Obsessif - Kompulsif Bozukluk

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Obsesyon ve kompulsiyonlarin yaygin olarak bilinen belirli klinik özellikleri mevcuttur. Bunlar:

1-Bir fikir veya uyaran, sahsin bilinçli olarak farkindaligina ragmen dirençli ve devamli olarak zorla zihne girer.

2-Merkezdeki belirli sikinti veren bir anksiyete hissinin bulunmasidir veya baslangiç düsüncesi veya uyaranin karsisinda karsin tedbir almaya sahsi genellikle ***üren bir durumdur.

3-Obsesyon ve kompulsiyon egoya yabancidir. Bu durum psikolojik bir olgu olarak sahsin kendi kendine ulastigi deneyimlere yabanci olmak özelligine sahiptir.

4-Obsesyon veya kompulsiyonlar nasil canli ve zorlayici oldugu problem degildir. Çünkü sahis bunlari genellikle absürd ve mantiksiz olarak kabul eder.

5-Sahis, obsesyon ve kompulsiyondan kurtulmaya yönelik olarak onlara direnç gösterme yönünde kuvvetli bir arzu hisseder. Halbuki, hastalarin çok az bir kismi kompulsiyonlara karsi ufak bir direnç gösterir. Yaklasik olarak hastalarin %80 de kompulsiyonlarin mantiksizligini kabul eder.

Bazen obsesyon ve kompulsiyonlar hasta için oldugundan daha önemli bir özellik tasimaktadirlar. Mesela, hastalar gerçekte yanlis olan kompulsif temizlik isinde israr edebilirler. Eger bu sekilde devam ederlerse, zamanlarinin büyük bir kismini temizlik isinde harcayacaklari için onlar islerini kaybedebilirler.

Obsesyon ve komplikasyonlarin görünümleri adultlarda ve adölesanlarda farklilik arzeder.

Bir sahsin bireysel semptomlari zaman içinde degisebilir veya semptomlar üstüste binebilir. Fakat obsessif-kompulsif bozukluk dört ana semptom kalibina sahiptir. En yaygin görülen kalip bulasma obsesyonundur. Bunun hemen ardindan yikamak veya kontamne objelerden kaçinma kompulsiyonu olusur. Korkulan objeler ekseriya siki bir kaçinmaya neden olur. (Mesela, feçes,idrar, toz veya mikroplar)

Hastalar, ellerini asiri yikamaya bagli olarak ellerinin derileri sürtünme nedeniyle kavlayabilir veya mikroplarin korkusu ile evlerini terketmeye çalisabilirler.

Igrenmeye, obsesyonel utanmaya ve korkulan objeye en yaygin emosyonel bir cevap olarak ortaya çikan anksiyete oldukça güçlüdür. Obsesyonu bulunan hastalar inanirlar ki, kontaminasyon, en küçük temaslar vasitasi ile insandan insana objeden objeye dagilabilmektedir.

Bunlarin ikinci en yaygin patterni, süphe obsesyonudur. Hemen bunun ardindan kontrol kompulsiyonu gelir. Obsesyon genellikle tecavüzkar bazi tehlikeleri ima eder. Mesela hava gazini açik birakmak veya kapiyi kilitlemeyi unutmak gibi. Bunun sonucunda mükerrer defa süren kompulsif kontrollere baslanir. Mesela hava gazi tekrar tekrar kontrol edilir. Hastalar kendi kendilerine obsesyonel süphelere sahip olurlar. Onlar daima bir seyleri unutmus olabileceklerini hissederler.

Bunlarin üçüncü en yaygin patterni kompulsiyon olmadan olan zorlayici obsesyonel düsüncedir. Bunlar öyle obsesyonlardir ki genellikle bazi seksüel veya agressif eylemlerle ilgili tekrarlayan düsüncelerdir.

Dördüncü en sik karsilasilan kalip simetri veya düzene olan ihtiyaçtir. Bu da bireyi yavaslama kompulsiyonuna ***ürür. Bu durumdaki hastalar bir yemek yemek veya tras olmak için saatlerini harcayabilir. Dinsel obsesyonlar ve biriktirme, stok yapma kompulsiyonlari da OKB'lu hastalarda oldukça yaygindir.

Trikotillomani (kompulsif saç çekme) veya tirnak yemek OKB'la baglantili kompulsiyonlar olabilir
 
Obsesyon ve kompulsiyonlarin yaygin olarak bilinen belirli klinik özellikleri mevcuttur. Bunlar:

1-Bir fikir veya uyaran, sahsin bilinçli olarak farkindaligina ragmen dirençli ve devamli olarak zorla zihne girer.

2-Merkezdeki belirli sikinti veren bir anksiyete hissinin bulunmasidir veya baslangiç düsüncesi veya uyaranin karsisinda karsin tedbir almaya sahsi genellikle ***üren bir durumdur.

3-Obsesyon ve kompulsiyon egoya yabancidir. Bu durum psikolojik bir olgu olarak sahsin kendi kendine ulastigi deneyimlere yabanci olmak özelligine sahiptir.

4-Obsesyon veya kompulsiyonlar nasil canli ve zorlayici oldugu problem degildir. Çünkü sahis bunlari genellikle absürd ve mantiksiz olarak kabul eder.

5-Sahis, obsesyon ve kompulsiyondan kurtulmaya yönelik olarak onlara direnç gösterme yönünde kuvvetli bir arzu hisseder. Halbuki, hastalarin çok az bir kismi kompulsiyonlara karsi ufak bir direnç gösterir. Yaklasik olarak hastalarin %80 de kompulsiyonlarin mantiksizligini kabul eder.

Bazen obsesyon ve kompulsiyonlar hasta için oldugundan daha önemli bir özellik tasimaktadirlar. Mesela, hastalar gerçekte yanlis olan kompulsif temizlik isinde israr edebilirler. Eger bu sekilde devam ederlerse, zamanlarinin büyük bir kismini temizlik isinde harcayacaklari için onlar islerini kaybedebilirler.

Obsesyon ve komplikasyonlarin görünümleri adultlarda ve adölesanlarda farklilik arzeder.

Bir sahsin bireysel semptomlari zaman içinde degisebilir veya semptomlar üstüste binebilir. Fakat obsessif-kompulsif bozukluk dört ana semptom kalibina sahiptir. En yaygin görülen kalip bulasma obsesyonundur. Bunun hemen ardindan yikamak veya kontamne objelerden kaçinma kompulsiyonu olusur. Korkulan objeler ekseriya siki bir kaçinmaya neden olur. (Mesela, feçes,idrar, toz veya mikroplar)

Hastalar, ellerini asiri yikamaya bagli olarak ellerinin derileri sürtünme nedeniyle kavlayabilir veya mikroplarin korkusu ile evlerini terketmeye çalisabilirler.

Igrenmeye, obsesyonel utanmaya ve korkulan objeye en yaygin emosyonel bir cevap olarak ortaya çikan anksiyete oldukça güçlüdür. Obsesyonu bulunan hastalar inanirlar ki, kontaminasyon, en küçük temaslar vasitasi ile insandan insana objeden objeye dagilabilmektedir.

Bunlarin ikinci en yaygin patterni, süphe obsesyonudur. Hemen bunun ardindan kontrol kompulsiyonu gelir. Obsesyon genellikle tecavüzkar bazi tehlikeleri ima eder. Mesela hava gazini açik birakmak veya kapiyi kilitlemeyi unutmak gibi. Bunun sonucunda mükerrer defa süren kompulsif kontrollere baslanir. Mesela hava gazi tekrar tekrar kontrol edilir. Hastalar kendi kendilerine obsesyonel süphelere sahip olurlar. Onlar daima bir seyleri unutmus olabileceklerini hissederler.

Bunlarin üçüncü en yaygin patterni kompulsiyon olmadan olan zorlayici obsesyonel düsüncedir. Bunlar öyle obsesyonlardir ki genellikle bazi seksüel veya agressif eylemlerle ilgili tekrarlayan düsüncelerdir.

Dördüncü en sik karsilasilan kalip simetri veya düzene olan ihtiyaçtir. Bu da bireyi yavaslama kompulsiyonuna ***ürür. Bu durumdaki hastalar bir yemek yemek veya tras olmak için saatlerini harcayabilir. Dinsel obsesyonlar ve biriktirme, stok yapma kompulsiyonlari da OKB'lu hastalarda oldukça yaygindir.

Trikotillomani (kompulsif saç çekme) veya tirnak yemek OKB'la baglantili kompulsiyonlar olabilir
 
Mental Durum Muayenesi

Psisik durum muayenesinde, OKB'lu hastalar depressif bozuklugunun semptomlarini gösterir. Bu semptomlar hastalarin %50 de vardir. Bazi OKB'lu hastalar OK kisilik bozuklugun telkin eden özelliklere sahiptirler. Ancak çogunda bu söz konusu degildir. OKB lu hastalar özellikle erkekler, ortalamanin üzerinde bir bekarlik özelligine sahiptir. Hastalarda, evlilik anlasmazligi alisilmistan daha yüksek oranlarda bulunmustur.
 
Ayirici Tani

Tibbi Durumlar


DSM IV bireysel distressin (üzüntü) tani yeterliligi ve fonksiyonel bozukluklarin, normal veya asiri düsünceler ve aliskanliklardan OKB'u ayirici tanisini yapar. Ayirici tanida major nörolojik bozukluklar tartisilmistir. Tourette bozuklugu ve OKB benzer semptolarin ve baslangiç yaslarinin ayni olmasi ile örtüsmektedir. Touette bozuklugu olan hastalarin yaklasik %90'i kompulsif semptomlara sahiptir ve OKB'un tani kriterlerinin yaklasik 2/3 ü karsilanmaktadir.
 
Psikiyatrik Durumlar

OKB'un ayirici tanisinda major psikiyatrik durumlar gözönününde bulundurulmustur. Bunlar, sizofreni, OK kisilik bozuklugu, fobiler ve depressif bozukluktur. OKB genellikle diger sizofrenik semptomlarin olmamasi ile sizofreniden ayristirilmistir. (Gittelson ve ark.1966) Bu semptomlar arasinda, semptomlarin bizar tabiatta olmasi ve hastalarin hastaliklari hakkindaki içgörü durumundan, OKKB'de OKB'de görülen fonksiyonel bozukluk derecesi yoktur.

Fobilerde ise, obsessif düsünceler ve kompulsiyonlar arasindaki iliski olmamasi yoluyla ayristirilmaktadir. (Rachman ve Hodgson 1980)

Major depressif bozuklukta, obsessif düsüncelerin zaman zaman bulundugu görülmektedir. Ancak OKB'lu hastalar major depresyon bozuklugu tani kriterlerini karsilamamaktadir.

Diger psikiyatrik durumlar OKB'la baglantili olabilecek durumlardir. Bunlar arasinda hipokondriazis, vücut dismorfik bozuklugu ve muhtemel diger dürtü kontrol bozukluklari (mesela kleptomani ve patolojik kumar oynama) vardir. Tüm bu bozukluklardaki hasta, tekrarlayan düsüncelere (mesela vücudunun bir parçasi ile ilgilenmek) veya tekrarlayici davranislar (mesela, çalmak) sahip olabilir. Bir takim arastirma gruplari bu hastaliklari incelemistir, bu hastaliklari OKB'la baglantilarini arastirmislar ve onlarin çesitli tedavilere cevap verebilecek özelliklerine bakmislardir. OKB'lu hastalarin %25'de DSMIII-R kriterlerine göre OK kisilik bozuklugu premorbid olarak mevcuttur. Laktat infüzyonu ile PB'u olusturmak mümkünken OKB'da bu mükün degildir. (Gorman ve ark. 1985) OKB, özgül fobi, sosyal fobi ve PB'la artmis bir komorbidite gösterir. (Rasmussen ve Tsuang 1986)
 
Klinik Seyir ve Prognoz

OKB'lu hastalarin yarisindan fazlasinda semptomlar birdenbire baslar. Hastalarin yaklasik % 50-70 de semptomlarin baslamasi herhangi bir stress dolu olaydan sonra ortaya çikmaktadir. Bu stress olaylari arasinda hamilelik, cinsel problem veya bir yakinin ölümü söz konusu olabilir. Çünkü hastalarin çogu semptomlarini gizli tutmayi basarir. Bu sikayetler nedeniyle psikiyatriye gelmeden önce 5-10 yillik bir süre erteleme söz konusudur. Bir meslek sahibi profesyoneller arasinda muhtemelen bu süre daha kisa sürmekte ve doktora daha erken basvurulmaktadir.

Klinik seyir genellikle uzun, ancak degiskendir. Bazi hastalar dalgalanmali bir klinik seyir gösterirken bazilari sabit bir klinik seyir gösterir.

Hastalarin yaklasik %20-30 u semptomlarinda belirgin düzelme gösterirken, yaklasik %40-50 si orta seviyede bir düzelme göstermektedirler. Hastalarin geriye kalan 20-40 da ise hastalik ya kalmakta veya daha kötü bir semptom tablosuna dönüsebilmektedir. (Black 1974)

OKB'lu hastalarin üçte biri major depressif bozukluga da sahiptir. OKB'lu hastalarin tamami için intihar riski mevcuttur. (Hollander, Greenwald, Neville, Hornig, Johnson, Weisman 1993 yayinlanmamis gözlemler)

Kötü prognoz kriterlerine baktigimizda konvülziyonlara direnmek yerine teslim olmak, hastaligin çocukluk döneminde baslamasi, bizar kompulsiyonlar hastahaneye yatirma gereksinimi, komorbidite olarak major depresyonun bulunmasi, delüzyonel inançlar, yüksek kiymetli fikirlerin varligi bir bilinç bozuklugunun (özellikle sizotipal) bulunmasidir.

Iyi prognoz özelliklerine baktigimizda sunlar vardir. Iyi bir sosyal ve is uyumu, olayi ortaya çikarici faktörlerin olmasi ve semptomlarin epizodik yapisidir.(Goodwin ve ark. 1969)

Obsesyonel içerigin prognoz ile bir alakasi bulunamamistir.
 
Tedavi

OKB'la ilgili bulgularin artmasi ile olayin biyolojik faktörlerle daha çok baglantili oldugunu bize göstermistir. Bu çerçevede klasik psikanalistik kuram favori olmaktan çikmistir. Herseyin ötesinde, çünkü OKB semptomlari, psikanaliz ve psikodinamik psikoterapiye büyük oranda dirençli olduklari gözlenmistir. Farmakolojik ve davranissal tadaviler daha yaygin hale dönüsmüstür.

Tüm bunlara ragmen psikodinamik faktörler üzerinde durmanin yararlari tartisilmalidir. Çünkü hastaligi asikar hale dönüstüren predispozan faktörleri anlamada psikodinamigin yararlari vardir. Ayrica tibbi tedaviye uyum göstermeyen hastalarin tedaviye olan dirençlerinin çesitli sekillerini tedavide de yararlidir.

OKB'lu olan hastalarin çogu dirençli bir sekilde tedavi çalismalarina karsi koyar onlar tibbi bir tedavi almayi reddedebilir ve belirlenmis ev ödevlerine karsi gelerek direnç gösterebilir veya davranis terapisti tarafindan verilmis olan diger aktivitelere uyum göstermeyebilir.

Obsessif kompulsif semptomlar kendi kendilerine, (nasil bir biyolojik temele dayandigi önemli olmadan) psikolojik anlamlari itibariyle öneme sahip olabilir. Dolayisi ile hastalar bu semptomlari vermek konusunda isteksiz olabilir.

Hastalarin tedaviye direncini psikodinamik olarak açiklamak, düzelme uyumu ile sonuçlanabilir.

Iyi kontrol edilmis çalismalarda, farmakoterapi veya davranis tedavisi veya kombine tedavi OKB'u olan hastalarin semptomlarinin belirgin olarak düzelmesinde yararli bulunmustur.

Kullanilacak terapiyi dikkatli bir sekilde tesbit etmek veya seçmek , klinisyen karari ve deneyimi ile çesitli tarzlara karsi hastanin kabul durumu üzerine oturtulmustur.
 
Farmakoterapi

OKB da farmakoterapi yararliligi birçok klinik çalisma ile kanitlanmistir. Yararlilik gözlemler ve çalismalar sayesinde artirilmistir. Bu gözlemlerde plasebo cevaplarinin %5 civarinda oldugu görülmüstür. Bu %5 lik plasebo orani antidepressif ve anksiyolitiklerle yapilan çalismalarda siklikla gördügümüz %30-40 civarindaki plasebo oranlari ile karsilastirdigimizda oldukça düsüktür.

Ilaçlarla ilgili mevcut verilerde ilaçlarin bilinen alisilmis dozlarda kullanildigini göstermektedir. Bu ilaçlar depressif bozuklukta ve diger mental bozukluklarda kullanilan ilaçlardir.

Baslangiç etkileri, genellikle tedavinin 4 ila 6 haftasi içinde görülmektedir. Maksimum terapotik etki 8 ila 16 hafta arasinda görülür.

Antidepressif ilaçlarla yapilan tedavilerde hala tartismalidir. Antidepresanlarla tedavi edilen ve tedaviye cevap veren OKB'lu hastalarin belirgin orani, eger ilaç kesilirse relaps gösterdikleri tesbit edilmistir.

Standart yaklasim, tedaviye seratonine spesifik olan clomipramin (Anafranil) gibi bir ilaç veya bir SSRI olan Fluoxetine (Prozac) gibi bir ilaçla baslamak seklindedir.

Eger seratonine spesifik olan ilaçlar yararli olmazsa, o zaman diger farmakoterapik stratejiler devreye sokulmalidir.
 
Clomipramin

OKB'un standart ilaci clomipramindir.Bu ilaç seratonine spesifik olan trisiklik bir ilaçtir ve ayni zamanda depresyon bozuklugunda da kullanilir. OKB'da klomipraminin etkinligini bir çok klinik çalisma desteklemistir.(Ananth ve ark. 1981., Flament ve ark. 1985., Insel ve ark. 1983., Thoren ve ark. 1980b) Klomipraminin baslangiç dozu yatarken verilen 25-50 mg.dir. Daha sonralari bu doz her iki üç günde bir 25 mg. artirilir. Günlük maksimum doz 250 mg dir veya ilacin yan etkilerinin görüldügü dozdur. Çünkü klomipramin bir trisiklik ilaçtir. Bu nedenle trisiklik ilaçlarin bilinen yan etkilerini tasir ve gösterir. Bu etkiler arasinda sedasyon, hipotansiyon, seksüel disfonksiyon ve antikolnerjik yan etkiler (mesela agiz kurulugu) vardir. Kontrollü çalismalarda diger antidepresanlara üstün bulunmustur. .(Ananth ve ark. 1981., Leonard ve ark. 1989., Insel ve ark. 1983., Thoren ve ark. 1980b., Zohar ve Insel 1987 )
 
Seratonin Seçici Gerialim Inhibitörleri (SSRI)

Birlesik devletlerde en çok taninan ve yayilan SSRI ile fluoxetine, sertralin, (lustral, zoloft) ve paroxetine (paxil, seroxat) dir. Yapilan klinik çalismalarda fluoxetinin ve sertralinin OKB'da yararliligi kanitlanmistir ve paroxetenin etkinligi daha da yüksek olabilir. (Jenike ve ark. 1989., Liebowitz ve ark. 1989., Hollander ve ark. 1991d) Yapilan bir çalismada tedaviye cevap açisindan klomipramin ile floksetin arasinda bir fark bulunamamistir. (Pi***t ve ark. 1990)

Fluvoxamine, diger bir SSRI dir. Bu ilaç birlesik devletlerde henüz yoktur ancak OKB'da etkin oldugu bilinmektedir. (Goodman ve ark. 1989, 1990b., jenike ve ark. 1990b., Perse ve ark. 1987) Bir çalismada fluvoksamin ile desipramin karsilastirilmis ve fluvoksamin daha yararli bulunmustur. (Goodman ve ark. 1990b)

OKB'da fluoxetinle yapilan çalismalarda terapotik etkiye ulasabilmek için günlük 80 mg. dozunda kullanilmistir.

Sertralinle yapilan çalismalarda OKB'da etkin oldugu tesbit edilmistir. (Jenike ve ark. 1990a)

SSRI larin bir takim yan etkileri vardir. Bunlar asiri uyarilma, yorgunluk, basagrisi uykusuzluk mide bulantisi ve gastrointestinal yan etkilerdir. Tüm bunlara ragmen SSRI lar trisikliklere göre daha iyi tolere edilebilmektedirler. Bu nedenle OKB tedavisinde zaman zaman ilk tercih edilen ilaç olarak kullanilmistir.
 
Diger Ilaçlar

Clomipramine veya SSRI la olan tedavide basarisizliga ugranilmissa, çogu terapist ilk ilaç olarak lityumu ilave etmektedirler. (Pi***t ve ark. 1991) OKB tedavisinde kullanilan diger ilaçlar arasinda MAOI 'den özellikle phenelsine (Nardil) gelmektedir. Tedaviye cevap vermeyen hastalarda uygulanan diger tedaviler arasinda buspirone (buspar), fenfluramine (pendimin), tryptophan ve klonazepan (Klonidin) vardir. Bu ilaçlarla ilgili genis kontrollü çalismalar henüz mevcut degildir. (Hewlett ve ark. 1990., Hollander veark. 1990a., Jenike ve ark. 1991b., Rasmussen ve ark.1984) Bir çalismada klomipramin ile buspiron'un ayni etkiye sahip oldugu iddia edilmistir. (Pato ve ark. 1991)

Kombine tedavilerde uygulanmistir. Lityum ile klomipramin (Pato ve ark. 1991), nöroleptik ve bir SSRI (McDougle ve ark. 1990), pimozid ve floksetin (Goodman ve ark. 1990a) kombine edilmistir. Oral klomipramine cevap vermeyen hastalarda iv klomipramin uygulanarak yanit alinmistir. (Fallon ve ark. 1992.,Warneke 1985) Bazi hastalarda singulotomi uygulanarak semptomlar kontrol altina alinmaya çalisilmistir. (Jenike ve ark. 1991a)
 
Davranis Tedavisi


Yapilan karsilastirmalarda davranis tedavisi, OKB'dan en az farmakoterapi kadar etkin bulunmustur. (Marks ve ark. 1975) Bazi verilere göre, davranis terapisinin geç sonuçlarina bakildiginda daha etkin oldugu görülmüstür. Böylece çogu klinik OKB'un tedavisinde davranis terapisinin seçilmesi gerektigi görüsünü savunmustur. (Salkovskis ve Westbrook 1989) Davranis terapisi hasta içi ve hasta disi setlerin her ikisini de birlestirebilmistir. OKB'da davranis terapisi prensibi yüzlestirme (exposure) ve cevap önlemedir. (response prevention). (Steketee ve ark. 1982) Duyarsizlastirma, düsünce durdurma, flooding (taskin), implosion terapisi ve ters sartlandirma yaklasimlari da OKB'lu hastalarin tedavisinde kullanilmistir. (Fao ve ark 1984) Davranis terapisinde hastalarin, bu tedavi yöntemini içtenlikle benimseyerek katilmis olmalari gerekir.
 
Psikoterapi

OKB'lu hastalarda yürütülen içgörü yaklasimli tedavilerle ilgili herhangi bir karsilastirmali çalisma yapilmamasi veya olmamasi nedeniyle, bu yaklasim tanilarinin etkinligi konusunda bir sey söylemek zordur. Ancak konu ile ilgili bireysel vaka örnekleri ile yapilan ve basari ile sonuçlanan tedaviler bildirilmektedir. (Salzman 1985)

Bireysel analistler, OKKB in olan hastalarin baslangiçtaki ve sonuçtaki degisiklikleri daha iyi göstermislerdir. Özellikle hastanin karakter özelliklerinin arkasinda yatan agresif dürtülerin belirlenmesi veya ortaya konmasina muktedir olduklarinda bu durum daha net gözükmektedir.

Analist veya dinamik oryantasyonlu psikiyatrist, OKB'lu hastalardaki semptom gelisiminin seyrini bu tedavi süreci içinde gözlemleme imkanina sahiptir.

Destekleyici tedavi süphesiz ki özel bir yere sahiptir. Bilindigi gibi OKB hastalarda çesitli derecede ciddi semptomlar bulunmaktadir. Bu semptomlar da sosyal ve çalisma hayatini etkileyerek negatif bir kisir döngü yaratmaktadir. Bu hastalara destekleyici tedavi uygundur.

Bir profesyonel tarafindan sempatik, yakindan ilgili, cesaret verici, sürekli ve periyodik bir temas, hasta için hayati fonksiyonlarini yapmaya yardim edebilecektir.

Obsesyonel ritüeller ve anksiyete tolere edilemeyecek bir yogunluga ulasirsa hastayi hastaneye yatirmak gerekebilir. Semptomlar yatisana ve dis dünyanin stres dolu yasamina dayanabilecek bir güne gelene kadar hastalar hastahanede tutulurlar.

Hastanin aile üyeleri, hastanin davranislari nedeniyle ümitsizligin esigine sürülmüs olabilirler. Herhangi bir psikoterapik çalisma aile bireyleri üzerine bir takim yaklasimlari da ihtiva etmelidir. Bu çerçevede aile bireylerinin hastaya cevaplarinin ve yaklasimlarinin nasil olmasiyla ilgili tavsiyeler, izahlar, güven, duygusal destegin temini gibi faktörler üzerinde durulmalidir.
 
Diger Tedaviler

Aile terapisi genellikle aileyi desteklemek için yararlidir. Ayrica hastaliga bagli sonuçlar olan evlilikteki uyumsuzluklarin tedavisine de yardim eder. Ayrica hastanin iyilesmesi için aile bireylerinin tedaviye isbirligini saglar.

Grup tedavisi bazi hastalar için destekleyici bir sistem olarak yararlidir.

Tedaviye dirençli hastalar için, elektro konvulzive tedavi (ECT) ve psikocerrahi önerilebilir. ECT, psikocerrahi kadar yararli degildir. Ancak cerrahiden önce denenmelidir. OKB de en yaygin psikocerrahi yöntemi cingulotomy'dir. Diger tedavi yöntemlerine cevap vermeyen %25-30 unda fayda saglamaktadir.

Psikocerrahinin en yaygin koplikasyonu epilepsi gelismesidir. Bu durum daima phenytoin (Dilantin) ile tedavi edilerek kontrol altinda tutulmalidir.

Yalniz basina psikocerrahiye cevap vermeyen bazi hastalarda(ki bu hastalar cerrahi öncesi psikoterapi veya davranis terapisine cevap vermeyenlerdi) cerrahiden sonra psikoterapiye ve farmakoterapiye cevap alinabilmektedir.
 
Geri
Üst