Kutsal kitaplar

20
EXE RANK

OttoMaNs* ;яeiz

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
20 Şub 2011
Mesajlar
32,869
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.netbilgini.com
OttoMaNs* ;яeiz
KUTSAL KİTAPLAR



Tevrat;
Tanrı adına köleliğin yürütülüşü ve haklı çıkarılışı (ve alternatif olarak haksızlığı) egemen ideolojik faaliyetlerin ve bahanelerin en başında gelir.Bizim ötemizde bir güce,yaptığımız haksızlığı haklı çıkarmak için dayanmak kadar etkili (ve aynı zamanda ahlaksızca) bir girişim yoktur.
Kutsal kitaplar ile örgütlü dinlerin pratiklerini sadece kölelik incelenirken değil,aynı zamanda din incelenirken de birbirinden ayırarak ve her birinin özelliklerine bakıp aralarındaki (kutsal kitapla örgütlü dinlerin pratikleri) uyuşmaya,ilişki biçimine bakarak değerlendirme yapmak zorunludur.Bu zorunluluğun en önde gelen nedeni nasıl ki demokrasi,özgürlük,insanlık,eşitlik,vatan ve millet adına demokrasiye,özgürlüğe,insanlığa,eşitliğe,vatana ve millete karşı örgütlü egemen güçler tarafından cinayetler işlenmiş ve işleniyorsa,aynı şekilde kutsal kitaplar adına bu kutsal kitapları temsil ettiklerini söyleyen güçler ve ortakları tarafından Tanrıya ve tanrının kullarına karşı cinayetler işlenmiştir ve işlenmektedir.Dini ve örgütlü dini anlamak için önce dinin kitabını sonra dini temsil ettiklerini söyleyen dini ve siyasal örgütlerin yaptıklarına bakarak değerlendirme yapmak gerekir.Çok nadiren kutsal kitaplardaki kölelikle ilgili kurallarla uygulamadaki kurallar arasında bir uygarlık vardır:Mater- yal ilişkilerindeki ve güç ve ün,hürmet ve boyunsundurma arayışındaki dereceye göre bu uygunluk değişir.Bu değişme paralel olarak köleleştirilen insanların çektikleri (gerçekte çekmek zorunda bırakıldıkları) cefa ve acılar da farklılaşır.Elbette materyal ve materyal olmayan doyumlu,tatminler, sömürüler de...
Örgütlü dinin insanlık tarihinde kölelik durumuna katkısı köleliğin desteklenmesi yönünde olmuştur.Dinin insan kitleleri üzerindeki egemen etkisi nedeniyle,egemen din örgütlerinin köleliği desteklemesi köleliğin kalıcılığında büyük rol oynamıştır ve günümüzün ücretli\maaşlı köleliğinin baş rolleri paylaşmaktadır. Egemen dini örgütler kavr***** kullanıyorum çünkü dini örgütlerin içinde köleliğe karşı mücadele verenler daima olmuştur.Örgütlü din tarihi de örgüt için başkaldırmalar,baskı ve aforozlarla doludur.Bu başkaldırmalar örgütlü dinin cani rejimleri desteklediği Latin Amerika ülkelerinde çok daha sık görülmektedir.Bu nedenle, tanrının canilerin değil sömürülen insanların,köleliğin değil eşitliğin yanında yer aldığını bu nedenle kilisenin de bu yolu seçmesini savunan kilise mensupları kendilerini kilisenin kapısının dışında bulmakta (çoğu kez bunu kendileri seçmekte) ve Amerika’da eğitilen vatanperverler veya onların yetiştirdikleri tarafından katledilmektedirler.Dolayısıyla,ben örgütlü dini insanlık tarihinde insanlık dışılığın yaratıcısı veya destekleyicisi olarak tanımladığımda,insanların dini inançlarını ve yukarda belirttiğim kilise mensuplarını bu örgütlü sömürücü ve katliam örgütünün karşıtı olarak alıyorum.İnsanla inandığı tanrı arasına girerek siyasal ve ekonomik ticaret yapan bir güç Tanrıyı asla temsil edemez.Tanrı ne silah tüccarı,ne komünist düşmanı,ne vatan haini peşinde kılıç sallar.Ne kendi yarattıklarının kiliseye giderek ona tapınmasına ihtiyacı vardır,ne kendini reddeden veya kendine isyan eden veya kendini yok sayanları ortadan kaldırarak kendi varlığını ispat etme peşindedir.Ne de kapitalistin iletişim teknolojisini kullanarak kendi ekonomik çıkarları için din-satışıyla birbiriyle rekabet eden hacı,hoca,müezzin,fetvacı,göbeğe muska yazıcı vb gibilere ihtiyacı vardır.

















Zebur;
Allah tarafından Hz.Davud(a.s)’a gönderilen Mezmurlar ve Mezamir adı ile de anılan mukaddes kitap.Lügatte Mezmur,”Kavalla söylenen ilahi,Hz.Davud’a inen Zebur’un surelerinin her biri” anlamlarına gelir.Mezmur “yazılmış” manasına gelen kitap anlamındadır.Büyük bilgin Zeccac Zebur’un “Hikmetli Kitap”manasına geldiğini;Alu İmran 3-184 ayetindeki “Zebur”kelimesinin “menetmek” manasına gelen “Zebr” kökünden olduğunu açıklamıştır.Kitap da halkın hilafına olan hususlardan meneden şeyleri bildirdiği için Zebur diye adlandırılmıştır.
İlahi kitaplardan ikincisi olan Zebur Kur’an-ı Kerim’in üç ayrı ayetinde en-Nisa,4-163
El-isra,17-55; el Enbiya,21-105 geçmektedir.Allah teala şöyle buyurmaktadır.Nüh`a o`ndan sonraki peygamberlere vayh ettiğimiz ve İbrahim`e İsmail`e İshak`Ayakub`a isa ya,Eyyu`a Yunus`a Harun`a ve Süleyma`a vayh eylediğimiz ve Davud`a Zebur verdiğimiz gibi [Habibim] şüphesiz sana da vahy ettik biz [en-nisa 4\163]`,Rabbim göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir.Andolsun ki,biz peygamberlerin kimini kiminden üstün kılmışızdır.Davud’a da Zebur verdik “(el-İsra,17/55);son olarak el-Enbiya,21/105 ayetinde de Cenab-ı Hak:Andolsun,Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazmışızdır ki,arza ancak salih kullarım mirasçı olur”[el-Enbiya,21/105) buyurmaktadır.
Bu ayet meallerinden ilk ikisi,dört ilahi kitaptan biri olan Zebur’un HzDavud(a.s)’a veridiğini
Açıklamakta,üçüncü ayet de Zebur’un Tevrat’tan sonra nazil olduğunu,yeryüzüne ancak salih kişilerin mirasçı olacaklarını bildirmektedir.Ayrıca Hz.Peygamber(s.a.s) de bir hadis-i şeriflerinde,ehl-i kitaptan bir fırkanın Zebur okuduklarını beyan buyurmuşlardır(Buhari,Teyemmüm,6).
İmanın şartlarından olan “Allah’ın kitaplarına iman” ilkesi bir müslümanın,diğer ilahi kitaplarla birlikte Zebur’a da inanmasını gerekli kılar.Ancak yine İslam,bugün eldeki mevcut Zebur’un tahrife uğradığını da özellikle belirtir.
Hz.Peygamber(s.a.s)’in Hz.Ebu Bekir’e öğrettiği bir duada Zebur, ”Allah’ım!Peygamberlerin Muhammed... hürmete... Davud’a inen Zebur hürmetine...” şeklinde zikredilmektedir(el Gazali,İhya, çev.A.Serdaroğlu,İstanbul,1974,I,913)
Kitab-ı Mukaddes külliyatında ve Ahd-i Atik bölümü içinde yer alan “Mezmurlar” diye zikredilen kitabın içinde 150 Mezmur vardır.İlk Mezmur “Ne mutludur o adama ki,kötülerin öğüdü ile yürümez ve günahkarların yolunda durmaz”cümleleriyle başlamakta,150.Mezmur da, “Bütün nefes sahipleri Rabbe hamsetsin,Rabbe hamdedin” sözleriyle son bulmaktadır(Kitab-t Mukaddes,Eski ve Yeni Ahit,İstanbul,1954)
Hz.Davud’a indirilmiş olan Zebur’da genellikle,O’nun Allah’a yakarışları ve ilahileri yer almaktadır.Zebur’un İbranice asıl metni manzumdur.Allah’ın birliği (tevhid) temeline dayanan dinler döneminin ilk ilahi kitaplarından olan Zebur,doğruluğu terkeden,ahlaki kaideleri tanımayan,kötülük ve günah içinde yüzen Yahudi kavmine Allah yolunu göstermek için nazil olmuştur.Bütün bunlardan ayrı olarak Yahudilerin, “Tevrat’tan sonra kitap gelmeyecektir.” Yolunda iddialar Zebur’un Hz.Davud’a verilmesiyle nakzedilmiş bulunmaktadır(Elmalılı,Hak Dini Kur’an Dili,İstanbul 1938,IV,3081).
Günümüzde Zebur hemen bütün dünya dillerine tercüme edilmiştir.Zebur’da geçen konular,daha sonraları Batılı ressam,şair ve heykeltraşlara ilham kaynağı olmuş ve sanatkarların eserlerinde çeşitli şekillerde işlenmiştir.
Bilindiği üzere Zebur’la müstakil bir şeriat vazedilmemiş,Hz.Davud Hz. Musa şeriatı ile amel etmiştir.Hz. Davud sesinin güzelliği ile de bilinmektedir.O,Mezmur denilen Zebur surelerini güzel sesi ile okurdu.Nitekim kalın,gür,pek hoş ve tesirli sesler için “Davudi” tabiri kullanılır(M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi,Ankara 1990,II,179 vd.).Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde de (el-Bakara,2/251; el-Maide,5/78;el-En’am,6/84;El-Enbiya,21/78,79;en-Neml,27/15,16;es-Sebe,34/10-13;es-Sa’d,38/17) çeşitli vesilelerle Hz. Davud’un adı geçmektedir.
Zebur önceleri İbranice idi ve İbrani-Arami alfabesiyle yazılmıştı.Hıristiyanlığın yayılmasından sonra da Latinceye çevrilmiştir.Ancak günümüzde orijinal bir Zebur nüshasının mevcut olduğunu söylemek mümkün değildir.Bugün yeryüzünde Zebur’a tabi bir millet bulunmamakla beraber,gerek yahudiler,gerek hristiyanlar ibadet ve ayinlerinde dua niyetiyle Zebur’dan parçalar okumaktadırlar.Özellikle hristiyanların Pazar ayinlerinde Mezmur’dan seçilmiş parçalar okumayı ihmal etmedikleri bilinen bir husustur.






(Kur’anı biz indirdik,elbette yine onu biz koruyacağız.)[Hicr 9]

(Kulumuza [Resule] indirdiğimizden [Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz,Allah’tan gayri şahitlerinizi [bilgilerinizi] de yardıma çağırıp,haydi onun benzeri bir sure meydana getirin!Bunu yapmazsınız,asla yapmayacaksınız da.) [Bakara 23,24]
(De ki:Bu Kur’anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar,yemin olsun ki yine de benzeri ortaya koyamazlar.)[İsra 88] [14 asır geçtiği halde,birçok din düşmanı,haşa Allah’ı yalancı çıkarmak için uğraşmışsa da bunu yapamadılar.]
(Eğer Kur’an, Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı,içinde pek çok tutarsızlık [tenakuz ,çelişki] bulunurdu.Bunu düşünemiyor musunuz?)[Nisa 82]
(Kur’anı kendisi uydurdu mu diyorlar?De ki:O halde Allah’tan gayri çağırabildikleri-nizi [yardıma] çağrın da siz de onun gibi uydurulmuş on sure getirin.[Hud 13]
(Eğer o [peygamber] bize atfen,[Kur’ana]bazı sözler katsaydı,biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır,helak ederdik,hiçbiriniz de buna engel olamazdınız.)[Hakka 44-47]
(Kur’an,eşi benzeri olmayan bir kitaptır.Ona önünden,ardından[hiçbir yönden,hiçbir şekilde] batıl gelemez[hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz.Çünkü]O,kainatın hamdettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.)[Fussilet 41-42][Kur’anı Allah indirdiği için, onu bozabilecek birisinin çıkamayacağı açıkça birdiriliyor.]
Kur’an-ı Kerim,Resulullahın en büyük mücizesidir.İçinde bütün dünyada bugüne kadar yapılmış medeni kanunlara örnek teşkil edecek ilmi ve hukiki esaslar,eski tarihe ait birçok bilinmeyen malumat,insanlara verilebilecek en büyük ahlak esasları,nasihatlar,dünya ve ahiret hakkında,o zaman kadar hiçbir kimsenin bilmediği,bilemediği,tasavvur bile edemediği hususlar vardır.Bunlar kimsenin söyleyemeyeceği bir ifade ile beyan edilmiştir.Müşrikler,mücize isteyince de buyuruldu ki: (Kur’an gibi [eşsiz] bir kitabı sana indimemiz,[mucize olarak]yetmez mi?[Ankebut 51]
“Bu Allah’ın kitabı değildir” diyebileceklere karşı da,böyle şüphelere yer bırakılmıştır. Allahü teala,Resulünün böyle bir kitap yazacak kudrette olmadığını ve Kur’anı kendisinin vahyettiğini teyit etmektedir.Esasen Resulünün özellikle ümmi,[okuma yazma öğrenmemiş] olmasını ve bu sebepten Kur’anın ancak Allah tarafından vahy edilebileceğinin anlaşılmasını istemiştir.
 
Geri
Üst