0
EXE RANK
schatteN-
Fexe Kullanıcısı
II. Kılıç Arslan Dönemi
II. Kılıç Arslan Dönemi (1155 - 1192)
Mesudun ölümüyle yerine büyük oğlu, Elbistan Meliki, veliaht Kılıçarslan geçti (1155-1192). Ankara ve Çankırı bölgeleri, küçük oğlu Şahinşaha düştü. Ortanca oğul Dolata (Devlet) neresinin verildiği bilinmediği gibi kendisi hakkında da bir bilgi yoktur. Danişmendli damatlarından Zünnun, Kayseri, Yağıbasan ise Sivas Meliki olarak kaldılar. Mesudun ölümünden sonra da, herzaman olduğu gibi, varisleri arasında miras kavgası başladı. Yağıbasan, Kayseri ve Elbistan üzerine yürüdü. Kılıçarslan, Yağıbasan üzerine gitti ise de, bu sırada Musul Atabeki Nureddin Mahmud ve Ermeni Prensi II. Thorosun, Selçuklular aleyhinde hareketleri nedeniyle, kesin bir sonuç alamadan Yağıbasan ile anlaşmak zorunda kaldı.
Selçukluların Anadoluda fazlaca güçlendiğini farkeden Bizans İmparatoru Manuel, siyasi yöntemlerle, Kılıçarslana karşı geniş bir ittifak cephesi oluşturdu. 1159 da Atabek Nureddin Mahmud ile, takiben de Franklar ve Yağıbasan ile anlaştı. Şahinşah ta sultan olabilmek ümidiyle bu ittifaka katıldı. Mirasa katılmak isteyen Kayseri Meliki Zünnun ve Malatya Meliki Zülkarneyn de, Kılıçarslana karşı cephe aldılar. Her tarafından sarılan Kılıçarslan, Bitinia Emiri Süleymanı, İmparatora göndererek uzlaşma aradı, fakat reddedildi. 1160 ta Elbistan yöresini Yağıbasana bırakarak onunla anlaşmaya çalıştı. Bu arada Kılıçarsalan, Erzurum Hükümdarı İzzeddin Saltukun kızını nikahladı. Yağıbasan, Konyaya doğru yol almakta olan gelin alayını basarak, gelini kaçırdı ve onu yeğeni Zünnuna nikahladı. Bu ağır tecavüz karşısında gazaba gelen Kılıçarslan Yağıbasan üzerine yürüdü ise de mağlup oldu.
Zor durumda kalan Kılıçarslan, çareyi, bizzat İmparatora müracaat etmekte buldu. 1162 yılında İstanbula gitti ve burada merasimle karşılanrak, 80 gün kaldı. İmparatordan büyük para yardımı aldığı gibi bir anlaşma da imzaladı. Karşılığında, bazı yerleri Bizansa terketti. Artukoğulları ile de arasını düzeltti. 1163 te birlikte Yağıbasan üzerine yürüdüler. Karaarslan, Necmeddin Alpi, Erzen ve Bitlis Emiri Fahreddin Devletşah, Fıratı geçerek Malatyayı zaptettiler. Kılıçarslan da Sivası işgal etti. Yağıbasan, Şahinşah ile birleşmek üzere Çankırıya kaçtı ise de 1164 te orada öldü. Yerine İbrahim oğlu İsmail geçti.
Yağıbasanın ölümü ile Kılıçarslanın işleri kolaylaştı. Ankara ve Çankırıyı, kardeşi Şahinşahtan aldı. Kayseriyi ele geçirdi. Şahinşah ve Zünnun, Atabek Nureddine sığındılar. Malatyayı da sıkıştırdı ise de, Nureddin buna karşı çıktığı için başaramadı. Danişmendli Feridun, Nureddin Mahmuda iltica etti.
Bu kez Kılıçarslanın güçlenmesinden rahatsız olan Nureddin Mahmud, bir karşı cephe oluşturdu. Kılıçarslanın amcası Göksun Emiri Gökarslan da Nureddin Mahmuda katıldı. Nureddin Mahmud, Göksun ve Behisni havalisini işgal etti (1172).
Bu sırada Sivasta şiddetli bir kıtlık oldu. İsmail ve karısı (Sultanın kızkardeşi ve Yağıbasanın dul karısı) halka yiyecek vermediler. Ayaklanan halk, İsmail ve karısını öldürdü ve Şamda bulunan Zünnunu Sivasa davet etti. Zünnun, Nureddinin de yardımı ile, Sivasa gelip tahta oturdu. Sonunda Nureddin ve Kılıçarslan çatışma durumuna geldiler ise de şiddetli kış, kıtlık ve araya girenlerin yardımı ile anlaşmak zorunda kaldılar. Nureddin zaptettiği Selçuklu arazisini iade etti. Kılıçarslan da, Zünnunun Sivasta kalmasına rıza gösterdi.
Kılıçarslanın, Anadoluyu birleştirme gayretlerine sekte vuran Nureddin 1174te öldü. 1175te, Kılıçarslan, Tokat ve Niksarı zaptetti. Zünnun ve Şahinşah bu kez Bizans İmparatoruna sığındılar. Yağıbasanın oğulları, Kılıçarslan zamanında Selçuklu uç beyleri oldular. Böylece Danişmendli hanedanı son bularak, Anadolu birliğinde önemli bir adım atılmış oldu.
Kılıçarslan, Danişmendliler ve onların hamisi Nureddin ile uğraşırken, Bizans İmparatoru Manuel de Balkanlarda meşguldü. Bu sırada Bizans-Selçuklu münasebetleri dostane idi. Fakat, Konyanın tam kontrolü altında olmayan Türkmen grupları, Eskişehir, Denizli, Bergama, Kırkağaç ve Edremit üzerine yaptıkları akınlarla, Bizansı rahatsız etmeye devam ediyorlardı. Bu yüzden Bizans-Selçuklu münasebetleri tekrar gerginleşti. Karşılıklı küçük çapta güç denemelerini takiben, 1176 da İmparator büyük bir ordu ile İstanbuldan yola çıktı. Eskişehir Denizli yönünde yürüdü. Kılıçarslan, Bizans ordusunu, Myriokephalon vadisinde pusuya düşürdü
Myriokephalon Savaşı (1176) :
Sultan II. Kılıç Arslan'ın Bizans imparatorunun gözden kaçmıyordu. Aynı zamanda İstanbul'da yapılan anlaşmanın hilafına Türkmen akıncıları Bizans'a karşı akınlara yeniden başlamışlardı. Bu gelişmeler Türkiye Selçuklu sultanlığı ile Bizans imparatorluğunu yeniden karşı karşıya getirdi. İmparator Manuel Komnenos, aleyhindeki bu gelişmeleri kökünden halletmek için Türkiye Selçuklu devletini yıkmak kararı ile büyük bir ordunun başında olduğu halde yürüyüşe geçti. Yapılan sulh tekliflerini kesinlikle reddederek Denizli istikametinde ilerledi. Onun asıl hedefi Konya'yı zabtetmekti. Türkmenler, bir taraftan çete harbine devam ederek Bizans ordusunu hırpalarken, diğer taraftan da onları Denizli'den sonra Eğridir gölünün kuzeyinde Kumdanlı'da dar ve sarp Myriokephalon vadisine sokmağa muvaffak oldular. Zaten sultanın istediği de yıpranmış düşmanını bu vadide karşılamaktı. Bizans kuvvetleri vadiye girdikten sonra yamaçlarda pusu kurmuş olan Türkler Bizans ordusunu ok yağmuruna tuttular. Vadinin giriş ve çıkışı da Türkler tarafından tutulmuştu. Eylül 1176 tarihinde meydana gelen savaşta Manuel ağır bir hezinete uğradı. İmparator Batı Anadolu'daki istihkâmları tamamen ortadan kaldırmak ve ağır bir tazminat ödemek şartıyla İstanbul'a dönebildi. O zamana kadar hristiyan dünyasında bir nevi "Türklerin işgali altındaki memleket" olarak telâkki edilen Anadolu'nun bu zaferle kesin olarak Türk yurdu olduğu ortaya konmuştur. Diğer taraftan Birinci Haçlı Seferi'nden beri hücumda olan Bizans imparatorluğu bu tarihden itibaren savunmaya çekilmek zorunda kalmıştır. 1071 Malazgirt zaferi Türklere Anadolu'nun kapılarını açmış ve 1176 Myriokephalon zaferi de burasının artık Türklerden geri alınamayacağını ortaya koymuştur. 1097-1176 arasında haçlıların da yardımı ile Bizansta bulunan üstünlük tekrar Selçuklulara geçmiş oldu.
Kılıçarslan, Myriokephalondan sonra, tekrar şarka yöneldi. İlk hedefi Malatya idi. Malatya 1175 te Feridunun öldürülmesi ile kardeşi Muhammedin hakimiyetine girmişti. Kılıçarslan 4 ay süren bir kuşatmayı takiben şehri zaptetti ve Danişmendlilerin Malatya koluna da son verdi. Yine Nureddin Mahmudun ölümüyle yerine geçen oğlu Salaheddin Eyyubi, babasının Kılıçarslanla olan rekabetine devam etti. Kılıçarslan, Salaheddine bir elçi yollıyarak, vaktiyle Nureddin tarafından zaptedilmiş olan Raban kalesinin iadesini talep etti. Salaheddin bunu şidddetle reddetti. Birçok gerginliklerden sonra, Selçuklu veziri İhtiyarüddin Hasanın gayretleriyle anlaşma sağlanabildi. Hatta bundan sonra Kılıçarslan ve Salaheddin, birlikte, Ermeni Prensi III. Rupen üzerine bir sefer bile yaptılar. 1182 de, Salaheddinin, Artuklu Emiri Nureddin ile birlikte, Amid (Diyarbakır) ve Meyyafarikin (Silvan) şehirlerini alması ile Selçuklu-Eyyubi ilişkileri tekrar bozuldu.
1180 de, Manuelin ölümünden sonra, III. Alexius zamanında (1180-1183), Selçuklular Ege bölgesine adım adım ilerlediler. Uluborlu. Kütahya ve Eskişehir fethedildi. 1183 te Alexiusun ölümü üzerine çıkan iç karışıklıklar sırasında, Alaşehirde (Philadelphia) bulunan John Comnenusun oğulları, Kılıçarslandan yardım istediler. Bunun üzerine büyük bir Selçuklu ordusu, Ege bölgesinde denize kadar ilerleyip birçok yer fethetti.
Uzun saltanat yıllarından sonra yaşlanan Kılıçarslan sefere çıkamaz oldu. Onun bu durumunu gören oğulları arasında saltanat ihtirasları başgösterdi. Kılıçarslan da eski türk geleneklerine uyarak ülkesini onbir oğlu arasında taksim etti. Kaynakların birbirini tamamlayan rivayetlerine göre:
1-) Kutbeddin Melikşah, Sivas ve Aksaraya
2-) Rükneddin Süleymanşah, Tokat ve havalisine
3-) Nureddin Sultanşah, Kayseri bölgesine
4-) Mugiseddin Tuğrulşah, Elbistana
5-) Muizeddin Kayserşah, Malatyaya
6-) Muhiddin Mesud, Anakara merkez olmak üzere Çankırı, Kastamonu ve Eskişehire
7-) Gıyaseddin Keyhüsrev, Uluborlu ve Kütahya havalisine
Nasreddin Berkyarukşah, Niksar ve Kayulhisara
9-) Nizameddin Argunşah, Amasyaya
10-) Arslanşah, Niğdeye
11-) Sancarşah ise Ereğli ve güney bölgelerine, melik olarak atandılar.
Kılıçarslan bu taksimi yaptıktan sonra, kendisi Konyada sultan olarak kaldı. Oğulları ona tâbi, fakat kendi iç işlerinde yarı bağımsız hüküm sürmekte idiler. Melikler döneminde Süleymanşahın Karadeniz bölgesinde, Mesud ve Keyhüsrevin ise kendi bölgelerinde bazı fetihleri dikkat çeker. 1190 da Alman İmparatoru Frederik Barbaros, III. Haçlı ordusunun başında Anadoluya geldiğinde, Selçuklu Türkiyesi siyasi birliğini kaybetmiş, şehzadeler saltanat kavgalarına başlamış, Bizzat Kılıçarslan Konyada oğlu Kutbeddin Melikşah elinde kukla haline gelmişti.
Üçüncü haçlı seferi, Salaheddin Eyyubinin Suriyede haçlılara karşı kazandığı zaferler ve Kudüsün geri alınması üzerine harekete geçmişti. Bu arada, Salaheddinin, Bizans ile ittifak halinde olduğunu görüyoruz. Buna mukabil de Kılıçarslan ile Frederik Barbaros arasında eskiye dayanan bir dostluk vardı. Kılıçarslanın elçileri, Frederik Barbarosu Edirnede ziyaret edip, Selçuklu topraklarından serbestçe geçmesi konusunda onunla anlaştılar. Bizans ta bir direniş gösteremedi. Haçlılar Alaşehir Denizli yönünde ilerliyerek Selçuklu topraklarına girdiler. Yolda, kendi başlarına veya bir rivayete göre Kılıçarslanın emriyle hareket eden, Türkmenlerin baskınlarına uğradılar. Çeşitli nedenlerle, daha önce yapılmış olan anlaşma uygulanamadı ve Haçlılarla Selçukluların arası gerginleşti. İlerliyen haçlılar, Akşehirde Melikşahın ordusu ile karşılaştılar. Melikşah, büyük haçlı ordusu karşısında Konyaya doğru geri çekildi. Selçukluların Konya önlerindeki savunma hatları da dayanamadı ve haçlılar Konyaya girerek yağma ve katliam yaptılar. Kılıçarslan kabahati, oğlu Melikşaha atarak, Frederik Barbaros ile anlaştı. Haçlılar yanlarına bazı rehineler alarak Kilikyaya doğru yollarına devam ettiler. Alman imparatoru Kilikyaya ulaşamadan, Silifke çayında boğuldu.
Kılıçarslanın ülkeyi oğulları arasında paylaştırmasının sonuçları kötü oldu. Hem kardeşler ve hem de oğullar ile babaları arasında tatsız olaylar meydana geldi. Sivas Meliki Kutbeddin Melikşah Konyayı işgal edip, babasına bağlı adamları bertaraf ederek basını kukla sultan durumuna düşürdü (1189) ve kedisini veliahd ilan ettirdi. Aksarayı da idaresine aldı. Alman İmparatoru Anadoludan geçerken durum bu idi. Bunu meteakip, Melikşah, babasını da yanına alarak, kardeşi Nureddin Sultanşah üzerine yürüdü ve Kayseriyi kuşattı. Kılıçarslan bir fırsatını bulup kaçarak, Kayseriye sığındı. Bunun üzerine Konyaya dönmek zorunda kalan Melikşah, burada bağımsızlığını ilan etti. Oğulları arsında dolaşan yaşlı Kılıçarslan, sonunda Uluborluda Keyhüsrevin yanına giderek, onunla birlikte Konyayı geri aldı. Keyhüsrev ile birlikte Melikşah üzerine yürüyen Kılıçarslan, Aksaray muhasarası sırasında, 1192 de öldü.
II. Kılıç Arslan Dönemi (1155 - 1192)
Mesudun ölümüyle yerine büyük oğlu, Elbistan Meliki, veliaht Kılıçarslan geçti (1155-1192). Ankara ve Çankırı bölgeleri, küçük oğlu Şahinşaha düştü. Ortanca oğul Dolata (Devlet) neresinin verildiği bilinmediği gibi kendisi hakkında da bir bilgi yoktur. Danişmendli damatlarından Zünnun, Kayseri, Yağıbasan ise Sivas Meliki olarak kaldılar. Mesudun ölümünden sonra da, herzaman olduğu gibi, varisleri arasında miras kavgası başladı. Yağıbasan, Kayseri ve Elbistan üzerine yürüdü. Kılıçarslan, Yağıbasan üzerine gitti ise de, bu sırada Musul Atabeki Nureddin Mahmud ve Ermeni Prensi II. Thorosun, Selçuklular aleyhinde hareketleri nedeniyle, kesin bir sonuç alamadan Yağıbasan ile anlaşmak zorunda kaldı.
Selçukluların Anadoluda fazlaca güçlendiğini farkeden Bizans İmparatoru Manuel, siyasi yöntemlerle, Kılıçarslana karşı geniş bir ittifak cephesi oluşturdu. 1159 da Atabek Nureddin Mahmud ile, takiben de Franklar ve Yağıbasan ile anlaştı. Şahinşah ta sultan olabilmek ümidiyle bu ittifaka katıldı. Mirasa katılmak isteyen Kayseri Meliki Zünnun ve Malatya Meliki Zülkarneyn de, Kılıçarslana karşı cephe aldılar. Her tarafından sarılan Kılıçarslan, Bitinia Emiri Süleymanı, İmparatora göndererek uzlaşma aradı, fakat reddedildi. 1160 ta Elbistan yöresini Yağıbasana bırakarak onunla anlaşmaya çalıştı. Bu arada Kılıçarsalan, Erzurum Hükümdarı İzzeddin Saltukun kızını nikahladı. Yağıbasan, Konyaya doğru yol almakta olan gelin alayını basarak, gelini kaçırdı ve onu yeğeni Zünnuna nikahladı. Bu ağır tecavüz karşısında gazaba gelen Kılıçarslan Yağıbasan üzerine yürüdü ise de mağlup oldu.
Zor durumda kalan Kılıçarslan, çareyi, bizzat İmparatora müracaat etmekte buldu. 1162 yılında İstanbula gitti ve burada merasimle karşılanrak, 80 gün kaldı. İmparatordan büyük para yardımı aldığı gibi bir anlaşma da imzaladı. Karşılığında, bazı yerleri Bizansa terketti. Artukoğulları ile de arasını düzeltti. 1163 te birlikte Yağıbasan üzerine yürüdüler. Karaarslan, Necmeddin Alpi, Erzen ve Bitlis Emiri Fahreddin Devletşah, Fıratı geçerek Malatyayı zaptettiler. Kılıçarslan da Sivası işgal etti. Yağıbasan, Şahinşah ile birleşmek üzere Çankırıya kaçtı ise de 1164 te orada öldü. Yerine İbrahim oğlu İsmail geçti.
Yağıbasanın ölümü ile Kılıçarslanın işleri kolaylaştı. Ankara ve Çankırıyı, kardeşi Şahinşahtan aldı. Kayseriyi ele geçirdi. Şahinşah ve Zünnun, Atabek Nureddine sığındılar. Malatyayı da sıkıştırdı ise de, Nureddin buna karşı çıktığı için başaramadı. Danişmendli Feridun, Nureddin Mahmuda iltica etti.
Bu kez Kılıçarslanın güçlenmesinden rahatsız olan Nureddin Mahmud, bir karşı cephe oluşturdu. Kılıçarslanın amcası Göksun Emiri Gökarslan da Nureddin Mahmuda katıldı. Nureddin Mahmud, Göksun ve Behisni havalisini işgal etti (1172).
Bu sırada Sivasta şiddetli bir kıtlık oldu. İsmail ve karısı (Sultanın kızkardeşi ve Yağıbasanın dul karısı) halka yiyecek vermediler. Ayaklanan halk, İsmail ve karısını öldürdü ve Şamda bulunan Zünnunu Sivasa davet etti. Zünnun, Nureddinin de yardımı ile, Sivasa gelip tahta oturdu. Sonunda Nureddin ve Kılıçarslan çatışma durumuna geldiler ise de şiddetli kış, kıtlık ve araya girenlerin yardımı ile anlaşmak zorunda kaldılar. Nureddin zaptettiği Selçuklu arazisini iade etti. Kılıçarslan da, Zünnunun Sivasta kalmasına rıza gösterdi.
Kılıçarslanın, Anadoluyu birleştirme gayretlerine sekte vuran Nureddin 1174te öldü. 1175te, Kılıçarslan, Tokat ve Niksarı zaptetti. Zünnun ve Şahinşah bu kez Bizans İmparatoruna sığındılar. Yağıbasanın oğulları, Kılıçarslan zamanında Selçuklu uç beyleri oldular. Böylece Danişmendli hanedanı son bularak, Anadolu birliğinde önemli bir adım atılmış oldu.
Kılıçarslan, Danişmendliler ve onların hamisi Nureddin ile uğraşırken, Bizans İmparatoru Manuel de Balkanlarda meşguldü. Bu sırada Bizans-Selçuklu münasebetleri dostane idi. Fakat, Konyanın tam kontrolü altında olmayan Türkmen grupları, Eskişehir, Denizli, Bergama, Kırkağaç ve Edremit üzerine yaptıkları akınlarla, Bizansı rahatsız etmeye devam ediyorlardı. Bu yüzden Bizans-Selçuklu münasebetleri tekrar gerginleşti. Karşılıklı küçük çapta güç denemelerini takiben, 1176 da İmparator büyük bir ordu ile İstanbuldan yola çıktı. Eskişehir Denizli yönünde yürüdü. Kılıçarslan, Bizans ordusunu, Myriokephalon vadisinde pusuya düşürdü
Myriokephalon Savaşı (1176) :
Sultan II. Kılıç Arslan'ın Bizans imparatorunun gözden kaçmıyordu. Aynı zamanda İstanbul'da yapılan anlaşmanın hilafına Türkmen akıncıları Bizans'a karşı akınlara yeniden başlamışlardı. Bu gelişmeler Türkiye Selçuklu sultanlığı ile Bizans imparatorluğunu yeniden karşı karşıya getirdi. İmparator Manuel Komnenos, aleyhindeki bu gelişmeleri kökünden halletmek için Türkiye Selçuklu devletini yıkmak kararı ile büyük bir ordunun başında olduğu halde yürüyüşe geçti. Yapılan sulh tekliflerini kesinlikle reddederek Denizli istikametinde ilerledi. Onun asıl hedefi Konya'yı zabtetmekti. Türkmenler, bir taraftan çete harbine devam ederek Bizans ordusunu hırpalarken, diğer taraftan da onları Denizli'den sonra Eğridir gölünün kuzeyinde Kumdanlı'da dar ve sarp Myriokephalon vadisine sokmağa muvaffak oldular. Zaten sultanın istediği de yıpranmış düşmanını bu vadide karşılamaktı. Bizans kuvvetleri vadiye girdikten sonra yamaçlarda pusu kurmuş olan Türkler Bizans ordusunu ok yağmuruna tuttular. Vadinin giriş ve çıkışı da Türkler tarafından tutulmuştu. Eylül 1176 tarihinde meydana gelen savaşta Manuel ağır bir hezinete uğradı. İmparator Batı Anadolu'daki istihkâmları tamamen ortadan kaldırmak ve ağır bir tazminat ödemek şartıyla İstanbul'a dönebildi. O zamana kadar hristiyan dünyasında bir nevi "Türklerin işgali altındaki memleket" olarak telâkki edilen Anadolu'nun bu zaferle kesin olarak Türk yurdu olduğu ortaya konmuştur. Diğer taraftan Birinci Haçlı Seferi'nden beri hücumda olan Bizans imparatorluğu bu tarihden itibaren savunmaya çekilmek zorunda kalmıştır. 1071 Malazgirt zaferi Türklere Anadolu'nun kapılarını açmış ve 1176 Myriokephalon zaferi de burasının artık Türklerden geri alınamayacağını ortaya koymuştur. 1097-1176 arasında haçlıların da yardımı ile Bizansta bulunan üstünlük tekrar Selçuklulara geçmiş oldu.
Kılıçarslan, Myriokephalondan sonra, tekrar şarka yöneldi. İlk hedefi Malatya idi. Malatya 1175 te Feridunun öldürülmesi ile kardeşi Muhammedin hakimiyetine girmişti. Kılıçarslan 4 ay süren bir kuşatmayı takiben şehri zaptetti ve Danişmendlilerin Malatya koluna da son verdi. Yine Nureddin Mahmudun ölümüyle yerine geçen oğlu Salaheddin Eyyubi, babasının Kılıçarslanla olan rekabetine devam etti. Kılıçarslan, Salaheddine bir elçi yollıyarak, vaktiyle Nureddin tarafından zaptedilmiş olan Raban kalesinin iadesini talep etti. Salaheddin bunu şidddetle reddetti. Birçok gerginliklerden sonra, Selçuklu veziri İhtiyarüddin Hasanın gayretleriyle anlaşma sağlanabildi. Hatta bundan sonra Kılıçarslan ve Salaheddin, birlikte, Ermeni Prensi III. Rupen üzerine bir sefer bile yaptılar. 1182 de, Salaheddinin, Artuklu Emiri Nureddin ile birlikte, Amid (Diyarbakır) ve Meyyafarikin (Silvan) şehirlerini alması ile Selçuklu-Eyyubi ilişkileri tekrar bozuldu.
1180 de, Manuelin ölümünden sonra, III. Alexius zamanında (1180-1183), Selçuklular Ege bölgesine adım adım ilerlediler. Uluborlu. Kütahya ve Eskişehir fethedildi. 1183 te Alexiusun ölümü üzerine çıkan iç karışıklıklar sırasında, Alaşehirde (Philadelphia) bulunan John Comnenusun oğulları, Kılıçarslandan yardım istediler. Bunun üzerine büyük bir Selçuklu ordusu, Ege bölgesinde denize kadar ilerleyip birçok yer fethetti.
Uzun saltanat yıllarından sonra yaşlanan Kılıçarslan sefere çıkamaz oldu. Onun bu durumunu gören oğulları arasında saltanat ihtirasları başgösterdi. Kılıçarslan da eski türk geleneklerine uyarak ülkesini onbir oğlu arasında taksim etti. Kaynakların birbirini tamamlayan rivayetlerine göre:
1-) Kutbeddin Melikşah, Sivas ve Aksaraya
2-) Rükneddin Süleymanşah, Tokat ve havalisine
3-) Nureddin Sultanşah, Kayseri bölgesine
4-) Mugiseddin Tuğrulşah, Elbistana
5-) Muizeddin Kayserşah, Malatyaya
6-) Muhiddin Mesud, Anakara merkez olmak üzere Çankırı, Kastamonu ve Eskişehire
7-) Gıyaseddin Keyhüsrev, Uluborlu ve Kütahya havalisine

9-) Nizameddin Argunşah, Amasyaya
10-) Arslanşah, Niğdeye
11-) Sancarşah ise Ereğli ve güney bölgelerine, melik olarak atandılar.
Kılıçarslan bu taksimi yaptıktan sonra, kendisi Konyada sultan olarak kaldı. Oğulları ona tâbi, fakat kendi iç işlerinde yarı bağımsız hüküm sürmekte idiler. Melikler döneminde Süleymanşahın Karadeniz bölgesinde, Mesud ve Keyhüsrevin ise kendi bölgelerinde bazı fetihleri dikkat çeker. 1190 da Alman İmparatoru Frederik Barbaros, III. Haçlı ordusunun başında Anadoluya geldiğinde, Selçuklu Türkiyesi siyasi birliğini kaybetmiş, şehzadeler saltanat kavgalarına başlamış, Bizzat Kılıçarslan Konyada oğlu Kutbeddin Melikşah elinde kukla haline gelmişti.
Üçüncü haçlı seferi, Salaheddin Eyyubinin Suriyede haçlılara karşı kazandığı zaferler ve Kudüsün geri alınması üzerine harekete geçmişti. Bu arada, Salaheddinin, Bizans ile ittifak halinde olduğunu görüyoruz. Buna mukabil de Kılıçarslan ile Frederik Barbaros arasında eskiye dayanan bir dostluk vardı. Kılıçarslanın elçileri, Frederik Barbarosu Edirnede ziyaret edip, Selçuklu topraklarından serbestçe geçmesi konusunda onunla anlaştılar. Bizans ta bir direniş gösteremedi. Haçlılar Alaşehir Denizli yönünde ilerliyerek Selçuklu topraklarına girdiler. Yolda, kendi başlarına veya bir rivayete göre Kılıçarslanın emriyle hareket eden, Türkmenlerin baskınlarına uğradılar. Çeşitli nedenlerle, daha önce yapılmış olan anlaşma uygulanamadı ve Haçlılarla Selçukluların arası gerginleşti. İlerliyen haçlılar, Akşehirde Melikşahın ordusu ile karşılaştılar. Melikşah, büyük haçlı ordusu karşısında Konyaya doğru geri çekildi. Selçukluların Konya önlerindeki savunma hatları da dayanamadı ve haçlılar Konyaya girerek yağma ve katliam yaptılar. Kılıçarslan kabahati, oğlu Melikşaha atarak, Frederik Barbaros ile anlaştı. Haçlılar yanlarına bazı rehineler alarak Kilikyaya doğru yollarına devam ettiler. Alman imparatoru Kilikyaya ulaşamadan, Silifke çayında boğuldu.
Kılıçarslanın ülkeyi oğulları arasında paylaştırmasının sonuçları kötü oldu. Hem kardeşler ve hem de oğullar ile babaları arasında tatsız olaylar meydana geldi. Sivas Meliki Kutbeddin Melikşah Konyayı işgal edip, babasına bağlı adamları bertaraf ederek basını kukla sultan durumuna düşürdü (1189) ve kedisini veliahd ilan ettirdi. Aksarayı da idaresine aldı. Alman İmparatoru Anadoludan geçerken durum bu idi. Bunu meteakip, Melikşah, babasını da yanına alarak, kardeşi Nureddin Sultanşah üzerine yürüdü ve Kayseriyi kuşattı. Kılıçarslan bir fırsatını bulup kaçarak, Kayseriye sığındı. Bunun üzerine Konyaya dönmek zorunda kalan Melikşah, burada bağımsızlığını ilan etti. Oğulları arsında dolaşan yaşlı Kılıçarslan, sonunda Uluborluda Keyhüsrevin yanına giderek, onunla birlikte Konyayı geri aldı. Keyhüsrev ile birlikte Melikşah üzerine yürüyen Kılıçarslan, Aksaray muhasarası sırasında, 1192 de öldü.