Sultan 2. AbdÜlhamİd'İn doĞu polİtİkasi

11
EXE RANK

~TiM[e]-oVeR~

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
11,101
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.google.com
~TiM[e]-oVeR~
ABDÜLHAMİDİN DOĞU POLİTİKASI;

Panislamizm;
2. Abdülhamit, müslümanların kurtuluş ümitlerini Allah’a ve halifeye bağladıklarını düşünüyordu. Kendi ifadesiyle: “Halife’nin bir sözü müslümanları harekete geçirmeye kâfidir. Hilâfet müessesesinin varlığı nedeniyle sömürgelerinde milyonlarca müslüman bulunan İngiltere, Fransa, Rusya ve Hollanda karşısında kuvvetli durumdayız.”
Başta İngiltere olmak üzere hilafetin bu gücünden çekinen Avrupa devletleri ve Rusya, Osmanlı Devleti’ne olan baskılarını artırmıştır. 2. Abdülhamit bu baskıların sebebini o güne kadar uygulanan yanlış politikalarda görmekteydi. Ona göre devletin belli bir dış politikası yoktu. Avrupa’da oluşmakta olan yeni dengeler yakından takip edilememiş, Türk hariciyesi haysiyetli, bilgili ve tutarlı bir politika izleyememişti. Devletin yüce menfaatleri bu yanlış politikalar sebebiyle heder edilmişti. 2. Abdülhamit’in tahta geçer geçmez karşılaştığı bu ağır şartlar, O’nu yeni, şahsiyetli ve onurlu bir politika arayışına itti. Temsilcisi olduğu hilâfet mak***** etkin bir şekilde kullanarak gerçekleştirdiği bu politikanın adı “İttihad-ı İslam” “Panislamizm”dir. 2. Abdülhamit’in bu konudaki amaçlarını üç esasta toplayabiliriz:
1- Devletin dev***** sağlamak,
2- İslam dünyası’nın birliğini sağlamak,
3- Haçlı ruhunu ve sömürgeciliği mümkün olduğunca frenlemek.
2. Abdülhamit, Panislamist politikasını gerçekleştirmek için aşağıdaki faaliyetleri gerçekleştirmeye çalışmıştır.
* 1876’da ilan edilen 1. Meşrutiyet ile hazırlanan Kanun-i Esasi’ye “Zat-ı Hazret-i Padişahî Hasbe’l- Hilafe Din-i İslam’ın hâmîsidir.”(Madde 4) Yani “padişah, halifeliği sebebiyle İslam dini’nin koruyucusu ve bilcümle Osmanlı halkının hükümdar ve padişahıdır.” maddesini koydurmuştur.
Padişahın anayasaya bu maddeyi koydurmasındaki amacı, halife olması sebebiyle tüm dünya müslümanlarının koruyucusu/hâmîsi olduğunu ilan etmek, hilafet müessesesi ile müslümanlar arasındaki manevî rabıtayı güçlendirmek ve bunu dünya müslümanlarına hissettirmek istemesidir.
* Başta İngiltere olmak üzere diğer batılı ülkeler, hilafetin tesirini ortadan kaldırmak için başlattıkları propaganda ile hilafetin “Kureyş’ten olma” tartışmalarını gündeme getirmişlerdi. 2. Abdülhamit, bu olumsuz propagandayı engellemek; Osmanlı Halifeliği’nin meşru olduğunu ispatlamak için çok sayıda risale ve broşür yazdırarak muhtelif İslam ülkelerine dağıttırdı. Ayrıca 2. Abdülhamit İngiltere, Hindistan ve Mısır’daki bazı gazetelere halifeliğinin meşru olduğunu desteklemeleri için mâlî imkanlar hazırladı.
Filistin sorunu ve Siyonistler;
Siyonistlerin fikirsel altyapıları dini menşelidir. Onlara göre Nil’den Fırat’a kadar olan topraklar, kendilerine Allah tarafından vaat edilen kutsal yerlerdir. Bu yerler Osmanlının kontrolü altında olduğu için ve çalışmalar Osmanlı ve en zor dönemde tahta çıkan Abdülhamid üzerinde yoğunlaşmıştır. Ekonomisi çökmek üzere olan Osmanlının bu durumundan istifade etmeye çalışan Siyonistler II. Abdülhamid den para karşılığında buraları istemişlerdir. Muhtelif tarihlerde muhtelif kimseler vasıtasıyla yapılan hatta milyonlarca altın rüşvet teklifine kadar varan müracaatların tamamı, Abdülhamid tarafından reddedilmiştir. Bu faaliyetleri engellemek doğrultusunda sultan, Yahudilerin Osmanlı topraklarında mülk edinmelerini, arazi satın almalarını yasaklamıştır. Yahudi göçünü engellemek için her türlü imkânı kullanmış ve bunda da başarılı olmuştur.


ERMENİ MESELESİ;
Aydınlanma ve endüstrileşme sürecinin doğal sonucu olarak milliyetçilik akımları Avrupa da ortaya çıktığı için, ilk olarak Osmanlı imparatorluğunun batı ile yakın ilişkide bulunan öğelerini; Rumlar, Bulgarlar, Arnavutlar ve Ermeniler gibi cemaatleri etkilemiştir.
Ermeniler altı vilayeti istiyorlardı bu günkü 12 vilayetimizle bir ilçemizin toprakların bir Ermeni yurdu olması isteniyordu. Ermeniler altı vilayeti istiyorlardı bu günkü 12 vilayetimizle bir ilçemizin toprakların bir Ermeni yurdu olması isteniyordu. Ermenilerin bu isteğine sultan Abdülhamid’in cevabı “ Şarki Anadolu’yu muhtariyete ***ürecek ıslahatı kabul etmektense ölmeyi tercih ederim” diyerek bu konudaki tutumunu belli etmiştir. Ermeniler Abdülhamid’i bu tutumundan dolayı bağımsızlıkları önünde tek engel olarak telaki etmişlerdir ve sayısız faaliyette bulunmuşlardır. Bütün faaliyetler sonucunda sonunda Osmanlıya batılı devletlerin bastırmasıyla isyanların yoğun olduğu altı vilayette bir takım ıslahat önlemleri alınmasına karar verildi. Bu dönemde büyük devletler kendi derdine düştükleri için Ermeni meseleleri ile ilgili olarak fazla ısrarcı olamamışlardır. Fransa Almanya ile uzak doğuda da Rusya ile İngiltere anlaşmazlık içindeydiler, bu yüzden bitmemekle beraber, mesele şimdilik biraz daha sakinleşiyordu. Bu mesele yıllarca bitmeyecek ve günümüze dek sürecekti ve bu mesele Avrupalıların elinde Osmanlı’ya karşı kullanacakları bir koz olarak kalacaktı.
MISIR SİYASETİ:
Mısır 1882 yılında İngiliz işgaline uğramış ancak halen Osmanlı devleti sınırları içinde bulunuyordu. Şöyle ki, yönetim Hıdiv tarafından sağlanıyordu. Osmanlı ve İngiltere komisyonlar aracılığıyla yönetime katılıyorlardı. İngiltere Mısırı kontrolü altında bulundurmakla Süveyş kanalı ve Hindistan’ın güvenliğini sağlıyordu.II. Abdülhamid İngiltere’nin bu haksız işgalini uluslararası arenada gündeme getirip İngiltere’nin prestijini sarsmaya çalışıyordu. İngiltere Panislamizm politikasının sebeplerini açıkladığımız bölümde de değindiğimiz gibi Mısır’ı, kullandığı şeyhler aracılıyla ve giriştiği yoğun propaganda faaliyetleriyle halifeden koparmaya çalışıyordu. II. Abdülhamid’in de bu kötü faaliyetlere karşı propaganda olarak bazı Mısır gazetelerini satın alıp İngilizler aleyhine propagandaya başladığını görüyoruz. 1885’de Babıâli ile yapılan bir antlaşma ile İngiltere’nin Mısırdaki durumu resmiyet kazandı. Güya işlerin başında hep Mısırlılar vardı, oysa aslında işi yürütenler, başta İngiliz yüksek komiseri ve İngiliz danışmanlarıydı.
ARABİSTAN SİYASETİ:
Tanzimat döneminde uygulanan reformlar, İngiliz ajanlarının propaganda sonucu Arabistan da Osmanlının gâvurlaştığı şeklinde algılanmıştır. Yerel yöneticiler (İngilizlerin etkisiyle) halkı halifeye karşı ayaklandırıp, milliyetçilik fikirlerini yayıyordu padişah ta bu propagandaları etkisiz kılmak için hilafeti ön plana çıkararak devletin dini kimliğini sık sık vurguluyordu. Osmanlı yönetimi bu bölgede ki dini yapılara önem vererek, yüksek miktarda paralar harcıyorlardı. Böylece halkın gözünde bozulan imajda düzeltilmeye çalışılıyordu.
DOĞU’YA UZANAN RAYLAR (DEMİRYOLLARI):
19.yy. sonlarında Almanlar artık Osmanlı’nın zenginliklerinden istifade etmeye başladılar. Bu doğrultuda faaliyete geçtiler. Biraz geç kalmış olmakla beraber (o dönemde madencilik ve ulaştırma alanlarında mevcut yerler İngilizler ve Fransızlar tarafından paylaşılmıştı) Anadolu ve özellikle Mezopotamya’nın zenginlikleri Alman yatırımcıların dikkatlerini celb etmekteydi. Fakat buralardan iyi bir şekilde istifade etmek için büyük bir yatırımın yapılması gerekliydi, bu amaçla Bağdat-Basra’ya kadar uzanacak olan demiryolu projesinin sahneye çıktığını görmekteyiz.
BAĞDAT DEMİRYOLU:
6 Ekim 1888’de Alman devlet bankası Anadolu demiryolları kumpanyasını kurarak, Osmanlıdaki ilk Alman demiryolu taşımacılığını başlatmıştır. Bu ilk proje İzmit-Haydarpaşa arasında yapılmakta idi, daha sonra İzmit-Ankara arasındaki demiryolu inşaat projesi Almanlara verilmiştir. Bu demiryolu projesi daha sonra Bağdat’a kadar uzatılmıştır. Böylece Bağdat demiryolu adını alacak olan proje başlamıştır.
HİCAZ DEMİRYOLU:
Büyük ölçüde gerçekleşen projelerden biri hicaz demiryolu projesidir.Hicaz demiryolu, Şam’ı Medine’ye, Havra’nı da Darayı da Hayfa yolu ile denize bağlar. Tamamı devlet malı olarak Anadolu sermaye ve teknolojisiyle gerçekleşmiştir. Amaç hac zamanı Medine’ye ulaşımı kolaylaştırmak, böylece halifenin dünya Müslümanları gözündeki prestijini arttırmaktı.
HİNDİSTANDA İZLENEN POLİTİKA;
HİNDİSATAN’A YÖNELİK OSMANLI FAALİYETLERİ
1880’lere doğru, Osmanlı İmparatorluğunda İngilizlere karşı 93 Harbi sırasındaki tavırlarından dolayı bir kırgınlık vardı. Bu duygular kısa süre içerisinde etkisini Hindistan da hissettirdi ve Müslümanlar Osmanlıları bir başka coşkuyla desteklemeye başladılar. İngiltere bu durumdan endişe duyuyor ve İkinci Abdülhamit’i Pan-İslamcı davranmakla suçluyordu. Buna karşı İkinci Abdülhamid Hindistan Müslümanlarını kışkırtmadığına dair İngiliz Hükümetine teminat veriyordu.1881’de Fransızların Tunus’u ilhakı ile 1882’de İngilizlerin Mısır’ı işgali, Ermeni meselesi dolayısıyla Batının Osmanlılara tavır takınması ve Girit meselesi yüzünden Osmanlı-Yunan savaşını Osmanlının kazanmasının sevinci, Hindistan Müslümanlarını Osmanlılara yaklaştırıp, İngilizlere karşı nefret oluşturdu ve ayaklanmalarına sebep oldu. İkinci Abdülhamid’in, Müslümanların da desteğini alarak Hicaz demiryolunu inşa ettirmesi büyük sevinç meydana getirdi. Ama Jön Türklerin ihtilali ve bir yıl sonra İkinci Abdülhamit’in tahttan indirilmesi sevincin uzun sürmesini engelledi.
UZAK DOĞU POLİTİKASI;
JAPONYA:
Abdülhamid, Doğu milletlerinden biri olan Japonların bas döndürücü terakki hamlelerini büyük bir merakla takip ediyor, vatanına ait yükseltme sırlarından belki onların vaziyetinde kendi eliyle çözebileceği bir mana arıyordu. Abdülhamid, Japonya’nın özellikle Rusya karşısında başarılı olacağını öngörmüş, çıkacak bir savaşta Rusları yenilgiye uğratabileceğini tahmin etmişti. O, Japonya’nın özellikle Rusya karşısında sadık ve dost bir müttefik olacağına inanıyordu.Japonya ya gönderilen temsilciler üst düzey Japon yöneticilerle çeşitli görüşmeler yapmış, çevreden gelen Müslüman heyetleri ile görüşmeler yapılmıştır. Bu olay Hollanda’nın tepkisine neden olmuş, Hollanda yönetimi Osmanlı aleyhine propaganda yapmaya başlamıştır. Bu temsilcileri ***üren Ertuğrul firkateyni dönüşte bir tayfuna yakalanmış ve batmıştır. II. Abdülhamid bundan sonra bir süre ilişkileri yavaşlatmıştır.
ÇİNDEKİ FAALİYETLER;
Demografik yapı itibariyle stratejik öneme sahip olan Çin Osmanlı için önemli bir yerdi. Şöyle ki; Çin de yüz milyondan fazla Müslüman yaşıyordu. Bunlar halifeye bağlı olmakla beraber bu sadece formalite icabı olan bir bağlılıktı çünkü halife ile Çin Müslümanları arasında somut bir bağ yoktu. Abdülhamid buradaki Müslümanlarla ilişki kurma niyetindeydi. Tabi bu niyette Çin’deki Müslümanların talepleri de etkili olmuştur. Çinli Müslümanlar eğitim düzeylerinin ve eğitim yatırımlarının gayet düşük bir düzeyde olduğundan şikâyetle, sultan Abdülhamid den yardım isterler. Üniversite ayarında bir okul yapsanız biz burada gençlerimizi okutsak, kaliteli, dünya bilgileriyle mücehhez insanlar yetişse diye talepte bulunurlar. Abdülhamid de bu talebi olumlu karşılar, çalışmalara başlanır. Ve 1908 yılı başlarında Pekinde Hamidiye Üniversitesi açılarak eğitim zilini çalar. Aslında bu yoldaki talepler Abdülhamid’in ittihadı İslam siyaseti için de birer fırsattı padişah bu yolla hem oradaki Müslümanları halifeye bağlıyor hem de kendi İslam birliği siyaseti doğrultusunda bir adım daha atmış oluyordu. İşte Abdülhamid Çin Müslümanlarını önemsiyor ve onlarında halifeliği önemsemesi için elinden geleni yapıyordu ve dünya Müslümanları gözünde sadece kendisinin değil halifeliğin ve Osmanlının prestijini artırmayı planlıyordu.
 
Geri
Üst