Değerli Üyelerimiz sizler için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Lütfen 10 saniyede üye olarak bizlere destek olunuz... 😊 Tüm sorunları bize bildirebilirsiniz
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Usulca ağladım bu gece.
Ucu kırık kalemime sarıldım.
Çatlak camımdan izledim gökyüzünü bu gece.
Dünya başıma yıkıldı sandım.
Yağmur damlaları bile birbirlerine kavuştu
Bense gecenin karanlığı ve ıssızlığında yine seni düşündüm bu gece.
Kayan yıldız değil sonsuzluğa giden hayallerimdi.
Geçmişim hiç olmadı
Geleceğimi ise engin bir denizde kaybettim.
Tutunacak bir dalım bile yoktu bu gece.
Zamandır gelip geçiyor.
Bense hayata geç kalmıştım bu gece.
Şimdi tek bir şey istiyorum
Alın tüm güzellikler sizin olsun:
Beni rahat bırakın bu gece...
Neden diye başlayan kaç cümleye daha misafir olacağımı bilmeden kabullenememenin verdiği yıkık dökük bir ruh hali ile senden sensizliğinden kurtulmanın çözümlerini arıyorum. Anlamsız bir savaşın ortasında sana olan düşkünlüğünün zaafı ile esir alınmış bir yüreğin son feryatlarını boşluğa bırakıyorum yitik melodiler eşliğinde.
Bir boğuşma sendromunun meydana getirdiği bir kaosta hatıraları rüzgarla savurarak seni yüreğimden azat etmenin telaşı ile;benim sendekisenin yüreğimdeki esaretini sonlandırmanın mücadelesini veriyorum kaç zamandır.
Sen çok uzaklarda başka yüreklere fetihlere yolculuk ederken ardında bıraktığın enkazın izlerini silip yeni doğan güne taze umutlar biriktirmekteyim.Ne bekliyordum ki sanki;hep böyle olmadı mı zatenaşkın yükünü tek kişilik çektiğim gibi ayrılığın yükünü de bana yükledinpayıma düşürdüklerin hep hak etmediklerim oldu.Üzülmekederlenmemutlu ol diye ne çok tüketmişim kendimi meğerse.
Seni çok sevmem
Zamansızderin yaralara sebep
Beni en çok kahreden
Çok seviyorum derken sırtını dönüp gitmen
Zoruma giden
Beni yarımsızyarınsız bırakman
Bahanelerin ardına sığınmam
Savunmasızlığımdanyalnızlığımdançaresizliğimden
Bunu söylemek zor ama bil ki; her şeye neden olan sennedensizliklerin içinde boğulanlal olmuş dillerleyüreği darmadağın geride kalan ben..
Yaşadıklarımı yok saysam bu vedayı hiç sorgulamasam mevsime ayak uydurup hüzünlerimi hazandandır diyip es geçsemher şeyin oyun olduğu bir dünyada yalandan zaferlerle kendimi avutsam geçer mi ki bu yaralar;
Sanmıyorum..
Resimleri yakmak anıları seni yok etmeye yetmiyormuşbir Sezen Aksu şarkısında ki hüzün gibi nota nota çöküyor sensizlik her hücremeuyumaya da cesaret edemiyorum düşümde karşıma çıkarsın diye.
Ve ben;
Ağlamaya mecali olmayan gözlerle
Sitem yükünü satırlara yüklemiş cümlelerle
Sol yanımı kaplayan bir hiçliğe
Kocaman yalnızlıklar büyütüyorum sol yanımda
Ya sen;
Umarsız
Pervasız
Can yakan
Gidişler saklıyorsun hala cebinde
Çıldırmasına ramak kalmış bir şehirde ve çıldırmaya meyli hayli yüksek bir benliğin içinde aldığım nefesten bunalarak yaşıyorum hayatı. Çok daha farklı olacağı hayal edilmiş bir geleceğin içinde hüküm sürmekteyim. Uzun bir yol bırakmadım aslında arkamda. Yaşanmışlıklarla ölçülüyorsa eğer tecrübeler öyle çok tecrübelenmiş bir insan da değilim. Yine de biliyorum ki bugün elimde olan her pişmanlık ektiğim cesaretsizliklerden topladıklarımdır. Korkumun kanatları arasına kendimi sakladığım her anın bedeli hep gözyaşlarımdır. Gün gelip sorduğunda insan kendine "o eski ben nerede" diye alacağı cevap hep aynıdır. Çünkü hiçbir benlik aynı kalmaz zaman içinde ama en büyük hatalar hep en çabuk unutulanlardır.
Arada bir ılık rüzgarlar eser benim şehrimde yeni yetme yıllarımda yüzümü yalayan diye tabir ettiğim ama zamanla aslında yüzüme değil içime vurduğunu farkettiğim rüzgarlar. Bazen o kadar ılık dokunur ki insanın yüzüne –aslında içine- insan kendini tamamen affettiğini sanar. Sevdiğinin yollarca uzaktan üflediği sigara dumanınını içinde taşır gibidir bazen yürek tüm günahlarını yeniden hatırlar. İnsan kendine mi ikiyüzlüdür aslında yoksa gerçekten normal midir aynı anda büyük günahlar ve büyük sevaplara sahip olmak; durmadan kendine sorar. Suçluluk denilen seri katilin aklımıza kurduğu tuzaklardır aslında bunlar. Zaman geçer yaralar belki kabuk bağlar. Ama suçlu olduğunu unutmamak; ki gelmiş geçmiş en büyük çaresizliklerindendir insanoğlunun; gün be gün kanımıza karışırbedenimizde kök salar.
Bugün kendime acıma cesaretini gösteremiyorsam eğer ve gözyaşlarıma karşı hiçbir merhamet duymuyorsam; buna yegane sebep kulaklarımda uğuldamaktan bıkmayan vicdanımdır. Hani böyle kendi etrafinda dolanan ateşböcekleri arar ya bazen insan çevresinde dönülsün kur yapılsın ister ya; benim ateşböceklerim kurutup sakladığım yalnızlığımdır. Hansel’le Gratel yaparken iyidir açgözlülüğü doymazlıkları saflık diye nitelendirilir onların. Gel gör ki ben koştuğumda bir hayalin peşinden ya da bir hayali koşturmak istediğimde peşimden; insanlık mahkemesinde bu hemen yargılanır üstüme ‘arsız’ damgası basılır. Ne kadar kanasa da içim yalnızlık göğsümün orta yerine ne kadar batsa da; layık göremem kendimi güzelliklere payıma bu esaret içinde yaşamak kalır. Kim ne almış benden kime neyi satmışım ne kadara; ne önemi var? Gün sonunda elde kalan sayılır kar-zarar hesabı yalnız rakamlara göre yapılır. Üç lira ile beş iyiliği toplamaz hiçbir kader zebanisi. Dört işlemde neye karşılık geldiysen -ki fazla basamaklı olanı makbuldür malum- kıymetin odur artık senin. Kalan kıymet meseleleri alınan iltifatlar duyulan sözler; hepsi yalandır ve er geç geri alınacaktır. Ve evet sonrasında sen çırılçıplak kalacaksındır; ayaz yüzüne vururken koşar adımlar atacak ağlayacaksındır. Büyümek buna denir anlayacaksındır.
Simdi düşünüyorum kağıtlara akıttığım şu kelimeler toplaşıp da kefaletimi denkleştirebilir mi? Unutulmayan bir aşktan bir bebek saflığından ana baba vicdanından üstte tutar mı yazdıklarım beni? Damarlarımdaki kan tamamen çekildiğinde ve insanlığımın sınır çizgisi çoktan geçildiğinde tüm bu yazdıklarım beni affettirir mi?
An gelir yaşam biter de bir gün; tüm pişmanlıklarım toplanıp beni cennet kapısından içeri iter mi? __________________