heykelinde geleneksel ölçüleri ve biçim anlayışını çağdaş düzeyde değerlendirdiği ve hocası İhsan Özsoy'un doğa paralelindeki çalışmalarını temel aldığı görülür. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde yer alan ve ağaç gereçle bakır levhaların kullanıldığı bağımsız heykellerindeyse soyut anlayış ağır basar. Ama bunlarda bile doğayı anımsatan yada doğa kaynaklı bir anlayışı düşündüren izlere rastlamak olanaklıdır. Onun soyut heykelleri, bir insan bedeninin hareket halindeki uyumsal görüntüsünü yansıtmaya yönelik bir etki yaratır. Nitekim daha yeni çalışmalarında da bu konuyu, kırmızı topraktan yaptığı küçük insan heykellerinde yeniden ele almış ve ilk heykellerini oluşturan temel işlevlere dönerek doğa kökenli duyarlığını yeniden canlandırmak is*temiştir. Bu nedenle ondaki değişmeyen kaygının, canlı bir organizmaya eşlik eden hareket uyumunda biçimlendiği söylenebilir.
Türkiye’de heykel sanatının gelişmesine önemli katkıları oldu. İlk dönem yapıtlarında A. Maillol’un düzen ve uyumundan etkilendi. Figüratif heykellerinde yumuşak bir hacimlendirme yöntemi kullandı. Hadi Bara ile birlikte 1941-43 arasında Beşiktaş’taki “Barbaros Anıtı”nı gerçekleştirdi. İlk soyut çalışmalarını 1950'den sonra yapmaya başladı. Önceleri doğal biçimleri stilize bir anlayışla heykel ve kabartmalara uyguluyordu. 1950'lerin ortalarında geometrik soyuta yöneldi ve heykel alanında ki bu anlayışın Türkiye’deki ilk temsilcilerinden biri oldu. 1953'te Londra Çağdaş Sanatçılar Enstitüsü tarafından düzenlenen uluslararası heykel yarışmasında “Bilinmeyen Siyasi Esir” adlı yapıtıyla ödül kazandı.
1980'lerde de figüratif ve soyut çalışmalarını birlikte sürdürdü. Taş, ahşap, alçı, bakır, demir gibi çok çeşitli malzemeler kullandı. Anıt heykelleri arasında Anıtkabir’in büyük merdivenin batı yanındaki kabartma (1953), Büyükada’daki “Atatürk Anıtı” (1965), Muş’taki “Atatürk Anıtı” (1965), Zonguldak Atlı Atatürk / İnönü heykellerini (1946) Hadi Bara ile birlikte gerçekleştirmiştir.
1977'de Sedat Simavi Vakfı Ödülü (ressam Cevat Dereli ile), 1981'de de Atatürk Sanat Armağanı Müridoğlu’na verilmiştir.