20
EXE RANK
OttoMaNs* ;яeiz
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 20 Şub 2011
- Mesajlar
- 32,869
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
Sual: Selefiyecilik nedir? Selefiye mezhebi diye bir mezhep var mı?
CEVAP
Selefiyecilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizliyorlar. Hatta kendilerine hakiki ehl-i sünnet anlamında Ehl-i sünneti hassa diyorlar.
Selef, önceki demektir. Istılahta Sahabe ve Tabiine Selef veya selef-i salihin denir. Selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Selefin mezhebi vardır, selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Selefin mezhebi ise ehl-i sünnet vel cemaattir.
Ehl-i sünnet itikadından ayrılan bazı din adamları Selefiye adını verdikleri sapık bir yol tutmuşlardır.
Bunun itikadda mezhep olduğunu söyleyip, kitaplarında yazmışlardır. Halbuki İslamiyet�te Selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri böyle bir şey bildirmemişler ve kitaplarında asla yazmamışlardır.
İslamiyet�te Selef-i salihin mezhebi, yani Ehl-i sünnet mezhebi vardır. Selef-i salihin; hadis-i şerif ile methedilen, övülen ilk iki asrın müslümanlarıdır. Yani Selef-i salihin, Eshab-ı kiram ve Tabiine verilen isimdir. Bu şerefli insanların itikadına Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi denir. Bu mezhep, iman, inanç mezhebidir. Eshab-ı kiramın ve Tabiin-i i'zamın imanları hep aynı idi, inançları arasında hiçbir fark yoktu.
İmam-ı Gazali hazretleri İlcam-ül-avam kitabında; "Bu kitapta itikad fırkalarından Selef mezhebinin hak olduğunu bildireceğim. Bu mezhepten ayrılanların bid�at sahibi olduklarını anlatacağım. Selef mezhebi demek, Eshabın ve Tabiinin itikadları demektir..." buyurarak Selef mezhebi demenin, Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi demek olduğunu açıkça bildirmiştir.
Mısır'daki Ezher Üniversitesinden mezun üstad ibni Halife Alivi Akıdet-üs-selefi vel-halef adlı kitabında şöyle yazmıştır:
"Ebu Zehra Tarih-ül-mezahib-ül islamiyye kitabında yazdığı gibi, hicretin dördüncü asrında, Hanbeli mezhebinden ayrılan bazı kimseler, kendilerine Selefiyin ismini verdiler. Hanbeli mezhebi âlimlerinden Ebu'l-Ferec ibni Cevzi ve diğer âlimler bu selefilerin, Selef-i salihinin yolunda olmadıklarını, bid�at ehli, mücessime fırkasından olduklarını bildirerek, bu fitnenin yayılmasını önlediler. Daha sonra yedinci asırda, ibni Teymiye el-Harrani bu fitneyi tekrar alevlendirdi. Kendilerine Selefiye ismini takanlar, ibni Teymiye�yi kendilerine imam bildiler.�
İbni Teymiye, Hanbeli mezhebinde olarak yetişti. Yani Ehl-i sünnet idi. Fakat sonradan kendi aklına uyarak, sapık görüşler ortaya attı. Ehl-i sünnet itikadından ve dolayısı ile Hanbeli mezhebinden ayrılıp uzaklaştı.
Kendi başına ayrı bir yol tutup, tuttuğu bu sapık yolda sürüklenip gitti. Kendine tâbi olanları da saptırdı. Ona tâbi olanlar onun bu yoluna selefiye dediler. Bu hususu derinlemesine araştırıp, incelememiş ve kaynakları iyi anlayamamış olan bazıları Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarındaki "Selef� ve "Selef-i salihin" ifadelerini değiştirerek, Selefiye şeklinde nakletmişler ve yazmışlardır. İtikadda Selefiye diye bir mezhep yoktur. Peygamber efendimizin hadis-i şerifte fırka-i naciyye, kurtuluş fırkası olarak bildirdiği tek bir itikad mezhebi vardır. O da Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir, imam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari bu mezhepte iki itikad imamıdır ve bu mezhebi yaymışlardır.
İmam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari hazretleri ayrı bir mezhep kurmamışlar, Eshab-ı kiramın, Tabiinin, dört mezhep im*****n ve sonra Ehl-i sünnet âlimlerinin nakil ve tevatür yolu ile bildirdikleri iman ve itikad bilgilerini açıklamışlar, anlaşılmasını kolaylaştırmak için kısımlara bölmüşler ve herkesin anlayabileceği şekilde yaymışlardır. Bunlardan imam-ı Eşari, imam-ı Şafi hazretlerinin talebe zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Matüridi ise imam-ı a�zam hazretlerinin talebe zincirindedir.
Ehl-i sünnet itikadının açıklamasında bu iki imam meşhur olmuş, yaşadıkları zamanlarda itikadda doğru yoldan ayrılmış sapıkların ve yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış maddecilerin bozuk düşüncelerine karşı Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadını izah etmekte, bazı bakımlardan farklı usuller takip etmişlerdir. Daha sonraki asırlarda gelen Ehl-i sünnet âlimleri, bu iki imamın koyduğu usullere uyarak, Ehl-i sünnet itikadını nakletmişlerdir.
Ehl-i sünnetin reisi ise imam-ı a�zam Ebu Hanife hazretleridir. İmam-ı a�zam Ebu Hanife hazretleri, fıkıh bilgilerini toplayarak, kısımlara, kollara ayırdığı ve usuller, metotlar koyduğu gibi, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiği itikad, iman bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Talebesinden, ilm-i kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetişti. Bunlardan imam-ı a�zamın talebesi olan imam-ı Muhammed Şeybani'nin yetiştirdiklerinden, Ebu Bekri Cürcani dünyaca meşhur oldu. Bunun talebesinden de, Ebu Nasır-ı Iyad, kelam ilminde, Ebu Mensur-i Matüridi'yi yetiştirdi. Ebu Mensur, imam-ı a�zamdan gelen kelam bilgilerini kitaplara yazdı. Doğru yoldan sapmış olanlarla mücadele ederek, Ehl-i sünnet itikadını kuvvetlendirdi ve her tarafa yaydı.
İmam-ı Eşari de, imam-ı Şafii'nin talebesi zincirinde bulunmaktadır. Bu iki büyük imam, Eshab-ı kiram, Tabiin ve Tebe-i tabiinin bildirdiği itikad ve iman bilgilerini açıklamışlar, kısımlara bölmüşler, herkesin anlayabileceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari ve imam-ı Matüridi hazretleri, hocalarının müşterek mezhebi olan Ehl-i sünnet vel-cemaattan dışarı çıkmamışlar, ayrı bir mezhep kurmamışlardır.
Taşköprüzade şöyle yazmıştır:
"Ehl-i sünnet vel cemaatın kelam ilmindeki reisleri iki zattır. Bunlardan birisi Hanefi, diğeri Şafii'dir. Hanefi olanı, Ebu Mensur Matüridi, Şafii olanı ise Ebu'l Hasen el-Eşari'dir."
Bazı kitaplarda, Eşariyye mezhebi, Matüridiyye mezhebi diye yazılı ise de, bu kendi çalışmalarına verilen isimdir, ayrı mezhep değildir. Her ikisi de Ehl-i sünnet itikadını anlatmıştır. Aralarında ictihad farkları vardır. Bu ayrılıklar temelde ayrılık olmadığı için, ikisi de Ehl-i sünnettir.
Zebidi de şöyle demiştir:
"Ehl-i sünnet vel-cemaat ismi geçince, Eşariler ve Matüridiler kastedilir."
İmanda, itikadda tek mezhep vardır
Bu iki imamın ve hocalarının, amelde dört hak mezhep imamlarının ve onlara tâbi olanların; imanda, itikadda tek bir mezhebi vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini, bizzat Peygamber efendimiz tebliğ etmiştir. İnsanlara, kendilerini ve her şeyi yaratan Allahü teâlâyı haber veren Peygamberimiz, Allahü teâlâya, Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirmiştir. Muhammed aleyhisselama ve Onun bildirdiklerine, temiz, dürüst ve hakiki bir iman, ancak Onun bildirdiğine tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla mümkün olur. Bu hususta çok az, kıl kadar da olsa bir ayrılığın, Ondan ayrılmak olacağı meydandadır. Böyle bir ayrılığa düşenlerin kendilerini haklı çıkarmak için öne sürecekleri dini, siyasi, beşeri, içtimai, fenni v.s. gibi sebeplerin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikadda ayrılığa asla izin vermemekte, yasaklamaktadır.
Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikadda bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid�at fırkalarının sayısı 72�ye ulaştı. Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber, esas sebepler; "Münafık ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler, Kur�an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları, eski Hind ve Yunan felsefesi ile Mecusi inançlarının İslamiyet�e sokulma çabaları, Eshab-ı kiramın maslahata (huzurun, dirliğin, iyiliğin teminine) ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya alet etme, kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyet�in henüz yeni müslüman olmuş büyük kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk edememeleri ve bunları İslamiyet�ten sayma yanlışına düşmeleri" şeklinde özetlenebilir.
Ancak, İslam tarihinde görülen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur�an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa müteşabih âyet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler, böylece felsefe yaparak ve bu âyetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur�an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir.
Mesela, Kur�an-ı kerimde geçen, Allah�ın eli, yüzü vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü teâlâyı zatı ve sıfatlarıyla tecsim eden, yani cisim ve insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar, Kur�an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını kabul etmedikleri gibi, ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır.
İslamiyet�te (Selefiye mezhebi) diye bir şey yoktur
Selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Bu bid�ati ortaya çıkaranların en meşhuru İbni Teymiye ve vehhabilerdir. Bunlar kendilerinin Eshab-ı kiram yolunda olduğunu savunuyor, Kur�an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden yanlış ve bozuk manalar çıkararak, Ehl-i sünnet olan hakiki müslümanları kötülüyorlar.
Hemen söyleyelim ki, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında, Selefiye denilen bir isim ve Selefiye Mezhebi diye bir yazı yoktur. Bu isimler mezhepsizler tarafından sonradan uydurulmuş ve cahil din adamları tarafından, mezhepsizlerin kitapları Arabiden Türkçeye tercüme edilirken, Türkler arasında da yayılmaya başlamıştır.
Bunlara göre:
(Eşari ve Matüridi mezhepleri kurulmadan evvel bütün Sünnilerin tâbi oldukları mezhebe Selefiye adı verilmektedir. Bunlar Sahabe ve Tabiinin izinde yürümüşlerdir. Selefiye mezhebi Eshabın, Tabiinin ve Tebe-i tabiinin mezhebidir. Dört büyük imam bu mezhebe mensup idi. Selefiye mezhebini müdafaa için ilk eser, (Fıkh-ul-ekber) ismi ile imam-ı a�zam tarafından yazılmıştır. İmam-ı Gazali, (İlcam-ül avam-anil kelam) eserinde Selefiye mezhebinin esaslarını yedi olarak bildirmektedir. İmam-ı Gazalinin zuhuru ile müteahhirinin ilm-i kelamı başlar. İmam-ı Gazali, önce gelen kelamcıların mezheplerini ve İslam filozoflarının fikirlerini tetkik ettikten sonra, kelam ilminin metotlarında değişiklikler yaptı. Felsefi düşünceleri, red maksadıyla kelama soktu. Razi ve Amidi, kelam ile felsefeyi mecz ederek bir ilim haline koydular. Beydavi ise, kelam ile felsefeyi birbirinden ayrılmaz hâle koydu. Müteahhirinin ilm-i kelamı Selefiye mezhebinin yayılmasına mani oldu. İbni Teymiye ve talebesi İbn-ül-Kayyım-il-cevziyye, Selefiye mezhebini ihyaya çalıştılar. Selefiye mezhebi sonradan ikiye ayrılmıştır: Eski Selefiler, Allah�ın sıfatları ve müteşabih nassları hakkında tafsilata girmemişlerdir. Sonraki Selefiler bunlar hakkında tafsil cihetine ehemmiyet vermişlerdir. İbni Teymiye ve ibni Kayyım Cevziyye gibi sonraki Selefilerde bu hâl açık olarak görülmektedir. Eski ve yeni Selefilerin hepsine birden (Ehl-i sünneti hassa) denir. Ehl-i sünnet kelamcıları bazı nassları tevil etmişlerse de, Selefiye buna muhaliftir. Selefiye, Allah�ın yüzü ve gelmesi, insanların yüzüne ve gelmesine benzemez diyerek müşebbiheden ayrılmıştır) diyorlar.
CEVAP
Eşari ve Matüridi mezhepleri sonradan kurulmuş demek doğru değildir. Bu iki büyük imam, Selef-i salihinin bildirdikleri itikad, iman bilgilerini açıklamışlar, kısımlara bölmüşler, herkesin anlayabileceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari, imam-ı Şafii�nin talebesi zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Matüridi de, imam-ı a�zam Ebu Hanife�nin talebeleri zincirinin büyük bir halkasıdır.
CEVAP
Selefiyecilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizliyorlar. Hatta kendilerine hakiki ehl-i sünnet anlamında Ehl-i sünneti hassa diyorlar.
Selef, önceki demektir. Istılahta Sahabe ve Tabiine Selef veya selef-i salihin denir. Selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Selefin mezhebi vardır, selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Selefin mezhebi ise ehl-i sünnet vel cemaattir.
Ehl-i sünnet itikadından ayrılan bazı din adamları Selefiye adını verdikleri sapık bir yol tutmuşlardır.
Bunun itikadda mezhep olduğunu söyleyip, kitaplarında yazmışlardır. Halbuki İslamiyet�te Selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri böyle bir şey bildirmemişler ve kitaplarında asla yazmamışlardır.
İslamiyet�te Selef-i salihin mezhebi, yani Ehl-i sünnet mezhebi vardır. Selef-i salihin; hadis-i şerif ile methedilen, övülen ilk iki asrın müslümanlarıdır. Yani Selef-i salihin, Eshab-ı kiram ve Tabiine verilen isimdir. Bu şerefli insanların itikadına Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi denir. Bu mezhep, iman, inanç mezhebidir. Eshab-ı kiramın ve Tabiin-i i'zamın imanları hep aynı idi, inançları arasında hiçbir fark yoktu.
İmam-ı Gazali hazretleri İlcam-ül-avam kitabında; "Bu kitapta itikad fırkalarından Selef mezhebinin hak olduğunu bildireceğim. Bu mezhepten ayrılanların bid�at sahibi olduklarını anlatacağım. Selef mezhebi demek, Eshabın ve Tabiinin itikadları demektir..." buyurarak Selef mezhebi demenin, Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi demek olduğunu açıkça bildirmiştir.
Mısır'daki Ezher Üniversitesinden mezun üstad ibni Halife Alivi Akıdet-üs-selefi vel-halef adlı kitabında şöyle yazmıştır:
"Ebu Zehra Tarih-ül-mezahib-ül islamiyye kitabında yazdığı gibi, hicretin dördüncü asrında, Hanbeli mezhebinden ayrılan bazı kimseler, kendilerine Selefiyin ismini verdiler. Hanbeli mezhebi âlimlerinden Ebu'l-Ferec ibni Cevzi ve diğer âlimler bu selefilerin, Selef-i salihinin yolunda olmadıklarını, bid�at ehli, mücessime fırkasından olduklarını bildirerek, bu fitnenin yayılmasını önlediler. Daha sonra yedinci asırda, ibni Teymiye el-Harrani bu fitneyi tekrar alevlendirdi. Kendilerine Selefiye ismini takanlar, ibni Teymiye�yi kendilerine imam bildiler.�
İbni Teymiye, Hanbeli mezhebinde olarak yetişti. Yani Ehl-i sünnet idi. Fakat sonradan kendi aklına uyarak, sapık görüşler ortaya attı. Ehl-i sünnet itikadından ve dolayısı ile Hanbeli mezhebinden ayrılıp uzaklaştı.
Kendi başına ayrı bir yol tutup, tuttuğu bu sapık yolda sürüklenip gitti. Kendine tâbi olanları da saptırdı. Ona tâbi olanlar onun bu yoluna selefiye dediler. Bu hususu derinlemesine araştırıp, incelememiş ve kaynakları iyi anlayamamış olan bazıları Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarındaki "Selef� ve "Selef-i salihin" ifadelerini değiştirerek, Selefiye şeklinde nakletmişler ve yazmışlardır. İtikadda Selefiye diye bir mezhep yoktur. Peygamber efendimizin hadis-i şerifte fırka-i naciyye, kurtuluş fırkası olarak bildirdiği tek bir itikad mezhebi vardır. O da Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir, imam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari bu mezhepte iki itikad imamıdır ve bu mezhebi yaymışlardır.
İmam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari hazretleri ayrı bir mezhep kurmamışlar, Eshab-ı kiramın, Tabiinin, dört mezhep im*****n ve sonra Ehl-i sünnet âlimlerinin nakil ve tevatür yolu ile bildirdikleri iman ve itikad bilgilerini açıklamışlar, anlaşılmasını kolaylaştırmak için kısımlara bölmüşler ve herkesin anlayabileceği şekilde yaymışlardır. Bunlardan imam-ı Eşari, imam-ı Şafi hazretlerinin talebe zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Matüridi ise imam-ı a�zam hazretlerinin talebe zincirindedir.
Ehl-i sünnet itikadının açıklamasında bu iki imam meşhur olmuş, yaşadıkları zamanlarda itikadda doğru yoldan ayrılmış sapıkların ve yunan felsefesinin bataklıklarına saplanmış maddecilerin bozuk düşüncelerine karşı Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadını izah etmekte, bazı bakımlardan farklı usuller takip etmişlerdir. Daha sonraki asırlarda gelen Ehl-i sünnet âlimleri, bu iki imamın koyduğu usullere uyarak, Ehl-i sünnet itikadını nakletmişlerdir.
Ehl-i sünnetin reisi ise imam-ı a�zam Ebu Hanife hazretleridir. İmam-ı a�zam Ebu Hanife hazretleri, fıkıh bilgilerini toplayarak, kısımlara, kollara ayırdığı ve usuller, metotlar koyduğu gibi, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiği itikad, iman bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Talebesinden, ilm-i kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetişti. Bunlardan imam-ı a�zamın talebesi olan imam-ı Muhammed Şeybani'nin yetiştirdiklerinden, Ebu Bekri Cürcani dünyaca meşhur oldu. Bunun talebesinden de, Ebu Nasır-ı Iyad, kelam ilminde, Ebu Mensur-i Matüridi'yi yetiştirdi. Ebu Mensur, imam-ı a�zamdan gelen kelam bilgilerini kitaplara yazdı. Doğru yoldan sapmış olanlarla mücadele ederek, Ehl-i sünnet itikadını kuvvetlendirdi ve her tarafa yaydı.
İmam-ı Eşari de, imam-ı Şafii'nin talebesi zincirinde bulunmaktadır. Bu iki büyük imam, Eshab-ı kiram, Tabiin ve Tebe-i tabiinin bildirdiği itikad ve iman bilgilerini açıklamışlar, kısımlara bölmüşler, herkesin anlayabileceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari ve imam-ı Matüridi hazretleri, hocalarının müşterek mezhebi olan Ehl-i sünnet vel-cemaattan dışarı çıkmamışlar, ayrı bir mezhep kurmamışlardır.
Taşköprüzade şöyle yazmıştır:
"Ehl-i sünnet vel cemaatın kelam ilmindeki reisleri iki zattır. Bunlardan birisi Hanefi, diğeri Şafii'dir. Hanefi olanı, Ebu Mensur Matüridi, Şafii olanı ise Ebu'l Hasen el-Eşari'dir."
Bazı kitaplarda, Eşariyye mezhebi, Matüridiyye mezhebi diye yazılı ise de, bu kendi çalışmalarına verilen isimdir, ayrı mezhep değildir. Her ikisi de Ehl-i sünnet itikadını anlatmıştır. Aralarında ictihad farkları vardır. Bu ayrılıklar temelde ayrılık olmadığı için, ikisi de Ehl-i sünnettir.
Zebidi de şöyle demiştir:
"Ehl-i sünnet vel-cemaat ismi geçince, Eşariler ve Matüridiler kastedilir."
İmanda, itikadda tek mezhep vardır
Bu iki imamın ve hocalarının, amelde dört hak mezhep imamlarının ve onlara tâbi olanların; imanda, itikadda tek bir mezhebi vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidir. Çünkü İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini, bizzat Peygamber efendimiz tebliğ etmiştir. İnsanlara, kendilerini ve her şeyi yaratan Allahü teâlâyı haber veren Peygamberimiz, Allahü teâlâya, Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirmiştir. Muhammed aleyhisselama ve Onun bildirdiklerine, temiz, dürüst ve hakiki bir iman, ancak Onun bildirdiğine tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla mümkün olur. Bu hususta çok az, kıl kadar da olsa bir ayrılığın, Ondan ayrılmak olacağı meydandadır. Böyle bir ayrılığa düşenlerin kendilerini haklı çıkarmak için öne sürecekleri dini, siyasi, beşeri, içtimai, fenni v.s. gibi sebeplerin hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikadda ayrılığa asla izin vermemekte, yasaklamaktadır.
Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikadda bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid�at fırkalarının sayısı 72�ye ulaştı. Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber, esas sebepler; "Münafık ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler, Kur�an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları, eski Hind ve Yunan felsefesi ile Mecusi inançlarının İslamiyet�e sokulma çabaları, Eshab-ı kiramın maslahata (huzurun, dirliğin, iyiliğin teminine) ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya alet etme, kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyet�in henüz yeni müslüman olmuş büyük kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk edememeleri ve bunları İslamiyet�ten sayma yanlışına düşmeleri" şeklinde özetlenebilir.
Ancak, İslam tarihinde görülen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur�an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa müteşabih âyet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler, böylece felsefe yaparak ve bu âyetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur�an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir.
Mesela, Kur�an-ı kerimde geçen, Allah�ın eli, yüzü vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü teâlâyı zatı ve sıfatlarıyla tecsim eden, yani cisim ve insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar, Kur�an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını kabul etmedikleri gibi, ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır.
İslamiyet�te (Selefiye mezhebi) diye bir şey yoktur
Selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Bu bid�ati ortaya çıkaranların en meşhuru İbni Teymiye ve vehhabilerdir. Bunlar kendilerinin Eshab-ı kiram yolunda olduğunu savunuyor, Kur�an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden yanlış ve bozuk manalar çıkararak, Ehl-i sünnet olan hakiki müslümanları kötülüyorlar.
Hemen söyleyelim ki, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında, Selefiye denilen bir isim ve Selefiye Mezhebi diye bir yazı yoktur. Bu isimler mezhepsizler tarafından sonradan uydurulmuş ve cahil din adamları tarafından, mezhepsizlerin kitapları Arabiden Türkçeye tercüme edilirken, Türkler arasında da yayılmaya başlamıştır.
Bunlara göre:
(Eşari ve Matüridi mezhepleri kurulmadan evvel bütün Sünnilerin tâbi oldukları mezhebe Selefiye adı verilmektedir. Bunlar Sahabe ve Tabiinin izinde yürümüşlerdir. Selefiye mezhebi Eshabın, Tabiinin ve Tebe-i tabiinin mezhebidir. Dört büyük imam bu mezhebe mensup idi. Selefiye mezhebini müdafaa için ilk eser, (Fıkh-ul-ekber) ismi ile imam-ı a�zam tarafından yazılmıştır. İmam-ı Gazali, (İlcam-ül avam-anil kelam) eserinde Selefiye mezhebinin esaslarını yedi olarak bildirmektedir. İmam-ı Gazalinin zuhuru ile müteahhirinin ilm-i kelamı başlar. İmam-ı Gazali, önce gelen kelamcıların mezheplerini ve İslam filozoflarının fikirlerini tetkik ettikten sonra, kelam ilminin metotlarında değişiklikler yaptı. Felsefi düşünceleri, red maksadıyla kelama soktu. Razi ve Amidi, kelam ile felsefeyi mecz ederek bir ilim haline koydular. Beydavi ise, kelam ile felsefeyi birbirinden ayrılmaz hâle koydu. Müteahhirinin ilm-i kelamı Selefiye mezhebinin yayılmasına mani oldu. İbni Teymiye ve talebesi İbn-ül-Kayyım-il-cevziyye, Selefiye mezhebini ihyaya çalıştılar. Selefiye mezhebi sonradan ikiye ayrılmıştır: Eski Selefiler, Allah�ın sıfatları ve müteşabih nassları hakkında tafsilata girmemişlerdir. Sonraki Selefiler bunlar hakkında tafsil cihetine ehemmiyet vermişlerdir. İbni Teymiye ve ibni Kayyım Cevziyye gibi sonraki Selefilerde bu hâl açık olarak görülmektedir. Eski ve yeni Selefilerin hepsine birden (Ehl-i sünneti hassa) denir. Ehl-i sünnet kelamcıları bazı nassları tevil etmişlerse de, Selefiye buna muhaliftir. Selefiye, Allah�ın yüzü ve gelmesi, insanların yüzüne ve gelmesine benzemez diyerek müşebbiheden ayrılmıştır) diyorlar.
CEVAP
Eşari ve Matüridi mezhepleri sonradan kurulmuş demek doğru değildir. Bu iki büyük imam, Selef-i salihinin bildirdikleri itikad, iman bilgilerini açıklamışlar, kısımlara bölmüşler, herkesin anlayabileceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari, imam-ı Şafii�nin talebesi zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Matüridi de, imam-ı a�zam Ebu Hanife�nin talebeleri zincirinin büyük bir halkasıdır.